27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 9 Eylül 2017 Saygısızlığa isyanEDİTÖR:ELİFTOKBAY/MÜNEVVEROSKAY TASARIM:EMİNEBİLGET haber 3 Hükümet, belediye ile ortak yapılan ray hattının uzatılması törenini Kocaoğlu’ndan gizledi. AKP’lilerin konuşmasını engellediği başkan, kürsüden tepki göstererek alanı terk etti HAKAN DİRİK / YUSUF ÖZKAN İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, belediyenin geliştirdiği proje olmasına karşın, hükümet tarafından kendisinden “gizli” programlanan kentin raylı sistem ulaşımının Selçuk’a uzatılması töreninin AKP propagandasına dönüştürülmesi üzerine kürsüyü ve tören alanını terk etti. Belediyenin Çevre, Şehircilik ve Ulaştırma Bakanlığı’yla yarı yarıya ortaklık formülüyle yaşama geçirdiği İZBAN hattının Selçuk’a uzatılmasına ilişkin tören, AKP’nin “bindirilmiş kıtalar gösterisine” sahne oldu. Tam Kocaoğlu: Programı basından öğrendim Törenin ardından açıklama yapan Kocaoğlu, projeyi kendilerinin geliştirmesine karşın Selçuk’taki programı basından öğrendiklerini kaydetti. Kürsüde bazı gruplar tarafından yuhalandığını, “in aşağı” ve “konuşma” gibi seslerin yükseldiğini dile getiren Kocaoğlu, Yıldırım dahil hiçbir AKP’linin bu grupları susturmaya yeltenmedini vurguladı. Cumhurbaşkanına tezahürata tepki göstermediğini belirten Kocaoğlu, “Ama Sayın Başbakan, sanki orada yokmuş gibi, benim tepkimi Sayın Cumhurbaşkanı’na yapılan tezahürata bağladı ki, bunu şiddetle reddediyorum. Sayın Başbakan’a yakıştıramadım” dedi. konuşmaya başlayacakken kendisine laf atılan, ardından “Recep Tayyip Erdoğan” sloganlarının dinmesini bekleyen Kocaoğlu, uzun süre durakladı. Slogan ların dinmemesi üzerine Kocaoğlu, AKP’lilere “Adam olun” diyerek, şu konuşmayı yaptı: “Bu projenin fikir babası da, uygulayıcısı da, anası da babası da İz mir Büyükşehir Belediyesi’dir. Ayıptır, ayıp! Bu yaptığınız 40’ı geçti. Ben sizlerin oylarıyla, yüzde 56 oy almış belediye başkanınızım. Siz nezaket kuralları içinde beni dinlemek zorundasınız. Bu proje Sayın Başbakanımız kadar benim projemdir. Buna göre davranılması ve adam gibi durulması gerekmektedir. Adam gibi durmaya, adam olmaya çağırıyorum.” Kocaoğlu, ardından kürsüyü ve tören alanını terk etti. Ardından kürsüye çıkan Başbakan Binali Yıldırım, “Demek ki Recep Tayyip Erdoğan sevgisine hâlâ tahammül edemeyenler var. Aziz Başkan’ın şekeri var. Birden şekeri çıktı, vitesler attı” dedi. Arslan’ın selamı A nayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan’ın 30 Ağustos resepsiyonunda cumhurbaşkanı önünde eğilip eğilmediği bir hayli konuşuldu. Tartışmalı bir ofsayt pozisyonu incelenir gibi video kayıtları ağır çekimde izlendi. Gönyelerle, pergellerle açı hesabına girildi. Sayın Arslan eğildiğini reddetti. İktidara yakın yazarlar meseleyi “imam hatip mezunu taşralı bir gencin mahcubiyeti” diye açıklamaya gayret etti. Adalet yok olunca, işte böyle baş selamlarının açısında hukuku aramaya çalışıyoruz. Sayın Arslan’ın fiziken eğilip eğilmemesi çok da önemli değil. Asıl önemli olan bir hâkimin, insan haklarına dayanan hukuk devletinin korunması, mülkün temeli olan adaletin sağlanması konularında iktidarın önünde eğilip eğilmemesidir. Sayın Anayasa Mahkemesi Başkanı, mahkemenin diğer üyeleriyle beraber bu konularda çoktan eğilmiş durumdadır. Bunu anlamak için de fotoğraf karelerine ya da ağır çekim video kayıtlarına ihtiyaç yoktur. Hâkimler kararlarıyla konuşur denir. Sayın Arslan ve arkadaşları kararlarıyla konuşmuş ve OHAL KHK’lerinin Anayasa Mahkemesi tarafından denetlenemeyeceğine hükmederek iktidar karşısında çoktan eğilmiştir. Hem de  yerlere kadar uzanarak belden eğilerek ve dizleri kırarak selam vermişlerdir. Anayasa Mahkemesi, anlaşılmaz bir gerekçeyle içtihadını değiştirmiş ve OHAL KHK’leriyle ne istenirse yapılabilecek keyfi bir rejimin kapılarını ardına kadar açmıştır. Yarın çıkacak bir KHK, sayın Arslan’a resepsiyonlarda esas duruşa geçme zorunluluğu getirse, bu düzenlemeyi denetleyebilecek yargısal bir yol yoktur. O sebeple selam verdi, vermedi tartışmasının da Anayasa Mahkemesi’nin de pek bir anlamı yok. Oysa böyle miydi? Sayın Arslan kendini özgürlükçü bir hukukçu zannederek bu yaşına kadar gelmişti. Kim bilir Anayasa Mahkemesi’ne seçilmese ve bu zorlu kararı vermek zorunda kalmasa öyle zannetmeye de devam edecekti. İnsanların kendileri hakkındaki kanaatleri hayatın getirdikleriyle sınanmadan değer kazanmaz. Geçen gün, Ankara Üniversitesi’nden Yard. Doç. Kerem Altıparmak, sayın Arslan’ın hukuki bir makalesini hatırlattı. Sayın Arslan, 2007’de “İfade Özgürlüğü: İlkeler ve Türkiye” isimli kitapta yer alan makalede OHAL KHK’lerinin denetlenmemesinin “hukuk devleti anlayışıyla bağdaşmayacak şekilde, yargının paranteze alındığı bir siyasi rejimi” doğurabileceğini belirtmiş. Herhalde “liberal” olmanın pek revaçta olduğu o günlerde bu satırları yazmasının üzerinden 10 sene geçmeden “yargının paranteze alındığı bir siyasi rejimin” ebelerinden biri olacağı aklından geçmezdi. Ancak insanların ilkeleri kâğıt üzerinde savunmasıyla, gerçekten savunması arasında bir boşluk var. Sayın Arslan maalesef o boşluğa düşmüş, kendi ilkelerini, kendi yazdıklarını paramparça eden bir karara imza atmıştır. Hâkimler kararlarıyla konuşuyorsa sayın Arslan da çoktan konuşmuştur. Yani içi rahat olsun. Memleketimizin hukuk tarihine verdiği baş selamından çok kendi kendini yalanlayan, ilkesiz hukuki muhakemesiyle geçecektir. İnsanlar kendilerini kriz anlarında tanır. Anayasa Mahkemesi Başkanı da bu süreçte kendiyle yeniden tanışmıştır. Kendi kendine selam verebiliyorsa, sorun yok. 6 yıldır karaciğer nakli bekliyordu Songül Akyıldız, nakil için oğlunun 18 yaşını doldurmasını bekliyordu. 30 gün kala öldü İstanbul’da oturan 38 yaşındaki Songül Akyıldız, 6 yıldır beklediği uygun karaciğer nakline 1 ay kala yaşamını yitirdi. Akyıldız, Tokat’ın Reşadiye ilçesinde toprağa verildi. Evli ve 2 çocuk annesi Akyıldız, 2011 yılında tedavi için İstanbul’a götürüldü. Karaciğer yetmezliği olduğu ve nakil yapılması gerektiği be lirlendi. O dönem 11 yaşında olan oğlu Berkant Akyıldız’ın ise karaciğeri nakil için uyum sağladı. Ama Berkant 18 yaşını doldurmadığı için nakil gerçekleşemedi. 6 yıldır uygun karaciğer bekleyen anne, oğlunun 18 yaşını doldurmasına 1 ay kala tedavi gördüğü hastanede önceki gün yaşamını yitirdi. l DHA Özel güvenlikçi ailesini katletti Eşi ve çocuğu dahil 5 kişiyi öldürdü Muş şeker fabrikasında özel güvenlik görevlisi olan Mehmetcan Aykan, aralarında eşi ve çocuğunun da bulunduğu 5 kişiyi tabancayla vurarak öldürdü. Katliamdan sonra firar eden Aykan’ın yakalanması için jandarma ve polis çalışma başlattı. Aykan, önceki akşam nöbetten döndükten sonra Sungu beldesin deki evine gitti. Evde çıkan tartışmada av tüfeğini alan Aykan, eve bulunanlara kurşun yağdırdı. Açılan ateş sonucu kız kardeşi Ayten Aykan, yengesi Sultan Aykan ve amcasının gelini Besra Aykan öldü. Yaralanan 1.5 yaşındaki oğlu Musab ile eşi Vahide Aykan ise kaldırıldıkları hastanede yaşamını yitirdi. l DHA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle