04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Pazar 23 Temmuz 2017 Sofi Tukker’dan yeni parça ‘Drinkee’ şarkısı ile Grammy ödüllerinde aday meydan okuyan single’ın sözleri ise Scissor gösterilen Sofi Tukker, “Fuck They” isimli Sisters’tan Jake Shears ve Evermore’dan Jon yeni single’larını yayımladı. Canlı, enerjik ve Hume ile birlikte yazıldı. EDİTÖR: CEREN ÇIPLAK TASARIM: eMİNE BİLGET [email protected] 15 Altın Portakal Meclis gündemine taşınacak CHP Antalya Milletvekili Mustafa Akaydın, 54. Antalya Film Festivali’nden ulusal yarış CHP Antalya Milletvekili ve Antalya Film Festivali’nin eski başkanı Mustafa Akaydın, festivalden ulusal Anımsanacağı üzere, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı ve ma kategorisinin kaldırılması kararını Meclis günde yarışmanın kaldırılmasını Meclis’e taşıyacak. aynı zamanda festivalin başkanı Menderes mine taşıyacak. nin kaldırılmasının Antalya’ya ve testo ediyorum. Festivale Türel, festivalde ulusal Antalya Büyük Türk sinemasına yapılmış büyük destek veren Kültür ve Tu yarışma kategorisinin şehir Belediye bir saygısızlık olduğunu belirt rizm Bakanlığı konunun mu kaldırıldığını artık tama si başkanlığı süre ti. Akaydın, “Antalya’nın 54 yıl hatabıdır ve bu kararın hesa men uluslararası olduğu since Antalya Film lık bir sanat etkinliğinde önce Al bını sormalıdır.” nu ancak ulusal filmlerin CEREN ÇIPLAK Festivali’ne 5 yıl baş tın Portakal adını şimdi de ulu kanlık yapan Akay sal boyutunu ortadan kaldırıyor dın, Kültür ve Tu lar. Festivali önemsizleştirmek is Akaydın, Türkiye’de uluslarası sinema etkinliğinin İstanbul Film Festivali oldu de festivale katılabileceklerini bir basın toplantısıyla açıklamıştı. Bu açıklamanın rizm Bakanlığı’nın yanıtlaması is tiyorlar. Antalya Film Festivali, ğunun altını çizerek Antalya ardından sinema sektörü bu teğiyle Meclis’e soru önergesi ve Yeşilçam’ın ve ulusal sinemanın Film Festivali’nin ulusal sine karara tepki göstermişti. recek. Gazetemize konuşan Akay etkinliğidir. Bu tavır ulusal sine manın bir etkinliği olduğunu Önümüzdeki günlerde ise dın, ulusal yarışma kategorisi maya bir saygısızlıktır. Bunu pro vurguladı. tepkiler artacağa benziyor. 54 yıllık festival tarihin çöplüğüne gönderiliyor Belediye Başkanı Türel’in, sektöre, Antalya halkına ve Antalya Kent Meclisi’ne danışmadan tek başına aldığı ulusal yarışmayı kaldırma kararı demokratik bir incelik içermiyor SABAHATTİN ÇETİN * Türkiye’de üretilen filmler arasında en iyi filmleri seçmek için 54 yıl önce Antalya kent halkının sözcüleri ve seçilmiş yerel yöneticileri ile sinemamızın temsilcileri bir araya gelip bu festivale karar verdiler. 53 yıldır hatası sevabı ile sektör, üretimlerinin kalitesini “ölçmek” üzere Antalya halkı ile bir araya geldi. Yarım asrı aşan bu süre içinde hem sinemamızın çok saygıdeğer üreticileri hem de çeşitli siyasal partilere mensup yerel yöneticilerin unutulmaz emekleri sayesinde, ünik ve çok kiymetli sanatsalkültürel bir gelenek oluşturuldu. Şimdi sayın Türel bu geleneği çok acımasız bir anlayışla tarihin çöplüğüne gönderiyor. Kültürel birikimini takdir ettiğim Sayın Türel, tek başına, sektöre danışmadan, Antalya halkına danışmadan, Antalya Kent Meclisi’ne danışmadan aldığı bu karar demokratik bir incelik içermiyor. Kararın basına açıklandığı toplantı için bile sektöre bir çağrı yapılmıyor. Topluma mal olmuş köklü bir geleneği bu şekilde yıkamazsınız. Zira yerel yönetim dediğimiz iktidar süresi beş yılla sınırlıdır. Siz gidersiniz başkası gelir. Onlar gider siz gelirsiniz. Ama kökleşmiş gelenekler sizin yaşam sürenizi de aşıp tarihsel değerler kazanırlar. Buna katkı sunmanız gerekir. Bugün tüm dünya da yarım asrı aşmış film festivali sayısı 10’u geçmez. Antalya bunların arasındadır. Öte yandan sayın Türel’in festivali büyütmek ve kentinin tanınmışlık düzeyini kültür ve sanatla artırmak istemesi de saygıdeğer bir çabadır. Bu konudaki arzusunu çok yakından biliyorum. 2004 Martında başkan seçildiğinde, Ulusal Sinema Platformu’nun yöneticisiydim. Sayın Türel’i toplantımıza çağırdık. Daha o yıllarda festivali uluslararası bir boyuta taşımak istediğini içtenlikle anlatmıştı. Bize festival konusunda viz yonunu açıklarken karşımızda birikimli ve kültürel normları açısından kolaylıkla anlaşabileceğimiz bir başkan bulduğumuz için mutluyduk. Nitekim kendisi ile beş yıl çok etkili ve yabancı basında ses getiren festivaller yaptık. Uluslararası ve ulusal bölümler iç içe yaşandı. Sayın Türel 2014’te beş yıl aradan sonra ikinci kez başkan seçilince, 2004’te hedeflediği festival için “ulusal yarışma” bölümünden hoşnutsuzluğu ortaya çıktı. Bu hoşnutsuzlukta, ödül kazanan genç yaratıcıların ödül töreninde yaptıkları siyasal içerikli konuşmaların payı olduğunu düşünmek bile istemedim. Çünkü tanığımız başkan, demokrasi kültürünü sindirmiş bir insandı. Tüm dünya da ödül kazanan kişilerin siyasi bir mesaj vermesi yadırgatıcı bir durum değildi ve hoşgörü ile karşılanıyordu. Sayın Türel’e birkaç kez “ulusal”ı kaldırmak yerine tarihini değiştirelim ve ayıralım önerisinde bulunmuştum. Gerçi önerim gerçekleşseydi, ödül törenlerindeki görüntüler değişmeyecekti. Sayın Türel beklenmedik bir karar alarak bu yıl “ulusal” bölümü iptal ettiğini açıkladı. Festivali oluşturan iradenin yetkisini tek başına üstlendi. Bütçesi devlet ve belediye tarafından karşılandığı için bu hakkı kendisinde görebilir ama bu davranış nezaketten uzaktır. 53 yıllık iradenin diğer ayakları olan sektörümüz ve Antalya halkı bu kararın alınmasında hiçe sayılmıştır. Antalya ULUSAL Altın Portakal Film Festivali, hiç kimsenin ve Sayın Türel’in malı değildir. Festivalin bütçesi de kimsenin değil halkın parasıdır. Bu vahim yanlıştan geri dönülmesini istiyoruz. Antalya halkının iradesinin tanınmasını istiyoruz. *Yapımcı. Antalya Film Festivali’nin eski jüri üyelerinden. 50’den fazla ödüllü yabancı film ithal ederek festivalde gösterimini gerçekleştirdi. Festivalin eski danışmanı. www.yordamkitap.com Adamlar ‘Rüyalarda Buruşmuşuz’ (People Make Music) İkinci albüm zordur; yaşamsal tercihler öne, gelecekte direksiyo gelişi bir şeyleri değiştirmiş. Bir iki harcıâlem şarkı yok değil nun nereye kırılacağı konusunda en bu albümde. Neden mi? Adamlar ön önemli ipuçları ortaya çıkar. Adam ce dar alanda kısa paslaşıyordu; hat lar için de ayrıntıya takıntılı, majö ta Halimden Konan An rü minörde kurcalayan, lar günlerinde kendi ma karmaşığı basitte çöz hallesinin çöplüğünde ötü meye çalışan; kuşağının yordu, marjinaldi. Giderek diliyle yazıp konuşurcası muhitini kalabalıklaştır na söylenen kentli şarkı dı, kalabalıklaştırdıkça ana lar yeni albüm “Rüyalar caddeye çıkma temayülle da Buruşmuşuz”da fark ri ağır bastı. Bu bir tercih lı sürüyor. meselesi... İlkine göre daha olgun Adamlar’ın ilk albümün bir karakterin ağzından söylenen, deki endişeli neşe, yerini ikincide ne Duman’ı anımsatan şarkıları ümit şeli endişeye bırakmış. O yüzden “Es li melankoli ve kaygısız efkâr bas ki Dostum Tankla Gelmiş”i unutarak mış; arabesk çizgiler derinleşmiş. Mi dinleyin. Bu hikâyeler daha ne kadar nimal tınılarda tuşlular gitmiş, gitar anlatılır mahallemizde bilemem, di lar farklı hüviyet kazanmış. Gürhan leğim bu adamlar’ın kalabalık cadde Öğütücü’nün yerine Emre Malikler’in lerde kaybolmaması. Sultan Tunç ‘Otobiyograffiti’ (Rasta Baba) Berlin’de yaşayan rapçi Sultan Tunç, “Otobiyograffiti” albümüne 2015 yılında son noktayı koymuştu, ancak bir kısmına müzik piyasasının cilveleri, geri kalanına da şahsi talihsizlikler diyelim, bir türlü yayımlayamamıştı. Oysa acil çıkarması icap ediyordu, zira son albümü “Rap’n Roll” bundan tam 10 yıl önce çıkmıştı. Neyse geç oldu, ama oldu. Çokça rastladığımız küfürkâfir bir kişisel öfke patlaması ya da ergen atarlılığı yok Sultan’ın müziğinde, sözlerinde. O daha ziyade potansiyel tepkisini ve ayrıksı duygularını politik bir muhalefet kazanına döküyor. Göçmen sorunları, kültürlerarası sıkışmışlık, etnik ayrımcılık, ırkçılık ve gericilik; doğubatı ayrımı yapmadan (bazen nahif duygularla olsa da) yaka paça girişilmiş bir sistem eleştirisi yapıyor. “Kreuzberger Nachte” 1978 tarihli bir şarkı. Malum burası Berlin’de Türk nüfusun yoğun olduğu ve Küçük İstanbul diye bilinen yer, rap mü ziğinin de merkezlerinden biri. Bu şarkı Almanya’da yaşayan Türk gençliğinin özeti gibi. İki şarkıda konukları var: “Önce İnsan”da gitarıyla Bilal Karaman, “ZenG”de ise Yener, Tahribadı İsyan ve Izzy E. Adı içeriğini üflüyor: bu albümdeki şarkıların aritmetik toplamı Sultan Tunç’un kendi hikâyesinin bir kesiti. Murat Beşer ([email protected]) Yarın... Yarın... Yarın... Yarın, kimi zaman sadece bir umuttur... Günlerdir ateşler içinde yanan bir çocuğun ateşinin düşmesi... Beklediğin, çok uzun zamandır beklediğin telefonun çalması ve özlemini duyduğun o sesin adını söylemesi... Diktiğin, inatla yeşermesi için emek verdiğin bir ağacın nihayet çiçek açması, meyve vermesi... Sınavdan geçer not alman... İstediğin üniversitenin istediğin bölümüne girmen... Nihayet bir işe kavuşman... Her karanlık gecenin sonunda güneşin mutlak doğacağını bilmendir. HHH Yarın, kimi zaman sadece bir inançtır. Ama bilgiyle beslenen bir inanç... Atatürk sevgisinin ve saygısının; Cumhuriyet ilkelerinin bu milletin iliklerine işlediğini ve asla, ne yapılırsa yapılsın asla sökülüp atılamayacağını bildiğinizde... Laikliğin nimetlerini bir kez tattığınızda... Tarihinizi, dünya tarihini öğrenip nehirlerin tersine akıtılamayacağını bildiğinizde... Sokaklarda minicik çocukları tekbirle yürütseler de; depremi bile dine bağlayan, deve sidiğini içsek mi içmesek mi diye tartışan hasta kafalar ortaya saçılsa da; eğitim müfredatından bilimi çıkarıp yerine cihadı koysalar da, Türkiye’nin bir gün mutlaka, karanlığa teslim olmayıp aydınlığa kavuşacağı inancını pekiştirmektir yarın... HHH Yarın, kimi zaman sadece bir dayanışma ve mücadele günüdür.... Cumhuriyet gazetesinin yazarları, çizeri, yöneticileri hapiste. İçeri atıldıklarında; bırakın hükmü, ortada iddianame bile yoktu... Aylar sonra hazırlanan, yeryüzünün en abuk iddianamesi... 9 ay sonra ilk kez YARIN mahkemeye çıkıyorlar... Hıfzı Topuz’un deyişiyle “Başka ülkelerde bir meslek olan gazetecilik, Türkiye’de bir kahramanlık”.. Ve hep dediğim gibi: “Eğer bir gazeteci haksız yere hapisteyse, hiçbir gazeteci özgür değildir.” Öyleyse ifade, düşünce ve basın özgürlüğü için mücadeleye, dayanışmaya devam. Korkmadan, ödün vermeden... HHH Yarın, kimi zaman sadece bir fırsat günüdür... Sevgili Güray Öz, Hakan Kara, M. Kemal Güngör, Emre İper, Turhan Günay, Murat Sabuncu, Akın Atalay, Önder Çelik, Ahmet Şık, Bülent Utku, Kadri Gürsel ve Musa Kart... Aklım, kalbim, vicdanım, sizlerle. Yarın sadece sizler için değil, hepimiz için, bu ülke için bir fırsat günü olabilir. Yarın hepiniz beraat ederseniz, ya da hepiniz için tutuksuz yargılanma kararı alınırsa, ülkemde yok edilmiş adalete güven duygusu yeniden dirilebilir. Vicdan denen kavram yeniden hatırlanabilir. Yurtdışında ve yurtiçinde yerlerde sürünen itibarımız belki belini doğrutabilir. Adalet uğruna yollara dökülen milyonlarla kin nefret ve öç duygularıyla beslenenler birbirine doğru yeni gözlerle bakabilir... Düşünceleri, yazıları, araştırmaları, haberleri yorumları nedeniyle hapiste olan 160 kadar insanın durumu yeniden ele alınabilir. İnsan Hakları savunuculuğunun vatan hainliği ya da terörle ilgili olmadığı kavranabilir. Eleştirinin doğal hak olduğu fark edilebilir... Yarın... Yarın ülkemin daha da yalnızlaşma, daha da çirkinleşme ya da çoğalma ve güzelleşme günü olabilir... Yarın, Türkiye’nin hâlâ bir hukuk devleti olduğuna dair bir umut belirebilir... Yarın 24 Temmuz “Basın Özgürlüğü” günü, yeni adıyla “Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü”... Yarın, görüşmek üzere... Ovacık Sanat Günleri’ne OHAL iptali DİLEK ŞEN Tunceli’nin Ovacık ilçesinde 24 Temmuz30 Temmuz arasında yapılması planlanan 1. Uluslararası Ovacık Sanat Günleri’ne valilik tarafından OHAL gerekçesiyle izin verilmedi. Türkiye’nin tek komünist Belediye Başkanı Fatih Maçoğlu, “Yasaklar bir araya gelişimizi engelleyemez. Biz buna rağmen dostlarımızı Dersim’e çağırıyoruz. Dostlarımızla ve sanatçılarımızla bir araya gelip vadileri, ovaları gezeceğiz, sanat konuşacağız. Baskılara inat yaşasın sanat’ diyoruz” dedi. Tunceli Valiliği’nin geçen hafta 17. Munzur Kültür ve Doğa Festivali’ni OHAL gerekçesiyle engellemesinin ardından sanat günlerine de izin verilmedi. Gazetemize konuşan Maçoğlu, valiliğin kendi programını dayattığını, etkinlikleri iç mekânda yapmalarını istediklerini belirterek “Biz de, programımızın sokakla, halkla buluşması gerektiğini ve içeri hapsedilmesini kabul etmeyeceğimizi söyledik” diye konuştu. Etkinliğe Erdal Erzincan, Menderes Samancılar, Feryal Öney, Banu Güven, Ertuğrul Mavioğlu, Sunay da katılacaktı. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle