21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 5 Şubat 2018 10 haber EDİTÖR: SERKAN OZAN Eski hamam, eski tas... Başlıkta yarım bıraktığım halk deyişini kolayca tamamlamışsınızdır. Hemen belirteyim, bunu söyleyen ben değilim. Kıdemli bir CHP’li, kurultayın ilk gününün akşamında biraz da kederli bir sesle böyle söyledi: Engin Abi, kurultay sonucunu bana sorarsan eski hamam eski tas... Bakalım ikinci günde tellaklarda ne kadar değişiklik olacak; hatta olacak mı? Dün çarşaf liste yöntemiyle yapılan parti meclisi (PM) üyelikleri seçiminin sayımı besbelli çok uzun sürecek. 1247 delegenin üçte ikisinin PM’ye aday olduğu söylentisinde birazcık gerçek payı varsa sayımın bugüne sarkması bile ciddi olasılık. Yani PM’ye kimlerin seçildiğini bugünkü basılı gazetede siz okuyamayacaksınız, büyük olasılıkla gazeteci tayfası da ancak bugün öğrenebilecek. Önemli mi? Evet ve hayır!.. Önemli, çünkü seçilecek PM, partinin kurultaydan sonraki en yetkili organı. Orada belirlenecek siyasal tercihler 2019, erken seçim olursa 2018 yaz aylarında CHP’nin ne yapacağını, neyi nasıl yapacağını ve neyi neden yapacağını gösterecek... Bir başka deyişle 2019’dan (belki 2018’den) itibaren Türkiye Recep Tayyip Erdoğan nam zatın iktidarında mı yürüyecek yoksa daha farklı bir sonuç için en azından bir umut kırıntısı belirecek mi? Mesela Başkanlık seçiminde ikinci bir “Ekmeleddin vakası” yaşayacak mıyız, yoksa her kesimden seçmenin gönlüne yatacak bir aday çıkarılabilecek ve CHP de böyle bir cephede yer alacak mı? Göreceğiz... HHH Genel başkanlığa aday olduklarını ilan eden “Türk milliyetçisi” çizgisiyle ünlenmiş Ümit Kocasakal ile eski Yarsav Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu’nun yeterli delege desteği sağlayamayışları partinin yükünü taşımadan, çilesini çekmeden en tepeye aday olmanın anlamsızlığının kanıtı oldu. Sonuçta iki aday yarıştı. Kemal Kılıçdaroğlu açık farkla kazandı. İddialı Muharrem İnce de kaybetti. Abartısız söylenmeli: Tribünleri ateşleyen, alkış desteğinde açık ara önde giden Muharrem İnce’ydi. Kanımca tribünleri ateşleyen İnce’nin özellikle konuşmasının ikinci yarısına damga vuran partinin yönetimine ilişkin eleştirileri, İnce’nin politik kişiliğinden, bugüne dek izlediği siyasal çizgiden bağımsız göz ardı edilmemeli. Söyleyenin Muharrem İnce oluşuna değil, söylediklerine bakmak ve o söylenenlerin tribünlerden neden böylesine güçlü bir destek gördüğü üstüne düşünmek gerek. Düşünecek olan elbette biz gazeteci tayfası değiliz. CHP’nin yeni (ya da değişmediyse; eski) yönetimi. Muharrem İnce CHP’de “ince delege” hesapları ile başkan ve yönetim organlarının belirlenmesine karşı örgütün bütününün ağırlığını taşıyacak bir parti içi seçim yöntemini savundu. Genel başkanın da, partinin cumhurbaşkanı adayının da 1 milyon 200 bin CHP üyesinin oylarıyla belirlenmesini önerdi. Bu ciddiye alınacak bir öneri değil mi? Keza İnce, bir genel seçimde kazanamayan genel başkanın tüzük gereği istifa etmiş sayılıp yerine bir başka genel başkanın seçilmesini önerdi. Bütün sosyal demokrat partilerin anası sayılan Alman Sosyal Demokrat Partisi’nde (SPD) tüzük gereği değil ama parti içi gelenekler yüzünden bu kural kendiliğinden işliyor. Seçimden partisini zaferle çıkaramayan başbakan adayı bir sonraki seçimde aynı göreve aday olmuyor. CHP bu geleneği de miras alsa kötü mü olur ve bir sosyal demokrat partiye yakışan da bu olmaz mı? HHH Birkaç gündür CHP ile yatıp CHP ile kalkıyorum. Ağrıyan belime rağmen Ankara otel lobilerinde turlar atıyorum. Duraksamadan söyleyebilirim: CHP fokur fokur kaynıyor. Bu, kurultayı izlemek için ta Ankara’ya gelecek kadar koyu partililer için de geçerli, sıradan CHP üyeleri için de... Bu “fokurdama”nın bereketli ve partiye “dirim” kazandıracak bir hareketlilik ve özlem yansıttığını söylemeliyim. Bundan da sadece CHP değil Türkiye kazançlı çıkar. Tersi AKP Reisi ile geçireceğimiz yıllar ve yıllar demek olur... Anneeeee!.. TÜRKİYE’DEKİ CEZAEVLERİNDE 69 BİN 301 ÖĞRENCİ VAR Oğrencilerin çığlığı: Eğitim hakkımız çalınıyor KHK’LER NEDENİYLE SINAVA GİREMİYORLAR Adalet Bakanlığı’nın açıkladığı son verilere göre, yaklaşık 232 bin zılarına göre öyle uzaktan bakınca hava hoş, ‘otur tutuklu ve hükümlünün bu çalış derslerine, sı lunduğu cezaevlerinde toplam navlarına hazır 69 bin 301 öğrenci var. Bunların 36 bin 33’ü lise ve den ALİCAN ULUDAĞ lan, gir, geç sınıfı.’ Ama böyle söylen gi okullar, ön lisans ve lisans diği gibi olmuyor programlarına kayıtlı. Açıköğ tabii. Çünkü zaten örgüt üyeli retim programlarına kayıtlı top ği ile yargılananlar OHAL ile çı lam öğrenci sayısı ise 33 bin karılan KHK’lerden kaynaklı sı 268. Cezaevinden Cumhuriyet’e navlara giremiyor. Hadi diyelim gönderilen bir mektup, cezae bu kalktı. Bu kez karşımıza ki vindeki öğrencilerin eğitimöğ tap yasakları, sınavları çıkıyor. renim hakkı sorununu günde Yani bu bir yılı aşan süre haya me getirdi. İzmir 9 Eylül Üni tımın bir bütün olarak etkiliyor. versitesi Çevre Mühendisliği bö Bunca geçen zamanda ise sa lümünde okuyan Melisa Türke dece 2 kez mahkemeye gidebil lan, tutuklu bulunduğu Düzce dim. Bu 2 mahkemede, sadece T Tipi Kapalı Hapishanesi’nden bir kez derdimi, mağduriyetimi gönderdiği mektupta, “Size eği anlatabildim. Neden mi diyecek tim hakkı elinden alınmış bir siniz? 2. mahkemede ilk mahke öğrenci olarak yazıyorum” de mede savunma yapmış olmam di. Bir yılı aşkın zamandır tu dan kaynaklı savunma yaptı tuklu olduğunu belirten Türke rılmadı. Bunun öncesinde za lan, “parasız eğitim”e dair bir ten savcı daha oturup bir nefes panele katıldığı gerekçesiyle tu almadan tutukluluk devam de tuklandığını kaydetti. Türkelan, di. El insaf. Dedi ki idamı giden şunları anlattı: adama bile son sözü sorulur.” “Parasız eğitim isterken bu Tek tip kıyafeti kabul etmeye nun için mücadele ederken şim ceklerini vurgulayan Türkelan, di bu uzun tutsaklığımla fiilen sohbet hakkının uygulanmama benim de eğitim hakkım elim sı, kitapyayın hakkının engel den alınmış oldu. Aslında ne lenmesi sorunları yaşadıkla kadar trajikomik değil mi? Ba rını anlattı. TERÖRÜN KUCAĞINA BIRAKILIYORLAR Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi Eğitim Fakülte cilerle yüzleştirilmesini talep etti. Heyet bunlara izin vermedi. Tüm ta si Beden Eğitimi ve PDR lepler anında reddedile Bölümü son sınıfında rek öğrencilerin adil yar okuyan 16 öğrenci, isimsiz bir ihbarla başlayan FİGEN ATALAY gılanma hakları da tamamen ellerinden almış ol soruşturma kapsamında du” dedi. 2017 yılının mayıs ayında tu Davayı “hukuksuzluğun gel tuklandı. Geçen kasım ayında diği boyutları gösteren örnek ilk kez yargıç karşısına çıkan lerden sadece bir tanesi’’ diye öğrenciler, bilgisayarlarındaki niteleyen Özel, şöyle devam et Kürtçe şarkı sözleri ve bu şar ti: “Bu gençleri neden hapisle kıların kliplerindeki fotoğrafla re, gerçek terörün kucağına bı rı nedeniyle “silahlı terör örgü rakıyoruz? Yaklaşık beş sene tüne üye olma’’ suçundan 9 yıl dir öğrenci duruşmalarını ta 9’ar ay hüküm giydi. kip eden ve 20 senedir ders ve Davayı izleyen öğretim gö ren bir öğretim görevlisi olarak revlisi İpek Özel, yazılı ifadele çok net söyleyebilirim ki bu öğ ri hem kendi içlerinde hem de rencilerden örgüt çıkmaz. 16 ta birbirleriyle çelişmesine karşın ne bu denli sağlam görüşlü gen ‘kuvvetli delil’ olarak kabul edi ci, üniversite okuma çabaları len iki itirafçının mahkemeye nı, üniversiteyi kazanana ka çıkarılıp avukatlarca sorgulan darki ve orada okudukları bu madığını belirterek “Kimi öğ dört yıldaki emeklerini, hayat renciler ısrarla akıllı telefonla larını, umutlarını hiçe sayarak, rı olmadığını, cep telefonların tam okulu bitirmek üzereyken da söz konusu fotoğrafların bu 10 sene hapsederek, bu ülkeye lunamayacağını, itirafçıların ör inançlarını kırarak, zorla düş güt toplantısı yaptığını iddia et man yaratarak, ülkeyi hiçbir tikleri tarihlerde Kırşehir’de yere götüremezsiniz. 16 genci bulunmadıklarını söylüyordu. hiçbir hukuksal koşul sağlan Avukatlar bu bilgilerin teyidi madan terörist ilan etmek bu ni daha da önemlisi itirafçıların ülkeye yapılan düşmanlıktan mahkemeye çıkartılıp öğren başka bir şey değildir.” Once ihraç sonra ceza ALİCAN ULUDAĞ AAnkara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erkan İbiş, 2016 Nisan ayında AKP Siyaset Akademisi’nde ders verdi. Genel Kamu Hukuku’nda akademisyen olarak görev yapan Dr. Cenk Yiğiter, tepkisini üniversitesinin ortak mail grubuna mesaj atarak gösterdi. Yiğiter, İbiş’in siyasi partiye üye olmanın yasak olmasına rağmen siyasi faaliyette bulunduğu kaydetti. Rektör İbiş, 16 Kasım 2016’da başında bulunduğu rektörlüğe şikâyet dilekçesi vererek, Yiğiter’in kendisini itibarsızlaştırmaya çalıştığını öne sürdü. Rektörlük, Yiğiter hakkında disiplin soruşturması başlattı. Yiğiter, soruşturma sürecinde İbiş’e yönelik birden fazla paylaşımda bulundu. Bu arada YÖK, Yiğiter’in İbiş’e yönelik şikâyetini işleme koymayarak, soruşturma açılmasına gerek olmadığına karar verdi. Soruşturma sürerken Cenk Yiğiter, 9 Ocak 2017’de çıkarılan KHK ile üniversiteden ihraç edildi. Soruşturmacı olarak Ankara merkeze 80 kilometre uzaklıktaki Ankara Üniversitesi Kalecik Meslek Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. İbrahim Özer Elibüyük görevlendirildi. Yiğiter, soruşturma kapsamında fakültede dersinin olduğu bir zamanda iki kez çağrılarak ifade verdi. Soruşturmacı Prof. Elibüyük, 31 Ocak 2017’de hazırladığı raporda Yiğiter’i suçlu bularak, kademe ilerlemesinin durdurulması cezasının en üst sınırdan (3 yıl) verilmesini talep etti. En üst sınırdan Hukuk Fakültesi Disiplin Kurulu, 25 Aralık 2017’de Yiğiter’e Devlet Memurları Yasası’nın 125/D maddesindeki “amirine ve maiyetindekilere karşı küçük düşürücü ve aşağılayıcı fiil ve hakaretler yapmak” disiplin suçu uyarınca üç yıl süreyle kademe ilerlemesi İhraç edilen akademisyen Cenk Yiğiter’e, Ankara Üniversitesi Rektörü Erkan İbiş’in AKP Siyaset Akademisi’ne katılmasını eleştirdiği gerekçesiyle üç yıl kademe ilerlemesinin durdurulması cezası verildi cezası verdi. Kararda, “Cenk Yiğiter tarafından disiplin amiri olan Rektöre yönelik küçük düşürücü ve aşağılama amaçlı söz ve ifadeler olduğu, adı geçenin hiçbir bilgi, belge, görgü ve delili olmamasına rağmen zaman içerisinde iftira niteliğindeki söz konusu gerçek dışı iddiaları yinelediği ve bu şekilde kendisinin psikolojik taciz altında imiş gibi göstermeye gayretettiği, soruşturmaya konu sözkonusu iletilerdeki ifadelerin hem şekil hem de içerik olarak hukuka uygunluk sınırlarının dışına çıktığı ve disiplin suçu teşkil ettiği” ifade edildi. Yiğiter’in suç işleme kastının yoğunluğu, disiplin suçu teşkil eder mahiyetteki iletileri ısrarla paylaşmayı sürdürmesi ve asılsız isnatların yönlenderildiği kişi ve makam dikkate alındığında disiplin cezasının üst sınır olan üç yıl boyunca uygulanmasının uygun olacağı kararda vurgulandı. l ANKARA EMEKÇİLER İÇİN ADALET İSTİYORUZ İstanbul Davutpaşa’da 31 Ocak 2008’de kaçak bir maytap atölyesinde meydana gelen patlamada hayatını kaybeden 21 kişi için anma programı düzenlendi. Namık Kemal Caddesi’nde bir araya gelen aileler, patlamanın yaşandığı fabrikanın önüne yürüdü. Patlamada hayatını kaybeden Gülhan Çabuk’un eşi İd ris Çabuk, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de dahil olmak üzere her türlü yargı yolunu sonuna kadar kullanacaklarını söyledi. Çabuk, “Yargıtay kararına karşı mahkemenin önceki kararlarına direnmesini talep edeceğiz. Bizler 10 yıl boyunca sadece kendi adalet davamızı değil emeği ile ge çinen, denetimsizlik, ihmal sonucu hayatını kaybeden bütün işçi kardeşlerimizin acısını kalbimizde hissettik. İstedik ki Davutpaşa unutulmasın. Patlama yerinin park yapılmasını Zeytinburnu Belediyesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden talep ettik, talep etmeye devam ediyoruz” dedi. Yargılanan avukata ruhsat iptali SEYHAN AVŞAR Ezilenlerin Hukuk Bürosu (EHB) stajyer avukatı Mehmet Polat stajını tamamladıktan sonra ruhsat almak için 7 Kasım 2017’de İstanbul Barosu’na başvurdu. Baro Polat’ın başvurusunu kabul ederek onay için Türkiye Barolar Birliği’ne (TBB) gönderdi. TBB de Polat’ın başvurusunu kabul edip Adalet Bakanlığı’na yolladı. Adalet Bakanlığı, 23 Ocak’ta Polat’ın ruhsat başvurusunu reddederek TBB’ye iade etti. Birlik ise 3 Şubat’ta yapılan Yönetim Kurulu toplantısında Polat hakkındaki davaları gerekçe göstererek ruhsat talebini reddetti. TBB Yönetim Kurulu’ndan Urfa Barosu üyesi avukat Özgür Çepik karara muhalefet şerhi yazdı. Polat’ın ismi baro levha Gezi Direnişi ve Roboski anmasına katıldığı için tutuklanan avukata İstanbul Barosu’nun verdiği ruhsat Adalet Bakanlığı tarafından reddedildi. Türkiye Barolar Birliği de daha önce kabul ettiği ruhsatı iptal etti sından silindi. Baro kartı da iptal edildi. Mehmet Polat, 2012 yılında Dokuz Ey lül Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni kazandı. Birinci sınıfta Gezi Direnişi’ne katıldığı için tutuklanarak beş ay hapis yattı. Sınavlara cezaevinde girdi. Bu dosyadan daha sonra beraat etti. 2015 yılında ise Roboski Anması’na katıldığı için 16 ay hapis cezasına çarptırıldı. Cezası onanınca yine cezaevine girdi. Avukatlık yapamaması için iki yıl ve üzeri kesinleşmiş cezası olması gerektiği için 16 aylık ceza kendisi için bir sorun teşkil etmedi. Polat hakkında devam eden üç dava dos yası bulunuyor. Kesinleşmiş karar ise henüz yok. Yoksul bir ailesi olduğunu anlatan Polat, “Dört gözle avukat olmamı bekliyorlardı. İdari dava açma hakkım var. Ama uzun sürecek. Birde mahkemelere güvenim yok. Yine de dava açacağım. Kararı TBB Yönetim Kurulu üyesi Filiz Çakar’dan öğrendim. Benzer durumda arkadaşlarım olduğunu, ruhsat aldıklarını söylediğimde Filiz Hanım, ‘İsimlerini bildirirsem ruhsatlarının iptal edileceğini’ söyledi. İhbarcı olamayacağımı söyledim. Bu durum yaygınlaşırsa ruhsat iptalleri başlayabilir” diye konuştu. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle