15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 7 Ekim 2018 12 1998 doğumlular (Dediler ki; 8 şehidin var!) Onlara en çok otobüs garajlarında rastlanıyor. Davullar eşliğinde, “En büyük asker bizim asker” nidalarıyla uğurlanıyorlar. Yüzleri heyecandan ter içinde, arkadaşlarının omuzlarında otobüslere doğru ilerliyorlar. Bu, onların hayatlarındaki en önemli günlerden biri. Askere gidiyorlar. Bavullarında endişelerini gizlemeye çalışan analarının özenle hazırladığı çamaşırlar. Kulaklarında binbir tembih: “Aman evladım, yün fanilanı giymeyi unutma, oralarda soğuk adamı dondurur.” “Aman evladım, astım ilacını sık sık kontrol et. Bitmeye yakın hemen yaz, yollayalım. Oralarda bulunmaz.” “Aman evladım, ne durumda olursan ol üşenme, birkaç satır yaz, yolla. Bizi merakta koyma.” “Aman evladım, hiçbir şeyi dert etme. Paraysa para, altınları bozdururuz olur biter.” “Sonra, sonra evladım ölme.” Onlara en çok otobüs garajlarında rastlanıyor. Cüzdanlarının en kuytu köşelerinde gencecik, güzel kızların fotoğrafları; ellerinde, yüreklerinde bir sıcaklık: “Beni unutma. Aşkımız seni korusun.” “Canın sıkıldı mı beni düşün. Gittiğimiz sinemaları, mendirekteki gezintilerimizi hatırla. Benim kokum sana bir rüzgâr olup ulaşsın.” “Oralarda gökyüzü çok yıldızlı olurmuş. Hep göğe bak, ne zaman çobanyıldızını görürsen beni hatırla. Gelecekte kuracağımız yuvanın düşünü kur. O zaman vakit daha çabuk geçer.” “Her şeyi unut beni unutma.” “Sonra, sonra canım, bir tanem ölme.” Onlara en çok otobüs garajlarında rastlanıyor. Babaların hayır duası yanı başlarında: “Tanrı seni korusun oğlum.” “Seni önce Allah’a, sonra kendine teslim ediyorum oğlum. Dikkatli ol. Yaşamaya çalış. Annen için dikkatli ol. Nişanlın için dikkatli ol ve oğlum benim için dikkatli ol.” “Sonra, sonra oğlum ölme.” Onlara en çok otobüs garajlarında rastlanıyor. Yürekleri pır pır. Gözleri dolu dolu, sık sık kendilerini uyarıyorlar: “Erkek adam ağlamaz oğlum, unutma!” Çocukluklarından sahneler geliyor akıllarına. Sünnette giydikleri elbiseler, o giysiler içinde gezdikleri yerler, lunaparklar geliyor akıllarına. Diploma törenleri, birayla sarhoş oldukları akşamlar, öptükleri ilk kız geliyor akıllarına. Kızın elbisesinin rengini, biçimini bile hatırlıyorlar. Beyaz yakalı, kırmızı bir elbise, yok yok, mavili beyazlı bir etek giymişti, beyaz bir gömlek... Büyükannelerinden dinledikleri türküler geliyor akıllarına. Kız kardeşin karda düştüğü gün geliyor. Kızcağızın ayağı kırılmıştı, ağabeyi az sırtında taşımadı onu. Bir ay okula götürüp getirdi. Büyüdü artık, yakında kısmetleri çıkar. Uçup gider. Askerlik dönüşü artık sevgiliyle söz kesmek gerekir. Acele bir nişan, ardından düğün. Askerlik bir bitsin, şu tamir atölyesi işine sonuna kadar asılacak. İnsanın işi kendi işi olmalı. En iyisi bu. Hele şu askerlik bir geçsin. Onlara en çok otobüs garajlarında rastlanıyor. Gözyaşları, neşeli şakalar arasında eriyip gidiyor. Onlar 1998 doğumlular, askere gidiyorlar. Kimi Şırnak’ta, kimi Bingöl’de, kimi Elazığ’da askerlik yapacak. Bu işten şehit olarak dönmek de var. Herkes biliyor bunu; analar, bacılar, sevgililer. Herkesin unutmak istediği şey bu. Kimsenin kendi çocuğuna, oğluna konduramadığı şey bu. Ama onlardan bazıları ölecek. Eve kara haber ulaşacak. Mahalleyi derin bir yas bulutu kaplayacak. Herkes onu askere uğurladıkları günü düşünecek. O zaman herkes biraz daha çok ağlayacak. Evlere çöken bu yas bulutu; ancak dostluk ve kardeşlik duygusuyla, ölümün bitmesiyle ufalacak, bir süre sonra da yok olacak. Az sonra otobüsler kalkacak. Muavin çağırıyor: “1998 doğumlular, otobüse!..” 7 EKİM 2018 SAYI: 33968 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya Yazıişleri Müdürleri Serkan Ozan / Olcay Büyüktaş Akça Sorumlu Müdür Ozan Alper Yurtoğlu Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Direktörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Şehriban Kıraç l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Fotoğraf: Uğur Demir l Kültür Sanat: Emrah Kolukısa l Düzeltme: Mustafa Çolak Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur. l Okur Temsilcisi: Cengiz Yıldırım [email protected] l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım Müdürü: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Baskı Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Demirören Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 05:35 05:21 05:45 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 07:00 12:58 16:09 06:43 12:43 15:55 07:05 13:05 16:19 Akşam 18:45 18:30 18:54 Yatsı 20:04 19:47 20:09 haber/yorum TASARIM: SERPİL ÜNAY Cumhuriyet gazetesi neden muktedirlerin değişmez hedefi, gazetecileri bombalı suikastlarda öldürülmedikleri zaman mahkemelerin ve mahpushanelerin müdavimi; neden Özal’cıların, Soros’çuların, yetmez ama evetçilerin, önce ateşli Erdoğan yandaşı şimdi harlı Erdoğan muhaliflerinin ve nedense hepsi eski solcu yeni liberallerin sahip olabilmek için çırpındığı bir ‘arzu objesi’dir? Gazetedeki bir yönetim değişikliği Avrupa medyasını niçin ilgilendirir? Nasıl olur da genelinde AB, özelinde Alman basınında meslek etiğinin sınırlarını aşan bir iftira kampanyasının hedefi olur? Cumhuriyet, Türkiye’de patronu olmayan tek gazete İlhan Selçuk tarafından kurulan Cumhuriyet Vakfı, Fransız Le Monde gazetesinin kurumsal yapısını örnek alır. Türkiye’de “solcu olduğu” için her askeri darbede tutuklanan, işkence gören ve hapis yatan İlhan Selçuk bu vakfı, Cumhuriyet’e yapılan ilk liberal suikastı, 1992’de Hasan Cemal ekibini yönetimden kovaladıktan sonra siyasal görüşlerini hiç mi hiç paylaşmayan 185 şahsiyetin; editoryal çizgisinde hiçbir söz hakkı sahibi olamayacaklarını, zaten varlıklarında “pert” hanesine yazacaklarını bile bile satın aldıkları hisselerle kurdu ve gazeteyi böyle kurtardı. İkinci liberal suikast, Cumhuriyet Vakfı’nın 04.02.2013 tarihli kurul seçimiyle başladı. Av. Akın Atalay ekibi, İnan Kıraç gibi önemli bir vakıf üyesini hukuken usulsüz bir uygulamayla devre dışı bıraktı. Ve tabii, İlhan Selçuk’un 1992’den öteye gazetenin vakıf yönetimini emanet ettiği Dr. Alev Coşkun’u tasfiye etti. Yargıtay kararıyla Vakıf Kurulu seçimleri Alev Coşkun’un 2016’da usulsüzlük yapıldığı gerekçesiyle dava açıp 2018 Ağustos’ta Yargıtay’ın onamasıyla kesinleşen karar sonucu Cumhuriyet Vakıf Yönetim Kurulu seçimleri 7 Eylül’de yenilendi ve Atalay ekibi tasfiye oldu. Tasfiye olan ekip gazeteyi şöyle şahlandıracağız, tirajı böyle artıracağız söylemiyle işbaşı yaptığında Cumhuriyet 60 bin satıyordu. İşbaşından gittiklerinde, 30 bin civarındaydı… Büyüteceğiz dedikleri gazeteyi küçülttüler. Liberal aşı bir kez daha tutmamış, Cumhuriyet’in kadim okurları gazetelerinin genetik kodlarıyla oynanmasını kabul etmemişti. Ama okurun reddettiği yönetim, bu arada kâğıt Fremdschamen! savurganlığını had safhaya vardırdığı gazeteyi döndürmek için Cumhuriyet’in Ankara Büro binasını sattı. Kurucusu Berin ve Nadir Nadi’nin Harbiye’de müze eşyalarıyla dolu dairesini sattı. Antika eşyaların akıbeti henüz bilinmiyor… İlkeli bir iş insanı: İnan Kıraç 2014’teki usulsüz seçimlerde, yurtdışında görevli olduğu için kapalı zarfla verdiği oy sayılmayan Galatasaray Üniversitesi’nin kurucularından İnan Kıraç; 7 Eylül’deki seçimlere çok az insanda var olan bir ahlak ve başka kimsenin yapmayacağı bir özveriyle “Bu kaos benim oyum yüzünden yaşandı, benim düzeltmem gerek” diyerek, tedavi gördüğü hastaneden yüksek ateşle gelip katıldı. Kendisini burada saygı ve sevgiyle anıyor, uzun ömürler diliyorum. Türkiye’nin onun gibi ilkeli ve kültürlü iş insanlarına çok ihtiyacı var. Alman medya yöneticilerine soruyorum: Şimdi Alman medyasının kimi liberal, kimi solcu, kimi orta yolcu, ama hepsi papağan gibi aynı iftiralarla Cumhuriyet’in yeni yönetimine saldıran ARD, Der Spiegel, Die Zeit, Frankfurter Allgemeine Zeitung, TAZ, Süddeutsche Zeitung, Frankfurter Rudsschau, Die Welt, Der Tagesspiegel, Neue Zürcher Zeitung vb. yöneticilerine soruyorum: Cumhuriyet’in yönetim değişikliği sizi niçin bu kadar ilgilendiriyor? Sizin gazeteniz ya da kanalınız, yanlış bir yayın politikası yüzünden okur ya da izleyicilerinin yarısını kaybetse yönetimini değiştirmez miydi? Hangi hakla, hangi cüretle okumadığınız, izlemediğiniz, zaten neyi nasıl yayımladığından ne dün ne de bugün haberiniz olan Cumhuriyet gazetesinin “Saray darbesiyle ele geçirildiğini” haber diye verebiliyorsunuz? aNtemzaaymaahnadbaenrbdeerni idyeosrt?eksiz Hiçbirisini tanımadığınız, yazısını okumadığınız, geçmişini bilmediğiniz insanları gazeteciliğin en temel kuralı “farklı bir kaynaktan doğrulama” bile yapmaya gerek duymadan “ekstrem nasyonalist, ultra Kemalist, faşizan laik” diye nitelemek elbette gazetecilik değil. Hele bir telefon açıp, görüşünü (savunmasını mı demeliydim) bile almadan yönetim kurulu başkanına yönelttiğiniz “denunziant” suçlaması, savcılık bile değil, kestirmeden infaz yargıçlığı! Aralarında benim de olduğum Cumhuriyet gazetesinin yeni yöneticilerine yönelttiğiniz iftiralar, haşin biçimde Der Stürmer gazeteciliğine benziyor. Hatta Der Stürmer’in müfteri propaganda stratejisini, farklı bir hedef grubuna tıpa tıp uyguluyorsunuz! Alman basınının o gün dünya üzerindeki kapitalistleri, Yahudileri ve ari olmayan ırkları hedef alan söylemiyle bugün Türkiye’deki aşırı milliyetçi, ultra Kemalist ve faşizan laik diye yaftaladıklarını hedef almakta gösterdiği taktik istikrarını, doğrusu şaşkınlıkla karşılıyorum! Cumhuriyet yeniden Cumhuriyet Cumhuriyet gazetesi, artık onu ikinci kez fabrika ayarlarına, varoluş nedenine döndüren ve hepsi orada yetişmiş, bazıları gazetenin sıkıntıya düştüğü yıllar boyu ücret almadan çalışan gazeteciler tarafından yönetiliyor. Türkiye’deki rejime her zamankinden daha sert, daha doğru, çünkü sizinle birlikte aynı papağanın ezberini şakıyan AB yetkilileri dahil, her türlü etki odağından bağımsız muhalefet yapıyoruz. Gazetesine küsen idealist okurlarımız, yavaş yavaş dönüyor. Tirajımız şimdiden 5 bin arttı. İspanya ve Fransa’da uzun yıllar hem Türk, hem de yabancı medya için çalışmış, hâlâ da çalışan bir gazeteci olarak; Alman basınının Türkiye’nin mütevazı gazetesi, ama laik cumhuriyet kalesi Cumhuriyet aleyhine başlattığınız müfteri kampanyadan “fremdschamen*” içindeyim. Bu ayıp size yeter. Cumhuriyet gazetesinin demokrasi mücadelesinde öldürülen 6 yazarın hiçbiri “yardakçınız” değildi. Bizler onların mirasçısıyız ve Atatürk’ün açtığı aydınlanma yolunda bedel ödemeyi göze alarak yürüyoruz. Sizin papağanlar korosunun ne ürüdüğü onun da umurunda olmamıştı, bizim de değil! *Utanmasını bilmeyen bir başkasının yerine duyulan utanç. Havaalanına inince, “hediye”nin boyunu posunu gördük. Elbette hediyenin değeri boyutuyla, fiyatıyla ölçülmez. En uygun zamanda, en uygun gerekçeyle, en zarif biçimde verilen hediye en değerli hediyedir. Dünyanın en zengin 10 ülkesinden biri sayılan Katar’ın, Tayyip Beyimize vereceği en uygun hediye demek ki “tayyare” imiş. “Asrın lideri”, “Ümmetin önderi” diye yüksekten uçan uçurtulan birine verilecek tayyareden daha uygun bir hediye olamaz. Şu soru artık çok ayıp: “Hediye... Ama ne diye?” HHH Ne diye olacak “enişte” diye! (“Eşim Araptır. 29 yıldır evliyiz. Sorun yok!” 19.12.2006 Habertürk.)  Üzümünü ye bağını uçağına bin, nedenini sorma! Reis de zaten sormuyor. Soranlara da şimdilik çok şükür “hain!” demiyor! “Bana değil, devlete verildi!” demekle yetiniyor. Bu sözlerden kendisine böyle bir “şey”in hediye edilebileceği ve dolayısıyla “hayalhanesinin” genişliğini anlıyoruz. Erzurumlu Meteoroloji Müdürü gibi “muhayyelene gurban muhterem başgan!” demekle yetinelim. HHH Tayyare, katar katar serveti olan Katar Emiri için iki nedenle çok manidar bir hediye. Birincisi: Tayyare, Arapça da “Havadan, beleşten gelen para” anlamına geliyor. Eskiden “uçak” yerine kullandığımız tayyare ise 1912 yılında uydurulmuş Osmanlıca bir sözcük. Arapçada uçak anlamında kullanılmıyor.(Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Lügat F. Devellioğlu Sayfa: 1042. Aydın Kitabevi, Ankara 1993) İkincisi: Değerini bizzat kendisinin “500” diye açıkladığı, bu beş yüz milyon dolarlık “heyula oyuncak”, Reis’in İslami hülyasına ve tarihi rüyasına ziyadesiyle uygun. “Tayyar” deyince Arap âleminde akla ilk gelen Hz.Muhammed’in amcaoğlu Hz. Ali’nin ağabeyi Tayyip tayyare... olan Caferi Tayyar’dır. Bu aziz şahış, Bi’ri Maune Savaşı’nda iki kolunu birden kaybederek şehit düşmüş ve kesilen kollarının yerinde beliren kanatlarını çırparak cennete uçmuştur. Ki bu husus hadislerde bizzat Hz. Muhammed tarafından teyit edilmiştir. (Aynı eser. Sayfa: 1042.) HHH VanErciş beylerinden Kör Hüseyin Paşa’nın gelini olan ve “itibardan tasarruf olmaz!” umdesi ile yetişen rahmetli Zahide Hanım’ın, atalarına atfettiği bir sözünü hatırlatalım: “Gerekince öyle pahalı bir hediye vermelisin ki, alan o gece sevincinden uyuyamasın, sen de üzüntünden!” Katar Emiri El Sani’nin uykusu kaçmaz. Babasının çiftliği olan ülkesinde yerden ve denizden her gün milyonlarca varil, dolar fışkırıyor... Ama, uçağın kontak anahtarları teslim edildiği günün gecesi Tayyip Bey sevincinden uyuyamamış olabilir. Boeing 747 8’lerin  iki katlı olmakla birlikte, sadece 700 yolcu koltuğu kapasitesi varmış. Bu onu biraz mahzunlaştırmış olabilir. “Uçan Saray” diye abartan abartana. Oysa Külliye’nin 1.056 odası var, her oda da sadece bir danışman! Nesi ve neresi uçan saray! HHH vtaeşKrıeainlmgi!iulesnadl iarilra.ntwÖ[email protected] vergi veren her ise elbette alan yurtile Ama üç gün önce bir mahkememiz, düğününe gelmeyen bir yurttaşın daha önce hediye ettiği çeyrek altının geri alınmasına karar verdi. Dua edelim de Katar şeyhi, Tayyip Bey’den umduğunu elde etsin de bizim mahkeme kararını emsal gösterip uçağını geri istemeye kalkmasın!.. HHH “Reis, her şeyi,  her yeri kontrol altına aldı. Dene tim diye bir şey yok! Devlette kuş uçurtmuyor” dü şüncesi bir vehimmiş. En yüksek en yargı organlarımızdan Sayıştay, dimdik ayakta imiş. En girilmez, en sayılmaz diye düşünülen Külliye’ye (hem de mutfağına kadar) girmiş, akan su, yanan elektrik yetmezmiş gibi, yenilen lokmala rı bile saymış. Ve raporu da  milletin gözüne dayamış: “Mutfak harcaması bir yılda yüzde 49 arttı. Gün lük masraf 1 milyon 800 bin lira!” “Yargı görevini yapmıyor” diye dövünmeye artık kimsenin hakkı yok. Artık ne yapacaksak yapalım. Muhtarlara “kumanyalarınızı, çıkınlarınızı kendiniz getirin!” mi diyeceğiz?! Yoksa ikram edilen ejder meyvelerine, “smoothie”lere “sakın el sürmeyin!” diye çağrı mı yapacağız! HHH İlk adımı Tayyip Bey dün Kızılcahamam’da attı. Köfteci dükkânının kasasına oturtur gibi, ülkenin hazinesini ve maliyesini teslim ettiği Damat Bey’i McKinsey işinde terletti: “Bütün bakan arkadaşlarıma söyledim. Bun lardan fikri danışmanlık hizmeti de almayacak sınız dedim. Hiç gerek yok, biz bize yeteriz!”  Belli ki Damat Efendi, McKinsey haltını yerken ya kayınpederine sormamış ya da sormuş da tepkiler artınca kayınpederi kusuru onun üstüne yıkıyor. Yine de “Biz bize yeteriz” demesi sevindirici. Ama... “Bizden” kastı Sayıştay değil de Külliye danışmanları ise, yandık. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Silivri’de doğalgaz hattında patlama İstanbul Silivri’de Kuzey Marmara Otoyolu projesi güzergâhındaki yol çalışması sırasında patlama meydana geldi. Patlama sonrası çıkan yangına İstanbul İtfaiyesi Avcılar, Mimarsinan, Çatalca, Silivri grupları 12 araç 45 personel ile çevreye yayılmaması için müdahale etti. Patlamanın İGDAŞ boru hattından olmadığı, doğalgaz ana dağıtım hattında olduğu öğrenildi. Patlamanın nedeni bilinmezken, olayda ölen ve yaralanan olmadı. İBB’den de patlamaya ilişkin yapılan açıklamada, “Meydana gelen yangın boru hattının kapatılmasıyla kontrol altına alındı. Yangın İstanbul gaz dağıtımını etkilemiyor” dedi. l DHA ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] Düğün konvoyunda kahreden kaza: 4 ölü Manisa’nın Gölmarmara ilçesine gelin almaya giden düğün konvoyu, Bursa’nın Mustafa Kemalpaşa ilçesinde kaza yaptı. Bursaİzmir yolunun Güllüce kavşağındaki kazada can pazarı yaşandı. 34 BBZ 62 plakalı gelin arabası, sürücüsü öğrenilemeyen 16 GD 231 plakalı otomobille çarpışırken, araçlar demir yığınına döndü. Kazada Yahya Şengül ve Şahin Korkmaz ile iki kişi daha hayatını kaybetti. Toplam 4 kişinin öldüğü kazada 5 kişi ise yaralandı. Yaralılar Mustafa Kemalpaşa ve Karacabey’deki çeşitli hastanelere kaldırıldı. l DHA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle