28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 24 Ağustos 2017 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: SERPİL ÜNAY Türkiye sesimi kısmak istedi ama tersi oldu NURİYE VE SEMİH’İN AVUKATI ‘Direnişi açlığımla savunacağım’ Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın “İşimi geri istiyorum” talebiyle başlattıkları açlık grevinin 168. gününde avukat Engin Gökoğlu iki eğitimciye destek için açlık grevine başladı. Gülmen ve Özakça’nın Yüksel Caddesi’nde başlattıkları direniş 288, zorla kaldırıldıkları cezaevi hastanesinde devam ettikleri açlık grevi ise 168. gününe ulaştı. İki eğitimcinin ilk gününden itibaren avukatlıklarını yapan Gökoğlu da dün açlık grevine başlama kararı aldı. Gülmen ve Özakça’nın 14 Eylül’de görülecek davası için dün adliyede mahkeme heyeti ile görüşmeye giden Gökoğlu, hâkimlerle görüşemeyince 30 günlük destek açlık grevine başladığını duyurdu. Her türlü bedeli göze alarak direnenlerin safında olmayı tercih ettiklerini belirten Gökoğlu, “Çünkü bu bir zorunluluktur. Günü geldi bürolarımız basıldı, derneklerimiz kapatıldı. Hatta büromuz avukatı Fuat Erdoğan polis tarafından katledildi. Avukat Behiç Aşçı müvekkilleri uğruna bedenini açlığa yatırdı. Hukuksuzluklar ve adaletsizlikler karşısında susmayı değil direnmeyi tercih ettik” dedi. Gülmen ve Özakça’nın başlattıkları süreçle yeni bir direnişin ortasında olduklarını belirten Gökoğlu, “İktidar bir çift yüreği susturamadı. Direnenlere umut oldu” dedi. Başka çaremiz yok Gökoğlu, açlık grevindeki iki eğitimcinin haklılıklarını her yerde ve koşulda anlatmaya çalıştıklarını aktararak “Onlar tutuklandıklarında, zorla kaçırıldıkları hapishane hastanesinde yanlarında olmaya çalıştık. Avukatları olarak onlarca başvuru yaptık. Ülkemizde adaletsizlik ve açlık kol geziyor. Milyonlarca insan ekmek ve adalete aç. Nuriye’nin, Semih’in, Esra’nın açlığının, açlığımızın sorumlusu AKP iktidarıdır. Bu sorunun çözümü için direnmekten başka çaremiz yok. Bizi açlıkla terbiye etmeye çalışanlara karşı açlığımızla direnmeye devam ediyoruz” ifadelerini kullandı. l ANKARA/Cumhuriyet ERKEM, KANAMA GEÇİRDİ Cezaevinde sevkişkencesi Büyükada’da gözaltına alındıktan sonra tutuklanan hak savunucularından Nalan Erkem, Silivri Cezaevi’nde mide kanaması geçirdi. Hastaneye sevki için 1 Kasım’a tarih verildi. Bianet’e konuşan Erkem’in avukatı Murat Dinçer, “Nalan ErNalan Erkem kem bir aydır tutuklu. Mide kanaması geçirmişti, ince bağırsakta bir doku bozulması söz konusu. İnce bağırsakla ilgili sıkıntısı daha önceden olan bir şeydi, içeride tekrar nüksetmiş” dedi. Cezaevlerinde hiçbir aşamada kelepçe takılmadığını ancak sadece doktora giderken kelepçe takıldığını belirten Dinçer, şöyle devam etti: “Hastalara kelepçe takılması ciddi bir insan hakkı ihlali. Ayrıca Nalan Erkem, kapalı alanlarda verilen sağlık hizmetleri konusunda çalışmış, projeler yapmış bir insan. Bu nedenlerle cezaevindeki hastaneye gitmek istememiş, dilekçe vermiş. Sonra gardiyanlar ikna etmişler, o da birkaç kez muayeneye gitmiş. Genel cerrah kelepçesini çıkartmamış. Nalan Erkem diğer doktorlardan değil ama genel cerrahtan şikâyetçi. Kelepçesini çıkarmasını hatırlattığı halde çıkartmamış, muayene etmemiş, yüzlerine bile bakmamış. Bu onur kırıcı muamele onu çok üzmüş, gözleri dolarak anlattı. Nalan Erkem’in rahatsızlığı gözaltındayken başladı. Zaman zaman azalıyor ve artıyor. Rahatsızlığı nedeniyle beslenmesine dikkat etmesi gerekiyor. Bir ayda ciddi bir kilo kaybına uğramış. Doktorlarda Nalan Erkem’in mide rahatsızlığıyla ilgili raporu var. Yani kanaması sabit. Neden 1 Kasım’a tarih verdiklerini biz de bilmiyoruz. Bununla ilgili girişimde bulunacağız. Uğradığı bu haksızlık, medya spekülasyonu, haklarında çıkan haberler, zaten hassas olan bir kişinin sağlık sorunlarını ağırlaştırıyor. Tamamen haksız ve usulsüz bir suçlamayla karşı karşıyalar. Yıllardır mücadele ettiği ihlallerin öznesi durumunda. Bir an önce hukukun uygulanmasını istiyoruz.” l İSTANBUL / Cumhuriyet Türkiye’nin isteği üzerine İspanya’da gözaltına alınan Doğan Akhanlı, “Beni kim tanıyordu ki? Küçük bir edebiyat çevresi... Şimdi Almanya’da ilk haber ben oluyorum” dedi Almanya’da yaşayan yazar Doğan Akhanlı, 28 yıl önce, bir kişi muoyu tepkisi oluştu. Tepki oluşmasaydı tutuklanırdım. Bıraktıkları için çok rahatla nin öldüğü döviz bürosu soy dım. Burda İspanya basını, gununa katıldığı iddiasıyla edebiyat çevrelerinin de yakın yargılandığı davada 2011 yılında beraat etti. FETÖ firari HİLAL KÖSE bir ilgisi oluştu. Almanya’dan bir sürü destek geldi. Kalaca si savcı Celal Kara, tanıkla ğım yer sorunu hızla çözüldü. rın açıklamalarının aradan uzun za Orada 40 gün mü kalacaksınız? man geçtiği için geçerli sayılamayacağını söyleyerek, kararı temyiz etti. Akhanlı, tahliye edildikten sonra Almanya’ya dönerken sınır dışı edildi. Yargıtay kararı bozduktan sonra yeniden yargılanmaya başladı. İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi, Akhanlı hakkında 31 Temmuz 2013’te kırmızı bülten ve tutuklama kararı verdi. Yıllardır bitmeyen dava nedeniyle İspanya’da 19 Ağustos’ta gözaltına alınan Akhanlı, sorularımızı yanıtladı. Akhanlı, “Bu türden olaylarda keyfi bir şiddete maruz kalınca, en olumsuz olan şey yalnızlık duygusudur. Bende oluşmadı. Çok büyük bir dayanışma tutumu oluştu. 2010’da beni kurtaran oydu insani olarak, şimdi de öyle oldu” diyor. Polis baskınını anlatır mısınız? Resmi olarak bildirdikleri Türkiye 40 gün içerisinde iade talep ettiği dosyayı vermek durumunda. Dosya geldikten sonra, 10 gün içinde hükümet iade talebiyle dava açılmasını isteyecek ya da dava açılmadan talebi reddedecek. İade davası altı ay da sürebilirmiş. Burdaki politik ve hukuki çevreler, benim Türkiye’ye verilme ihtimalinin az olduğunu ifade ediyorlar. Ama bazen politikada belli olmuyor neyin nasıl olacağı. Öte yandan, dünya kamuoyuna yansımışsa, olan biten bu kadar bilindikten sonra İspanya, herhangi bir nedenden beni Türkiye’ye verirse, bu artık benimle ilgili bir ceza davası olmaktan çıkıp uluslararası politik bir davaya dönüşecek. İspanya, Türkiye, Almanya sorumluluk altına girecek. Avrupa’da sabahleyin polis bas Türkiye, dünyanın gözü önünde be kını çok az olan bir şeydir. İlk an ni yargılamak durumunda kalacak. da Barselona’daki saldırı yüzünden Türkiye’nin kepaze olma ihtimali da herkesin kontrol edildiğini sandım. ha büyük bana göre... Polisler de çok heyecanlıydı. Çelik Bu davadan beraat etmiştiniz... yelek giymişlerdi. Kapıyı yarı çıp Benim beraat kararımı temyiz lak açtım. O yüzden onlar da şaşır eden savcı Celal Kara, FETÖ’den ka dılar. Ufacık, yaşlı bir adam... ‘Terö çak durumunda. Savcının talebi üze risti’ bulmaya gelmişlerdi ama ara rine bozma kararı veren Yargıtay 9. nan kişinin gerçekten de ben olup Ceza Dairesi üyeleri de büyük bir ih olmadığımı anlamak için bir yer timalle ya kaçaktır ya tutukludur, ya lere telefonlar ettiler. Sonra da ke darbeci durumuna düşmüştür. Be lepçeleyip götürdüler. Toplam 8 po nim o dosyada aleyhime tek bir şey lis vardı beni götürmeye gelen... İç yok. Benim korkum yok ama durduk lerinden biri İngilizce biliyordu. yere ömür boyu ceza talebiyle key Açıklama yapmak istemediler. Son fi bir yargılamanın kurbanı olmak ra bir çevirmen geldi. Türkiye’nin da istemedim. Beni mahkemeye bi beni istediğini, o yüzden tutukladık le davet etmediler. Hemen tutukla larını söylediler. ma kararı verip uluslararası düzeyde Ertesi gün nasıl bırakıldınız? arama kararı verdiler. Bu durumda Kız arkadaşım Almanya’daki avu Türkiye’nin hukuk sistemine güven katımı arıyor. Sonra çok hızlı bir ka memem normal. Farkında değiller Almanya’da neler yapıyorsunuz? Fasıl kitabımdan sonra ‘Ona Sevdiğini Söyle’ adlı romanım geçen sene ya yınlandı. Almanya’da ‘Annenin Sessizliği’ adlı Almanca yazdığım tiyatro oyu num sahneye konuldu. Sanatsal faaliyetlerimle yaşamımı sürdürüyorum. Köln Şehir Tiyatrosu’nda İstanbul adlı oyunda kendimi oynuyorum. Tiyatro bu gözaltından sonra beni profesyonel oyuncusu olarak ilan etti. Sanatla iç içesiniz ama bu dava yüzün den gündeme geliyorsunuz... Ben, Türkiye’deki temel sorunlar üzerine konuşuyorum ama aktüel politik gelişmelerle ilgili ikide bir de görüş beyan eden biri değilim. Roman yazıyorum, tiyatro oyunları yazıyorum. Türkiye niye beni aşırı tehditkâr görüyor buna da bazen şaşırıyorum. Asıl sorun büyük bir ihtimalle Türkiye’nin geçmişiyle ilgili çok fazla konuşuyor olmam. Ermeni tehciri, Kürt politikası... Öte yandan Türkiye de durduk yerde benim konuşma hakkımı sürekli güçlendiriyor. Beni kim tanıyordu ki? Küçük bir edebiyat çevresi... Şimdi Almanya’nın ana haber bülteninde ilk haber ben oluyorum. Türkiye sesimi kısmak isterken, bana daha fazla söz hakkı ortamı yarattığını fark etmiyor. KIRMIZI BÜLTEN KALKTI, ANKARA TEPKİ GÖSTERDİ Interpol, Akhanlı hakkındaki Kırmızı Bülten’i kaldırdığını açıkladı. İçişleri Bakanlığı ise yaptığı yazılı açıklamada, “Akhanlı’nın serbest bırakılmasıyla sonuçlanan bu gelişmelerin, Almanya Başbakanı Sayın Angela Merkel’in açıklamalarından sonra gerçekleşmesi manidardır” denildi. Açıklamada, Akhanlı hakkında dava sürmesine karşın, şu ifadeler dikkat çekti: “Akhanlı,  1984 yılında iki örgüt üyesi ile birlikte İstanbul Tahtakale’deki bir döviz bürosuna gerçekleştirdikleri saldırıda işyeri sahibini öldürmek ve örgüt adına silahlı soygun gibi adi suçları işlemiş, bu suçlardan dolayı da hakkında yakalama kararı çıkarılmıştır...” l İSTANBUL/Cumhuriyet Güvenlikçi ordusu Ülkedeki ikinci büyük silahlı güç haline gelen özel güvenlikçilerin sayısı 6 yılda yüzde 92 arttı SİNAN TARTANOĞLU İçişleri Bakanlığı, 2014 yılından bu yana sır gibi saklanan özel güvenlik sektörüne ilişkin rakamları paylaştı. 2011’de 147 bin 474 olan fiilen çalışan özel güvenlik sayısı son rakamlara göre yüzde 92 artarak 284 bin 399’a çıktı. Böylece özel güvenlik ordusu, 261 bin personeli olan Emniyet Genel Müdürlüğü’nü geçti. İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü, 2014 yılından bu yana açıklamadığı özel güvenlik sektörüne ilişkin istatistik bilgilerini, bağımsız Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın bilgi edinme başvurusuna verdiği yanıtla paylaştı. Bakanlığın verdiği yanıta göre, 24 Temmuz 2017 tarihi itibarıyla ülke genelinde, 624 bin 99 kişiye silahlı, 368 bin 622 kişiye ise silahsız olmak üzere 992 bin 721 kişiye özel güvenlik kimlik kartı verildi. Silahlı ve silahsız olarak toplamda 284 bin 399 özel güvenlik görevlisinin aktif olarak sektörde çalıştığı bildirildi. Bakanlığın yanıtı, özel güvenlik sektöründeki rakamlarda yıllara göre artışı da gözler önüne serdi. Yanıta göre 2011 yılında 147 bin 474 kişiye aktif özel güvenlik görevlisi olarak çalıştı. Bu rakam her yıl artarak 2016 yılında 255 bin 967’ye kadar ulaştı. 2017 yılına ait son bilgi olan 284 bin 399 rakamı ile birlikte, özel güvenlik ordusunun son 6 yılda yüzde 92 arttığı ortaya çıktı. Verilen yanıta göre, özel güvenlik ordusunun Türkiye’de Türk Silahlı Kuvvetleri’nden sonra en büyük ikinci güvenlik gücü olduğu da anlaşıldı. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün daha önce yaptığı başka bir bilgilen dirmede, Emniyet Hizmetleri sınıfında toplamda 261 bin 427 kişinin istihdam edildiği görüldü. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Nisan 2015’te özel güvenlik sektörünün tarih olması gerektiğini dile getirmişti. Erdoğan’ın, “Özel güvenliğin tamamen kaldırılmasını teklif edeceğim” açıklamasını yapmasının ardından teşkilat 41 bin 78 kişi daha arttı. l ANKARA haber 11 2019’da ne yapmalı? Daha 2019 seçimlerine 2 yıl olmasına rağmen, siyaset kulisleri şimdiden hareketlenmiş durumda. Bir yanda Meral Akşener ve arkadaşlarının kuracağı yeni sağ partinin dedikoduları, diğer yanda CHP’nin 2019 başkan adayı ve İstanbul büyükşehir kulisleri, tam gaz gidiyor. İktidar partisi de boş durmuyor; artık partinin dümenini eline alan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ‘metal yorgunluğu’ teşhisiyle teşkilatlara neşter atmış durumda. Daha iki yıl var; ancak tansiyon bu sonbahar itibarıyla yükselecek gibi... 2019’da muhalefetin gayesi, Tayyip Erdoğan’ı yenecek bir aday çıkarmak. Referandum sonuçları gösterdi ki, bu muhalefet açısından ulaşılabilir bir hedef. Ancak yüzde 49.5’lik ‘Hayır’ blokunun dikkat etmesi gereken noktalar da var: 1. Meral Akşener ve arkadaşlarının ekim ayında kuracağı partinin medya ve iş çevrelerinde hafif bir heyecan yarattığını gözlemliyorum. Kuşkusuz ki Koray Aydın’ın katılımıyla bu hareket, ciddi bir siyasi ivme yaratır. Ancak ortada adı geçen isimlere baktığınızda, henüz geniş bir cazibe alanı olan bir merkez sağ parti hissini alamıyorsunuz. Partinin belkemiğini eski MHP’liler ya da MHP’li küskünler oluşturacaksa, bu parti olsa olsa artık bir erime sürecine giren MHP’ye alternatif olacaktır. MHP’nin alternatifi olmayı azımsamıyorum ve bütün yoklamalar, Meral Hanım’ın bir parti lideri olarak ‘Bismillah’ dediği anda yüzde 20’lik bir potansiyeli olduğunu gösteriyor. Ancak amacınız Tayyip Erdoğan’ı yenmekse, bu yeterli değil. 2. Türkiye’nin asıl ihtiyacı, gerçek bir sağmuhafazakâr parti. CHP, sol ve laik kesime; HDP, sol, sosyalist ve Kürt tabana hitap ediyor. İktidar partisi ise, ilk çıkışındaki reformist misyonundan çok uzak, bir kişilik kültü ve devlet imkânlarının dağıtımına odaklı kurumsal bir kimliğe dönüştü. Boşluk, merkez sağ ve muhafazakâr tabanda. Akşener ve arkadaşları, sadece NeoMHP kimliğine hapsolursa, Meclis’e girer ancak gerçek anlamda iktidar alternatifi olamaz. 3. Akşener ve arkadaşları, MHP alternatifi yerine daha geniş tabanlı bir sağ kadro ve vizyonla ortaya çıkar, bunu gerçekten Özal’vari bir söylem ve demokrasi vaadiyle besleyebilirse, durum değişir. O zaman ‘öteki yüzde 50’den oy alabilirler. 4. CHP’deki tartışma, hâlâ Ekmeleddin Modeli’nin doğru olup olmadığı. Yani Tayyip Erdoğan’a alternatif merkez sağ ve muhafazakârlardan oy alabilecek bir isme mi yönelmeli, yoksa CHP tabanının daha benimseyeceği, sol ve laik hassasiyetleri taşıyan (hatta Kürt seçmene de sempatik gelen) biri mi olmalı. Kulislere yansıyan, CHP genel merkezinin Ekmeleddin Modeli’ne daha sıcak baktığı, İlhan Kesici gibi merkez sağ isimlerin adaylığının tartışıldığı yolunda. Ben bu hesabın iyi yapılması gerektiğini düşünüyorum. Birinci tur ve ikinci tur senaryoları ve Meral Akşener’in olası çıkışının etkisi de düşünülmeli. Belki de CHP’nin İlhan Kesici değil birinci turda Özgür Özel ya da Gürsel Tekin gibi tabandan gelen bir CHP’liyi çıkarması daha makul olacaktır. Dedim ya, bu hesapkitap işi; CHP’nin artık hata yapma lüksü yok. 5. Kürt seçmenin en az yarısı, yani yaklaşık yüzde 10’luk bir blok, ilk turda HDP’nin adayına oy verecektir. Ancak ikinci turda bu seçmenin kime oy vereceği, 2019’da Türkiye’nin başına kimin geçeceğini belirleyecek. Siyasi partiler, sanki böyle bir durum yokmuş gibi ‘Kürt’ lafını ve meselesini ağzına almadan, sanki o seçmeni yok sayıp son anda ‘Alo’ dediklerinde, Kürtler koşa koşa oy verecek sanıyor. Yanılıyorlar. ATİLLA’DAN BAŞVURU: Beni Sarraf’la yargılamayın ABD’de tutuklu bulanan işadamı Rıza Sarraf’la birlikte yargılanan Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla, New York Güney Bölgesi Federal Mahkemesi’ne başvurarak kendisiyle ilgili iki suçlamanın iptal edilip davanın düşürülmesini istedi. Hakkında yeterli delil olmadığını, kendisine yöneltilen suçlamalarla ilgili çelişkiler bulunduğunu öne süren Atilla, “Ya hakkımda açtığınız davayı düşürün ya da beni Sarraf’la birlikte yargılamayın” talebinde bulundu. Müvekkilleri aleyhine dava açılması için savcılık tarafından hazırlanan iddianameye onay veren ön mahkeme heyetine yanlış bilgiler verildiğini savunan Atilla’nın avukatları, müvekkillerinin Sarraf’la birlikte İran’a yönelik ambargoları delmek ve Amerikan finans kurumlarını zarara uğratmak gibi iddialarla suçlanamayacağı savundu. l Haber Merkezi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle