26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 13 Eylül 2017 B6 ir yıllık OHAL 12 Eylül’ü geçti TBMM İnsan Hakları Komisyonu’ndan Şenal Sarıhan, yıldönümünde 12 Eylül’ü 15 Temmuz’la karşılaştırdı. Rakamlara göre OHAL süreci, darbeyi aratmadı 12 EYLÜL 15 TEMMUZ 12 Eylül’de insanlar saatlerce asfaltta bekletildikten sonra gözaltına alınıyordu. 15 Temmuz’da insanlar ahırlarda ve spor salonlarında böyle bekletildiler. TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkan Vekili, CHP Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan, 37. yıldönümü olan 12 Eylül darbesi süreci ile 15 Temmuz’un ardından ilan edilen OHAL sürecini karşılaştırdı. Sonuçlarıyla bir yıllık OHAL sürecinin, 9 yıllık 12 Eylül sıkıyönetim sürecini aştığını belirten Sarıhan, “Yaşananlarla karşılaştırdığımızda yaşadığımız günlerin ‘karanlığı’ daha net olarak ortaya çıkıyor. Ve o günden bugüne Türkiye, pek çok olağanüstü hukuksuz uygulamanın olağan hale geldiği bir sürece girdi” dedi. n İhraçlardaki uçurum: Sarıhan, OHAL ilanının ardından yaklaşık 124 bin kamu görevlisinin ihraç edildiğine dikkat çekti. 12 Eylül döneminde ihraç edilen 35 bin küsur insanın neredeyse 3.5 katı olan bu rakamla sadece FETÖ’cülerin değil, muhalif olan herkes kamudan uzaklaştırıldığının altını çizen CHP milletvekili Şenal Sarıhan, “Yine bu dönemde, 71 binin üzerinde gözaltı, şimdiden 50 binden fazla tutuklama yapıldı. Yani sıkıyönetim dönemi boyunca tutuklanan 52 bin insan sayısına sadece bir yılda ulaşıldı” bilgisini verdi. Sarıhan’ın araştırmasından çarpıcı rakamlar ve notlar şöyle: n 12 Eylül’ü solladı: 15 Temmuz’un ardından 169 bini aşkın kişi hakkında işlem yapılırken, 47 bin küsur kişi adli kontrol şartıyla serbest kaldı, 7 bin 605 kişi hakkında yakalama kararı çıkartıldı. 140 bin pasaport iptal edilirken işsiz kalan 124 bin kişi ile Türkiye dışarı çıkılması yasak yarı açık bir cezaevine dönüştürüldü. n 16 kat mağduriyet: Mağdur edilen subay, öğretmen, hâkimsavcı, akademisyen sayısı 12 Eylül’den katbekat fazla. 12 Eylül döneminde görevden alınan subay, astsubay sayısı sadece 2 bin iken, 15 Temmuz döneminde 7 bin 2 yüz kişiye ulaştı. 12 Eylül döneminde hakkında işlem yapılan öğretmenler 3 bin 854 iken, 20 Temmuz darbesinin ardından işlerini kaybeden öğretmen sayısı bu rakamın neredeyse 16 katı oldu. 60 bin 532 öğretmen görevden alındı. n Akademi ve yargı: Görevden alınan akademisyen sayısı ise 12 Eylül döneminde 120 iken, bugün bu rakam aralarında barış akademisyenlerinin de olduğu 4 bin 931 kişi. 15 Temmuz’un ardından 4 bin 238 hâkim ve savcı meslekten ihraç edilirken 12 Eylül döneminde hakkında işlem yapılan hâkim ve savcıların sayısı sadece 47 idi. n Gazetecilerin durumu: 12 Eylül’ün 6 katı gazeteci bugün hapiste. Gazetecilere istenen ceza 12 Eylül’den fazla! OHAL boyunca 16 TV kanalı, 24 radyo, 63 gazete, 20 dergiyle birlikte toplam 178 medya kuruluşu kapatıldı. 184 gazeteci cezaevine konuldu. Kapatılan yayınevi sayısı ise 30’u buldu. 12 Eylül döneminde tutuklu gazeteci sayısı 31 iken, 20 Temmuz darbesinden bugüne dek tutuklanan gazeteci sayısı, 12 Eylül’ün neredeyse 6 katına ulaştı. Bugün tutuklu gazeteci sayısı 184’ü buldu. 12 Eylül döneminde gazeteciler hakkında istenen hapis cezası toplamda 4 bin iken, 20 Temmuz darbesinden sonra 301 gazeteci hakkında 142 ağırlaştırılmış müebbet ve 4 bin 259 yıl 10 ay hapis cezası istendi. 18 gazeteciye cumhurbaşkanına hakaretten istenen 90 yıl hapis cezası bu rakama dahil değil. n İşkence geri döndü: İşkence geri döndü. Dava bile açılamıyor. 12 Eylül dönemi en çok işkencenin yaşandığı dönem olarak kayıtlara geçerken, o dönemde, işkenceye yönelik 9 bin 962 dava ve soruşturma açıldı. 15 Temmuz sonra sı yaşanan işkence olayları ise televizyon kanallarında açıkça sergilenip, insan hakları örgütlerinin raporlarına; Meclis’e komisyonlarının şikâyet dosyalarına girmiş olmasına rağmen etkili hukuk yollarına başvurma olanağı dahi verilmedi. 12 Eylül döneminde 544 güvenlik görevlisi işkence suçlaması ile hakim karşısına çıkartılırken, bugün aynı suçtan tek bir kişi bile sanık sandalyesine oturtulmadı. n 1 yılda 38 intihar: Tüm bu yaşananların yarattığı toplumsal travma nedeniyle sadece geçen 1 yılda 38 kişi yaşamına son verecek şekilde intihar ederken 9 yıllık sıkıyönetim döneminde kayıtlara geçen intihar vakası 43 oldu. n daha kötü durumdayız: Sonuç olarak, 12 Eylül darbesinin ardından ilan edilen ve 9 yıl süren sıkıyönetim döneminde mağdur edilen insanlardan daha fazla sayıda insan bir yıl da mağdur edildi. Bu bir yılda altına imza atılan pek çok uluslararası hukuk kuralı ihlal edilerek sayısız hak ihlali yaşandı. 20 Temmuz daha şimdiden Türkiye’nin karanlık günlerinin başlangıcı olarak tarihteki yerini aldı. l ANKARA / Cumhuriyet ABD elçiliği’ne siyah çelenk Devrimci 78’liler Federasyonu, 12 Eylül darbesinin 37. yıldönümünde ABD Ankara Büyükelçiliği’ne siyah çelenk bıraktı. Çelenk üzerinde “Sizin çocuklar yoluna devam ediyor” yazısı yer aldı. Elçilik önünde yapılan açıklamada, “Aradan geçen yıllara rağmen değişen fazla bir şey yok. 12 Eylül’de sokaklarda tanklar ve önlemler vardı. Özgürlükler kısıtlanmış baskı ortamı hüküm sürüyordu. Aradan geçen zamana rağmen sokaklarda gene zırhlı araçlar var. Hak ve özgürlükler gen kısıtlı. İktidar ülkede cezaevleri açmakla övünüyor. Bu çok acı” denildi. ‘Etkisi hÂl sürüyor’ Emekçi Hareket Partisi, Halkların Demokratik Partisi (HDP), Halkların Demokratik Kongresi (HDK), Yeşil ve Sol, Karşı Sanat Çalışmaları, Barış Vakfı, Demokratik Alevi Dernekleri’nin açıklamasında da OHAL vurgusu yer aldı. 12 Eylül’ün 2000’lerin başına kadar etkisini sürdürdüğü vurgulandı. DİSK Genel Başkanı Kani Beko ise 12 Eylül askeri darbenin 37. yıldönümü dolayısıyla açıklama yayımladı. “12 Eylül OHAL ile sürüyor” diyen Beko, “Her türlü demokratik tepkiyi baskı ve zorla sindiren, işkenceyi, devlet terörünü kurumsallaştıran, konfederasyonumuz DİSK’in faaliyetlerini durdurarak ve yöneticilerini yargılayarak, üyelerini zorla sarı sendikalara üye yaparak emeği örgütsüz hale getiren 12 Eylül askeri darbesi 37. yılını doldurdu” diye konuştu. İHD: Darbeler devam ediyor İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi, 1980’de darbe bildirisinin okuduğu TRT’nin İstanbul Radyosu önünde “12 Eylül’den OHAL’e darbeler devam ediyor” pankartı açarak basın açıklaması yaptı. 78’liler Girişimi’nin çağrıcısı olduğu ve çeşitli siyasi parti ve örgütlerin desteklediği Kazancı Yokuşu’ndaki eylemde de “12 Eylül’den 15 Temmuz’a ve OHAL’e bütün darbeciler yargılansın” talebi pankartta yer aldı. Açıklamada 12 Eylül faşist darbesi ile 15 Temmuz sonrasından bu yana devam eden OHAL uygulamalarının benzerlikleri anlatıldı. ‘AKP 12 Eylül’ü bile aştı’ Askeri Darbelerin Asker Muhalifleri Derneği’nin (ADAM DER) Kadıköy’de düzenlediği basın açıklamasında da her darbe döneminde Barış Yarkadaş toplumun ilerici kesimlerinin ve aydınlarının mağdur edildiği vurgulandı. ADAMDER’in açıklamasına eşlik eden CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş da 12 Eylül faşist darbesi ile günümüzdeki baskıları benzeştirdi ve sordu: “Gazetenin manşetinde, medya mensuplarının karşılaştıkları baskılar ve Cumhuriyet gazetesi çalışanlarının karşı karşıya kaldığı hukuksuzluklar var... Peki o halde sormak gerekmez mi? 12 Mart ve 12 Eylül’den bugüne ne değişti? Gazeteciler o gün de cezaevindeydi, bugün de cezaevinde...” haber TASARIM: ZARİFE SELÇUK Cumhuriyet’in tutukluluğu devam ediyor hâlâ Sabah 10’dan gece yarısına kadar süren Cumhuriyet davası ikinci duruşmasının özeti de, sonucu da Nâzım’ın hafızalara işlemiş dizesinden esinle şu: Cumhuriyet’in tutukluluğu devam ediyor hâlâ... Ve yine o şiirin diğer dizelerinden titreşimle söylemek gerekirse: Vatan çiftlikleriyse, saraylarıysa... Vatan kasalarının, çek defterlerinin, ayakkabı kutularının içindekilerse... Vatan, fabrikalarında al kanımızı içmek, Soma’da karnımıza tekmeyi patlatmak, Gezi’de gözlerimizi oymaksa... Vatan polis copu, TOMA’lar, biber gazlarıysa... Ve en önemlisi vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlıklarından, gaddar dinbazlıklarından... Cumhuriyet’in tutukluluğu devam ediyor hâlâ!.. HHH Altemur Kılıç, Robert Kolej’de okurken hocası olmuş (Kurtuluş Savaşı sırasında Dâhiliye Vekilliği de yapmış) Cami Baykurt’la ilgili bir anısını yazmıştır. “Solculuk”tan tutuklanmış hocalarını, öğrencileri olarak Sultanahmet Cezaevi’nde ziyarete gider ve “Ne oldu hocam?” diye sorarlar ona.  Cami Baykurt “tevekkül”le cevap verir: “Çocuklar avludaydık, içeri aldılar.” Biz de mahkemede verilmiş arada DİSK eski genel başkanı Rıdvan Budak ve Balyoz mağduru emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz’la sohbette benzeri bir noktada buluşuyoruz. Rıdvan Başkan, duruşmada tanık olarak dinlenen Şükran Soner’in sözlerinden hareketle vurguluyor: Her fırsatta sola vurdular, solcuları içeri aldılar!.. Gazetemizin duayeni Soner, mahkeme heyeti kendisine soru sorduğunda “Bir söyle bin işit” nev’inden uzun uzun anlattı çünkü: 12 Mart, 12 Eylül, “Ergenekon Silivri’si” ve işte “FETÖ Silivri’si”... Cumhuriyet, her dönemde haber, düşünce, ifade özgürlüğünün, yani demokrasinin müdavimi ve müdafisi olduğu için hep mağdur ve mahkum oldu. O yüzden, Cumhuriyet’in tutukluluğu devam ediyor hâlâ!.. HHH Fakat duruşmada beni en çok çarpan, avukatımız Abbas Yalçın’ın konuşmasıydı. Ben bundan sonra cep telefonumla ilgili her sorunda artık kızımı bunaltıp fırça yemektense Abbas’ın başına ekşiyeceğim!.. Aylar sonra nihayet hâkim karşısına çıkabilen arkadaşımız Emre İper’e yönelik ByLock’çuluk iddiasını, daha doğrusu iftirasını çürütme yolunda savunma hazırlarken Abbas, bir bilişim uzmanına taş çıkartır noktaya gelmiş. Adeta “dijital” bir şakıma içinde anlatıyor da anlatıyor: Akıllı telefon uygulaması olarak ByLock; telefon bazlı uygulamalar, kod bazlı uygulamalar; IP adresleri ve “port”lar; bir IP adresinde 65535 port... Dolayısıyla birbirinden haberi bile olmayan telefon kullanıcılarının evde, sokakta, yolda, vapurda, otobüste, dolmuşta internete aynı IP üzerinden bağlanıyormuş gibi gözükmeleri... Dolayısıyla cep telefonunda ByLock uygulaması bulunmadığı açık seçik belgelenmiş Emre’nin ByLock’a bağlanmış diye suçlanması!.. Dolayısıyla hedef IP belirsizliği, erişim sayfa bilgisi eksikliği, yanlış tutulmuş elektronik kayıtlar ve  baz istasyonu verilerindeki hatalar eşliğinde Emre’nin “14 saniye”de Boğaz Köprüsü’nden Galata Köprüsü’ne gitmiş olması!.. Dolayısıyla vs., dolayısıyla vs., dolayısıyla vs... Ve dolayısıyla, Emre’nin de, Cumhuriyet’in de tutukluluğu devam ediyor hâlâ!.. HHH Elbette önceki yazımdaki tahminim doğru çıktı ve Kadri, Akın, Murat, Ahmet söz alıp destan yazmaya devam ettiler bu duruşmada da. Gelgelelim kör, sağır, dilsiz hale getirilmiş bir “yargı” karşısında onların da, avukatlarımızın da söylediği her şey, adeta uzaydaki bir “kara delik”ten içeri, bir boşluğa aktı gitti!.. Sonuç: Cumhuriyet’in tutukluluğu devam ediyor hâlâ!.. HHH Derken bir başka ara verildiğinde tutuklu arkadaşlarımızla birkaç kelam etme fırsatı ve Ahmet Şık’tan bana bir televizyon kanalındaki sabah programı üzerine serzeniş: “İzliyorum da o ne kötü program öyle! Derhal bir yazı talep ediyoruz senden!..” Vay canına! Avludaydık, içerideyiz!.. Ama hayat her daim, her yerde, her koşulda inadına yaşanıyor da yaşanıyor. Peki, ya Cumhuriyet’in tutukluluğu devam ediyor hâlâ?.. Ahmet düşündürüyor ki hayır, bu bir yazım hatası... Cumhuriyet, aslanlar gibi yaşamaya devam ediyor hâlâ!.. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle