28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DUNYA Tahran’dan AB’ye ‘taraf olma’ İran’da geçen mayıstaki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ikinci kez koltuğu kazanan Hasan Ruhani için bir yemin töreni de dün çeşitli ülkelerden 100’den fazla lider ve üst düzey politikacının katılımıyla gerçekleşti. Ruhani, törende ABD’yi 2015’de yapılan nükleer an laşmayı baltalamaya çalışmakla suçlayarak Avrupa’ya Washington’dan yana olmama çağrısı yaptı. Törene katılan AB Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini de Ruhani ile görüştü. Bu arada ABD’nin yeni yaptırımlarının ardından Rusya ve İran askeri, teknik işbirliğini güçlendirme konusunda anlaştı. Pazar 6 Ağustos 2017 [email protected] EDİTÖR: BETÜL BERİŞE TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ Haşdi Şabi çekişmesi [email protected] 7 Irak’ta IŞİD’e yönelik Musul sonrası Tel Afer operasyonuna dikkatler çevrilirken Haşdi Şabi tartışması kızıştı. Şii lider Sadr’ın ‘Haşdi Şabi dağıtılsın’ söylemine Başbakan İbadi’nin karşıtlığı sürüyor Irak’ın önde gelen Şii lideri Mukteda el Sadr, Bağdat yönetimine İran destekli Şii milis gücü Haşdi Şabi’yi dağıtması yönündeki çağrısını bir kez daha yineledi. Bu çıkışa ise Irak Başbakanı Haydar İbadi’den “Devlet ve dini mercinin kontrolünde olan Haşdi Şabi lağvedilmeyecek” yanıtı geldi. El Sadr, geçen hafta Körfez’in Sünni lideri olarak görülen Suudi Arabistan’a yaptığı ziyaretle gündeme gelmiş, Veliaht Prens Muhammed bin Selman ile görüştüğü basına yansımıştı. Ziyaret, Riyad’ın başını çektiği blokla Katar arasında yaşanan kriz havası sürerken gerçekleşmişti. Riyad cephesi Katar’ı “terörizme destek vermenin yanı sıra İran’la yakınlaşmakla” suçluyor. ‘Silahlara el koyun’ Sadr, önceki gün başkent Bağdat’ta binlerce destekçesine seslendiği konuşmasında, Irak Başbakanı İbadi’ye Haşdi Şabi’yi dağıtarak “ordunun disiplini içinde bu kişilerin entegre edilmesinin sağlanması gerektiğini” söyledi. Ayrıca ülkedeki tüm silahlı grupların elindeki cephaneliğe el konulmasını da istedi. Sadr’ın çıkışı sonrasında ise İran’ın PressTV’sinde yer alan habere göre, İbadi dünkü açıklamasında Haşdi Şabi’nin lağvedilmesi talebini reddetti. Bu gücün Irak hükümeti ve dini liderliğin kontrolü altında olduğunu, devlet tarafından tanındığını vurguladı. Hali hazırda gözler Irak güçlerinin Musul’da IŞİD’e yönelik zafer ilanı sonrası Tel Afer operasyonuna çevrilirken kente yönelik kuşatmada Musul’da olduğu gibi büyük çoğun Sadr yanlıları önceki gün Bağdat’ta yolsuzluk karşıtı protesto eylemi düzenledi. Hükümete yolsuzlukla mücadelede gerekli adımları atma, reformları uygulama çağrısı yaptı luğu Şiilerin oluşturduğu, bünyesinde az da olsa Sünni milislerin de bulunduğu Haşdi Şabi’nin önemli bir rol oynadığı biliniyor. Ancak daha önce Iraklı yetkililer bölgedeki Türkmen nüfusa dikkat çekerek Haşdi Şabi’nin kent merkezine girmeyeceği yönünde açıklamalar yapmıştı. Ankara’nın da Tel Afer’e ilişkin bu çerçevede Haşdi Şabi’ye yönelik muhalefeti biliniyor. Orduya dahil edilmişti Haşdi Şabi’nin kimi kolunun da Suriye’de Şam yönetimi yanlısı olarak İran destekli diğer milis güçlerle sahada yer aldığına işaret ediliyor. Mezhep çatışmalarına yönelik tartışmaların merkezindeki oluşuma iliş kin geçen kasım ayında İbadi yönetimince ordu bünyesine katılmaları yönünde karar alınmıştı. Şii lider Sadr’a bağlı milis güçler de ABD’nin Irak işgaline karşıtlığıyla tanınıyor. Son dönemde ise özellikle hükümete yönelik yolsuzluk suçlamaları, protestoları ile oluşum adından söz ettiriyor. Daha önce de Haşdi Şabi’nin Irak ordusunun parçası olarak yer almasına yönelik tasarının meclisten geçmesine tepki gösteren Sadr, ülkede geçmişte olduğu gibi etnik, mezhepsel çatışmaların yaşanmaması için gerekli adımların atılması gerektiği söylemlerini sürdürüyor. IŞİD sonrası süreçte Irak’ta Haşdi Şabi’nin etkinliğinin artmasından kaygı duyduğunu sık sık dile getiriyor. MCGURK: RAKKA’DA 2 BİN IŞİD’Lİ KALDI Suriye’de IŞİD’in kalesi Rakka’ya yönelik YPG’nin ana bileşeni olduğu Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) operasyonu sürerken ABD’nin IŞİD’le Mücadele Koalisyonu Özel Temsilcisi Brett McGurk bölgede 2 bin kadar IŞİD militanı kaldığını söyledi. “Bu militanların muhtemelen orada öleceklerini” kaydeden McGurk, ABD’nin desteklediği SDG’nin Rakka’nın yaklaşık yüzde 45’inde hâkimiyeti sağladığını da sözlerine ekledi. Diğer yandan ise McGurk, “Türk güçleriyle yakın işbirliği ile tüm SuriyeTürk sınırının mühürlendiğini, IŞİD’in artık Suriye’de eğitim görmüş militanlarını Avrupa’ya ve başka yerlere saldırı için gönderemediğini” savundu. Daha önce McGurk’un cihatçı kalesine dönüşen Türkiye sınırındaki İdlib’e işaret ederek suçlayıcı ifadeleri basına yansımıştı. Ankara’dan buna sert tepki gelmişti. McGurk ayrıca savaş alanında bulunan cep telefonu, adres defteri, diğer belgelerden IŞİD militanı yaklaşık 19 bin kişiye ilişkin bilgilerin Interpol’e iletildiğini, veri tabanının oluşturulduğunu da kaydetti. ‘HASTANEYE FOSFOR BOMBASI ATILDI’ Suriye resmi ajansı SANA’nın haberinde, geçen perşembe günü Rakka’daki Ulusal Hastanesi’nin ABD liderliğindeki koalisyon güçlerince bombalandığı, saldırıda fosfor bombaları kullanıldığı iddiası aktarıldı. Suriye Kızılayı’nın Rakka’daki bir yetkilisine göre, hastaneye 20’den fazla bomba atıldı. Binadaki jeneratörler, ambulanslar ve hastanedeki bazı bölümler hedef oldu. Yetkili bombalanan hastanede IŞİD militanları olmadığını da savundu. Lübnan sınırında IŞİD operasyonu SuriyeLübnan sınırında Nusra’ya karşı Hizbullah’ın zafer kazanmasının ardından bölgedeki cihatçı ve aileleri ile Suriyeli sığınmacıların İdlib’e yönelik tahliyesi sürüyor. Son kazanımlarının ardından önceki gün televizyondan açıklama yapan Hizbullah lideri Hasan Nasrallah ise Suriye’de IŞİD ile çatışmaya hazır olduklarını söyledi. Bu çerçevede geniş çaplı bir operasyonun önümüzdeki günlerde başlayabileceğini, Lübnan ordusunun ülke sınırı içinde, Hizbullah ile Suriye ordusunun ise Suriye topraklarında koordineli taaruza geçebileceklerini savundu. Ancak Reuters’a konuşan bir Lübnan ordu yetkilisi kendilerinin IŞİD’e yönelik mücadelede Suriye ordusu ile koordineli bir eylem içinde olmadıklarını söyledi. Lübnan ordusunun dün IŞİD’e yönelik sınır mevzilerini bombaladığı iddiası da dün gündeme düştü. Yemen’de ABD gücü konuşlandı ABD Savunma Bakanlığı, Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) Yemen’de El Kaide’ye yönelik operasyonlarına destek vermek üzere Yemen’e asker konuşlandırdığını duyurdu. Washington Post gazetesinin haberine göre, Pentagon Sözcüsü Jeff Davies, kısıtlı sayıda ABD askerinin istihbarat paylaşımı yapacağını, asker sayısının artırılması ihtimalini ise gözardı etmediklerini söyledi. Davies’in sözleri BAE’nin askerlerinin ABD birliklerinin desteği ile Yemen’in güneyindeki Şebva eyaletinde El Kaide’ye karşı savaştığını açıklamasının ardından geldi. Blackwater’da sil baştan... ABD’de federal temyiz mahkemesi, 2007’de Irak işgali sırasında 14 Iraklı sivili öldürmekten dolayı Blackwater güvenlik şirketinin çalışanı Nicholas Slatten hakkındaki mahkumiyeti bozdu. Mahkeme, 2015’te ömür boyu hapis cezasına çarptırılan Slatten’ın olaya karışan diğer üç şirket çalışanıyla birlikte yargılanmaması gerektiğini belirterek yeniden yargılanmasına hükmetti. Ayrıca daha önce kasıtsız adam öldürme ve şiddet suçu işlemek için makineli silah kullanmak suçlamalarıyla yargılanan ve ikinci suç için ceza olan 30 yıla çarptırılan diğer üç çalışanın da cezalarının yeniden belirlenmesi gerektiği belirtildi. Bu kez de savcı gerilimi Venezüella’da sağcı muhalefetin Devlet Başkanı Nicolas Maduro karşı rafından alandan motosikletle çıkarıldı. Venezüella Başsavcılığı, referandum tı protestoları sürerken tartışmalar eş da oyların şişirildiği iddiasıyla önceki liğinde önceki gün göreve başlayan Ku gün yeni anayasayı hazırlayacak Kurucu rucu Meclis’in toplantısından Baş savcı Luisa Ortega Diaz’ın görevden alınması kararı çıktı. Muhalefete yakın isimlerden Diaz’a ilişkin, mecli Ortega savcılık binası önünden motosikletle ayrıldı. sin işbaşı yapmasının ardından ikin ci oturumda bu kararı alması önce sinde ise Ulusal Muhafızlara mensup bir grup asker, başkent Caracas’taki başsavcılık ofisinin çevresini kuşattı. Kadın Başsavcı Ortega, Twitter’dan askerlerin kuşatmasına tepki gös terirken savcılık binasına giderek bir süre burada kaldı. Bölgede tansiyon yükselirken Ortega, destekçileri ta Meclis’in açılmasının yasaklanması için mahkemeye başvuruda bulunmuş ancak red yanıtı almıştı. Ülkede nisan ayında patlak veren krizde bugüne kadar 120’den fazla kişi hayatını kaybetti. ? Bir dönem Maduro’nun müttefiki olan Diaz, hükümetin ülkenin anayasal düzenini ortadan kaldırmaya çalıştığını savunarak hükümet karşıtlarının safında yer almıştı. Öte yandan dün Arjantin, Paraguay, Uruguay ve Brezilya dışişleri bakanlarının katıldığı Güney Amerika Ortak Pazarı toplantısından Caracas’ın üyeliğinin “geçiciden” süresiz olarak askıya alınması kararı çıktı. Maduro yönetimine “demokratik ilkelere uyulmalı” çağrısı yapıldı. ‘Türkiye’nin adı sorguda’ ABD Başkanı Donald Trump’ın başı Rusya’nın başkanlık seçimlerine müdahil olduğu iddiaları ile dertte iken Rusya’nın eski Washington Büyükelçisi Sergey Kislyak ile görüşmesinin ortaya çıkmasının ardından istifasını istediği eski Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Flynn’in Fethullah Gülen aleyhine lo bi yapmak için Türkiye hükümetinden para alıp almadığı araştırılıyor. v‘Heürkdüi mmei’t para New York Times gazetesinin haberine göre, Rusya’nın seçimlere Trump lehine karıştığı iddialarını soruşturan özel savcı Robert Mueller için görev yapan müfettişler, Flynn’in Flynn Türkiye lehine lobi cilik faaliyetlerini mercek altına aldı. Bir yandan Beyaz Saray’dan Flynn’le ilgili her tür belge talep edilirken bir yandan da Türkiye hükümetinden gizlice para alıp almadığı konusunda bir dizi tanığı sorguladı. İstifasının ardından Flynn, ABD Adalet Bakanlığı’na yaptığı beyanatta “seçim kampanyası döneminde Türkiye adına lobicilik faaliyetleri için 530 bin dolar para aldığını” açıklamıştı. Flynn’ın lobicilik faaliyetlerine ilişkin dönemin TürkiyeABD İş Konseyi Yürütme Kurulu Başkanı Ekim Alptekin’in adı geçmişti. Alptekin ise Türk hükümeti adına çalıştığı iddialarını reddetmişti. Haberde savcıların ve FBI ajanlarının geçen haftalarda Alptekin ile iş ilişkileri üzerine bir dizi potansiyel tanığı saatlerce sorguladığı belirtilirken “Soruşturmacılar, bu ödemelerin arkasında Türkiye hükümetinin bulunup bulunmadığını ve Flynn’in, paranın kaynağını gizleme sine yardımcı olması için Alptekin’e rüşvet verip vermediğini öğrenmek istiyor” ifadeleri kullanıldı. Haberde, ABD’de bir başka ülke için lobi yapmanın yasal olduğu ancak bu faaliyeti beyanda bulunmayarak gizlemenin suç sayıldığında dikkat çekildi; Flynn’in de Türkiye için lobi faaliyetini geç beyan ettiği belirtildi. Habere göre, lobi faaliyeti yapan kişilerin aldıkları paranın kaynağını paravan şirketler aracılığıyla gizlemesi de suç. Öte yandan Washington’daki görevinin sona ermesi sonrası Moskova’ya dönen ve Trump’ın ekibinden kişilerle görüşmeleri Rusya’nın seçimlere karıştığı iddialarını alevlendiren eski Rus elçi Kislyak, Flynn’le görüşmesine ilişkin ilk kez konuştu. Kislyak, “Sadece basit şeyler hakkında konuştuk. İletişimimiz tamamen şeffaftı. Nasıl olursa olsun, bizim açımızdan ortada hiçbir sır ya da gizlilik yoktu” ifadelerini kullandı. Bizim hikâyemiz Bu bir dizi değil... Gerçi dizi de olabilir. “Cumhuriyet”in ve “Eski Türkiye”nin hikâyesi… Nasıl tat aldım anlatamam. Ümit Aslanbay’ın Ali Sirmen’le yaptığı nehir söyleşisi, “Bir Eski Cumhuriyet İçin” kitabını, soluk almadan okudum. Sorular ve yanıtlar müthiş akıcı. Belli ki kimyaları tutan iki insan arasında gerçekleşmiş. Sirmen canlı sohbetlerinde olduğu gibi, tatlı tatlı anlatıyor. İnsan kendini hemen oracıkta, iki meslektaşın yanında, sohbetin ortasında hissediyor. Sadece “Cumhuriyet” değil.. “eski Türkiye”nin ve “eski İstanbul”un da sararmakta olan kesitleri var kitapta... İnsanların küçük bir havluya mayolarını sarıp gittiği İstanbul’un “halk plajlarını”, demokratik “çay bahçesi” keyiflerini, buna karşın iki dirhem bir çekirdek giyinilerek “inilen” Beyoğlu yıllarını; Bağdat Caddesi, Moda gibi “piyasa yapılan” türdeş İstanbul semtlerini.. yeniden yaşadım kitabın sayfalarında gezinirken. Sirmen’in şaşırtıcı keskinlikle kaydettiği, çocukluk yıllarımın İstanbul’unun sınırlarını tekrardan hatırladım: “Şehir Şişli Camii’nin orada biterdi” diye anlatıyor Sirmen: “(Ve) dutluklar başlardı. Mecidiyeköy yoktu. Öte yandan, Topkapı’dan sonra da şehir biterdi. Yeşilköy, Florya vardı. Karşıda, Bostancı’da, Yeldeğirmeni’nde yine şehir biterdi. Küçücük bir yerdi bence İstanbul.” Sirmen’in evreni O “küçücük yer”in bir mega canavara dönüşmesi sürecinde işte olan biteni, kendi kişisel öyküsü ve Cumhuriyet’in büyük serüveni üzerinden anlatıyor Sirmen. Sirmen’in geçmişi hakkında bilmediğimiz şeyler keşfediyoruz sayfalarda. Örneğin dedesinin besteci Sadi Işılay olduğunu; ana karnında kendisini bırakıp ABD’ye giden babasıyla ilk kez 40’ında tanıştığını, bu değerli kaynak kitaptan öğreniyoruz. Bu travmatik öyküye rağmen, babasına karşı kin tutmamış Sirmen. Bunu şöyle anlatıyor: “Anneme çok şey borçluyum. Beni annem yetiştirdi. Ona en borçlu olduğum şey, evde babam aleyhine olumsuz hiçbir şeyin konuşulmamış olması. Annem hep ‘Oldu işte, gitmiş orada yaşıyor’ derdi. Hakikaten de öyle. Amerika’daki işinde çok başarılı olmuştu. Kendi firması vardı, ‘Gaynor and Sirmen’ diye...” Sirmen’in kim bilir sonra çok hoşgörülü ve açık fikirli, açık ufuklu bir insan olmasında, böyle farklı, kırılgan bir çocukluktan gelmiş olmasının etkileri vardır. Sirmen’i Sirmen yapan başka bir damar da Galatasaraylılık. Bunu “Değişik bir okuldu Galatasaray” diye aktarıyor: “Biz son sınıftayken ‘Bisiklet Hırsızları’ filmi gelmişti. Öğretmenimiz Zeki Ömer Defne’ydi. ‘Bugün ders yapmayacağız. Bisiklet Hırsızları’nı konuşacağız’ dedi. Beyoğlu’nda sinemalara gidiyorduk o yıllarda. Zaten Türkiye’nin ilk sinema kulübü de Galatasaray’da kuruldu. Filmi epey izleyen olmuştu ki, üstünde bir hayli konuşmuştuk... Bunu okulun geleneğini anlatmak açısından söylüyorum.” ‘Tehlikenin farkında mısınız?’ Ve Cumhuriyet... Ali Sirmen’in Cumhuriyet’te ilk yazısı 23 Nisan 1974’te çıkmış. Yani 43 yıl önce. Gazetenin ömrünün hemen yarısını, Milliyet parantezi dışında, “içeriden” yaşamış Ali Sirmen. Ne tanıklıklar var kitapta... Uğur Mumcu, İlhan Selçuk, Nadir Nadi.. aynı zamanda Aziz Nesin, Çetin Altan, Kemal Tahir, İsmail Cem, Turhan Selçuk, Yaşar Kemal... Sirmen’in anılarıyla hep yeniden yaşam buluyor. Sirmen esprili anekdotlarla, bu isimlerden oluşan zengin bir galeri sunuyor. Değerli meslektaşlarım Sirmen ve Ümit bu sular seller gibi akıp giden nehir söyleşide, Cumhuriyet gazetesinin “Kemalist sol” günlerinden bugüne uzanan öyküsünün sürükleyici dökümünü yapıyorlar. Bu dökümün sonunda Ümit, Sirmen’e gazetenin “bundan sonrası”nı soruyor. “Cumhuriyet gazetesine ne olacak sorusu, Cumhuriyet rejimine ne olacak sorusu ile yakından ilgilidir” diyerek yanıt veriyor yazarımız: “Tehdit yokmuş gibi düşünmek, aşırı iyimserlik olur. İlhan Selçuk bu tehlikeyi görmüştü, manşetlerde haykırmıştı, ‘Tehlikenin farkında mısınız’ diye...” “Bir Eski Cumhuriyet İçin”i keyifle olduğu denli büyük bir hüzünle ve içimde bir sızıyla okudum. Hele hele açıkça artık “yeni bir devlet kuruyoruz” tartışmalarının yapıldığı şu sırada, o sızı yüreğimi deldi. Aslanbay, duruşu, kişiliği, fikirleri, tanıklığı ve donanımıyla tam bir “Cumhuriyet insanı” olan Ali Sirmen’le bu nehir söyleşiyi gerçekleştirerek, hedefi 12’den vurmuş. Basın tarihinde mutlaka iz bırakacak bir kitap bu. Cumhuriyet okurlarının da kütüphanelerinde bulundurması gereken bir hazine. Oyların yüzde 98’ini aldı Ruanda’da önceki gün yapılan devlet başkanlığı seçimlerini 2000 yılından bu yana Devlet Başkanlığı görevini yürüten Paul Kagame kazandı. Seçim komisyonu önceki gece oyların yaklaşık yüzde 80’inin sayımının ardından, Kagame’nin oyların yüzde 98’inden fazlasını aldığını açıkladı. Kagame, daha önce seçimleri “sadece bir formalite” olarak değerlendirmişti. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle