22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 16 Ağustos 2017 TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ haber 13 Köşemen Pazar Kayıkları’ndan Valide Sultan Gemisi’ne Üsküdar Belediyesi’nin yaptırdığı Valide Sultan Gemisi ay başında hizmete girdi. Gemi kültürel etkinlikler için özel olarak tasarlanmış. Üsküdarlılar bu gemiyle ücretsiz Boğaz turları yapabilecek. Gemi aynı zamanda sosyal tesis olarak da kullanılacak. Nikâh, düğün de yapılacak. Üsküdar Belediye Başkanı Hilmi Türkmen’in de belirttiği gibi Boğaz’ı, denizi görmemiş çok sayıda İstanbullu var. Bu açıdan bakınca güzel bir girişim. Valide Sultan Gemisi’ni sosyal medyadan duydum. Üsküdar Belediyesi’nin sevinçle yaptığı duyuru ağır eleştiriler aldı. Eleştiriler esas olarak geminin görünümüne yoğunlaştı. Mavi beyaz gemi balinaya benzetildi. İBB Şehir Hatları’nın yine Boğaz turlarında kullandığı yüzen ütü şeklindeki gemilerinden sonra estetik olarak en kötü gemi olduğunda görüş birliği oluştu. Tasarımın klasik Boğaz vapurlarıyla ilgisiz olması en çok eleştirilen yanı. Valide Sultan Gemisi Boğaz’ın genel görünümüne aykırı, yabancı ülkelerden gelen bir özel yat gibi görünüyor. Gerçekten de önden bakınca balina, arkadan bakınca ağzını açmış gülümseyen bir yunus balığına benziyor. Bu haliyle de Boğaz kıyılarındaki şahane yalılarla değil genel görünümü bozan gökdelenlerle uyum sağladığını söyleyebiliriz. Üsküdar Belediyesi Valide Sultan adında bir gemi yaptıracak deseler bir zamanlar Boğaz’da sefer yapan o güzel ve şık Üsküdar gemisini örnek alsınlar, derdim. Ama o da taklit diye eleştirilirdi. Cengiz Semercioğlu “Boğaz’da vapur işinin bir standardı olması gerek” diyor (Hürriyet Kelebek, 03.08.2017). Sadece Şehir Hatları’nın yüzen ütüsü ya da Valide Sultan Gemisi değil sürekli çalışan yolcu motorları ve tur tekneleri de görünümü bozuyor. Boğaz’da çalışan gemiler her zaman tartışma konusu olmuş. Yeni sefere çıkan gemiler hep eleştirilmiş. “Dersaadet sakinleri, 1828 senesinin bir sabahında, sahillere üşüşerek yelkenleri, görkemli tekerlekleri olan ve büyük gürültülerle simsiyah dumanlar saçarak, sular fışkırtarak Boğaz’da seyreden acayip bir yaratıkla karşılaştılar” diye anlatıyor Akillas Millas. Yandan çarklı buharlı gemiler İstanbulluların hayatına böyle girmiş. Şehir Hatları’nın temelleri böyle atılmış. Akillas Millas 1934’te İstanbul’da doğmuş. Beyoğlu’nda büyümüş. Çocukluğundan itibaren yazlarını Büyükada’da geçirmiş. İstanbul Tıp Fakültesi’ni bitirmiş. Spor hekimi, menüsküs uzmanı olarak tanınmış. İstanbul ve özellikle Adalar’la ilgili zengin bir arşivi var. İstanbul ve Adalar’la ilgili sergiler açmış, kitaplar yazmış. Millas kitapları için çizimler de yapıyor. Adalar’ın yok olmaya yüz tutmuş evlerini, mahallelerini de çizmiş. Akillas Millas’ın “Pazar Kayıklarından Şehir Hatları’na İstanbul’da Seyrüsefer” isimli sergisi İstanbul’un son 500 yılının taşımacılık tarihini anlatıyor. 1800’lere kadar İstanbul sahilleri arasındaki ulaşım kayık, mavna ve çektirmelerle sağlanıyormuş. 1844’te İstanbul ulaşımında kullanılan kayık sayısı 19 binmiş. 25 bin de kürekçi varmış ve kayıkçı, kürekçi esnafı hamallardan sonra İstanbul’un en kalabalık esnaf grubuymuş. Kabataş’tan Adalar’a gemiyle iki saatte aldığımız yolun kürekle üç saatte kat edilmesi de ilgiye değer. 1828’de ilk buharlı gemi Boğaz’da belirdiğinde İstanbullular gördükleri manzaranın korkunçluğu karşısında Dünya’nın sonunun geldiğine hükmetmiş. Sonu gelen kayıkçı, kürekçi esnafı olmuş. Deniz ulaşımı hızla şirketleşmiş. Akillas Millas gravür hissi veren çizimlerle anlatıyor İstanbul’un ulaşım tarihini. Sergi 30 Eylül’e kadar Adalar Müzesi’nin Büyükada’daki mekânında sürecek. Serginin güzel de bir kitabı var (Adalı Yay.). 16 AĞUSTOS 2017 SAYI: 33551 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Yazıişleri Müdürü (Sorumlu) Haber Koordinatörü Bülent Özdoğan Faruk Eren Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Danışmanı Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 04.30 04.19 04.47 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi Akşam 06.08 13.15 17.02 20.10 05.54 13.00 16.46 19.53 06.20 13.23 17.07 20.13 Yatsı 21.40 21.21 21.38 Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: NAZAN ÖZCAN posta@cumhuriyet.com.tr İstanbul niye hâlâ hazır değil? K. ERÇİN KASAPOĞLU Prof. Dr., Hacettepe Üni. Jeoloji Mühendisliği emekli öğretim üyesi 2004’te İstanbul’da toplanan Türkiye’nin ilk deprem şurasında, Türkiye’de depremlerle etkin mücadele konusunda alınması gereken önlemler ile ilgili olarak alınan kararların da hiçbiri bugüne dek yerine getirilmedi. “İstanbul, 17 Ağustos 1999 depreminin üzerinden tam 18 yıl geçmiş olmasına karşın hâlâ olası bir büyük depreme henüz hazır değil.” Bu iddia, jeoloji mühendisleri, jeofizik mühendisleri, inşaat mühendisleri, şehir plancıları ve konu ile ilgili tüm uzmanların ortak görüşü ve ne yazık ki doğru. Çünkü uzmanların depremlerle etkin mücadele konusundaki tüm uyarı ve önerilerine karşın AKP hükümetleri, göstermelik birkaç deprem tatbikatı dışında, hiçbir şey yapmadı. Kentsel dönüşüm kapsamında İstanbul’un yalnızca rantı yüksek bölgelerindeki evleri, depreme dayanıksız, gerekçesi ile yıkıp yerlerine çok katlı binalar inşa ettiler. Sadece yara sarma AKP, depremlerle mücadele konusunda asıl önemli ve çağdaş olan “zarar azaltma” sürecini bypass edip salt deprem sonrası “yara sarma” politikasına ağırlık verdiği için, 15 yıllık iktidarı döneminde Türkiye bu mücadelede bir arpa boyu bile yol alamadı. 30 bin kişinin yaşamını yitirdiği, 25 bin kişinin yaralandığı ve 5 binden fazla binanın yıkıldığı 7.4 büyüklüğündeki 17 Ağustos 1999 depreminden sonra, depremle mücadele konusunda birçok yeni yasa çıkarıldı ve çok sayıda hükümet kararnamesi yayımlandı. Ancak bu yasaların ve kararnamelerin hiçbiri uygulanamadı. Çünkü Türkiye’de bu karmaşık mevzuatın ötesinde bir de yetki karmaşası söz konusuydu. 29, 30 Eylül ve 1 Ekim 2004 tarihlerinde İstanbul’da toplanan Türkiye’nin ilk deprem şurasında, 17 Ağustos 1999’daki büyük depremde yaşadığımız yıkım ve kaybettiğimiz canlar unutulmuş gibi hareket ediliyor. Türkiye’de depremlerle etkin mücadele konusunda alınması gereken önlemler ve yapılması gereken çalışmalarla ilgili olarak, alınan kararların da hiçbiri bugüne dek yerine getirilmedi. Çünkü, kilometrelerce doubleyol yapılması, Boğaz’a kanal açılması, dünyanın en büyük hava limanı inşası gibi kendisine siyasi rant sağlayacak çılgın projeler peşinde koşan AKP hükümetlerinin gündeminde depremlerle mücadele konusu hiçbir zaman yer almadı. Bu kayıtsızlık neden? Yine 17 Ağustos 1999 depreminden sonra oluşturulan “Yapı Denetim Kurumları” da etkin bir şekilde çalıştırılamadığından bu tarihten sonra da özellikle İstanbul’da mühendislik hizmetlerinden ve denetimden yoksun kaçak ve depreme dayanıksız yapıla rın inşasına devam ediliyor. Bu durum, ayrıca, depreme has sas bölgelerdeki ekonomik gelişim etkinliklerinin, kent planlamasından yapım aşamasına kadar olan tüm çalışmalarda, bu çalışmaların içinde yer alan tüm kişi, kurum ve kuruluşları, depremle ilgili mevzuatta öngörülen düzenlemelere uyulmaması yönünde adeta teşvik ediyor ve cesaretlendiriyor. Marmara Bölgesi’nde er ya da geç İstanbul’u etkileyecek bir büyük depremin olma olasılığı bilimsel olarak da söz konusu iken ve söz konusu depremin gerçekleşmesi halinde Türkiye ekonomisinin ve sanayisinin can damarı durumunda olan İstanbul’da çok büyük can ve mal kayıplarına neden olacağı da sürekli dile getirilmiş olmasına karşın AKP iktidarının 15 yıldır bu konuya kayıtsız kalmasını anlamak mümkün değil. Bakan’ın itirafı Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki de yaptığı bir televizyon konuşmasında, aradan 18 yıl geçmiş olmasına karşın, İstanbul’un hâlâ bir büyük depreme hazır olmadığını itiraf etti. Yine aynı Bakan İstanbul’da 50 bin depreme dayanıksız riskli binanın bulunduğunu ve bunun da yaklaşık 250 bin bağımsız birime karşılık geldiğini söylemiş ve eğer her yıl 200 bin bağımsız birimi kentsel dönüşüm kapsamında depreme dayanıklı hale getirirsek İstanbul’u depreme hazırlamış oluruz dedi. Demek ki İstanbul’daki tüm riskli binalar en geç bir buçuk yılda depreme dayanıklı hale getirilebiliyor. O zaman Bakan’a sormazlar mı: “15 yıldır neredeydiniz” diye. Nice yıllara Mete Akyol YAŞAR ÖZTÜRK Gazeteci doğan, gazeteci yaşayan ve gazeteci ölen Türkiye’de gazeteciliğin kutup yıldızlarından olan Mete Akyol, 81 yaşında. 11 Ağustos 1935’te Ordu’da doğan, Tarsus’ta öğrenciyken 20 yaşında muhabir olarak başladığı “Bir Başkadır Benim Mesleğim” dediği gazetecilikte mutfaktan vitrine her alanda çalıştı. Televizyonlardan sonra üniversitelerde de mesleğini anlatıp durdu. Gazeteciliğe, ülkesine, dünyaya yönelik saldırı ve yıkıcı her türlü girişime karşı gücünün elverdiğince onurlu bir dik duruş sergiledi. En sonunda sandalyesini alıp tek başına oturdu, adaletsizliğin karşısında. Sorun ve yanıtları Soru, sorun ve yanıtların peşindeydi, Akyol: “Sağlıklı bir kamuoyu ancak, sağlıklı bir basın ve sağlıklı düşünebilen toplum bireyleriyle oluşturulabilir. Gü nümüz Türkiye’sinde bu bir soru değil, bir sorundur. O nedenle ‘soru’nun yanıtı için değil, ‘sorun’un çözümü için Atatürk’ün yazdıklarını bugün de dikkatle okumak gerekiyor. Vatanımızı düşmanlardan kurtarması yanı sıra tüm halkımızı ‘beynini kullandıran insan’ kimliğinden kurtarıp, tümümüzü ‘beynini kendi kullanan’ insanlar kimliğine kavuşturması nedeniyle de Türk halkı Mustafa Kemal’e, vadesi hiçbir zaman dolmayacak minnet ve şükran borçludur. ” Gazetecilik sevdası, “En Büyük Düşmanımız Bilgisizlik” ile savaşmaktı. Oturup dizlerini dövmek, küsmek, bana ne demek yerine bıkmadan usanmadan “Atatürk’ün Varlığa Dönüşen Yokluğu”nu anlattı her fırsatta ve vasiyeti gibi olan son yayınlanan yazısında: “10 Kasım 1938’de, bu acımızı hafifletebileceğimiz ‘üzülmekten başka elimizden bir şey gelmiyor’ çaresizliğinin teselli limanına sığınmıştık. Bugün ‘üzül KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK mekten başka eli kadır Benim Mesleğim”, mizden bir şey gel “Yazamadıklarım”, “Mev miyor’ bahane zuat Böyle Efendim”, “Ga miz de yok. Çünkü zetecinin Gözünden, Ga bugün, üzülmek zetecinin Yüreğinden Ay ten başka elimiz nen Naklen”, “Hem Yaşa den gelecek çok dım, Hem Yazdım”, “Dü şey var. Bunlar zenzadeler” dışında kitap dan birincisi, ‘Bi laşamayan yazıları, konuş rinci vazifemiz’dir; malarıyla şuna dikkat çek öteki en az birin ti: “Demokrasilerde basın, cisi denli öncelikli ‘Borcumuza sahip çıkmak sorumluluğumuz’dur. Atatürk’ün yokluğunun oluşturduğu varlık, Atatürk Türkiye’si için bugün tehlike çizgisine yaklaşıldığının uyarı işaretlerini vermektedir. Bu ‘uyan uykunda’ uyarı işaretinin eş anlamı, bir ‘görev başına’ çağrısıdır.” ‘seçilen’ kesim ile ‘seçen’ kesim arasında çift yönlü bir köprü işlevi yapmaktadır. Halk, kendisini yönetmek için seçtiği kişilerin bu görevlerini gereği biçimde yapıp yapmadıklarını ancak, bu köprü var olduğu sürece izleyebilir ve denetleyebilir. Basınla ilişki kurmak istemeyen bir ‘yönetenler’ kesimi, halk tara Yöneticiler ve basın fından denetlenmekten kaçınıyor Ölü toprağı serpilmişçesine insanların sessizlik sarmalına kapıldığı, yalanla yaşamaya alıştığı ortamda Mete Akyol’un sessiz çığlığı yankılanıyordu. “Bir Baş demektir. Demokrasilerde, kendinin denetlenmesini engelleyen bir iktidarın ya da siyasal partinin, oy istemek için halkın karşısına çıkmaya hakkı yoktur.” Rahmetli değil behicak@yahoo.com.tr Farkındalığa çağrı yapardı, “rahmet li” sözcüğünü kullanmazdı Mete Ak yol: “Atatürk’e rahmetli diyemiyorum, İsmet İnönü’ye rahmetli diyemiyorum; Abdi İpekçi’ye de rahmetli diyemiyo rum. Çünkü onun da öldüğüne inanmı yorum. Tam tersi, çünkü örnek alınma sı ve adım adım izlenmesi gereken tüm ilkeleriyle, tüm kurallarıyla, tüm öğ retileriyle, tüm davranışlarıyla ve tüm tertemizliğiyle, onun da, ters her şeye, ters herkese karşın ve karşı, capcanlı lığını, capcanlı sürdürdüğüne inanıyo rum.” Biz de şimdi diyoruz ki: İnanma yın “Mete Akyol” öldü diyenlere, çün kü o yaşıyor. Nice yıllara Mete Akyol. ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com.tr Çizerimiz yıllık izninin bir bölümünü kullandığından çizimlerine ara vermiştir. SİNEM ATALAY MÜFİT ATALAY (23.1.1976 9.9.1979) (12.3.1963 16.8.1985) YİNE ARAMIZDASINIZ ATALAY VE ARAL AİLELERİ C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle