18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
TASARIM: İLKNUR FİLİZ bilim ve teknoloji Herkese Bilim Teknoloji Dergisi’nin katkılarıyla hazırlanmıştır. Cumartesi 29 Aralık 2018 15 Çocuklar hayal kırıklığı BİLİMİNMERCEĞİNDEN 2019’a ile nasıl başa çıkabilir? Çocuğun sağlıklı şekilde gelişmesi için hayal kırıklıklarını yönetmeyi ve onlarla başa çıkmayı öğrenmesi gerekiyor. İşte size 4 öneri… Hayal kırıklığı, algılanan başarısızlıktan ortaya çıkan insani bir duygu. Algılanan bu başarısızlık, çocuklar için istedikleri oyuncağı alamamak, bir sınıf arkadaşının doğum günü partisine davet edilmemek veya en sevdikleri oyuncak hayvanlarını kaybetmek olabilir. Çocukların ruh sağlığı ve genel gelişimi için hayal kırıklığıyla nasıl başa çıkacaklarını öğrenmeleri gerekir. Ancak ebeveynlerin bununla başa çıkması, özellikle tüketim ve hediye beklentilerinin arttığı tatil günlerinde zor olabilir. Tüketim kültürüne sahip bölgelerde sevgi ve mutluluk, sıklıkla ve hatalı bir şekilde oyuncak gibi fiziksel objelerle ilişkilendirilir. Mesela Noel Baba hikâyesi, çocuklarda yılbaşı dileklerinin gerçekleşeceğine yönelik beklentinin artmasına neden olur. Yılbaşı gelip çattığında ise çocuklar “istedikleri” hediyeye ulaşamadığında ebeveynler zor anlar yaşayabilir. “Mükemmel” veya “istenen” armağanı sağlayacak kaynaklara sahip olmayan ebeveynler için bu durum, strese, suçluluğa neden olurken, çocuğun hayal kırıklığına uğramasının onlar üzerinde olumsuz izler bırakacağını düşünerek daha da üzülürler. Çocukları tüketim kültürüne alıştırmayın GuelphHumber Üniversitesi Erken Çocukluk Çalışmaları Program Başkanı Nikki Martyn ve Başkan Yardımcısı Elena Merenda, konuyla ilgili bir makale yayımladılar. Araştırmacılara göre bunun çözümü; çocuklara mutluluğun, maddi yollardan ve tüketim kültüründen ziyade manevi tatminden geçtiğini anlatabilmek. Ailenin bir parçası olduğunu hissettirmek, sevgi ve güven dolu bir ortam yaratmak, onların duygusal, sosyal ve bilişsel gelişimi için en önemli olgu. Bunun yanı sıra bir yöntem de çocuğun toplumla bir bağ kurmasını sağlamak. Mesela tatil günlerinde çocuklarınızla birlikte başkaları için yardım amaçlı yemek pişirmek, oyuncak bağışı yapmak gibi dayanışmacı çözümlerle kendisini farklı hissetmesini sağlayabilirsiniz. Çocuğunuza, almaktan ziyade vermenin onu mutlu edeceğinin telkin edilmesi, onların minnettarlık gücünü geliştirmelerini ve takdir yetilerinin yükselmesini sağlayabilir. Böylesi bir bakış açısı değişikliği sayesinde birey sel olarak kendine saygısının artması, uyku kalitesinin iyileşmesi ve empati yetisinin gelişmesi sağlanabilir. Ebeveynler olarak bilmemiz gerekir ki çocuklarımızın yaşadığı hayal kırıklığıyla başa çıkabilmesini ve hayal kırıklığının yaşamın bir parçası olduğunu öğrenmesi; zihinsel, sosyal ve bilişsel açıdan pozitif ve sağlıklı bir durum. Hayal kırıklığıyla başa çıkmayı öğrenirlerse büyüdüklerinde bu tip olay ve durumlara karşı daha esnek davranıp uyum sağlayabilir, daha mutlu olabilirler. Derleyen: Batuhan Sarıcan Kaynak: https://www.livescience.com/64365disappointmentaboutgiftsgoodforkids. html?utmsource=lsnewsletter&utm medium=email&utmcampaign=20181223ls Ebeveynler için 4 tavsiye: Çocuğunuzun duygularını ka 1 bul edin: Çocuklarınızın olumlu bir benlik, empati ve sosyal beceri duygusu geliştirmeleri için duygularını hissedebilmeleri, tanımlayabilmeleri ve ifade edebilmeleri gerekir. Çocuklarınıza duygularını ifade etmenin iyi bir şey olduğunu, hayal kırıklıklarını anladığınızı söyleyin. 2 Kendi hayal kırıklıklarınızı anlatın: Çocuklar çoğu zaman, istediklerini alamadıkları zaman kendilerini kötü hisseder. Çünkü bir şeye sahip olmanın, onları şanslı hissettireceği söylenmiştir. O anki duygularını kabullenmeleri için sizin de hayal kırıklığına uğradığınız bir anınızı/hikâyenizi anlatın. Mesela çocukken yaşadığınız benzer bir olayı. Kendi hayal kırıklıklarınızı anlatmak, çocuğunuzun yaşadığı yalnızlık hissini ortadan kaldırır ve empati yetisini geliştirmesine yardımcı olur. 3 Odak noktasını değiştirin: Ne olursa olsun çocuklarınızın hediye beklentisi yüksek olur. Bu sebeple yılbaşı ağacının altındaki hediyeler hakkında konuşmak yerine hep birlikte yaptığınız eğlenceli aktiviteler hakkında konuşmak onun beklentisinin yönünü değiştirebilir. 4 Çocuğunuzu kategorize etmeyin: Çocuğunuza “tam bir bebek gibi davranıyorsun” demeyin. Bunun yerine “Sence kullandığın kelimeler doğru mu” ya da “Yaptığın hareketler kendini iyi mi hissettiriyor” tarzında sorular sorun. Gözler kişiliğinizi ele veriyor girerken... Bundan 50 yıl önce 21 aralık 1968 tarihinde Apollo 8 uzaya fırlatılmıştı. Ekipte 3 astronot bulunuyordu: Bill Anders, Jim Lovell ve Frank Borman. Uzay mekiği ayın yörüngesinde dolaşmış ve astronotlar ilk kez aydan dünyanın fotoğraflarını çekip paylaşmışlardı. Tüm dünya nefesini tutmuş görüntüleri izlemişti. İnsanlığın dönüm noktalarından biriydi: Yaşlı gezegenimizin sınırları aşılmaya başlamıştı. 50 yıl sonra... 2018 yılı insanlığın uzayla ilgili imtihanında yeni bir dönüm noktası oldu. ABD Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), astronotlar için Ay’ın yörüngesinde uzay istasyonu kurmayı planladığını açıkladı. 8 yıl içinde hayata geçirilecek olan istasyonda artık astronotlar sürekli olarak yaşayabilecek ve uzay keşiflerini yapabilecekler. Bilimde kelimenin tam anlamıyla şaha kalkan ABD’nin en büyük rakibi Çin durur mu? O da bu kez Ay’ın karanlık yüzüne uzay aracı gönderdi. Amacı, keşfedilmemiş yerlerden getirilecek örneklerle güneş sistemine ilişkin yeni bilgiler edinmek. Avrupa Uzay Ajansı, Japonya Uzay Araştırmaları Ajansı ile 7 yıllık sürecek olan Merkür yolculuğunu başlattı. NASA Mars misyonu İnsight ile kasım ayında Mars yüzeyine araç indirdi. Yine NASA’nın tarihi Parker Güneş sondası Güneş yolculuğuna başladı. Bitti mi? Bitmedi... Dünya, Ay, Mars, Merkür derken Güneş Sistemi’nin dışına taşıldı. Uzayda 41 yıldır yolculuk yapan Voyager2 geçtiğimiz günlerde Güneş Sistemi’nden ayrıldı ve 18 milyar kilometre uzaklıktaki yıldızlararası alana girerek keşif çalışmalarına başladı. Tüm bunlar neyi gösteriyor? Dünya dışında yaşam hatta yerleşme arayışlarının büyük bir ivme kazandığını...1970’lerin o çok sevilen bilim kurgu dizisi Uzay Yolu artık neredeyse gerçeğin ta kendisi. Bilim işte böyle bir şey. Efsane astrofizikçi Carl Sagan’ın dediği gibi “Bir yerde bir şey keşfedilmeyi bekliyor”. Bunun sınırı yok. Uzay, tıp, biyoloji, arkeoloji, psikoloji, fizik.... Bilim, insanlığın aydınlık yüzü. Diğer yüzü ise o kadar karanlık ki... Savaşlar, kirli siyaset, neoliberal politikalarla erozyona uğrayan adalet, eşitlik, insani değerler... Yaşadığımız gezegenin bir yandan insan eliyle tahrip edilir, yaşanmaz hale getirilirken öte yandan dünya dışı yaşam arayışları. 2018’in son günlerindeyiz ve biliyoruz ki insanlığın aydınlık bir gelecek inşası ancak etik temelli bilim ve eğitim ile mümkün. Özlem Yüzak Karşınızdaki kişinin gözlerine bakar bakmaz nasıl bir kişiliğe sahip olduğunu anlamak ister miydiniz? “Gözler ruhun aynasıdır” lafı bilim dünyasının da ilgi alanı içinde. İnsanlar henüz bu tür bir kişilik analizini tam olarak yapamıyor olsa da, bazı yapay zekâ türleri (AI) yapabiliyor. Ve gözlerinin kişiliğin hakkında söyledikleri oldukça akıllara durgunluk veriyor. Ruhbilim uzmanları insanların dünyayı görsel olarak nasıl algıladıkları konusunda kişiliğin etkili olduğuna inanır. Örneğin, meraklı kişiler sürekli olarak çevrelerine bakınıp dururlarken, açık görüşlü kişiler, söz gelimi, soyut imgelere bakakalırlar. Güney Avustralya Üniversitesi’nden Tobias Loetscher ve arkadaşları göz devinimleriyle kişilik arasındaki bağlantıyı daha yakından incelemek amacıyla makine öğrenmesi algoritmalarından yararlandılar. Araştırmacılar, 42 öğrenciye göz izleme aygıtları yerleştirip, onları gezindikleri ve alışveriş yaptıkları sırada izlediler. Ardından öğrencilerden duygusal dengesizlik, dışadönüklük, yumuşak başlılık, sorumluluk ve deneyimlere açıklık gibi özel Yapay zekâ teknolojileri sayesinde, gözünüzün devinimlerinden yola çıkarak nasıl bir kişiliğe sahip olduğunuzu kolayca anlayabilmek artık mümkün. likleri içeren “5 temel kişilik özelliğinin” değerlendirildiği bir soru çizelgesini yanıtlamaları istendi. Katılımcıların kişilik özellikleri anket yoluyla ölçüldükten sonra gönüllüler, göz hareketlerini izleyen kulaklıklar giyen araştırmacılara yönlendirildiler. Sonuç şaşırtıcıydı: Çalışmada kullanılan yapay zekâ, sadece göz hareketlerini takip ederek her bir kişinin kişilik özelliklerini doğru bir şekilde tahmin edebilmişti. Örneğin, nevrozlu kişiler gözlerini daha hızlı kırpıştırma eğiliminde olurlarken, açık görüşlü kişilerde yan yana göz devinimleri daha abartılı oluyor, vicdanlı kişilerin göz bebeklerinde de daha ciddi dalgalanmalara tanık olunuyordu. Araştırmanın bir önemi de, bu bulguların, yakın gelecekte robotların ve diğer yapay zekâ biçimlerinin insanlarla sosyal olarak daha fazla etkileşim kurma becerisinin artırmalarına yardımcı olabileceğini göstermesi. Hatta bir gün, bu makineler insanların zihinlerini bile okuyabilirler. Melbourne Üniversitesi’nden Olivia Carter, gelecekte araştırmaların bu görüntülerle beyin kimyası arasında bir bağlantı kurabileceğine inanıyor. Dopamin ve ve noradrenalin gibi beyin kimyasallarının, kişiliğin yanı sıra, göz kırpma sıklığı ve göz bebeğinin büyümesini de etkilediği zaten biliniyor. Araştırmaya katılan Max Planck Bilişim Enstitüsü’nden Andreas Bul ling, bu bulgulardan yola çıkılarak geliştirilebilecek olası uygulamaların çok geniş kapsamlı olduğuna dikkat çekerek “Örneğin, akıllı telefonların kişiliğinizi saptayıp ona uyum sağladığını düşünün. Bu türde bir uygulama akıllı telefonların insanlara yepyeni düzeyde kişisel bilgiler sağlamalarına olanak tanıyabilir” diyor. Bunlara yaşlılara yönelik robot eşlikçiler, sürücüsüz arabalar ve kişiye özgü video oyunlarını da eklemek mümkün. Ancak işin bir de olumsuz tarafı var: O da bu tür uygulamaların kötüye kullanılma riski. Bir süre önce yaşanan ve Trump’a seçim kazandıran Cambridge Analytica skandalında kullanıcıların onayı olmaksızın Facebook verilerine ulaşılması ve kişiliğe odaklı siyasal tanıtımların yapılması amacıyla yapay zekâdan yararlanılması örneğin. Bilim insanları, “Aynı bilgilerin göz devinimi kayıtlarından elde edilebilmesi durumunda, bu bilgiler kolaylıkla kaydedilebilir ve insanlardan habersiz olarak kullanılabilirler” diyorlar. Derleyen: Rita Urgan Kaynak: Eyes give away your personality / New Scientist Bakır altına dönüştürüldü South China Morning Post gazetesinin haberine göre Çinli bilim insanları, bakırı “neredeyse altın” sayılabilecek, altının özelliklerine çok yakın bir maddeye dönüştürebiliyor. Bu yeni maddenin daha nadir ve pahalı bir metal olan altının sanayideki kullanımını azaltarak Çin ekonomisine büyük katkı yapması umuluyor. Çinli bir araştırma ekibinin çok daha ucuz bir metal olan bakırı altına çok yakın yeni bir maddeye dönüştürmesinin ayrıntıları Science Advances adlı dergide yayımlandı. Liaoning’deki Çin Bilimler Akademisi’nin Dalian Kimya ve Fizik Enstitüsü’nde görevli Profesör Sun Jian ve meslektaşları deneyde kullandıkları bakıra, elektrik yüklü sıcak argon gazını yüksek basınçla fışkırttılar. Hızla hareket eden ionize parçacıklar hedeflenen bakır parçasının atomlarını koparıp ayırdı ve bu kopan atomlar soğuyarak toplaşıp her biri sadece birkaç nanometre çapında kumsu tanelerden oluşan bir tabaka oluşturdu. Araştırmacılar elde edilen bu maddeyi alıp sadece değerli metallerin başarıyla kullanılabildiği bir kimyasal reaksiyon olan kömürü alkole çevirme işleminde kullandılar. 2 Aslında bu sorunun cevabını vermek çok zor ancak yapılan araştırmalar sarhoş olduğumuzda veya düşünmek için kısıtlı zamanımız olduğunda sağ kanada daha yakın olduğumuzu gösteriyor. Eğer bir bara gider ve kapanmaya yakın bir vakitte siyasi bir tartışmaya girerseniz muhtemelen alacağınız sonuçlar çok da güvenilir olmayacaktır. Amerika’da araştırmacılar bir barın dışında beklediler ve katılımcılara siyasi eğilimlerini sordular, aldıkları cevaplar katılımcıların sağ eğilimli olduklarını gösteriyordu. Bu tabii ki sağcıların daha fazla alkol aldığı veya sarhoş oldu İnsanlar niçin tutucudur? ğu manasına gelmiyor. Sonuçlar alkolün siyasi görüşleri daha sağa kaydırdığı izlenimi veriyor. Altında yatan sebep ne? Arkansas Üniversitesi’nden Scott Eidelmanat ve ekibi alkolün etkisiyle beynin karmaşık düşünme faaliyetlerini yerine getiremediğini öngörerek kendi hipotezlerini test etmeye karar verdiler. İşte bu yüzden bar çıkışında bekleyip sarhoşlarla sohbet ettiler. Böylece beynin fazla çaba sarf etmeden otomatik halde düşündüğünü gözleyeceklerdi ve bu durumun katılımcıları siyasi muhafazakâr görüşe yaklaştıracağını düşündüler. Ayrıca araştırma ekibi insanları sağ eğilime çekmek için onların dikkatini dağıtmanın, zaman kısıtlaması altında cevap vermelerinin ve basitçe çok düşünmeden cevap vermelerini istemenin yeterli olduğunu fark ettiler. Lakin katılımcılardan daha de rin ve serbest düşünülmesi rica edildiğinde siyasi görüşleri aniden sol kanada yakın hale geliyordu. Benzer etkiler muhafazakâr ideolojinin 3 temel bileşeninde de gözlendi: Statüko yönünde tercih, hiyerarşinin kabulü ve bireysel sorumluluğa inanç. Bu üç fikir de doğal olarak öylesine insanın aklına geliverir, hiç çaba sarf etmeden, zahmetsizce düşünmüş oluruz. Ancak daha liberal görüşler ise bunun aksine kafa yormayı gerektirir. “İnsanların siyasi görüşleri ne olursa olsun, alkol insanları sağ görüşe yaklaştırıyor.” Aslında daha önce yapılmış pek çok araştırma da aynı sonucu işaret ediyor. Siyasi görüşlerimiz birçok farklı faktörden et kilenir; kişiliğimiz, yetiştirilme tarzımız ve eğitimimiz siyasi görüşlerimize etki eder. 1950’li yıllarda araştırmacılar faşizmin in sanlara niçin bu kadar çekici göründüğünü öğrenmek için çalışmalar yaptılar. Psikologlar sağ kanat ideolojilerinin belirsizliği sevmeyen ve karmaşık düşüncelerden hoşlanmayan yanımıza hitap ettiğini gördüler. Bu tabii ki muhafazakârların daha az zeki olduğu anlamına gelmiyor. IQ ve siyasi duruşun bağlantısı çok daha karmaşıktır. Açıkça söylemek gerekirse ortalamadan daha düşük IQ’ya sahip insanlar ekonomik çıkarlardan yoksun biçimde solcu olmaya eğilimliler. Ortalamanın üstünde IQ’ya sahip olan kişiler ise aynı sebeplerden ötürü sağcı olma eğilimindeler. En te pedeki yüzde 20’lik kısma gelindiğindeyse tekrar sol eğilimin arttığını görüyoruz. Ayrıca analitik düşünmeye olan antipati ve eğitim eksikliği statükoyu tercih etmekle yakından bağlantılı olarak bulundu. Öte yandan siyasi olarak liberal olan kişiler muhafazakâr akranlarına göre analitik düşünmeye daha yatkınlar. Bilimle uğraşmak da ilerici bakış açısını geliştiriyor. Bu durum sol görüşlerin sağ görüşlere göre daha karmaşık ve içgüdülere ters geldiği çıkarımını yapmamızı sağlıyor. İçgüdüsel muhafazakârlık İçgüdüsel olarak gelen muhafazakârlığımızın bizler için iyi ya da kötü olması elbette ki kişisel siyasi görüşlerimize bağlıdır. Ama dünya nüfusunun %85’inin kritik düşünme konusunda eğitimsiz olduğunu göz önünde bulundurursak statükonun neden kazandığını daha net söyleyebiliriz. Yine de ilerici değişimler zamanın akışı içerisinde kendiliğinde geliverir. Kaynak: https://www.newscientist.com/article/ mg23631560800effortlessthinkingwhywereallborntobestatusquofans/ C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle