20 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 5 Haziran 2017 TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ haber/yorum 13 Asıl eskiyen Cumhurbaşkanı, yeniden genel başkan olarak gittiği AKP genel merkezindeki toplantıda “Metal eskimesi görüyorum” demiş; salı günü Meclis’teki AKP Grubu’nda da bu görüşünü şöyle yinelemiş: “Ortada bir metal yorgunluğu var, bunun aşmamız lazım.” Demek ki eskime sorunu çok büyük! ‘Mental’ Ünlü bir Temel fıkrasında denildiği gibi bir harf yüzünden kavga edecek değiliz ya; AKP’de olan metal eskimesi değildir; mental eskimedir. Mental, İngilizcede Düşünce süreciyle ilgili yani zihinsel ya da akla ait demektir. Fazilet Partisi’nden Yenilikçi diye ayrılanların kurmuş olmasına bakmayın, dayandığı siyasal İslam ideolojinin niteliği gereği eskide kalması kaçınılmaz olan AKP, yaklaşık son on yıl boyunca ve giderek artan bir hızla düşünsel olarak eskimektedir. AKP, önce, kendi içinde, gerektiğinde eleştirel bakabilen, değişik görüş sahiplerini dışladı; partiyi, tek kişinin görüşleri içine hapseden bir tutum izledi; kendi içini kuruttu. AKP iktidarı asıl büyük mental zararı topluma verdi; vermeyi de sürdürüyor. AKP, liberal demokrat görüntüsünden ve bununla eşzamanlı olarak kendisini destekleyen yazar ve yorumculardan uzaklaştı. Ortalıkta ne 12 Eylül 2010 anayasa oylamasında yetmez ama evet diyenler ne de 3 Nisan 2013’te açıklanan toplam sayıları 63 olan akil insanlar kaldı! AKP düşüncesini yeniden üreterek ülkenin içinde ve dışında sergileyen güçlü düşünce insanları artık yok. Bu yokluğa karşın AKP, 2017 Anayasa değişikliği ile ülkeyi dönüştürme yönünde dev bir adım attı. Meğer iktidar kültür ve sanat alanında eksik kalmış. Anlaşılan, eğitim programlarında onca eskiye dönüş değişikliği yapılması, insanlık Anıtı’nın ucube olarak algılanması; Türkçe ile felsefe yapılamaz denilmesi; eğitimde ve günlük yaşamda Osmanlıcanın dayatılması; çok sayıdaki yandaş yayın organının, yazı yorum ve dizilerinde eskiye övgünün iş edinilmesi; Atatürk Kültür Merkezi’ninAKM dokuz yıldır kapalı tutulması; Devlet Tiyatroları’nın bütçe ödeneklerinin azaltılması; çağın bilgi kaynağı Vikipedia’nın yasaklanması yeterli bulunmuyor. Gerçekte, yetersizlik büyük. Baksanıza, ünlü ses sanatçısı Tarkan’ın son zeytinlik katliamına karşısında duyarlılık göstermesini, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı, Tarkan’a ne oluyor, zeytinliği mi var diye sorgulayabiliyor! Eskiden de eskiye! Bilindiği gibi AKP iktidarı, geçen günlerde Darwin’in evrim teorisini orta dereceli okulların ders programlarından çıkardı. AKP’nin bu davranışı, bu ülkenin kaç bilim insanı, yazar ve yorumcusu ve sayıları iki yüze yaklaşan bilim kurumları tarafından, tamamıyla bilimsel gerçeklere dayanılarak sorgulanabildi? En doğrusu, bu konuda sözü 104 yıl, Cumhuriyetin kuruluşunun on yıl öncesinin Osmanlı aydınına bırakmak: “1913 yılında Kastamonu’da polis üç öğretmeni tevkif etmişti. Bunlardan tabiat bilimi öğretmeni olanı, öğrencilere Darwin teorisini anlattığı için Arapça hocası tarafından kâfirlikle suçlanmıştı. Biri matematik öteki Fransızca okutan iki öğretmen buna karşı öğrencileri ayaklanmaya teşvik suçundan tevkif edilmişlerdi. Bu olay dolayısıyla Abdullah Cevdet İçtihat’ta şöyle yazar: Darwin nazariyesinin okutulmasını küfür sayan bir ülke hâlâ ortaçağlarda yaşıyor demektir. Böyle bir ülkenin yirminci yüzyıl dünyasında yaşama hakkı yoktur. Sarıklı, sarıksız, ezilmek istemeyen her kafa artık bunu anlamalıdır” (Niyazi Berkes: Türkiye’de çağdaşlaşma; Ankara: Bilgi Yayınevi, 1973, s.387). Kararı siz verin; AKP’de eskiyen metal mi yoksa başka bir şey mi?! 5 HAZİRAN 2017 SAYI: 33479 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Haber Koordinatörü Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Danışmanı Ayşe Cemal Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 03.28 03.20 03.52 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi Akşam 05.26 13.10 17.07 20.40 05.14 12.54 16.49 20.21 05.41 13.17 17.09 20.40 Yatsı 22.29 22.05 22.19 218 gündür özgürlüğünden yoksun... Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: NAZAN ÖZCAN [email protected] Zeynep ustaya saygıyla... NEŞE DOSTER Yazar Beşiktaş Belediyesi 27 Mayıs 2017 Cuma günü Faruk Şüyün yönetimindeki “Ustalara Saygı” etkinliklerinin 150. bölümünde Zeynep Oral’ı ağırladı. Ama ne ağırlama! İnsanın yüreğini içine alan, “işte budur” dedirten, şaşırmak ne kelime, 12’den vuran ve yerinde mıhlayan geceye ait ayrıntıları bir yazıya sığdırmak zor olsa da emeğe saygı adına tüm sınırları zorlayacağım! Hani derler ya, “Ben sana gelmezsem sen bana gel”. O geceye herkes geldi ve herkes Zeynep Oral’ı yürekten sevgiyle sarıp sarmaladı. Sevgi seli Tören boyunca salonu dolduranlar, bazen sahneden salona akan, bazen salondan sahneye uzanan muhteşem dostluklara, saran kavrayan kucaklayan sözlere, iyi bir gazeteci, güçlü bir kalem, dirençli bir savaşçı ve 7 torun sahibi bir babaannenin ne kadar sevildiğine ve ne kadar genç olduğuna tanık oldular. Biz salonu dolduranlar, Fazıl Say’dan Chopen’in “Nocturne”lerini dinleyip kendimizden geçtik, Genco Erkal’dan “Nâzım Hikmet” şiirlerine doğru yol aldık. Soluklanmadan Zuhal Olcay’ın Atillâ İlhan’ın “Ayrılık sevdaya dahil” şarkısı eşliğinde uzaklara, gençlik yıllarımıza dalıp gittik. Yeter mi? Karşımda Yekta Kara’dan Sezen Aksu’ya, Zülfü Livaneli’den Joan Baez’a, Müjdat Gezen’den Rutkay Aziz’e, Ali Poyrazoğlu’ndan Mine Kırıkkanat’a, Yazgülü Aldoğan’dan Nazan Moroğlu’na, Nazım Alpman’dan bazen utanıp bazen duygulanan Zeynep Oral’a uzanan ustalar, yazarlar ve yıldızlar geçidinde rüya gibi, düş gibi bir gece geçirdik... Kısa notlarla konuşulanların altını çizmeden geçemem. Fazıl Say, “Zeynep Oral, kültür ve sanat dünyamız için önemlidir, özeldir, o nedenle buradayız, onun için bir aradayız” derken tüm salonun duygularını dile getirdi. Geceyi düzenleyen Faruk Şüyün, Zeynep Oral’a ne hissettiğini sorunca yanıt gecikmedi: “Dünyanın en zengin insanıyım. Çok mutlu, çok sevinçli, çok heyecanlıyım. Fazıl Say benim için Yeteneğiyle, yaratıcılığıyla, kendine özgü duruşuyla, eşsiz birikimiyle, ilkelerinden hiç ödün vermeyen kimliğiyle huzurlarınızda Zeynep Oral Zeynep Oral dostlarıyla beraber. çaldı, bu muhteşem konser benim içindi” dedi. Ekrandan seslenen Zülfü Livaneli, “Zeynep Oral, demokrasi ve insan haklarını savunanların hep yanında yer aldı” derken, Ali Sirmen “Ben Zeynep’i Paris’te tanıdım. Küçücük bir kızdı, hangi kahvede gördüm hatırlamıyorum. Ama unutulmaması gereken kahve değil Zeynep’ti” diye konuştu. Yekta Kara, “Hangi özelliğini sayayım! Bu ülke için yaptıklarına zaman yetmez. Haklarını nasıl öderiz yüreğim seninle” sözleriyle duygularını dile getirirken, salona giren Ali Poyrazoğlu, “Bugünlerde herkes nereye tüyelim diye düşünürken ben Jamaika’yı tercih ettim! Sizlere oradan sesleniyorum! Zeynep Oral aslında bir işkencecidir, onu tüm galalara sürükleyerek, kocasının hayatını karartmıştır” deyip tüm salonu kahkahaya boğdu. Gülriz Sururi, “Her yol sana çıkıyor, bana söyleyecek söz kalmadı, en çok da sizinle geçirdiğimiz yılbaşını özlüyorum” dedi. Gecenin bir başka sürprizi ise Sezen Aksu’nun önce sözüne, sonra sesine yansıttıkları idi! “Sana cesaretin için, duruşun için, yaptıkların için teşekkür ediyorum” deyip “Zeynebim Zeynebim allı Zeynebim, üç köyün içinde şanlı Zeynebim” şarkısıyla salonu çınlattı. Perdeden seslenen Joan Baez, “Sen bana Nâzım Hikmet’in şiirlerini öğrettin, güce karşı sesimizi yükseltmek müzisyen olarak benim, gazeteci olarak senin işindi. Ben bu gece senin yanında değilim ama şarkılarımı senin için ve içerdeki gazeteciler için okuyacağım” diyerek “Sivil Halklar” şarkısını okudu. Bitmesini hiç istemediğimiz gecenin sonuna gelindiğinde bazen gülen, bazen ağlayan, bazen utanan Zeynep Oral, “Beni biraz önce Silivri’deki arkadaşlarımın avukatı aradı. Güray Öz bana şu notu iletmiş: ‘Bu gece orada olmak, çok hak ettiğin alkışlara katılmak isterdim’” deyince salonda alkışlar uzun süre dinmedi... Babaanne Zeyno Kapanış konuşması için artık söz torun Maya Oral’da idi: “Biz ona Zeyno deriz. O muhteşem bir aşçı, 100 kelimeyi tek kelimeye sığdıran bir yazar, tüm ailemizi birleştiren babaannem, hiç yorulmayan bir araştırmacıdır. Zeyno, benim rol modelimdir. Bize çocukluğumuzda hep kitap alırdı, niye oyuncak almadığı için kızardık içimizden, şimdi anlıyoruz ki bizim geleceğimize yatırım yaptı o. Hepinize katıldığınız için çok teşekkürler.” Maya Oral, aile adına konuşmuş ve metni daha önce Zeynep Oral’ın tüm ısrarlarına rağmen ona göstermeyerek güzel bir sürpriz yapmıştı. Benim duygularıma gelince... 300 kişilik Akatlar Kültür Merkezi’ni tıklım tıklım dolduranların nefessiz izlediği, yer yer duygulanıp, yer yer gülüp ama hep alkışladığı bu geceye hâkim olan nedir diye sorarsanız? Müthiş bir vefa, hak edilmiş bir itibar derim. Yetinmez, sözü şöyle bağlarım: Yeteneğiyle, yaratıcılığıyla, kendine özgü duruşuyla, eşsiz birikimiyle, ilkelerinden hiç ödün vermeyen kimliğiyle, hep niteliği kollamasıyla, sonsuz çalışkanlığıyla huzurlarınızda Zeynep Oral derim. ‘ne garip federico adında olmak…’ Bu yıl ölümün kıyılarına yaptığım üçüncü yolculuk. Ve bir geri dönüş daha. Ve yine tuhaf bir güven duygusu: “Bu hikâye daha bitmedi…” Cankurtaranın sirenleri gecenin karanlığını yırtarken bile gücünü yitirmeyen bir duygu: “Bu hikâye daha bitmedi…” Başlangıçta, iç dünyamda hafiften nabız gibi atarken, henüz soyut adımlarla ilerleyen bir kıpırdanış. İleriye yönelik, sanki yeterince şekillenmemiş bir köprüde el yordamıyla ilerlemeye çabalayan bir duygu: “Daha söyleyeceklerim, söylemem gerekenler var…” Adı Federico Garcia Lorca olan bir köprü… Evet, köprünün adı Federico Garcia Lorca. Tam adıyla: “ne garip federico adında olmak…” Lorca’nın kimliği için kitabın arka kapak yazısının son cümlesine bakmak yeterli : “…Ölümün gölgesi, Lorca’nın şiirlerinden de, oyunlarından da hiç eksik olmadı. Şiddet, acı ve ölüm sanki onun yazgısında vardı. İç Savaş’ın başlarında bir gece Granada’da General Franco’ya bağlı faşistler tarafından yargılanmadan kurşuna dizildiğinde otuz sekiz yaşındaydı.” General Franco, Lorca’nın ve İç Savaş’ın ardından daha uzun yıllar yaşadı. Şimdi Madrid yakınlarında, harcı uygar insanlığın sonrasız lanetleriyle yoğrulmuş bir anıtmezarda yatıyor. Yeryüzü yolculuğu otuz sekizinci yılında Franco’nun gözlerini kan bürümüş faşistlerinin kurşunları ile noktalanan Lorca’nın mezarı ise belli değil; çünkü insanlık mimarlıktaki onca ilerlemelerine rağmen, tüm dizelerini insanı her defasında daha da insan kılan sözcükler bestelemek için avuçlarından evrene üfleyen şairlere layık gömütler inşa etmeyi henüz başaramadı. Gömütleri bağlamında Lorca’yı da, Nâzım’ı da saran umarsız bir hüznün ve toprak özleminin köklerini bu başarısızlıkta aramak, hiç de bir abartı olmaz! Bir ressamın uzattığı köprüden Lorca’nın ölümsüzlüğüne geçmek… Hayatımın yaklaşık son on yılında karşılaştığım her trajik dönemeci yeni bir başlangıcın ışıkları ile aydınlatan, dostlarımın dostu ressam Hale Işık, bu kez de “yapacağını yapıyor”. Hastaneden çıkmama üç gün kala, elinde Lorca’nın “ne garip federico adında olmak” başlıklı şiir seçkisinin yeni basımı ile (Can Yayınları) yatağımın yanında bitiyor. Erdal Alova’nın hazırladığı ve İspanyolca’dan çevirdiği bu şiirleri yalnızca ‘çeviri’ diye nitelendirmek, her çeviri başyapıtı için geçerli olduğu üzere, çok zor. Alova’nın yaptığı, aslında Lorca gibi bir ölümsüzlüğü Türkçenin o neredeyse eşsiz şiirselliği ile bir kez daha gözler önüne sermekten başka bir şey değil. Benim yapmam gerekene gelince, Hale Işık’ın sessiz fırçası ile gösterdiği yol, çok açık: “Bak dostum, sana bir şans daha verildi! Birileri sana, elbet istersen, bunca öldürmek peşinde olanlarla dolu bir dünyada ölümsüzlük üzerine söylenebilecek daha nice şarkılar besteleyebileceğini anlatmak peşinde!” Peki. Öyle olsun! KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] yargılama gideri KCK ana davası 238 bin liraya mal oldu ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] KCK ana davasında 111 sanığı çeşitli hapis cezalarına çarptıran Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin gerekçeli kararında, davanın yargılama giderinin 238 bin lira olduğu belirtildi. 11 bin 84 sayfalık gerekçeli kararda 7 yıldan bu yana yapılan yargılamanın giderleri de açıklandı.Yargılama giderlerinin sanıklardan alınarak hazineye kaydedileceği belirtilen kararda, 7 yıl süren davanın yargılama giderinin toplam 238 bin lira olduğu ve yapılan harcamaların her sanığa göre ayrı kalemler halinde yazıldığı ifade edildi. Kararda, bir dönem krize neden olan Kürtçe savunma talepleri ile ilgili “Kürtçe Türkçe tercüme bilirkişi raporu” harcamasının tüm sanıklar için toplam 60 bin lira olduğu belirtildi. Kararda, DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek’in 6 bin 735 lira ile en yüksek yargılama giderine sebebiyet verdiği ifade edildi. Kararda, kayyım atanan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin eşbaşkanı Fırat Anlı’nın 2 bin 485 lira, Demokratik Toplum Kongresi eşbaşkanları Leyla Güven’in 3 bin 35, Hatip Dicle’nin 1805 lira yargılama gideri ödeyecekleri belirtildi. Kararda, Kürtçe bilmeyen, Türkçe savunma yapan Diyarbakır’ın Bağlar eski Belediye Başkanı Yurdusev Özsökmenler için 165 lira KürtçeTürkçe tercüme bilirkişi rapor gideri yazıldığı dikkat çekti. l DHA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle