22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 8 Ocak 2018 EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: ZARİFE SELÇUK Baydemir, Bilgen ve Önder’in adı geçiyor haber 5 CHP İZMİR İL KONGRESİ HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş’ın aday olmayacağını açıklamasının ardından parti kulislerinde eş genel başkanlık için pek çok isim konuşulmaya başlandı HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın 11 Şubat’ta gerçekleşecek kongrede aday olmayacağını açıklamasının ardından parti kulisle konferansta parti tabanı ve delegelere kimi eş genel başkan olarak görmek istedikleri sorusu yöneltilecek. Söz konusu toplantılardan çıkacak sonuç HDP’nin yetkili kurul Baydemir’e İzmir gözaltısı rinde pek çok isim eş genel baş larında tartışıldıktan sonra nihai kanlık için konuşulmaya başlandı. bir isim belirlenecek. HAKAN DİRİK HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen, HDP Ankara Milletvekili Sırrı Sü reyya Önder ve HDP Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir’in MAHMUT ismi geçerken, par LICALI tinin yetkili kurulla rında eş genel başka nın belirlenmesine yönelik henüz bir tartışma yürütülmedi. HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın kongrede aday olmaya cağını açıklaması, 11 Şubat’ta ger çekleştirilecek kongreye yaklaşık bir ay gibi kısa bir süre kala parti kulislerinde kimin eşbaşkan olaca ğı tartışmalarını da beraberinde ge tirdi. HDP içinde kongre hazırlıkla rı geçen eylül ayından bu yana de vam ederken, Demirtaş’la yola de vam edilmesi yönünde bir irade bu Öne çıkan isimler HDP’nin yetkili kurullarında tartışılmasa da parti kulislerinde kimin eş genel başkan olabileceği konusunda pek çok isim dile getiriliyor. Bu kapsamda öne çıkan isimlerin başında HDP Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir, HDP Sözcüsü ve Kars Milletvekili Ayhan Bilgen, İmralı Heyeti üyesi ve HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder geliyor. Söz konusu isimler arasında Baydemir’in ismi ağırlık kazanıyor. Öte yandan HDP tabanının Demirtaş’ın aday olmayacağını açıklamasının ardından partiye tepki gösterdiği yönünde özellikle sosyal medya üzerinden bir algı yaratılmak istendiği belirtildi. Parti tabanının Demirtaş’ın aday olmayacağı HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı ve Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir, partisinin bölge toplantısına katılmak için geldiği İzmir’de, konakladığı SGK Misafirhanesi’nde önceki akşam saat 22.00 sıralarında gözaltına alındı. Hakkındaki yakalama kararının, Şırnak’ta toplantı ve gösteri yasasına muhalefetten olduğu anlaşıldı. Kolluk güçleri, geceyarısı SEGBİS sisteminin çalıştırılamayacağını bildirerek Baydemir’i alıkoymak istedi. Ancak Baydemir, geceyi misafirhanede “oda hapsinde” geçirdi. Dün sabah, Şırnak’tan gelen talimatın SEGBİS üzerinden değil, talimatla ifade alınması olduğu anlaşıldı. İfade veren Baydemir, “Ben bu yargılamayı reddediyorum. AKP Genel Başkanı’ndan gelen talimat ve talepler doğrultusunda buradayız. Burada yapılan işlemler anayasa ve hukuka aykırıdır. Yargı, yürütmenin direktifleriyle hareket ederse çok büyük tehlike altındayız lunuyordu. Ancak Demirtaş’ın aday açıklamasına üzüldüğü ancak parti demektir” dedi. olmayacağını açıklamasının ardın yönetimine herhangi bir tepki gös İfadesinin ardından serbest bırakılan dan HDP’nin eş genel başkanını be termediği ifade ediliyor. Sosyal med Baydemir, “İktidarın yanlış politikalarına lirlemek için bir ay gibi kısa bir sü ya üzerinden özellikle “Demirtaş’a itaat etmediğimiz için adliyeye getirildik. resi kalmış oldu. Edinilen bilgiye sahip çıkılmadığı” algısının yaratıl Ama bilinmesi gereken bir şey var, bu göre; HDP’li milletvekillerinin ka mak istendiği ve bununla parti ta coğrafyada eninde sonunda hak ve haki tılımıyla Diyarbakır’da iki gün bo banının yönlendirilmek istendiğine kat galip gelecektir. Özgürlük kazanacak yunca süren toplantılarda eş genel dikkat çekiliyor. l ANKARA tır” diye konuştu. l İZMİR başkanlık konusu gündeme gelme di. Toplantıda kongre hazırlıkları konuşulurken, HDP’nin yeni dö ‘Karara üzüldük ama saygı duyuyoruz’nemde özellikle Meclis bünyesinde nasıl bir siyaset izlemesi gerektiği gibi konular ele alındı. HDP kulislerinde yeni eş genel başkanın belirlenmesi için önce HDP Genel Merkezi’nce, Diyarbakır’da 45 Ocak tarihlerinde yapılan partinin Meclis grubunun toplantısıyla ilgili sonuç bil rak, Edirne Cezaevi’nde haksız ve hukuksuzca rehin tutulan Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş’ın HDP 3. Olağan Kongresi’nde, ‘Ye kadaşlarla, yeni bir heyecanla yola devam etmek için bu kongrede eş genel başkanlığa aday olmama’ kararını üzüntü ama saygıyla kar likle tabanın görüşlerinin alınaca dirisi yayınladı. ni siyasal mücadele dönemini da şılıyoruz. Sevgili yoldaşımızın si ğı ve bu kapsamda bir tartışma yürütüleceği ifade ediliyor. Ocak ayı boyunca HDP’nin Türkiye’nin dört bir yanında gerçekleştireceği 15 Sonuç bildirisinde, HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş’ın, partinin kongresinde aday olmayacağını mektupla bildirmesi de değerlendirildi. Bildiride, “TBMM Meclis Grubu ola ha güçlü karşılamak, demokratik siyasete demokrasi kültürünü kazandırmak, koltuk ve makam için değil halk adına siyaset yapma bilincini geliştirmek ve yeni ar yasi rehinelik koşullarında uzun ve ciddi bir muhasebeyle ulaştığı bu karara büyük bir değer biçiyoruz” ifadelerini kullanıldı. l DİYARBAKIR/DHA ‘Çare’ nereden temin edilir? Mevcut durumdan şikâyetçi olanlar, uzunca bir süredir haklı olarak “çare” fikrine bağımlı hale geldi. Her gelişmeye, her değerlendirmeye bu gözle bakılıyor. “Çare” için verilen adresler de muhtelif. Dış politika gündeminden ekonomik krize, yeni siyasi alternatiflerden güç çatışmalarına kadar çeşitli alanlarda “hazır çare” aranıyor. Ama “çare” bağımlılığı, alınan arama sonuçları yüzünden umut ve iyimserlik yaratmıyor, sadece tatminsiz bir aceleciliği besliyor. Çare ararken, “çaresizlik” hissi büyüyor. Acaba aranan yer mi, aranan şey mi yanlış? Dış konjonktür, dünya kamuoyu, diplomatik baskılar, uluslararası örgütler ve küresel sermayeden bir şey çıkar mı? n Başta ABD ve Avrupa olmak üzere, bütün dünyanın durumu, biraz “merhemi olsa kafasına sürecek kel” misali. Birilerine “Ne biçim konuşuyorsun” denilecek olsa, “Dön kendi seçtiğine bak” cevabı ortada duruyor. Tehlikeli gidişata dikkat çekilse, geçmiş ırkçılıkfaşizm kâbuslarının ayak sesleri sokaklarında yankılanıyor. Dünyanın envai çeşit despotu, birbirlerini “demokrasi” ve “insanlık” için hizaya çağırıyor, tiranlar boy sırasına giriyor. “Çifte standardı” bırakıp, “ilkesizliği, tutarsızlığı” standart haline getiren yetkisiz, etkisiz örgütler, hatta uluslararası mahkemeler bile “güç dengelerinin” gözünün içine bakıyor. n “Sermaye pek hassastır, ürkektir, demokrasiyi çok sever” şeklindeki iddiaların da karşılığının olmadığı ortada. Kapitalizm sadece iyi “zaman” ve “iyi” yerlerde değil, her zaman ve her yerde para kazandırabildiği için bu kadar uzun ayakta kaldı. Çıkarlarla düşünmeye başlayınca, ne yok etmek isteyen haçlılar, ne de demokrasi dağıtan misyonerler söz konusu. Çünkü, her iki durum da çok kârlı değil. Buna kar şılık, görünmeyen pazarlıklar, bilek güreşleri, bolca alışveriş ile süren ilişki, kimileri için korunan iktidar, kimileri için de kazanılmaya devam eden para demek. Ekonomik güç dengeleri, iktidar koalisyonunun iç çelişkileri, devletin ve iktidarın ideolojik omurgası tartışması sonuç üretir mi? n Sayısal veriler, sermaye çevreleri arasında zaman zaman açığa çıkan gerilimlere ve bazı önemsiz aktör değişimlerine reğmen temel nizamın pek değişmediğini gösteriyor. Kazananlar daha çok kazanmaya, kaybedenler daha çok kaybetmeye devam ediyor. Böyle olunca da, “sahte istikrar” ile kazananların arasındaki kavgadan “çare” çıkması, fazla güvenilir bir fikir gibi durmuyor. “Simitçay” hesabıyla kazanılan ama başka hesaplarla elde tutulan “kaybedenler” de, “siyasi muhasebe biçimini” henüz değiştirmiş değil. n Komplo teorilerinin ana malzemesi olan, “derin devlet” içindeki güç savaşlarına ilişkin yorumlar, olanı anlamaktan çok, bir durumu haklılaştırmanın aracı olarak kullanılıyor. Bir dönem iktidarı desteklemiş olanlar, şimdiki olumsuzlukları geri gelen “Ergenekon”a bağlıyor. Bugün iktidara yanaşanlar ise, “antiemperyalist” hatta Atatürkçü hassasiyetlerin yeniden güçlenmesinden bahsediyor. Bazı göstergeler fazla abartılarak beslenen bu akıl yürütme, bazen “şaşırtıcı” bir yaygınlığa da ulaşabiliyor. Siyasi mühendislik seçenekleri, seçmenin eğilimleri, politik aktörlerin mevcut pozisyonları neler vaat ediyor? n Meral Akşener’in çıkışı ve İYİ Parti’nin kurulması, Abdullah Gül’ün “eksik teşebbüsü” gibi gelişmeler, “çare” arayışlarıyla fazlasıyla ilişkilendirildi. Muhalefet blokunu sağa çekmek pahasına, iktidarı sağdan zayıflatma fikri parlak bulundu, çok destekçisi oldu. Bu alanda bir taktik imkân olduğu, olabileceği de görünüyor. Ama kendilerini üzerinde ittifak edilecek imkân olarak sunmaktan fazlasını söylemeyen, erken bir pazarlık başlatanların “çare” olarak tescil edilmesi ve etkilerini genişletmesi kolay olmuyor. n Kararsız seçmenlerdeki artış ve oy davranışını belirleyen önceliklerde ekonomik kaygıların birinci sıraya yerleşmesi, bir hareketlenme gibi değerlendirilse bile, memnuniyetsizlerin tamamı, ““durumu değiştirme” tercihine geçmiş değil. Dokunulmazlık ve DBP belediyelerine yapılanlara karşı gösterdiği zafiyet, kendisine yönelen siyasi saldırılara tepkide ayağına dolaşan CHP ve Selahattin Demirtaş’ı meydan okuma sembolü olarak kullanma formülü üretmekte zorlanan HDP, “alanda” bir canlanma yaratmanın hâlâ uzağında. Ülkenin içinde bulunduğu şartlara, seçim gündeminin seyrine, iktidarın hazırlıklarına bakılınca, OHAL’de seçim çare olur mu? n Bugün içinde bulunulan durum / şartlar, birden zuhur eden bir “akıl tutulmasının” ürünü veya bir anda geçilen eşiğin sonrası değil. Hiçbir şey hızlı ve “kolay” olmadı, bu yüzden hızlı ve kolay değişmesi de beklenemez. “Parmak şıklatma” ile değişim beklemekle, “ört ki ölem” çaresizliği, sonuçları açısından birbirinden sanıldığı kadar uzak değil. Biri şartları tartışmadığı, diğeri şartlara teslim olduğu için imkânları daraltıyor. Ve iki yaklaşım da, siyaseti aslında karşısındaki gücün imkânlarıyla tanımlıyor, sonucu dolaylı olarak onun “rızasına” bırakmış oluyor. n Son çıkarılan KHK’ler, seçim sistemine dönük hazırlıklar, artık sıradanlaşan hukuk dışı baskıların yarattığı karanlık, bütün karartmaların amacına uygun biçimde görüş alanını daraltıyor. Gözler karanlığa, karanlığın gösterdiği kadarına alışıyor. Karanlıkta, en yakındaki şeye tutunmak ile dışarıyı tarif etmeden / edemeden “oyundan çıkalım” çağrısı arasında gidip geliniyor. Olan bitenin karanlıkta kalmamasının sağlayacağı fayda ihmal ediliyor. “Çare” aranan yerler konusunda iyimser bir durum olmadığı açık. Acaba aranan yer kadar aranan şeyde de bir sorun olabilir mi? n Siyaseti bir özgürlük mücadelesi olarak tanımlayan Hannah Arendt, hürriyet arayışının olağanüstü gücünü “yeniden başlama” yeteneğine bağlıyor. Buradan bakılınca, “çare” aranan her alandaki karanlık, tarihte defalarca tekrarlandığı gibi, kendi ışığını da içinde saklıyor. Bu ışık da, bütün imkân pencerelerini açacak olan umudu ve “isteme” iradesini canlı tutmak: Daha iyi bir dünya, daha iyi bir ülke, daha çok özgürlük, eşitlik ve barışı, “mümkün olan” sınırında kalmadan istemeye devam etmek. “Çare bulmak” uğruna umudu kaybetmemek. n Dünya dengeleri, Türkiye’nin sıkıntılarının çözümü için “hazır çare” üretmeye uygun olmayabilir ama bu hiç etkisi olmadığı anlamına gelmez. Müesses nizamın krizi, Türkiye’ye “özel bir çare” önermiyor olabilir ama imkân kapıları tamamen kapalı demek değildir. Sınırları daraltılmış siyasetin iç çatışmaları sonuçsuz bir oyun haline gelmiş olabilir ama oyunu bozmak imkânsız değildir. Siyasi aktörler kifayetsiz, söylem etkisiz, eylem yetersiz kalabilir, ama itiraz potansilyeli sanıldığı kadar az değildir. Değişime asla izin vermeyecek girişimler hazırlanıyor olabilir ama bunu sığınılacak son çare haline getirmek az şey değildir. Yücel Bingöl Gümrükçü Gençler kapıştı HAKAN DİRİK CHP İzmir İl Kongresi’nde “gençler” çarpıştı, “eski kurtlar” mücadele etti. CHP 36. İzmir İl Kongresi, “uzlaşı anlaşmazlığıyla” başladı. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, genel merkezden yetki aldığını kaydederek milletvekilleri, ilçe belediye başkanları ve partinin kentteki önde gelenleriyle ayrı ayrı bir araya gelerek, Büyükşehir Belediyesi CHP Grup Sözcüsü Deniz Yücel’i “uzlaşı adayı” olarak partisine sundu. Kentte, parti içinde Kocaoğlu’na karşı siyaset yapan başta milletvekillerinden oluşan kesimler ise Çiğli İlçe Başkanı Utku Gümrükçü üzerinde anlaştı. Böylelikle iki genç isim, arka plandaki destekçileriyle birlikte yarışa tutuştu. Kültürpark’taki Celal Atik Spor Salonu’ndaki kongre, CHP Genel Yardımcısı Tekin Bingöl’ün divan başkanlığında başladı. Adaylardan Deniz Yücel, salona eşiyle el ele tutuşarak ve “İzmir Aziz’dir Aziz kalacak” sloganlarıyla girdi. Utku Gümrükçü’nün salona girişindeyse “İşte örgüt işte başkan” sloganları ağırlıktaydı. Kongrede kürsüye çıkanlar, AKP’nin yanı sıra parti içi rakiplerine yüklenmeyi ihmal etmedi. CHP İzmir Milletvekili Atila Sertel, “Siyasette torpil olmaz” derken, eleştiri oklarını doğrudan Kocaoğlu’na gön derenlerin başında Genel Başkan Yardımcısı Erdal Aksünger yer aldı. “Tek adam” üzerinden Kocaoğlu’na yüklenen Aksünger, “Türkiye’de tek adama karşı her şeyi yapacağız. CHP’de de tek adam olmayacak. Bu işin içinde tahakküm olmayacak” dedi. CHP İzmir Milletvekili Tacettin Bayır, “2019’da AKP’yi alaşağı edemezseniz, ne Bayır’ın ne Kocaoğlu’nun esamesi kalır” diye konuştu. CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay da “emeği olan kazansın” diyerek Gümrükçü’yü işaret etti. Adayların kürsüye gelmesiyle birlikte “kaba güç” de konuştu. 2015 seçimlerinde Sertel’in milletvekilliği adaylığının düşmesi için başvuruyu yapan kişi olduğu belirtilen Çiğli’den Ozan Çelik’in, Gümrükçü’ye karşı “Kerbela şehitlerinden özür dile” yazılı pankart açmasıyla ortalık karıştı. Aksünger olaya müdahale etmeye çalışırken, Bayır da onu korumak için harekete geçti. Ancak milletvekillerinin araya girmesiyle tartışma daha da alevlendi. Divan Başkanı Bingöl, kongreye 15 dakika ara verdi, arbedenin devam etmesi durumunda kongreyi iptal edeceğini bildirdi. Adaylardan Yücel, konuşmasında “Başkan olursam kimseye değil partime bağlı olacağım” dedi. Gümrükçü de “Kimsenin adamı olmadım, olmam” diye konuştu. l İZMİR DAVUTOĞLU’NDAN SERT MESAJ: FETÖ argümanı dillendiriliyor Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, Sabah Gazetesi yazarı Mehmet Barlas’ın Suriye politikası ile il gili olarak “Davutoğlu yanlışların baş sorumlusu değil miydi?” ifadelerine sert yanıt verdi. Davutoğlu’nun basın ofisinden yapılan açıklamada, Türkiye’nin hiçbir zaman terör örgütlerine destek ver mediği, Türkiye’nin destek verdi ği grupların BM gözetimindeki Ce nevre ve Astana süreçlerine katı lan muhalif gruplar olduğu belirtil di. Davutoğlu adına yapılan açık lamada, PKK ile IŞİD’e karşı sı nır ötesi operasyonların kararları nın da Davutoğlu’nun başbakanlı ğı döneminde verildiği ifade edildi. Davutoğlu Açıklamada, “FETÖ’nün Türkiye’yi yıpratmak ve uluslararası alan da mahkum et(tir)mek için kullandığı argümanların Türkiye’nin en çok satan gazetelerinden biri olduğu nu iddia eden bir yayın organında dillendirilmesi ayrı ca düşündürücüdür. Son dönemde Türk siyasetinde ve dış politikada yaşanan gelişmelerin sorumluluğunun bugün ortaya çıkan sonuçlara göre paylaştırılması bir alışkanlık haline gelmiştir. Türkiye nevzuhur bir dev let değildir ve tüm kararlar devlet mekanizması içinde ilgili kurullar ve süreçler içerisinde alınmaktadır” ifa deleri kullanıldı. Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanlığı ve başbakanlı ğı döneminde takip edilen Suriye stratejisinin, başta MGK olmak üzere, Bakanlar Kurulu toplantıları ve gü venlik dış politika mekanizmaları çerçevesinde alın mış devlet kararları ile şekillendiğinin ifade edildiği açıklamada, “Belli hassasiyetlerle her gerçek dışı iddi aya cevap verilmiyor olması bu iddiaların doğruluğu na ve bundan sonra cevap verilmeyeceğine işaret et memektedir” dendi. l ANKARA (Cumhuriyet) C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle