04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 23 Temmuz 2017 EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: İLKNUR FİLİZ Önce ‘ses kısılacak’ sonra vekillik düşecek TBMM Genel Kurulu’nda önümüzdeki hafta önce içtüzük önerisinin, ardından vekilliklerin düşürülmesi konusunun ele alınacağı belirtiliyor TBMM Genel Kurulu’nda milletvekilliğinin düşürülmesine yönelik gö rüşmelerde savunma hakkın da süre sınırlaması olmaması kulislerde, Genel Kurul’da ön ce muhalefetin sesini kısan iç tüzük değişikli ğinin ele alına cağı, ardından da HDP’li Tuğba Hezer ve Faysal MAHMUT LICALI Sarıyıldız’ın milletvekilliğinin düşürülmesine yö nelik görüşmele rin yapılacağı söylentilerine ne den oldu. TBMM Anayasa Komisyonu’nda geçen hafta ka bul edilen AKP ve MHP’nin or taklaşa hazırladığı içtüzük de ğişikliği önerisinin önümüzde ki hafta başında Genel Kurul’a gelmesi bekleniyor. Öte yandan HDP’li Faysal Sarıyıldız’ın milletvekilliğinin düşürülmesine yönelik karma komsiyon sürecinin de tamamlanmasının ardından, yine komisyon süreci tamamlanan HDP’li Tuğba Hezer’le birlikte TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmesi de bekleniyor. TBMM’nin çalışma usul ve esaslarını belirleyen içtüzük değişikliği özellikle muhalefetin TBMM Genel Kurulu’nda söz hakkına kısıtlama getiriyor. Genel Kurul’da milletvekilliğinin düşürülmesine yönelik görüşmelerde savunma hakkında herhangi bir süre sınırlaması bulunmaması, iktidarın özellikle muhalefetin sesini kısan içtüzük değişikliğini hayata geçirdikten sonra milletvekilliklerinin düşürülmesine yönelik gö rüşmeleri getirmeyi amaçladığı yorumlarına neden oldu. Söz hakkı kısıtlanacak İçtüzük değişikliğinde doğrudan milletvekilliği düşürme görüşmelerinde savunma hakkına herhangi bir sınırlama getirilmese de, muhalefetin Genel Kurul çalışmalarında söz hakkına yönelik pek çok açıdan kısıtlama getiriyor. Bu kapsamda hem grup önerisi görüşmelerinde hem de usul tartışmalarında muhalefetin söz hakkı ortalama 40 dakikadan ortalama 15 dakikaya indiriliyor. HDP kaynakları, HDP’li Hezer hakkında milletvekilliğinin düşürülmesine yönelik komisyon sürecinin geçen haziran ayında tamamlanmasına karşın, iktidarın bu konuyu Genel Kurul’a getirmediğine dikkat çekiyor. HDP kaynakları; iktidarın TBMM’den içtüzük değişikliğini geçirdikten sonra hem Hezer hem de Sarıyıldız dosyalarını muhalefetin sesini kısarak görüşmeyi amaçladığını belirtiyor. HDP içinde Hezer ve Sarıyıldız hakkındaki milletvekilliğinin düşürülmesine yönelik komisyon raporlarının Genel Kurul’da yapılacak görüşmelerinde savunma hakkında herhangi bir süre sınırlaması olmaması nedeniyle saatlerce sürecek bir savunma yapılmasına yönelik görüş ağırlık kazanmış durumda. Ancak milletvekilliği düşürülmesine yönelik görüşmelerden önce içtüzük değişikliğinin hayata geçmesi durumunda, AKP iktidarı yeni içtüzük hükümleri aracılığıyla muhalefetin sesini kısabilecek. l ANKARA ‘Mülteci artık koz değil’ 2015’e göre daha tedbirli olduklarını söyleyen Hahn, ‘Şantaja izin vermeyiz’ dedi Avrupa Birligi Komisyonu’nun Genişleme Müzakerelerinden Sorumlu Üyesi Johannes Hahn, “Avrupa Birliği kendisinin şantaja maruz bırakılmasına izin vermeyecektir” dedi Alman Der Spiegel dergisine verdiği mülakatta Hahn, Suriye’deki savaş nedeniyle Türkiye üzerinden AB üye ülkelerine yaşanan büyük mülteci akınının olduğu 2015 senesine göre, AB’nin daha tedbirli olduğunu belirtti. GABRIEL’DEN GURBETÇİYE AÇIK MEKTUP: ‘Durum değişti’ “2015 senesinde öyle bir ko numdaydık ki mültecilerin ço ğu kontrol edilmeden AB sınır ları içine girdi ancak bu ara da durum değişti” diyen Hahn, Türkiye’nin sınırlarını açması halinde bile iki sene önce olduğu gibi bir akının yaşanmayacağını ifade etti. Balkan güzergâhının kapatılması, Ege Denizi’nde düzen Sizler bizdensiniz li kontrollerin yapılması ve Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin desteklenmesiyle geçen iki senede gerekli tedbir Türkiye ile Almanya arasında yaşanan krize ilişkin Bild gazetesine açık mektup yazan Gabriel, Türkiye’ye karşı Almanya’nın tutumunu açıkladı lerin alındığını belirten AB Komisyonu’nun Genişleme Müzakerelerinden Sorumlu Üyesi Johannes Hahn, “Avrupa Birliği kendisinin şantaja maruz bırakılmasına izin vermeyecektir” dedi. 2015 kriz yılıydı Mülteci krizinin en yoğun yaşandığı 2015 senesinde Avrupa Birliği ülkelerine Türkiye üzerinden 1 milyondan fazla mülteci akın etmişti. Almanya Dışişleri Bakanı, Almanya’daki Türklere hitaben açık bir mektup yazdı. Bakan, Bild gazetesinde yayımlanan mektupta Alman hükümetinin Türkiye’ye karşı tutumunun gerekçesini anlattı. Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel’in Almanya’daki Türklere hitaben yazdığı mektup Bild gazetesinde yayımlandı. Alman hükümetinin Türkiye’ye karşı takındığı sert tutumun gerekçesini anlatan riel mektubunda, “Biz her zaman Türkiye ile iyi ilişkilerden yana olduk, çünkü Almanya ve Türkiye arasındaki iyi bir ilişkinin sizler için önemli olduğunu biliyoruz” ifadelerini kullandı. ‘Kayıtsız kalamayız’ Gabriel mektubunda Alman vatandaşlarının tutuklanmasına karşı kayıtsız kalamayacaklarını belirtti, “Vatandaşlarımızı korumak zorundayız” dedi. Almanya’nın tepkisinin Tür bizdensiniz, Alman pasaportunuz olsun ya da olmasın” ifadelerini kullandı. Gabriel’in uyarıları İnsan hakları aktivisti Peter Steudtner’in Türkiye’de tutuklanmasının ardından tatilini yarıda keserek Berlin’e geri dönen Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel, Türkiye’ye gidecek Almanlara çok dikkatli olmaları çağrısında bulunmuştu. Gabriel ayrıca Alman şirketlerinin Mültecilerin bir kısmı Tür Gabriel, Almanlar ve Türkler kiye’deki insanları ve Alman Türkiye’ye yaptıkları ihracata kiye sahillerine yakın Yu arasındaki dostluğu “büyük bir ya’daki Türk kökenli vatandaş ve yatırımlarına uygulanan Her nan adalarına erişmek için hazine” olarak değerlendirdi. ları hedef almadığını ifade eden mes kredi garantisinin gözden Ege Denizi’ni güvenli olma Ancak Alman vatandaşlarının Gabriel, “Türkiye ve Almanya geçirileceğini söylemişti. Gabri yan koşullarda geçmeyi gö Türkiye’de tutuklanması nede arasındaki zor siyasi ilişkiler el, AB’nin Türkiye’ye sağladığı ze alırken, kimisi de kara sı niyle Türkiye’ye karşı yeni bir den bağımsız olarak bizim için mali yardımların ödenmesi ko nırı üzerinden Yunanistan ve politika benimsemek durumun şurası açık: Sizler, Almanya’da nusunda da Avrupalı ortakları Bulgaristan’a erişmeyi tercih da kaldıklarını ifade eden Gab ki Türkiye kökenli insanlar, ile görüşeceğini açıklamıştı. etti. Almanya krizinde ilk temas Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ile Alman Dışişleri Bakanı Gabriel telefonda görüştü Türkiye ile Almanya arasında, insan hakları savuncularının gözaltına alındığı Büyükada operasyonunda Alman Peter Steudtner’ın tutuklanmasından sonra başlayan krizde ilk temas, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Alman Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel arasındaki telefon görüşmesi ile kuruldu. Çavuşoğlu, çıktığı canlı yayında görüşmeyle ilgili “Yurt dışından gelen şirketlere çok avantaj sağlıyoruz. Hem de sahip çıkıyoruz. Alman firmaları bu rada mutlu. Nereden çıktı, bunu ele aldık. Ortada iddia edildiği gibi bir soruşturma yok. Böyle bir eğilim de yok. Böyle sebepsiz gerginliklerin sebeplerini ortadan kaldırmak lazım” açıklaması yaptı. Almanya ile başlayan krizde Gabriel iki gün önce Türkiye’ye seyahat edecek vatandaşlarına yeni bir uyarı yayımlandığını açıkladı. Gabriel, Türkiye konusunda ekonomik açıdan değerlendirme yapabilecekleri imasın da bulunmuştu. Almanya Başbakanı Angela Merkel’in sözcüsü ise Gabriel’in duyurduğu adımların “gerekli ve kaçınılmaz” olduğunu söyledi. Dışişleri Bakanlığı’nın 20 Temmuz’da yaptığı yazılı açıklamada ise “son dönemde iki ülke ilişkilerinde ciddi bir güven bunalımı yaşandığı” belirtildi. Gerilim sürüyor Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ise “Türkiye’deki teröristleri Almanya’da saklayan hükü met önce bunun hesabını vermeli. Bizi bu tehditlerle ürkütemez. Onların yargıları ne kadar bağımsızsa, bizim yargımız onlardan daha bağımsızdır” dedi ve Almanya’nın kendisine ‘çekidüzen vermesi’ gerektiğini dile getirdi. Dün Bakan Çavuşoğlu, Alman mevkidaşı Gabriel ile bir telefon görüşmesi yaptı. Görüşmede, karşılıklı gergin açıklamalarla ilişkilerde gelinen durumun ele alındığı belirtildi. l ANKARA/Cumhuriyet haber 5 Dün ve bugün... Bir batık kent görmüştü düşünde... Bulutlar uçuşuyor gibiydi... Öfkesi dinmişti... İçinde derin bir sızı alıp götürmüştü onu bilinmeyene doğru... Serin ve yağmurlu akşamı severdi. Çocukluğunu düşündü, babasının ölümünü. İlkokul yıllarını... Topaçlarını, kırmızı köprünün yanı başındaki kahveyi. Niobe’yi, yani Ağlayan Kaya’yı... Caddeler ve parklar... 60’lı yılların başıydı. Bir kentin içindeydi tek başına... Yelkenli gibi fora edilmiş sevdaları, o lacivert akşamların derinliğinde yol alıyordu... Gramofonlar susmuştu. Eskisi gibi şiirler de okumuyorduk... Delikanlıydık. Genç kızdık! Gökkuşağının yüzlerimize vurduğu yıllar geride kalmıştı... Tekmil deniz kuşları kaçıyordu... Tüm dönüş yolları kapalıydı... Dalgalar kayalarda patlıyordu... Lawrence’in aşkları duvarlara çizilmiş resimlerde kalıyor, bir gölge oyunu içinde kaybolup gidiyordu... Bir batık kentin içindeydik... Aldatıcı ama erdemli düşler görüyorduk... O gece yine bilinmeyenen bir saatte Miklos Radnoti’den şiirler okuyorduk: Dün yağmur çiseliyordu ve önümüzde diz çökmüş bir insan gibi duran çalılıktan, çayırlığa iki sevdalı çıktı ve uzaklaşıp gittiler Çiçekler gibi açılmış dudaklarıyla Bugünse yamaçta bize doğru sürünen toplardır ve balçık içinde dönen tekerlekler Miğferlerle örtülü alınlar Ve arkada kan ve ter kokuları bırakarak Yürüyen askerler ......... Kumral çocukluk! Çoktandır yoksun artık! Yaşlılıksa ulaşılmayacak kadar uzak! Dizlerine kadar kan içinde duruyor şair Söylediği her türküyü son türkü diye adlandırarak. HHH Sessizlik bize göre değildi... Batık kentte dolaşırken kendi kendimize sormuştuk: “Dün ve bugün nedir?” Yanıtını hep birlikte vermiştik: “Yaşam” Çok eski zamanlardan arta kalmış acılar kuşatmıştı yüreğimizi... Birden mavi evleri anımsadık... Her şeyi unutmuştuk... Seven sevişen her şeyi yıldızlara inat, ormanlardaki kuşlara, böceklere inat, doğan güneşe, yağmura, fırtınaya inat unutmuştuk... Kıpırdamayıp aynı yerde kaldık... Ağladık kimi zaman, kimi zaman güldük... Oysa yeryüzünde aşka karşı gelenlere amansız bir savaş açmış, sevdanın resimlerini birlikte çoğaltıp çocuklarımıza armağan etmiştik... Devrime inanmıştık o yaşlarda... Yıllar geçti! Hızlı devrimcilerin bazıları bir fırdöndü oldu, yeni dünya düzeninin yılmaz savunuculuğuna soyundu... Şimdi bir köşede eski mevsimlerin, kaçıp giden yılların bize dönmesini istiyoruz; kanadı kırık kuşların yarım kalmış aşklardan haber getireceğini sanıyoruz... Saçlarımız kırlaşmış, omuzlarımız çökmüş... Alevlerin alacakaranlığında yitik zamanların sevdalarını toplama çabamız boşuna... HHH Bir tuhaf aydınlık, bir tuhaf gökyüzü... Söyler misiniz, yaşamın neresindeyiz? Batık kentteyiz alaca bir şafakta... Carlos Oquendo de Amat’ı dinliyoruz: Alçakgönüllü bir ezgi gibi usulca geliyor adam ve beyaz kumrular uçuyor ellerinden Anılarım hep beyazlar giydiriyor sana buradakilerin uzaktan izledikleri bir çocuk oyunu gibi Bir gök ölüyor ellerinde ve inceliğinde bir başka gök doğuyor Sevecenlik bir çiçek gibi açıyor yanımda seni düşünürken Sesin yağmur kadar ilkel Seninle ufuk arasında Güller de şarkılar da sessizdir sen varken. Şaşkındık... Tedirgindik... Gözlerimizde acılar vardı; hüzün ve umutsuzluk... Işıklar sönmüş, gramofonlar susmuştu... Şiir okumayı unutmuştuk... Sevgisizdik!... (Bu yazı Necla kitabımdan bir alıntıdır) Kadir Has Üniversitesi araştırması: Halk Suriye’ye müdahale istemiyor ‘Suriye’de tarafsız politika izlenmeli’ Kadir Has Üniversitesi Türkiye Çalışmaları Merkezi’nin, “Türk Dış Politikası Kamuoyu Algıları Araştırması”nın 2017 yılı sonuçları açıklandı. Araştırmaya göre, Türkiye’nin Suriye’ye yönelik tarafsız politika izlemesi isteniyor. Araştırmaya katılanların yüzde 49.9’u ‘Tarafsız kalmalı, herhangi bir müdahalede bulunmamalı’ yanıtını verdi. Suriye göçmenlerinden duyulan memnuniyetsizlik dikkat çekiyor. Yüzde 54.5 göçmenlerden memnuniyetsizliğini dile getirirken; yüzde 17.5 memnun olduğunu belirtti. Yüzde 28’lik kesim ise ‘Ne memnunum ne memnun değilim’ dedi. Kamuoyunun yüzde 46.4’ü göçmen alımına son verilmesi gerektiğini düşünüyor. Rektör Prof. Dr. Mustafa Aydın başkanlığında, Prof. Dr. Sinem Akgül Açıkmeşe koordinasyonunda, 26 ilde 18 yaş üstü bin kişi ile yüz yüze görüşülerek gerçekleştirilen ankette, Türkiye’nin başta Suriye, ABD ve AB ile ikili ilişkileri olmak üzere Türk dış politikasına yön veren gelişme ler hakkında sorular soruldu. Araştırmaya göre Türkiye’nin dış politikadaki en büyük sorununun yüzde 44.2 ile ‘terörle mücadele’ olduğu gözlendi. Bunu yüzde 24.6 ile Suriye sorunu ve yüzde 8.3 ile İsrail ile ilişkiler izledi. Terörle mücadele seçeneğinde geçen yıla göre yüzde 13’lük artış dikkat çekerken, İsrail ile ilişkilerin dış politika sorunu olarak görülmesinin yarı yarıya azalması bir diğer dikkat çeken unsur oldu. ABD tehdit Türkiye için tehdit olarak görülen ülkeler seçeneğinde geçen yıl Ortadoğu ülkeleri öne çıkarken, geçen yılla karşılaştırıldığında yüzde 22.4’lük bir artışla bu yıl ABD ‘Türkiye için en büyük tehdit’ olarak ortaya çıktı. Araştırmaya göre ‘Türkiye İslam ülkesidir’ diyenlerin oranı yüzde 39.9. Türkiye’yi Avrupa ülkesi şeklinde tanımlayanların oranı ise her yıl düzenli biçimde artıyor. 2015 yılında yüzde 26.4’lük kesim ‘Türkiye Avrupa ülkesidir’ derken, bu oran 2016’da yüzde 31.8’e yükseldi. l İSTANBUL/Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle