25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 5 Şubat 2018 haber EDİTÖR: SERKAN OZAN 11 Ölüme terk ediliyorlar ‘Cezaevinde kalamaz’ raporu olmasına karşın tahliye edilmeyen Celal Şeker’in yaşamını yitirmesi aynı durumdaki hasta mahpusları yeniden gündeme getirdi İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) listesine göre cezaevlerinde 905 has yıl 8 aydı, sanırım iki yılı daha kalmıştı... Ceza onaylanınca infazın ertelenmesi için müracaat ta mahpus var. Bu sayı Celal ettik. Celal, evdeyken her gün Şeker’in ölümüyle 904’e indi. iki defa diyalize bağlanıyordu Diyarbakır D Tipi Cezaevi’nde hükümlü Şeker, listede 56. sı HİLAL KÖSE çünkü... Muş Devlet Hastanesi, Diyarbakır Eğitim Araştırma radaydı. Sağlık durumu ise Hastanesi, ‘cezaevinde tek ba şöyle anlatılıyordu: “Diyaliz ve tan şında yaşayamaz’ raporları verdi. An siyon hastası. Kalp kapakçığı, damar cak Adli Tıp, ‘sağlık hizmetlerine eri genişliği, iki ayağında da doğuştan şimine engel yok’ diyerek, bu raporla engel var. Ayrıca karnında peritan rı boşa çıkardı.” aparatı bulunuyor. Bu durum enfeksiyon riskini artırıyor. Sağ gözün Şu an yaşıyor olacaktı de yüzde 90 görme kaybı var. Muş Sağlık hizmetlerine erişimin sa Devlet Hastanesi’nde 21 Ağustos dece ilaçla olmadığını söyleyen Ka 2014 tarihinde verilen engelli rapo raçelik şöyle devam etti: “Tek başı runa göre yüzde 96 fonksiyon kaybı na yaşayamaz deniliyorsa bir hasta bulunuyor. Rapora göre, başkasının için, yaşamını sürdürme noktasın yardımı ve desteği olmadan hayatı da refakatçiye ihtiyaç duyuyor. Ev nı idame ettirememektedir.” Şeker, de annenin, babanın sürekli yardımı 19 Ocak’ta cezaevinde kalp krizi ge söz konusu. Bu da sağlık hakkının çirdi. Gazi Yaşargil Eğitim ve Araş bir parçası. İHD’li avukat arkadaşlar tırma Hastanesi’nde iki hafta yoğun dosyasını AYM’ye götürdüler. Ceza bakımda yaşam mücadelesi verdi. evinde ilaçlarını alıyor, sağlık kont 10 yıldır diyaliz hastası rolü yapıyor dendi, tedbir kararı verilmedi. Bu sırada Celal’in iki böbre Avukatı Kadir Karaçelik, Şeker’i ğinde de yetmezlik vardı. Hastalık ölüme götüren süreci şöyle anlattı: gözüne vurdu. Kalp yetmezliği üst “Van’da özel yetkili ağır ceza mah seviyeye çıktı. Cezaevine girdiği za kemesinde yargılandı. DEHAP par man sadece böbrek hastalığı varken tisinin gençlik meclisleri vardı. Ora bir dizi problem oluştu. Steril bir or daki politik faaliyetlerinden suçlan tamda yaşaması gerekiyordu. Ceza dı. Dosyadaki gizli tanık da sonra evine girmemiş olsaydı şu an yaşı dan ortaya çıktı. Bütün beyanlarını yor olacaktı. Celal, 10 yıldan fazladır aslında tersyüz de etti. Dosyada bir diyalize giriyordu ve yaşamını sür tek yasal parti çalışmaları kalmıştı. dürüyordu. Cezaevinde revire çıkar Şiddet ya da illegal bağlantı iddiası ken bile bazen günlerce beklemek yoktu. Yine de ceza verildi. Yatarı 4 zorunda kalabiliyorsunuz...” Celal Şeker Hastanede bile göremedik Muş’ta, önceki akşam son yolculuğuna uğurlanan Şeker, Yeşilce Mahallesi Mezarlığı’na defnedildi. Ağabey Mehmet Şeker, Mezopotamya Ajansı’na yaptığı açıklamada, “Kardeşim kalp hastası, diyaliz hastasıydı. 20 gün önce cezaevinde kalp krizi geçiriyor ve ondan hastaneye kaldırılıyor. 4 gün önce kalp ameliyatı oldu. Ameliyatı kaldıramadı. Son günlerde artık bütün vücudu şişmeye başlamıştı. Hastanede bile göremedik. Annem, babam istedi görmeyi ama bırakmadılar. Sadece bir kardeşimiz savcılıktan izin alıp gitti içeri, bir iki defa olsun. O da inanın bir dakika ve ayak üstü görebildi. O zaman da elleri yatağa kelepçeliymiş. Yoğun bakımda kelepçesi çıkarıldı” diye konuştu. ‘Mahkeme ve AYM sorumlu’ Avukat Zeycan Balcı, “Benim hasta müvekkilim Evrim Erdoğdu da tahliye edilmiyor. Ağır astım hastası. Boynunda ve belinde çok ciddi sıkıntılar var... Celal Şeker’in, ölümünde hem infazı ertelemeyen mahkemenin ve hem de AYM’nin sorumluluğu var. Şeker’in öldürülerek yaşam hakkı gasp edilmiştir. Cezaevi koşullarında doğru tedavi olanağı bulamadığı için durumu ağırlaşmış ve yaşamını yitirmiştir. Mahkeme tahliye etmiyor. AYM de maddi ve manevi yaşamsal bütünlüğünü tehlikeye sokacak herhangi bir durum yoktur diyor. Hâkimin takdir ve vicdani kanaati bu kadar geniş olmamalıdır. Tahliye kararında, bir kişinin ölümüne sebebiyet verecek şekilde geniş yorumlanmamalıdır” dedi. Hasta tutuklunun, cezaevi koşullarından dolayı hastalığının artmasının, ölüme sürüklenmesinin, hastalığı yüzünden acı çekmesinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. maddesindeki işkence yasağının ihlali anlamına geldiğini belirten Balcı, “Bu yönde AİHM kararları var. Fatih Hilmioğlu kararı da AYM’nin bu konudaki önemli kararlarından biri. Bu karar örnek olmalı” diye konuştu. Böylesi hiç görülmedi Cezaevleri OHAL sonrası kötüleşti Avukat Gülizar Tuncer, hasta mahpuslar Ergin Aktaş ve Salih Tuğrul için de Anayasa Mahkemesi’nin tedbir kararı vermediğini, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurduklarını belirtti. AYM’nin ayrımcı bir tutum sergilediğini söyleyen Tuncer, “AYM, Ergenekon davasında yargılanan Fatih Hilmioğlu hakkında adli tıp raporu dahi olmaksızın, sadece bir hastanenin sağlık kurulu raporuna dayanarak kısa sürede tedbir kararı verdi. Üstelik raporda ölümcül bir hastalıktan söz edilmiyordu. Teşhis yoktu, kanser şüphe si vardı. Hilmioğlu hızlı bir şekilde serbest bırakıldı. Aktaş ve Tuğrul, ‘tek başına yaşa mını sürdüremez’ diyen adli tıp raporlarına rağmen tahliye edilmedi. Biz, tüm adli ve siyasi hasta mahpusların serbest bırakılma sı gerektiğini düşünüyoruz.” dedi. Felçliler tek başına Hasta tutukluların cezaevlerinde ölüme terk edildiklerine dikkat çeken Tuncer, şöyle devam etti: “İnfaz erteleme talep ettiğinizde ya da tutukluysa tahliye talep ettiğinizde, süreç de çok uzuyor. Karar geç veriliyor. İşkenceye dönüşmüş bir cezlandırılma söz konusu. OHAL’den sonra durum iyice kötüleşti. Cezaevinde kalamaz raporu olan çok sayıda hasta mahpus bırakılmıyor. 6 ay süreyle bile infaz ertelenmiyor. Menemen R Tipi Cezaevi’ne yakın bir zamanda gittim. Tek başına kalamayan felçli hastalar var. 26 yaşındaki tutuklu Dicle Bozan, bir bacağı kopmuş. Bağırsaklar dışarda... Cumhurbaşkanı’nın da hiç hasta mahpusu affettiğini duymadım. Durumu ağır hastalar, ring araçlarıyla hastaneye götürülüyor. Yüzlerce kişinin bulunduğu kampuslerde aile hekimliği uygulaması var. Kimsenin umurunda değil.” TÜRKİYE’NİN DÖRT BİR YANINDAN HEKİMLER TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ’NDE TOPLANDI Bildiriyi tekrar etmek suç değildir Türkiye Barolar Birliği (TTB) Başkanı Metin Feyzioğlu, Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) Zeytin Dalı harekatına karşı yayımladıkları “Savaş, bir halk sağlığı sorunudur” başlıklı bildirisini tekrarlayan avukatlar hakkında soruşturma açılmasına tepki gösterdi. Yazılı açıklama yapan Feyzioğlu, harekatın Türkiye uluslararası hukuktan kaynaklanan meşru savunma hakkı kapsamında gerçekleştirildiğine dair ilgili her mecrada dile getirdikleri görüşleri anımsattı. Öte yandan TTB Merkez Konseyi üyelerine yönelik yayımladıkları bir bildiri sebebiyle açılmış olan ceza soruşturmasının doğru olmadığını belirten Feyzioğlu, “Suç unsuru taşımayan bir bildiriyi tekrarlamak da elbette suç değildir. Düşünce açıklamaları ile suç arasına demokratik hukuk devletlerince kabul edilen o çok belirgin çizgi çekilmezse, hangi konuda hangi düşüncenin açıklanabileceği, keyfi verilen izinlere tabi hale gelir. Bu baskı ve hukuksuzluğun, nereye kadar uzanacağını da kimse bilemez. Bu sebeplerle söz konusu meslektaşlarımızla ilgili hukuki süreci barolarımızın yetkili temsilcileri eliyle ve ayrıca doğrudan takip ettiğimizi kamuoyunun bilgilerine saygıyla sunarız.” l ANKARA / Cumhuriyet NECATİ SAVAŞ Türkiye’nin çeşitli illerinin tabip odası yönetici ve üyeleri dün TTB Merkez Konseyi binasında bir araya geldi. Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi üyelerinin, birliğin Afrin harekâtına karşı yayımladığı “Savaş bir halk sağlığı sorunudur” başlıklı bildiri gerekçe gösterilerek gözaltına alınması, 8 yöneticinin halen gözaltında tutulması Türkiye’nin dört bir yanından Ankara’ya gelen hekimler tarafından protesto edildi. Yapılan ortak açıklamada, “Kuşkusuz Türkiye tarihinin hiçbir dönemi, insan haklarına saygılı, demokrasinin vazgeçilmez unsurları olan siyasi parti, meslek örgütü, sendika, derneklere saygıyı içeren, kişi hak ve hürriyetlerini gözeten “hukuk devleti” denilen tanıma uygun geçmedi, ama böylesi de görülmedi. Yöneticilerimizi, düşüncelerimizi ifade etme hakkımızı derhal serbest bırakın” ifadeleri kullanıldı. Türkiye’nin çeşitli illerinin tabip odası yönetici ve üyeleri, önceki dönem Merkez Konseyi üyelerinin çağrısı ile dün TTB Merkez Konseyi binasında bir araya geldi. Hekimler, süreç değerlendirme toplantısının ardından bina önünde basın toplantısı düzenledi. 30 Ocak’tan bu yana gözaltında tutulan 8 TTB yöneticisinin fotoğraflarının altında “TTB Merkez Konseyi üyeleri serbest bırakılsın” ifadesinin yazılı olduğu pankartı tutan hekimler adına açıklamayı Mersin Tabip Odası Başkanı Dr. Ful Uğurhan okudu. Operasyonun gerekçesi için olağandışı nitelemesinin yapıldığı açıklamada, “TTB’nin kuruluşundan bu yana ilk kez karşılaştığımız bir durum. Ne 1950’ler, 1960’lar, 12 Mart’ta başımıza geldiğini okuduk, duyduk; ne 1980’lerin en karanlık, en akıldışı, en baskıcı, en demokrasi dışı, en hukuksuz, en vicdansız, insan haklarına aykırı uygulamaların yapıldığı en korkunç günlerinde; ne 28 Şubat sürecinde, ne de daha sonraki yıllarda karşılaştık. Kuşkusuz Türkiye tarihinin hiçbir dönemi, insan haklarına saygılı, demokrasinin vazgeçilmez unsurları olan siyasi parti, meslek örgütü, sendika, derneklere saygıyı içeren, kişi hak ve hürriyetlerini gözeten “hukuk devleti” denilen tanıma uygun geçmedi, ama böylesi de görülmedi” ifadelerini kullandı. Tek çatı örgütü TTB Yöneticilere yönelik bir soruşturma açıldığının haber alınmasının ardından TTB avukatlarının başsavcılık ile görüştüğünü, randevu istendiğini, gerektiğinde bilgilendirme için gelebileceklerini ilettiklerinin belirtildiği açıklamada, “Birçok uygulama, görüş ve düşüncede farklılıkları olabilen tabip odaları olarak hiçbir gerekçeyle Türk Tabipleri Birliği’ne yönelik hukuk dışı uygulamaları, hürmetsiz tutum ve davranışları asla kabul etmediğimizi ve etmeyeceğimizi en üst seviyeden bütün muhataplarımıza ilan ederiz. Bizlerin, hekimlerin bugünkü gibi biraradalığı; kurumsal kimliğimizin güvencesi, TTB zemininin harcıdır ve tarafımızdan korunacaktır. Türk Tabipleri Birliği, hekimlerin tek çatı örgütü olarak vardır. Adil ve hukuka uygun seçimlerle gelen yönetimler değişse de bu çatı varlığını sürdürecek ve bu tür hukuk dışı uygulamalara karşı ortak duruşumuzla savunulacaktır” denildi. ‘Derhal serbest bırakın’ 3 yöneticinin serbest bırakılmasına karşın 8 yöneticinin hâlâ gözaltında olduğunun ifade edildiği açıklamada, “Hep birlikte bir kez daha, tek yürek ve ortak akıl olarak söylüyoruz: Yöneticilerimizi, düşüncelerimizi ifade etme hakkımızı derhal serbest bırakın! Bu talebimizin ivedilikle karşılanması herkes tarafından olumlu karşılanacak, olması gereken bir adımdır. Yöneticilerimizi derhal serbest bırakın” çağrısında bulunuldu. Toplantıda, gözaltındaki 8 yöneticinin de bugün adliye götürülmesine beklendiği bilgisi verildi. Açıklamanın ardından doktor Feride Aksu Tanık ise Hekimlik Andı’nı okudu. Ant, hekimlerce yüksek sesle tekrar edildi. l ANKARA / Cumhuriyet Barkın Şık’ı unutmadık Üç yıl önce aramızdan ayrılan savunma muhabiri arkadaşımız Barkın Şık’ı ailesi ve muhabir arkadaşları birlikte andık. Barkın için eşi Elçin Ergün Şık ve muhabir arkadaşları ile Karşıyaka Mezarlığı’nda bir araya geldik. Kırmızı ve beyaz karanfillerimizi mezarına bıraktık. Ölümünün ardından geçen 3 yıla karşın Cumhuriyet Ankara Bürosu için Barkın Şık’ın anısı ve acısı canlılığını koruyor. Dün yine Şık’ın mezarının başında meslektaşları vardı. Yıllarca savunma alanında birlikte çalıştığı Murat Gürgen’in yanı sıra, yıllarca yan yana aynı ofislerde birlikte çalıştığı Utku Çakırözer ve Erdem Gül de onu mesleki başarıları ve bıraktığı güzel anlarla anımsadı. Barkın Şık gibi gazeteci olan eşi Elçin Ergün Şık, oğulları Yaman’ın fotoğrafını mezarı başına getirdi. l ANKARA / Cumhuriyet 19 tabip odasından operasyona destek Kayseri Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Per, Türkiye genelindeki 19 Tabip Odası tarafından Afrin Harekatı’na destek açıklaması yapıldığını belirterek, “Hekimler milletinin ve ordusunun yanındadır” dedi. TBB’nin açıkladığı bildiriyi kınayan Hüseyin Per, “Özellikle de yıllardır canlarımızı yakan terör olayları akabinde hiçbir açıklamaları olmayıp, teröriste terörist, terör örgütüne terör örgütü deme cesaretini bile gösteremeyen bu zihniyetin bizi temsil etmediğini düşünüyoruz. Bu nedenle de yaptıkları açıklamalara katılmadığımızı ve kınadığımızı ifade etmek isteriz” dedi. l DHA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle