30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 22 Temmuz 2017 EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: İLKNUR FİLİZ haber 13 Ölüyorlar, muhatap yok Gülmen ve Özakça’nın durumu kritik aşamada ancak görüşecek hükümet yetkilisi bulunamıyor Anaokuluna kadar inen şeriat Milli Eğitim Bakanlığı’nın, geçen ay sonunda yayımladığı bir yönetmelik ile her derecedeki okullarda “kadınlar ve erkekler için” ayrı ayrı mescit ve apteshane oluşturulması zorunluluğu getirildi. Yönetmelik, anaokullarını da kapsadığından, AKP’nin bu hizmetinden anaokullarındaki kadın ve erkekler de yararlanacaklar! Okullarda mescit zorunluluğu, Suudi Arabistan (kralı öldüğünde AKP’nin yas ilan ettiği ülke) kökenli şeriatçı örgüt Rabıta tarafından 1976 yılında Pakistan’da yapılan “Uluslararası Seraat Kongresi”nde karara bağlanmıştı. Kongreye katılan taraflarca, İslami öğretinin ilkokuldan üniversite düzeyine değin ders olarak okutulmasını da içeren bir dizi şeriatçı ilkenin belirlendiği bu toplantıya, AKP’yi kuran kadroların ağa babası sayılan Milli Selamet Partisi’nden Devlet Bakanı Hasan Aksay da katılmış ve alınan kararlara Türkiye adına imza atmıştı. AKP, işte bugün bu kararı anaokullarındaki “kadın ve erkeklere” (!) kadar indirmektedir. Olayın en hüzün verici yönü, o yönetmeliğe karşı siyaseten karşı çıkanın bulunmayışı! Bu kökü dışarıda şeriatçı kararın yerine getirilmesine, Türkiye’de yalnızca iki öğretmen örgütü direnç gösteriyor: Ortadaki anayasal suçu, Ulusal Eğitim Derneği özellikle vurguluyor: “Böyle bir uygulama, anayasadaki cumhuriyetin niteliklerine, devletin laik ve sosyal hukuk devleti kimliğine, yasalar önünde eşitlik ilkesine ve Milli Eğitim Temel Kanunu’ndaki eğitimin laik kimliğiyle ilgili hükmüne aykırıdır.” Eğitimİş ise ayrı bir yönü daha öne çıkarıyor: “Yönetmelik, asıl olarak iktidarın tüm okulları imam hatip liselerine dönüştürme politikasını gerçekleştirme isteğini yerine getirmeyi amaçlamaktadır. Özellikle nüfusun az olduğu şehirlerde okulların neredeyse tümüyle imam hatip liselerine dönüştürülmesi gayreti açıkça görülmektedir.” Çocuklarımız, dolayısıyla geleceğimiz koyu bir karanlığa itilirken sessiz kalanlar, yakın gelecekte uygarlık güncesinin utanç sayfalarına geçmiş olacaklar. Kaçışları yok. Çap işi Diktikleri saraylara sığamadılar, bu kez de Anıtkabir’i imara açma kepazeliğine başvuruyorlar. Ne yaparsanız yapın, Atatürk’ü ne dünya tarihinden ne de bu halkın gönlünden silebilirsiniz… Çapınız yetmez. Kaynak İstanbul’u sele teslim edenler, Sakarya Karasu’da “hematit madeni” işletmesine izin vermişler. İzin verdikleri yer neresi biliyor musunuz? 5 mahallenin, 2 bin 500 hanenin içme suyu kaynağı. Tarım Ormanİş, bölgeye bir teknik heyet götürdü. Rapor hazırlayacaklar. Her türlü kaynağı kirletenler o raporu okur mu? Okumaz… Gürhan Fişek için Dostları, “dünyaya ve yaşama aldıklarından daha fazlasını veren insan” olarak tanımlıyorlar Prof. Dr. Gürhan Fişek’i. En verimli döneminde yitirdiğimiz Gürhan Fişek, çocuk emeği ve işçi sağlığı alanında son nefesine değin çalışmıştı. Şimdi öğrencileri, meslektaşları ve dostları, onun anısına bir armağan kitap hazırlığı içinde. Kitap, Gürhan Fişek’in gelecek yıl mart ayındaki 67. yaş gününe yetişecek. 22 TEMMUZ 2017 SAYI: 33526 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Yazıişleri Müdürü (Sorumlu) Haber Koordinatörü Bülent Özdoğan Faruk Eren Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Danışmanı Ayşe Cemal Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 03.53 03.44 04.15 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 05.44 13.18 17.13 05.31 13.02 16.55 05.58 13.25 17.15 Akşam 20.38 20.20 20.39 Yatsı 22.20 21.59 22.15 SİBEL BAHÇETEPE /SEYHAN AVŞAR Akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça’nın işlerine dönebilmek için başlattıkları açlık grevlerinin 136. günü. Semih Özakça’nın eşi Esra Özakça da 61. gündür eylemde. Esra Özakça, “Endişeliyiz. Elimizden gelenin fazlasını yapmalıyız. Pazar günü herkesi Güven Park’a bekliyoruz” diyor. İnsan hakları savunucuları da Gülmen ve Özakça’nın sağlık durumu kritik aşamaya gelmişken, hükümet ve devlet yetkilisi hiçbir muhatap bulamadıklarını söylüyor. ‘En ağır miras olacak’ CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Gülmen ve Özakça’nın hak arama yolları kapatıldığı için bu yöntemi denemek zorunda bırakıldıklarını vurgulayarak, “Kişisel tercihleri değildi. Yıllarca emek verdikleri işlerinden koparıldılar. Bu da Sezgin Tanrıkulu hiç alakaları olmayan, karşı oldukları darbe nedeniyle çıkaralan KHK ile oldu. Tabii ki bizim tercihimiz hiç kimsenin kendi yaşamını ortaya koyacağı bir hak arama yoluna girmemesi. Ama hiç kimsenin de Semih’e ve Nuriye’ye ‘neden bunu yaptınız’ deme hakkı yok. Tercihimiz açlık grevini bugün bırakmalarıdır. Ama Türkiye’de ve dünyada herkese düşen görev kalıcı bir hasar olmadan Semih ve Nuriye’nin talepleri konusunda bu hükümeti adım atmaya zorlamak olmalıdır” dedi. Tanrıkulu, AKP hükümetinin taviz olarak görüleceği için Gülmen ve Özakça için adım atmadığını kaydetti: “Ama unutmasınlar ki onların yaşamlarına gelebilecek bir zarar, hem bu dünyada hem de kendi inandıkları mahşeri dünyada vicdanları ile baş başa bırakacaktır. Bu yük onların kuşaklar boyu, kendilerinden sonraki kuşaklara bırakacağı en ağır miras olacaktır.” ‘Kalıcı hasar olabilir’ Türk Tabipleri Birliği (TTB) Mer kez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Ra şit Tükel ise TTB olarak Nuriye Gül men ve Semih Özakça’nın sağlık durumlarını değerlendirmek için cezaevinde ziyaret et me taleplerinin Ada let Bakanlığı’nca red dedildiğini söyledi. “Uzamış açlıkla ilgili pek çok risk var” di Raşit Tükel yen Tükel, risklerden birinin de Wernicke Korsakoff hastalığı olduğuna dikkat çekti. Uzamış açlığın, tüm sistem leri ve organları etkilediğini anla tan Tükel, “Ağır enfeksiyonlara, ka lıcı bozukluklara, organ yetmezlik lerine ve ölüme yol açabilmektedir. Uzamış açlıkta ölüme neden olan başlıca sorunlar, enfeksiyonlar, sı vı elektrolit dengesizlikleri, kalp ri tim bozuklukları, Wernicke ensefo lapatisi, çoklu organ yetmezlikleri dir” dedi. Cezaevinin açlık grevinin beden üzerindeki olumsuz etkilerini artırdığını vurgulayarak, “Sürekli yatıyor olmak bile yattıkları yatak uygun olmadığında sırtlarında ciddi yaralara ve buna bağlı enfeksiyonlara neden olabiliyor. Bu nedenle sağlık açısından ilk yapılması gereken tahliye edilmeleri olmalı. İkincisi de görevlerine iade edilmeleri. Hâlâ geç değil.” Taammüden cinayet işleniyor TTB eski başkanla rından Prof. Dr. Gen çay Gürsoy da Gül men ve Özakça’nın sağlık durumları na ilişkin elde güve Gençay Gürsoy nilir bilgi olmadığını vurguladı. “Nöro lojik muayene yapılmadan kaybedi len bedensel fonksiyonların boyut larını saptamak mümkün değil” di yen Gürsoy, şöyle konuştu: “Geç miş dönemlerde, Çapa’daki İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden, aç lık grevleri döneminde kritik aşa madaki grevcileri muayene etme ‘Bizim yaşadıklarımızı yaşamasınlar’ Fatime Akalın (49) ve Ömer Ünal (42), cezaevinde ölüm orucu eylemi yapmış, zorla müdahalenin ardından WernickeKorsakoff hastalığına yakalanmış iki eylemci. Akalın, tutuklanmadan önce Gazi Üniversitesi Hastanesi’nde sağlık teknikeri olarak çalışıyordu. Tüm Sağlık Sen Sendikası kurucu üyesiydi. 1996 yılında “örgüt üyesi” olduğu gerekçesiyle tutuklandı. F tipi cezaevlerine karşı eylem yapan Akalın, 264. gününde eylemine son verdi. Uzun süre tedavi gördü. Tek başıma yürüyemiyordu. Hafıza kaybı vardı, konuşamıyordu... Akalın, “Yardıma muhtaç hale geldim ama bizler yaşamda direnmeyi tercih etmiştik. Nuriye ve Semih de direnmeyi seçtiler. Seçimimizin sonuçları nı yaşıyoruz. Bundan sonra Nuri ye ve Semih için hiçbir şey eski si gibi olmayacak...” dedi. Ömer Ünal, 1995 yılında Aka lın ile aynı suçlamayla 15 yıl ha pis cezasına çarptırıldı. Tecrit al tında tutulan Ünal, 1996 yılında Akalın süresiz dönüşümsüz açlık grevine başladı. Eyleminin 100. günü geçince elinin, ayağının bağlanarak ken disine müdahale edildiğini söyleyen Ünal, “Ağabeyim ve ben aynı dönemde cezae vinde yattık. O da greve katıldı. Ona da müdahale edildi. Annem ve ablam bizi terk etti. Şimdi bir evde ağabeyimle be raber yaşıyoruz. Ben çoğu işimi yapamı yorum. Nuriye ve Semih’in talepleri ka bul edilsin. Bizim yaşadıklarımızı yaşa masınlar” diye konuştu. Ömer Ünal KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] imkânlarını buluyorduk. Siyasi otorite o esnekliği gösteriyordu. Bugün bu anlayış yok. Burada özel tutum var. İki insan dünyanın gözü önünde adım adım ölüme gidiyor ve buna bu iktidar tüm soğukkanlılığı ile kılını kımıldatmadan seyrediyor.” Suçu kanıtlanmamış insanların göz göre göre devletin denetimi altında ölüme gönderilmesinin taammüden cinayet işlemek olduğunu belirten Gürsoy, “Siyasi otorite, bu meselenin karşılıklı tavizlerle çözülmesine zemin hazırlayabilecek bir görüşme imkânı sağlamalı. Bu çocuklara, ‘açlık grevini sonlandırın’ demek de insani bir şey tabii ama öte taraftan seçimlerine saygı duymak zorundayız. Belli sürede ne kadar B1 vitamini verirseniz verin nörolojik bozuklukların önüne geçemezsiniz. Nuriye ve Semih’in kritik aşamaya girdiklerini düşünüyorum. Bugün bile sonlandırsalar kalıcı bozukluklar maalesef bu çocukları bekliyor.” ‘Muhatap bulamadık’ İHD önceki genel başkanların dan, eski milletvekili Akın Birdal, Türkiye’de daha önceki açlık grev lerinde hükümetle iletişim kanalının açık olduğunu söy leyerek “Devletin her koşulda yaşam Akın Birdal hakkından sorumlu olmasından kay naklı bir muhatap buluyorduk. Si vil toplum kuruluşları, insan hak ları dernekleri Türkiye’nin vicda nını harekete geçirmeye çalışıyor du. Nuriye ve Semih için de birçok girişimde bulunduk. 14 kişilik he yet oluşturduk. Bakanlıklara baş vurduk. Cumhurbaşkanı’nın danış manlarına ulaşmaya çalıştık. Mu hatap bulamadık. Kabine değişik liği oldu. Bizler yine muhatap ara yacağız” dedi. Yaşanacak kötü bir sondan, başta iktidarın sorum lu olacağının altını çizen Birdal, “Hepimiz onları yaşatamadığımız için sorumlu olacağız. Ölüme se yirci kalınamaz. Arkadaşlarımız sadece haklarının geri verilme sini, işlerine geri dönebilmeyi is tediler. Onları ölüm kıyısından çekmeliyiz” diye konuştu. ‘Nuriye ve Semih yaşayacak’ Oyuncu Defne Halman, Gülmen ve Özakça’nın se sine ses olmak için bir hafta açlık gre vi yaptı. Gülmen ve Özakça’nın za ten devlet tarafın dan açlığa mahkum Defne Halman edildiğini söyleyen Halman, “Onlar da bunu bir çaresizlik olarak değil, bir enstrüman olarak kullanmaya karar verdiler. İşimi geri istiyorum özelin de somutlaşmış ama bütünsel ola rak OHAL rejimi ve KHK’lere yöne lik bir duruş var. Ancak devlet ol duğunu unutan bir yapı var karşı mızda. Ne mi olacak? Nuriye ve Se mih yaşayacak, tarih başka kimseyi hatırlamayacak. Deniz’leri asan cel latları, kalemi kıran hâkimleri kim se tanımıyor ama bugün Deniz’le şen bir dünya var” dedi. Gülmen ve Özakça’nın cezaevinde kalmama sı gerektiğini vurgulayan Halman, “Nuriye ve Semih’in havasız, nem li, ışıksız, insandan koparılmış, her gün farklı tacizlere maruz kalınan koşullarda kalmasını siyasetin ve tarihimizin bir utancı olarak görü yorum. Nuriye ve Semih’i yaşatmak, seslerine ses olmakla mümkün. Bu da çok net: ‘İşimi geri istiyorum!’ Üç kelime bir cümle...” l İSTANBUL C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle