19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DUNYA KKTC’de koalisyon uzlaşısı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde geçen ayki parlamento seçimlerinden birinci parti olarak çıkan Başbakan Hüseyin Özgürgün liderliğindeki Ulusal Birlik Partisi (UBP), koalisyon dışı kaldı. Özgürgün’ün hükümet kurma görevini devretmesinin ardından Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP), Demokrat Parti (DP), Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP) ve Halkın Partisi’nin (HP) koalisyon protokolü üzerinde uzlaştığı açıklandı. Özgürgün bu ittifakı, “sandıktan yenilgiyle çıkan partilerin halkın iradesine karşı kurduğu koalisyon” olarak değerlendirdi. Haniye ABD’nin terör listesinde ABD, Hamas Siyasi Büro Başkanı ve eski Filistin Başbakanı İsmail Haniye’yi terör listesine aldı. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasında Haniye’nin Hamas’ın silahlı kanadıyla yakın ilişki içinde olduğu ve sivilleri hedef alanlar da dahil silahlı mücadeleyi desteklediği ifade edildi. Perşembe 1 Şubat 2018 [email protected] TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Nükleeri yenileyecek [email protected] 7 ABD Başkanı ‘Birliğin Durumu’ konuşmasında savunma stratejisi kapsamında nükleer silahların modernizasyonunu hedefe koydu Ulusal Strateji Belgesi’yle ABD’nin dış politikadaki rotasını çizen Başkan Donald Trump, dün yaptığı ilk ulusa sesleniş konuşmasında da yönetiminin uluslararası ilişkilerdeki agresif tutumunu tekrarladı. Trump, Kongre üyelerine hitaben yaptığı “Birliğin Durumu” adlı yaklaşık 80 dakikalık konuşmasında selefi Barack Obama tarafından kapatılması planlansa da bir türlü kapatılamayan Küba topraklarındaki Guantamo hapishanesinin açık kalması talimatını içeren kararnameyi imzaladığını duyurdu. “Geçmişte yüzlerce teröristi bir aptal gibi serbest bıraktık, sonra ne oldu? Onlarla sahada karşı karşıya geldik” ifadelerini kullanan ABD Başkanı, Guantanamo’ya yeni esirlerin gönderilebileceğinin de işaretini verdi. Nükleer hedefi ABD Başkanı’nın konuşmasında Kuzey Kore ve nükleer silahlanmayla ilgili vurgu dikkat çekiciydi. Sosyalist ve komünist ülkeleri suçlayan ancak Pyongyang’a ayrı bir paragraf açan Trump konuşmasında Rusya ve Çin’i ‘meydan okuyan rakipler’ olarak nitelendirdi. Trump, bu ülkenin nükleer füzelere sahip olma çabasının çok yakında ABD topraklarını tehdit edecek bir düzeye ulaşabileceğini iddia etti. Uluslararası nükleer silahsızlanma anlaşmasına girmeyi reddeden Trump, dünkü konuşmasında “Savunma stratejimiz kapsamında nükleer silahlarımızı daha da modern hale getirmeli ve yeniden inşa etmeliyiz. Başka devletlerden gelecek saldırganlığı ancak böyle önleyebiliriz” ifadeleriyle nükleer silahlanma hedefini yükseltti. Strateji belgesinde öncelikli rakipler olarak tanımlanan Rusya ve Çin’e ko nuşmasında “çıkarlarımız, değerlerimiz ve ekonomimize meydan okuyan rakipler” olarak değinen Trump, bu ülkelerin yanı sıra “haydut rejimler ve terörist gruplarla da karşı karşıya olduklarını iddia ederek ABD Kongresi’nden orduya tam destek vermesini istedi. Konuşmasında İran’da geçen aralık ayında patlak veren protestolara da değinen Trump, “ABD cesur özgürlük mücadelesinde İran halkının yanında duruyor” ifadelerini kullandı ve yanlışlar barındırdığını savunduğu İran’la nükleer anlaşmanın yeniden ele alınması konusunda ABD Kongresi’ne çağrıda bulundu. Yardımlar dostlara Başta çoğunluğu Müslüman olan ülkeler olmak üzere dünya çapında tepkiye neden olan Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma kararından övgüyle söz eden ABD Başkanı, Kongre’den ABD’nin yapacağı dış yardımların ABD çıkarlarına uygun hareket eden ülkelere verilmesini istedi. Yüksek Müzakere ‘Önce Komitesi, Soçi’de alınan anayasa komisyonu geçiş kararına itiraz etti hükümeti’ Aden’deki çatışmalarda ölü sayısı 38’e çıktı NYT’den Trump’a doğruluk testi Konuşmasında başkanlık döneminde ABD ekonomisinin ilerleme kaydettiğini iddia eden Trump, borsanın rekorlar kırdığını, yeni istihdam yaratıldığını savundu ve Kongre üyelerinden altyapı yatırımları için 1.5 trilyon dolarlık bütçenin onaylanmasını istedi. Trump’ın iç politika mesajlarında kullandığı verilerle ilgili bir doğruluk testi hazırlayan New York Times gazetesi, Başkanın kullandığı pek çok argümanın yanlış veya yanıltıcı olduğunu ortaya çıkardı. Gazetenin çalışmasından kimi satırbaşları şöyle: n “Seçimlerden bu yana 2.4 milyon istihdam yarattık.” Doğru ama yanıltıcı. Önceki 7 yılda ABD ekonomisinin 14 aylık yeni istihdam ortalaması 2.6 milyondu. n “Ücretler uzun yıllar sonra ilk kez artıyor.” Yanlış. Şu andaki ücret artışları Obama’nın ikinci dönemindeki artış oranından düşük. n “Bugünkü bozuk sistemde göçmenler sayısız akrabalarını ülkeye getirebilir.” Yanıltıcı. Göçmenler sayısız akrabaları için dilekçe verebilir ama ülkeye girişleri mümkün olmaz. n “ABD tarihindeki en büyük vergi indirimine ve reformuna imza attık”. Yanlış. Gelirler bakımından Trump’ın getirdiği indirim 12. sırada. Suriye’de yaşanan savaşın sona ermesi ve siyasi krizin çözülmesine katkıda bulunmak amacıyla Rusya öncülüğünde önceki gün Soçi’de düzenlenen Suriye Ulusal Diyalog Kongresi muhalifler arasındaki görüş farklılıklarını bir kez daha su yüzüne çıkardı. Sonuç metninde Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasına dikkat çekilen kongrede, kurulması kararlaştırılan “anayasa komitesi”, toplantıya katılmama kararı alan en büyük muhalefet bloku Yüksek Müzakere Komitesi’nin (YMK) tepkisini çekti. El Cezire’ye konuşan YMK Sözcüsü Maya Elrahibi, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad ve Moskova’yı “dürüst bir müzakere süreci işletmemekle” suçlarken, “bu aşamada bir anayasa komisyonu kurulmasını kabul etmiyoruz” ifadelerini kullandı. Soçi’de kurulması kararlaştırılan anayasa komitesinin öncelik olmadığını savunan Elrahibi, ilk olarak bir “geçiş hükümetinin kurulması” gerektiğini belirtti. YMK temsilcisine göre bu komisyonun ürünü olacak yeni anayasanın da adil ve şeffaf bir halkoylamasıyla kabul edilmesi gerekiyor. TSK öncülüğünde Afrin operasyonuna katılan Özgür Suriye Ordusu’nun temsilcisi Mustafa Secari ise Reuters’e verdiği demeçte Soçi kongresi için “Esad ve onun terörist rejimi için biçilmiş kaftan” ifadelerini kullandı. Secari, kongreden çıkan metnin kendilerini ilgilendirmediğini, tartışmaya değer bulmadıklarını da sözlerine ekledi. ‘Büyük başarı’ Geçis sürecinde Esad’ın görevde kalmasına yeşil ışık yakan Moskova grubu temsilcisi Kadri Cemil kongrenin Suriyeliler için büyük bir başarı olduğunu vurguladı. Diyalog ortamının önemli olduğuna dikkat çeken Cemil, kongre öncesinde ise katılmayı düşünen muhaliflere karşı ‘gözdağı kampanyası’ başlatıldığını iddia etti. DİPLOMASİ TRAFİĞİ Kremlin, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Soçi kongresine ilişkin telefonla görüştüklerini duyurdu. Açıklamaya göre, iki lider Suriye Ulusal Diyalog Kongresi’nin sonuçlarından duydukları memnuniyeti dile getirirken, görüşmede BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 kararı temelinde Suriye’de siyasi barış sürecinin verimli bir şekilde ilerlemesine yönelik anlaşmaların hayata geçirilmesinin öneminin altı çizildi. Ankara ise Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile ABD’li mevkidaşı Rex Tillerson’ın Soçi Kongresi, Afrin Operasyonu ve Irak konularının ele alındığı bir telefon görüşmesi gerçek leştirdiğini açıkladı. Lieberman Lübnan’ı tehdit etti İsrail Savunma Bakanı Avigdor Lieberman, Lübnan’ı kendi topraklarında İran’ın füze fabrikası inşasına izin vermek ve İsrail’e ait karasularında petrol, doğalgaz keşif çalışmaları yapmakla suçladı. Lieberman Lübnan’ın çalışmalarını “çok kışkırtıcı” olarak nitelendirdi. Lübnan geçen aralıkta, İsrail’in hak iddia ettiği Akdeniz’de “9. Blok” olarak adlandırılan bölgede keşif çalışmaları yapmaları için İtalyan, Rus ve Fransız şirketlere lisans vermişti. Öte yandan İsrail, İran tarafından desteklenen Hizbullah’ın Lübnan’da füze fabrikası kurma çalışmalarına devam ettiğini savunuyor. Olası savaşa ilişkin Lieberman, “Kimse macera peşinde koşmuyor. Ama hedefimiz mümkün olduğu kadar çabuk bitirmek olur” dedi. Lieberman, “Bu kez, Beyrut sakinleri plajda güneşlenirken Tel Aviv sakinlerinin sığınağa inmesinin görüntülerini görmeyeceğiz. İsrail’dekiler sığınakta oturuyorsa gelecek savaşta tüm Beyrut sığınakta olacak” ifadelerini kullandı. Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Aun, Lieberman’ın sözlerinin “ülkesine ve karasularındaki egemenlik haklarına yönelik tehdit” olduğunu açıkladı. Başbakan Saad Hariri ise “küstahça provokasyon” ifadesini kullandı. Saray kuşatması sürüyor Ayrılık yanlısı Siyasi Geçiş Konseyi milislerinin büyük kısmını ele geçirdiği Yemen’in geçici başkenti Aden’de Mansur Hadi hükümetine bağlı bakanların milisler tarafından kuşatılan başkanlık sarayında olduğu belirtilirken Riyad liderliğinde koalisyonun arabuluculuk çalışmaları sürüyor. Reuters koalisyonun desteklediği Hadi hükümetine bağlı güçler ile ayrılıkçı milisler arasındaki çatışmaların dün yatışma sinyalleri verdiğini öne sürdü, habere göre milisler ele geçirdikleri iki askeri üssü Hadi güçlerine geri verdi. Ajansa konu şan Adenliler dün bankaların, işyerlerinin açık olduğunu, trafiğin eski haline döndüğünü aktardı. Güney Hareketi’ne bağlı Siyasi Geçiş Konseyi’nin Başkanı Aydarus ezZubeydi, France 24’ün Arapça kanalına verdiği söyleşide “Hadi hükümetine bağlı olduklarını” savundu, “Hadi’ye hükümeti kovması gerektiğini ve geçici bir hükümet ataması gerektiğini söylemiştik. Arap koalisyonuna kontrolü ele alması çağrısı yapıyoruz” dedi. Öte yandan Birleşmiş Milletler (BM), Aden’deki çatışmalar son bulana kadar kentteki tüm insa ni yardım faaliyetlerini askıya aldığını, Yemen’in diğer bölgelerindeki çatışmalardan kaçarak Aden’e sığınan 40 binden fazla kişinin akıbeti için endişeli olduğunu açıkladı. Uluslararası Kızılhaç Komitesi, pazar gününden bu yana yaşanan çatışmalarda yaşamını yitirenlerin sayısını 38 olarak açıklarken, 222 kişinin yaralandığı duyuruldu. 1990’a kadar bağımsız bir devlet olan Güney Yemen’in yeniden kurulmasını savunan Güney Hareketi, yaklaşık 3 yıldır Husilere karşı aynı cephede yer aldıkları ancak geçen nisan ayında tasfiye edildikleri Hadi kabinesinin değişmesini talep ediyor. İran’da başörtüsü protestoları İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, geçen aralık ayında hayat pahalılığı gerekçesiyle başlayarak rejim karşıtı bir karaktere bürünen protestolar ile ilgili eylemcilerin isteklerinin duyulması gerektiği uyarısını yinelerken ülkede kadınların sivil itaatsizlik eylemleri ise sürüyor. Geçen yıl mayıs ayından beri her çarşamba günü başkent Tahran’ın İnkılab caddesinde başörtüsü zorunluluğunu başörtülerini çıkararak protesto eden kadınların “Beyaz Çarşamba” eylemlerinin, son protesto dalgasıyla birlikte daha da görünür hale geldiği yorumları yapılıyor. Eylemler gözaltılara rağmen devam ediyor. Twitter, Facebook gibi sosyal medya platformlarının yasak olduğu ülkede 28 Aralık’ta Meşhed’de başlayan hükümet karşıtı protestoların hemen bir gün öncesinde, 27 Aralık’ta gerçekleştirilen eylemde bir sopanın ucuna bağladığı başörtüsünü sallayan bir kadının görüntüleri tüm dünyaya yayılmış, bu kadının hükümet karşıtı protestolarda sokağa çıktığı öne sürülmüştü. Hosseini’nin pazartesi günü gözaltına alındığı belirtildi. Ancak daha sonra bu görüntülerin protestolarla bağlantılı olmadığı anlaşılmıştı. Eylemi sırasında gözaltına alınan Vida Movahed (31) adlı kadın, sivil toplum örgütlerinin yoğun kampanyası sonucu geçen hafta serbest bırakılmıştı. Guardian’ın haberine göre pazartesi günü de Narges Hosseini adlı bir kadın daha gözaltına alındı. Haberin duyulmasının ardından birçok kadın, ülkenin çeşitli noktalarında bireysel eylemler yapmaya başladı. İran Başsavcısı Muhammed Cafer Montazeri, 1979 İslam Devrimi’nin ardından baş latılan zorunlu başörtüsü uygulamasının protesto edildiği eylemleri “çocukça ve önemsiz” olarak nitelendirdi. Ruhani uyardı İran’ın “reformcu” Cumhurbaşkanı Ruhani, ülkeyi yönetenlerin İslam Devrimi’nden dersler çıkarması gerektiğini söyledi. Ruhani, “yöneticilerin milletin eleştirisi, isteği ve itiraz sesini duyması” gerektiğini vurguladı. 1979’da devrilen Şah rejiminin halkın şikâyetlerini duymadığını belirten Ruhani, “duydukları yalnızca devrimin sesi oldu” dedi. Öte yandan İran’da 2009 yılı cumhurbaşkanlığı seçimlerinin muhalif adaylarından ve Mahmud Ahmedinejad’ın kazandığının ilan edilmesi üzerine başlayan protestoların liderlerinden olan Mehdi Kerrubi, ev hapsinden dini lider Ayetullah Ali Hamaney’e hitaben bir mektup yazdı. Ülkenin geleceği için güvenlik güçleri ve derin bürokrasinin yönetimden el çektirilmesinin, birtakım reformların yapılmasının zorunlu olduğunu dile getirdi. Papa, RTE ve ‘reel politik’... Papa’nın 2017’nin son aylarında yaptığı Birmanya gezisi olay oldu. Papa ile Birmanya’nın “Nobel Barış Ödüllü” efsane lideri Ang San Su Çi, sözümona dünyaya beraber “barış mesajları” vereceklerdi. Ama son dakikada kızılca kıyamet koptu. Birmanya yetkilileri Papa Francesco’nun uluorta “Rohingya Müslümanları” bahsini açmasını arzulamıyorlardı. Eğer “Rohingya” ismini telaffuz edecekse, zahmet edip Birmanya’ya dek gelmemeliydi. Birmanya/Myanmar’da “Rohingya” sözcüğü, Türkiye’deki bir zamanlar “Kürt” sözcüğü misali tabu ve yasaktı. “Kutsal Peder bu çetrefil durumun nasıl üstesinden gelecek?” tartışmaları yapılırken yola çıkmadan önce Papa, Vatikan’da bir ayin yaptı. Ayinde “Rohingya zulmünü” açıkça kınadı. Myanmar’da ise otoritelerle anlaşması uyarınca doğrudan “skandal açıklamalardan”(!) kaçındı. Ama gezinin 2. ayağı olan komşu Bangladeş’e geçer geçmez, Myanmar zulmünden kaçan 700 bin Rohingya Müslümanı ile bir araya gelip burada gösterişli bir ayin yaptı: “Bugün Tanrı’nın adı Rohingya’dır. Rohingyalılardan özür diliyorum” dedi ve ekledi: “Rohingyalılar haklarına kavuşana dek, onlara desteğimizi esirgemeyelim. Kalbimizi onlara kapatmayalım. Başımızı beri yana çevirmeyelim!” RTE’nin gördüğü ‘3. Papa’ Vatikan’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’la “Kudüs’ün geleceğini” konuşmak için hafta başında yan yana gelecek olan Papa böyle bir Papa. Birmanya hikâyesini, Papa Francesco hakkında çok şeyi özetlediği için aktardım. Birincisi bu Papa gayet “reel politik” bir aktör. Şartlar icap ettirdiğinde “pragmatizmi” seçmekten yüksünmeyen, çok usta bir diplomat. İkincisi kendisinden önceki Papaların, özellikle de Papa II. Jean Paul’un yeğlediği afaki “dinler arası diyalog” politikalarından çok, Müslüman dünyaya ilişkin (RTE ile Kudüs diyaloğu misalinde olduğu gibi) dünyevi politikalara yükleniyor. Papa Francesco için Müslüman âlemi ile ilişkiler “Ost politik/Doğu politikası” diye adlandırılabilecek Orta Doğu ve Kuzey Afrika siyaseti ile bu bölgelerdeki Hıristiyan azınlıkların haklarını korumaktan geçiyor. Pazartesi günü RTE ile gerçekleşecek buluşma önemli. Uzun yıllar Türkiye’de Vatikan temsilciliği yapan ve Papa seçildiğinde bu yüzden “Türk Papa” diye anılan Papa Giovanni XXIII’ün, Vatikan’da ağırladığı Celal Bayar’ın arkasından RTE, “59 yıllık” aradan sonra konuk edilen 2. devlet başkanı olacak. RTE Papa’lardan daha dayanıklı ve de kalıcı. Erdoğan’ın işbaşına geldiği 2002’den bu yana “üç Papa” geldi geçti. II. Jean Paul 2005’te hakkın rahmetine kavuştu. “XVI. Benedictus” adıyla markalaşan Ratzinger, strese 8 yıl dayanabildi. Ve bu makamda görülmemiş bir hamleyle, 2013’te “Ben yoruldum!”diyerek görevi bıraktı. Yerine, gerçek adı Bergoglio olan mevcut Arjantinli Papa geldi. Sarayda yaşamıyor Aslen İtalyan olan ve Güney Amerika’ya göç eden bir aileden gelen Bergoglio/Francesco fakirlerin ve “3. Dünya”nın Papa’sı olarak biliniyor. Kapitalizmi eleştiren söylemleri nedeniyle sol çevrelerce de beğeniliyor. İlerici, laik kesimleri Francesco beri yandan dışlamıyor. Mevcut Papa’nın lugatında örneğin “kitapsız, Allahsız” diye bir deyim asla yok. Tersine Papa Francesco; “dinsizlerle dahi diyalog” öneriyor. Aydınlanmacı düşünceyle inananlar arasındaki köprüleri yakmak yerine, kendisini bu köprüyü kurmakla mükellef hissediyor. Hıristiyan dünyasında eğitim kurumlarını denetlemekle bilinen Cizvit tarikatından gelen ve dört dil bilen Papa ayrıca entelektüel donanımı ile dikkat çekiyor. Papa’nın dikkat çekici diğer özelliği lüzumsuz israf ve gösterişe karşı olması. Kendisi Papa’lık sarayları yerine 70 metrekarelik bir apartman katında yaşamayı tercih ediyor ve değerli taşlarla bezeli Papalık mücevherlerini de kullanmıyor. Ne dersiniz? 5 Şubat’ta Vatikan’da karşılaşacak Papa Francesco ile RTE’nin kimyaları birbirlerine uyar mı? HHH Yüz binlerin demir parmaklıklar ardında çile doldurduğu ülkede “hapishane konseptli” kafe açmışlar. Kafe tıkır tıkır işliyormuş. Garsonlar gardiyan kılığında servis yapıyor, müşteriler “mahkum kıyafetiyle” fotoğraf çektiriyormuş. Nutkum tutuldu. TTB hekimlerinin bile gözaltına alındığı ülkede “hapishane” teması ticari yatırıma dönüştürülebiliyor! Yuh olsun! Yüreğime öküz oturdu resmen. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle