21 Eylül 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DUNYA Cumartesi 17 Şubat 2018 ‘Stratejik BerlinVarşova hattında gerilim Almanya Başbakanı Angela Merkel dün, AB’nin demokrasi uyarıları yaptığı Polonya’nın Başbakanı Mateusz Morawiecki’yi Berlin’de ağırladı. İkilinin görüşmesi güvenlik, enerji ve göçmen politikaları konusunda yaşanan görüş ayrılıkları nedeniyle gergin geçti. Görüşme öncesinde Morawiecki, Berlin ve ittifaktaki AB ülkelerini, Polonya’nın güvenlik konusundaki önerilerini dikkate almamak ve bütçesine fon ayırmamakla suçlarken Merkel ise Varşova’yı AB’nin mülteci planına uymadığı gerekçesiyle eleştirdi. Görüşmenin ardından yapılan basın açıklamasında Merkel, “Özellikle mülteciler konusu başta olmak üzere bazı konularda görüş farklılıklarımız olsa da, bazı konularda fikir birliğine vardık” diye konuştu. [email protected] EDİTÖR: BETÜL BERİŞE özerklik’ çıkışı [email protected] 13 ABD’de tartışmalı Trump dönemiyle Avrupa ile Washington arasında esen soğuk rüzgârlar “güvenlik” konularında da görüş ayrılıklarını ortaya çıkarıyor. Suriye krizi, Avrupa Birliği’nin (AB) geleceği, Batı’nın Rusya ile ilişkileri, Kuzey Kore ile nükleer gerilimin de aralarında olduğu pek çok sorunun masaya yatırıldığı Münih Güvenlik Konferansı dün başlarken gündeme Transatlantik ittifakının güvenlik konusu damga vurdu. Önceki günkü NATO Savunma Bakanları toplantısında ABD Savunma Bakanı James Mattis’in AB ile işbirliğine işaret ederek “ortak savunma bir NATO misyonudur” sözlerinin ardından dün ise Münih’te Fransa ve Alman savunma bakanlarından farklı bir çıkış geldi. AB’nin lokomotif iki ülkesinin bakanları konferanstaki konuşmalarında “Birlik ülkelerinin NATO’ya bağlılıkları sürse de güvenlik tehditlerine karşı stratejik özerklik sahibi olmaları gerektiği” vurgusu yaptı. Stoltenberg’den tepki ABD’yi yardıma çağırmadan AB ülkelerinin harekete hazır olması gerektiğini söyleyen Fransa Savunma Bakanı Florence Parly, “Kendi mahallemizde tehdit edildiğimiz zaman buna yanıt verebilmeliyiz, ABD ya da NATO fazla karışmak istemese bile” ifadesini kullandı. Alman Savunma Bakanı Ursula von der Leyen ise “Avrupa terörizm, yoksulluk, iklim değişimi gibi küresel sorunlar karşısında hızını artırmak zorunda. İlerlemek isteyenler durdurulmadan bunu yapabilmeli” dedi. Von der Leyen, Avrupa’nın askeri açıdan otonom olmasının NATO’ya destek olacağını savunurken “Bu daha çok askeri yük alan, NATO’da daha fazla sorumluluk taşıyan bir Av Münih Güvenlik Konferansı’nın ilk gününde BerlinParis hattı, NATO dışında da Avrupa’nın kendi savunmasını güçlendirmesi çağrısı yaptı Bu yılki konferansa aralarında 30 ülke liderinin de yer aldığı yaklaşık 400 kişinin katıldığı belirtildi. Başbakan Yıldırım’ın da yer aldığı toplantıda dün konuşma yapan isimlerden biri de Almanya Savunma Bakanı Von der Leyen’di. Katılımcılar arasında Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov da vardı. rupa ile ilgili” diye konuştu. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’den ise “AB, Avrupa’yı tek başına koruyamaz” çıkışı yükseldi. Stoltenberg, AB ülkelerinin savunma kapasitelerini artırması konusunda “NATO’nun çabaları ile yarışmayıp ittifakı güçlendirecek şekilde” yapılması gerektiği görüşünü dile getirdi. ‘Türkiye yakın ortak’ Türkiye’yi Başbakan Binali Yıldırım, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli’nin temsil ettiği konferansın Başkanı Wolfgang Ischinger ise DW’ye verdiği söyleşide, “Sovyetler Birliği’nin çöküşünden bu yana küresel güvenliğin şu andakinden daha istikrarsız olduğu bir dönem olmadığını” belirtti. Ischinger, geçen hafta düzenlediği basın toplantısında “Türkiye salt jeostratejik bakımdan bile Avrupa politikaları için vazgeçilemez ve yakın bir ortak” demişti. “Yakındoğu ve Ortadoğu’ya ilişkin stratejik politikalarımızı, Türkiye olmaksızın ya da Türkiye’ye karşı ya da Türkiye yokmuş gibi davranarak mı tanımlayacağız?” ifadeleri ile Suriye’deki mevcut kriz, ABD Türkiye gerilimi ve AB ile Türkiye arasında sığınmacı anlaşması kapsamında Yıldırım’ın katılımının önemine vurgu yapmıştı. ‘Avrupa’nın birliğini korumak zorlaştı’ Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel konferans öncesi Frankfurter Allgemeine Zeitung (FAZ) için kaleme aldığı yazıda, “giderek nahoş bir hâl alan dünyamızda” Almanya’yı yönetmenin ve Avrupa’nın birliğini korumanın zorlaştığını dile getirdi. Avrupa’nın askeri mantığa, sivil ve diplomatik mantıkla karşılık vermesi gerektiğini ifade eden Gab riel, Avrupa’nın “kriz yönetme yeteneğinin geliştirilip, askeri önlemler almaktan çekinmemekle birlikte sivil önlemlere öncelik tanımasından yana olduğunu” açıkladı. NATO’da ‘SCHENGEN’ adımı Brüksel’de önceki gün bir araya gelen NATO ülkeleri savunma bakanlarının, örgütün Avrupa sınırları içinde hareket serbestisine olanak tanıyan bir çeşit “askeri Schengen” oluşturma konusunda anlaşmaya vardıkları belirtildi. Brüksel’de askeri ve diplomatik çevrelerinden bir kaynak, Sputnik’e verdiği demeçte, NATO savunma bakanları toplantısında yapılan önerinin kabul edildiğini, bakanların ayrıca NATO’nun Avrupa’da bir ulaştırma ve lojistik komuta merkezinin kurulmasını kararlaştırdığını söyledi. Fikri ilk ortaya atan ABD’nin Avrupa Kara Kuvvetleri Komutanı Ben Hodges’ın, müttefiklere ait orduların ve askeri araçların Avrupa’da “sığınmacılar kadar hızlı hareket etmesi gerektiği” ifadesi dikkat çekti. ‘Yabancı savaşçı’ için Guantanamo tartışması sürüyor ABD Başkanı Donald Trump’ın insan hakları ihlalleriyle uzun süredir tartışılan Guantanamo Körfezi’ndeki cezaevinin açık kalacağını açıklamasının ardından üst düzey bir komutan buraya yeni tutsakların gelebileceğine işaret etti. AFP ajansının haberine göre Amiral Kurd Tidd, “Guantanamo’ya yeni tutsaklar göndermeye hazırlıklıyız, ancak henüz bu yönde bir talimat almadık” derken bu kişilerin nereden getirileceğine dair bir bilgi vermedi. Bir süredir Suriye’de Ankara’nın terör örgütü gördüğü, ABD destekli YPG’nin yakaladığı IŞİD’li “yabancı savaşçıların” durumuna yönelik Amerikan ordusu içinde tartışmalar sürüyor. IŞİD’lilerin kendi ülkelerine gönderilme olasılıkları ile birlikte kimi haberlerde Guantanamo’ya gönderebilecekleri iddiaları da basına yansıyor. Trump, selefi Barack Obama’nın kapatmayı vaat ettiği, ancak iki dönem süren başkanlığı süresince bunu gerçekleştirmekte başarısız olduğu Guantanomo hapishanesinin açık kalması için başkanlık kararnamesi imzalamıştı. İşkence, hak ihlalleri vurgusuyla kapatılması yönünde uluslararası tepkilerin yıllardır merkezinde olan cezaevinde şu anda 41 tutsağın bulunduğu belirtiliyor. Guantanamo, 11 Eylül 2001’deki terör saldırıları ve ABD’nin Afganistan’ı işgalinin ardından, dönemin ABD Başkanı George W. Bush tarafından ilan edilen “terörle savaş kapsamında yakalanan zanlılar” için 2002’de kurulmuştu. Bannon iki kez ifadeye gitti ABD Başkanı Donald Trump’ın es ki başstratejisti Ste ve Bannon’ın, özel yetkili savcı Ro bert Mueller’in yürüttüğü, Steve Bannon Rusya’nın 2016 başkanlık seçimlerine Trump lehine müdahil olduğu iddialarına yönelik so ruşturma kapsamında geçen hafta iki kez ifade verdiği ortaya çıktı. Reuters’e göre Mueller’in ekibi tarafından ger çekleştirilen sorgusu 20 saat süren Bannon, Temsilciler Meclisi İstihbarat Komitesi’nin önceki gün gerçekleştir diği basına kapalı oturumda sınırlı sa yıda soruya yanıt verdi. Komite üyeleri, Bannon’ın ifadesini “hayal kırıklığı” söz leriyle tanımlarken Kongre’nin Demok rat üyesi Adam Schiff, “Bannon sadece, Beyaz Saray’ın onay verdiği 25 soruya yanıt verdi” diye konuştu. RAKKA’DA IŞİD VAHŞETİ Suriye’nin Rakka kentinin ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri (SDG) tarafından geçen eylül ayında IŞİD’den alınmasının ar dından başlayan mayın temizleme çalışmaları sürüyor. ABD’li yetkililer, daha önce kentte tespit edilen yaklaşık 10 bin mayının temizlenmesinin gelecek ay sonuna dek sürebileceğini duyurmuştu. Cihatçı örgütün kentte gerçekleştirdiği katliamlarsa gün yüzüne çıkmaya devam ediyor. Suriye devlet medyasına göre dün, IŞİD tarafından katledilenlere ait bir toplu mezar bulundu. Mezarda, 36 kişinin kalıntılarının bulunduğu açıklandı. Cihatçılar birbirine düştü Suriye’de yaklaşık yedi yıldır süren savaşın son bulmasına yönelik uluslararası çabalar sürerken bölgedeki cihatçı örgütler arasında çatışmalar da alevlendi. El Kaide bağlantılı Tahrir el Şam örgütünün komutanlarından Ebu Eymen el Mısri’nin, Nureddin Zengi militanları tarafından başkent Şam yakınlarındaki Huta köyüne düzenlenen saldırıda öldürüldüğü savunuldu. Muhaliflere yakın Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne göre iki örgüt ara sındaki gerilimin yükselmesinin ardından çatışmaların şiddetlenmesi ihtimaline işaret edildi. Kampta IŞİD etkisi Öte yandan Suriye’nin başkenti Şam yakınlarında bulunan, Filistinli mültecilerin kaldığı Yermük Kampı’nda IŞİD’in yeniden güç kazandığı savunuldu. El Masdar’ın haberine göre, kampın bir kısmını geçen çarşamba günü Tahrir el Şam’ın elinden alan IŞİD, kampta ki önemli yolları da ele geçirdi. Yermük Kampı, Suriye ordusunun kuşatması altında. Rusya, Türkiye ve İran arasında varılan “çatışmasızlık bölgeleri” anlaşması kapsamındaki İdlib’de ise ateşkes çabaları devam ediyor. Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, Ceyş’ül İslam’ın Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü heyetine, kimyasal saldırı iddialarını incelemek için Doğu Guta ve İdlib’de kontrolündeki bölgelere giriş izni verdiğini duyurdu. İSTİFAYA ÇAĞIRDILAR... Hakkındaki yolsuzluk , görevi kötüye kullan ma iddiaları çerçevesinde polis soruşturmasıyla karşı karşıya olan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu karşıtı protestolar sürüyor. Tel Aviv’de toplanan yaklaşık bin kişi Netanyahu’yu istifaya çağırdı, “Bu yolsuzluk temizlenmeli” yazılı dövizler taşıdı. Hakkında rüşvet soruşturmasının “temelsiz iddialara dayandığını” savunan Netanyahu ve eşi Sara Netanyahu, pahalı hediyeler karşılığında işadamlarının ticari çıkarlarını korudukları ya da vize konusunda kolaylık sağlandığı suçlamalarını da reddediyor. ŞAM’LA İŞBİRLİĞİ Küba, bilimsel destek verecek Enerji alanında geçen haftalarda Rusya ile işbirliği anlaşmalarına imza atan Şam hükümeti, kültür, eğitim ve sağlık başlıklarında ise Küba’dan destek buldu. Temaslarda bulunmak üzere Havana’da bulunan Suriye Yüksek Öğretim Bakanı Atıf Neddaf, Kübalı mevkidaşı José Ramon Saborido ile iki ülke arasında kültürel işbirliği anlaşmasının uygulama programını imzaladı. SANA’da yer alan habere göre, Neddaf uygulama programının akademisyen, uzman ve öğretim üyelerinin karşılıklı ziyaretlerine ek olarak iki ülkede ortak bilimsel konferanslar ve araştırmaların yapılmasını öngördüğünü açıkladı. Tıp alanındaki çalışmaların ve bilgi alışverişinin geliştirileceğini duyurdu. Mussolini’nin dönüşü Haleti ruhiyeyi en iyi art arda vizyona giren filmler anlatıyor… Churchill’in dünyaya meydan okuyan “tek adam”lık sınavı ile ülkesini Hitler’e karşı savaşa sokan hamlesini anlatan, “En Karanlık Saat” bunlardan biri örneğin. Beri yanda “tek adamlığa” mizahla yaklaşan iki film var: “Stalin’in Ölümü” ve İtalya’da “Sono Tornato/Döndüm” başlığı ile gösterilen “Mussolini’nin Dönüşü”… Birbirinden farklı olan bu filmlerin tümü gerçekte ufukta yeniden beliren “güçlü adam sendromu”nu sorguluyor. Karşımızda Stalin’den Mussolini’ye uzanan ve “Demokrasi, diğer rejimler hariç en kötü yönetimdir” sözleriyle bilinen Churchill’den geçen geniş bir yelpaze var. Martta Türkiye’de de gösterilecek “Stalin’in Ölümü”nden geçen yazımda bahsetmiştim. Bugün biraz da “Mussolini’nin Dönüşü”ne göz atalım… İlginç rastlantı, İtalyan asıllı yönetmen Armando Iannucci’nin imzasını taşıyan “Stalin’in Ölümü”, bir “diktatörün ölümü” ile başlıyordu. Luca Miniero’nun “Mussolini’nin Dönüşü” ise kurşuna dizilerek öldürülen ve Milano’nun “Loreta Meydanı”nda ayaklarından tersyüz edilerek asılan “Duçe”nin… “öbür dünyadan dönüşü” ile başlıyor… Duçe ile selfie keyfi Mussolini, günlerden bir gün Roma’nın en yoğun göç alan Esquilino Mahallesi’nde, birden paraşütle inmiş gibi uyanıyor. Etrafında top oynayan ve Roma aksanıyla İtalyanca konuşan koyu renk göçmen çocukları görünce affalıyor. 73 yıl arkadan gelmenin kafa karışıklığı ile geride bıraktığı ülkesinin, Afrikalıların işgalinde kaldığını düşünüyor. “Stalin’in Ölümü” gibi “Mussolini’nin Dönüşü” de baştan sona “kara mizah”… Ancak Iannucci “mizah”a sağlam ve güçlü bir diktatörlük eleştirisi adına baş vururken; İtalyan komedilerinin ünlü yönetmeni Miniero, bunu daha çok toplumun “yön kaybı”nı betimlemek için kullanıyor. . Mussolini’nin, ülkesinin aldığı yeni şekil karşısında nasıl aklı karışıyorsa, İtalyanların da kafa karışıklığına düştüğü anlatılıyor filmde. “Duçe”, örneğin açık bir arabayla, ayağında çizmeler ve askeri üniforması ile başkent sokaklarından geçerken, kimi İtalyan “sol yumruklarını” kaldırıyor; kimi de faşist selamı çakıyor. “Şef”, halka karıştığında, faşizmi tanımamış genç kuşaklar etrafını alıyor ve şuursuzca “diktatörle selfie” çekiyorlar. ‘Liberal dikta’ özlemi Filmde Mussolini ile ilk karşılaşanlardan biri olan genç bir belgeselci, Roma sokaklarında şaşkın şaşkın dolaşan “diktatörü”; Çizme’yi birlikte katederek belgesel çekmeye ikna ediyor. Yönetmen bununla güttüğü amacın, “İtalya’nın nabzını tutmak” olduğunu belirtiyor. Nitekim çok yerde figüran kullanmak yerine, Mussolini’yi gizli kamerayla filme aldığını ve gerçek halkla konuşturduğunu açıklıyor. “Duçe”nin, saldım çayıra Mevlam kayıra… halkın arasına girdiği bu “nabız sohbetlerinde”, “tek adam arayışının” Çizme’de artık “tabu” olmaktan çıktığını ve düpedüz hortladığını görüyoruz. Bu sohbetlerde mesela Mussolini’nin “Diktatörlük ister misin” sorusunu yönelttiği bir pizacı; cahillerin özgüveni ile: “Tabii ya… Neden olmasın?” yanıtını veriyor: “Ama bu liberal bir diktatörlük olsun. Fazla koyu olmasın. Tek parti, en çok iki parti yeter!” Yönetmen Miniero döne döne meramının Mussolini’den çok İtalyanları anlatmak olduğunu vurguluyor. Çok ürkütücü bir saptamayla “Mussolini bugün sahiden dönse” diye devam ediyor: “4 Mart’taki seçimleri kolaylıkla alır!” Dün “Repubblica”da yayımlanan kamuoyu yoklamaları Miniero’nun bu saptamalarına hak verir nitelikte. Hiçbir partinin “çoğunluğu sağlayamadığı” anketlerde, göçmenlere karşı nereye çeksen oraya giden “muğlak” görüşleriyle bilinen popülist “5 Yıldız Hareketi” yüzde 28’le ilk parti konumunda. Oyları düşen yüzde 22merkez sol, ikinci sırada. Beri tarafta “siyasi ceset” gözüyle bakılan Berlusconi, yüzde 16’lık oy oranıyla siyasi panoramaya 3. parti olarak yeniden paraşütle iniyor. Dördüncü sırada da yüzde 13’le “Lega” partisinin ırkçıları var… Bu belirsiz tabloda “güçlü adam”a özlem artıyor. “Repubblica”, İtalyanların yüzde 20’sinin kafadan bugün “Duçe” özlemi içinde olduğunu ifşa ediyor. 20. yüzyılda İtalya faşizmin ilk labratuvarı olmuştu. Umarız tarih yeniden tekerrür etmez. ELN lideri gözaltına alındı Kolombiya’da 7 polisin yaşamını yitirmesine neden olan saldırıların planlayıcısı olduğu süphesiyle Ulusal Kurtuluş Ordusu’nun (ELN) lideri Rafael Antonio Botero Restrepo’nun gözaltına alındığı açıklandı. FARC’la 2016’da imzalanan barış anlaşmasının ardından ELN ile de hükümet arasında ateşkese varılmış ancak uzlaşı 10 Ocak’ta sona ermişti. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle