23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 1 DAKİKADA INTERNETTE NELER OLUYOR n 862 bin dolarlık ealışveriş yapılıyor n Google’da 3.7 milyon arama yapılıyor n WhatsApp’ta 38 milyon mesaj gönderiliyor n Instagram’da 174 bin kişi resimlere bakıyor n Twitter’da 481 bin mesaj gönderiliyor n 973 bin kişi Facebook’a giriyor n YouTube’da 4.3 milyon video izleniyor n 18 milyon SMS mesajı gönderiliyor n 375 bin mobil uygulama indiriliyor n 187 milyon eposta gönderiliyor BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ TASARIM: İLKNUR FİLİZ bilim ve teknoloji Herkese Bilim Teknoloji Dergisi’nin katkılarıyla hazırlanmıştır. Cumartesi 29 Aralık 2018 2018’in en çok şüpheyle karşılanan bilim haberleri 2018 yılını çok önemli bilimsel gelişmelerle geride bırakıyoruz. Dijital asistanlar, laboratuvar ortamında üretilen et, yaşlılığı durdurmak için yapılan çalışmalar, vücudun içine yerleştirilen ilaç hücreleri, kuantum bilgisayarlar, aynı cinsten farelerin gen değişikliği ile yavrulatılması ve tabii hemen hemen yaşamın her noktasına giren yapay zekâ... Ama... Evet işin bir de ‘ama’sı var. Zira bazı bilimsel buluşlar, kanıtların çokluğu ve gördüğü genel kabul açısından şüpheye yer bırakmazken bazılarının geliştirilmeye ve kanıt çokluğuna ihtiyaç duyduğunu görüyoruz. İşte onlardan birkaçı: Yıldız ışığı, yıldız aydınlığı Radyo gözlemleri, evrendeki ilk yıldızların Büyük Patlamadan yaklaşık 180 milyon yıl sonra parıldadığını ortaya çıkardı. Avustralya’da masa büyüklüğündeki bir anten tarafından algılanan beklenmedik güçlü sinyaller, en erken pırıltılara işaret edip evrenin varoluşuyla ilgili yeni bir fenomen yaratabilir. Şüpheli süper iletken Hidrojen bakımından zengin yeni bir bileşik, süper iletkenlik sağlıyor olabilir. Konuyla ilgili yapılan iki deney, lantanhidrojen bileşiklerinin, Çok standart değil Antarktikaının üstündeki bir helyum balonundan sarkan ANITA detektörü, yeni subatomik parçacıkların varlığına işaret eden iki tuhaf sinyal saptadı. Bu tarz yüksek enerjili parçacıklar, eğer varsa, standart yapıyı, maddeyi oluşturan temel parçacıkları tanımlayan teoriyi alaşağı edebilir. Bazı fizikçiler, sinyallerin kozmik ışınlar gibi daha sıradan bir şeyden gelmiş olabileceği konusunda uyardılar. daha önce görülenden yüksek bir sıcaklıkta dirençsiz elektrik ilettiğini (süper iletkenlik olduğunu) gösteriyor. Araştırmacılar, bunun büyük bir gelişme olabileceğini söylüyor, ancak bileşiklerin manyetik alanlarının gerçek bir süper iletken gibi çalıştığı henüz kanıtlanmadı. Alzheimer yayılabilir mi? Yapılan iki çalışma, Alzheimer hastalığı ile herpes virüsü arasındaki bağlantıyı destekliyor. Bir grup araştırmacı, Alzheimer hastalığı olan kişilerde, sağlıklı insanlardan çok daha yüksek düzeyde viral DNA seviyeleri tespit etti. İkinci bir grup ise hastalığın bir özelliği olan beyindeki amiloidbeta plaklarının, herpes virüsü gibi patojenlere karşı koruyucu bir reaksiyonu olabileceğini söylüyor. Söz konusu bağlantının olup olmadığı belirsizliğini koruyor ve bilim insanları yine de Alzheimer’ın bulaşıcı olmadı Exomoon beklentileri Hubble Uzay Teleskobu, güneş sistemimizin dışındaki bilinen ilk Ay’a dair kanıtları destekliyor. Araştırmacılar temkinli ama iyimser. Daha önce Kepler Uzay Teleskopu tarafından gözlemlenen yıldız ışığındaki bir düşüş, 8000 ışık yılı uzaklıktaki Neptün boyutlu bir Ay’ın varlığını ortaya koymuştu. ğını vurguluyor. Kuşların solunumu 120 milyon yıllık kuş fosilinin göğüs boşluğundaki izler, modern kuşlarınkine benzer bir solunum sistemine ait beyaz benekleri andırıyor. Eğer öyleyse, Çin’de bulunan fosil, bir kuşa ait ciğerlerin korunan ilk örneği olabilir. Bazı paleontologlar, hassas akciğer dokusunun fosilleşmeye dayanmasının zor olduğu için bu bulguya ikna olmadılar. Morötesi ışınların önemi n Güneş ışığından nasıl D vitamini alınıyor? Düzgün bir kan kimyasına ve sağlıklı kemik dokusuna sahip olmak için, “kalsitriyol” de denilen aktive edilmiş D3 vitaminine ihtiyacımız var. Vitamini hap şeklinde alabiliriz, ancak aynı vitamini hem ucuza, hem de keyifli şekilde almak için güneş ışığına çıkmak da yeterli. Bu kavramın temelinde şu mekanizma yatıyor: Ciltteki bazı bileşimler, güneşten gelen morötesi ışınlar ile reaksiyona girerek D vitaminin öncüsü olan molekülleri üretir. Bu önvitamindeki iki karbon atomu, kendiliğinden düzen değiştirerek kemik yoğunlaştırıcı D3 vitaminini yaratır. Bu çok çabuk olan bir süreçtir. Güneşin altında kaldığınız birkaç dakika içinde vücut yeterli miktarda ışığı emerek günlük ihtiyacı olan vitamini üretir. Yeterli miktarda D vitamini almazsak çocuklarda raşitizm, yetişkinlerde ise yetişkin raşitizmi ortaya çıkar. Duyguları ifade etme yolu n İnsanların niçin kaşı vardır? Kaşlar sıcak havalarda ter damlalarının gözlere ulaşmasına engel olur. Yağmurda da benzer şekilde gözleri sudan korur. Dolayısıyla kaşlar ter ve yağmur damlalarına karşı şemsiye vazifesi görür. Kaşlar ayrıca duyguların dışavurumunda önemli bir rol oynar. Kaşların duruşu insanın yüzündeki ifadeyi belirginleştirir. Dolayısıyla bir insan, diğer insanlara nasıl bir ruh hali içinde bulunduğunu kaşlarının duruşuyla belli eder. Bir insanın dost mu yoksa düşman mı olduğunu kaşlarının duruşundan kolayca anlayabiliriz. Daha da önemlisi, kaşlar iki kişi konuşurken onaylama veya karşı çıkma ifadelerini de yansıtır. İlkel atalarımız karşılaştıkları diğer insanların iyi niyetli olup olmadıklarını güvenli bir mesafeden kaşlarının duruşuna bakarak anlarlardı. Dolayısıyla kaşlar yaşamsal bir öneme sahipti. Primatlar da, kaşlarının yardımıyla duygularını ifade etme yoluna giderler. Ancak insanlarda kaşlar çıplak cildin üzerinde yer aldığı için diğer primatlara göre daha belirgindir. Yeni bir araştırmaya göre bakteri kaynaklı zatürree kalbe, virüs kaynaklı zatürreeden daha çok zarar veriyor. Bakteri kaynaklı zatürree kalbe daha zararlı Yeni bir araştırma bakteri kaynaklı zatürreenin kalbe, virüs kaynaklı zatürreeden daha çok zarar verdiğine işaret ediyor. Söz konusu çalışma kapsamında araştırmacılar kendilerine bakteri kaynaklı zatürree tanısı konan hastalarda kalp krizi, inme, ya da ölüm çekincesinin virüs kaynaklı zatürree tanısı konanlara kıyasla daha yüksek olduğuna tanık oldular. Araştırmadan elde edilen bulgular ABD Kalp Birliği’nin her yıl düzenlediği bilimsel oturumlar kapsamında kamuya sunuldu. Akciğerlerdeki hava keseciklerinde meydana gelen yangıyla tanımlanan zatürree hastalığına hem bakteriler hem de virüsler yol açabiliyor. Bu son araştırmada ABD’nin Utah eyaletindeki bir hastanede 20072014 yılları arasında kendilerine zatürree tanısı konan yaklaşık 4800 hastayla ilgili veriler gözden geçirildi. Bu hastaların yaklaşık yüzde 80’ine bakteri kaynaklı zatürree tanısı konduğuna tanık olan araştırmacılar daha sonra bu hastaların tanıyı izleyen 90 günle ilgili verilerini inceleyip kimlerin kalp krizi ya da inme geçirdiğini, kimlerde kalp yetmezliği yaşandığını ve kimlerin yaşamlarını yitirdiğini not ettiler. Neden daha tehlikeli? Araştırmacılar bakteri kaynaklı zatürree tanısı konan hastaların yüzde 34’ünde bu 90 günlük süre içinde ciddi kalp rahatsızlıklarının ortaya çıktığını, buna karşılık virüs kaynaklı zatürree hastalarında bu oranın yüzde 26 olduğunu gördüler. Peki, bakteri kaynaklı zatürree kalp açısından neden daha büyük bir tehlike oluşturuyor? Araştırmayı yürüten Utah Intermountain Kalp Enstitüsü kalp ve damar hastalıkları uzmanlarından Dr. Joseph Brent Muhlestein’e göre, bakteri ve virüs kaynaklı zatürree arasındaki bu farklılık bir olasılıkla bakteri kaynaklı zatürreeninkalp hastalıkları açısından bir çekince oluşturan atardamarlarda yangılara çok daha yoğun biçimde yol açıyor olmasından kaynaklanıyor. Muhlestein, virüslerin hücrelere girip onlara zarar verdiklerine, oysa bakterilerin hücrelerin dışında kalıp kana zehirli maddeler saldıklarına dikkat çekiyor. Bu ikinci düzenek kanda çok daha yoğun yangılara neden oluyor ve bu da atardamar zarlarına zarar verebiliyor. Dahası, bakteri kaynaklı zatürreeler çoğu zaman yüksek ateşe, kandaki yangı ile ilgili değerlerin daha yüksek düzeylerde olmasına ve akyuvarların sayısında artışa neden olur. (Kandaki akyuvar sayısının yüksek olması bedenin bir enfeksiyonla savaşmakta olduğunun göstergesidir.) Ancak öyle olmakla birlikte, bakteri ve virüs kaynaklı zatürreelerin belirtileri çok da büyük farklılıklar göstermezve çoğu zaman uzman lar hastalığın bakteri kaynaklı olduğu sanısıyla hastalara antibiyotik vermeye başlarlar. Aşı ve yaşlılar Daha önceki araştırmalar grip aşısı olan ve zatürree belirtileri gösteren kişilerde bir sonraki yıl içinde kalp krizi geçirme olasılığının grip aşısı olmayanlara kıyasla daha düşük olduğunu ortaya koymaktaydı. Bu bulgudan yola çıkıldığında, Muhlesteingrip gibivirüs kaynaklı hastalıkların kalp ve damar sağlığı açısından bakteri kaynaklı enfeksiyonlara kıyasla çok daha ciddi bir çekince yaratabileceğini düşündü. Ne var ki, bu son araştırma sonuçları çok farklı bir durumu gözler önüne sermekteydi. Muhlestein, “Ne olursa olsun, hastalandığınızda bir hekime görünmeniz gerekir,” diyor. Nitekim, araştırma “virüs kaynaklı zatürreeye yakalanan kişilerde de kalple ilgili birtakım olumsuzlukların ortaya çıktığınaancak bu tür olumsuzluklara bakteri kaynaklı zatürreeye kıyasla daha az tanık olunduğuna işaret ediyor ve hastalığın virüs kaynaklı olduğunu düşünseler bile, doktorların yaşlı ve birtakım sağlık sorunları olan hastalara yine de antibiyotik vermelerini öneriyor. Bunun nedeni, söz konusu kişilerin bağışıklık sistemlerinin daha güçsüz olmasından ve buna bağlı olarak da zatürreeye dönüşebilecek bakteriyel enfeksiyonlara daha kolay yakalanabilmelerinden kaynaklanıyor. Rita Urgan, Kaynak: Live Science/ 11 Kasım 2018 Morfinin yerine geçecek molekül Bilim insanları morfin yerine ağrı kesici olarak kullanılabilecek bir molekül geliştirdi. Yeni molekülün, bin yıllardan bu yana kullanılan uyuşturucu ilaç gibi yan etkileri de yok. Nature dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, yeni madde ne nefes darlığına yol açıyor ne de bağımlılık veya kabızlık yapıyor. Bu yan etkileri nedeniyle morfin alımı riskli sayılıyor. Stanford Üniversitesi’nden Nobel Kimya Ödüllü (2012) araştırmacı Brian Kobilka bilgisayarda üç milyon maddeyi inceleyerek bunların arasındaki en iyi ağrı kesici birleşimlerini eledi. PZM21 olarak isimlendirilen molekül, beyinde ağrıları baskılayan bölgeyi etkinleştiriyor. Bu yapay madde morfine kıyasla daha uzun süre etkili. Morfin ve diğer ağrı kesicilere çabucak bağımlı olan fareler üzerinde gerçekleştirilen deneylerde yeni molekülün yan etkilere neden olmadığı görülmüş. Uzun süre etkili olan molekül nefes darlığını da ortadan kaldırıyor. Afyonun yan etkisi fazla Afyondan elde edilen morfin dört bin yıldan bu yana ağrı kesici olarak kullanılıyor ve modern tıptaki yerini de koruyor. Fakat riskli olduğu için bilim insanları on yıllardan bu yana özellikle de yan etkileri ortadan kaldıracak alternatifler üzerinde çalışıyordu. Son araştırmada ağrının baskılanmasıyla tetiklenen opioid reseptörlerine odaklanarak, reseptöre tutunan uygun molekülü buldular. Morfindeki gibi yan etkiler yapmaması için de molekülün beyindeki başka bir reseptöre tutunmaması gerekiyor. Bilim insanları yeni yöntemi “mükemmel ilaca doğru giden bir adım” olarak tanımlıyor. İlacın ilk önce insanlar üzerinde etkisinin ve tolere edilebilirliğinin öğrenilmesi gerekiyor. Kaynak: www.nature.com/nature/journal/ vaop/ncurrent/full/nature19112.html C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle