15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR 12 ‘Şair Şarkıları’ Leman Sam ile başlıyor Opera sanatçısı Güvenç Dağüstün, piyanist Burçin Sam olacak. Edebiyat ve müziği buluşturacak olan Büke ve sürpriz konuk sanatçılarla gerçekleşecek “Şair Şarkıları”nda, Attilâ İlhan, Can Yücel, Cemal “Şair Şarkıları” konser dizisi, 17 Ekim Çarşamba gü Süreya, Edip Cansever, Gülten Akın, Nâzım Hikmet, nü saat 20.30’da Caddebostan Kültür Merkezi’nde Turgut Uyar gibi unutulmaz şairlerin şiirlerinden başlıyor. Konserlerin ilk konuğu ünlü şarkıcı Leman bestelenen şarkılar seslendirilecek. EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: EMİNE BİLGET [email protected] Salı 16 Ekim 2018 Nâzım Hikmet’in oğlu yaşamını yitirdi Mübin Orhon, Mehmet Nâzım ve Komet bir arada. Mehmet Nâzım kundaktayken, Nâzım Hikmet’in kucağında. Nâzım Hikmet’in oğlu, ressam Mehmet Nâzım, önceki akşam Fransa’da 67 yaşında hayata veda etti. Paris’te yaşayan ressam Utku Varlık, dostu olduğu Mehmet Nâzım’ın ölümünü sosyal medyadan bir mesajla duyurdu. Varlık, mesajında “Mehmet Nâzım’ı yitirdik; yakın ve uzak bellek, bana tarifsiz bir hüzünü anımsattı, uzaklaşıyoruz yavaş yavaş!” ifadelerine yer verdi. Gazetemize konuşan Varlık, Mehmet Nâzım’ın ölüm nedeninin kalp rahatsızlığı olduğunu söyledi. Varlık, “Mehmet Nâzım, 70 yılında Polonya’dan annesiyle birlikte Fransa’ya geldi, burada yaşamak için. Bir süredir kendini çekmişti, izole yaşıyordu. Biz uzun yıllardır dostuz. Ölüm her zaman şaşırtır... Sanatçı dostlarımız yavaş yavaş gidiyor” dedi. l Ceren Çıplak Drillat / PARİS Elçilikten festivale baskı iddiası: O ibareler kalksın... Portekiz’in başkenti Lizbon’da bu yıl 16’ncısı düzenlenecek DocLisboa Uluslararası Film Festi vali’ne Türkiye ve Ukrayna büyükelçiliklerinin sansür çabaları damga vurdu. Türkiye Büyük elçiliği’nin, festival kataloğundaki bazı ibarelerin kaldırılması için baskı yaptığı ileri sürüldü Pelin Turgut !f’te Serra Ciliv darbe! !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali’nin kurucu direktörleri Serra Ciliv ve Pelin Turgut’un görevlerine son verildi. !fİstanbul Bağımsız Filmler Festivali’nin 17 yıldır yöneticiliğini yapan Serra Ciliv ve Pelin Turgut, sosyal medyadan yayımladıkları bir açıklama ile görevlerinden alındıklarını duyurdular. İki yıl önce Güney Korelilere satılan Mars Entertainment ile yolları ayrılan ikilinin ardından festivalin devam edip etmeyeceği sorusu ise henüz yanıtlanabilmiş değil. Ciliv ve Turgut’un “Sevgili !f dostu” sözleriyle başlayan mesajında şu işfadeler yer alıyor: “Eğer bu mesajı okuyorsanız, !f istanbul Bağımsız Filmler Festivali’nin kurucuları ve direktörleri olarak geçirdiğimiz son 17 yıl içinde yollarımız kesişmiş; fikirlerinizle, işbirliğinizle ve tabii dostluğunuzla !f’in !f olmasına büyük destek vermişsiniz demektir. Bu hem bir veda mektubu, hem de kocaman bir teşekkür. !f markasının yasal hak sahibi CGV Mars Entertainment Group’un yeni yönetiminin kararı ile !f direktörlüğümüz sona ermiştir. Üzgün olsak da, !f’le gurur duyuyoruz. Küçük başladı, ve çok güzel yol yaptı. İstiklal’de tek sinemadan Türkiye’nin üç büyük kentinde bir çok salona; !f2 ile Anadolu’da elliden fazla noktada eş zamanlı film gösterimlerine; iki ilham dolu uluslararası yarışmaya, Sundance ile birlikte yaptığımız Senaryo Lab’ine, !f Doc Lab, !f Music ve tabii Yeni Film Fonu’na kadar büyüdük; binlerce sinemacıyla ve yüzbinlerce izleyiciyle birbirimize dokunabildik. (...) Geriye baktığımızda sadece güzellik görüyoruz. Yirmilerinde, film festivallerinin nasıl yapıldığını pek de bilmeyen iki genç kadın olarak çıktığımız yolda desteğiniz, yaratıcılığınız ve filmleriniz sayesinde !f Türkiye’nin en çok sevilen festivallerinden biri; karanlığın derinliğiyle sık yüzleştiğimiz bu coğrafyada kalbi genç atan umudun evi oldu. Elbette en derin arzumuz, bundan sonra da !f’in hassas ve cesur kalbine gereken özenin gösterilmesi ve !f’in bağımsız ruhunu koruyarak hayatta kalabilmesi.” l Kültür Servisi Avrupa’nın önemli film festivallerinden DocLisboa’ya bu yıl Tür kiye ve Ukrayna büyü kelçiliklerinin sansür gi rişimleri damga vurdu. Festival direktörü Cintia Gil, festivalin Sailing the Euphrates (Fırat’ta Yolculuk) bölümünde gös Festival Direktörü Cintia Gil terilecek olan Senaryosunu Yılmaz Güney’in yazdığı, Şerif Gören’in yönettiği “Yol” (Yol. The Full Version) filminin katalogda yer alan özetindeki “Kürtlerin yok edilmesi” ibaresinin kaldırılması yönünde kendilerine Türkiye Büyükelçiliği’nden bir talep geldiğini belirtti. Bir elçilik yetkili ‘Yol’ filminin başlıca rollerinde Tarık Akan ve Şerif Sezer yer alıyor. sinin bu konuda kendileriyle konuş tuğunu söyleyen Gil ayrıca yine ay de yer alan “Their Own Republic” ad nı programdaki “Armenia, Cradle of lı filmin gösterilmemesi için festiva Humanity” (Ermenistan, Medeniye le bir mektup yolladı. Büyülelçi In tin Beşiği) adlı filmin özetindeki “Er na Ohnivest’in imzasını taşıyan mek meni soykırımı” ibaresinin kaldırıl tupta filmin terörizme destek verdi ması yönünde de bir baskı uygulan ği gerekçesiyle programdan çıkarıl dığını söyledi. ması gerektiğini savundu. İki ülkenin Öte yandan Türkiye, festival yö bu baskısı karşısında geri adım atma netimine baskı yapan tek ülke de yan festivalin direktörü Cintia Gil ise ğil. Ukrayna Büyükelçiliği de festival “DocLisboa tarafsız bir festival değil dir, politik duruşumuz vardır ve müdahaleyi kabul etmeyiz. Hatırladığım kadarıyla festival tarihinde ilk kez böyle bir durumla karşılaşıyoruz. Bunun normalleştirilmesini asla doğru bulmuyoruz. Bu elçilikleri tartışmalara katılmaya ya da gazetelerde bu konudaki görüşlerini yazmaya davet ediyoruz. Nasıl isterlerse, ama kamuya açık olarak” dedi. l Kültür Servisi BIFED’De büyük ödül İspanya’dan ‘Astral’a verildi Ödül ‘cesur insanlara’ gitti Jordi E´vole ve Ramon Lara tarafından çekilen ve karşılık beklemeden başka insanların iyiliği için çalışan cesur insanları anlatan “Astral” filmi Fethi Kayaalp büyük ödülüne değer görüldü. BERNA KÜPELİ Çanakkale’nin Bozcaada ilçesinde 5. kez düzenlenen, Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali’nde (BIFED), ödüller düzenlenen törenle sahiplerine verildi. 56 ülkeden 260’ın üzerinde filmin başvurduğu festivalde büyük ödül, Jordi Évole ve Ramon Lara’nın yönettiği İspanya yapımı ‘Astral’ın oldu. Ekoloji temalı belgesellerin üretimi, gösterimi ve ödüllendirilmesine bağımsız bir alan açmak amacıyla Bozcaada’da doğan BIFED, dünyada yaşanan sorunlara belgeseller üzerinden bakıp çözüm aramayı önemseyerek yoluna devam ediyor. 5 gün süren ve pazar günü ödüllü filmlerin gösterimiyle sona eren festivalde, bu yıl finale kalan filmlerin konuları arasında çöp, tohum, mülteciler ve alternatif yaşam arayışları gibi başlıklar öne çıktı. Uluslararası yarışma ve Gaia öğrenci ödülü kategorileri için 18 film finale kalırken; panorama seçkisi bölümünde de 30 film yer aldı. Sinematografisi ve anlatımıyla öne çıkan, göçmenler ile ilgili bir çok film ara sından öne çıkmayı başaran İspanyol yönetmenler Jordi E´vole ve Ramon Lara tarafından çekilen ve karşılık beklemeden başka insanların iyiliği için çalışan cesur insanları anlatan “Astral” filmi Fethi Kayaalp büyük ödülüne layık görüldü. Uluslararası yarışma ikincilik ödülünü, politika ve politikacılara inancımızı kaybettiğimiz bu zamanlarda, ulusu için dünya çapında mücadele eden bir politikacıyı anlatan Kanadalı yönetmen ve fotoğrafçı Matthieu Rytz’in “Anote’nin Gemisi” adlı belgeseline verildi. Üçüncülük ödülü ise özgün şarkıların ve doğa seslerinin mükemmel kullanımıyla, doğadan başka kaybedecek hiçbir şeyleri olmayan insanların gözünden doğanın yok edilişine bakan Fransız yönetmenler Caroline Parietti ve Cyprien Ponson’un “Be’ jam be Hiç Bitmeyen Şarkı” filmine gitti. Gaia Öğrenci Ödülü Gaia Öğrenci Ödülü ise denize bağlı yaşayan insanların hayatları üzerinden denizi ana karakter olarak sunan Brezilyalı yönetmen Lucas Bonetti’nin “Denizi Olmayan Balıkçılar” adlı filmine veril di. Festival yönetmeni Petra Holzer yaptığı konuşmada “Umuyoruz ki daha birçok festivalleri paylaşırız, tüm insanlık için adil eşit şartların olduğu daha iyi bir dünya için umudum var. Umarım dayanışmayı ve umudu canlı tutan birçok film daha yapılır” dedi. ‘Tehlikenin farkında olmamızı sağlıyor’ Bozcaada Belediye Başkanı ve Festival Başkanı Dr. Hakan Can Yılmaz, “Bana göre, bir etkinliği özel ve değerli kılan, yücelten halkın katılımıdır. Siz; doğayı inkâr etmeyen, doğayla, birbirleriyle barışık yaşayan, kendisine, çevreye, doğaya duyarlı, güzel insanlar, siz, kültüre, doğaya, sanata sahip çıkan güzel halkımız, siz, Cumhuriyet kadınları, eli öpülesi hanımefendiler, saygıdeğer beyefendiler, ne iyi etiniz de geldiniz, iyi ki varsınız. Varlığınızla renk kattınız, gönlümüze gönül kattınız” dedi. Akademisyen Ömer Madra ise ana konunun insanlığın içinde bulunduğu kriz olduğunu belirtti. l BOZCAADA Büyük Amerika’dan küçük Amerika’ya yüzeysel izlenimler Bir aydır A.B.D.’deydim. 15 yıllık bir aradan sonra yedinci kez gittiğim bu ülkede büyük değişimler gördüğümü söyleyemem. Boston yakınlarındaki yerleşim yerlerinde yaşam yine tekdüze görünüyor. Hafta içinde işe gidip gelirken trafikle boğuşma, hafta sonları bahçeyle uğraşma, alışveriş ve dostlarla buluşma... Yine de Atlas Okyanusu’nun kuzey bölümünde kıyısı olan New England yöresinde, daha önce farketmediğim bir özellik görüyorum. Restoranlarda bir ailenin üç kuşaktan bireyleri birlikte oluyor. Bir başka deyişle hafta sonlarında karşı cinsten biriyle ‘date yapmak’ adeti şimdilerde daha az yaygın sanki. Minicik kızlar ve oğlanlar, Türk çocuklarının tersine, uslu uslu yemeklerini yerken, ergen torunlar büyüklerin söyleşilerine katılıyor. Pazar sabahları kiliseden çıkanlar tanıdıklarıyla birlikte özel kahvaltılar sunan mekânlarda keyifli saatler geçiriyor. Ve insanlar, yemek yenen yerlerde –hayret ama bizden daha çok gürültülü, neşeli kalabalıklar oluşturuyor. (Bu arada on beş yıl öncesine oranla obezlik epeyce denetim altına alınmış görünüyor). Mağazalar ve büyük alışveriş merkezleri – bizde de olduğu gibi hafta içinde neredeyse bomboş. Hafta sonlarında ise çoluk çocuğun eğlence yeri olup çıkıyor. Marketlerde daha çok her bir etiketi inceleyen yaşlıları görüyorsunuz. Gençlerse hızla bir iki parça alarak makineden ödeme yapıp çıkıyorlar. Müzelerde çoğunlukla dünyanın her yanında olduğu gibi Japon turistler var. Müze deyince, yüzyıllar önce köktendincilerin, ‘cadı avı’ başlatarak pek çok masum insanın ölümle cezalandırılmasını sağlayıp, onların topraklarını kendi topraklarına kattıkları Salem kasabasını unutmamam gerek. Sizi ‘Salem Cadı Müzesi’ adını taşıyan bir binaya 10 dolar karşılığında kabul ediyorlar. İçerde, duvarlar boyunca mankenlerle oluşturulmuş birçok sahne görüyorsunuz. Görevli, bu tablolar aracılığıyla size Arthur Miller’ın ‘Cadı Kazanı’ oyunundaki John Proctor ve komşularının tarihsel öyküsünü anlatıyor. Paraya yazık. Kasabanın cadıbüyücü vb. malzemelerinin satıldığı bir turistik kente dönüştürüldüğünü ise asıl dışarı çıkınca anlıyorsunuz. Tatlı Cadı’nın heykeliyle fotoğraf çektirip sokaktaki falcılardan geleceğinizi öğrenebiliyorsunuz. Dükkânlar cadı turizminin saçma sapan ürünleriyle dolup taşıyor. Gördüğüm birkaç kıyı kasabası şaşırtıcı. Nerede 5 yıldızlı büyük oteller ya da kapısından girmeye korkacağınız fiyakalı restoranlar? Kaş’ın 2530 yıl önceki yalınlığını taşıyan bu güzelim balıkçı koylarındaki salaş lokantalarda neredeyse bir ‘hamburger menü’ fiyatına istakoz yiyebiliyorsunuz. Yazlık evler de olmalı çevrede, ama göze batan bir zenginlik görünmüyor. Televizyon ise bizimkiyle aynı kötü düzeyde, izlenceler belki bizimkilerden daha da niteliksiz. Komedi yerine sululuk sunan –sözde güldürücü dizilerden ‘reality şov’lara, incir çekirdeği doldurmaz konuları işleyen konuşma ve magazin izlencelerinden yemek pişirme gösterilerine, olay yokluğunda haber yaratma çabasıyla kotarılmış röportajlardan göz boyayıcı reklamlara dek aynı yumurta ikizleri gibi benzer görünüyor Büyük Amerika ile Küçük Amerika’nın televizyon kanalları. Ancak arada şöyle bir fark var. Amerikan televizyonunda stüdyoların dekoru bizimkilerin tersine gösterişçilikten uzak. Gerektiğinde iki sandalyede oturup konuşuyor insanlar. Haber izlencelerinde ise sunucu ve muhabirler çoğunlukla ciddi giyimli. Bizimkiler gibi yılın moda giysilerinin mankenliğini yapmıyorlar. İyi dikilmiş, kaliteli giysileri ve –herhaldekendi yaptıkları yalın yüz makyajlarıyla görüntülerini kişiliklerinin gerisinde tutmayı biliyorlar. Ayrıca hepsi işlerini ustaca yapan, muhabirliği çığırtkanlıkla, yorumculuğu ukalalıkla karıştırmayan uzman kişiler. En önemlisi, Büyük Amerika’nın televizyon kanallarında, hangi izlencede olursa olsun bir tek dil yanlışının yapılması bile söz konusu değil. (Herhalde böyle bağışlanmaz bir suçu işleyeni hemen kapının önüne koyuyorlar). Gelişmiş bir ülke ile gelişmesi durdurulmaya çalışılmış bir ülke arasında o kadar fark olacak artık... Piyanist Choo’dan Notre Dame de Sion’da resital 3. Uluslararası Piyano Yarışması – İstanbul Orchestra’Sion’da birincilik ödülü alan Shaun Choo 18 Ekim’de bir resital vermek üzere İstanbul’a gelecek. Piyano eğitimine 7 yaşında başlayan Singapur doğumlu piyanist bugüne dek uluslararası 10 yarışmada derece aldı. Kendi bestelerini de çalan Shaun Choo, perşembe günü 19.30’da başlayacak konserinde Bach, Beethoven, Debussy, Kapustin, Busoni ve Chopin’den eserler çalacak. l Kültür Servisi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle