19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 14 Kasım 2018 haber 12 ‘İlahi mi, milli mi?’ 1871: Fransızlarla Almanlar arasında tarih boyunca ya ni ilan etmişlerdi. Bunun törenini de Fransa’nın ünlü Var şanan savaşlardan biri 1871 yılındaydı. O savaşı Alman sailles Sarayı’nda yapmışlardı. Bu, Fransızların, gururları lar kazanmıştı. Paris’i işgal altına almışlardı. Ve o vesiley na indirilen bir darbe olmuştu. Resimler o olayları anlatı le, tüm dünyaya seslenen bir açıklama yapmışlardı. O za yor. Biri Alman askerlerinin Paris’i işgalini, öteki Versail mana kadar bir kısmı prenslikler halinde ayrı ayrı yöne Vagondatilen Almanların birleşip bir imparatorluk haline geldiği les Sarayı’nda o zamanki Alman Şanşölyesi Bismark’ın da bulunduğu töreni gösteriyor. rövanşizm9 Fransa ve Almanya’nın katıldığı iki büyük savaşın mütareke görüşmeleri aynı vagonda, ancak ayrı şartlarda gerçekleşmişti. MİYASE İLKNUR: Dünkü söyleşimiz, Birinci Dünya Savaşı’nın bitişinin 100’üncü yıldönümü dolayısıyla Paris’te yapılan törenler üzerineydi. 100 yıl önceki 11 Kasım 1918 günündeki Paris’te, o savaşın galipleri ile mağlupları arasında, mütareke imzalanmıştı. İmza işlemi, galip Fransa’nın askeri heyetinin daveti üzerine Alman sivil heyetiyle yapılmıştı. Ama bunun yeri ilginçti. O işlem, Paris yakınlarında Compiegne’deki tren istasyonunun hizmet dışı raylarına çekilmiş bir eski vagonda yapılmıştı. Bunun bir öyküsü vardı. Onu da konuşmuştuk. Fakat sayfadaki yerimize öykünün tümünü ve fotoğraflarını sığdıramamıştık. Bugün onu fotoğraflarıyla birlikte tamamlıyoruz. *** l 1) 11 KASIM 1918. Dört yıl süren savaşın sonunda Almanların yenilgilerini kabul etmeleri üzerine, Fransızların “imza yeri” olarak belirledikleri tren vagonu. Ve vagon içindeki durum... Bu, Fransızların 1871 yılındaki yenilgilerinden sonra Almanların Paris’te yaptıklarının rövanşıydı. Bu resimleri dün de yayımlamıştık. Ama o resimlerin de bir rövanşı vardı ki, ona değinmemiştik. Bu diziye onu da ekleyelim. *** l 2) 1940. İkinci Dünya Savaşı’nın ikinci yılında Almanlar Fransızları yenilgiye uğratarak Fransayı işgale başlamışlardı. Fransız hükümeti teslim olmaya razı olunca da mütarekenin imzalandığı yer olarak, onlar da Compiegne’deki tren istasyonunu seçtiler. İmza vagonu olarak da 1918’de kendilerinin davet edildiği o vagonu buldular. O vagon, Fransızlar tarafından, 1918 galibiyetinin sembolü olarak bir müzeye konulmuştu. Onu müzeden Compiegne’deki istasyona getirdiler. İçini 1918’dekine benzer şekilde dekore ettiler. Ve yenilgilerini tescil eden anlaşmayı imzalayacak Fransız heyetini oraya davet ettiler. Rövanşlarını böyle aldılar. Ama Fransa’daki Alman işgali, ancak 4 yıl kadar sürdü. 1945’in Mayıs’ında, Almanlar Fransa’dan çoktan ayrılmak zorunda kalmışlardı. Fransızlar bu defa yeni bir rövanş gösterisi yapmaya teşebbüs etmediler. O vagona gelince. Onu 1940 yılındaki son kullanışından sonra Almanlar kendi ülkelerine götürmüşler, oradaki bir müzeye koymuşlardı. 1945’te Almanya’nın teslim olmasından kısa bir süre önce, savaş galiplerinin eline geçip alay konusu yapılmasın diye bir SS birliği tarafından imha edilmişti. *** l 3) 2018. Gün 11 Kasım. Fransa’nın Cumhurbaşkanı ile Almanya’nın Başbakanı, bu defa bir aradaydılar. Temsil ettikleri devletler arasında artık, “rövanş” konusu olabilecek sorunlar kalmamıştı. İki ülke de artık, Avrupa Birliği üyesi olarak karşılaştıkları güçlükleri barış ve dostluk içinde aşmaya çabalıyorlardı. Darısı, aralarında eskiden kalma kavga nedenleri olan tüm devletlerin ve halkların başına... Her şeyin başladğı vagon 1 2 Not: Dünkü yazıda 1918 Kasım’ındaki mütareke görüşmeleriyle ilgili tarihlerin yazıldığı satırlardan birinde Kasım yerine Temmuz yazılmıştır. Düzeltir, özür dileriz. 3 16Haziran 1950 günü Meclis’te, CHP’nin uzun ve tartışmalı grup toplantısında Bu memlekette millî devlet ve millî şuur politikası, Cumhuriyet’le kurulmuş ve CHP bu alınan kararın özeti: Grup sözcülüğüne seçilen politikayı takip etmiştir. Bu politika icabı ola ve o günkü Meclis’te ezan konusundaki parti rak ezan meselesi de, bir dil meselesi, millî şu görüşünü açıklayacak olan Trabzon milletveki ur meselesi telakki edilmiştir. li Cemal Reşit Eyüboğlu’dan beklenen şuydu: Millî devlet politikası, mümkün olan her yer Sözcü, ezanın Türkçe okunması kararının ne de Türkçe’nin kullanılmasını emreder. Türk va denini Türkçeye verilen önemin sonucu oldu tanında ibadete çağırmanın da öz dilimizle ol ğunu belirtecekti. Ama konuyu milletin takdiri masını bu bakımdan daima tercih ettik. ne emanet edeceğini bildirerek, CHP’nin tasa Türkçe ezan, Arapça ezan mevzuu üzerin rıya karşı çıkmayacağını açıkça söyleyecekti. de bir politika münakaşası açmaya taraftar Meclis toplantısı öğleden sonraydı. CHP’liler değiliz. Millî şuurun bu konuyu, kendiliğinden kendi kapalı toplantılarda ezan konusunu tar halledeceğine güvenerek Arapça ezan me tışırlarken, iktidar partisi grubunun yöneticile selesinin ceza konusu olmaktan çıkarılması ri de bir taktik hazırlığı içindeydiler. na aleyhtar olmayacağız. (Sağdan soldan al CHP’yi karşıt gösterme planı kışlar). Tutanaklara da geçtiği gibi, konuşmayı kür “Taktik”in amacı, ezanın Arapça okun süden bakışla sağ sıralarda oturan CHP’liler masının önlenmesinin CHP’nin işi oldu gibi, sol sıralarda oturan DP’liler de alkışla ğu, CHP’lilerin bu mışlardı. gün de aynı kanıda ol Karşı taraftan konuşan bazı hatipler, duğu algısını pekiş CHP’lilerin damarına basacak sözler söy tirmekti. CHP’yi “din lemekten geri kalmıyordu ama, CHP’liler karşıtı”ymış gibi gös “tahrik”e gelmemeye dikkat ediyorlardı. terme politikasının ge Sinan Tekelioğlu, “Atatürk sağ olsaydı” diye reğini yerine getir bir varsayım yaparak dedi ki: mekti. “Şayet Atatürk sağ olsaydı hiç şüphe yok ki, Bunun için şöyle bir o da bu büyük Meclis’in düşündüğü gibi düşü plan yapmışlardı: necek, o da elimizdeki Allah kanununun Türk Meclis toplantıların çeyle tercümesine imkân olmadığını, din ule da, milletvekillerinin konuşma sırası, genel ku malarının vermiş olduğu karara göre anlaya ral olarak, söz istemelerinin sırasına göre olu cak ve ezanı din diliyle okutacaktı.” şurdu. Fakat bunun bir istisnası vardı: Özellik Tekelioğlu, Atatürk hakkındaki bu varsa le tartışmalı konularda hatiplerin seslerinin iyi yımını, rahmetliden vekâlet yetkisi almış gi anlaşılması için, söz alma sırası yerine, gün bi kesin bir dille ilan ettikten sonra, Adnan demdeki önerinin lehinde ve aleyhinde olan Menderes’ten de söz etti. Ve onu “dine sarıl ları iki ayrı grup gibi görmek ve onlara yeni bir ması” ve “komünizme karşı tedbir alması” do sıralama uygulamaktı. “Bir lehte, bir aleyhte” layısıyla hararetle kutladı: veya “iki lehte, iki aleyhte” gibi. “Türk milletinin büyük umdesi olan dine sa Bunun belki konunun daha iyi anlaşılması rılmak esası(yla) komünizme karşı olan kale na faydası olabilirdi ama şöyle bir sorun vardı: yi Adnan Menderes mutlak olarak kurmuştur. Bazı milletvekilleri gündeme gelen kararın ve Kendilerini tebrik ederim.” ya teklifin bir bölümünü beğenip bir bölümünü beğenmemeleri halinde ne olacaktı? Gerçi, içtüzükte bunun şöyle bir çaresi bulunmuştu: ‘Arapça, Allah’ın iradesidir’ “Lehte” ve “aleyhte” konuşanların iki buna ek olarak, bir de kararın veya teklifin “hakkında” konuşacaklar” diye üçüncü bir grup oluşturulabilirdi. Ama o durumda da sen “hakkında konuşacağım” diye söz aldın ama “lehinde (veya aleyhte) konuştun. Başkalarının söz hakkını kullandın” tartışması çıkardı. Ama o konuda sorun yoktu. İktidar partisi milletvekilleri arasında o taktiği uygulayanların derdi, makul bir sıralama yapmak değildi. CHP’nin sözcüsünü güç durumda bırakmaktı. Meclis oturumu açılınca hemen o taktiği yürürlüğe koydular. Toplantıyı yöneten Meclis Başkanvekili’ne bir önerge verdiler. Dediler ki: “Söz alanların konuşma sıraları, iki lehte iki aleyhte olarak belirlensin ki, karşılıklı görüşleri arka arkaya izleme imkânını bulalım.” İçtüzüğe göre, böyle bir usul konulması halinde, konuşma sırasına giren hatipler, söz talepleriyle birlikte, lehte mi, aleyhte mi konuşacaklarını önceden bildirmek durumundaydılar. DP’li önerge sahibi, böylece CHP’nin ‘Arapca ezan’ın ‘aleyhinde’ olduğunun kendi beyanıyla saptanmasını istiyordu. Oysa, belirttik, CHP’nin bu konudaki görüşü tek kelimeyle ifade edilecek gibi değildi. ayrı gru Yeni vekillerden tıp doktoru Talat Vasfi Öz de söz aldı. Ezanın o güne kadar Türkçe okutulmasını “tecavüz” ve “kanunsuzluk” olarak niteledi. Eza nın Arapça okunmaması halinde kı lınacak namazın geçerli olmadığını söyleyen din adamlarından söz et ti. O da Menderes’i kutladı. Demok rat Parti’nin iktidara gelişini “iradei ilahiye” (Allah’ın iradesi) olarak ta Cemal Reşit Eyüboğlu nımladı. CHP’liler buna itiraz ettiler. Yer lerinden “İradei ilahiye değil, iradei milliye (milli irade)” diye bağırdılar. Fakat Öz o deyimi kullanmakta ısrar etti. Dedi ki: “İradei milliye olduğu kadar iradei ilahiyedir. (Bunu) kabul etmeyen ler iştirak etmeyebilirler. Bunu ibret le ve hayretle mütalaa etmek lazım dır. (Ayrıca) ... ezana taalluk eden Sinan Tekelioğlu müdahalenin kaldırılması Ramazanı mızın arifesi olan mübarek bir cuma gününe tesadüf ediyor. Buna da bil hassa işaret etmek isterim.” Bu doğruydu. Başbakan Mende res, görüşmelerden önce yaptığı kı sa konuşmada, tasarının öncelikle ve hızla çıkarılmasını istemişti ama, bu isteğinin nedeninin tutanakla ra kendi ifadesiyle geçmesini iste Fuat Hulusi Demirelli memişti. Gerçi bunu herkes biliyordu. Fakat başbakan olarak, “Arap ça ezan” gibi dinî bir konunun üstü ne bir de “Ramazan gerekçesi”ni eklememişti. Tarihi oturumda o anlar “Mübarek cuma günü”nden de söz etmemişti. Niçin? Acaba, “Artık bu kadarı fazla kaçar...” CHP grubunun o ‘en zor gün’deki sözcü diye düşündüğü için mi? sü Cemal Reşit Eyüboğlu’nun mesleği maliye Olabilir. Çünkü, Meclis kürsüsünden “hü cilikti. Maliye Bakanlığı’nda genel müdürken, kümet adına” yapılan din konularındaki ko 1950’de Trabzon’dan aday olup seçilmişti. Bu, nuşmaların geleneksel sınırları henüz o ka kürsüdeki ilk deneyimi olacaktı. Bu açmazın dar genişlememişti. Öz, yaptığı konuşmay içinden nasıl çıkacağını düşünüyordu. la, Menderes’in eksik bıraktığını tamamla Başkan söz isteyenlere sırayla sormaya baş mış oluyordu. ladı. En önce davranan Sinan Tekelioğlu’ydu. Öz’ün konuşmasına, CHP sıralarından ol CHP iktidarının kıdemli bir milletvekiliyken duğu gibi, DP sıralarından da tepki göste son dönemde partisinden istifa eden ve ‘ba renler oldu. Sözlerini “Türk vatandaşları, Bü ğımsız’ sıfatını taşımakla birlikte karşı tarafın yük Meclis’in bu mübarek günde ittihaz etti en militanlarından biri haline gelen bir ‘Seyhan ği kararı vicdanlarından aldıkları sesle, göz milletvekili’ydi. Başkan sordu: yaşlarıyla ve şükranla kaydetmektedirler” “Lehte mi, aleyhte mi?” diyerek tamamladı. Tekelioğlu, “Bu da sorulur mu?” der gibi yapmacık bir hayret ifadesiyle: Arapça Ezan’ın kabulü “Lehte” dedi, “aleyhte olur mu?..” Yani: Ezanın Arapça okunmasına hiç karşı çıkılır mı? Başkan, söz için el kaldıranlardan CHP’li Eyüboğlu’na döndü. Eyüboğlu sadece: Bunun böyle devam edip gitmesi ise, hükümetin işine gelmiyordu. Arapça ezanın serbest bırakılması, DP’ye beklediği faydayı zaten sağlayacaktı. Bir gün sonrasından itibaren ezan artık her camide Arapça okunacaktı. Gerçi çı “Grup namına söz istiyorum” dedi. karılan kanun, ezanın Arapça “okunması”nı “Lehte” veya “aleyhte” demedi. değil, “okunabilmesi”ni öngörüyordu. İsteyen Başkan (Meclis Başkanvekili Fuat Hulu Türkçe okumaya devam edebilirdi. si Demirelli) “nasıl olsa öyledir” hesabıyla, Ama besbelli ki, kısa bir süre sonra, eza Eyüboğlu’nun konuşmasının rengini kendi ta nı Türkçe okumaya devam eden kimse kalma yin edip tutanağa öyle geçirdi. yacaktı. Türkiye’de demokrasiye geçildikten “Söz isteyenleri okuyorum: Cemal Reşit sonra öyle bir hava oluşturulmuştu ki, Arapça Eyüboğlu, Cumhuriyet Halk Partisi grubu adına ve aleyhte...” Cemal Reşit Eyüboğlu hızla yerinden kalktı. Düzeltti: “Hakkında” dedi. Yani, ne lehteyim, ne de aleyhteyim. Konu “hakkında” konuşacağım. Cemal Reşit Eyüboğlu, başkanın tutanağa geçirdiği “aleyhte” sözünü gene tutanağa geçirerek o şekilde düzeltmiş oldu. Sıra ona gelince de, tasarı “hakkında”ki konuşmasını yaptı. Konuşma kısaydı. Tutanaklardaki tam metni şuydu: ezan varken Türkçe ezana sahip çıkmaya, artık hiçbir din adamı cesaret edemezdi. Bu büyük “ezan zaferi”nin getirisi, her durumda, başta Adnan Menderes olmak üzere Demokrat Parti’ye ait olacaktı. Bu düşünceler, Meclis’teki görüşmelerin artık bitirilmesi ve kanunun bir an önce onaylanıp kabul edilmesi gereğini akla getirdi. Bir yeterlik önergesi verildi. Gerekçesi ilginçti. Özetle, şöyleydi: “Tasarı aleyhinde konuşan yoktur. Herkes lehinde konuştuğuna göre durum açıklığa kavuşmuştur. Öyleyse görüşmeler yeterlidir.” Önerge kabul edildi. Gerekli oylamalar ya CEMAL REŞİT EYÜBOĞLU (Trabzon) Sayın pıldı ve Arapça ezan okunması serbest bı arkadaşlar, rakıldı. Türk Ceza Kanunu’nun 526’ncı maddesin Bu, Türkçe ezan okunmasının 18 yılllık den, ezana taalluk eden ceza hükmünün kaldı uygulamadan sonra tarihe karışması de rılması maksadıyle hükümetin bugün huzuru mek olacaktı. nuza getirdiği kanun tasarısı hakkındaki CHP Meclis Grubu’nun görüşünü arz ediyorum. Gelecek bölümde 2. dünya savaşında türkiye’nin konumlanmasını ele alacağız C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle