23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 21 Şubat 2018 haber 10 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Mizah ortamı yok Bir ‘akıl imecesi’ için çağrı Yazının başlığı yeterince açık. Madem “Akıl akıldan üstündür” Cumhuriyet okurlarının aklına başvuralım. “Cumhuriyet okuru” deyince ne anlaşılır bilmek zor. Çok farklı görüşlerden, farklı ideolojik tercihlerden epey geniş bir yelpaze olsa gerek. Ancak bu farklılıkların “demokrasi, özgürlük, bağımsızlık” ortak paydasında, temelinde buluştuğuna da kuşku duyulmasa gerek. Eh bu temel üstünde bir “akıl imecesi” de anlamlı, önemli olsa gerek. Buyrun. HHH 1990’lı yıllarda Türkiye’de ulusal düzeyde dağıtılan günlük gazetelerin toplam tirajı (=net satışı) 6.500.000 (altı buçuk milyon) idi. 2018’de 3.200.000 (üç milyon iki yüz bin). Bu çırılçıplak tablo çok şey anlatıyor. Son yirmi yıl içinde Türkiye’de kâğıda basılı gazete alanlar yarı yarıya azalmış. Dahası: Yönelim aşağı doğru. Yani birkaç yıl sonra “2 milyona indi” gibi bir cümle okuyabilirsiniz ve bu beni sanırım sizi de şaşırtmayacak... HHH Yine çok anlamlı bir başka tablo. Gezi Direnişi’ne katılanlar arasında “Gezi’ye katılanların profili” başlıklı bir araştırmanın sonuçlarından birinden aldım. Gezi gençliğinin yüzde 81’i kâğıda basılı gazete satın almıyor. Haydi bir örnek daha. Birkaç ay önce Türkiye’nin en saygın özel üniversitelerinden birine “medya” konulu bir konferans için çağrıldım. Kırk kırk beş öğrencinin katılması beklenen konferans salonunda 134 “kızlı erkekli” genç vardı. Her biri üniversiteye giriş sınavında yüksek, hatta çok yüksek puanlar almış gençlerdi. Konferansı ilgiyle izlediler; konferans sonunda akıl dolu sorular sordular. Bitirirken bu kez ben sordum: Kaç kişi her gün basılı bir gazete alıyor parmak kaldırsın. Dört parmak kalktı. 134’te 4... Bir soru daha sordum: Her gün kaç kişi en az bir gazete alıyor? Dört parmağa yedi sekiz daha eklendi. Bazılar anne ya da babalarının alıp eve getirdiği gazeteyi okuyorlarmış; birkaçı da okulun kantininde masa üstüne bırakılmış bir gazeteyi... HHH Madem “Cumhuriyet okuru”sunuz sabredin. Bir başka örnek daha vereceğim. 2017 verilerine göre dünyada dizüstü bilgisayar ve tablet bilgisayar satışları çok hızlı düşüyor. Ekranı mümkün olduğunca büyütülmüş akıllı telefon satışlarında ise gerçek bir patlama yaşanıyor. Ve... Ve gazeteler büyük çoğunluk, özellikle gençler tarafından artık bilgisayar, bile değil, cep telefonu ekranından okunuyor. Hemen her gazetenin bir de, meslek dilinde “internet portalı” dediğimiz elektronik gazeteleri var. Bizim de var: www.cumhuriyet.com.tr. Bizimkinin her gün 1.5 milyon (bir buçuk milyon) bağımsız ziyaretçisi var. Aynı bilgisayardan ya da bilgisayarlaşmış telefondan günde beş kez de girip bir şeyler okuyan biri “tek ziyaretçi” sayılıyor ve bunların sayısı 1.5 milyon... Madem buraya kadar sabrettiniz, sıkın dişinizi. Bu durum Türkiye’ye özgü değil. Ünlü ve saygın Independent bir süre önce kâğıda basılı gazete yayınına son verdi. Sadece internet üstünden okunabiliyor. Avrupa’da ve Amerika’da pek çok ünlü gazete kâğıda basmaktan ne zaman vazgeçeceklerini tartışıyor, tartıyor, biçiyor. HHH Herkesin derdi kendine. Bizim derdimiz de Cumhuriyet. Şu 94 yaşındaki delikanlı. Reklamverenlerin reklam vermekten çekindikleri, çekinmeyenlere yukarılarda bir yerlerden uyarı telefonları gelen; özellikle taşrada “Mimlenirim, işimden olurum” korkusu ile satın almanın cesaret sayıldığı; AKP iktidarına batan ve acıtan bir diken olarak yöneticisi ve yayın yönetmeni ve habercilerinin en haslarından birinin hapiste tutulduğu, “dışardaki”lerin gülünç ücretlerle çalıştığı Cumhuriyet. HHH Biz susmamaya, teslim olmamaya kararlıyız. Buyrun bir akıl imecesine. Cumhuriyet’i yaşatmak, gücünü artırmak, haberciliğini zenginleştirmek, mali zorluklarını aşmak, kâğıda basılı gazetenin satışını artırmak için önerileriniz olsa gerek. Buluşlu, bilişli önerilerinizle bu imeceye katılın. Haydi... Önerilerinizi editor@cumhuriyet.com.tr’ye yazın. İbrahim Melih Gökçek adlı parodi hesabın kullanıcısı Taş, sosyal medyada eskisi kadar aktif olmamasını, “Her anlamda özgür değiliz. Bir şey yazdığımda soluğu mahkemelerde alıyoruz” diye açıkladı İbrahim Melih Gökçek adlı “06melihchina” parodi hesabın kullanıcı tweet attım: “Bu arada arkadaşlar dün ben evlendim :))) Şu anda yurtdışındayım, ba sı Ersan Taş, hukuk müca layı tatilindeyim bu güzel ha delesine devam ediyor. Me beri aldım çifte kutlama yapı lih Gökçek’in şikâyeti üzerine gözaltına alındığı 2014 yılından beri, pek çok davada HİLAL KÖSE yorum :))))))” Bir de nikâh şahitlerimle beraber bir fotoğraf paylaşmıştım. yargıç karşısına çıktı. Uzun süre iş n Uzun süre işsiz kaldın, şimdi siz kaldı, stresten sağlığını kaybetti. yeni bir hayat kurdun. Nasıl geçti Tehdit edildi. Onca zorluğun üste o zor zamanlar? sinden geldiyse de şimdi Twitter’de Evet bayağı bir zorluk çektim ya eskisi kadar aktif değil. “Her anlam şadım sağlığımla ilgili. Felç geçir da özgür değiliz. Mizah yapıcak bir miştim sinir strese bağlı olarak. Te ortam göremiyorum şu anda. Bir davi sürecinden sonra düzeldim. şey yazdığımda soluğu mahkeme Şimdi iyiyim. İki yılın üzerinde iş lerde alıyoruz” diyor. Taş’ın yargı siz kaldım davalardan dolayı. Dava landığı davalar da tweet’leri kadar ların ilk celselerini bitirip işe başla ‘komik.’ Örneğin, 27 Şubat’ta duruş dım. Evlendikten sonra İstanbul’dan ması olan davada mahkeme ‘panpa’ taşındım. sözünün anlamını araştırıyor. Du n Sosyal medyada aktif değil ruşma, Türk Dil Kurumu’ndan gele sin artık. Neden? cek yanıt için ertelenmişti... Arada bir girip gündeme bakıyo n Melih Gökçek görevi bırakır rum, çıkıyorum. Eskisi gibi değil hiç ken neler hissettin? bir şey... Her anlamda özgür değiliz. Gökçek istifa ettiğinde balayın Mizah yapıcak bir ortam göremiyo daydım. İstifa haberini o gün akşam rum şu anda. Bir şey yazdığımda so otele ulaşınca öğrendim. Şöyle bir luğu mahkemelerde alıyoruz. n Türkiye’de mizaha tolerans giderek azalıyor mu sence? Geçmiş yıllara bakıyorum, eski siyasi liderler de pek çok kez mizaha konu olmuşlardır. Hiçbirinin dava açtığını görmedim, duymadım, okumadım. Günümüz siyasilerine gelecek olursak... Eğer bir yazıy, mizaha konu olup mağdur olacaklarsa bence siyaset yapmasınlar. Ben bir parodi hesap açıp, insanları güldürüp, düşündürdüm. Hükümetin icraatlarını komik bir dille eleştirdim. Küfür ve hakaret etmeden. Normalde gülüp geçilecek tweet’ler, adil yargı olmadığı için dava konusu oldu. n Davalar maddi zorluklar da yaşatmıştır, nasıl hallettin işin masraf kısmını? Ankara Üniversitesi’nden Kerem Altıparmak ve İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden Yaman Akdeniz ve avukatım Ali Deniz Ceylan çok büyük destek oldu. Maddi, manevi her anlamda yanımda oldular. Buradan da onlara teşekkür etmek isterim. Panpa davası Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, Cumhurbaşka nı Recep Tayyip Erdoğan ve Melih Gökçek mağdur olarak yer alıyor. Gökçek’in avuka tının dilekçesi üzerine soruşturma başlatılmış. Taş’ın 2014 yılında yaptığı paylaşım da, “Panpa akşam programdan sonra kayak keyfi yapalım mı? Özledim be vicdansız hırsız!” diye yazdığı mesajda Erdoğan ve Gökçek’in fotoğraflarının kullanıldığı öne sürülüyor. İddianamede, panpa ve hırsız sözcükleriyle sövme eyleminin gerçekleştiği, panpa kelimesinin internet ortamında argo olarak kullanıldığı, iki erkeğin yatak arkadaşlığı şeklinde İnci Sözlük yazarları tarafından üretildiği iddia ediliyor. Tek ihbarcı Gökçek n Davaların ne aşamada? Ankara’da 27 Şubat’ta duruşmam var. Panpa davası. Geçen duruşmada mahkeme panpa ne demek, anlamı nedir diye Türk Dil Kurumu’na sordu. Biz de merakla bekliyoruz panpa ne demekmiş, öğreneceğiz. Hakkımda açılan davaların, soruşturmaların sayısını unuttum diyebilirim. Ama 15 yakın dava olduğunu söyleyebilirim. Bu davaların birçoğunda ceza aldım. Dördü beraatla bitti. Ceza aldıklarıma itiraz ettik, dosyalar Yargıtay’da. n Cumhurbaşkanı’na hakaret iddiasıyla açılan dosyalar ne oldu? İki dava beraatle bitti. Yanlış hatırlamıyorsam üçü sürüyor. Bu ihbarlar da Gökçek tarafından yapıldı. Şikâyet dilekçelerini avukatlarına hazırlattı. Sonra Cumhurbaşkanı’nın avukatlarını devreye soktu. Bütün davalarımda ihbarcı olarak Melih Gökçek’in ismi yer alıyor. n Hep olumsuzluklardan söz ettik, komik olaylar da yaşamışsındır... Melih Gökçek’in oğlu Osman Gökçek, bir süre beni takip etti. Takibi bırakınca tweet atarak sormuştum. O da “Babamın hesabıyla karıştırıyorum” diye yazmıştı. Melih Gökçek zannedip, ‘tamam Başkanım’ diye geri dönenler oluyordu... ALTAN / ALPAY KARARI Gözler AYM ve AİHM’ye çevrildi Gazeteci yazarlar Mehmet Altan, Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak’a verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası sonrası gözler Anayasa Mahkemesi ve AİHM’ye çevrildi. Anayasa Mahkemesi, 11 Ocak’ta Mehmet Altan ve Şahin Alpay’ın ifade ve basın özgürlükleri ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar vermişti. AYM, tutuklama için “suç işlendiğine dair kuvvetli belirti”nin ve “somut olguların” gösterilmesi gerektiğine işaret etti. Bu karar, beraat gibi gerekçe olarak yorumlandı. Ancak ne Mehmet Altan’ı, ne de Şahin Alpay’ı yargılayan mahkeme, AYM’nin ihlal kararını uyguladı. İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, Mehmet Altan, Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak’ın arasında bulunduğu 6 gazeteciyi, darbe suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı. Bu cezadan sonra gözler üç noktaya çevrildi. Öncelikle bu ceza, istinaf mahkemesine taşınacak. İstinaf mahkemesi, AYM’nin verdiği kararı da dikkate alarak verilen hükmün yasaya uygun olup olmadığını değerlendirecek. İstinaf, cezayı kaldırabilecek veya beraat ya da suçun niteliğini değiştererek başka bir ceza verebilecek. Karardan sonra gözlerin çevrildiği bir diğer adres Anayasa Mahkemesi. Mehmet Altan’ın avukatları, yeniden AYM’ye başvurmuştu. AYM de bunu öncelikle görüşeceğini bildirmişti. Yüksek Mahkeme, ihlal kararının uygulanmamasıyla ilgili yeni bir karar verebileceği gibi, yerel mahkemenin verdiği müebbet hapis cezasının gerekçelerini de yeterli bulmayarak esastan da ihlal verebilecek. Son adres ise AİHM olacak. AİHM, AYM kararının uygulanmamasından sonra iç hukuk yollarının tükendiğine karar vererek, Mehmet Altan ve Şahin Alpay dosyasını esastan karara bağlayarak ihlal verebilecek. AİHM’nin kararı, Türkiye için bağlayıcı olacak. l ANKARA / Cumhuriyet Diren 27. günde İnsan Hakları Derneği (İHD) Hapishane Komisyonu, Tekirdağ 2 No’lu F Tipi hapishanesinde hükümlü olarak bulunan ve 27 gündür ölüm orucunda olan Diren Coşkun’un taleplerinin kabul edilmesini isteyerek Galatasaray’da eylem gerçekleştirdi. Komisyon üyesi Filiz Öğretmen, Coşkun’un geçiş süreci tamamlanmamış trans birey olduğunu hatırlatarak, “Cinsiyet değişikliği ameliyatı sebebiyle Tekirdağ Asliye Hukuk Mahkemesi’ne başvurmuştur. Aynı nedenle mahkemeden cinsiyet değiştirmeye izin talep eden Buse Aydın’ın (Latif Aydın) talebini kabul eden mahkeme, Diren’in davasını görev yönünden reddetmiş ve dosyayı sulh hukuk mahkemesine göndermiştir” diye konuştu. Öğretmen, Coşkun’un hapishanede yaşadığı tecrit ortamı, erkek gardiyanlar tarafından elle aramaya maruz tutulması gibi birçok nedenle şiddete maruz kaldığını söyleyerek, “ Diren’in tam teşekküllü hastaneye sevk edilerek, durumuyla ilgili bir heyet raporu alınmasını ve bu konuda Bakanlığınız tarafından acilen hapishaneye talimat verilmesini talep ediyoruz” dedi. Komisyon yaptığı açıklamadan sonra, Galatasaray Postanesi’nden Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne faks çekme eylemi gerçekleştirdi. BAŞKAN VEKİLİNDEN İTİRAZ AYM’de eşçinsel asker şerhi Anayasa Mahkemesi, Askeri Ceza Kanunu’ndaki eşcinsel ilişki yaşayan askerlere Türk Silahlı Kuvvetleri’nden (TSK) çıkarma cezası verileceğine ilişkin hükmün iptal talebini reddetti. Mahkeme, gerekçesinde “Kural, askerlik mesleğinin gereği gibi yürütülmesini sağlamaktadır” dedi. Karara muhalefet eden AYM Başkan Vekili Engin Yıldırım, “İtiraz konusu kural askerlik mesleğinin onurunu korumak adına farklı cinsel yönelimleri olan asker kişilerin insan haysiyetini göz ardı etmektedir. Bu kişiler farklı cinsel yönelimlerden dolayı diğer insanlardan daha mı az değerlidir, haysiyet sahibidir” diye sordu. AYM kararına göre, bir asker hakkında eşcinsel eğilimleri nedeniyle “gayri tabii mukarenette bulunmak” suçundan kamu davası açıldı. Askerin yargılamasını yapan Askeri Yargıtay 1. Dairesi, Askeri Ceza Kanunu’nun, “Bir kimseyle gayri tabii mukarenette bulunan asker kişiler hakkında TSK’den çıkarma cezasına, erbaşlar hakkında rütbenin geri alınmasına hükmolunur” şeklindeki kuralının anayasaya aykırı olduğu kanısına vardı ve iptali için Anayasa Mahkemesine başvurdu. Başvuruyu esastan inceleyen Anayasa Mahkemesi, düzenlemenin iptal istemini reddetti. Askeri Ceza Kanunu’nda öngörülen cezai yaptırımların esas amacının, askeri disiplini korumak ve sürdürmek olduğu, asker kişilere uygulanan yaptırımların, kamu düzenini sağlamak ve devam ettirmek, verimli, süratli ve etkin çalışmayı sürdürmek, disiplini tesis etmek, mesleğin onur ve saygınlığını korumak amacıyla getirildiği anlatılan kararda, “TSK’nin milli güvenliğin korunmasında üstlendiği görev ve askerlik mesleğinin özellikleri göz önüne alındığında, TSK’de görev yapan asker kişiler ile diğer kamu görevlilerinin hukuki durumlarının aynı olmadığı açıktır. Asker kişilerle diğer kamu görevlileri aynı hukuki konumda bulunmadıklarından aralarında eşitlik karşılaştırması yapılamaz” denildi. AİHM kararlarına atıf Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili Engin Yıldırım ise çoğunluk görüşüne katılmadı. Yıldırım karşı oy yazısında, uluslararası sözleşmelere, cinsiyet temelli ayrımcılıkla mücadele konusunda alınan tavsiye kararlarına ve AİHM kararlarına atıf yaptı. Yıldırım, “Eşcinsel ilişkilerin ‘gayri tabii mukarenet’ kavramı içinde değerlendirilmesi, insan hakları alanında ortaya çıkan çağdaş gelişmelerle çelişmektedir” dedi. AİHM’nin, eşcinsel olmanın veya ilişkide bulunmanın, ordudan çıkarılma için tek neden olmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi maddelerini ihlal ettiği sonucuna vardığını aktaran Yıldırım, silahlı kuvvetlerde eşcinsellerin görev yapmasının ordunun disiplinine ve operasyonel etkinliğine yönelik risk oluşturduğu iddia ediliyorsa bunun dayanaklarının somut örneklerle ortaya konulması gerektiğini belirtti. Kimseyi ilgilendirmez Yıldırım, şunları ifade etti: “Asker kişinin itiraz konusu kural gereğince TSK ile ilişiğinin kesilmesi yaptırımına maruz kalması, mesleki yetersizlik veya bununla ilgili bir nedenden dolayı değil, özel hayatıyla ilgili davranış ve tercihlerinden kaynaklanmaktadır. Bu, çok istisnai haller hariç olmak üzere ne devleti ne de başkalarını ilgilendirir. İtiraz konusu kural, askerlik mesleğinin onurunu korumak adına farklı cinsel yönelimleri olan asker kişilerin insan haysiyetini göz ardı etmektedir. İnsanlar insan oldukları için değerlidir ve insan haysiyeti, doğuştan kazanılan, insanın sırf insan olduğu için vazgeçilmez haklara sahip, değerli ve saygıyı hak eden bir varlık olduğunu ifade etmektedir. Bu kişiler farklı cinsel yönelimlerinden dolayı diğer insanlardan daha mı az değerlidir, haysiyet sahibidir? LGBTİ+ insanlar ne yaptıkları için değil ne oldukları veya ne olarak algılandıkları için kuraldaki gibi ayrımcı muamelelerle karşılaşmakta, tabir caizse, makbul vatandaş olarak görülmektedir.” l ANKARA / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle