27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Emine Bilir Eyüpoğlu Kadıköy’de Keman ve Piyano Resitali bu akşam Kadıköy Belediyesi bu akşam Keman ve Piyano Resitali’ne ev sahipliği yapacak. Saat 18.00’de gerçekleşecek olan etkinlik Gençlik Sanat Merkezi’nde Performans Salonu’nda seyirciyle buluşacak. Kemanda Duru Önhon ve piyanoda Emine Bilir Eyüpoğlu’nun performans sergileyeceği resitale katılım ise ücretsiz olacak. ‘Adalet yoksaÇarşamba26Temmuz2017 EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK kultur@cumhuriyet.com.tr barış da olmaz’ 15 ‘Toplumsal adalet olmayınca, toplumsal barışı da sağlayamazsınız’ diyen ‘Uçurumun Kıyısında Türkiye’ belgeselinin yönetmeni İmre Azem’le söyleştik. Belgeselde, dört ana karakter Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi yöneticisi Mücella Yapıcı, Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat, Barış İçin Akademisyenler’den Gül Köksal ve Beyoğlu Kent Savunması aktivisti Deniz Özgür üzerinden Gezi’den başlayıp 16 Nisan referandumuna uzanan süreç anlatılıyor. n Türkiye neden, nasıl bir “uçu rumun kenarında”, bu uçuruma yu varlanmaktan nasıl kurtulur? Tayyip Erdoğan siyaset sahnesine çıktığından beri Atatürk’ün kurdu ğu Cumhuriyet’in te mel değerleriyle bir hesaplaşma içinde. İktidara geldiği gün den beri de etnik, dini ve kültürel kimlikler EZGİ ATABİLEN üzerinden kutuplaştırıcı bir siyaseti hem söylemleriyle hem de icraatlarıyla hayata geçiriyor. İk tidarda kalabilmenin yegâne yolu nu bu kutuplaşmada görüyor. Bu da aslında bu toprakların bir zenginli ği olan farklılıkları bir iç çatışmanın fay hatlarına dönüştürüyor. Bölge dinamiklerini ve büyük devletlerin farklı çıkarlarını da düşündüğünüzde, Türkiye gerçekten bir uçurumun kenarında. Buradan kurtulmanın da yegâne yolu kutuplaşmaya karşı birleştirici olmak. Bunun yolu İmre Azem, Türkiye’nin gerçekten uçurumun kenarında olduğunu düşünüyor ve “Buradan kurtulmanın da yegâne yolu kutuplaşmaya karşı birleştirici olmak” diyor. da kimliklere kör, hak temelli bir demokrasi mücadelesinden geçiyor. n Referanduma nasıl gidildiğini, bugünümüzü, OHAL’in ilanı öncesi ve sonrasındaki süreci gösteren belgesel filmi Gezi Di Yönetmen Azem, belgeselde referandum süreci ve Gezi Direnişi günlerine de değiniyor. yasalardır. Bir ülkedeki çoğunluk öyle istiyor diye, siz kalkıp ifade özgürlüğünü kısıtlayamazsınız veya belli azınlıklara farklı davranamazsınız. Bireylerin siyasal veya kültürel haklarını kısıtlayamazsınız. Bu hak renişi günlerinden başla ların güvencesi olan anaya yarak anlatmayı seçmeniz sayı da değiştiremezsiniz. neden? Bırakın yüzde 51’i, yüzde Tabii darbe girişimi ve 99’un oyuyla bile bunu ya sonrasında yaşanan süre pamazsınız. Bunu yaptığı ci yerli yerine oturtabilmek nız an demokrasiden veya için bir arka plan anlatısına toplumsal adaletten bah ihtiyaç var. Filmin süresi 52 setmek mümkün olmaz. dakikayla sınırlı olduğu için Toplumsal adalet olma (TV formatı) bunu Gezi’den yınca, toplumsal barışı başlatmayı makul buldum. da sağlayamazsınız. Dün Gezi hem AKPCemaat blo ya siyasi tarihinin en te ğundaki çatlağın başlangıcı, mel öğretisidir bu: adalet hem sonrasında yaşanacak 7 yoksa barış da olmaz. Haziran 2015 seçimlerine etkisi, hem de referandum sürecinde ortaya çıkan toplum belgeselci refleksiyle kayıt altına ‘İktidar, referandumda kaybetti’ sal dinamiklerin çıkış noktası olarak önemli bir milat. Gezi Direnişi... n Sizce hayal ettikleri dünyayı kurmak için bu baskı ortamına rağmen mücadelesinden vazgeçmeyen milyonların motivasyonunda Gezi Direnişi’nin payı nedir? Gezi Direnişi önümüzdeki on yıllar boyunca Türkiye ve hatta dünya siyasetine etkileri olacak bir olaydır. Sadece kamusal bir alanı korumanın çok ötesinde, çürümüş mevcut siyaset anlayışına karşı yeni bir demokrasi, yeni bir siyaset ve yeni bir etik talebidir. Çoğulcu, ayakları yerel dinamiklere basan, hak temel alma gerekliliği duymanızdan mı? İkisi de geçerli aslında. Gerçek ten de ülkemizde gündem o kadar hızlı akıyor ve gerçekler o kadar kolay tahrip ediliyor ki, olayları hatırlamak, bağlantıları kurmak, dediğin gibi “bellek tazelemek” kafa açıcı olabiliyor. Günlük haberlerin içinde zihnen boğuluyoruz resmen. Önümüzdeki ağaçlardan ormanı göremiyoruz. Bu tür uzun soluklu çalışmalar bu yüzden önemli diye düşünüyorum. n Belgeselde anlatıcı olarak, “18. yüzyıldan kalma bir demokrasi anlayışıyla” karşı karşıya olduğumuzu söylüyorsunuz. Biraz açar mısınız? n Belgeselde Mücella Yapıcı henüz referandum yapılmadan önce “İster evet, ister hayır çıksın. Biz bu referandumu kazandık” diyor. Sizin fikriniz nedir? Ben de tam böyle düşünüyorum, çünkü ülkenin her tarafında kurulan yerel ‘Hayır Meclisleri’ gerçekten toplumdaki demokrasi dinamiklerini hareketlendirdi, onları bir araya getirdi. Hatta Tayyip Erdoğan’ın bütün kutuplaştırıcı söylemlerine rağmen, elinde tuttuğu medya aracılığıyla ve bütün devlet olanaklarını bu propagandaya seferber ederek hayır diyenleri terörist, bölücü ilan etmesine rağmen siyasi yelpazenin bütün li bir demokratik siyasetin tohumla Ortaçağdaki demokrasi anlayışı kesimlerinden demokrat düşünce rı atılmıştır Gezi’de. Daha da önem birey haklarını yok sayan, çoğunlu li olanlar birleştiler. MHP tabanının lisi birlikte hareket edersek yaşana ğu elde edenin istediğini yapabildiği yüzde 75’i hayır dedi, CHP ve HDP bilir, adil, eşit ve özgür bir dünyayı bir anlayışa dayanıyordu. Buna 18. seçmeni zaten hayır blokunun ana kurmanın öyle çok da ulaşılamaya yüzyıl düşünürleri “çoğunluğun sul eksenini oluşturdu. cak bir hayal olmadığını göstermiş tası” demişlerdir. Ancak 20. yüzyıl Hatta AKP’den bile çok büyük tir Gezi. da, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra bir hayırcı kesim çıktı. Tayyip n Aslında dört yıl gibi oldukça kı evrenselliği bütün dünya tarafından Erdoğan’ın dini duyguları istismar sa süreyi kapsayan bir yakın tarihi kabul edilen insan hakları, Evren ederek evet oyu istediği mütedeyyin anlatmaya gereksinim duymanız, sel İnsan Hakları Beyannamesi’nde kesimlerden büyük bir tepki yüksel muhaliflerin kolayca ‘terörist’ ola somutlaşmıştır. Çağdaş demokrasi, di. İktidar bloku hileyle hurdayla re rak adlandırıldığı bugün toplumun çoğunluğun sultasına karşı bireyin ferandumu kazanmış olabilir, ama bir bellek tazelenmesine ihtiyacı ol haklarını güvenceye alan demokra siyaseten kaybettiklerini onlar da duğunu düşünmenizden mi, yoksa sidir. Bu hakların güvencesi de ana biliyorlar. Tolkien’in hayatı beyazperdede John Ronald Reuel Tolkien John Ronald Reuel Tolkien’in hayatı, “Tolkien” adlı biyografik film ile beyazperdeye taşınacak. Senaryosunu David Gleeson ve Stephen Beresford’un kaleme alacağı filmin yönetmen koltuğunda ise, Kıbrıslı yönetmen Dome Karukoski yer alacak. Filmde, çocuk yaşta öksüz kalan usta yazarın okul döne minde tanıştığı kimsesizler arasında arkadaşlığı, sevgiyi ve sanatsal ilhamı bulmasından, Orta Dünya romanlarını yazdığı döneme kadar olan yaşamı izleyiciyle buluşacak. Oyuncu kadrosu veya çekim takvimi hakkında henüz açıklama yapılmayan filmin vizyon tarihi ise 2019 olarak açıklandı. Emre Yeksan’ın ‘Körfez’i Venedik Film Festivali’nde Yönetmen Emre Yeksan’ın ilk uzun metraj filmi “Körfez”, dünya prömiyerini Venedik Film Festivali’nde yapacak. 30 Ağustos 9 Eylül tarihleri arasında gerçekleşecek festivalde izleyiciyle buluşacak olan film; en iyi ilk filme verilecek “Geleceğin Aslanı” ödülüne de aday. Senaryosunu Emre Yeksan ve Ah met Büke’nin birlikte yazdığı filmin oyuncu kadrosunda Ulaş Tuna Astepe, Merve Dizdar, Cem Zeynel Kılıç, Serpil Gül ve Ahmet Melih Yılmaz yer alıyor. “Körfez” 30’lu yaşlarındaki Selim isimli karakterin, sona ermiş evliliğinin ardından İzmir’e geri dönüşünü konu ediyor. Cüneyt Arkın’a ‘Yaşam Boyu Başarı’ ödülü Türk sinemasının usta oyuncusu Cüneyt Arkın, bu yıl 21’incisi düzenlenen Fantasia Film Festivali’nde “Yaşam Boyu Başarı” ödülüne değer görüldü. Kanada’nın Montreal kentinde 12 Temmuz’da başlayan ve hâlâ devam eden festivalde, sinema hayatında 50inci yılını geride bırakan Cüneyt Arkın’ın yanı sıra yapımcı ve senarist Larry Cohen de ödül aldı. Türkiye’nin bu yıl “Odak Ülke” olarak yer aldığı festivalde Ceyda Torun’un Kedi isimli belgeseli ile Dünyayı Kurtaran Adam, Vahşi Kan, Ölüm Savaşçısı ve Göçebe isimli Türk filmlerinin de gösterimi yapıldı. Andy Warhol’un kayıp tablosu rock yıldızının evinden çıktı Pop Art sanat akımının öncüsü Andy Warhol’a ait kayıp serigrafi baskı tablo, Amerikalı rock müzik sa natçısı Alice Cooper’ın evinde bulundu. Warhol’un “Ölüm ve Felaket” adını verdiği serigrafi dizisi içinde yer alan, “Küçük Elektrikli Sandalye” adlı kırmızı baskı tablo; Cooper’ın evinin ardiyesinde tuttuğu 1970’li yıllardan kalma turne malzemeleri arasında bir ruloya sarılı halde bulundu. Warhol’un “Küçük Elektrikli Sandalye” adlı kırmızı baskı tablo Cooper’ın evinin ardiyesinde bulundu. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle