19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
OLAYLAR VE GÖRÜŞLER eposta: [email protected] Salı 6 Kasım 2018 2 TASARIM: ilknur filiz için imece çağrısı Bu kampanya; CUMOK’un (Cumhuriyet Okurları), Atatürk devrimlerine inanmış Atatürkçü Düşünce Derneği, kadın kuruluşları ve sivil toplum örgütlerinin çağrısıdır. Bu tüm halkımıza, “son kale”nin korunma sı için önemli, içten ve açık yürekli bir çağrıdır. Bu çağrıya Atatürkçü sivil toplum örgütleri, kuruluşlar destek vereceklerini Cumhuriyet Vakfı’na bildirmişlerdir. Vakıf senedimize göre, CUMOK’ların çağrısıyla başla yan kampanyayla bağış almaya vakfımız yetkilidir. Bağışlarınızı “26 Ekim26 Kasım 2018” tarihleri arasında bir ay süresince gazetemizden ve internet sitemizden duyurulan hesap numaralarına yatırabilirsiniz. l TL Iban numarası: TR67 0006 4000 0011 3980 0074 52 l USD Iban numarası: TR69 0006 4000 0021 3980 0112 91 l Euro Iban numarası: TR28 0006 4000 0021 3980 0118 35  l Bağışlarınızı IBAN he sapları dışında ayrıca Türkiye İş Bankası Şişli Ticari Şube, Şube Kodu: 1398 Hesap No: 7452 No’lu hesaba da yatırabilirsiniz. lCumhuriyet Vakfı’nın web sitesi www.cumhuriyetvakfi.org.tr adresi üzerinden de bağış yapabilirsiniz. 2023 Eğitim Vizyonu: Gerçek mi, hayal mi? Prof. Dr. Ali Ekber ŞAHİN Hacettepe Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Müdürü Eğitim sisteminde gerçek anlamda bir dönüşümün gerekliliğine ilişkin toplumun her kesiminde yüksek bir beklenti olduğunu söylemek yanlış olmaz. Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Ziya Selçuk’un 2023 Eğitim Vizyonu ile toplumun karşısına çıkması, paylaştığı vizyon belgesi ile beklentilere ilişkin farkındalığını ortaya koyması, üç yılda yapılacak olanları listelemesi ve bu şekilde kendisini hesap verebilir bir noktaya taşıması cesur ve önemli bir adım olarak değerlendirilmelidir. Her ne kadar akademik temelde hazırlanmaya çalışılmış olsa da 2023 Eğitim Vizyonu’nun siyasi kaygıları da içerdiği söylenebilir. Sayın Bakan’ın “yoğun bakımda olan bir eğitim sisteminin varlığına” ilişkin samimi bir tespiti bir taraftan karşımıza çıkarken, diğer taraftan açıklanan vizyonda 2002’den bu yana ulaşılan niceliksel sonuçları bir “başarı hikâyesi” olarak adlandırmak vizyonun “verilere dayalı kararlar” ilkesiyle çelişen bir durumdur. Yerli duruş 2023 Eğitim Vizyonu’nun “yerli” duruşu olan bir eğitim felsefesi ile şekillendiği söylemi de siyasi kaygılar taşımaktadır. “Bireyi beşerlikten insanlığa tekâmül ettiren ruh” 2023 Eğitim Vizyonu’nun eğitim felsefesi olarak belirtilmektedir. “Yerli” duruşu olan bir eğitim felsefesi ile şekillendiği ifade edilse de gerek Sayın Bakan’ın “Sözün Önü”ndeki vurguları, gerekse 2023 Eğitim Vizyonu Felsefesi bölümündeki ifadeler Eğitim Vizyonu’nun eğitim felsefesinin Pragmatizme dayalı İlerlemecilik ve Yeniden Kurmacılık eğitim felsefeleri olduğunu göstermektedir. Ödül ve cezaya göre işleyen, ezbere dayanan, öğrencilerin satır düzeninde oturtulduğu, derslerin sınıf içine hapsedildiği, sınavların kâğıtkalemden başka bir şey gerektirmeden yapıldığı, öğrencinin pasif, öğretmenlerin ve diğer tüm yetişkinlerin aktif olduğu bir eğitim felsefesidir Esasicilik. Hiç yabancı gelmedi değil Eğitim vizyonuna uygun politikalar ve faaliyetler belirlenmediği ve uygulanmadığı sürece 2023 Eğitim Vizyonu sadece bir hayaldir. mi? 2023 Eğitim Vizyonu Felsefesi ne diyor: “Her eğitim sistemi içinden çıktığı toplumun bir aynasıdır.” 2023 Eğitim Vizyonu’nun “eğitimde nitelik devrimini gerçekleştirmek” olarak açıklanması vizyoner bir yaklaşım olarak değerlendirilmelidir. Çünkü iyi bir vizyon ifadesinin, Bakanlığın uzun vadede ulaşmak istediği yeri ve durumu, ilerlemek istediği yönü, başarmak istediklerini gösteren canlı ve güçlü ifade olması beklenir. “Nitelik devrimi” bu anlamda ilham veren, canlı ve güçlü bir ifade olarak değerlendirilebilir. Vizyon ifadesi kadar önemli olan bir diğer nokta ise vizyonumuzu gerçekleştirecek politikalar ve faaliyetlerdir. Bir Japon atasözü der ki “Faaliyet içermeyen vizyon bir hayaldir. Vizyonsuz bir faaliyet ise bir kâbustur.” 2023 Eğitim Vizyonu’nun ana aktörünün öğretmen olduğu açıktır. “Öğretmen yetiştiren programların özgün bir yapılanmayla uygulama ağırlıklı düzenlenmesi” vizyonun öncelikli hedefleri arasında yer alıyor. Oysa ki vizyon belgesini hazırlayan ekibin, 2018 yılı içinde eğitim fakültelerinin öğretmen yetiştiren 25 programının YÖK tarafından yeniden yapılandırıldığını ve üniversitelerden gelen eleştirilere rağmen uygulamanın he men başlatıldığını bilmemeleri mümkün değil. Henüz uygulamaya konulmuş bir çalışmayı dikkate almadan öğretmen yetiştirme programlarının tek tipleştirilmesini amaçlayan benzer bir çalışmanın gündeme taşınması üniversite özerkliği açısından kabul edilemez bir yaklaşımdır. Pedagojik formasyon 2023 Eğitim Vizyonu’nda hizmet öncesinde öğretmen eğitimine ilişkin yer verilen bir diğer konu da sertifikaya dayalı pedagojik formasyon uygulamasıdır. Bu uygulama yıllardır öğretmenliğin meslekleşmesini ve eğitimin niteliğini olumsuz yönde etkileyen bir uygulama olup vizyonda bu uygulamanın kaldırılacağının belirtilmesi yerinde bir karardır. Bu uygulama yerine lisansüstü düzeyde, büyük bir olasılıkla uzaktan öğretim yoluyla verilecek “Öğretmenlik Mesleği Uzmanlık Programı” açılması önerisi ise problemi daha da derinleştirecektir. Meslek diploması vermek lisansüstü eğitimin evrensel yapısına ve amaçlarına uygun değildir. Öğretmenlik mesleği için diplomanın alınacağı yer eğitim fakültelerinin öğretmenlik programlarıdır. Sınav baskısının okullar arasında eşitsizliğin oluşmasında güçlü bir etkisi olduğu söylenebilir. Sınavla öğ renci alan okulların kademeli olarak azaltılacak olması 2023 Eğitim Vizyonu’nun içerdiği az sayıda eğitim politikasından biri olarak değerlendirilebilir. Eğitim sistemimizdeki bütün sınavların; amacı, içeriği, soru tiplerine bağlı yapısı ve sağlayacağı yarar bakımından yeniden düzenlenecek olması; akıl yürütme, eleştirel düşünme, yorumlama, tahmin etme ve benzeri zihinsel becerilerin sınanmalarının öne çıkarılması, eğitimde nitelik devrimine katkısı olan bir yaklaşım olarak değerlendirilebilir. Uluslararası öğrenci değerlendirmelerinde (PISA, TIMSS vb.) de öğrencilerin becerileri benzer yaklaşımlarla ölçülüp değerlendirilmektedir. Öğrenci başarısını izleme 2023 Eğitim Vizyonu’ndaki eğitim politikası niteliğindeki bir diğer hedef ise yeterlik temelli değerlendirme sisteminin kurulması ve bu kapsamda erken çocukluktan lise mezuniyetine kadar öğrenci gelişimini izleme hedefidir. Bu amaçla Milli Eğitim Bakanlığı tarafından notlandırma olmaksızın, yeterlik temelli “Öğrenci Başarısını İzleme Araştırması” yapılması planlanmaktadır. “Notlandırma” olmaksızın yapılacak bir araştırmanın “Öğrenci Gelişimini İzleme Araştırması” olarak adlandırılması daha uygundur. 5 yaşın, erken çocukluk eğitiminde zorunlu eğitim kapsamına alınacak olması bir eğitim politikası olarak nitelik devrimine katkısı olacak bir yaklaşımdır. Erken çocukluk eğitiminde bu yaş grubunun bulunduğu sınıflar “ilkokul birinci sınıfa hazırlık sınıfı” olarak değerlendirilmeli, hazırbulunuşluk düzeyleri birinci sınıf için yeterli bulunan öğrencilerin ilkokula geçişi sağlanmalıdır. Genel olarak 2023 Eğitim Vizyonu, bir dizi iyileştirme yaklaşımını içeren destekleyici bir belge olarak değerlendirilebilir. Ancak, eğitimde nitelik devrimini gerçekleştirebilecek güçlü eğitim politikalarını ve bunların gerektirdiği faaliyetleri içerdiğini söylemek oldukça güçtür. Vizyona uygun politikalar ve faaliyetler belirlenmediği ve uygulanmadığı sürece 2023 Eğitim Vizyonu sadece bir hayaldir. İstanbul Havalimanı nedir ne değildir? ŞEVKET ÇORBACIOĞLU Teknopolitikalar Platformu Başlığı sorularla yanıtlayacağım: n 22 milyar Avro gibi rekor ihale bedelli bu işi kime verildi? Yap işlet devret sistemi ile, İstanbul Havalimanı, yani İstanbul Grand Airport (İGA) yatırımcılarının oluşturduğu; Cengiz, Mapa, Limak, Kolin, Kalyon Ortak Girişim Grubu’na (OGG)’na verilmiştir. Vesselam kısa kelam; yandaş sermayeye.. n İstanbul Havalimanı’nın Kapasitesi ne olacak? 150 milyon yolcu taşıma kapasiteli olacakmış. Peki Gerekli miydi? Külliyen gereksizdi? n Atatürk Havalimanı genişletilerek aynı yolcu kapasitesi yakalanabilir miydi? Siyasi rant için Daniskası yakalanırdı! Biliyorsunuz; Atatürk Havalimanı genişletme çalışmaları kapsamında yapılan ek terminal ile kapasite, 2016’da 80 milyona çıkarıldı. Eğer var olan alana 2 pist daha eklenseydi kapasite 150 milyonu aşardı. n İyi de bu olası yapım kolaylığı varken, aynı bölgede doğayı ve do ğanı yok eden, 3. Köprü, İstanbul Havalimanı  ve de Kanal İstanbul neden yapılıyor, yapılmak isteniyor ve de neye referanstırlar? Ekonomik ve siyasi rant için yapılıyorlar?  3 projede kesinlikle bu bölgede siyasi erkin ve yandaşlarının kapattıkları arsalara referanstır. n Nasıl mı? Önce arsalar kapatıldı, ardından projeler gündeme getirildi ve 1 liraya aldıkları toprakların metre karesini bin liraya çıkardılar. n İstanbul Havalimanı devreye girdikten sonra Atatürk Havalimanı kapatılacak mı? Elbet kapatılacak? Sözde Millet Bahçesi yapılacakmış. Kesin yalan, bu alan OGG ve benzer yandaşlara peşkeş çekilecek! Bu yatırım devlete ve ulusumuza ne getirecek? Devlete ve ülkemin vergi kamikazeleri ulusumuz bireylerine yük getirecek! n Devlete nasıl yük getirecek? Kocaman yük getirecek. Şöyle ki; OGG’ciler İstanbul Havalimanı’nı yapmak için uluslararası finans kuruluşlarından kredi alacakaldı, devlet kefil olacakoldu, OGG bunu ödemeyecek ve de borcu devlet üstlenecek. Bu ara, OGG yaptığı İstanbul Havalimanı’nı kendi işletecek, zarar ederse otoyol ve köprülerdeki gibi devlet sübvanse edecek ve devlet adeta OGG ve OGG’ye yandan kaynak olan siyasi erk ve yandaşların finans kaynağı haline gelecek ve bitirilecek. n Ülke kalkınır mı, dahası devlet büyür mü? Devlet asla büyümeyecek, ülke asla kalkınmayacak!! Çünkü ülke kalkınması devleti büyütür,  dolayısıyla de büyüyen devletin halkı da büyür, yıllık geliri artar ve de halkın esnafı ve çalışanının cebine para girer. Aksine OGG ve etrafındaki asalakların cebine para girdi ve giriyor. Yani onlar büyür. Siyasi erk de yoksul halkın cebinde olmayan TL ile ve Cebi para dolu asalakların cebindeki TL’lelerini toplar ikiye böler ve işte benim ülkem insanının yıllık gelir ortalaması diye cahiller cemaatine yutturur.. n İstanbul Havalimani doğayı ve doğanı nasıl yok edecek? İstanbul Havalimanı, 3. Köprü güzergâhı olan Sarıyer, Eyüp, Arnavutköy ve İstanbul’un nefes alma odağı kuzey ormanlarına konuşlandırılıyor.  Özellikle Arnavutköy ve mahallelerini örseleyecek. Çünkü bu çevrede inşa edilecek Yeni Şehir ile Arnavutköy Tayakadın mahallesi tümden yok ediliyor. Yok etme sürecine önce 3. Köprü ile başlandı, İstanbul Havalimanı ile devam etti, Kanal İstanbul ile sonlandırılacak. Ve de süreci işleten siyasi ve ekonomik rant örgütü iş makineleri ve hafriyat kamyonları ile Kuzey Ormanlarının belli kesiminde kesilmedik tek bir ağaç, kurutulmadık tek bir su havzası, yani su birikintisi bırakmayacak. İnsanın,  kuşun, kurdun, böceğin, çiçeğin yaşam alanları yerlebir ediliyor, edilecek. Nedense duyarlı meslek odaları dışında  halktan en ufak bir direniş gösterilmiyor ve yeşil, yerini önce toprak rengine, sonra gri betona  ve ardından siyah asfalta yerini bırakıyor. Doğayı yok etmek İşte bunun adı doğayı ve doğanı yok etmektir.. Ve bu yok edişi, var oluşumuz olan 29 Ekim’in önüne geçirerek ekonomik rantlarını siyasi rantla tümlüyorlar. Dahası, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün; “Türk milletinin karakterine ve âdetlerine en uygun olan idare, Cumhuriyet idaresidir. Cumhuriyet, yüksek ahlaki değer ve niteliklere dayanan bir idaredir. Cumhuriyet fazilettir” dediği Cumhuriyet’i, ideolojik karakterlerine karşı görüyorlar ve yok sayıyorlar, Cumhuriyet  kutlamalarını Ankara’da yapmayarak! Bu iktidar doktorları neden sevmiyor? Bu iktidar, kendisinden ve kendisine kayıtsız koşulsuz boyun eğenlerden başka kimseyi sevmiyor. Profesyonel meslek ahlaklarına sahip çıkan, bu yüzden de iktidarın dayattığı yalan yanlış kurallara boyun eğmeyen meslek mensuplarından, özellikle hoşlanmıyor: Çünkü doktorlar, avukatlar, mühendisler hem kendi meslek ahlâkları olduğu için iktidarın yanlış uygulama ve baskılarına karşı direniyorlar, hem de iktidara dalkavukluk yapmadan uyguladıkları mesleklerindeki başarılarıyla, yaşamlarını siyasete bağımlı olmadan sürdürebiliyorlar. HHH Bu iktidar, profesyonel meslek mensuplarının meslekî ahlâk ve uygulamalarını geliştirmek için onlara eğitim veren ve onları denetleyen Sivil Tolum Kuruluşlarını da bırakın sevmeyi, adeta kendisine düşmanmış gibi görüyor. Toplumun refah ve uygarlık düzeyinin yükselmesinde çok önemli işlevler yüklenen Türkiye Barolar Birliği, Türk Tabipleri Birliği, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği gibi Sivil Toplum Kuruluşları, bu iktidar tarafından sürekli suçlanıyor, engelleniyor, baskı altına alınmaya ve yetkileri daraltılmaya çalışılıyor. HHH İktidarın yeterince güdümleyemediği Sivil Toplum Kuruluşlarının, STK’ların başında gelen Türk Tabipleri Birliği’ne ve doktorlara karşı olan düşmanca tutumu, “Sağlık çalışanlarına şiddetin önlenmesine yönelik” diye pazarlanmaya çalışılan 44 maddelik son “Torba Yasa” ile iyice belirginleşti. Torba yasa teklifi ile olağanüstü hal döneminde “kamudan ihraç” edilmiş olan hekimler ile diş hekimlerinin özel sektörde çalışmaları da sınırlandırılıyor ve neredeyse olanaksızlaştırılıyor. Güvenlik soruşturmalarının olumsuz gelmesi nedeniyle zorunlu hizmet yapamayan doktorların, zorunlu hizmet süreleri boyunca herhangi bir yerde çalışmaları yasaklanıyor. HHH Teklif ile Türk Tabipleri Birliği, TTB, Diş Hekimleri Birliği, DHB ve Türk Eczacılar Birliği, TEB’in bazı yetkileri de bu kuruluşlardan alınıyor. Buna göre birden fazla kurumda çalışmak için TTB’den ve DHB’den izin almak zorunluluğu kaldırılıyor. Aynı şekilde piyasada bulunmayan ilaçların ithalinde, TEB’in yanı sıra Sağlık Bakanlığı’nın izin vereceği kurum ve kuruluşlar ile SGK’ya da yetki veriliyor. HHH “Hekimlere ve sağlık çalışanlarına saldırı bu kez ‘Sağlıkla İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’ ile Hükümet’ten geldi” diyen Türk Tabipleri Birliği, bu yasa tasarısına karşı direniş kararı aldığını bir bildiri ile açıkladı ve buna karşı doktorların nöbet eylemlerini başlattı. HHH 12 Eylül 2010 ve 16 Nisan 2017 halkoylamalarıyla delik deşik edilmiş olan bugünkü “Ucube Anayasa” bile, meslek örgütlerini temsil eden Sivil Toplum Kuruluşlarının haklarını ve görevlerini 135’inci madde ile koruyor. TBB BAŞTA OLMAK KAYDI İLE BÜTÜN MESLEK ÖRGÜTLERİNİ DESTEKLEMEK, VATANDAŞLARIN KENDİLERİNE YAPILAN HİZMETLERE SAHİP ÇIKTIKLARI ANLAMINI TAŞIR. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle