27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Pentagram 30. yılında Harbiye’de Açıkhava Sahnesi’nde Bu yıl 30’uncu yılını kutlayan rock grubu Pentagram bu akşam 21.15’te Harbiye’de müzikseverlerle buluşacak. Davulda Cenk Ünnü, bas gitarda Tarkan Gözübüyük, gitarlarda Hakan Utangaç, Metin Türkcan ve vokalde Gökalp Ergen’den oluşan gruba, cu ra ve klavyede Ozan Tügen eşlik edecek. Grubun 30’uncu yılına özel olarak Murat İlkan, Ogün Sanlısoy ve Demir Demirkan da sahnede olacak. En son 2003’te Açıkhava Sahnesi’nde dinleyicisiyle buluşan grup, bu kez akustik performansıyla sahne alacak. Pazar 30 Temmuz 2017 Tarihi 30 yıl önce Issık Göl kıyısında düzenlenen ve aralarında değiştiren YaşarKemal, Zülfü Lİvaneli gibi yazarların da bulunduğu bir forum bugün toplantı dünya tarihinin akışını etkileyen toplantı olarak anılıyor. Livaneli ile o buluşmayı konuştuk. NİLHAN AYDIN Bugün Kırgısıztan diye bilinen Orta Asya’nın uçsuz bucaksız steplerinde “tanrının gözü” olarak da adlandırılan Issık Göl kıyısında bir akşam üstüydü... Dönemin edebiyat, sanat ve bilim önderlerinin toplandığı büyük masanın etrafında derin bir sohbete dalmıştı insanlar. Benzeri olmayan bu “beyin fırtınası” gerçeği arama ve yeni dünya görüşü yolunda yepyeni bir yarılmayı ortaya çıkarıyordu. Cengiz Aytmatov’un ev sahipliğinde gerçekleşen foruma; Amerikalı yazarlar Arthur Miller, James Baldwin ve Alvin Toffler, İngiliz yazar ve oyuncu Peter Ustinov, Fransız yazar Claude Simon, Habeşli ressam Afewerk Tekle, UNESCO temsilcisi Federico Mayor, İtalyan bilim adamı Augusto Forti, Türkiye’den Yaşar Kemal ile Zülfü Livaneli katılmıştı. Sanatın 12 dev isminin çevrelediği masada, yeni dünyanın düşünce esintileri üzerine uzunca bir konuşma yapan Zülfü Livaneli ile 30 yıl önceki o büyük buluşmayı konuştuk. n ‘Issık Göl’ buluşmasında, neler yaşandı? Önce adından başlayalım. Sıcak Göl anlamına gelen Issık Gölü, Kırgızistan’da olağanüstü güzellikte bir doğa harikasıdır. Bazen sessiz, bazen dalgalıdır. Türk halklarının altın beşiği olan Issık Gölü, Kırgız topraklarının incisidir. Genç bir kız güzelliğinde olan göl, bazen güneş ışınlarında altın gibi parlar, bazen gün batımındaki ışığı çalarak kızıla boyanır. 1986 yılının ekim ayında büyük yazar dostumuz Cengiz Aytmatov, kendi seçtiği dostlarını Sovyetler Birliği’ne davet etti. Moskova’da birkaç gün kaldıktan sonra, (şimdi adı Bişkek olan) Frunze kentine gittik. O zamanlar Kırgızistan SSCB’nin bir parçasıydı ve Cengiz Aytmatov yaşayan en büyük Sovyet yazarı olarak kabul görüyordu. Frunze’de Issık Göl kıyısında bir forum oluşturduk. Daha sonra göreve yeni başlamış olan Mihail Gorbaçov bizle ri Kremlin’e davet etti. Onunla 2.5 saat görüştük ve çok önemli olduğunu düşündüğüm bazı konuları konuşma fırsatı buldum. Daha sonra Gorbaçov, Amerkan CSPAN televizyonunda, bu toplantının ve ardından düzenlediğimiz basın toplantısının, Glasnost ve Perestrorika fitilini ateşlediğini anlattı. Bu toplantıyı ve daha sonra Gorbaçov’la yaptığım ve SSCB niye yıkıldı sorusunun cevaplarını aradığım uzun bir konuşmayı, ‘Gorbaçov’la Devrim Üzerine Konuşmalar’ adlı kitabımda anlattım. n Aytmatov ile bu buluşmadan önce tanışıklığınız var mıydı, yoksa dostluğunuz orada mı başladı? Aytmatov ile yıllara dayanan bir dostluğumuz vardı. Stockholm’de Yaşar Kemal tanıştırmıştı. Daha sonra da birçok kez görüştük, yakın dost olduk. Büyük bir yazar olmasının yanı sıra dünyanın en ilginç şahsiyetlerinden birisiydi. 80. yaş gününü İstanbul’da Beyti lokantasında kutlamış tık. Kırgız arkadaşları da vardı. Bu kutlamadan o kadar memnun kaldı ki, 90. yaş gününü de İstanbul’da yapmak istediğini söylediğinde, “Onur duyarız Cengiz Aga” demiştim. Ama ne yazık ki ömrü yetmedi. Gelecek yıl Issık Göl toplantısını İstanbul’da yaparak, bu büyük insana verdiğimiz sözü yerine getirmiş olacağız. n Issık Göl Forumu ikinci toplantısının katılımcılarından biri Gabriel Garcia Marquez’di. Tanışma, konuşma fırsatı buldunuz mu? Marquez’den etkilendiniz mi, sizi etkileyen yönü var mıydı? Marquez ilk toplantıda yoktu ama onunla daha sonra Meksika’da Chapultepec başkanlık sarayında çok hoş bir yemekte ve etkinlik kapsamında yapılan konferanslarda tanıştık. Ondan etkilenmeyen bir yazar olduğunu sanmıyorum. Bence 20. yüzyılın dâhilerinden biriydi. Sıcak bir kişiliği vardı. Türkiye’yi de çok merak ediyor, durmadan sorular soruyordu. Yaşar Kemal’i ise çok seviyordu. Kartınızı onlardan alın Beyoğlu Sineması’nı kurtarmak için hayata geçirilen Beyoğlu Sineması Kartı’nın satışlarına ünlü sanatçılar destek veriyor. Beyoğlu’nun simgelerinden biri olan 28 yıllık Beyoğlu Sineması’nın borçları nedeniyle kapanmasını önlemek için hayata geçirilen “Beyoğlu Sineması Kartı” satışları, ünlü sanatçılardan gelen destekle sürüyor. Beyoğlu Sineması’nın yaşaması için destek veren sinema ve dizi sektöründen oyuncular, şimdi kart satışlarına da farklı yöntemler ile katkıda bulunuyor. Kendisi için kart satın alan oyuncuların destek videolarını sosyal medyadan paylaşmalarıyla eşzamanlı olarak şimdi de her hafta farklı sanatçılar Beyoğlu Sineması içinde kurulan bankodan kart satışını bizzat yapıyorlar. 31 Temmuz Pazartesi akşa mı 18.0020:00 arasında oyuncu Ahmet Mümtaz Taylan ve 2 Ağustos Salı akşamı 18.0020:00 arasında oyuncuyazar Ercan Kesal, Beyoğlu Sineması Kartı satacaklar. İlerleyen günlerde kampanyaya başka ünlü isimler de destek verecek. Sinemanın sosyal medya hesaplarından bu isimler ve günler ayrıca duyurulacak. EDİTÖR: EMRAH KOLUKISA TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN 15kultur@cumhuriyet.com.tr Ben de isyankârım! Cumhuriyet davasından ne kaldı geriye? Biraz sevinç, biraz nasıl bir ülkede yaşadığımızı anlayabilirler. Özgürlük nedir, ne değildir ancak ondan hüzün... Bolca burukluk kaldı... sonra anlayabilirler. Faşizm 9 aylık tutsaklık boyunca ne demektir, ancak o zaman yaşanan onca özlem, hasret, kavrayabilirler. Ben her birine yokluk, yoksunluk ve haksız onlardan aldığım birkaç tüm lıktan sonra gelen “özgürlüğe” ceyle göz kırpıyorum: pek sevinememe, kavuşa Akın Atalay: “Cumhuriyet mama ve eksiklik duygusu gazetesinin yöneticileri ol kaldı. 4 arkadaşımızın içeride maktan kaynaklı uğradığımız tutulmasına, ( Emre İper’le bir ağır haksızlık ve mağduriyetin likte 5 ) 9 yaşındaki Erdem’in, üzerimde yarattığı en küçük bir çok özlediği babası Kadri pişmanlık ve korku yoktur. Ben Gürsel’e yazdığı mektuptaki asıl bu haksızlığın sorumluları gibi: “Ben de tabii ki bu konu nın büyük korku yaşadıkları ka da isyankârım”! nısındayım. Bizleri baskı, tehdit Geriye ne mi kaldı? ve hapisle korkutamazlar.” Yargının tepeden tırnağa Murat Sabuncu: İddia iktidarın güdümünde olduğu namede birçok manşet yer algısı kaldı... alırken, 16 Temmuz tarihli Sadece serbest bırakılan 7 Cumhuriyetçinin değil, hapiste aylardır tutulan gazetecilerin boş yere yattıkları inancı pekişti... İddianame diye sunulan şeyin, hukukla hiç ama hiç ilgisi olmadığı, baştan aşağı yanlışlarla dolu olduğu, yalnız ülke içinde değil, dünyada da ayyuka çıktı. Bu iddianameden, olsa olsa geriye kimi komiklikler kalabilir... Pideci, parkeci ya da turizm acentasıyla yapılan görüşmelerinden suç çıkarma çabası ya da sanıkların görevleriyle ilgili bilgisizlik, tarihsel tutarsızlıklar vb... Az kaldı unutuyordum: Bir de iddianameyi hazırlayan savcının “FETÖ”den ağırlaştırılmış müebbetle yargılanan biri olduğu kalacak akıllarda. (Ve bunun gizlenmek istenmesi vb...) Bu süreçten geriye kalan en önemli veri, her bir sanığın yaptığı savunmadır. İleride sadece hukuk fakültelerinde değil, tarih derslerinde de okutulacak savunmalar! Geriye tüm sanıkların o beş gün süren duruşmalar boyunca gösterdikleri güçlü ve dimdik duruş, gülen yüzleri, sükunet, sevgi ve saygı yoğunluğu ve bir de biz dinleyicilere aşılamaya çalıştıkları umut kaldı... gazetedeki “Çözüm Demokraside” başlığının yok sayıldığına dikkati çektikten sonra: “4 yıllık manşetlerimizi inceleyip 1500 manşet, 1415 bin haber arasından cımbızlanan haberlerin sorgulanması için savcının bulduğu tanıklar FETÖ ile yan yana olmuş, emirerliği yapmış kişiler, bilirkişi ise bir mühendis!” Kadri Gürsel: “Burada karşınızda ‘üyesi olmamakla birlikte, terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım ettiğim’ için değil, bağımsız, sorgulayıcı ve eleştirel bir gazeteci olduğum için, taviz vermediğim için bulunmaktayım. FETÖ’nün adı henüz ‘Cemaat’ iken ve bu cemaat ile AKP iktidarı birlikte çalışırken benim bu yapıya, bakışım negatif olmuştur ve hiç değişmemiştir. AKP’nin de bu ittifakın kurbanı olabileceğini çeşitli vesilelerle ifade ettim. Bütün öngörülerim gerçekleşti.” Ahmet Şık: (Hangi tümceyi seçsem ki...) “Benim bayrağın arkasına gizleyecek bir suçum; dinin arkasına gizleyecek bir günahım yok!” Ne demişti Bedri Rahmi Eyüboğlu: “Bir yanım tuz / Bir yanım şeker/ Tuzdan yanayım yOednöidret nsaovkuunymunayı Bir yanım deniz/ Bir yanım toprak/ Denizden yanayım Bir yanım sen/ Bir yanım Dört arkadaşımız içeride: ben/ Senden yanayım” Bu ülkede yaşayan herkes Benim de bugün bir yanım onların savunmalarını tek tek içeridekiler, bir yanım dışarıda okumalı. Ancak ondan sonra kiler. İçeridekilerden yanayım! SAinnetmaalcyıalaFridlamn Festivali’ne mektup Sektör endişeli Sinemacılar, Uluslararası Antalya Film Festivali’nde “Ulusal Yarışma”nın kaldırılması dolayısıyla bir mektup yazdı. Sinema sektörünün konuyla ilgili endişe ve düşüncelerini içeren mektup, aynı zamanda festival başkanı olan Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel’e gönderildi. Mektupta, Film Yapımcıları Meslek Birliği (FİYAB), Senaryo ve Diyalog Yazarı Sinema Eseri Sahipleri Meslek Birliği (SENARİSTBİR), Sinema Eseri Yapımcıları Meslek Birliği (SEYAP), Sinema Oyuncuları Meslek Birliği (BİROY), Televizyon ve Sinema Filmi Yapımcıları Meslek Birliği (TESİYAP), Sinema ve Televizyon Eseri Sahipleri Meslek Birliği (SETEM), Sinema Eseri Sahipleri Meslek Birliği (SİNEBİR], Film Yönetmenleri Derneği (FİLMYÖN), Çağdaş Sinema Oyuncuları’nın (ÇASOD) imzası bulunuyor. Mektubun içeriğine dair henüz bir bilgi verilmezken, önümüzdeki hafta başında bir yanıt ve açıklama gelmesi bekleniyor. Ali K. Erol, 0536 632 53 23 (@alishiro) Instagram photos and videos https://www.instagram.com/alishiro/ ¡ @alishiro’dan 'Ali'nin ADA EKMEĞİ' EKŞİMAYALI, 2008, Sadece Balmumcu ve Göktürk İPEK HANIM ÇİFTLİĞİ dükkanlarda, BİLGİ alininadaekmegi@gmail. Eğer şahsİ cep numaranizi verİyorsaniz, yaptiğiniz İşten çok emİn olmaniz gerekİr. Arthur C. Clarke Ödülü Whitehead’in Man Booker uzun listesinde de adı bulunan Colson Whitehead, “The Underground Railroad” adlı romanıyla Arthur C. Clarke Ödülü’ne değer görüldü. Pamuk tarlalarında köle olarak çalışan bir kadının sıra dışı bir tren yoluyla kaçış hikâyesini anlatan kitap, Siren Yayınları tarafından “Yeraltı Demiryolu” adıyla Türkçe olarak okurlarıyla buluşacak. www.yordamkitap.com C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle