03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 29 Ağustos 2017 EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: EMİNE BİLGET ‘Adalet, geçimde adaletle var olur’ ‘Geçimde Adalet’ panelinin konuşmacıları, Türkiye’de milli gelirin büyük bölümünün bir azınlığın elinde olduğuna vurgu yaparak, bunun toplumsal adaleti yok ettiğini belirtti Kurultayın üçüncü gününde “Geçimde Adalet” paneli gerçekleşti. Panelistlerin konuşmalarından satırbaşları şöyle: CHP İzmir Milletvekili Zeke riya Temizel: Geçimde adalette hayatın tüm aşamalarını kap sarsınız. Geçimde adalet yok sa yaşamda da adalet yok. Sizler adalet arayışımı zı resmi işsiz sa yısının 3.5 mil İKLİM ÖNGEL yon olduğu gayri resmi işsizin 10 milyona yak laştığı bir ortamda yapıyoruz. En yoksul kesim gelirin yüzde 6’sını alıyor. Varlıklı kesim ge lirin neredeyse yarısını alıyor. Geçimin imkânsızlaştığı, yok sulluğu yöneten politikaların hâkim olduğu bir devlette ge çimi tartışıyoruz. Borca batmış bu ülkede bu sistemden kim yararlanıyor? Adalet sağlamak, sorunun çözümü ile bunun üze rine gitmekle olacak. n Eski Başbakan Yardımcı sı ve AKP kurucularından Ab düllatif Şener: Adalet arayı şı, ekmek mücadelesi kadar te mel bir mücadele alanıdır. İs ter Adem’le Havva’dan geldiği nizi isterseniz bir sürünün ev rimiyle insanların olduğunu varsayın ilk andan itibaren top lumlar halinde yaşamışız. Ada letin en fazla gerçekleştiği anın ölüm olduğunu vurgularız. Bu nu Nâzım Hikmet çok güzel yazmıştır. Ölümün ahir olması için hayatın ahir olması lazım sözüyle biter şiir. Ölümde ada leti aradığınızda pasif bir insan inşa edersiniz. Bu insanın ka bulleneceği bir şey olamaz. İn san eylem sahibidir, kurumlar kurmasını, kanunlar çıkarma sını bilir. O halde inşa edeceği toplumsal düzenin adil olması lazım. Günümüzde olduğu gibi kamu kaynakları iktidar tara fından anayasaya ve kutsal di nimize aykırı olarak yağmala nırsa burada geçimde adaletin olamayacağı bir toplumsal dü zen inşa etmişiz demektir. Bu na karşı çıkmak, soyguna, yol suzluğa hayır demek, geçim de adalet isteyenlerin en temel mücadelesi olmalıdır. Kurum Zekeriya Temizel ve Abdüllatif Şener, Türkiye’deki gelir adaleti üzerine konuştu. Her iki konuşmacı da ülkedeki gelir adaletsizliğinin, yaşamdaki adaletsizliğe büyük yansımaları olduğunu söyledi. lar doğru işlemiyorsa, demokratik kurumlar ortadan kaldırılıp güçler ayrılığı yok edilmişse, orada sürekli olarak halkın, seçmenlerin yoksullaştığı bir süreci derinden yaşayacağımızın ayak seslerini duymaya başlamışız demektir. 16 Nisan’da yeterli oy çıktı veya çıkmadı. Tek bir kişi hepsine birden hükmeder hale geldi. 2019’dan itibaren tek kişi Türkiye’de mutlak suretle hem yargıyı hem yasamayı hem de tüm ekonomik kaynakları istediği gibi kullanıp dağıtabilecektir. Böyle bir felaket görüntüde, geçimde adalet beklentisi zayıflar. Onun için adalet yürüyüş ve kurultayı buna işaret ediyor. Bir numaralı gündem maddesinin adalet olması inancıyla bu eylemler serisi devam etmelidir. Hiçbir zaman kurulmuş bir çatının yanlışıyla birlikte ebediyen var olacağını kimse düşünemez. Her yanlışın düzelti leceği süreçler vardır. Şu anda da o süreçlerden birini yaşıyoruz. Ben inanıyorum ki bu talep dalga dalga yayılacaktır ve ülke olarak adaletin gerçekleşeceği gelir dağılımında da bölüşümün adil olacağı günleri yakalayacağımızı umut ediyorum. ‘Gelir azınlığın elinde’ n Anavatan Partisi Eski Genel Başkanı Nesrin Nas: Konuşabiliyorsak bir umut var ve umut da mevcut siyasi yapıyı daha demokratik yapabilmeyi gerçekleştirme umudur. Devletin örgütlenme biçimi, siyasetin yapısı o ülkedeki gelirin adil dağılıp dağılmadığının göstergesidir. Gelirin büyük bölümü küçük bir azınlığın elindeyse, işsizlik kurumsallaşmışsa o ülkede gelirde adaletten söz edemeyiz. n SP Eski Genel İdari Kurul üyesi İbrahim Halil Sugöz: Kâğıt üzerinde hesap değişikli ği yapıldı, milli gelir yükseltildi ve 10 bin dolara çıkarıldı. Kişi başına gelirin yarısıyla 56 kişilik aile besleniyor. Bir kişiye düşen gelirle 10 kişilik aile besleniyor. Diğer 9 kişinin gelirini kim alıyor? Bir yerde bir vatandaş çok güzel bir yanıt verdi. Kime düşüyorsa devlet açıklasın demişti. Bu iyi bir yanıt olmuştu. Müslümanlığın temelinde adalet vardır, o kişiler daha büyük bir vebal içindedir. Ülke şu anda borçla ayakta duruyor. Helal olan dört, haram olan beşten büyüktür. Kuranı Kerim’de serbest piyasa diye bir şey yok, hadis değil, ayet değil. Yerli ve yabancı zenginler tarafından halkımız sömürülmektedir. Faiz üretimle, yarıtırımla ortadan kaldırılır. n Eski Başbakan Başmüşaviri Metin Gündoğan: Adaletin simgesi terazidir. Terazinin kendisi yanlışsa ne olacak? İşte o zaman önce terazinin düzeltilmesi işlemini yapmak zorundayız. Burada bozukluk, adaletsizlik varsa bu ölçütü kullanarak yapacağımız tüm ölçütler sorunlu olacaktır. Bu terazinin düzeltilmesi gerekir. Bugün öyle bir noktaya geldik ki insanlar şirketler, devletler borçlu. ‘Uçurumun eşiği’ n CHP Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak: Adalet olmadan geliri artırmak mümkün değil. Türkiye en sıkıntılı dönemi yaşıyor. İstismarcı kadro demokrasisi Türkiye’yi uçurumun eşiğine getirdi. Bunun son örneği iktidarın OHAL’e dayanarak çıkardığı KHK. İlk genel seçimlerden sonra verilmesi gereken yetkiler seçim beklenmeden tek kişiye verildi. Meclis, mahkemeler, istihbarat bir Cumhurbaşkanı’nın emrine girdi. Sivil darbe adım adım ilerliyor. İktidar ile devlet arasındaki mesafe yok oldu. Devletle parti içiçe geçti. Gayri meşruluğu durdurmak için meşru her alanı kullanmalıyız. Güçlü bir toplumsal muhalefet sergilenmezse bundan sonraki hiçbir seçim adil olmayacaktır. Nihai hedefimiz demokratik parlamenter seçime dönüş olmalıdır. l ÇANAKKALE Saygısızlığa tolerans yok Adalet Kurultayı’nda içki içildiği yönündeki iddialara CHP ihraçla karşılık verecek. Alandaki denetimler ve anonslar da artırıldı CHP’nin Çanakkale’de düzenlediği kurultayın üçüncü günü sıkı güvenlik önlemleri ve sık sık tekrarlanan alkol yasağı hatırlatmasıyla başladı. “Geçimde Adalet” ve “Eğitimde Adalet” başlıklarının tartışıldığı programda, çalıştaylar da gün boyu devam etti. CHP, kamp alanları içinde alkol aldığı tespit edilen kişilerin partiden ihracı için süreci de başlattı. CHP’nin Çanakkale’de düzenlediği 4 günlük Adalet Kurultayı’nın üçüncü gününde “Geçimde Adalet” ve “Eğitimde Adalet” konuları masaya yatırıldı. Özellikle yandaş basında yer alan “kamp alanında alkol” haberleri nedeniyle önceki akşamdan itibaren kamp alanında sıkı denetimler yapılmaya başlandı. Güvenlik görevlileri sık aralıklarla alanda ve çadır aralarında gezerek, alandakilerin ne yaptığını kontrol etti. Üçüncü gün boyunca ise anonslar yapılarak kamp kuralları anımsatıldı. Çanakkale ruhuna uy Renkli görüntüler CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun da başından sonuna kadar izlediği paneller devam ederken, 50 dönümlük arazinin farklı noktalarında da çalıştaylar düzenlendi. Dikkat çe ken “Yörük ve Türkmen Kültüründe Adalet” başlıklı çalıştayda, Akdeniz ve Ege Türkmenleri temsilcileri geleneksel kıyafetlerle çalıştaya katıldı. “Tarım İşçilerine Adalet Çalıştayı”nda ise çiftçi gun hareket edilmesi, gerekli hassasiyetin gösterilmesi istendi ve alkol alımının kesinlikle yasak olduğu bilgisi tekrarlandı. Üçüncü günde ilk iki güne kıyasla artan güvenlik önlemleri de dikkat çekti. Kampa girişler sırasında rutin bir uygulama olan üst aramasının ler, akademisyenler ve işçiler buluştu. “Eğitime Erişimde Adalet Çalıştayı”na katılan Roman temsilcileri ise Roman mahallelerine gelen öğretmenlerin kısa süre içerisinde ya tayin isteyerek ya da uzun süreli izin alarak gitmesinden dolayı çocukların yaşadığı mağduriyeti anlattı. ardından çantalarda bulunan tırnak makası, törpü, örgü şişi gibi kesici aletler, kamptan çıkışta geri verilmek üzere alındı. haber 5 30 Ağustos... Kurtuluş... 1922 yılının ocak, şubat, mart ayları... Avrupa’da şu görüş egemen olmaya başlıyor: “Anadolu’da Türk ordusu çok güçlenmiştir. Yunan askeri gücü Anadolu topraklarında daha fazla kalamaz...” Bu görüşe bir tek kişi karşı, 1922’nin ilk aylarında: İngiltere Başbakanı Lloyd George Başbakan George, bir yandan Türklerin askeri olarak güçlendiğini söylerken, öte yandan Yunan askerlerinin Anadolu’dan çekilmelerini istememektedir. Acaba bundan İngiltere Başbakanı’nın çıkarı nedir? İki tarafın vereceği on binlerce ölü ve yaralıdan, İngiltere ne kazanacaktır? Yoksa, silah tüccarları George’u peşlerinden mi sürüklemek istemektedir? İngiltere Başbakanı, tüm eleştirilere karşın “TürkYunan savaşı”nın sürmesinden yana tavır koymuştur... Avam Kamarası üyelerinden Aubrey Herbert, Ortadoğu’ya yaptığı geziden Londra’ya döndükten sonra, 11 Aralık 1921’de Sunday Times gazetesine bir makale yazar. Herbert, makalesinde “Kemalist hareketi” savunup şöyle der: “İrlandalı asiler Londra’yı işgal edip bir İrlanda hükümeti kursalar, yurtsever İngilizler ne yapardı? Oxford’a çekilip orada bir hükümet kurarlardı. Türkler de böyle yapmışlardır. Çünkü toprakları işgal edilmiştir. Kemalist hareket de gerekeni yapmıştır. Bu durumu düzeltecek tek çare, Türklerle uzlaşmaya varmaktır.” Avam Kamarası’nın bir başka üyesi Yüzbaşı Kenworthy, 15 Ocak 1922’de Daily Telegraph gazetesinin başyazarına gönderdiği mektupta görüşlerini şo¨yle özetler: “Eğer Lloyd George, İngiliz ticaretini diriltmeyi, Avrupa’nın yeniden kuruluşuna katkı sağlamayı istiyorsa Yunanistan’ı desteklemekten vazgeçip Kemalistlerle uzlaşmayı gerçekleştirir...” HHH Ağustos güneşi altında Aslıhanlar Ovası’nda kıraç tepelere bakarken, 30 Ağustos Büyük Taarruzu’nu yaşar gibi oluyorum... 45 yıl önceki Aslıhanlar Ovası, Yıldırım Kemal köyü yerli yerinde duruyor. Değişen bir şey yok. Yıllar önce tanıdığım Mehmet Zengin yaşamıyordu ama çocuklarının torunlarını buldum, onlarla konuştum... Cumhuriyet’in arşivinden çıkardığım notları Yıldırım Kemal köyünün kahvesinde okurken Mustafa Yılmaz’ı sordum: “Mustafa Yılmaz ne yapıyor?” Köylüler yüzüme bakıp başlarını salladılar... “Yaşamıyor!..” Ben de biliyordum yaşamadığını... 1972 yılında Mehmet Zengin 75, Mustafa Yılmaz 67 yaşındaydı... Bakın ne diyordu Mehmet Zengin: “23. fırkadaydım ben. Bir lokomotif, vagon, 12 erle erzak taşırdım cepheye. Lokomotif kömürle çalışır. Ama kömür yok. Ormandan odun keserdik. Lokomotif böyle yürürdü. Odun ateşiyle. Yunanlıların erzaklarını, koyunlarını çalardık. Günlerce aç kaldık. Bir koyun çaldık Yunanlı çobandan. Etini yedik, derisinden çarık yaptık.” Zafere giden yolu anlatırken gözleri doluyordu Mehmet Zengin’in... Mustafa Yılmaz ise dalıp dalıp gidiyordu anılarını anlatırken: “Afyon, Yunan’ın elindeydi. Çarıklı diyorlardı bizlere. Hor görüyorlardı. Yıldırım köyünü cephanelik yaptık. 17 yaşındaydım ben. Yani daha çocuktum. Yunanlılar kaçarken her yeri yaktılar. Biz göğüs göğüse vuruştuk. Teğmen Yıldırım Kemal şehit düştü.” Aslıhanlar Ovası’nda harman mevsimi... 33 yıl önce de yaşam savaşımı vardı, şimdi de... HHH 30 Ağustos Zaferi, 19. yüzyılın azgın sömürgeciliğine indirilen ilk darbedir!.. 30 Ağustos, ne istediğini bilen bir Başkomutan’ın kuvvetli sağduyusuyla anıtlaşan kalıcı bir zaferin tarihidir! 83 yıl önce parlayan bir ışık, günümüze dek gelmiş... Sinsi çabaların yoğunlaştığı, Atatürkçülüğün içinin boşaltıldığı, kör milliyetçiliğin ivme kazandığı 2005 yılında, Kemalizmin “aydınlanma gücünü” kıramazlar... Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte yola koyuluyorum... Aslıhanlar Ovası, Kocatepe gibi yaşamı kucaklıyor yeni bir günle... Kocatepe’ye giden yurtseverler, Atatürkçüler, demokratlar bir de Eşme Kışladağı’na uğrayıp yeni sömürgeci “altın avcıları”nı niçin protesto etmiyorlar? Eski sömürgecilerin torunları, adı “Ovacık” olan her yeri işgal ediyorlar yurt topraklarında... POLEMİĞİ SÜRDÜRDÜ CHP açıkladı ama Kurtulmuş duymadı Sosyal medya ve bazı yayın organlarında yer alan alkol haberlerinin ardından harekete geçen CHP, 3 kişinin yasak olmasına karşın alkol aldığını tespit etti. Bu kişilerin kamp alanından çıkarıldığı ve bir daha alana girişlerinin de yasaklandığı bilgisi verilirken, Örgütlenmeden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Tekin Bingöl, bu kişilerin partinin yetkili kurullarına bildirildiğini ve ihraç işlemlerinin başlatıldığını kaydetti. Bingöl, “Direkt ihraç edilecekler. Bu en büyük hassasiyetimizdi, hep dile getirdik, ‘Çanakkale’nin manevi ruhuna uygun davranın’ dedik. Bunu ne kadar önemsediğimizi söyledik. Tüm etkinliklerimizi bu anlaşıyla düzenledik. On binlerce kişinin içinde bir iki kendini bilmezin hareketidir bu. Bu hareketleriyle orada bulunan vatandaş ve yöneticilerimizin de tepkisiyle karşı karşıya kaldılar. Alanı anında terk ettiler. Bunu savunmak veya örtmek asla söz konuzu değil” dedi. Edinilen bilgiye göre ihraç edilecek 3 kişiden 2’si İstanbul biri Ankara il örgütüne kayıtlı. Öte yandan Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş, yazılı açıklama yaparak, alanın CHP’ye “her karış toprağı şehit kanlarıyla sulanmış tarihi yarımadaya gerekli hassasiyetin ve saygının gösterilmesi şartıyla” verildiğini belirterek, tüm sorumluluğun varılan yazılı mutabakat gereği CHP tarafından üstlenildiğini belirtti. CHP’nin verdiği taahhüdü yerine getirmediğini dile getirdi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Tezcan ise Kurtulmuş’un bu açıklamasının ardından “Sayın Numan Kurtulmuş’un okuduğunu anlamayan biri olamayacağını biliyoruz. Bu durumda ya bizim yaptığımız açıklamayı görmemiştir ya da görmek istemiyordur” ifadelerini kullandı. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle