16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ TASARIM: İLKNUR FİLİZ bilim ve teknoloji Herkese Bilim Teknoloji Dergisi’nin katkılarıyla hazırlanmıştır. Cumartesi 6 Ekim 2018 Karakteriniz hangisi?Dört temel kişilik tipi: Rol model, ortalama insan, bencil ve çekingen Gözaltı torbaları neden oluşur? Gözaltındaki koyu renkli halkalar ve torbalar birkaç nedene bağlı olarak ortaya çıkıyor. Bu bölgedeki cilt, vücudun başka yerlerine göre daha ince ve yaşla birlikte gevşer. Bu ince cilt, ayrıca, alttaki mor renkli kas ve kan damarlarının üzerini örttüğü için daha koyu görünür. Bütün bunların üzerine bazı insanlarda bu bölgelerde kalıtsal bir pigmentasyon vardır. Yaşlandıkça, göz çukurunun kuşattığı alandaki yağlar dışarı doğru çıkmaya çalışır. Bu bölgedeki yağlı doku su ile dolduğu zaman bu boşluk daha da derin hale gelir. Bu durum su, yağ pedlerinin içinde hapsolduğu zaman daha da belirginleşir. Bunun birkaç nedeni vardır. Çok fazla tuz yemek, yatakta uzun süre yatmak, uykusuzluk, alerjiler ve ay içerisindeki hormonal değişiklikler bu nedenlerden bazılarıdır. Gözaltındaki boşluğa doğrudan müdahale edilebilir. Buraya “Restylane” gibi dolgu maddeleri enjekte edilebilir. Bu müdahaleden hemen sonra “gözyaşı oluğu” olarak bilinen bölge yumuşar ve görülebilir pigmentasyonun rengi açılır. Karbondioksit de cildi sıkılaştırıp gererken rengini de açar. Kalıtsal renk koyuluğu için CO2 lazer tedavisi ve renk açıcı kremler faydalı olabilir. İsteğe bağlı olarak göz altındaki torbalara “blefaroplasti” denilen cerrahi müdahale de yapılabilir. Yunus ve balinaların soluk delikleri nasıl oluştu? Balinalar, memeli olduklarından hava solumak zorundalar. Bu nedenle su yüzüne çıkarak ciğerlerindeki karbondioksiti dışarı vererek taze oksijen solurlar. Dalma sırasında kaslar sayesinde nefes delikleri kapanır ve bir daha su yüzüne çıkana kadar kapalı kalır. Su yüzüne çıktıklarında ise nefes delikleri kaslar sayesinde açılarak soluk verirler. Balinaların soluk alıp vermek için evrimleşen nefes delikleri kafalarının tepesinde yer alır. Soluk verdiklerinde ciğerlerden gelen ılık hava dışarıdaki soğuk hava ile karşılaştığında yoğunlaşır. Karada yaşayan memelilerin soğuk bir günde soluk verdiğinde oluştuğu gibi küçük bir “buhar” sütunu oluşur. Balinalarda da soluk verirken karşılaşılan bu buhar sütunu her tür için farklı bir şekle, açıya ve yüksekliğe sahiptir. Bu özelliklerine bakılarak uzaktan balinaların türü deneyimli kişiler tarafından tanımlanabilir. Balinalar su altında, diğer memelilerin kaldığından çok daha uzun bir süre kalabilirler. Su altında kalma süreleri, bu takımın üyeleri arasında bulunan büyük fizyolojik farklılıklar nedeniyle türler arasında büyük farklar gösterir. Memeli deniz hayvanlarında hava deliklerinin başlarının üzerinde olmasının nedeni açık olmakla birlikte, ilk başta hangi etmenlere bağlı olarak burun deliklerinin burundan çıkıp, başlarının tepesine doğru göç etmiş olduğu konusunda ortak bir görüş söz konusu değil. Kişilik testlerini hepiniz bilirsiniz. Bu konu son zamanlara kadar bilim dünyasının pek çalışma alanına girmemişti. Ancak Nature Human Behavior’da yayımlanan büyük ve yeni bir araştırma, 4 temel kişilik tipi olduğunu ortaya çıkardı: Ortalama insan tipi, rol model, çekingen ve ben merkezci. Bu özelliklerin her biri, insanların nevrotiklik, dışadönüklük, açıklık, uyumluluk ve sorumluluk gibi beş farklı ana karakter özelliğini gösterme derecesine dayanıyor. 1.5 milyon insanın verileri Northwestern Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, dünya genelinde 1 milyondan fazla insanı içeren bir veri seti kullanarak karakter analizi yaptılar. Araştırmayı yürüten ekipten kimya ve biyoloji mühendisliği profesörü olan Luis Amaral, kişilik özellikleri konusunda çalışmalar yapıldığını ve psikometrinin alanına girdiğini, ancak kişilik tiplerinin bugüne kadar tam belirlenemediğini belirterek bunun nedeninin yeterli veri toplanamaması olarak açıklıyor. Amaral ve arkadaşı Martin Gerlach’ın hazırladığı ankete, dünyanın dört bir yanından farklı yaşlardan 1.5 milyon insan yanıt verdi. İki bilim insanı yanıtları sıralamak için bir algoritma kullandı ve dört anket veri kümesinde dört kişilik türünü ortaya çıkardı. Çalışmada incelenen 1 milyonun üzerindeki insanda en yoğun olarak görülen karakter ortalama insan. Bu karakter tipi, dışa dönüklük ve duygusal dengesizlikte yüksek puanlar alırken açıklık konusunda iyi puanlar alamıyor. Öte yandan rol modeller duygusal dengesizlikte düşük puanlar alırken diğer etmenlerin hepsinde en yüksek puanları alıyor. Çekingenlere baktığımızda açık lık ve duygusal dengesizliklerinin daha az olduğu görülüyor. Bencil insan karakteri ise dışadönüklük özelliklerinde iyiyken diğer özelliklerde ortalamanın altına düşüyor. İnternet olmasa... Weinberg College of Arts and Sciences’ta psikoloji profesörü olan William Revelle, insan karakterinin Hipokrat zamanından beri kategorize edilmeye çalışıldığını, ancak bilimsel literatürün bunu pek de mantıklı bulmadığını söylüyor. Revelle, yeni bulguların, bazı karakter tiplerine daha sık rastlandığına işaret ettiğinin önemine de vurgu yapıyor. İnternet kullanımı olmasa bu büyüklükte bir veri setiyle araştırma yapmanın mümkün olmayacağını ifade eden Amaral, eskiden olsa araştırmacıların kampüslerden belki birkaç yüz kişiden veri toplayabileceğini de sözlerine ekliyor.(1) Araştırmacılar, belirlenen kişilik tiplerinin her şeye rağmen zamanla değişebileceğini ve bu bulgunun, ileride işe alım süreçlerini etkileyebileceğini de ifade ediyorlar. (1) Derleyen: Batuhan Sarıcan https://www.mnn.com/health/fitnesswellbeing/ stories/4personalitytypesnorthwesternstudy ‘BBkeuşraBmüıyküukl’lafankıltdöı rektn(lebitiuekrecmdtle,ukxismsedşltes(lAmanrece)taençeoğen)vvvuığıynelmkeloeeedissalrll,rırieıdae,kcrm.s;yradluliBia(aeaoşeiauyO.çuknntnrtgyııiaptkmk)krguBi,şmleuaoıuseutkerrnuaaınyşarşvn(sldmılumoemeednBampas,eeüdıdpzelkslsnyaaueas)insrügşv:lğilnu)çkikraeS,leaekoıiaskkdftrnslnia(ıeloızybıesaşkşasljo)agoniilttpk,dadrödrıys,ir.ee(töuirıoynrektnteikereyiaaluüudanuoBkbmkrriirdirllaılgmoenf.ülimiurBıkFişıui loDıkrikalekdğaaSitloiolmirloumi.mlma,luak,luurrkaan(lldCaeoravnuuscyiçimeinnatzviaoemuçsaannleıışnskdsaa)n: lnnaklnaeimınunl,vlşabkoakUeaeklDamşnyiğntıkşudaillgaıamiikmeldega,lğçöuisrö.ıiionlnlrruiümümsıknşykeil(.algeüAklörlktgeiernrş(üniEemşsxehlaeetaovr,rbaşiubnlvlneaaeemnnşrukemsayasikaousinnym)v:se)e:KarsKbiinaşoalğiasrdmcuisi:ylmÖgD)uf:kulDaeyru,gı yesugınskudaçlliaaşdreyıeauvnşçegalaemhrsüdaizza. üliykna(gşNaibemiuoaroleutğmiilsiuz GÖKHAN HOTAMIŞLIGİL AVRUPA’DAN BÜYÜK ÖDÜLÜ ALDI Sağlıklı yaşam için ne yapmalı? Hotamışlıgil “Diyabet ve obeziteden kaçınmak için neler yapmalı” sorusuna şu yanıtı veriyor: “İnsanlar yaşam tarzlarında hiçbir değişiklik yapmadan mucize ilaçlar ile bu hastalıklarda korunmak hayalini taşıyor. Tabii, böyle bir şey olsa gayet güzel olur, ama şu an gerçekçi değil. Alınan gıdalar, enerji miktarı ve hareketli kalma konularında gayret şart, Akdeniz mutfağının ve bizim memleketimizin şahane taze meyve ve sebzelerinin keyfini çıkarmak son derece güzel ve basit bir yaşam tarzı. İkinci konu da, daima hareketli kalmak ve mutlaka yaşam içerisinde bazı oyunlara yer vererek çağımızın yeni illeti olan stresten biraz olsun arınmak. Yeni nesil çözümlerin (veya ilaçların) ancak bunlar ile beraber olduğunda etkili olacağını düşünüyorum. Sihirli formülün peşinde bir ömür Diyabet, obezite ve metabolik hastalıklar üzerinde 25 yıl başarılı çalışmalarının sonucu olarak Prof. Dr. Gökhan Hotamışlıgil, Avrupa Diyabet Araştırmaları Derneği (EASD) ve Novo Nordisk Vakfı tarafından verilen EASD–Novo Nordisk Vakfı Diyabet Mükemmeliyet Ödülü’nü Berlin’de törenle aldı. Obezlik ve diyabet gibi kronik metabolik hastalıklar, insan sağlığının önündeki en büyük tehditlerin başında. Dünyada 425 milyondan fazla kişi diyabet hastası ve 650 milyon kişi obez. Tahminlere göre bu rakamlar tırmanmaya devam edecek. Bu hastalıklar başka kompleks hastalıklara, örneğin kalpdamar hastalıkları, diyabet, karaciğer yağlanması gibi öldürücü hastalıklara yol açıyor. Son yıllardaki araştırmalar ise bu listeye, astım, demans ve kanser gibi hastalıkları da ekledi. Hastalıkların ana nedenlerini ortaya çıkartmak için insanın evrimsel geçmişine bakılması gerektiğine inanan Hotamışlıgil, evrimsel süreç içinde ne obezliğin, ne de diyabetin bugünkü gibi büyük bir sağlık sorunu oluşturmadığına, bu nedenle çağdaş insanın doğal savunma mekanizmalarının bu hastalıklara direnemediğine dikkat çekiyor. Bazı bilimsel keşifleri Hotamışlıgil’in en önemli keşiflerinden biri 2002 yılında obezlerde JNK adı verilen enzimin normalin üstü düzeylerde seyrettiğini ortaya çıkartmasıydı. Bu enzim normale döndürüldüğünde metabolik sağlığın büyük ölçüde düzeldiğini fark etti. Böylece yepyeni araştırma alanı doğmuş oldu. Hotamışlıgil labora tuvarında bu enzime müdahale edilebileceği gösterildi. Bazı moleküllerin obez ve diyabetlilerde doğru çalışmadığı saptandı. 2015 yılında büyük ses getiren diğer bir buluş da, aP2 adı verilen yeni hormonun, diyabetin, yağlı karaciğer hastalığının ve kalpdamar hastalıklarının gelişimde önemli bir rol oynadığının anlaşılmasıydı. aP2 fonksiyonları farelerde genetik veya farmakolojik olarak etkisizleştirildiğinde, hayvanların insülin direncine karşı korunduğu ve bu korumanın yaşamları boyunca devam ettiği görüldü. Hotamışlıgil ve ekibi, aP2’yi hedef alan antikorları geliştirmeyi başardı. Bir sonraki etapta bu antikorlar insanlar üzerinde denenecek. En son bulunan Nrf1 molekülü de şu an endüstriyel ölçekte klinik deneylere hazır durumda. Hotamışlıgil geçen haftaki HBT dergisinde aldığı önemli ödül üzerine yayımlanan söyleşisinde, tüm metabolik sağlığı ömür boyu koruyacak formülün peşinde olduklarını belirtiyor, ama sağlık için doğru beslen me ve hareket şart diyordu. Çok sayıda öğrenci de yetiştiren Ho tamışlıgil, ödül için şöyle konuştu: “Obeziteyi metabolik kompleks hastalık olarak gören ve enflamasyonla da ilişkisini kuran büyük araştırmalarımız artık olgunluk döneminde ve uygulama fırsatları ve konseptlerinin önünü açıyorlar. Genel olarak bu kavram (25 sene uğraştan sonra) artık yerleşti ve yeni bir saha açtı. Bu ödül de bir şekilde bunu teyit ediyor, beni de mutlu ediyor. Zaten ödül konuşmamın da başlığı İmmünometabolizma ile geçen çeyrek asır. Yani benim tüm bağımsız akademi kariyerim. Bundan sonraki süreçte hem bizim hem de birçok başka gurubun çalışmaları iki alanda yoğunlaşıyor, insan uygulamaları ve daha derin mekanizmaların ortaya çıkarılması. Bizim laboratuvarımızda bulunmuş iki molekül şu an insanlarda klinik deneyler aşamasında... En heye can verici tarafı da pek çok problemin ortak noktası olması. Yani tüm yaşam boyu tüm metabolik sağlığı koruyabilecek potansiyele sahip. En son bulduğumuz Nrf1 molekülü de şu an endüstride takip ediliyor.”  Beyni kullanma kılavuzu 1 İnsan beyni bilinen en karmaşık bilgi işleme sistemi. İnsanlar en basit bir makineyi bile kullanma kılavuzuna bakarak çalıştırırken, beyin gibi olağanüstü bir tasarımı paketinden çıktığı gibi fişe takıp çalıştırıyor. Bu eksikliği gidermek için kolları sıvayan sinirbilimciler, beynimizin en önemli yedi işlevinin nasıl çalıştığını ve nasıl geliştirilebileceğini araştırdılar. Bu çalışmalara dayanarak dikkat, çalışan bellek, mantıklı düşünce, öğrenme, bilgi, yaratıcılık ve zekâ gibi işlevlerin nasıl kullanılması gerektiği konusunda bazı ipuçları elde ettiler. Bir yazı serisi halinde bu 7 fonksiyonu özetleyeceğiz. İlk sırada dikkat var. DİKKAT Nedir? Beynimizin en önemli temel işlevlerinden biri dikkat. Dikkat, belli bir zaman diliminde neyi fark edeceğimizi belirler ve bunun farkındalık kapsamı içinde kalmasını sağlar. Çevremizde olup bitenlerden bir anlam çıkartabilmek için bizimle ilgisi olmayan her şeyi filtre etmemiz ve yalnızca tek bir şey üzerine odaklanmamız gerekir. Dikkatin işlevi burada bitmez; yoğunlaşmış dikkat, ezberlemek veya öğrenmek için de gereklidir. Dolayısıyla dikkati yoğunlaştırma yeteneğini geliştirebilmeniz durumunda, beynin geri kalan işlevlerini de geliştirme şansına sahip olabilirsiniz. Nasıl çalışır? Beynin dikkat sistemi iki tane. Biri, “aşağıdanyukarıya”: Ani seslere, hareket eden nesnelere veya dokunmaya otomatik olarak farkındalık yaratır. Hızlıdır ve her zaman açık konumdadır. İkincisi, “yukarıdanaşağı” isteğimiz üzerine devreye sokulan dikkat. Düşünmemiz gereken ne ise onu hedef alır ve iş bitene kadar orada kalır. Geliştirilebilir mi? Dikkat dağılmasını önlemek elimizde. Telefonun sesini kısmak, TV’yi kapatmak gibi önlemlerle aşağıdanyukarı gelen dikkat dağıtıcılar engellenebilir. University College London’dan bilişsel sinirbilimci Nilli Lavi, ikinci tür dikkati geliştirmenin yolunun girdi sayısını azaltmaktan değil, arttırmaktan geçtiğini keşfetti. Lavie’nin “yüklenme kuramı”na göre beyin duyuları işlemden geçirme konusunda sınıra dayandığı anda başka girdileri kabul etmez. Bunlara dikkat dağıtıcılar da dahil Lavie bu keşfinin hem dikkat dağıtıcılar, hem de dalgınlık durumları için geçerli olduğunu söylüyor. Gerçek yaşamda yapılacak işler, görsel unsur ilaveleriyle daha dikkat çekici hale getirilebilir. Örneğin yazılı bir metni çerçeve içine almak, arka plana renk vermek gibi. Bilişsel eğitim de bu konuda yararlı olabiliyor. Bir diğer seçenek de meditasyon. Meditasyon yapan insanların beyinleri incelendiğinde beynin dikkat ile ilgili bölgelerinin daha iyi geliştiği görülüyor. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle