23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 26 Şubat 2018 10 Korku kol gezerken Başlığa bakıp korkanın ben olduğumu düşünmediniz umarım... Ama bu cümleye bakıp benim pek korkusuz bir yiğit olduğumu da düşünmeyin e mi? Benimki “Acı patlıcanı kırağı çalmaz” halk deyişine yaslanan, bir de bu yaşa gelince “Kurttan olmaz korkusu böyle yaşlı gazetecinin” diye benim uydurduğum bir sözden güç alan bir cesaretten ibaret... Geçelim... Masamın üstünde bir tomar mektup var. Masamın çekmecesi atmayı kendime yakıştıramadığım, ama fırsat bulup Tırmık’a da taşıyamadığım mektuplarla tıka basa dolu. Yurdumun dört bir (on dört, yüz on dört) köşesindeki hapishanelerden gelen mektuplar. Silivri’den, Bolu’dan, Kocaeli Kandıra’dan, Tekirdağ’dan, Ağrı’dan, Van’dan, Kayseri’den, İzmir Şakran’dan, Diyarbakır’dan... Yok tek tek sayarak baş edilmez. Gerisini siz tamamlayın... Bitmedi. Anne mektupları. Annelerin, askeri okul öğrencisi ya da er olarak askerlik yapan oğulcuğunun sorgusuz sualsiz, iddianamesiz, duruşmasız, yargısız, hukuksuz dört duvar ardına atılmasını acılı çığlıklarla gazeteciden dile getirmesini istediği mektuplar. Suçu mesleğinin ilkelerine bağlı kalmaktan, iktidarın emir kulu olmayı reddetmekten ibaret yargıçlar ve savcılardan gelen can acıtıcı mektuplar... Hapishane yönetimlerinin, infaz savcılarının ille bir sebep arayıp, bulup görüş yasağı, mektup yasağı getirdikleri, ömür boyu ağırlaştırılmış ya da hafifletilmiş(!) hapis cezalarıyla yargılanan gencecik erkek ve kadınların mektupları... “İşkence timleri”ne dönüştürülmüş birtakım heriflerin cezaevlerinde ava çıkıp, bedensel ve ruhsal acının her türünü üstlerinde uyguladığı tutukluların, hükümlülerin mektupları... Daha sayayım mı? HHH Şimdi bu yazının başlığına gelelim: Korku kol gezerken... “Kol gezen korku” hapishanelerde değil, ülkede, toplumun kılcal damarlarında, bilinç altlarında ve üstlerinde... Google hazretleri çok hassas ölçümlerle, hangi yazı, hangi haber kaç kişi tarafından okundu sorularına sağlam bilgiler verecek güçte. Google’da o medya kurumunun şifresini kullanabilenler sıradan okurlardan farklı ve ayrıntılı bilgilere ulaşabiliyorlar. Açıkça görünüyor, gözleniyor: Cezaevlerindeki koşullar, cezaevlerinde sürüp giden hukuksuzluklar, yargı erkinin hemen her kademesinde “hukukun guguk edildiği” duruşmalar, deli saçmasını bile gölgede bıkrakan iddianameler üstüne yayımlanan haberler, bu medya kanallarının en az okunan haberleri. Buna rahatlıkla köşe yazılarını da eklemelisiniz... Bir kez daha: En az okunan haberler, yazılar... HHH Biliyorum, yazıya döktüğüm bu saptama pek çok kişinin hoşuna gitmeyecek. Biliyorum, kendisi bu konulara ve sorunlara duyarlı olan, elinden geleni yapanlar, dolaylı olarak kendilerinin az olduğunu ileri süren bu cümlelere öfkelenecekler. Ama gerçek bu. Dahası var. 15 Temmuz darbe girişiminde komutan emri ile katılmak zorunda kalmış askeri okul öğrencilerinin ve erlerin duruşmalarına ana babalar dışında, akrabalar, yakın dostlar, komşular bile duruşma salonuna gelmemek için sürekli mazeret üretmekte, kimileri yalan söylemektense “Başım belaya girer arkadaş. Mimlenirim. Kusura bakma” demekte... Dahası var. Oğlu, kızı, kocası, karısı herhangi bir davada sanık olarak yargılananların aileleri ile komşuluk, arkadaşlık hatta akrabalık ilişkileri askıya alınmakta, onlar acıları ve kaderleri ile baş başa bırakılmakta. HHH Bu duyarsızları, korkanları, ayak sürüyenleri suçlamak doğrusu konuyu ve sorunu çok ucuzlatmak olur. Korku iklimi yaratanlara karşı çıkmak yerine, bu korkuya kapılanlara sövüp sayarak kendini rahatlatmak, kendi yüreğini serinletmek olur. Şu günlerde mutluluk değil, keyif hiç değil, sadece öfkeler biriktiren mesleğim, yukarıda sayıp döktüklerimi dolaysız gözlemeyi, defalarca gerçekliğine tanık olmayı sağlıyor. “Keşki sağlamasaydı” dememek için zorlanmaktayım, zorlanmaktayız... Bu yazı sadece bu gerçekleri sizlerle bir kez daha paylaşmak için yazıldı. O kadar... haber TASARIM: EMİNE BİLGET Gözaltındaki Halkevleri Eş Genel Başkanı TDK’ye karşıDilşatAktaş’ındaha önce TDK’ye karşı başlattığı hukuk mücadelesi sayesinde ‘yollu’, ‘müsait’, ‘oynak’ kadın zaferikelimelerikaldırılacak Geçen hafta gözaltına alınan Halkevleri Eş Genel Başkanı Dilşat Aktaş, Türk Dil Kurumu’nun (TDK) kadına yönelik ayrımcı kelimelerine karşı başlattı ğı hukuk mücadelesini kazandı. Ankara 6. İda re Mahkemesi; “mü sait”, “boyalı”, “yollu”, “taze”, “oynak”, “kötü yola düşmek”, “esnaf”, ALİCAN ULUDAĞ “kötüleşmek”, “serbest” kelimelerinin ar go anlamlarının TDK sözlüğünden ve internet sayfasından kaldırılmasına karar verdi. ‘Önyargıları besler’ Dilşat Aktaş’ın Halkevleri Genel Sekreterliği döneminde açtığı davada karar çıktı. Aktaş, TDK tarafından yayımlanan sözlüklerde ve kurumun internet sitesinde yer alan sözlükteki bazı kelimelerin tanımlarında cinsiyet ayrımcılığı yapıldığını belirterek, bunların sözlükten çıkarılması için 2015 yılında TDK’ye başvurdu. TDK, bu başvuruyu reddetti. Bunun üzerine Dilşat Aktaş, avukatları Sevinç Hocaoğulları, Sevgi Dutar ve Selin Takıpoğlu aracılığıyla idare mahkemesinde ret işleminin iptali davası açtı. Dava dilekçesinde, “müsait”, “boyalı”, “yollu”, “taze”, “oynak”, “kötü yola düşmek”, “esnaf”, “kötüleşmek”, “serbest” kelimeleri gibi bazı kelimelere yönelik tanımlamaların kadına yönelik şiddeti ve cinsiyet ayrımcılığını arttırdığı ve önyargıları besleyici etkileri olduğu, bunun anayasanın 10/2 maddesinde ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere aykırı olduğu vurgulandı. ‘Kadını aşağılayamazlar’ Davayı görüşen Ankara 6. İdare Mahkemesi, kadına yönelik ayrımcı kelimelerin kaldırılması talebini reddeden TDK’nin işleminin iptaline karar verdi. Kararın gerekçesinde, TDK’nin Türkçenin doğru ve güzel kullanılması görevi olduğuna dikkat çekilerek, şöyle denildi: “Türkçenin söz ve anlam yapısını korumak ve geliştirmek konusunda davalı idarenin asli görevi üstlendiği, bu görevi kapsamında; Türkçe Halkevleri’nin Eş Genel Başkanı Dilşat Aktaş ve 11 üyesi, Afrin harekâtını eleştirip “barış istiyoruz” dedikleri için gözaltına alınmıştı. Gözaltılar, yurt çapında protesto edilmeye devam ediyor. Avukatları Halkevleri Kadın Sekreteri Nebiye Merttürk, kararı kadınların zaferi olarak nitelendirdi. Anayasanın 10. maddesinin kadınların erkeklerle eşit olduğunu anlattığını anımsatan Merttürk, bir devlet kurumunun cinsiyet ayrımcılığını besleyemeyeceğini kaydetti. Merttürk, “Kadın bugün müjdeyi erkek eşitliği için her alanda mücadele edeceğiz” dedi. Davayı açan Aktaş’ın gözaltında olduğu için bu kararı öğrenemediğini söyleyen Dilşat’a verecek Merttürk, avukatların bugün karardan haberdar edeceğini söyledi. nin, özellikleri ve kuralları bozulmadan doğru, güzel ve anlaşılır şekilde kullanılmasını sağlamak, dilin düzeysiz, kaba ve argo kullanımına yer vermemesi ve de ‘toplumsal cinsiyetçilik’ bağlamında kadını zorunlu rollere iten, onu aşağılayan ve ikincil gösteren ifadeleri içeren her türlü kelime yapısını kullanmaması gerektiği açıktır. Diğer bir ifadeyle, toplumsal cinsiyetçilik içeren tüm kelime yapılarına çalışmalarında yer vermemesi, davalı idarenin uluslararası ve ulusal normlardan kaynaklanan görevidir.” ‘Argo’ tanımıyla eleştiri TDK’nin yeterli açıklama yapmadan cinsiyet ayrımcılığına dayanan argo kelimelerin sözlükten çıkarılmasını reddettiği, bu kelimelerin sözlükte ve internet sayfasında yayımlanmasının maksadının ne olduğunun anlaşılamadığı belirtilen kararda, TDK’nin internet sayfasında Genel Türkçe Sözlük bölümünde argo kelimesinin karşılığının, “Her yerde ve her zaman kullanılmayan veya kullanılmaması gereken çoklukla eğitimsiz kişilerin söylediği söz veya deyim. 2. Serserilerin, külhanbeylerinin kullandığı söz veya deyim” açıklamasına yer verildiğini anımsattı. ‘Hukuka aykırı’ TDK’nin bu tanımında argonun kullanılmaması gereken söz ve deyim olduğunun ortaya konulduğu ifade edilen gerekçeli kararda, şu sonuca varıldı: “Argonun her yerde kullanılmayan yöresel olarak değişiklik gösteren, toplumda geçerli genel dilden ayrı, ama ondan türemiş olan, yalnızca belli çevrelerce kullanılan, toplumun her kesimince anlaşılmayan, kendine özgü bir sözcük, deyim ve deyişlerden oluştuğu dikkate alındığında dava konusu kelimelerin argo anlamlarının, Türkçenin ticari hayatta, kitle iletişim araçlarında, eğitim ve öğretim kurumlarında ve sosyal hayatın diğer alanlarında doğru ve güzel kullanılması hususunda öncü görevi üstlenen Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünde ve internet sayfasında yer almasının hukuka uygun olmadığı sonucuna varılmıştır.” Kadın üye muhalif kaldı Kadına yönelik ayrımcı kelimelerin TDK’nin sözlüğünden çıkarılması kararına, mahkemenin kadın üyesi Güler Kodal’ın muhalefet ederek karşı oy kullanması dikkat çekti. İptal kararına, mahkemenin diğer erkek iki üyesi imza attı. l ANKARA Tutuklu avukatlara keyfi uygulamalar Tecrit altındaki HHB’li avukatların eşleriye görüşmeleri de yasak ŞEYMA PAŞAYİĞİT Halkın Hukuk Bürosu avukatlarının tutukluluklarının ardından 5 ay geçmesine rağmen hâlâ iddianameleri hazırlanmadı. Tutuklu bulunan avukat eşlerin birbiriyle telefonla görüşmesi bile yasak. Nuriye Gülmen ile Semih Özakça’nın avukatlıklarını yaptıkları sırada görülecek duruşmadan iki gün önce gözaltına alınıp 22 Eylül 2017’de tutuklanan 18 avukata baskı bitmiyor. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında her biri farklı cezaevlerine gönderilen avukatlar, tecrite maruz kalmaya devam ediyor. “Silahlı terör örgütüne üye olma/DHKPC” iddiasıyla tutuklanan avukatların, tutuklanmalarından bu yana 5 ay geçmesine rağmen iddianameleri de hâlâ hazırlanmadı. Hakların sadece adı var Karabük Cezaevi’nde tutuklu olan avukat Didem Baydar Ünsal ile Burhaniye Cezaevi’nde tutuklu olan Aytaç Ünsal, evli olmalarına rağmen telefon ile görüştürülmüyor. Aytaç Ünsal’ın annesi avukat Nermin Ünsal, Adalet Bakanlığı’na iki eşin iletişim kurması için müracaatta bulundu. Ancak; “Hükümlülere, dışarıdan telefon açılmak suretiyle görüşme yaptırılmaz” yanıtı ile karşılaştı. Avukat Nermin Ünsal, oğlu ve eşine gelen telefon yasağına ilişkin günümüzde farklı cezaevlerindeki hükümlü eşlere telefon hakkının tanındığını belirterek oğlu ve diğer avukatlara tecrit uygulanmasına tepki gösterdi. l ANKARA Herkese ayrı baskı Reyhanlı, Soma, Ermenek, Dilek Doğan, Nuriye Gülmen ile Semih Özakça davalarına avukatlık yapan Halkın Hukuk Bürosu avukatları; tutuklanmalarıyla birlikte 8 ayrı cezaevine gönderildi. Avukatlar; Burhaniye, Karabük, Bolu, Balıkesir, Düzce, Edirne, Tekirdağ, ve Tekirdağ T Tipi cezaevlerinde tutuluyor. Stajyer Naim Feyzullah Eminoğlu, Kuzey Kore’ye yaptığı seyahat nedeniyle “Kimden talimat aldınız” denilerek tutuklandı ve Burhaniye Cezaevi’ne gönderildi. Düzce Cezaevi’ndeki avukat Aycan Çiçek ve Ayşegül Çağatay, “tekmil vermedikleri” gerekçesiyle gardiyanlar tarafından robocopla darp edildi. Tazyikli su, cop ile kırılan camlar üzerinde sürüklenen ve ters kelepçe uygulanmaya çalışıldığı sırada kolu kırılan Ergin Gökoğlu da gönderildiği Edirne Cezaevi müdürünün “Ben size göstereceğim, size baş eğdireceğim” ifadeleriyle karşılaşmıştı. ‘Barış’a umut doğdu!idiAapkrtaaidlceeemzdiialdldeair HAKAN DİRİK Barış akademisyenlerine İstanbul’da hapis cezası verilirken, İzmir’de idari cezaları bile iptal edildi. Bildiriye imza atan Yaşar Üniversitesi’nden 4 akademisyene verilen cezalar İzmir 1. İdare Mahkemesi’nce kaldırıldı. Rektörlüğün itirazı üzerine Bölge İdare Mahkemesi de akademisyenler Prof. Dr. Deniz Özdemir, Prof. Dr. Turgay Kurultay, Doç. Dr. Anıl Duran ve Yrd. Doç. Dr. Aycan Kapucu lehine karar verdi. Üstelik mahkeme, davanın esasına ilişkin görüşünde metnin içeriğine atıfta bulunarak, bunun kınama cezası gerektirecek bir suç olmadığını vurguladı. Akademisyenlere en fazla “uyarı” cezası verilebileceği kaydedildi. Özgürlük içtihadı Akademisyenlerin avukatı Arif Ali Cangı, İstanbul’da barış akademisyenlerine verilen hapis cezasıyla İzmir Bölge İdare Mahkemesi’nden çıkan kararın çeliştiğini, bu çelişkinin özgürlükler lehine giderilmesi gerektiğini söy ledi. Cangı, “Bir yanda en fazla kınama cezasını gerektiren disiplin eylemi değerlendirmesi, diğer yanda terör örgütü propagandası suçu değerlendirmesi... Bu çelişkinin, düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü lehine giderileceğini umut ediyorum. Zira bu konuda şimdiye kadar Anayasa Mahkemesi kararları ve AİHM kararlarıyla özgürlükler lehine içtihat oluşmuştur. Mahkemeler bu içtihatları emsal almalıdır” diye konuştu. Akademisyenlerden Kurultay ise “vicdanını dinleyen hâkimlerin sesini duymak güzel” dedi. l İZMİR 78’liler Girişimi’nin verdiği plaketi, Yonca Şık ve Veli Saçılık teslim aldı. Ahmet Şık’a insan hakları ve barış ödülü Silivri Cezaevi’nde 423 gündür tutuklu muhabirimiz Ahmet Şık’a, 78’liler Girişimi tarafından, insan hakları, demokrasi ve barış için yürüttüğü mü cadeleler nedeniy le plaket verildi. 24 Ocak akşamı düzen lenen törende, Şık adına eşi Yonca Şık plaketi aldı. Tutuk lu eski HDP Eş Ge nel Başkanı Selahat tin Demirtaş’ın pla ketini ise HDP Mil Ahmet Şık letvekili Filiz Ke restecioğlu aldı. Yüksel Cadde si’ndeki direnişin sembol isimlerin den Veli Saçılık, sosyal medya he sabından “78’liler etkinliğinde Yon ca Şık ile birlikte plaket aldık. #Ah metŞık canımız bizim” diye yazdı. Saçılık’a yanıt veren Kerestecioğlu ise “#SelahattinDemirtaş’ın plaketi ni de teslim etmem için bana verdi ler. Duygulu, sıcak ve tüm cezaevin deki dostlarımızı yanıbaşımızda his settiğimiz bir geceydi” dedi. l İSTANBUL/Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle