18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 8 Ocak 2018 14 haber/yorum EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: BAHADIR AKTAŞ İki ağırlaşan sorun Toplum yeni yıla ağır sorunlarla giriyor. Bunların içinde ekonomi ve dış politika, belirleyici nitelikleri gereği öne çıkıyor. Ekonomide iktidar iyice sermayeye yaslanıyor. Dış siyasette izlenen düşman yaratıcı tutum da giderek derinleşiyor. Her iki alanın gelişmeleri toplumun geleceği açısından olumsuzluk tohumları taşıyor. Sermayenin altın yılı 2017 sermayenin altın yılıydı. Sondan başlayalım; asgari ücretin açıklanması 2017’nin son gününe bırakıldı. İşçi, işveren ve hükümet üçlüsünün temsilcilerinden oluşan komisyonda anlaşma sağlanamadığı; işverenin yüzde 15 bir ücret artışına evet dediği; sendikaların da yüzde 20 artışta ısrar ettiği, kamuoyuna açıklandı. Sonrasında bir de ne görelim? Hükümet, asgari ücrete yüzde 14.2 zam yaptığını açıkladı. Böylece hükümet, doğrusu CHESAKP iktidarı, bu temel işçi ücretini işverenin verdiğinin bile altında, sermayeden daha fazla sermaye yanlısı kesilerek saptamış oldu. İktidarın sermayeci özelliği giderek kurumlaşmış bulunuyor: Gerek asgari ücret ve maaş zammı konularında gerekse de bir kangrene dönüşen taşeron işçilere kadro verilmesi sorununun çözümünde, iktidar, karar sürecine işçi sendikaları konfederasyonlarını hiç, ama hiç katmadı. Emeğin örgütü sendikalar, kendileriyle ilgili karar süreçlerinden tümüyle dışlandı. Aslında, CHES Başkanı ve AKP Genel Başkanı, Temmuz 2017’de, TOBB’da yapılan ve yerli ve yabancı iş insanlarının katıldığı bir toplantıda: OHAL’i biz iş dünyamız daha rahat çalışsın diye yapıyoruz. Soruyorum. İş dünyasında herhangi bir sıkıntınız, aksamanız var mı? Biz göreve geldiğimizde Türkiye’de OHAL vardı ama bütün fabrikalar grev tehdidi altındaydı. Hatırlayın o günleri. Ama şimdi grev tehdidi olan yere biz OHAL’den istifade ederek anında müdahale ediyoruz. Çünkü iş dünyamızı sarsamazsınız. Bunun için kullanıyoruz biz OHAL’i” sözleriyle, emeksermaye ikilisinden hangisinin tarafında olduğunu açıklamış oluyordu. Bu anlayışın sürdürülebilmesi için, başta örgütlü hak arama olmak üzere, temel hak ve özgürlüklerin sürekli baskı altında tutulması gerekir ki bu da toplumun geleceği açısından çok tehlikeli bir tuzak oluşturuyor. Dahası iktidarın bu sermaye yanlısı tutumuna karşı siyasette de bir seçenek oluşturulmuyor. İnişçıkışlı dış politika Ülke içinde kendisini eleştirenleri tüm kişi ve örgütleri hain ve terörist ilan ederek sabah akşam suçlayan CHESAKP iktidarı, ülke dışında bu kadar tutarlı (!) değil, arada bir dostluk gösterisi yapsa da, aslında, sürekli olarak düşman yaratıyor. Türkiye dış siyaseti, Suriye ve Kudüs’ten AB ilişkilerine, Yunan adaları sorunundan ABD ilişkilerine dek hemen her alanda savaşçı bir özellik kazanmış bulunuyor. İktidarın yandaşları bu duruşu antiemperyalist sanıyor ya da toplumun bunu öyle algılamasını istiyor. Oysa ülke içinde bu kadar sermaye yanlısı olan bir yönetimin antiemperyalist olması, eşyanın doğasına aykırıdır. Çünkü, günümüzde sermayenin yerlisi ve yabancısı iç içedir. Diğer taraftan, çok ilginçtir, CHESAKP iktidarı ve destekçisi MHP, dışarıda düşman yaratırken ana muhalefet partisi de, Ege adaları örneğinde görüldüğü gibi, onlardan pek geri kalmıyor. Sonuç olarak ülke, 2018’de eskilerin sathı mail dedikleri seçim yamacına doğru yuvarlanmaya başlıyor. Bu gidiş sermaye yanlısı baskı ve dış politikanın çatışmacı ortamında gerçekleşiyor. Bu sorunların çözümü için örgütlü bir biçimde özgürlük ve barış seçeneği oluşturulması gerekiyor. 8 OCAK 2018 SAYI: 33696 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Yazıişleri Müdürü (Sorumlu) Haber Koordinatörü Bülent Özdoğan Faruk Eren Aykut Küçükkaya Reklam Direktörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 06:51 06:34 06:55 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 08:22 13:17 15:38 08:03 13:01 15:26 08:22 13:24 15:53 Akşam 17:59 17:47 18:14 Yatsı 19:25 19:11 19:36 Okurumuz Abdullah Göllü uyarıcı ve övgü dolu iletisinde gazeteye yapılan eleştirilerle ilgili görüşlerini aktarıyor. Özetle, kimi ayrıntıya kaçan eleştirilerin başarıları gölgeleyebileceğine dikkat çekiyor ve şöyle diyor: “Eleştiri her zaman gerçekleri ifade etmeyebilir. Zaman zaman köşenizde dikkatimi çeken küçük ayrıntılarda boğuluyor okurların bir kısmı. Gazetenin bitimsiz işlevini bir yana bırakarak. Örneğin 01.01.2018 tarihli gazetenin birinci sayfasının işaret ettiği gerçekler, dolu dolu yakıcı bir gerçeklikle aktarılmakta. Yarının kuruluşunu anlatmakta ve özveriyle okurlarını uyardığı gibi, bilgilendirmektedir. Sözcüklerle uğraşırken gazetenin işlevini yok saymak okuyucunun görevi olmamalı. Cumhuriyet gazetesi yol gösterici; laik, hukuktan yana ve direnirken etik davranmayı da ilke edinmiş, özverili insanların çıtayı yükselttiği abide yapıdır adı gibi. Önümüzdeki yıllarda da Eleştiriler Yararlı mı? başarılarının devamını dilerim.” Gerçekten de yapılan hatala ra, dil yanlışlarına karşın Cumhuriyet gazetesi (araştırmalara göre, 1 gazeteyi 5 kişinin okuduğu varsayılarak) iki yüz bini aşkın okurunun, entelektüel dünyamızın, aydınlarımızın gazetesi olmayı sürdürüyor. Günlük gazete, internet sitesi ve benzeri az bulunur arşivi ile eşsiz bir başvuru, referans gazetesidir. Giderek daha doyurucu bir gazete haline geldiğini de söylemeliyim. Ben gazetedeki hataların, yanlışların eleştirilmesini daha iyi bir gazete için doğru ve gerekli bulu yorum. Bu yanlışlar çok küçük ya da ayrıntı gibi görünebilir, bazen gerçekten de öyledir ama genellikle bir tür iç eğitim yerine geçmekte, okurgazete ilişkisini güçlendirmekte, arkadaşlarımız da aynı ya da benzer hataları yinelememeye özen göstermektedirler. Bu nedenle okurlarımızın eleştirilerini de övgülerini de gazeteye, yazıişlerine, editörlere ve bana iletmelerinden mutluluk duyuyoruz, duymaya devam edeceğiz. Hak ediyorsa övgülerinizi, hatalı, kusurlu ise eleştirilerinizi Cumhuriyet gazetesinden, çalışanlarından esirgemeyiniz. Dildeki bozulma daha derin bir bozulmanın habercisi 31 Aralık 2017 tarihli Cumhuriyet’in 3. sayfasında, DHA’ya dayandırılan “Kangallar Devriyede” adlı haberde, “yeni yıl” dolayısıyla İstanbul’da alınan güvenlik önlemlerinden söz edilerek, “Polisler; simitçi, çöpçü, ayakkabı boyacısı kılığında sokaklarda olacak”, denilmektedir. Kamu güvenliğini yakından ilgilendiren bir konuda, haberin veriliş biçimindeki özensizlik, “teröristler, hırsızlar, yankesiciler, tacizciler haberiniz olsun, bu akşam polisler, ‘simitçi, çöpçü, ayakkabı boyacısı’ kılığında olacaklarmış, aman dikkatli olun” gibi garip bir çağrışıma yol açıyor. Ayrıca, “Polisler; simitçi, çöpçü, ayakkabı boyacısı kılığında sokaklarda olacak” cümlesinde, özneden sonra “noktalı virgül” kullanılması da “postmodern Türkçe”nin bir gereği olsa gerek... Altmış yıl önce, “Önce Ekmekler Bozuldu” diye hayıflanıyordu Oktay Akbal. Şimdi, “dilin bozulması” sürecindeyiz. Örnekler ne kadar basitmiş gibi görünürse görünsün, dildeki bozulma zihinsel planda çok daha derinde bir bozulmaya işaret ediyor. Her şey “dil”le başladı, “dil”le bitecek görünüyor... Saygılarımla. Kemal Özmen ‘Arapça dili’ olmaz Gazetemizin internet sitesinde yayımlanan “Trump hakkında flaş iddia: İranlı komutanın suikastına yeşil ışık yaktı” başlıklı yazıda “Arapça dilinde” tabiri kullanılmış. Türkçede ce/ca ekleri isimden isim yapan eklerden biridir. Bu ek ulus adlarına eklendiklerinde de dil ismi yaparlar. Bu yüzden ulus adlarına  ce/ca eki eklendiğinde tekrar “dil” sözcüğünün kullanılması anlatım bozukluğuna sebep olur.  Bu yanlışla birkaç kere karşılaştığımdan dikkatinize sunmak istedim. Saygılar sunarım. Bilgehan Erdem KISA KISA MYabancı özel isimler nasıl yazılır? erhaba, köşenize gelen şikâyetlerin çoğuna ben de katılıyorum. Burada onları tekrarlamayacağım. Benim derdim daha çok, yabancı tarihi ve coğrafi vs. isimlerin yazılışında tutarlılığın bir türlü sağlanaması. İşte size rasgele üç örnek: 1. Bir haber yazısında  DANUBE geçiyor, aynen aktarılmış. Çevirmenleriniz hiç mi bakmaz bu Danube neresidir diye? Bu ulusun belleğinde, türkülerinde yer etmiş Tuna Nehri’nin Türkiye’den başka bir yerde olamayacağını düşünüp, Danube’ün de Avrupa’da başka bir nehir olduğunu sandılar herhalde. 2. ARTNİVEAU: Çevirmenleri İngilizce mahvediyor (!) her şeyi  İngilizce okuyup yazma yarışındalar. ARTNOUVEAU. 3. BRUGGE’Ü: Belçika’da Vallon bölgesindeki Bruge’ün Flamancası. Bruge demek daha doğru. Üstelik yine İngilizce okuyarak “i” de halini yanlış kullanmışlar. Brugge yazıldığı gibi okunur, dolayısıyla doğrusu Brugge’yi olacaktır. Cumhuriyet gazetesinde, yabancı özel isimlerin yazılışını düzenleyen bir “kurallar bütünü” olmadığına inanmak istemiyorum. Saygılar... Aysel Bora Carmen ilk kez değiştirilmedi Ben opera ve klasik müzik severiyim. 4 Ocak tarihli gazetede yer alan bir haberinizdeki bir hatayı düzeltmenizi rica edeceğim. Haberde Floransa Operası tarafından sahneye konulan Carmen’in, kadına yönelik şiddeti protesto etmek için sonunun değiştirildiği anlatılmaktadır. Haber, yorumun ilk kez yapıldığını Floransa Operası’ndan Paola Klun’un sözlerine dayandırmaktadır. Paola Klun, “Bildiğimiz kadarıyla ilk kez Carmen operasının sonu değiştirildi” diyor, siz de bu sözleri aktarıyorsunuz. Ancak doğru değildir. 2014 yılında Ankara Devlet Opera ve Balesi’nde sahneye rejisör Recep Ayyılmaz’ın koyduğu, şefliğini Rengim Gökmen’in yaptığı Carmen’in de sonu değiştirilmişti. Dolayısıyla İtalyan Floransa Opera House’ın yaptığı, dünyada bir ilk değildir. Keşke araştırma olanağınız olsaydı, haberiniz hem doğru bilgi aktarmış olur hem de zenginleşirdi. Teşekkürler. Aynur Öksüz Boğaziçi’ne de eleştiri Erdoğan, üniversiteyi ‘milletin değerlerine yaslanmadığı için’ başarısız buldu Demir kilise ibadete açıldı İstanbul Balat’ta bulunan Demir Kilise (Sveti Stefan Kilisesi) 7 yıl süren restorasyon çalışmalarının tamamlanmasının ardından dün ibadete açıldı. Tamamen demirden oluşan tek kilise olma özelliğini taşıyan kilisenin açılışı için düzenlenen törene Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yanı sıra Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov, Başbakan Binali Yıldırım, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, AKP Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı, İBB Başkanı Mevlüt Uysal, Bulgar Ekzarhlığı Ortodoks Kilisesi Vakfı Başkanı Vasil Liaze, Fener Rum Patriği Bartolomeos, Bulgaristan Başmüfütüsü Mustafa Aliş Hacı da katıldı. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Cumhurbaşkanı Erdoğan, Boğaziçi Üniversitesi Mezunları Programı’nda konuştu. Boğaziçi Üniversitesi’nin “milletin değerlerine yaslanmadığını, bu nedenle uluslararası alanda beklediği yere ulaşamadığını” savunan Erdoğan, “Boğaziçi Üniversitemiz halen ülkemizin en prestijli en önemli yüksek, öğretim kurumlarından biridir. Bununla birlikte Boğaziçi Üniversitemizin bizim gönlümüzden geçen konuma ulaşamadığını da belirtmek durumundayım. Hep söylenir eğitimöğretim özgürlüğü, düşünce özgürlüğü bunlar hep konuşulur. Konuşulması güzel de acaba uygulamaya gelindiği zaman, diyelim ki Boğaziçi Üniversitesi, buradaki hocalarımız bu işe nereye kadar şöyle pergellerini açıyorlar. Burası çok önemli. Çünkü belli bir fikrin savunucusu olanlara kapıyı aç, belli bir fikrin eğer savunucusu değilse ona kapıyı kapa. Bu mu özgürlük? Eğitimöğretim kurumlarının bu noktada bir defa kefeni yırtması lazım. Ehliyetliyakat kimdeyse o girmesi lazım. Önünün de kapatılmaması lazım” dedi. FETÖ elebaşı Fethullah Gülen’e bağlı olan profesörleri de eleştiren Erdoğan, “İnsanlığa hizmet etmek yerine zihnini Amerika’da yaşayan şarlatana adayan mankurtlardan bilim adamı olmaz” diye konuştu. l İSTANBUL/Cumhuriyet Erdoğan uçakta konuştu: Vurduk mu oturturuz ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fransa dönüşünde uçakta bulunan gazetecilere konuştu. PKK ve FETÖ yapılanmasıyla ilgili mücadeleyi konuştuklarını ve dernek isimlerini içeren bilgiyi Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’a verdiğini söyleyen Erdoğan, “Terörle mücadele konusunda iki tarafda aynı yerde duruyor. Tabii ki bölgesel konular bahsinde az önce konuştuğum Filistin barış süreci iki devletli çözüm konusunda aynı şeyi düşünüyoruz. DEAŞ ile mücadele konusunda aynıyız. İran’da yaşanan hadiseleri ele aldık, oradaki bakış açımız da hemen hemen aynı. ‘Suriye, Irak ve İran’dan sonra hedef Türkiye olabilir mi?’ sözleri var. Ben Türkiye’yi asla zayıf olarak görmüyorum. Biz vurduk mu oturturuz. Ne PKK bir şey yapabilir, ne YPG. Hadi güçleri yetiyorsa, terör koridoru meselesinde yürüsünler” dedi. Macron’un Türkiye’nin AB süreci ile ilgili yeniden yorumlanması konusundaki düşüncesini de anlatan Erdoğan, “Ben onun tam ne demek istediğini anlamak istemedim. Onların bizi anlamasına odaklanmayı tercih ettim. Ben ne demek istiyorum, o beni anlasın diye düşündüm. Temenni ederim ki bizi anlamışlardır” diye konuştu. Türkiye’deki tutuklu gazeteciler konusunda Macron’a bilgi verdiğini aktaran Erdoğan, şöyle devam etti: “Bunların bir bölümünün adi suçlardan, büyük bölümünün de terörden ve terörle iltisaktan dolayı içeride olduklarını anlattım. Bana bazı isimler de verdi. Ben de o isimlerle ilgili olarak, ‘Savcıların ne tür iddiaları olduğunu aktaran bilgileri size göndereceğim’ dedim. Türkiye insan hakları konusunda, Batılı pek çok ülkeden çok daha ileridedir dedim.” C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle