25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 30 Mayıs 2017 EDİTÖR: FARUK EREN TASARIM: ECE KURTULUŞ Gerçekdışı belgeyle hayalI suclama Basın İlan Kurumu tarafından savcılığa verilen tiraj raporu gerçeğe aykırı ve rakamlar üzerinde oynanmış. Savcılık bu rapora dayanarak gazetenin tirajının düştüğünü, bunun da suç olduğunu ileri sürüyor! Cumhuriyet Vakfı eski yöneticisi Alev Coşkun’un avukatı Namık Kemal Boya, savcılığa verdiği ifadesinde, gazetemizin yayın çizgisini değiştirmesi nedeniyle tirajının düştüğünü ileri sürdü. Bunun üzerine savcı Murat İnam, derhal Basın İlan Kurumu’na (BİK) yazı yazarak 20082016 arası tiraj raporlarını istedi. BİK’ten gelen yazı sonucu iddianamede, gazetenin 2008’den 2016 yılına kadar süregelen bir tiraj düşüklüğü olduğu, “bu düşüşün özellikle 2013 yılından sonra belirginleştiği” öne sürüldü. “Sözgelimi temmuz ayı referans alındığında yıllık bazda tiraj değerlendirildiğinde, 2008 yılında 4.082.316 olan tiraj rakamının, 2013 yılında 2.768.113’e,  2016 yılında ise, 1.642.179’a düştüğü görülmektedir” denildi. Oysaki Cumhuriyet’in tirajı ne 2008’de 4 milyonu ne de 2013’te 2 milyonu aşabilmişti. BİK savcılığa düpedüz gerçeğe aykırı, rakamlar üzerinde oynanmış bilgiler yollamıştı. BİK’in gerçekdışı sayıları Cumhuriyet’i susturma operasyonunun 200. gününde gazeteciler adliye önünde eylem yapmıştı. Savcılığın 2008 ve 2013’ü öne çıkarmasının gerçekten de bir sebebi var. 2008 başyazarımız İlhan Selçuk’un gözaltına alınması, HaziranTemmuz 2013 ise Gezi Olayları nedeniyle tirajın arttığı dönemler. Son 20 yıllık sürece bakıldığında en yüksek tirajlar bu iki döneme ait. Ancak bu artışlar yine de savcılığın iddianameye yazdığı sayıların çok altında. Çünkü BİK’in gönderdiği belgede tiraj verileri üzerinde “kasıtlı biçimde oynanarak” Mayıs 2014’e, yani Vakıf yönetim kurulu seçiminin yapıldığı zamana kadar olan aylık toplamların tamamına, en az 1’er milyon fazla tiraj eklenmiş. Gerçekte BİK’in gönderdiği yazıda günlük ortalamalar aşağı yukarı gerçeği yansıtırken, “bir el” aylık ortalamaları artırmış. Böylece de sahte bir belgeyle de olsa, savcılığın ileri sürdüğü yayın çizgisi değişikliğine okurun tepki gösterdiğine ilişkin dayanak sağlanmış.  Bu belgenin ilk ortaya çıkışı tutuklu yöneticimiz Akın Atalay’ın ifadesi sırasında oldu. Sayılarla oynandığının görülmesi üzerine Cumhuriyet avukatları da BİK’e bilgi edinme başvurusu yaparak söz konusu dönemle ilgili tiraj rakamlarını istedi. BİK’in avukatlara gönderdiği 15 Aralık 2016 tarihli gerçek tiraj tablosunda durum çok farklıydı. BİK’in savcılığa gönderdiği veriler ile avukatlarla paylaştığı rakamlar arasında milyonları aşan fark vardı. BİK’in verileri incelendiğinde savcılığın tablosundaki geçmiş yıllara ait tirajların şişirildiği ortaya çıktı. Basın İlan Kurumu’ndan aldığımız resmi verilere göre Cumhuriyet’in tirajı 2008 yılı Aralık ayında günlük ortalama 63 bin iken, 2013 yılı Aralık ayında ortalama 53 bin ve arkadaşlarımızın gözaltına alındığı 2016 yılı Ekim ayında 50 bindi. Görüldüğü üzere ne Cumhuriyet’in tirajında yarı yarıya düşüş vardı ne de iddia edildiği gibi özellikle son 3 yılda bu düşüş belirginleşmişti. Yaşanan kısmi düşüş ise ülke çapında yayımlanan ulusal gazetelerin son dönemde yaşadıkları tiraj kaybının bir yansımasıydı. Örneğin 30 Aralık 20135 Ocak 2014 haftasında Türkiye’deki ulusal gazetelerin ortalama günlük tirajı 5 milyon 284 bin iken; 24 Nisan 2017 ila 30 Nisan 2017 haftasında ortalama günlük tiraj 3 milyon 209 bin oldu. Aradaki 2 milyondan fazla farkın 1 milyonunu Zaman başta olmak üzere FETÖ bağlantılı olduğu iddia edilen gazetelerin kapatılması nedeniyle açıklasak bile net düşüşün 1 milyon civarında olduğu görülüyor. Sorumlu kim? Basın İlan Kurumu’ndan üzerinde oynanmış bir belgenin nasıl çıktığı ve savcılığa gönderildiği ise sırrını koruyor. BİK yönetim kurulu başkanı Adnan Ertem’in bu konu hakkındaki görüşünü merak ediyoruz. Zira kendisi aynı zamanda, Cumhuriyet Vakfı hakkındaki olumlu raporu kaldırarak gizlice yeni inceleme yaptıran ve bu kez tam tersi rapor düzenleten Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün en tepesinde yer alıyor.  HORMONLU İDDİANAMEDE @JEANSBİRİ OLAYI İddianamede Cumhuriyet – FETÖ bağlantısı olduğuna dair tek delil yer almadı. Savcılık, dosyayı şişirmek için gazetemizle hiçbir ilişkisi olmayan, üstelik FETÖ’cü olduğuna dair iddialara daha önce yer verdiğimiz bir Twitter kullanıcısını da Cumhuriyet davasının sanıkları arasında gösterdi. Böylece dosyada FETÖ bağlantıları olduğu konusunda ciddi şüpheler bulunan bir kişiye nihayet yer bulunmuş oldu. Savcılığın, Cumhuriyet’in 22 Ekim 2016 tarihli manşeti “Ak silahlanma provokasyonu” idi. Haberin spotunda “Darbe girişiminin ardından peş peşe sivillere yönelik silahlanma çağrıları yapılmaya başlandı. Vakit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak ve Melih Gökçek’in de destek verdiği çağrılar son günlerde Twitter’da açılan ‘AkSilahlanma’ başlığı üzerinden tüm hızıyla devam ediyor” diye yazıyordu. Haberde yer alan bir paragraf ise şöyleydi: “AKP taraftarlarının silahlanacağı konusu uzun süredir tartışılıyor. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Şeref Malkoç, darbeye karşı ruhsatlı silahın önünün açılacağını söylemişti. Daha sonra Twitter’da #AkSilahlanma başlığı açıldı. Kısa sürede gündemin birinci maddesi oldu. AKP’liler, ‘FETÖ’cülerin yalanı ve algı operasyonu’ diyerek başlığa tepki gösterse de, silahlanma çağrılarını yalanlayan resmi bir açıklama henüz gelmiş değil. Başlığı açan @jeansBiri adlı hesabın FETÖ’cü olduğunun kanıtlandığı, başlık üzerinden AKP’li gibi görünen sahte hesaplarla provokatif tweet’lerin atıldığı belirtildi. O tweet’lerden bazıları şöyle: Ak milisler hazır REİS vur de VURALIM öl de ÖLELİM. Vatanı satılmış asker ve polise bırakmayız. Musul’a gireriz. Halep’e de gireriz. AKgençlik, AKmilisler hazırlanıyor. Kanımızın son damlasına kadar buradayız. Şehitlik hedefimizdir...” Bu manşetten bir gün sonra Aydın Engin, “AKSK (Ak Silahlı Kuvvetler)” başlıklı yazısı ile konuyu ele aldı. Engin yazısına “Cumhurbaşkanı’nın Başdanışmanı Şeref Malkoç zaten epey önceden düğmeye basıldığının işaretini vermiş, ‘Darbelere karşı ruhsatlı silahın önünün açılacağını’ duyurmuş ve buyurmuştu” diye başlıyor ve şu soruyla bitiriyordu: “Gezi silahsız, barışçıl ve sonuna kadar demokratik bir protesto eylemiydi. Ondan daha kitlesel ve barışçıl bir protesto ve itiraz eylemi, karşısında ruhsatlı tabanca ya da pompalı tüfeklerle donanmış AK Milisler’i mi bulacak?” Bu manşet ve yazıdan birkaç gün sonra, 27 Ekim 2016’da, Anadolu Ajansı “JeansBiri, hesabının sahibi yakalandı” haberini geçti. Haberde “Sosyal medyada ‘Aksilahlanma’ etiketini açtığı ve bunu kampanyaya dönüştürdüğü gerekçesiyle hakkında ‘Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyeliği’ suçundan yakalama kararı çıkarılan ‘JeansBiri’ adlı Twitter hesabının sahibi Ahmet Kemal A’nın Gaziantep’te yakalandığı öğrenildi” deniliyordu. Algı çalışması imiş... Savcılık ise Cumhuriyet’in manşetini, Engin’in yazısını ve Anadolu Ajansı’nın haberini dosyaya koyarak şu değerlendirmeyi yaptı: “Aydın Engin’in Twitter’de jeansBiri ismini kullanan FETÖ/PDY yöneticisi şüpheli Ahmet Kemal Aydoğdu tarafından 20 Ekim 2016 tarihinde Aksilahlanma hastaginin açılmasından sonra 23 Eylül 2016 tarihinde “AKSK (Ak Silahlı Kuvvetler)” başlıklı bir yazı yazarak bir algı çalışması başlattığı... FETÖ/PDY’nin darbe girişimini bastıran kahraman Türk halkının birlik ve beraberliğini bozarak, toplumsal fay hatlarını harekete geçirmek amacıyla tutuklu şüpheli Ahmet Kemal Aydoğdu’ya ait ‘JeansBiri’ isimli profilden başlatılan ‘Aksilahlanma’ etiketini gazete ve internet sitesinde haberleştirdiği, yine şüphelilerden Aydın Engin tarafından bu paylaşımın müstakil bir yazı konusu edilerek, kamuoyu nezdinde doğru ve inandırıcı olduğu yönünde kanaat oluşturmaya çalıştığı, böylece silahlı terör örgütü FETÖ/PDY’nin amaçlarına hizmet ettiği görülmüştür.” Savcılık bu iddialarının ardından hiçbir somut dayanak ortaya koyma ihtiyacı duymadan, şüpheli Ahmet Kemal Aydoğdu’nun Cumhuriyet gazetesi yöneticileri ile “fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ettiklerini” ileri sürdü. Savcılığın bu dayanaksız gerekçesi ile Aydoğdu hakkında yürütülen dosya ile Cumhuriyet dosyası birleştirildi. Zorlamanın da ötesinde… Yani savcılık “FETÖ’den gözaltına alınan bir Twitter hesabına dayanak haber yaptığınız için FETÖ terör örgütüne yardım ettiniz” iddiasında bulunuyordu. Cumhuriyet’in 22 Ekim 2016 tarihli sayısında “AK silahlanma provokasyonu” manşetinin altında yayımladığı haberde, AKP’li siyasetçilerin ve yandaş kalemlerin bireysel silahlanma konusundaki demeçleri, açıklamaları, sosyal medyada yazdıkları ve İstanbul Barosu eski başkanı Turgut Kazan ve avukat Celal Ülgen gibi hukukçuların görüşleri yer alıyordu. Üstelik haberde “JeansBiri” adlı hesabın FETÖ’cü olduğuna ilişkin iddiaya da yer verilmişti. Yani Cumhuriyet, FETÖ’cü olduğu iddia edilen bir hesabın açtığı başlığın, Twitter’da yaygın olarak paylaşılmasını haber yapmıştı. Sanki Cumhuriyet bu iddiaya hiç yer vermemiş gibi haberden beş, Aydın Engin’in yazısından dört gün sonra servis edilen Anadolu Ajansı’nın haberi “kanıt” gibi gösterilerek dosyaya konuldu. Savcılığın çelişkisi Savcılık bunu yaparken kendi iddialarıyla da çelişkiye düşüyordu. Gazetemizin avukatlarının FETÖ aleyhine yayınlarımızı göstermek üzere örnek olarak dosyaya sunduğu “FETÖ ve Hizmetkârları” başlıklı yazı dizisini delil olarak kabul etmeyen savcılık “Gazetede yer alan yazı dizisi ve haberlerde FETÖ’ye terör örgütü denilmediği daha çok ‘Gülen hareketi ya da cemaat’ şeklinde belirtildiği...” ifadesini kullanmıştı. Oysa JeansBiri’nin açtığı başlık sonrasında Twitter’de bireysel silahlanmaya ilişkin yapılan paylaşımlara dair “AK silahlanma provokasyonu” haberinde, diğer birçok haberde olduğu gibi FETÖ ifadesi yer alıyordu. YARIN: Bilirkişi skandalı dizi 7 FETÖ’yü ölümüne savunandan başkan olunca.. Reşat Petek, imam hatip mezunu, Birinci Sınıf Cumhuriyet Savcılığından 1999’da emekli olduktan sonra kendisini, özellikle sahte belgelerle ve siyasi amaçlarla açılmış olan Balyoz ve Ergenekon davalarının, emekli olduğu titrine uygun Birinci Sınıf Savunucusu olarak ekranlarda görmeye başladık. Davalar sürerken, Balyoz ve Ergenekon tartışmalarının yapıldığı dönemlerde sık sık karşı karşıya geldik. O, bu davaların ne kadar doğru olduğunu dibine kadar savunur, “Gülen Cemaati”ne toz kondurmazdı. Ekranlarda “Ergenekon taraftarlarının parlamentodaki uzantıları tarafından çete olarak nitelendiriliyor” diyordu! Neler neler.. birileri ekranlarda söyledikleri üzerine bir kitapçık hazırlasa! FETÖ’yü savunanların FETÖ’den çıkarı yok muydu? En azından, iktidar gücünü elinde tuttuğu için, köstek yerine destek, pışpışlama falan? Maddiyatı bir kenara bırakıyorum. mEnabkbüyuüzuk başarı: 1967 Ekranlarda yıllar süren ve bu davaların ne kadar doğru, haklı ve içeri atılanların nasıl da darbeci olduklarına ilişkin beyin yıkama faaliyetlerindeki üstün başarıları nedeniyle olsa gerek, milletvekili seçildi. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra, Meclis’te ite kaka ve muhalefetin ısrarıyla kurulan araştırma komisyonunun başkanlığına getirilince, anlaşıldı ki bu komisyondan bir şey çıkmaz ve darbe girişimi tüm yönleriyle aydınlığa kavuşturulmaz. Komisyondan çıka çıka, 1967 tarihinde F.G’nin CHP’ye “yardım makbuzu” uydurukluğu çıktı. Petek de bunu “yeni şey” olarak açıkladı. Çünkü dosyadaki tüm bilgileri biliyordu ilgili kamuoyu! Kim eline tutuşturdu bu uydurukluğu? Bilmiyormuş, dosyada bulmuş! AKP biliyorsunuz, FETÖ ile bir sınır çizmişti: 1725 Aralık 2013 Yolsuzluk ve Rüşvet operasyonlarının öncesi ve sonrası! Yani “bu tarihten öncesi ortak tarihimiz, FETÖ ile birlikteliğimiz, yani hepimiz de o zamandan önce FETÖ’cüydük şu veya bu oranda..” Ciçeinmtaaartihçiçleizrgi kisuirtarmak Bu deşifrasyonu yapınca FETÖ, ipler koptu. Aman aman, bir telaş bir telaş, Fehmi Koru derhal Pensilvanya’ya FETÖ’ye gönderildi, dahası özel uçak verelim, bile dendi; anlaşmauzlaşma zemini arandı, çünkü müthiş bir parasal ilişkiler ağı ortaya dökülüyordu! Böyle bir “tarih çizgisi”, AKP’yi de, içindeki derece derece FETÖ’cüleri de kurtarma, aklama amaçlıydı. Nitekim hepsi “hata yaptık, meğer teröristin biriymiş” havasına girdi. Şimdi uzun süreli bu ortak tarihi nasıl deşersin? Çünkü bu tarihten öncesi, aynı zamanda darbe girişiminin de adım adım tarihi hazırlık süreciydi! Dünün FETÖ savunucuları bugünün azılı FETÖ düşmanları olmuştu! Veee... FETÖ’ye karşı olan muhaliflerini bu kez FETÖ’cülükle suçlamaya girişiyorlardı! İş dünyası bile, F.G’nin istihbarat, polis ve yargıdaki gücüne bakarak ve bu gücün kendilerine yönelik şantajlarını görerek, FETÖ ile ilişkilerini iyi tutmak ve Pensilvanya’ya selam göndermek zorunda kalıyorlardı. Tabii, başından sonuna FETÖ’cü olanları bir kenara bırakarak söylüyorum. Bu durumda kalanların hepsinin nedeni, AKP iktidarıdır. Gbaöşraervıilnı de son derece Bir zamanların ölesiye FETÖ savunucusu Reşat Petek, komisyon başkanı yapılınca, geçen yıl 23 Ağustos tarihinde yazmıştım. (http://orhanbursali.blogspot.com. tr/2016/08/resatpetekolayverteittifakbozmak.html). Petek, 17 Aralık 2013’ten iki hafta önce bile “Fethullah Gülen Hocaefendi ve AK Parti’yi beraber hedef alan yapıların, AK Parti’nin bu süreçten güçlenerek çıktığını görünce bu kez Cemaat ve AK Parti’yi birbirine düşürmeye çalıştığını” söylüyordu. iPCçeHintPed’klii’yiknooramçkiıisk:ylaodnığüıyrealperoir “AKP’nin siyasi sorumluluğunu ima edebilecek bilgi kırıntıları dahi rapordan çıkartılmıştır.. Reşat Petek ve AKP’li üyeler darbe girişimini karartmak üzere faaliyet göstermiştir...” Petek, kendisine verilen görev ve sorumluluklarının derin bilinci içinde olmuş ve gerekeni her zaman mükemmel bir şekilde yapmıştır. AKP ondan şüphesiz ki daha büyük hizmetler isteyecektir! C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle