05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 9 Ağustos 2017 TASARIM: FUNDA YAŞAR ERDOĞDU Onlar da zorla dizi 7 Doğunun erkekleri de kızları gibi özgürce okuyamıyor, gönüllerince sevip evlenemiyor. Her şeye büyükler karar veriyor. Çocuk yaştaki binlerce genç, kardeşleri gibi gördükleri amca, dayı, hala kızlarıyla zorla evlendiriliyor. Karşı gelen aileden anında dışlanıyor. evleniyor ‘Görmediğim bir sevgiyi Zor iklimi, kısıtlı ekonomisi ve yasakların sarmalında yaşadıkları coğrafyaya sıkı sıkı tutunmaya çalışan delikanlılar onlar. Kalabalık ailelerin, aşiretlerin içinde en büyüğünden en küçüğüne çocuğuma nasıl veririm’ Şanlıurfa’da çimler üzerinde otururken konuştuğum kadar doğduklarında hayat yazgıları da Mustafa, “Bu kadar baskı aileleri tarafından belirlenenler... ve dayatma kişiye ağır Ana rahmine düştükleri an “ya erkek gelir. Bu bir travmadır. olmazsa” kaygısıyla annelerinin uykusu İnsan babasını sevmeden nu kaçıran, cinsiyetlerinin kesinleştiğin sadece korkarak yaşarsa, de ise rahat bir nefes aldıran erkekler onlar. İbrahim, Mustafa ve Ahmet... Şimdi kimi 70’ini deviren torun sahibi, kimi çiçeği burnunda delikanlı. Hepsinin ortak kaderi aileleri tarafından diretilen evlilikler. Kimi bu yasaklardan kaçmaya çalışanlardan kimi ise teslim olanlardan... Gülmek de ağlamak da yasak! Erkeklikleri, dayanma güçleri tıpkı yörenin kadınları gibi zorlu sınavlardan geçerken, sevdiğine kavuşamadan bir gece kardeşi gibi gördüğü amca kızıyla gerdeğe sokulan bu bedenlere başkaldırmak yasak. Kadının giyimiyle birlikte saçının telinin bile görünmesine karşı duran bu sistem, kavurucu sıcağa rağmen erkeğin şort giymesini bile ayıp sayıyor. Erkeğe gülmek yasak... Ağlamak yasak... Her şeyden önemlisi sevdiğini söylemek yasak. Kız çocuğu doğuran kadınlarla evli olanlarınsa vay haline... Bu utançla yaşamayı ar sayan cahil babalar, oğullarına ikinci kadını almaları için her türlü baskıyı yapıyor. Baskıya karşı isyan Örneğin para ailenin ortak kasasından akıyorsa, o para musluklarını tamamen kesebiliyorlar. Kayınpeder, gün geliyor oğlunun eşine, soyunu devam ettirecek erkek torun vermediği için hakaret ediyor. Gün geliyor kendi oğlunu, ikinci kuma alması için dışlıyor ve hatta tekme tokat dövüyor. Aile dışlıyor. Toplum dışlıyor. Peki, bu coğrafyanın acılarını yüklenmiş olan erkekler, tıpkı kadınlar gibi baskıya boyun mu eğiyor? İçlerinde isyan edeni ya da kendi hayatını dilediği gibi yaşamak isteyeni hiç mi yok dersiniz? İşte bu soruların cevabını, Güneydoğu’nun ara sokaklarında o yörenin erkekleri veriyor. ‘gmSieezlvcebgmuimreuyime’ Şanlıurfa’nın bir çay bahçesinde verdiği çayı üzerime dökmesi sonucu tanışıyorum Ahmet’le. Aramızdaki kısa bir özür faslından sonra başlıyor sohbet. İlkokula gittiği yıldan itibaren annesi dahil tüm akrabalarının eğitim yerine sadece evliliğe odaklı tavsiye vermelerinden rahatsız olduğunu dile getiren genç çaycı, “Bize ne istediğimiz sorulmuyor. Örneğin ‘amca kızın hem kanımızdan hem de mal dışarıya gitmesin’ denilip bizi çocuk yaşta baskı altına alıyorlar. Eğitimimizi yok sayıyorlar” diyerek yaşadığı hayata isyan ediyor. “Benim vatanım buralar. Eğer ben onların istediğiyle evlenmezsem. Diri diri toprağa girmiş gibi olurum. Ailem beni siler ve toplumdan dışlanırım” diyor 16 yaşındaki Ahmet, daha sonra kulağıma eğilip “Sevgimi içimde yaşamaya mahkumum. Sevdiğim biri var. Ancak amcamın kızı dururken başka birisiyle evlenirsem, ailem hayat boyu ona eziyet edecektir. Buna eminim. Bunu ona yapamam” diyerek çay buğusuna karışan nemli gözlerini siliyor. ne kadar sağlıklı olabilir. Kendi çocuklarına nasıl sevgi verebilir. Zamanında dedem babasından dayak yemiş, daha sonra babam babasından korkmuş, şimdi ise benim babamdan ödüm kopuyor. Peki, böyle bir durumda ben çocuğuma atalarımdan görüp öğrenmediğim bir sevgiyi nasıl vereceğim?” diyor. Mustafa, “Aslında burada kadınlar gibi erkeklerde baskı altında kalıyor. Değişen hiçbir şey yok. İnanın erkek için de baskı aynı baskı” diyerek yaşadığı toprakların zorluğundan dem vuruyor. ‘Beni zorla hniaşlaanklaızdııylalar’ Adana’da turistlere rehberlik yapan İbrahim ile bir gezi sırasında karşılaşıyorum. Adana’nın yemekleri ve kültürünü anlattığı sırada araya girip aşkların nasıl yaşandığını soruyorum. İbrahim’den içli bir “of ki ne of” cevabı geliyor. Anlattıkça ağlıyor... Ağladıkça anlatıyor: “Ben Gaziantep’te, daha ortaokuldayken halamın kızıyla zorla nişanlandırıldım. Hep düğün günü geldiği zaman o benim düğünüm değil yas günümdür diyordum. Lise bittikten sonra düğünümüz olacaktı. Ancak babasının tayiniyle okula gelen Nazlı’yla aramızda bir aşk başladı. Bu arada halamın kızına en ufak bir ümit vermedim. Zaten o da benden nefret ediyordu. Belki de onun da bir sevdiği vardı. Bilemiyorum.” Böylece İbrahim, nişanı bozmak için babasının yanına gidiyor. Elbette ki babası ve tüm aile karşı çıkıyor. Dayaklar atılıyor, parasız kalıyor. Ancak İbrahim ne sevdasından vazgeçiyor ne de fikrinden. Derken lise bitiyor ve reşit oluyor. Bir gece bir dostunun yardımıyla evden kaçıyor. Aradan geçen beş yılda memleketine dönmek bir yana ailesinden bir kişiyi bile görmeyen İbrahim, “Şimdi paramı kazanıp Nazlı’yı istemeye gideceğim. Bizim oralarda insana değer vermedikleri gibi seçimlerine de saygı duymuyorlar. Fakat artık bitti” diyerek kaderine nasıl meydan okuduğunu anlatıyor. Bu bir gelenek değil kötü niyet Harran’ın dümdüz yollarındayım. Sağlı sollu sarı tarlaların arasından geçerken birden lastiğimin söndüğünü fark edip en yakında gördüğüm evin kapısına yanaşıyorum. O sırada gözümle sayamadığım kadar çok çocuk bana doğru koşuyor. Abla hoşgeldin. “Dede, dede... Anna... Babo” gibi sesler adeta bir koro gibi hep bir ağızdan çıkıyor. Kapıda, eski Harran filmlerinden aşina olduğum başına taktığı puşiyle dikkat çeken yaşlı bir adam beliriyor. “Ben C. Ağa... Buyurun. Hoş gelmişsiniz. Hoş gelmişsiniz”, sözleriyle evin avlusuna davet ediliyorum. İçeriye girdiğimde Güneydoğu’nun köylerinde alışık olduğum manzara ile karşı karşıya kalıyorum. Dışarıdaki çocuk korosunun yerini şimdi de kadınlı erkekli büyükler alıyor. “Hoşgelmişsiniz. Buyurun. Gelin. Gelin.” Derken sıcak gülümsemeler ve hal hatır sormalardan sonra, C. Ağa “Bacım ayran içer misin” diyor. Benden olumlu yanıt alan ağa, “Hanım hele bak” diye seslenince iki kadın birden bakıyor. O an anlıyorum ki burası iki kumalı bir konak. Adam gözlerimden şaşkınlığımı anlar gibi yanıt veriyor: “Evet bende iki hanım var.” Hiç ikiletmeden, “Bu nasıl olur?” sözleri dökülüyor ağzımdan. Seksenine merdiven dayamış yaşlı adam başlıyor anlatmaya: Buralarda iki ve üç kumalı olmak çok doğal sayılıyor. Ancak benim için durum tam tersi. İlk karımı ilk gördüğümde 12 yaşındaydı. Ben 14. Onu gördüğüm anda âşık oldum. Hâlâ da aynı şekilde severim. Derken yıllar geçti. O 16, ben 18 yaşındayken evlendik. Nerdeyse 60 yıl öncesinden bahsediyorum. Art arda 3 kız evlat O zamanlarda hayatlarının baharında oldukları halde evliliğe geç kaldıkları için neredeyse kusurlu sayılan çiftin evliliklerinden arka arkaya bir de üç kız dünyaya gelince, bu durum çekirdek aileden çıkıp büyük ailenin baş sorunu oluyor. C.’nin babası bir gün oğlunu yanına çağırır ve karısını babasının evine göndermesini emreder. Oğlunun, seviyorum ve mutluyum de meleri karşısında değil yumuşamak, yaşlı adam daha bir sinirlenir. C. direnebildiği kadar direnir. Aradan geçen yıllarda, baba oğlunu tarlasında çalıştırmaz. Evden kovar. Her gün dayak atar. Oğlu yine de kabul etmez ikinci eşi. Ancak bir gün ağır bir hastalığa yakalanan küçük kızı için para gerekir. C. çaresiz babasının yanına gider. Babanın tek şartı, kuma getirmesidir. Karısının onayını alan C. çaresiz kabul eder. Kız iyileşir. Ardından ikinci düğün yeni kumaya yapılır. Karısını seven C. o gerdeğe ağlayarak girer. Aylar sonra yeni kadından ikiz erkek haberi gelir. C. Ağa yaşadığı bu olayı şöyle özetliyor: “İnanın ilk karımdan başkasını sevmedim. Gerdekten sonra da saçının teline bile dokunmadım ikinci eşimin. Bize yazık değil miydi? Babamı nasıl affedeceğim. İki karımın da kalbi kırıldı bir kere. Giyimim bu yörenin insanı ile bir ama düşüncelerim asla. Bir kadınla bir erkek zorla gerdeğe giriyorsa, orada insanlık kalmamıştır. Bu gelenek değil kötü niyet.” Değerli okurlar, 16 Ağustos Çarşamba günü buluşmak umuduyla kısa bir ara... Gülfidan’a verilen elektrik yüzünden 1 1 parmağı kesilmiş Görmediği işkence kalmamış Görücü usulü ile 17 yıl önce dini nikâhla evlendirildiği eşinden sürekli şiddet gören ve bunun sonucunda 11 parmağı kesilen 5 çocuk annesi 35 yaşındaki Gülfidan Sepil, Ankara’daki evinden kaçarak Van’daki ağabeyine sığındı. Savcılığa başvuran Gülfidan Sepil işkenceci eşinden şikâyetçi oldu. Van Yaşam Kadın Çevre Kültür ve İşletme Kooperatifi aktivisti Gülmay Gümüşhan, 15 yıldır kadına yönelik şiddet alanında çalışma yaptığını, bugüne kadar böylesi bir olayla karşılaşmadığını belirterek, “Gülfidan’ı gördüğümde resmen aklım tutuldu. Bir insan böyle bir duruma getirilir mi?” dedi. Şanlıurfalı Gülfidan Sepil, 17 yıl önce 18 yaşındayken görücü usulü ile Gaziantepli Tayfur Çeliktop ile evlendirildi. En büyüğü 16 yaşında 5 çocukları olan Gülfidan Sepil, evliliğin ilk yıllarından itibaren şiddet görmeye başladı. Yaşadığı şiddeti ilk zamanlar kimseye anlatamayan Sepil, şiddet uygulayan eşi tarafından ailesiyle de görüştürülmedi. Gülfidan Sepil, “En son 5 ay önce parmaklarımı ve ellerimi bağlayarak vücuduma elektrik verdi. Kafama da sert bir cisimle vurduğu için bayılmışım. Bu sırada korktuğu için annesini ve ailesini aramış. Onlar da beni apartopar alarak Gaziantep’e getirip özel bir hastaneye yatırmışlar. Gördüğüm işkence nedeniyle de burada el ve ayaklarımdaki 11 parmağım doktorlar tarafından kesildi” dedi. Şiddet görmeye devam eden Sepil, Ankara’daki evinden kaçarak Van’daki ağabeyine sığındı. Ağabeyi tarafından Van Adliyesi’ne götürülen Gülfidan Sepil burada da suç duyurusunda bulundu. l VAN/DHA 16 yaşında Para karşılığı zorla evlendirilmek istendi, karşı çıktı Ağabeyi pencereden aşağı attı Kilis’te zorla evlendirilmek istendiği için intihara kalkıştığı ileri sürülen Suriyeli 16 yaşındaki D.H’nin, ağabeyi tarafından aşağı atıldığı ortaya çıktı. D.H, devlet koruması altına alınırken, Suriyeli kızı aşağı attıktan sonra döven ağabeyi M.H. ise tutuklandı. Ülkesindeki iç savaştan annesi ve ağabeyiyle kaçarak Kilis’te Kartalbey mahallesinde bir apartmanda yaşamaya başlayan 16 yaşındaki D.H, ailesi tarafından kendisinden yaşça büyük ve istemediği biriyle para karşılığı evlendirilmek istendi. Buna karşı çıkan D.H, önceki gün çıkan tartışmada 28 yaşındaki ağabeyi M.H. tarafından evin üçüncü katından aşağı atıldı. Aşağı inen M.H, 16 yaşındaki D.H’yi döverek, yeniden eve götürmek istedi. Olayı görenlerin ihbarıyla olay yerine gelen sağlık ekipleri kızı hastaneye götürürken, anne ve ağabey ise polis tarafından gözaltına alındı. Hastanede tedavisi tamamlanan D.H’nin psikolog nezaretinde ifadesi alındı. D.H, para karşılığı yaşça kendisinden büyük birisiyle evlendirilmek istenmesine karşı çıkması nedeniyle çıkan tartışmada ağabeyi tarafından aşağı atıldığını, ayrıca kendisini dövdüğünü söyledi. D.H, devlet korumasına alınarak Çocuk Esirgeme Kurumu’na yerleştirildi. Adliyeye sevk edilen anne F.K. serbest bırakılırken ağabey M.H. tutuklandı. l KİLİS/DHA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle