19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 1 Şubat 2018 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: SERPİL ÜNAY haber 11 MUAMMER AKSOY KATLEDİLİŞİNİN 28. YILINDA ANILDI ‘Mahcubiyet içindeyiz’ 31 Ocak 1990 günü Ankara’daki evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını yitiren Aksoy, ADD tarafından düzenlenen programla anıldı. Atatürkçü Düşünce Derneği kurucusu, Ankara Üniversitesi öğretim üyesi ve gazetemiz yazarı Prof. Dr. Muammer Aksoy, katledilişinin 28. yılında Cebeci Asri Mezarlığı’nda gömütü başında törenle anıldı. Törene ADD Genel Sekreteri Öner Tanık, Türk Hukuk Kurumu Başkanı Yaşar Çatak, Ankara Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Özgür Ökmen, CHP İl Başkan Vekili Rıfkı Güvenç, Mülkiyeliler Birliği Başkanı Erdal Eren, Aksoy ailesi ve çok sayıda yurttaş katıldı. Türk Hukuk Kurumu Başkanı Yaşar Çatak, yaptığı konuşmada, “Mücadelesini, sözcülüğünü yaptığı 1961 Anayasası. 1982’de değişti. Onu daha iyi noktaya taşıma uğraşı vereceğimizi düşünürken bugün geldiğimiz noktada onun da gerisine düşüp, demokratik rejimden uzaklaşan bir anayasayla, tek adam rejimiyle karşı karşıya kalmanın üzüntüsü, sıkıntısı ve mahcubiyeti içerisindeyiz” ifadelerini kullandı. Ankara Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Özgür Ökmen, Aksoy’un açtığı yolda ilerlediklerini belirterek “Hukuk, demokrasi ve laiklik savaşında onunla aynı yolda ilerlediğimizi ve bundan asla ödün vermeyeceğimizi burada vurgulamak için bulunuyoruz” dedi. CHP İl Başkan Vekili Rıfkı Güvenç, bu katliamı yapan karanlık güçlerin hâlâ ortaya çıkmadığı belirterek “Ona sıkılan kurşun savunduğu ülkeye ve gösterdiği kararlılığaydı” ifadelerini kullandı. Mülkiyeliler Birliği Başkanı Erdal Eren, “Muammer Aksoy, tüm Türkiye’ye sadece hukuku değil hukukla birlikte laikliğin önemini, demokrasinin önemini, Mustafa Kemal’in önemini anlattı” dedi. l ANKARA / Cumhuriyet Görevimiz yaşatmakTürkiye’nin dört bir yanındaki hekimler, Türk Tabipleri Birliği’ne yönelik operasyonu kınadı: Afrin harekâtının ardından “barış” çağrısı yapan Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) gözaltına alınan 11 yöneticisinin Ankara Emniyeti’ndeki işlemleri sürüyor. Sağlık meslek örgütleri, uluslararası kurum ve kuruluşlar, siyasiler, “Düşüncenin açıklanması nedeniyle kamu niteliğine sahip meslek örgütünün, hatta görevi ‘yaşatma, yaşam hakkını savunma’ olan bir meslek örgütünün yöneticilerinin gözaltına alınmaları endişe vericidir. Hekimler bir an önce serbest bırakılmalıdır” çağrısı yaptılar. TTB Yüksek Onur Kurulu Üyeleri dün TTB Genel Merkezi’nde bir basın toplantısı yaptı. TTB Yüksek Onur Kurulu Üyesi Ali Çerkezoğlu, hekimlerin dünyanın her yerinde, her anında ve her koşulda savaşa karşı barışı savunduğunu belirterek, barış talebini dillendirmenin yanı sıra sağlık alanında yaşanan sorunları da aktarmaya devam edeceklerini söyledi. Merkez Konseyi Üyesi meslektaşlarının gözaltında olmasaydı hastalarına bakıyor olacaklarını aktaran Çerkezoğlu, yaşanan gözaltıların hekimlik uygulamalarını aksattığına dikkat çekti. TTB’nin her zaman savaşa karşı çıktığını, bundan dolayı yeni bir durumun olmadığını vurgulayan Çerkezoğlu, “Yeni olan ülkemizin geldiği durumdur, hukukun ayaklar altına alındığı, barış talebinin terörle özdeşleştirildiği iklimdir” dedi. Sevdiğim adama kefilim Gözaltına alınan TTB Başkanı Raşit Tükel’in kendisi gibi doktor olan eşi Aytül Gürbüz Tükel, Twitter hesabından açıklama yaptı. Tükel, “Sevgili eşim Raşit Tükel 20 yıldır hayatımda çok iyi bir baba, çok iyi bir eş, çok iyi bir evlattır, çok iyi bir hekim, akademisyen, demokrat, insancıl, barış yanlısı biridir, bir gün bile ona hayranlığım azalmadı, ben Raşit’e, sevdiğim adama kefilim ve hep yanındayım” dedi. Açıklamanın arkasındayız Mardin, Batman, VanHakkâri, Şırnak, Bitlis, Ağrı ve Diyarbakır tabip odaları ile Urfa Demokratik Hekim Girişimi yaptıkları ortak basın açıklamasıyla savaşın halk sağlığı sorunu olduğunu yineledi. Açıklamada; “Savaşın yarattığı tahribatlara en yakında tanıklık eden biz bölge hekimleri TTB MK arkadaşlarımızın yaptığı açıklamanın arkasındayız” denildi. Ülkenin dört bir yanındaki tabip odaları da yaptıkları açıklamalarla gözaltılara tepki gösterdi: Bursa Tabip Odası: Biz hekimiz. Yaşam hakkı önceliğimizdir. Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi’nin on bir üyesinin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gereken açıklamaları nedeni ile gözaltına alınmaları demokrasiye, hukuka ve anayasamızın 25. ve 26. maddelerinde yer alan düşünce ve ifade özgürlüğü kavramına aykırıdır. Yarkadaş’tan önlüklü tepki CHP milletvekili Barış Yarkadaş, doktorların gözaltına alınmasını protesto etmek amacıyla Meclis’e doktor önlüğüyle geldi. Yarkadaş kürsüden, 2018 yılının ilk ayında tutuklanan, gözaltına alınan, hapis cezası verilen gazetecilerin çizelgesini ve Barış Atay’ın yasaklanan “Sadece Diktatör” adlı oyununun afişini gösterdi. Düşüncelerini ifade eden doktorların gözaltına alındığını söyleyen Yarkadaş, “AKP, doktorların Afrin bildirisini bahane ederek, yarım kalan hesaplaşmasını sürdürüyor. Doktorların meslek örgütlerini tasfiye etmek için Afrin bildirisini kalkan olarak kullanıyor” dedi. Muğla Tabip Odası: İnsanlığa adanmış bir mesleğin mensupları olarak bizler de, insan yaşamını, sağlığı, sağlıklı olmanın gereği olan barışı ve demokrasiyi her zaman olduğu gibi bugün de yarın da savunmaya devam edeceğiz. ‘Linci reddediyoruz’ Manisa Tabip Odası: Ülkemizin geleceği, demokrasi ve insan hakları açısından tedirgin edici bu tür antidemokratik uygulamaları kabul etmiyor ve toplumun tüm kesimlerini duyarlı olmaya çağırıyoruz. İzmir Tabip Odası: Gözaltı kararı, ifade özgürlüğünü kısıtlayan, ağır ve kabul edilemez bir uygulamadır düşüncesindeyiz. Gözaltına alınanlarla birlikte tüm hekimlerin bu süreçten ağır yarayla çıkacaklarından kaygı duyuyoruz. Kırklareli Tabip Odası: TTB Hekimlik mesleği ilkeleri gereği daha önceki açıklamalarında defalarca şiddetin ve Mahir Ünal da hedef gösterdi AKP Parti Sözcüsü Mahir Ünal, “ İfade özgürlüğünün ne olduğunu biliyoruz. Bu, terör seviciliği, ihanet, terör örgütlerinin şiddet propagandası yapmak için kullanılmaz. Bizi kandırmayın” diyerek Türk Tabipleri Birliği’ni (TTB) hedef göstermeye devam etti. Kahramankazan’da konuşan Ünal “Bazı akademisyenlerin veya TTB’nin, terör örgütünün yaptığı infazlara, katliamlara ses çıkardığını gördünüz mü? Hayır. Ama devlet, bu katliamları, infazları engellemek için harekete geçtiğinde, bu efendiler harekete geçer hemen. Bu ülkedeki ihaneti, terör seviciliği korumakla görevliler” dedi. terörün her türlüsüne karşı olduğunu, insan hayatını her şeyin üzerinde tuttuğunu ifade etmiştir. Yaratılmak istenen linç ortamını kabul etmiyoruz. Kocaeli Tabip Odası: Bu uygulamanın ülkemizi geri dönüşsüz bir antidemokratik ortama sürüklediği aşikârdır. Merkez Konseyi üyelerine yapılan bu gözaltı kararını uygun bulmuyor, durumun bir an önce normalleşmesini bekliyoruz. ‘Onlar bizim onurumuz’ Edirne Tabip Odası: İfade özgürlüğü gözaltına alınamaz. Mesleğimizin ve örgütümüzün itibarsızlaşmasını istemiyoruz. En temel anayasal hak olan düşünce ve ifade özgürlüğünün yanında olduğumuzu belirtiriz. Demokrasi ve insan haklarına her zamankinden daha çok ihtiyacımız olduğu görüşündeyiz. Çanakkale Tabip Odası: Bu haliyle ülkemizin gidişatı iyiye doğru değil Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden doktorlar da “TTB’nin yanındayız” dedi. dir. Sadece düşüncelerini ifade ettikleri için bir linç kampanyasına maruz bırakılan ve evlerinden, işyerlerinden gözaltına alınan merkez konseyi üyelerimizin arkasındayız, onlar bizim onurumuzdur, onlara karşı yürütülen linç kampanyasını ve adalet sisteminin ayaklar altına alındığı gözaltı işlemini kınıyoruz ve derhal serbest bırakılmalarını talep ediyoruz. Aydın Tabip Odası: Merkez Konseyi üyelerimiz, olağan yolla ifadeye davet edilmeleri yerine evleri, hastane ve muayene odaları basılarak gözaltına alınmışlardır. Bu durum, hukuka ve insan haklarına uygun değildir. Sürecin bütünü endişe vericidir. ‘Yapıcı adım’ çağrısı MERSİN: Emek ve Demokrasi Platformu üyeleri Mersin Tabip Odası’nda yaptıkları açıklamayla TTB’ye yönelik operasyona tepki gösterdi. SES Mersin Eşbaşkanı Yılmaz Bozkurt, “Hekimlerin görevi yaşatmaktır. Kimse bizlerden tabutlara yaslanıp poz vermemizi, poz verenleri alkışlamamızı beklemesin” dedi. ADANA: CHP, HDP, HDK, DİSK, KESK, TMMOB, İHD, Adana Tabip Odası, Halkevleri, Adana Barosu, Pir Sultan Abdal Derneği Adana Şubesi ortak açıklamayla TTB’ye yönelik operasyonu kınadı. Adana Tabip Odası Başkanı Dr. Ali İhsan Ökten “TTB bizim onurumuzdur” dedi. DİYARBAKIR: Diyarbakır Barosu’ndan yapılan yazılı açıklamada, “Gelinen aşamada topumda oluşan kutuplaşmanın önüne geçecek, sorunların çözümüne yönelik yapıcı adımların atılması elzemdir” denildi. Eminağaoğlu’ndan ziyaret CHP Genel Başkan adayı Ömer Faruk Eminağaoğlu, TTB’yi ziyaret etti. Eminağaoğlu, yaptığı kısa açıklamada; iktidarın denetlenemez hale geldiğini belirterek, “Yaşanan hukuka aykırılıklar iktidar terörünü ortaya çıkardı, bu teröre karşı hep birlikte mücadele edilmesi gerek” dedi. l Haber Merkezi Soçi ve Rusya ne istiyor? Birkaç yıl önce, 2005’te Moskova’da Beşşar Esad ve Vladimir Putin arasındaki ilk yüz yüze görüşmeye katılan üst düzey bir Suriyeli diplomattan bir hikâye dinlemiştim. Putin görüşme sonunda Esad’a bakıp “Ben başkan olduğum sürece, sen de başkansın” demiş. Nihayetinde haklı çıkan Putin oldu. Soçi’deki Suriye zirvesinden gelen haberler, kimseyi şaşırtmadı. Rusya’nın başlattığı Astana süreci, başından beri Suriye’de Esad rejimini konsolide etmek amaçlıydı. Bunu başardı. Doğruyu söylemek gerekirse, Ankara bu işte figüran durumuna düştü. Kendi belirlemediği ve kontrol edemediği bir Suriye sürecinde, sınırlarının dibindeki Kürt oluşumuna müdahale edebilmek amacıyla bir rol üstlendi. İdlib’i rejime bırakmak karşılığında Moskova’dan Afrin’e müdahale desteğini kopardı. Bu pazarlığın kârzarar bilançosunu, iç ve dış yansımaları, Türkiye Cumhuriyeti’ne uzun dönemde fayda ve zararlarını, hep birlikte yaşayacağız. Ancak şu ortada: Beşşar Esad artık kalıcı. Buna karşın Suriye’deki kaos bitmiş değil. Soçi zirvesinin ortaya koyduğu, “oyun bozma” kapasitesi hayli yüksek olan Rusya’nın, aynı mahareti “düzen kurma” konusunda sergileyemediği... Astana’yla birlikte Suriye’de akılcı ve tatminkâr bir siyasi çözüm süreci başlamadı. Esad’ın kalacağını ya da IŞİD’in yenildiğini varsaysak bile, bölünmüş bir Suriye tablosu var karşımızda. Kuzeyde ABD, Halep’te Rusya destekli Esad güçleri, sınır boyunda Türkiye, doğuda Kürtler, farklı yerlerde rejim ve muhalifler hâkim. Tam bir yamalı bohça. Buna karşın iç savaşın bitmesi için gereken siyasi çözüm sürecinden eser yok... Bu süreç, muhtemelen Cenevre’de, büyük devletler arasındaki pazarlıklarla sonuçlanacak. Muhtemelen Suriye’nin bazı bölgelerinin Türkiye, bazı bölgelerin Kürtler tarafından kontrol edileceği karmaşık bir tablo çıkacak. Kürtler istedikleri özerklikten daha azına, ancak rejimin vermeye niyetli olduğundan biraz daha fazlasına ikna edilecek. Türkiye ise sınırlarında kendi oluşturduğu Peşaverbenzeri bir yapıyla baş etmek zorunda kalacak. Soçi’den gelen haberleri okurken matrak bir detay yakaladım. Suriye muhalefeti ve Kürtlerin boykot ettiği zirvede, Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov konuşurken, toplantıya davet edilen delegelerden biri “Yaşasın Rusya!” diye bağırmaya başlamış. Bu mizansen mi gerçek mi bilmiyorum ancak Halep’te yaşananlar sonrasında ve İdlib’de bombardıman devam ederken, gerçek bir Suriyeli muhalifin “Yaşasın Rusya!” diye haykırma ihtimali yok. Muhtemelen Şam’dan gelen bir yetkili ya da rejime yakın bir delegeydi bağıran. Ancak bir başka açıdan bakarsanız, aslında birçok Batı ülkesi sessiz sedasız “Yaşasın Rusya!” diye fısıldıyor. Batı, Suriye dosyasını kapatmak, unutmak, mümkünse “Komisyona havale etmek” istiyor. Radikal İslamdan ve devletlerin çöküşünden korktu. Ortadoğu coğrafyasında değişim yerine statükoyu tercih ediyor. Moskova ise zaten ezelden beri Ukrayna ve Arap Baharı gibi rüzgârlardan rahatsızdı. Rejimlerin sabit kalmasını, demokratik devrimler ya da Batı’nın sempatisini kazanan halk isyanlarıyla değişmesini asla istemiyordu. Ruslar, diktatörlüğün kaos ve istikrarsızlığa kıyasla daha tercih edilen bir durum olduğunu düşünüyordu. Nihayetinde Rusya olduğu yerde durdu, Batı onun istediği yere geldi. Adalet Nöbeti 44. kez tutuluyor Gazetemizin yayın politikasının hedef alındığı dava kapsamında asılsız ve akıl dışı iddialarla tutuklu bulunan avukatımız ve İcra Kurulu Başkanımız Akın Atalay, gazetemiz genel yayın yönetmeni Murat Sabuncu ve tüm haksız tutuklamalara karşı çıkmak için avukatların düzenlediği Adalet Nöbeti 44. kez Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde tutuluyor. Bu haftaki nöbete, İstanbul Barosu Disiplin Kurulu üyesi Alp Selek, Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV) Başkanı A. Babür Atila katılacak. l İSTANBUL / Cumhuriyet ‘Türkiye’deki durum hiç iç açıcı değil’ TTB’de yöneticilerin serbest bırakılmasına ilişkin Dünya Tabipler Birliği’nin çağrısının ardından Uluslararası Af Örgütü de TTB yöneticilerinin serbest bırakılmasını talep etti. Uluslararası Af Örgütü Türkiye Araştırmacısı Andrew Gardner, “Barışçıl bir şekilde düşüncelerini ifade eden insanlara saldırılmasının tamamen akıl dışı” olduğunu söyledi. Gardner, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda da “Türk hükümetinin görevinin şiddet tehdidi alan TTB’yi korumak olduğunu” belirterek, “Bunun yerine ‘terör propagandası’ gibi gerçek dışı suç lamalarla insanların sabah yataklarından kaldırılarak gözaltına alındığını” ifade etti. Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Nils Muiznieks de TBB Merkez Konseyi’nin 11 üyesinin gözaltına alınmasına tepki gösterdi. Muiznieks, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, TTB’nin 24 Ocak’ta yaptığı barış çağrısı içeren açıklamanın açık bir şekilde ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu vurgulayarak, “bugünkü (dünkü) gözaltıların kesinlikle kabul edilemeyeceğini” dile getirdi. Avrupa Doktorlar Federasyonu (FEMS) Başkanı Dr. Enrico Reginato, doktorların savaşa karşı olduklarını söyledikleri için gözaltına alınmalarının kabul edilemeyeceğini belirterek, meslektaşlarının derhal serbest bırakması gerektiğini kaydetti. Financial Times gazetesi ise Türkiye’deki son gözaltıların Türkiye’deki ifade özgürlüğüne yönelik Avrupa’daki kaygıyı artıracağını yazdı. Gazeteye konuşan New York merkezli İnsan Hakları İçin Hekimler Örgütü’nden doktor Homer Venters ise “Bir grup doktorun fiziksel şiddetle tehdit edilmeden barışçıl bir açıklama yapamamaları ve Cumhurbaşkanı tarafından kınanmaları, Türkiye’de durumun hiç de iç açıcı olmadığını gösteriyor” dedi. Avrupa Ücretli Hekimler Federasyo nu Başkanı Dr. Enrico Reginato: Her yerde doktorların vazifesi, tüm hasta ve yaralıları, statüsü, dini ve politik görüşüne bakmaksızın iyileştirmektir. Sadece savaşa karşı oldukları için Türk Tabipleri Birliği temsilcilerinin gözaltında olması kabul edilemez. Türkiye Devleti kendini demokratik bir ülke olarak kabul ediyor ise Avrupalı Hastane Doktorları adına, Türk otoritelerinden meslektaşlarımızı hemen serbest bırakmasını talep ediyoruz. l Haber Merkezi İstanbul Tabip Odası’ndan Kaftancıoğlu’na ziyaret İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Selçuk Erez ve yönetim kurulu üyeleri, CHP İstanbul İl Başkanı Dr. Canan Kaftancıoğlu’nu ziyaret etti. Kaftancıoğlu hakkında başlatılan soruşturmalara tepki gösteren Erez, siyasi baskılara karşı dayanışmanın artırılmasının çok önemli olduğunu söyledi. Erez, TTB Merkez Konseyi üyelerinin gözaltına alınmasına karşı gösterdiği tepkilerden ve verdiği dayanışma mesajlarından dolayı CHP’ye teşekkür etti. Kaftancıoğlu da adalet isteyen toplumun tüm kesimleriyle buluşmaya ve baskılara karşı birlikte mücadeleyi örgütlemeye devam edeceklerini söyledi. Ziyarete Erez’in yanı sıra Dr. İncilay Erdoğan ve Hakkan Hekimoğlu da katıldı. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle