18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 30 Ocak 2018 10 ‘Sus’ anonsu vali onaylı haber TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN REMZİ ŞİRİN’E VEDA Dink suikastı davasında ifade veren dönemin jandarma görevlisi, Pelitli’de halka ‘sivil kişilere bilgi vermeyin’ anonsunu valinin bilgisiyle yaptırdığını söyledi İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde Cuma gününe kadar devam edecek duruşma nın dünkü ilk oturumu Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun izinli olan mahkeme başkanı Ali İhsan Horasan ile du ruşma savcısı Mehmet CANAN COŞKUN Yeşilkaya’nın yerine atamayı geç yaptığı için öğleden sonra başladı. Duruşmada ilk olarak dönemin Trabzon Jandarma görevlisi Cevat Eser ifade verdi. Tutuksuz yargıla nan Eser, Dink cinayetinde hiçbir zaman ihmal ve kastının olmadığı nı savunarak, cinayetin aydınlatıl ması için elinden geleni yaptığını id dia etti. Eser, cinayetten önce Ogün Samast’ın ailesi ile telefon görüşmesi kayıtlarının Samast’ın Pelitli’de in ternet kafede karıştığı olayın ardın dan yapılan adli soruşturma kapsa mında olduğunu söyledi. ‘Emniyet’ten bilgi gelmedi’ Ardından Dink ailesi avukatlarından Hakan Bakırcıoğlu, Eser’den önceki jandarma karakolu komutanı Mehmet Altıntel’in cinayetin azmettiricisi Yasin Hayal’in McDonalds eyleminden sonra 13 Eylül 2005’te tahliye edilmesinin ardından dikkatli olunması yönünde için verdiği yönünde ifade verdiğini anımsattı. Eser de Hayal’in ev aramasına katıldığını belirterek, “Mehmet Altıntel bu konuda bize herhangi bir emir vermedi. Altıntel zaten Afganistan’a kaçtı. Hayal’in ‘Adalet yerini hâlâ bulmadı’ Hrant’ın arkadaşları dava öncesi Çağlayan Adliyesi’nde açıklama yaptı o dönem takıldığı arkadaşları belliydi. Bizi gördüğünde hep kaçardı. Psikolojik sorunları vardı” dedi. Eser, soru üzerine tahliye edilmesinin ardından Hayal ile ilgili herhangi bir çalışma yapmadıklarını belirtti. İstihbarat birimleri her zaman kendilerinden bilgi talep ettiklerini ancak jandarma görevlilerinden herhangi birinin de Hayal ile ilgili bilgi talep etmediğini savundu. Pelitli’nin o dönem 40 bin nüfuslu bir belde olduğunu kaydeden Eser, “Burada yaşayan insanların bilmediği şeyi bizim duymamız mümkün değil. Emniyet’ten de karakola hiçbir bilgi gelmedi” dedi. Eser ayrıca Pelitli ve çevresindeki köylere 24 saat esasına göre devriye yaptırdığını da söyledi. Avukat Bakırcıoğlu, davanın tutuklu sanıklarından jandarma görevlisi Okan Şimşek’in 20 Ocak 2007’de Hayal’in akrabası Coşkun İğci ile görüştüklerini, Eser’in bunu gördüğü yönünde ifade verdiğini anımsattı. Eser de söz konusu ifadeyi reddetti. Bakırcıoğlu’nun ardından Dink ailesi avukatlarından Bahri Belen söz alarak, cinayetin ardından Pelitli’de sivil kişilere bilgi verilmemesi ile ilgili anonsu kimin yaptırdığını sordu. Eser de, “Anonsu valinin bilgisi üzerine ben yaptırdım. Bunu asayiş konusunda yaptırdığımızı söyledim. Başka insanların hayatlarına mal olacak durumlar söz konusuydu. Bu konuda insanların uyarılması gerekiyordu” diye yanıt verdi. l İSTANBUL Hrant’ın Arkadaşları, dava öncesi Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi önündeki meydanda bir araya geldi. Grup adına açıklama yapan Bülent Aydın, “Hrant Dink cinayeti davasında kamu görevlilerinin yargılandığı 19. duruşma haftası başlıyor. 64. duruşma için birazdan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gireceğiz. Bu hafta Trabzon Jandarma görevlilerinin sorgusu ve savunmaları yapılacak. Trabzon jandarmasının bu cinayetten 6 ay önce cinayetin kimler tarafından hangi silahla işleneceğine dair ayrıntılı olarak haberi var ama buna rağmen bu cinayeti engellemek için hiçbir şey yapmayan görevliler arasında bu sanıklar. 85 sanıklı birleştirilmiş davanın 11 tutuklusu var, 10 firari sanık var. 10 yıllık bir süreç sonunda ancak bu cinayette rolü olan kamu görevlilerinin yargılanması mümkün oldu” dedi. Herkes yargılansın “Baştan beri söylüyoruz, bu cinayetin öncesiyle cinayet arasında çok ciddi bağlar var” diyen Aydın, şöyle devem etti: “ Bu cinayetin üstündeki karanlık perde tamamen ortadan kalkana ve bu cinayetle ilgisi olan herkes bu davada yargılanana kadar biz bu davayı takip etmeye devam edeceğiz.” TUTUKLU GAZETECİ Çıplak arama itirazına ceza Mardin E Tipi Cezaevi’nden Elazığ T Tipi Cezaevi’ne sevk edilen gazeteci Şerife Oruç ile 4 kadın tutuklu hakkında, çıplak aramaya karşı çıktıkları için disiplin soruşturması başlatıldı. Batman’da haber takip ettiği sırada gözaltına alınan, KHK ile kapatılan Dicle Haber Ajansı (DİHA) muhabiri Şerife Oruç, 5 Temmuz 2016’da tutuklandı. Oruç ve 3 kadın tutuklu 17 Ocak’ta Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi’nden Elazığ T Tipi Kapalı Cezaevi’ne sevk edildi. Mezopotamya Ajansı’nda yer alan habere göre Elazığ T Tipi Cezaevi girişinde Oruç ile beraberindeki Songül Aydın, Gurbet Çiçek ile Dilan Ay adlı tutuklular çıplak aramadan geçirilmek istendi. Çıplak aramayı kabul etmeyerek karşı çıkan 4 kadın tutuklu hakkında cezaevi idaresi tarafından iki disiplin soruşturması başlatıldı. Özgürlükçü Hukukçular Platformu’na (ÖHP) mektup gönderen Oruç, gardiyanların kendileri hakkında tutanak tutması sonucu disiplin soruşturması açıldığını kaydetti. İDDİANAME HAZIR İtirafçı 5 subaya FETÖ davası Ankara Cumhuriyet Başsavcılı ğı, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Güler’in Koruma Müdür Yardımcısı Yüzbaşı Burak Akın, Albay Fuat Söylemez’in arasında bulunduğu 5 kişi hakkında FETÖ üyeliğinden dava açtı. Ankara Savcısı Velihattin Eldemir tarafından hazırlanan iddianamede, Akın ve Fuat Söylemez, eşi Ayşe Söylemez’in yanı sıra bunlardan sorumlu imamlar Hüseyin Çetinkaya ve Mustafa Çopuroğlu da şüpheli olarak yer aldı. Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunulan iddianamede, Akın, Söylemez çifti ile Çetinkaya’nın itirafları yer aldı. İddianamede, 26 Aralık tarihinde emniyete giderek FETÖ hakkında bilgi vermek istediğini söyleyen Akın’ın isimlerini verdiği 3 kişinin de itirafçı olduğu kaydedildi. İddianamede, darbe girişimi sırasında Genelkurmay’ı basan ekipteki Binbaşı Halit Kazancı’nın, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak’ın koruması olarak görev yapan Akın’ı FETÖ üyesi olduğunu bildiği için öldürme imkânı varken bacağından vurduğu, buna karşın koruma ekibindeki Astsubay Bülent Aydın’ı vurarak şehit ettiği kaydedildi. l ANKARA / Cumhuriyet ‘Yürüyüş bir haktır’ 2009 yılında IMF’yi protesto ettiler, 2011’de haklarında dava açıldı, Aralık 2017’de emsal bir kararla beraat ettiler HİLAL KÖSE Harbiye Kongre Vadisi’nde 2009 yılında düzenlenen IMF ve Dünya Bankası toplantılarını protesto etmek istedikleri için gözaltına alınan 10 kişi, 8 yılın ardından aklandı. İddianamede, toplantıların yapıldığı Kongre Vadisi’nin gösteri yürüyüşlerine yasaklandığı, basın açıklamasına katılan şahısların üzerinde maske, sapan, demir çubuk, cam ve metal bilye, taş, sopa gibi yasaklanmış silah araç ve gereçlerinin bulunduğu, tüm ikazlara rağmen dağılmadıkları öne sürüldü. Kolluk güçlerinin ‘yetki dahilinde’ yaptıkları müdahalenin ardından ara cadde ve sokaklara kaçışan grupların, polislere direndikleri iddia edildi. ‘Yasadışı slogan atmadık’ İstanbul 35. Asliye Ceza Mahkemesi’nde savunma yapan sanıklar, “Basın toplantısı günler öncesinden halka duyuruldu. IMF toplantılarına karşı basın açıklaması yapılacaktı. Toplantıya katıldım. Kanuna aykırı bir şey olmadığını düşünüyorum. İddianamede bahsi geçtiği gibi slogan atmadım. Atılan sloganlar yasadışı değildi. Bazılarımız slogan atmaya dahi zaman bulamadan şiddet uygulanarak gözaltına alındık. Müdahale öncesi de uyarılmadık” dediler. Sanıklardan Eren Can ise “Evden çıkıp arkadaşlarımla Taksim’e doğru yürüyordum. Metroya binecekken polis bizi durdurdu. Üzerimizi aradı. Yürümeye devam ettik. Başka bir polis grubu yine durdurdu ve üçümüz de gözaltına alındık. Eylemden haberimiz yoktu” diye konuştu. Tutanaklara imza atan polis memur 2009’da Şişli’deki IMF protestolarına polis çok sert müdahale etmişti ları da mahkemede tanık olarak dinledi. Memurların ifadesi ise dikkat çekici: “Kimin üzerinden ne çıktı şu an bilmiyorum. Okumuş olduğunuz yakalama ve geçici el koyma tutanağındaki imza bana aittir. Olayı tam hatırlamıyorum ancak (tutanak) içeriği doğrudur.” Tutanağın altındaki imzanın kendine ait olmadığını söyleyen bir memur da “Ben o sırada Beyoğlu bölgesinde görevliydim. Olaylarla ilgili bilgim ve görgüm yoktur” dedi. Delil yok Mahkeme ise sanıkların, atılı suçu işlediklerine dair her türlü şüpheden uzak kesin ve yasal delil bulunmaması, yüklenen suçun sanıklar tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle beraatlerine karar verdi. Gerekçeli kararda, sanıkların güvenlik güçlerine saldırıda bulunduklarına dair kamera görüntüsü ve üst arama tutanaklarında silah ve benzeri suç eşyası bulunduğuna dair kaydın olmadığına dikkat çekildi. 2911 sayılı yasanın 32/1. maddesinde düzenlenen ‘Kanuna aykırı toplantı veya gösteri yürüyüşlerine katılıp da ihtara ve zor kullanmaya rağmen dağılmamakta ısrar etme’ şeklindeki suçun, normal şartlarda ‘sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemi’ kapsamında kabul edilebileceği belirtildi: “Çünkü toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının kullanılması, barışçıl amaçlarla yapıldığı, silahsız ve saldırısız olduğu, kendi içerisinde başka bir suçu oluşturmadığı, hukuken korunabilecek sınırda kaldığı sürece düşünce ve kanaat açıklama yöntemidir.” l İSTANBUL Eleştiri hakkı için önemli karar CANAN COŞKUN Gazeteci Perihan Mağden, Hakan Gence’ye verdiği röportajda Acun Ilıcalı’nın kişilik haklarını ihlal ettiği gerekçesiyle Aralık 2014’te İstanbul 16. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından 5 bin lira tazminat cezasına çarptırılmıştı. Röportajı yapan Gence de 5 bin lira para cezasına mahkum edilmişti. Para cezasının temyiz edilmesi ile birlikte Yargıtay 4. Hukuk Dairesi incelemeyi tamamladı ve Mağden ve Gence’ye verilen para cezası kararını bozdu. Yargıtay, bozma ilamın da, Anayasa’nın 28. ve Basın Kanunu’nun 1. ve 3. maddeleri ile basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı belirtti. ‘Ilıcalı, katlanmalıydı’ Kararda, basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda, hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına almasının düşünülemeyeceği ifade edildi. Davaya konu somut olayda söz konusu röportajın Ilıcalı’nın televizyoncu kimliği ve yaptığı programlar ele alınarak, kişisel düşüncelere yer verilerek yazıldığı anlatıldı. Rö portajın eleştiri sınırları içinde kaldığı ve Ilıcalı’nın topluma malolmuş bir insan olarak eleştirilere katlanma yükümlülüğü bulunduğu ifade edildi. ‘Eleştiri hakkı korundu’ Davanın tümden reddedilmesi gerektiğini belirten Yargıtay, Mağden ve Gence’den alınan 5’er bin liralık tazminatın istek halinde geri verilmesine oyçokluğu ile karar verdi. Mağden’in avukatı Veysel Ok, kararın ifade özgürlüğü anlamında çok önemli bir karar olduğunu belirterek, “Çünkü eleştiriyi hatta sert, kırıcı eleştiriyi koruyan bir karar” dedi. 12 Mart’ın ‘şirin hâkimi’ artık yok MİYASE İLKNUR 68 kuşağının önder kadrolarının yargılandığı İstanbul 1 No’lu Sıkıyönetim Mahkemesi’nin Başkanı kıdemli Hâkim Remzi Şirin, dün yaşamını yitirdi. 12 Mart’ta İstanbul ve Ankara’daki sıkıyönetim mahkemelerinden birçok idam kararı çıkarken, Remzi Şirin’in başkanı olduğu 1 No’lu mahkemeden idam kararı çıkmaması nedeniyle mahkeme lağvedilmiş, Remzi Şirin de eski görev yeri Erzurum’a tayin edilmişti. Sarp Kuray ve Ali Kırca’nın da aralarında bulunduğu 83 sanıklı Deniz Subayları Davası’nda 67 sanığın idamı istenirken, solcuların “Remzi Baba” dediği Remzi Şirin’in başkanı olduğu mahkeme, 73 sanık hakkında beraat, geri kalanları için de biriki yıllık hapis cezası vermişti. Bu karar sonrasında Sıkıyönetim Komutanı Turgut Sunalp, Remzi Şirin’e “Bu konuyu siz yeterince bilmiyorsunuz anlaşılan. Keşke gelip bize sorsaydınız anlatırdık size” deyince Remzi Şirin’in yanıtı “Ben hukuku biliyorum o da bana yeter” olmuştu. Kitap gibi kararlar Remzi Şirin’in, o dönemde Salman Kaya, İhsan Çaralan, Cihan Alptekin ve Nahit Töre’nin yargılandığı davanın gerekçeli kararına yazdıkları hukuk kitaplarına geçecek türdendir. Şöyle demişti gerekçeli kararında Remzi Şirin: “Mahkememiz sanıkların anayasa nizamını ihlal için icraya elverişli vasıtalarla başlamış oldukları kanaatine varmamıştır. Bu anayasa nizamını cebren değiştireceklerin, onu muhafaza eden güçlerle yaklaşık bir güce sahip olmaları gerekir. Türkiye Cumhuriyeti anayasa nizamı 510 kişilik, 23 silahlı çete tarafından banka soyma ve adam kaçırmalarla ihlal edilebilecek bir Kuveyt Emirliği ya da Güney Amerika devletçiği değildir. Gerek bu sebeplerle gerekse gerekçeli kararda izah edilecek sebeplerle sanıkların direkt olarak fiillerine ilişkin kanun maddelerinin uygulanması cihetine gidilmiştir..” ‘Ben hukuk bilirim’ 12 Mart 2013 tarihinde kendisiyle yaptığımız söyleşide “Böyle bir gerekçeli karara imza atmak o dönemde risk değil miydi?” diye sorduğumuzda şu yanıtı vermişti: “Ben risk falan bilmem. Sadece hukuk bilirim. Üç beş kişi banka soydu ya da adam kaçırdı diye devlet yıkılmaz. Denizler o açıdan baktığımızda yok yere idam edildiler. Benim mahkememe düşselerdi idam edilmez, birkaç yıl yatıp çıkarlardı.” Remzi Şirin yarın ikindi vakti Karşıyaka Mezarlığı içindeki camide düzenlenecek törenin ardından aynı mezarlıkta defnedilecek. Silopi’deki tek Keldani serbest kaldı Şırnak’ın Silopi ilçesine bağlı Görümlü beldesinde yaşayan tek Keldani yurttaş Petros Karatay, 11 Ocak’ta gözaltına alındıktan sonra gizli tanık beyanları, sosyal medya hesap Petros Karatay larında yaptığı paylaşımlar ve ona ait olduğu iddia edilen bazı notlar nedeniyle “örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklandı. Karatay’ın avukatların tutukluluğa yaptığı itiraz sonucu geçen günlerde tahliye edildiği öğrenildi. Çözüm süreciyle dönmüştü Silopi’de yaşayan yaklaşık 4 bin Keldani, 1990’lı yıllarda Fransa, Belçika, Almanya ve çeşitli Avrupa ülkelerine yerleşti. Köylüler, çözüm sürecinin başlamasının ardından geri dönmek için müracaat etmeye başladı. 2013 yılında Silopi’ye bağlı Görümlü beldesine dönen Petros Karatay, köylerini yeniden kurmak istediklerini anlatmıştı. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle