15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 7 Ekim 2018 EDİTÖR: MÜNEVVER OSKAY / ELİF TOKBAY TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Yine tarih yazdılar haber 9 IOC Kadın ve Spor Dünya Ödülü, Türkiye’den ilk kez Eczacıbaşı’nın oldu Birçok ilke imza atan Eczacıbaşı Spor Kulübü, kadının hak ettiği değeri görmediği Türkiye coğrafyasında, binlerce genç kıza vo leybol oynama imkânı sunması, kadın ların spordaki varlığı nı artırmaya yönelik ça lışmaları ve kadın vo leybolundaki yatırımları nedeniyle, Uluslararası ARİF KIZILYALIN Olimpiyat Komitesi’nin (IOC) “Dünya Ödülü”ne layık görüldü. Kadın ve spor alanında dünyanın en prestijlisi olan ve IOC tarafından 18 yıldır veri len ödül ilk kez Türkiye’ye gelirken bi rincilik heykelini kulüp başkanı ve Ec zacıbaşı topluluğunun yöneticisi Faruk Eczacıbaşı aldı. Önce kadınlar... Buenos Aires’teki törenden İstanbul’daki gazetecilerle Skype üzerinden bağlanan Eczacıbaşı, Cumhuriyet’in konuyla ilgili sorusunu yanıtlarken “Kızlarımızın, kadınlarımızın voleybol sporuyla sosyal hayatta hak ettiği yeri bulması öncelikli hedefimiz. Topluluğumuzda kadın çalışanların oranı dünya standartlarının üzerinde, kadınların yeri bizim için çok farklı” dedi. Önceki gece Buenos Aires’te gerçekleştirilen ödül töreninde konuşan Eczacıbaşı Spor Kulübü Başkanı Faruk Eczacıbaşı, “Bu ödülün, spor alanında kazandığımız kupalarla ya da uluslararası başarılarımızla doğrudan bir ilgisi yok. Eczacıbaşı, erkek basketbolu ile çıktığı yola, kadın voleybolunu seçerek devam etti. Tüm kaynak ve yatırımlarını bu alana yönelterek sporun kadınlar için daha ulaşılabilir olmasını sağ Faruk Eczacıbaşı ladı. Kadınların ve kız çocuklarının voleybola katılımını artırdı. IOC ödülüyle de bu çabalarımız taçlandırılmış oldu” diye konuştu. Ödül töreninde, TMOK Başkanı ve IOC Asbaşkanı Prof. Dr. Uğur Erdener, TMOK Genel Sekreteri Neşe Gündoğan, Eczacıbaşı’nın eski ulusal oyuncusu Selcan Teoman da yer aldı. İstanbul’daki törende konuşan Eczacıbaşı Spor Kulübü 2. Başkanı Sa Eczacıbaşı Spor Kulübü, IOC ödülünü kazanarak hem Türkiye’de hem de dünyada bir ilki gerçekleştirdi. Ödülü alan Eczacıbaşı Spor Kulübü Başkanı Faruk Eczacıbaşı, “Çabalarımız bu ödülle taçlandırıldı” dedi. cit Basmacı ise “Türkiye genelinde 3 bin kız çocuğuna voleybol eğitimi verilen ‘Geleceğe Smaç’ projesinde hedef, 2021 itibarıyla 11 şehirdeki 30 kampusta 5 bin öğrenciye ulaşmak. Her yıl 25 30 genç oyuncu, kulüpten burs alarak voleybol hayatına devam ediyor. Halen kulüpteki 19 yönetim pozisyonunun 9’unda kadınlar yer alırken (yüzde 47), kadın antrenör ve kampus koordinatörlerinin sayısı ise 25” dedi. Bildiğimiz Banksy Kışkırtıcı sanatçı Banksy’nin eseri, satıldıktan hemen sonra kendini imha etti. Viktorya’nın tutuculuğuna tepki olarak doğmuştu REUTERS Dünyaca ünlü sokak sanatçısı Banksy dün Londra’daki müzaye de evi Sothebys’de ortalığı karıştırdı. Banksy’nin ünlü tasarımı “Balonlu Kız” açık artırmaya çıktı. Sanat eseri yaklaşık 1 milyon İngiliz pounduna (8 milyon TL) alıcı buldu. Müzayede evi tarafından sa tış resmen doğ rulandığı sırada onlarca koleksi yonerin önünde ilginç bir olay ya şandı. Tasarımın bulunduğu çer çeveden bir ses gelirken kısa bir süre sonra çer çevenin içindeki eser parçalara ‘Balonlu Kız’ ayrılarak çerçevenin altından geçti. Ko leksiyonerler telefonlarıyla yaşananları kaydederken yetkililer şaşkına döndü. Böylesi hiç yaşanmadı Sotheby’s tarafından yapılan açıklamada olayla ilgili inceleme yapıldığı ifade edilirken “Biz de çok şaşırdık. Şimdi bu satışı nasıl tamamlayacağımızı düşünüyoruz. Zira benzer bir durum hiç yaşanmadı” açıklamasını yaptı. Banksy eserlerinde savaş karşıtı, çevreci, hayvan haklarını savunan ve tüketim çılgınlığını eleştiren mesajlar veriyor. l Dış Haberler Fizikçi Lederman yaşamını yitirdi Nobel’ini satmıştıLederman Sağlık masraflarını karşılamak için Nobel ödülünü 765 bin dolara satan ABD’li fizikçi Leon Lederman 96 yaşında yaşamını yitirdi. Lederman’ın 37 yıllık eşi Ellen Carr Lederman, bilim insanının Idaho eyaletine bağlı Rexburg’daki bir bakımevinde 3 gün önce öldüğünü duyurdu. Leon Lederman, 1988’de “müon nötrino” adı verilen atom altı parçacığın keşfinde oynadığı rolden dolayı Nobel Fizik Ödülü’nü kazanmıştı. l AA The Beatles 60’lı yılların genç erkekleri sadece ayak bileklerine kadar uzanan drenaj pantolonları, yakasız ceketleri (The Beatles tarzı) tercih ettiler. Hollywood yıldızlarının yaygınlaş Takım elbisetırdığı ‘London Drape’ tarzı takım elbiselerin öncüsü Galler Prensi Charles’ın terzisiydi. Prens Charles kaplıcada boğuldu Mustafa K. Erdemol Haymana Belediye Başkanı Özdemir Turgut’un TRT KÜRDİ’de yayımlanan ‘Çepik’ programı sonrasında program sanatçıları ile birlikte “farkındalık olsun” diyerek takım elbisesiyle kaplıca havuzuna girmesi, kabul edilmeli ki tuhaf bir görüntüydü. Kılık kıyafet dediğimiz olgu, sosyal, kültürel, ekonomik bir evrimin sonucu nihayetinde. Takım elbise de 1900’lerden beri “bireyin kendisine çeki düzen” verme gayretinin ulaştığı son nokta. Sehpa ayaklarına örtü İngiltere’de Viktorya dönemi ki her alanda inanılmaz bir tutuculuk demekti neyin, nasıl giyileceğinin belirlendiği kurallarla dolu bir dönemdi. Kraliçe Viktorya’nın tutuculuğuna örnek istenirse şu bilinsin yeter; kadın bacağını çağrıştırdığı gerekçesiyle sehpa ayakları örtüyle kapatılırdı. Bu dönem sona erdiğinde toplum gerçekten rahatladı. Modern salon kıyafetlerinin ortaya çıkışı bu dönemin sonuna rastlar. Takım elbiseden önce ceketle tanıştı İngiliz erkekleri. Sonra içine giyilen bir yelek, ardından uygun renkte bir pantolon geldi sonra. Uzun kuyruklu olan ceketlerin 1920’de kısaldığını, üç düğmeli olduğunu görüyoruz. Bir on yıl sonra, tamam yasadışı biriydi ama aynı zamanda stil ikonu kabul edilen Al Capone’un giyim tarzı yaygınlaştı. “Drape cut” ya da “London Drape” tarzı takım elbiseler erkek dünyasını fethetti. Hollywood yıldızlarının yaygınlaştırdığı bu tarzın öncüsü döne Haymana Belediye Başkanı ve beraberindekiler kaplıca havuzunda. min Galler Prensi’nin terzisiydi. Savaş ve ağır başlılık Erkek giyim kuşamındaki sadeliği II. Dünya Savaşı’nın hemen sonrasındaki gelişmelere borçluyuz. Savaşın ağırbaşlı hale getirdiği toplumların ruh hali elbiselere de yansıdı doğal olarak. Kısa bir süre sonra omuzları geniş gösteren ceket ile bol pantolon içinde görüldü erkekler. 60’lı yılların genç erkekleri sadece ayak bileklerine kadar uzanan drenaj pantolonları, yakasız ceketleri tercih ettiler. (The Beatles tarzı da denir). Takım elbisenin en kötü döneminin 70’li yıllar olduğu söylenir. Seksenler artık daha da sadelik demektir. Armani dolgu malzemesi ile ceket astarından kurtardı erkekleri. Çizgili takım elbise geri döndü. 2000’lerde takım elbise modası geçti. Artık bu giyim tarzı “resmi kurumların” temsilcilerine has hale geldi. Özdemir Turgut Bu kısa anımsatmalar şunun için gerekliydi; takım elbise, kişinin gündelik yaşamla “resmi” yaşamı arasındaki farkını ortaya koyar. Bir üniforma değildir ama temsiliyet özelliği vardır. Örneğin o giydiği takım elbise sayın Belediye Başkanı’nın “iktidarını” da göstermez mi? Takım elbise giymiş birine karşı daha dikkatli olur kişi. Aktris Catherine Hepburn’ün “beni tehlikelerden koruyacak kıyafetleri giymeyi tercih ederim” demesinin bir nedeni olmalı. Takım elbise de sayın Başkanı hem tehlikeden koruyor olabilirdi hem de içinden gelen her “çılgınlığı” yapmasını engellerdi. Öyle olmamış demek ki. Viktorya’nın tutuculuğundan çıkıp gelen takım elbise Haymana’da bir otel kaplıcasında havuzda boğuldu. Belediye Başkanı ile beraberindekiler havuzda çiğ köfte bile yediler. Para insana dil, elbise insana yol öğretir derler. Öyle olmuyormuş demek ki. Siverek’te BULUNDU Cumhuriyet geleceğe koşarken... Bugün Cumhuriyet gazetesinde yaşanan temel değişikliğin birinci aydönümü. Bir yanıyla bir gün gibi geçiveren bir yanıyla her günü aya bedel yoğun bir zaman dilimi... Bu ilk dilimi ana hatlarıyla bilmek okurun da hakkı. Okurdan başlayalım... Sık andığımız, erken kaybının acısını yaşadığımız Deniz Som’un yaktığı meşale ile 1990’ların başında başlayan cumhuriyet okurları (CUMOK) yapılanması önemli bir güçtü. Son yıllarda bu bağın büyük ölçüde koparılmış olmasına üzüldük. Yeniden kuracağız... Cumhuriyet, ağırlıklı olarak büyük kentlerde satan, ancak gazete diliyle söylemek gerekirse, Yurt Haberler Servisi güçlü, Anadolu bağları sağlam bir gazeteydi. Buradaki zayıflama da hüzün verici; bunu da aşacağız. Günlük  çalışmanın yoğun olduğu bölümlerin tümünde gazetenin evlatlarının yönetime gelmesi tüm eksikliklerin giderilmesinde en önemli avantaj. Ankara Üniversitesi Dil ve TarihCoğrafya Fakültesi’nde 1990’lı yıllarda yapılan bir araştırmaya göre, ikinci sayfasındaki Olaylar ve Görüşler sütunlarından değişik konulardaki diziaraştırma yazılarına kadar Cumhuriyet’in etrafındaki yazar sayısı üç bini buluyor.  Bu yazar gücünü sayfa olanakları çerçevesine yeniden kullanmaya başladık. Ne büyük zenginlik. HHH Cumhuriyet Vakfı Başkanımız Alev Coşkun ve Genel Yayın Yönetmenimiz Aykut Küçükkaya’nın  hafta içinde Ankara’ya gelişiyle birlikte genel durumu bütün arkadaşlar yüksek sesle düşünmeler yaparak değerlendirdik. Gazeteyi sözümona “dar Kemalizm”den kurtarmaya soyunanların Cumhuriyet’i maddimanevi her bakımdan sığlığa sürüklediği görülüyor. Bunun gazete sayfalarına yansıyan yanı okurun da dikkatinde. Maddi yanını paylaşmak yönetici arkadaşlarımızın takdirinde. Bu sütun hiçbir zaman karamsarlık, umutsuzluk yayma sütunu olmadı. Cumhuriyet bu dönemin güçlüklerini de güçlenerek aşacak. Bunun için gazetenin yazarından yöneticisine, yayın yönetmeninden muhabirine tüm çalışanlarının iradesi var. Bu irade okurla ve Cumhuriyet’e gönül verenlerle birleşince neler başarılmaz. Anadolu diliyle söylemek gerekirse tulumbaya can suyunu döktükten sonra  okurları, Cumhuriyet sevenlerini heyecanlandıracak büyük hedeflere yöneleceğiz. Ekim ayı can suyunu sağlayıp dökmekle geçecek. Sonrasında Cumhuriyet’i bir yayın grubu haline getirmeye kadar varan zorlu ve onurlu bir uğraş var. HHH 21 Ekim 1999’da alçakça bir saldırıyla aramızdan koparılan, yazarımız, 197879 Ecevit hükümetinin Kültür Bakanı Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı pek çok yazısında, konuşmasında şu vurguyu yapardı: “Atatürkçülük sadece geçmişin bekçiliği değil, aynı zamanda geleceğin kuruculuğudur.” Cumhuriyet sayfalarının bu haftadan başlayarak bir zenginliği de Bilim ve Teknoloji’ye yeniden kavuşması. Bu sayfalar dergi boyunda iken her hafta Atatürk’ün, “Ben hiçbir dogma, kalıplaşmış fikir bırakmıyorum. Benim manevi mirasım akıl ve bilimdir. Beni takip etmek isteyenler aklın ve bilimin yolundan yürürse manevi mirasçım olurlar” sözünü yayımlardı. Bizim Atatürkçülükten anladığımız budur.  Atatürk, Nutuk’ta telgrafçılardan çok söz eder. Zira çağın en ileri iletişim aracı oydu. Atatürkçülük bugün de çağın en ileri iletişim araçlarına sahip olup bunu halkın her bakımdan ilerlemesi için kullanmaktır. Cumhuriyet bu yolda sağlam adımlarla yürümeye kararlıdır. 3 bin yıllık ay tapınağı Dünyanın en eski yerleşim alanlarından Şanlıurfa’nın Siverek ilçesine bağlı Başbük mahallesinde yaklaşık 3 bin yıllık Yeni Asur dönemine ait tapınak bulundu. Şanlıurfa Müze Müdürü ve Kazı Başkanı Celal Uludağ, tapınağın Pagan inanışına ait olduğunu düşündüklerini vurgulayarak, “Yaptığımız çalışmalarla tapınağın 3 bin yıl önceye dayanan bir Sin Mabedi olduğunu belirledik. Buradaki duvarlara ay, güneş ve yıldız tanrıları resmedilmiş durumda. Burası kutsal bir mekân ve bu kutsal mekân Türkiye’de tespit edilmiş Sin Tapınağı’nın (ay tapınağı) tek örneği” dedi. l AA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle