Katalog

Perşembe 18 Ocak 2018 EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: İLKNUR FİLİZ haber 3 ŞANS TOPU 09, 10, 16, 29, 34 + 06 5+1 BİLEN: 779 bin 112.33’er TL (Devretti) 5 bilen: 5 bin 565’şer TL 4+1 bilen: 412.50’şer TL 4 bilen: 36.95’şer TL 3+1 bilen:18.50’şer TL 3 bilen: 4.30’ar TL 2+1 bilen: 5.50’şer TL BuYuK1+1bilen:3.10’arTL 60/ 2 0 140/90 TARİHTE BUGÜN 150/8 0 120/3 0 90/7 0 60/2 0 70/0 0 180/1 4 0 100/5 0 40/9 0 1919: Savaş sonrası, Paris Konferansı başladı, Avrupa’nın haritası yeniden çizildi. 1931: Gazetemizin 40/ 1 0 110/6 0 düzenlediği güzellik ya 00/ 4 0 140/1 0 rışmasını Naşide Saffet 40/2 0 100/2 0 Hanım kazandı. 100/8 0 90/4 0 90/5 0 150/7 0 10/6 0 130/3 0 1984: DİSK davası duruşmasında sanıklara tek tip elbise giydirildi. UTANC 5 ayda hastaneye gelen yaşları 18’in altında 115 çocuğun hamile olduğu ortaya çıktı. Kayıtları bildirmeyene değil skandalı ortaya çıkarana inceleme başlatıldı İstanbul Küçükçekmece’deki Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne 5 aylık süreçte gelen, yaşları 18’in altında 39’u Suriyeli 115 çocuğun hamile olduğu saptandı. Bu kayıtların ‘zorunlu’ olmasına karşın polise bildirilmediğini saptayıp hazırladığı tutanakla durumu savcılığa bildiren hastane görevlisi hakkında inceleme başlatıldı ve görev yeri iki kez değiştirildi. Hürriyet’in haberine göre; hastanede altı yıldır görev yapan Ş.İ.N., 18 yaşından küçük çocuklara ilişkin bilgilerin adli birimlere ulaştırılması zorunluyken, 1 Temmuz 2001 doğumlu bir çocuğun hamileliğiyle ilişkin kayıtlara hastane sisteminde ve sosyal hizmet biriminde tutulmadığını fark etti. Ş.İ.N., hastanede psikolog olarak çalışan I.Ö. ile birlikte bu durumu tutanak altına aldı. Ş.İ.N., daha sonra hastaneye 1 Ocak 2017 9 Mayıs 2017 tarihleri arasında gelen 115 çocuğa ilişkin kayıtları tek tek inceledi. Kayıtlara göre, hamile oldukları tespit edilen 115 çocuktan 77’sinin 15 yaşın üstünde, 38 çocuğun 15 yaşından önce hamile kaldıkları anlaşıldı. 15 yaşın altındaki hamileliklerde rıza aranmaksızın çocuğun cinsel istismarı 2003 doğumlu bile var 115 hamile çocuğa ilişkin kayıt listesine göre 2003 doğumlu iki çocuk da listede bulunuyor. Listede yer alan çocuklardan 11’inin 2002 doğumlu oldukları anlaşıldı. Doğum tarihinden hastaneye geliş tarihine dek bir dizi bilginin yer aldığı listede yer alan çocuklardan 39’u, Suriye’deki savaş nedeniyle Türkiye’ye göç eden ailelerin çocukları. kapsamında olduğu belirtilen 12 Haziran 2017 tarihli tutanak Sosyal Hizmet Uzmanı Ş.İ.N. ve psikolog I.Ö. tarafından imza altına alındı. Tutanakta, yasal sorumluluğun bildirimi yapmayan Sosyal Hizmet Uzmanı N.D.’ye ait olduğu öne sürüldü. Durumu hastane yönetimine ileten Ş.İ.N, bir işlem yapılmaması üzerine Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’na ihbarda bulundu ve 1 yıla kadar hapsi gerektiren, 15 yaşından küçük olması halinde cezanın yarı oranında artırıldığı ‘kamu görevlisinin suçu bildirmemesi’ suçunun işlendiğini öne sürdü. Valilik izin vermedi Savcılığın talebiyle, sorumlu baş hekim yardımcısı Dr. A. A. ve Sosyal Hizmet Uzmanı N.D. için soruşturma izni istendi. İstanbul Valiliği, 4 Aralık 2017 tarihli yazısıyla iki görevli hakkında soruşturma izni vermedi. Valilik yazısında, adli görevin ihmal edilmediği, görevi kötüye kullanma suçunun oluşmadığı kaydedildi. Valiliğin kararının iptali için İstanbul Bölge İdare Mahkemesi’ne itiraz başvurusu yapıldı. Konuyu savcılığa bildiren Ş.İ.N. hakkında inceleme başlatıldı ve görev yeri iki kez değiştirildi. Öte yandan Sağlık Bakanlığı yaptığı açıklamada, konunun hassasiyeti dikkate alınarak tekrar soruşturma talimatı verildiğini ve müfettiş görevlendirildiğini belirtti. l Haber Merkezi CHP’li Şeker Meclis’e taşıdı CHP İstanbul milletvekili Ali Şeker, Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde ortaya çıkan çocuk istismarlarını TBMM gündemine taşıdı. Şeker, durumu ihbar eden personelin görev yerinin değiştirildiği iddialarının bir an evvel aydınlatılmasını istedi. Olayın tespitine ilişkin herhangi bir resmi işlem ya da soruşturma başlatılıp başlatılmadığını soran Şeker, “Suçu ihbar ettiği belirtilen kişinin görev yerinin değiştirildiği iddiaları doğru mudur? Doğru ise bu görev yeri değişikliği ilerleyen süreçte benzeri istismar vakalarının ihbarını önleme amaçlı bir gözdağı mıdır” diye sordu. Kanunlar eliyle de bu ve benzeri suç teşkil eden eylemlerin kamu görevlileri tarafından ihbar edilmesi zorunluluğunun yükümlülük altına alındığını anımsatan Şeker, “Ancak iddia edilen olaylar zincirinde, sağlık görevlilerinin karşılaştıkları suç teşkil eden vakalara ilişkin herhangi bir ihbarda bulunmadıkları görülmektedir” derken iddiaların bir an evvel ciddiyetle araştırılması gerektiğini belirtti. l ANKARA/Cumhuriyet DONDURULAN EMBRİYO 4 YIL SONRA anne rahmine TRANSFER EDİLDİ Ikizi 6 ay sonra doğacak İstanbul’da yaşayan ŞenayEnder Ünalan çifti 12 yıl boyunca çocuk sahibi olmak için çeşitli tedavi yolla rına başvurdu. 2 kez aşılama 1 kez de tüp bebek tedavisi gören çiftin ça baları olumsuz sonuçlandı. Çift 4 yıl önce uygulanan başarılı tedavi sa yesinde kızları Berra’yı kucağına al dı. İleriki yıllarda ikinci çocuklarını dünyaya getirme isteğiyle o dönem de oluşturulan embriyolarını dondur ma kararı alan çift, tekrar annebaba olmak isteyince dondurulan embri yo Şenay Ünalan’ın rahmine transfer edildi ve hamilelik gerçekleşti. 8 haftalık hamile olan Şenay Üna lan “Kızımın bilinçli bir abla olma sı ve karde şini kıskan maması için büyümesi ni bekledik. Embriyola rımız 4 yıl boyunca ay nı kalitede bekledi ve Ünalan, 8 aylık hamile. onlar bizim güvencemiz di. Bu yöntem sayesinde tedavinin başına dönmeden, hazır olan emb riyoların transferiyle kolaylıkla ha mile kaldım” diye konuştu. 1 İŞÇİ ÖLDÜ SULTANGAZİ’DE GÖÇÜK Sultangazi’de bir inşaat alanında meydana gelen göçükte toprak altında kalan bir işçi hayatını kaybetti. Sultangazi İsmetpaşa Mahallesi 91. Sokak’ta inşaat alanında göçük meydana geldi. Çalışmalar sırasında yaşanan göçük nedeniyle Cuma Ali Yıldız (23) adlı işçi toprak altında kaldı. İhbar üzerine olay yerine gelen itfaiye ekipleri ile işçi arkadaşları göçük altından işçinin cansız be denini çıkardı. Genç işçinin aynı inşaatta çalışan akrabaları da sinir krizleri geçirdi. Toprak altından çıkartılan ceset, ambulansa konularak morga götürüldü. Polis olayla ilgili soruşturma başlattı. AYM kararından sonra A nayasa Mahkemesi’nin Can Dündar ve Erdem Gül hakkında verdiği hak ihlali kararından sonra Sayın Erdoğan kararı tanımadığını söylemişti. Bununla da kalmayıp ilk derece mahkemesinin, Anayasa Mahkemesi’nin kararına uymak zorunda olmadığını da ileri sürmüştü. Henüz OHAL rejiminin kurulmadığı bir dönemdi ve Sayın Erdoğan’ın arzu ve telkinleri karşılık bulmamıştı. Yani yargı her şeye rağmen görece bir bağımsızlığa sahipti. Ancak günümüzde yargıdan bırakalım bağımsızlığına sahip çıkmasını, hukuk devletinin asgari koşullarına uymasını beklemek bile hayalcilik olur. Her an ihraç edilebileceğinden korkan, tutuklanabileceğini bilen hâkim ve savcıların kararları adaleti değil ancak kendilerini koruma kararlılıklarını gösterir. Anayasa Mahkemesi’nin Şahin Alpay ve Mehmet Altan hakkında verdiği karara ilk derece mahkemelerinin uymaması bu siyasi baskı ikliminin bir sonucu. Maalesef, yargı organlarının, siyasilerin kamuoyunun önünde kendilerine açıkça verdiği talimatlara uymak haricinde pek bir seçenekleri yok. Hadi sıkıcı olma pahasına tekrar edelim. Anayasanın 153. maddesi, AYM kararları “yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar” demektedir. Anayasanın 138. maddesi ise yasama ve yürütme organları ile idarenin mahkeme kararlarına uyma zorunluluğunu, kararları değiştiremeyeceğini ve kararların uygulanmalarının geciktirilemeyeceğini düzenler. AYM’ye bireysel başvurunun getirildiği referandumda ve sonrasında anayasanın bu maddelerine ek bir düzenleme getirilmemiştir. Dolayısıyla AYM’nin diğer konularda verdiği kararlarla bireysel başvurular hakkında verdiği kararlar arasında kararların bağlayıcılığı bakımından farklı anayasal hükümler bulunmamakta. Yani Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvurular hakkında verdiği kararlar kesin ve bağlayıcıdır. İlk derece mahkemelerin, OHAL siyasi ikliminin baskısıyla vermiş olduğu kararlar anayasaya aykırı. Bu mahkemeler bu kararlarıyla Anayasa Mahkemesi’ni büyük ihtimalle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde “etkin bir yargı yolu” olmaktan da çıkarttılar. Anayasanın 90. maddesi ise, insan haklarına ilişkin uluslararası anlaşmalarla kanunların çatışması halinde, uluslararası anlaşmaların uygulanacağını belirtir. AYM’ye bireysel başvuru imkânı verilmesinin ana gerekçelerinden biri, AİHM’ye başvuruların azaltılması ve hak ihlallerinin ulusal hukuk içinde giderilmesiydi. İlk derece mahkemelerinin AYM’nin kararını tanımaması bu gerekçeyi ve aslında bireysel başvuru mekanizmasını da anlamsız hale getirmiştir. Ulusal hukukta çözemediğimiz sorun, AİHM önüne gidecek; mahkeme yüksek ihtimalle Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni ihlal ettiği kararını verecek ve başvuruculara tazminat verilmesine hükmedecektir. Türkiye boşuna 2016 senesinin tazminat rekortmeni değil. Dündar ve Gül kararından sonra Sayın Erdoğan, AİHM’nin muhtemel hak ihlali ve tazminat kararında sadece tazminatın ödeneceğini açıklamıştı. Bu “parası neyse veririz ancak hak ihlali tespit edilse de kimseyi tahliye etmeyiz” anlamına gelir. Böyle bir durum, Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nden ihracına kadar gidebilecek bir yolu açar. Kendi anayasasına uymayan bir devlet olmanın yaratacağı meşruiyet krizi de cabası. Bütün bunlar iktidarın bilinçli bir kopuş stratejisinin mi parçası? Yoksa OHAL koşullarının yarattığı güç zehirlenmesi iktidarın basiretini iyiden iyiye mi bağladı? 196°C’de muhafaza Embriyoların laboratuvarda dondurulması işlemine “Vitrifikasyon” adı veriliyor. Bu yöntem sayesinde özel sıvılar ve teknikler kullanılarak her bir embriyo dakikada 10.000 °C’lik bir ısı düşüşü sağlanarak donduruluyor ve kullanım zamanına kadar da 196°C’de muhafaza ediliyor. Bu kadar düşük bir sıcaklıkta maddeyi oluşturan moleküller nerede ise hareketsiz hale geliyor. “Bir anlamda dondurulan embriyolar için hayatı istediğimiz kadar durdurmuş oluyoruz” diyen Prof. Dr. Mustafa Bahçeci, “Gebelik sağlanma zamanı geldiğinde de uygun kit ve protokoller kullanılarak embriyoları çözüyoruz yani hayata kaldıkları yerden devam etme süreçlerini başlatıyoruz. Yüksek başarı sağlanması için işlemlerin son derece özenli şekilde ve bilimsel bilgiler eşliğinde yapılması gerekir” diye uyardı. l İSTANBUL / Cumhuriyet Sarıyer sahiline İKİ KİLOMETRELİK bariyer Sarıyer sahilinde son zamanlarda sıkça yaşanmaya başlayan, yaya ve araçların denize düşmeleri nedeniyle, Sarıyerliler eylem yaparak, sahile bariyer talebinde bulunmuştu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi harekete geçerek, Sarıyer sahili boyunca 2 bin 100 metrelik bariyer yapılacağını duyurdu. 3 ayda tamamlanacak İBB ekipleri dün Piyasa Caddesi’nden başlayarak ilk 100 metrelik bariyer montajını yaptı. Sarıyerliler genel olarak yapılan çalışmadan memnun kaldıklarını belirtti. 2 bin metrelik çalışmanın ise 3 ay içerisinde tamamlanacağı öğrenildi. l DHA Emrah Serbes Bilirkişi: Kazada Emrah Serbes tam kusurlu Aydın otoyolunda, 3 kişinin öldüğü trafik kazasıyla ilgili hazırlanan bilirkişi raporunda, yazar Emrah Serbes’in asli kusurlu olduğu, diğer aracın sürücüsü Ayhan Özçelik’in ise kusurunun bulunmadığı belirtildi. Yazar Emrah Serbes’e yönelik Torbalı Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı fezleke, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildi. İzmir’de savcılığın ikinci kez yaptığı inceleme ve değerlendirmenin ardından iddianame tamamlandı ve yargılamanın yapılacağı mahkemeye gönderildi. Serbes için, “Bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne sebep olmak”tan 22.5 yıla kadar hapis cezası istendi. Savcılık ayrıca, Emrah Serbes’in 3 yıl süreyle araç kullanmaması için ehliyetine el konulmasını da istedi. İzmir 8’inci Ağır Ceza Mahkemesi, 8 Mart’taki duruşma öncesinde yeniden bilirkişi incelemesi istedi. Mahkemenin bu girişiminin yargılamayı kısa sürede sonuçlandırmaya yönelik olduğu değerlendirildi. l İZMİR / DHA C MY B