19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 1 Şubat 2018 10 haber EDİTÖR: SERKAN OZAN Akademisyen Cenk Yiğiter hakkında ‘reis’li paylaşımı nedeniyle Erdoğan’a hakaret davası açıldı ‘O reis o reis değil’ dedi ama... Savcılar, yargıçlar sözüm sizedir The Post filmini seyrettim. İyi ki ettim. Sinema sanatı üstüne kalem oynatanlar yönetmen Steven Spielberg’in bir film izlemeyi kolaylaştıran bol hareketli sahnelere olanak tanımayan bir senaryodan, Schindler’in Listesi filminde de hünerle üstesinden geldiği anlatım tekniğini The Post’ta bir tık yukarıya taşımasına övgüler düzseler yeridir. Keza Meryl Streep’in kolayca melodrama kaçabilecek bir roldeki ustalığına, Tom Hanks’in düz ve yalın bir oyunculuğun parlak örneğini verişine de alkış tutsalar yeridir. Haddimi aşacağım ama Bob Odenkirk’in gazeteci ve Jesse Plemons’un avukat rollerinde ucuz oyunculuk gösterilerinden uzak duran etkili oyunlarına da dikkat çekseler yeridir. Aydın Engin de sinema eleştirmenliğine daha fazla dalıp haddini aşmasa yeridir... HHH The Post filmini bir “Washington Post güzellemesi” olarak değerlendirenler de çıkacaktır. Çıksın. Hemen her gazete kusur ve hünerleri ile başarıları ya da atladıkları hatta görmezden geldikleri ile vardır. Bu Washington Post gazetesi için de geçerli. Ama bazı başarılar, mesleğin onur sayfalarına yazılan habercilikler vardır ki kusurları, yanlışları hatta meslek ayıplarını gölgelemeye yeter. Washington Post da Vietnam dosyasını okurlarına aktararak Amerikan savaş aygıtının kirli ve karanlık yüzünü sergilemesi, keza birkaç yıl sonra Watergate skandalını gün ışığına taşıması ile mesleğimizi onurlandırmış bir gazete... Tıpkı... Tıpkı MİT TIR’ları haberini bedel ödemeyi göze alarak sayfalarına taşımakta duraksamayan Cumhuriyet gibi... 94 yaşını süren Cumhuriyet’in de geçmişinde kusurlar, yanlışlar, hatta meslek ayıpları elbette vardır. Ama bunlar Cumhuriyet’in Uğur Mumcu’nun Rabıta dosyası, Celal Başlangıç’ın asker zoruyla bok yedirilen Yeşilyurt köylüleri haberiyle ve Can Dündar ve Erdem Gül’ün kotardıkları MİT TIR’ları haberiyle halkın haber alma hakkını ete kemiğe büründürmesini gölgeleyemez... Bir üst paragrafta sadece birkaçını saydığım haberler o günkü ve günkü iktidarların hiç, ama hiç hoşuna gitmedi. Soruşturmalar açıldı. Cumhuriyet’in yazarları, sorumlu yazıişleri müdürleri yargıç karşısına dikilmek zorunda kaldılar. Kiminde hukuk fakültelerinde okudukları dersleri iyi bellemiş ve unutmamış yargıçlar Cumhuriyet’i akladılar. Kiminde ise... Anladınız... HHH Bu Tırmık ne okurlara, ne sinema meraklılarına yazıldı. Bu Tırmık bu ülkenin yargıçlarına ve savcılarına yazıldı. Sözüm onlara, sadece onlara. İki eliniz kanda olsa, işten başınızı kaşıyacak vakit bulamıyorsanız bile bir fırsat yaratın ve The Post filmini seyredin. Acele edin çünkü gösterimden kalkabilir. Filmin sonlarına doğru, yayını durdurmak isteyen Amerikan Başkanı ve tayfasının açtığı davada, yayın yasağını reddeden yargıçların gerekçesi üstüne düşünün. O karar gerekçesinde şöyle deniyor: Basın özgürlüğü yönetenler için değil, yönetilenler içindir... Yargıç kürsüsünde oturduğunuz bir davada hüküm anı geldiğinde bu cümleyi hatırlayın; kendinizle bu bağlamda hesaplaşın, sonra hüküm kesin. Çocuklarınıza, torunlarınıza anlatabileceğiniz onurlu meslek hatıralarınız olsun... BARIŞ AKADEMİSYENLERİ YARGILANIYOR Yaşam hakkına sahip çıktık ‘Bu suça ortak olmayacağız’ bildirisine imza atan 7 akademisyen dün hâkim karşısına çıktı. “Terör örgütü propagandası” yapmakla suçlanan akademisyenler Seçkin Sertdemir Özdemir, Eda Aslı Şeran, Doç. Dr. Feyza Ak Akyol, Yrd. Doç. Dr. Yusuf Doğan Çetinkaya, Dr. Ahmet Bekmen, İrfan Keşoğlu ve Yrd. Doç. Dr. İlkay Yılmaz dün İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesi’nde hâkim karşısına çıktı. Sertdemir savunmasında “Bildiriyi kimsenin ölümüne seyirci kalmamak amacıyla imzaladım” dedi. Eda Aslı Şeran savunmasında “Bildiri içeriği hiç kimseyi kurumu şiddete yönlendirmediği gibi siyasal çatışmanın şiddetsiz çözüme çağrı niteliğinde” dedi. Dr. Ahmet Bekmen “Metin altındaki imzanın düşünce ifade özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum” dedi. Galatasaray Üniversitesi’nden Doç. Dr. Feyza Ak Akyol savunmasında “Barışı savunduğumuz için suçlu olamayacağımı düşünüyorum” dedi. İstanbul Üniversitesi imzacılarından Yrd. Doç. Dr. İlkay Yılmaz savunmasında “Yargılanmam ifade özgürlüğüne aykırıdır” dedi. Dava19 Haziran’a erteledi. l İSTANBUL / Cumhuriyet ALİCAN ULUDAĞ KHK ile Ankara Üniversitesi’nden ihraç edilen akademisyen Cenk Yiğiter hakkında, sosyal medya hesabından 14 Ekim 2016 tarihinde paylaştığı bir mesajda Cumhurbaşkanı’na hakaret ettiği iddiasıyla dava açıldı. Bir öğrencisinin yaptığı suç duyurusu üzerine başlatılan soruşturma kapsamında ifadesi alınan Yiğiter, “Bu paylaşımda hiçbir şekilde cumhurbaşkanını kastetmedim. İsim ya da sıfat bulunmayan bu yazıda, Cumhurbaşkanı’nı hedef aldığım iddiasını kesinlikle kabul etmiyorum. Yavşak diye kastettiğim kişi, sosyal çevremde var olan ve kişisel husumetimiz bulunan bir erkek şahıstır. Bunun ayrı bir şikâyet konusu yapılmasını istemediğim için hedef aldığım o kişinin ismini söylemek istemiyorum. Ancak hiçbir şekilde Cumhurbaşkanını kastetmedim” dedi. Ankara Basın Savcılığı, Yiğiter hakkında 19 Ocak tarihinde iddianame düzenleyerek, Cumhurbaşkanı’na hakaret suçundan dava açtı. İddianamede, “Reis” sıfatının Cumhurbaşkanı ile özdeşleşti ği belirtilerek, şu değerlendirme yapıldı: “Siyasi liderlere zaman zaman kendi isimleri dışında sıfatlar takılıp kullanıldığı bilinen bir gerçektir. Bu kapsamda eski siyasilerden Süleyman Demirel’in ‘Barajlar Kralı’, Bülent Ecevit’in ‘Karaoğlan’, Alparslan Türkeş’in ‘Başbuğ’ adıyla maruf oldukları, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için de sevenlerince takılan ‘reis’ sıfatının, zamanla Erdoğan’la özdeşleştiği bilinen bir durumdur. Kısa bir süre öncesine kadar Ankara Üniversitesi Genel Kamu kürsüsünde doktor asistan olarak görev yapan ve kamuoyunca barış bildirisi olarak adlandırılan yazıya imza atması nedeniyle işine son verilen ve halen avukatlık stajı yapan şüphelinin mesleki müktesabatı ve konumu gereğince ‘reis’ sıfatının Recep Tayyip Erdoğan’la özdeşleştiğini bilmemesinin imkânsız olduğu, bu itibarla şüphelinin savunmasının suçtan kurtulmaya dönük ve inandırıcılıktan uzak olduğu, başka bir anlatımla şüphelinin soruşturmaya konu yazıyla Cumhurbaşkanı’na hakaret ettiği kanaatine varılmıştır.” l ANKARA ‘Savcılar delil kararttı’ Ankara Garı davasında mahkemenin istediği bilgi ve belgelere bir yıldır yanıt verilmiyor. Avukatlar ise soruşturmayı yürüten savcılar hakkında soruşturma başlatılmasını talep etti Kılıç’a tahliye kararıAf Örgütü Türkiye Şubesi Başkanı Kılıç’ın bırakılması için yurtdışında eylemler yapılmıştı. BÜYÜKADA DAVASI’NDA SAVCI KARARA İTİRAZ ETTİ Büyükada’da dijital güvenlik ve stresle mücadele toplantısında ner Kılıç söz aldı. Kılıç, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 11 bin 480 kişilik gözaltına alınarak bir süre tutuklu ka ByLock kullanıcı olduğu iddia edilen ki lan hak savunucularının yargılandığı şilere yönelik listesine değinerek, “Bu davada, Haziran 2017’de tutuklandık durum listelerin tümünün doğru olma tan sonra dosyası Büyükada dosyası ile birleştirilen Af Örgütü Türkiye Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı avukat Taner CANAN COŞKUN dığını ortaya koymuştur. Ancak benim gibi tüm mağdurlar tespit edilememiştir” dedi. Kılıç, MİT ve Bilgi Teknolojile Kılıç hakkında tahliye kararı verildi. Ancak du ri ve İletişim Kurumu’nun iddia makamı konu ruşma savcısı bu karara itiraz etti. Gazetemizin munda olduğunu belirterek, bu kurumların lis baskıya gittiği saatlerde Kılıç’ın avukatından telerine bağlı kalınmasının yanlış ve hukuka müvekkilinin henüz tahliye edilmediği, duruş aykırı olduğunu vurguladı. ma savcısının itirazını inceleyen bir üst mahkemenin de toplantı halinde olduğu öğrenildi. Mesaj veriliyor İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi’nde gö Yeni listeler denetlenebilir olmadığını savu rülen duruşma öncesi çok sayıda sivil poli nan Kılıç, “ByLock kullanmakla suçlanan kişiler sin duruşmaya katılmak için gelen yabancı ül suçsuzluğunu kanıtlamak zorunda bırakılmış ke temsilcilerinin kim olduğunu tespit etme tır” dedi. Kılıç, ByLock ağına yönlendirme kodu ye çalıştıkları gözlendi. 8 aydır İzmir Aliağa bulunan Mor Beyin programının altına yerleşti Cezaevi’nde tutuklu bulunan Taner Kılıç da du rilen programlardan olan Kıble pusulası ve Na ruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi ara maz Vakitleri programlarını 2014’te telefonu cılığıyla katıldı. Duruşmada ilk olarak davaya konu toplantının yapıldığı otelin müdürü Me na yüklediğini de ifade etti. Kılıç, Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’nün telefonunda sut Savucu tanık olarak dinlendi. Savucu, top hâlâ inceleme yapmadığını ifade ederek, “Be lantıdan 11.5 ay önce Özlem Dalkıran’dan ge nim nezdinde Af Örgütünün itibarsızlaştırıldığılen eposta ile rezervasyon yaptıklarını anlat nı, kriminalize ediliyor, bunun üzerinden de hak tı. Toplantının 4. günü polis baskını olduğunu savunucularına mesaj veriliyor” dedi. kaydeden Savucu, “Gerek Özlem Hanım gerek Mütalaası sorulan duruşma savcısı, Kılıç’ın diğer katılımcıların özel veya gizli bir toplan üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, kuvvetli tı yeri talepleri olmadı. Toplantı süresince otel suç şüphelerini gösteren delillerin varlığı gi personelinin toplantı yapılan yere girmemesi yönünde bir talepleri de olmadı” dedi. bi iddialarla tutukluluk halinin devamına karar verilmesi talep etti. Kılıç’ın avukatların Gizli tanık: Siyaset yok dan Murat Dinçer ise Kılıç’ın telefonu ile ilgili adli bilişim uzmanı Koray Peksayar’ın ince Mahkeme başkanı dosya kapsamında din leme yaptığını anımsatarak, “MİT bu kişileri lenen gizli tanığın hazır edilemediğini söyleye ciddiye alıp çalışma yapıyor. Ama mahkeme rek, ifadesinin talimatla alındığını belirtti. Giz bu kişilerin incelemelerini dikkate almıyor” li tanık, talimatla alınan ifadesinde toplantı ko dedi. Mahkeme de ara kararında, Kılıç’ın ad nusunun bilgisayar, veri güvenliği ile kişisel ve li kontrol şartıyla serbest bırakılmasına karar rilerin korunması olduğunu, siyasi bir şeyin ko verdi. Heyet, ayrıca ByLock listeleri ile ilgili nuşulmadığını söyledi. Karakolda kendisine yeni bir çalışma yapılıp yapılmadığı konusun bir harita gösterildiğini ancak toplantıda böy da MİT ve BTK’ye yazı yazılmasına karar ve le bir harita görmediğini belirtti.Ardından Ta rerek, duruşmayı erteledi. Yüzde yüz kusurlu askere Ankara Tren Garı katliamına ilişkin davada mahkemenin, Gaziantep’teki savcılık ve emniyet ile Ankara Savcılığı’ndan istediği bazı bilgi ve belgelere ısrarla yanıt verilmemesi yargılamayı çıkmaza soktu. Mahkemeye yanıt vermeyen yetkililer hakkında suç duyurusunda bulunulmasını isteyen avukatlar, soruşturmayı yürüten 3 savcının da “delil karartma” ve “firari sanıkların kaçmasına olanak sağladıkları” gerekçesiyle haklarında soruşturma başlatılmasını talep etti. Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın 7. duruşmasında Mahkeme Başkanı Selfet Giray, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın katliamda sorumluluğu bulunan kamu görevlileriyle ilgili kapatılan dosyadaki mülkiye müfettiş raporu ile idari raporların bir örneğinin gönderilmesi talebine yanıt vermediğini bildirdi. Otopsi raporu sır Ayrıca operasyon sırasında kendisini patlatan IŞİD’in Antep Emiri Yunus Durmaz’a ait ölü muayene ve otopsi tutanakları için Gaziantep 8. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilen yazıya yanıt verilmedi. Gaziantep Emniyet Müdürlüğü, MOBESE kamera görüntülerini göndermezken, güvenlik kamera görüntülerinde xy olarak kimliği tespit edilmeyen kişiler hakkında ayrı soruşturma olup olmadığına ilişkin Ankara Başsavcılığı, mahkemeye yine bilgi vermedi. Ayrı Sanıklar 3 maymun Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde Elazığ’dan gelen ve sanıkları arasında Nihat Ürkmez’in de olduğu IŞİD dosyası üzerinde sorgulama yapıldı. Avukat Eylem Sarıoğlu’nun Elazığ dosyası üzerinden gösterdiği fotoğrafları kabul etmeyen Ürkmez, fotoğrafta x kişi olarak gösterilen kişileri tanımadığını öne sürdü. Ürkmez, avukatın IŞİD’in Elazığ yapılanmasına ilişkin sorularına “cevap yok” dedi. Sanıklardan Yakup Karaoğlu ise Elazığ’a bir kere ailecek barajı görmeye gittiğini öne sürerken, barajda piknik yapılırken IŞİD’lilerle çektirdiği fotoğraftakileri tanımadı. ca Gaziantep ve Bingöl Dernekler Müdürlüğü de mahkemeye yanıt vermekten kaçınırken, dönemin Gaziantep TEM Müdürü Beyazıt Bestami Duman’la ilgili adli ve idari soruşturma olup olmadığına da Gaziantep Emniyeti yanıt vermedi. Kırmızı bültenle aranan sanıklarla ilgili de emniyet mahkemeye bilgi göndermedi. Suç duyurusu yapın Avukat Murat Kemal Gündüz; mahkemeye yanıt vermeyen kurumlarla ilgili suç duyurusunda bulunulmasını istedi. Avukat İlke Işık da soruşturması yürüten Ankara Cumhuriyet Savcılığının ihmallerini sıralayarak, üç savcı hakkında suç duyurusunda bulunulmasını istedi. Soruşturmanın kendilerinden gizli yürütüldüğünü belirten Işık şunları kaydetti: ‘BOMBACIYI ÖNCEDEN BİLİYORLARDI’ Dava açıldığında gördük ki savcılık, hiçbir şey yapmamış. 10 Ekim günü savcılığın hiçbir işlemi dosyada görünmüyor. Emniyet ise 10 Ekim’de sadece jandarmadan takviye istemiş, öldürülenler olay çıkarabilir diye. 11 Ekim’de dosyada kısıtlılık kararı alındı. 11 Ekim’de emniyet, savcılıktan aynı zamanda Yunus Emre Alagöz’ün arasında bulunduğu bazı şüphelilerin ailelerinden DNA testi alınmasını istemiş. Yani emniyet, bombacının Alagöz olduğunu önceden biliyor. Savcılık, olayla ilgili kamera kayıtlarını ise ancak 2 gün sonra istiyor. 13 Ekim’de Yakup Şahin, Halil İbrahim Alçay’ın isimleri savcılığa bildiriliyor. 14 Ekim’de ancak ilk gözaltı kararları çıkarılıyor, yani 4 gün sonra. EPDK’den kamera kayıtlarının istenmesi ise 4 gün sonra oluyor. ‘TERÖRİSTLER GEZE GEZE DÖNMÜŞ’ Ankara Savcılığı, 4 gün sonra kamera kayıtlarını isteme zahmetinde bulunmuş. Ankara’da bomba patlamış, karayollarınında giriş çıkışlarında yol uygulaması yaparak sanıkların Ankara’dan çıkışlarına engel olalım denmemiş. Hiçbir önlem alınmamış. Nasıl rahatlıkla gelmişlerse aynı rahatlıkla geri dönmüşler. Geze geze dönmüşler. 15 Ekim ge ce yarısına kadar Alyaz sitesindeki hücre evlerini kullanmaya devam etmişler. Çünkü gelen kimse, yakalayan kimse yok. X ve y’lerle dolu bir iddianamemiz var. Savcılık, sanıklara sormamış kimdir bunlar diye. IŞİD katliamları içinde tape olmayan tek dosya bu. Firari sanıklar hakkında teknik takipler var ama savcılık merak bile etmemiş. ‘SAVCILIK NEREYLE YAZIŞMA YAPTI?’ 6 yıl hapis cezası istendi Zırhlı aracın çarptığı 85 yaşındaki Pakize Hazar’ın ölümüne ilişkin uzman çavuş hakkında dava açıldı MAHMUT ORAL Diyarbakır’ın Lice ilçesinde yaşayan 85 yaşındaki Pakize Hazar, 14 Haziran 2017 günü yaşlılık maaşını almak için PTT’ye giderken Kirpi tipi zırhlı aracın çarpması sonucu yaşamını yitirdi. Zırhlı araç sürücüsü Uzman Çavuş S.K, ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldı. Cumhuriyet Başsavcılığı, S.K. hakkında, “taksirle ölüme sebebiyet vermek” suçundan 2 yıldan 6 yıla kadar hapis istemiyle iddianame hazırlandı. Bir sayfalık iddianamede, olay ve suçlamayla ilgili sadece bir paragraf yer aldı. Olaya dair Adli Tıp Kurumu Ankara Adli Tıp Grup Başkanlığı tarafından hazırlanan rapor da iddianamede yer aldı. Soruşturma sürecinde Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ilk ola rak Lice Jandarma Komutanlığı görevlendirildi. Raporda, trafiğe kapalı caddede zırhlı araç süren kullanmasına karşın Uzman Çavuş S.K’nin yüzde 100 “kusursuz” olduğu, olayda ölen Pakize Hazar’ın ise “dikkatsiz ve tedbirsiz olduğu” ileri sürülerek yüzde 100 (tam kusurlu) olduğu savunuldu. Hazar ailesinin avukatı Serdar Yel, yaptığı itiraz üzerine rapor Ankara Adli Tıp Kurumu (ATK) Trafik İhtisas Dairesi’ne gönderildi. ATK, olaya ilişkin hazırladığı kusur raporunda, S.K’yi yüzde 100 kusurlu buldu. Zırhlı aracın görüş alanını ve Pakize Hazar’ın geçtiği alanı inceleyen ATK raporda, Hazar’ın araç şoförü S.K’nin görüş alanına girdiğini ve caddenin trafiğe kapalı olduğuna dikkat çekerek, zırhlı araç sürücüsü S.K’nin yüzde 100 kusurlu olduğunu kaydetti. l DİYARBAKIR Antep’ten gelen dosyaları okuduğumuzda anladık ki Antep yapılanmasının başında Nusret Yılmaz varmış. Ama iddianameye bir numaraya İlhami Balı’yı koymuş. Suruç soruşturmasını yürüten savcılık, 21 Ekim 2015’te Ankara Başsavcılığı’na birkaç kez yazmış, resmen bilgi için yalvarmış. 12 Nisan 2016’da ancak yanıt verilmiş. Em niyet Genel Müdürlüğü’ne de aynı şekilde bilgi verilmemiş, istemesine rağmen. O dönem hiç kimseye bilgi vermeyen savcı, nereye verildiği belli olmayan bir yerle yazışma yapıyor bilgi notu diye, kokteyl terör örgütünü ispatlamaya çalışıyoruz diyor. Halen gerçek sorumluların kim olduğuna ilişkin bir şey demeyen bir iddianame var. ‘KAÇMALARINA OLANAK TANINDI’ Bu soruşturma yüzünden katliam sorumlularının kaçmasına imkan tanındı. Zamanında önlem alınmadı. Ankara’ya giriş çıkışlar tutulmadı. 4 gün sonra yol görüntüleri istendi. Hücre evlerinin boşlatılmasına imkan verildi. Delillerin karartılmasına sanıkların kaçmasına savcılık imkân vermiştir. Firari sanıkların yakalanmasıyla ilgili hiçbir şey yapılmadı. Bunlar dünyanın bir yerinde geziyorlarsa savcılık pratiğinden kaynaklanıyor. Bunlar nerede? Bu insanların başka bir dosyaları var mı diye siz araştırma yaptınız. Savcılık yapmadı. Soruşturma aşamasında katliamın planlayıcıları kendilerini patlatmıştır. Yunus Durmaz’ın otopsi raporu halen yok. Çok şüpheli şekilde kendisini öldürmüş. Neden sağ yakalanmadı? Mayıs ayına kadar nasıl kaçabildi? Halil İbrahim Durgun, Mehmet Kadir Cebael nasıl kaçabildi? Çok şey biliyorlardı. Öldürüldüler, ortadan kaldırıldılar bir şekilde. Firari sanıklar kaçmış. Sanıklar arasında irtibat anlatılmamış. Dosyada delil karartılmıştır. l ANKARA / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle