15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 2 Herkesin yanıt eposta: [email protected] Pazartesi 22 Ekim 2018 TASARIM: İLKNUR FİLİZ beklediği sorular erbil tuşalp Gazeteci Yazar İktidar sözcüsünün İngiliz vatandaşı Washington Post yazarı Cemal Kaşıkçı’nın “kaybına” ilişkin görüşünü açıklarken “derin devlet” vurgusu yapması; Türkiye’nin yakın geçmişte benzer bir “derin devlet tecrübesi” yaşadığını anımsatması “derin devletin korku üretme klasiğini” anımsattı. Devlet Bahçeli’nin “12 Eylül öncesi bir gerçektir, yaşanmıştır” pişkinliğiyle “askeri darbe aklaması” aslında MHP’nin yönlendirici özelliklerinden biriydi. Partinin erken unutulan tarihinin temel özelliklerinden biri olan “derin devlet yönlendiriciliğinin” izlerine ancak sorularla ulaşmak mümkün. İlk soru önemli. Ülkücü Komandolar özgürlüğün filizlendiği 60’lı yıllarda “derin devletin vurucu gücü olarak devşirilirken” ülkenin sokaklarında ölümün kol gezeceği acaba neden kimsenin aklına gelmedi? Bu sorunun uzun süredir yanıtı yok ama hemen yanıtlanacak binlerce soru var. Arkadaşlar iletir lAlpaslan Türkeş Ülkücü Komandolarıyla ilişkisini “Ben onlarla görüşmem, arkadaşlar var. Biz taktikleri hazırlarız. Yapabilecekleri konularda onları aydınlatırız. Arkadaşlar onlara iletirler” diye açıklamadı mı? Yıllar sonra “kendi gençlerinin teröre karışmalarını önlemeye çalıştıklarını ”savunurken “cinayetlerin ayrı şeyler olduğu” söylemedi mi? lAlpaslan Türkeş Türk Silahlı Kuvvetleri’ni “yönetime el koymaya çağıran” bir siyasal hareketin derin devletçi darbe sever lideri değil mi? lÜlkücü Bozkurtlar 1970’lerin Devlet ve siyaset adamları acaba niçin “kendi geçmişlerini satın alacak kadar zengin olmadıkları” gerçeğini görmüyor? Paraları mı çok, akılları mı yok? Sorular sorulacak, yanıtlar alınacak, o yılların maskesi düşecek. NECATİ SAVAŞ can pazarında arkalarına güvenlik ve haber alma örgütlerinin “örtülü desteğini”, yeraltının “açık katkısını” alarak dahası ırkçı, dinci, liberal her kapıyı çalarak, her aşamada herkesle; AP, MSP, DSP, ANAP ve de AKP ile iktidar sofrası paylaşmadılar mı ? l 70’li yılların sonunda “devlet güçlerine yardımcı güçler” örtüsünün altında kimi zaman “resmi/ nizami” kimi zaman “gayri resmi/ gayri nizami” ama her zaman ayrı calıklı silahlı sivil güç olmadılar mı? l Darbelerin muhtıraların gerek çelerini oluşturmadılar mı? Eylül darbesine uzanan yıllarda terör eylemleri içinde yer almadılar mı? 12 Eylül döneminden bugüne “fikirleri her zaman iktidarda” kendileri “ya maphusta mazlum ya koltuk yanında mahsun” değil mi? Sorular aydınlatıyor l Türkiye onların elinde “yanıtsız soruların” değerli olduğu bir ül ke olmadı mı? Örneğin Türkeş’in “İngiliz ve Alman bankalarındaki marklarının, dolarlarının, sterlinlerinin (8 Ocak 2006) belgeleri” tarihe aktarıldı mı, kozmik oda baskınında pazarlık konusu oldu mu? l Seval Türkeş, “Ülkücülerin arasına ajanlar sokulduğunu söylemedi mi? “Ülkücülükle mafya bir arada olmaz” demedi mi? Muhsin Yazıcıoğlu‘nun parti içi muhalefetinin çıkış noktası “Ülkcülerin devletin güvenlik birimlerince yönlendirilmeleri” savı olmadı mı? l İstanbul Sıkıyönetim Komutanı Orgeneral Necdet Üruğ Ağca firarı için “ kaçmadı kaçırıldı “ dedi ama neden “soruşturma için ek süre” vermedi? l Ağca dünyanın gözünün içine baka baka “Çatlı şefimizdi” demedi mi? Ağca televizyonda “CIA ile ilişkin var mı” sorusunu yanıtsız bırakmadı mı? Savcı Doğan Öz l Savcı Doğan Öz Bülent Ecevit’e sunduğu raporunda “Yaygınlaşan şiddet olaylarının kontrgerilla gibi gizli örgütlerce yönlendirildiğini” belirterek dava açma aşamasında olduğunu bildirmedi mi? l Doğan Öz’ü öldüren İbrahim Çiftçi, 4 kez idama mahkum olduktan sonra Askeri Yargıtay aşamasında “hukuki zorunluluk nedeniyle” beraat ettirilmedi mi? l Ecevit “Kontrgerilla hareket halindedir. “1Mayıs’ta parmağı var” demedi mi? “Bazı örgütlerinin zaman yitirmeksizin kontrol altına alınmasını” istemedi mi? *Avukat Cem Alptekin16 Mart Davası’nda “Kontrgerillayı” mahkeme önünde kanıtlamadı mı? Zaman zaman ajanlar l Kurşunun adam ayırmadığı o yıllarda “Ankara’nın Kepekli Boğazı mevkiinde içinde vukuatlı iki Bozkurt ve iki makineli tüfek” Bahçeli’nin beyaz Reno’sunda” yakalanmadı mı? Siyasetin sol ucunun pankarttan, afişten, bildiriden işkenceli sorgulardan geçtiği günlerde, Devlet Bahçeli’nin “ifadesinin bile alınmaması” şaşırtıcı değil mi? l İpekçi cinayetinden, Papa suikastına kadar her olayda Ağca’nın yanında olanların tümünün Ülkücü Hareket’le organik bağı olduğu kanıtlanmadı mı? Adı geçenler yabancı gizli servisler adına çalıştıklarını söylemediler mi? l Ülkü Ocakları Başkanı Yıldırım bu ilişkileri “Türk devletinin maruz kaldığı tehlikeler karşısına Ülkücülerden başka sadakatle duracak bir başka grup olmamasıyla” açıklamadı mı? l Çoğu ülkücü “kullanılmış olmaktan” yakınmadı mı? “Kullanılmış olma” eleştirisi cezaevinden çıkanların “simit parası bile bulamadıkları” yaklaşımıyla yanıtlanmadı mı? l Haluk Kırcı, Çatlı’nın 1980 sonrası MİT’le, 90’lı yıllarda Emniyet’le çalışmasını bir zorunluluk olduğunu yazmadı mı? Terör bilmecesi l Kahramanmaraş kırımı Ülkücü Bozkurtların katıldığı en vahşi eylemlerden biri olmadı mı? İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş katliamın göz göre göre geldiğini, MİT’in hükümete istihbarat vermediğini, dahası Maraş’taki katliama bizzat katkı yaptığını söylemedi mi? l Olay başlamadan önce ABD Büyükelçiliği CIA deneyimli 1. Kâtibi Alexander Peck, Maraş’ta değil miydi? l Özel Harp Dairesi “iltisaklı” Mehmet Ali Çevikel’in Abdullah Çatlı ve Muhsin Yazıcıoğlu ile ilişkisi Maraş soykırımında ve 16 Mart katliamı yargılamalarında açığa çıkmadı mı? l Uğur Mumcu “Mehmet Ali Ağca.. Oral Çelik.. Abdullah Çatlı ve Mehmet Şener..” için “Bu dört teröristin ardında 12 Eylül öncesinin terör bilmecesi saklıdır” diye tarihe not düşmedi mi? “AğcaÇelik ÇatlıŞener çizgisinin” örgütlerini, amirlerini, memurlarını ve elbette, tetikçilerini tek tek açıklamadı mı? Türkiye’nin karanlık geleceğinin ipuçlarını vermedi mi? Geçmiş satın alınamaz Her şey herkesin gözü önünde yaşanmış olsa da, herkesin yanıt beklediği binlerce soru var. Ancak bir tek soru ve bu sorunun yanıtı çok önemli: Devlet ve siyaset adamları acaba niçin “kendi geçmişlerini satın alacak kadar zengin olmadıkları” gerçeğini görmüyor? Paraları mı çok, akılları mı yok? Maske düşecek Geç kalınmış değil, çürümenin, dağılmanın, çökmenin erken unutulan tarihi elbette anımsanacak. Ve de herkes kendi geçmişini satın alacak kadar zengin olmadığını bir gün mutlaka anlayacak. Sorular sorulacak, yanıtlar alınacak, o yılların maskesi elbette düşecek. Cumhuriyet İMECESİ Cumhuriyet’in ve Türk basınının simge ismi Uğur Mumcu Ağabeyimiz okurlarımıza yıllar önce şöyle seslenmişti: “Bir ekmek bir Cumhuriyet!..” Elinizde tuttuğunuz gazete Atatürk’ün adını ve kuruluş parasını verdiği Cumhuriyet. Okurlarımız biliyor ki Cumhuriyet’in patronu, holdingi yok!.. 94 yıldır halkın ve okurlarımızın destekleri ile ayaktayız. Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu’nun yenilendiği 7 Eylül 2018 tarihinden bu yana Şişli’deki merkez binamız ve Ankara Büromuz gazetenin gerçek sahibi okurlarımız, Atatürk devrimlerini ilke edinmiş sivil toplum örgütleri, kadın örgütleri, dernekler ve kuruluşların temsilcileri ile dolup taştı. Bu süreçte başta CHP’li parti yöneticileri olmak üzere milletvekilleri, belediye başkanları ve ililçe örgüt temsilcileri gazetemize ziyaretler gerçekleştirdi. Bu ziyaretlerde öne çıkan ortak talep “Cumhuriyet okurlarına bir imece” çağrısı oldu. Bu tarihi “Kuvayi Milliye” kampanyasıyla ilgili çağrıyı bu hafta içerisinde okurlarımızla paylaşacağız. Kampanyanın detaylarını gazetemizden, internet sitemizden ve sosyal medya hesaplarımızdan kamuoyuna duyuracağız. Hiçbir güç odağına boyun eğmeyen Cumhuriyet, “demokrasi, laiklik, insan hakları ve basın özgürlüğü” alanındaki mücadelesini bu kampanyadaki dayanışmayla daha da güçlenerek sürdürecek. 29 Ekim’e özel gazete Arkadaşlarımız Türkiye Cumhuriyeti’nin en özel günü olan 29 Ekim için kolları sıvadı. Cumhuriyet, tıpkı diğer Atatürk kurumları gibi, sömürgeci boyunduruğundan kurtulmak için verilmiş bir ulusal halk savaşı sonrası kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti’nin ilke ve devrimlerini koruma, yaşatma ve yükseltmekle yükümlüdür. Özel haberröportaj; yazı dizisi; yazılarımızla Türkiye Cumhuriyeti’nin 95. yılını, Cumhuriyet Bayramı’nı taçlandıracağız. Bir ay öncesinden başladığımız hazırlıklarla okurumuzun karşısına, evlerindeki kütüphanelerinde saklayacakları bir gazeteyle çıkacağız. Her güne özel sayfa Bu haftadan itibaren hafta içi her güne özel sayfalar okurlarımızla buluşuyor. Eğitim editörümüz Figen Atalay’ın hazırladığı “Eğitim” sayfası bu alanda çocuklarımızın, ailelerimizin sesi olacak. Sağlık editörümüz Sibel Bahçetepe’nin hazırladığı “Sağlık” sayfası çarşamba günleri, çevre muhabirimiz Hazal Ocak’ın hazırladığı “Çevre” sayfamız cuma günleri özel dosyalarla okurun karşısına çıkacak. Salıperşembe günleri ise “Yerel Yönetimler” sayfamız belediyelerin icraatlarına mercek tutacak. Hafta sonları ise cumartesi günü “Bilim ve Teknoloji”, pazar günü “Pazar Yazıları” okurlarımızın tiryakisi olacağı sayfalara dönüşmeye çoktan başladı bile. Her alanda referans olmak Bir aile havasında özel haberleriyle gündem yaratan Cumhuriyet, internet sitemizle de farkını ortaya koyacak. Cumhuriyet’in haber portalı www. cumhuriyet.com.tr gazetemizde yetişmiş Cüneyt Muharremoğlu’nun yuvaya dönüşüyle birlikte bu alanda farkını hissettirecek. Haber portalımızdaki genç arkadaşlarımızın gayretli çalışmalarıyla Cumhuriyet logosu altında hem gazetemiz hem internet sitemiz habercilikteki farkını gösterecek. Cumhuriyet, her iki alanda muhabirlerimizin özel haberleri, yazarlarımızın ufuk açan yazıları ve editörlerimizin Türkiye ile dünya gündemini yansıtan bakış açılarıyla referans olan basın kuruluşlarının öncüsü olmaya devam edecek. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle