04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 28 Mayıs 2017 EDİTÖR: SERKAN OZAN nasıl meTmeurör roisldtsuekk?GBÜALKMAENNSvOeYÖLUZA’YKAÇYAA’DNAITN: CHP heyeti, açlık grevine cezaevinde devam eden Gülmen ve Özakça ile görüştü CHP heyeti açlık grevindeyken tutuklanan Nu elde edilene kadar, eylemlerini sürdürecekleri karşılığını verdi. Ziya riye Gülmen ve Semih retin ardından hazırla Özakça’yı cezaevinde zi nan raporda “Cezaevi dı yaret etti. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun İKLİM ÖNGEL şında sağlık durumlarıyla ilgilenen Ankara Ta kendilerini DHKPC ile bip Odası hekimlerinin, ilişkilendiren açıklamalarına cezaevinde Gülmen ve Özak Gülmen, “Eğer öyleysem, ben ça ile görüştürülmesi gereki nasıl memur oldum” karşılı yor. Cezaevi dışında kullandık ğını verirken Özakça, “Aç kal ları B1 vitaminine cezaevinde manın terörist olmakla sonuç de ulaşabilmeleri sağlanmalı, landığı bir ülkede yaşıyorum” Özakça’nın bu ilacın yerine ve dedi. rilen ve bu ilacı da içerdiği söy CHP Genel Başkan Yardım lenen B kompleks vitaminin cısı Veli Ağbaba, Grup Başkan kendisine sağladığı yararın, dı vekili Özgür Özel, Ankara Mil şarıdaki ilacın yerini tutmadı letvekili Necati Yılmaz ve Muğ ğı yönündeki yakınması dik la Milletvekili Nurettin De kate alınmalı. Gülmen’in vü mir; Gülmen ve Özakça’yı zi cut fonksiyonlarının daha ye yaret etti. Heyet, açlık grevinin rinde olduğunu, ancak Semih 79. gününde olan Gülmen ve Özakça’nın direncinin daha Özakça’dan grevi sonlandırma düşük olduğunu gözlemledik” larını istedi. Ancak her iki eği denildi. Gülmen ve Özakça’nın timci de “somut bir kazanım” açıklamaları şöyle: BAKAN’A SUÇ DUYURUSU NURİYE GÜLMEN: Yemek istemediğimizi iletince, bize özel bir paket göndermeye başladılar. Paketin içinde su, limon, bitki çayları ve meyve suyu bulunuyor. Ancak meyve suyunu kendi diyetimizde olmadığı için iade ediyoruz. Bir gün boyunca suyun içine limon sıkıp, taze nane yaprağı ve şekerle içiyor, ayrıca birkaç hazır bitki çayı ve 10 adet şeker ile iki kaşık tuz alıyordum. Ancak, grevin ilerleyen aşamalarında tuzun azaltılması gerektiğine yönelik hekimlerin verdiği telkinler doğrultusunda iki kaşık tuz yerine bir kaşık tuz alıyorum. Tuzu azalttıktan sonra vücudumdaki ödem de azaldı. Çıldırmışa döndüm Soylu’nun sözlerini televizyondan duyduğumda adeta çıldırmışa döndüm. Grevimizi ATO’da üç hekim takip ediyor. Bu üç hekim arkadaşımızın Soylu’ya yanıt içerecek bir basın açıklaması yapmasını istiyoruz. Dışarıda ne yiyorsam, burada da onu yiyorum. Sayın Bakan, ATO hekimlerine inanmıyorsa, cezaevi yönetimine sormalı ne yediğimizi, herhalde inanacaklardır. Beni DHKP/C terör örgütü üyesi ilan etmişler, eğer öyleysem, ben nasıl memur oldum, nasıl memuriyetimi bunca yıl sürdürdüm. İstanbulAnkara yürüyüşüne katılmam gerekçesiyle bir gözaltı işlemim var, bir de 2015 yılında tutuklandığım bir dava var, ancak beraat ettim. Sayın Bakan, kim oluyor da böyle şeyler söylüyor. Kendisi hakkında suç duyurusunda bulunacağım. Eğer burası bir hukuk devleti olsaydı zaten savcılar doğrudan harekete geçerlerdi. Ben, vücudumu, gençliğimi, hayatımı ortaya koyarak bir mücadele başlattım, bu mücadelemi bu ifadelerle küçültmeye ve sönümlendirmeye çalışıyorlar. Müdahaleye ret Bize, bilincimizin kapanması durumunda, müdahale edeceklerini ifade ettiler. Ancak müdahaleyi kabul etmediğimizi, vücudumuzla ilgili kararı ancak kendimizin verebileceğini ifade ettim. Heyete, “Yapacağınız müdahale beni sakat da bırakabilir, bu sizin sorumluluğunuz olacaktır” anımsatmasında bulundum. Semih’e faks çektim, eline geçip geçmediğini bilmiyorum, mektup da göndereceğim, onun mektubunu da bekleyeceğim. Semih’in sıvı, tuz ve şeker alımına dikkat etmesi gerekiyor. Bizi ilk günden beri takip eden hekimlerimize ihtiyaç duyduğumuzda muayene olmak ve bu sonuçlarının kamuoyuyla paylaşmasını talep ediyoruz. Nurettin Canikli’nin de annelerimizle yaptığı görüşmeyi çarpıttığını öğreniyoruz. Hekimlerimizin, ailelerimizin ve avukatlarımızın ortak bir toplantı yapması bizim için değerli olacaktır. AFP ve ARD gibi yabancı basın organlarına konuşmuş olmamı iddianameye yerleştirmişler, bunu anlayamıyorum. VİTAMİNİ VERMİYORLAR Semih Özakça: Burada ilk isyanım kitap sınırlamasına oldu. 5 kitap sınırlaması olduğu söyleniyor, bu sınırlama açlıktan beter. Açlık grevinden çok bu sınırlama beni zorluyor. Buraya getirildiğimiz günden beri gazete getirilmedi. Benim dışarıda bir tek eyleme katılmışlığım var, o da afiş asmak, ilk kez hapse giriyorum, daha önce tutuklanmadım. Sabıka kayıtlarımız tertemiz. Açlık grevine başlayınca terörist olduk, aç kalmanın terörist olmakla sonuçlandığı bir ülkede yaşıyorum. Benim evimde 2 bin tane kitap var, 20 tane kitap bulmuşlar, terör örgütüne yakın di yorlar. Evimdeki kitapların yüzde 1’i yüzünden bir örgütle ilişkilendiriliyorum. Dışarıda kullandığım B1 vitaminini burada vermiyorlar. Bunun yerine B1 vitaminini de içeren B12 kompleks vitamini veriyorlar, ancak bu benim zihnimi yoruyor. Tekrar B1 vitaminimin verilmesini istiyorum. İlk talebim bu, müdüriyette el konulan vitaminimin verilmesini istiyorum. Açlık grevinde olmam ve ayakkabımı çıkarırken attığım slogan nedeniyle iki ayrı soruşturma dosyam var. Yürümekte sıkıntı çektiğim için, ranzamı mutfak ve tuvaletin olduğu alt kata indirdiler. Edirne’de 5 sendikacıya gözaltı Edirne Emek ve Meslek Örgütleri Platformu, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın serbest bırakılması için Saraçlar Caddesi üzerindeki PTT binası önünde toplandı. Cadde üzerinde önlem alan polis, gruptan dağılmasını istedi. Bunun üzerine EğitimSen Edirne Yönetim Kurulu Üyesi Kezban Demir, gruba basın açıklamasını DİSK binasında yapacaklarını söyleyerek, binaya davet ettiği sırada polis ekipleri tarafından gözaltına alındı. Arkadaşlarının gözaltına alınmasına karşı çıkmaya çalışan EğitimSen üyeleri Özer Demir, Çağlar Akçay, YapıYolSen Edirne Temsilcisi Mehmet Ali Köseoğlu, Trakya Üniversitesi öğrencisi Alper Toprak da gözaltına alındı. DİSK binasındaki toplantıda konuşan SES Edirne Şubesi Eşbaşkanı Meral Toy, “Nuriye Gülmen, Semih Özakça ve işsizlikle, açlıkla karşı karşıya bırakılan tüm kamu emekçileri işlerine iade edilinceye kadar mücadeleye devam edeceğimiz bilinmelidir” dedi. l DHA CUMARTESİ ANNELERİ, 635. KEZ GALATASARAY’DA BULUŞTU 22 yıldır aynı soru: Kayıplarımız nerede? Cumartesi Anneleri, kayıplarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle Galatasaray Meydanı’nda 635’inci kez bir araya geldi. İlk eylemlerini 27 Mayıs 1995 yılında aynı yerde gerçekleştiren Cumartesi Anneleri, 22 yıldır devam ettirdikleri eylemlerinin yıldönümünde üzerine kırmızı karanfillerle beyaz tülbentin bırakıldığı “Failler belli kayıplar nerede” pankartı açtı. Eylemde ayrıca yıllardır Cumartesi Meydanı’nda olup yaşamını yitiren annelerin resimleri pankartın üzerine konuldu. Katılanlar, kayıpların fotoğraflarının bulunduğu dövizler taşırken açıklamaya Barış Anneleri, HDP, İHD üyeleri, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu katıldı. Ankara Yüksel Caddesi’nde işleri geri almak için açlık grevi yaparken tutuklanan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın tutuklanmasına değinildi. İlk olarak, Galatasaray Meydanı’na ilk oturan Cumartesi Anneleri’nden gözaltında kaybedilen ve daha sonra cenazesi bulunan Hasan Ocak’ın annesi Emine Ocak konuştu. 22 senedir Galatasaray Meydan’ında çok şey gördüğünü söyleyen Emine Ocak, faillerin hesap vermesini istedi. Ocak, “Çocuğumun arkadaşlarının hepsi tutuklu şimdi. Bu hukuksuzdur. Ben bu hukuksuzluğu kabul etmiyorum” dedi. Gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun’un kızı Besna Tosun da “Bize mücadeleyi öğrettiler. Bu sadece mezar değil. Onlar da biliyorlar bu suçun ortağılar, onlarda hesap verecekler. Bu nedenle korkuyorlar” dedi. Gözaltında kaybedilen Ke Vedat ARIK Cumartesi Anneleri, eylemlerinin yıldönümünde üzerine kırmızı karanfillerle beyaz tülbentin bırakıldığı “Failler belli kayıplar nerede” pankartı açtı. nan Bilgin’in kardeşi İrfan Bilgin, kayıp dosyalarına dikkat çekti. Ağabeyi Kenan Bilgin’in zamanaşımına uğrayan dosyasına işaret eden Bilgin, “Soruyorum, gerçekten bu dosyalara baktılar mı? Devlet kendi kendini yargılamayacağını biliyoruz. Ama bir gün halk onları da yargılayacaktır” diye konuştu. Basın metnini Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak okudu. Ocak, “Gözaltında kayıplar, faili meçhuller için adaleti tesis etme vaadini parti programına yazan AKP iktidarında, Türkiye’de yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü ilkesi daha da zayıfladı ve yargı daha da politize oldu” diye konuştu. Son olarak zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle düşürülen Kenan Bilgin davası için 29 Mayıs Pazartesi günü gece yola çıkılarak Ankara’ya gidileceği duyurusu yapıldı. l İSTANBUL / Cumhuriyet Annelerin yüreğinde zamanaşımı işlemez ABLUKA HÂLÂ SÜRÜYOR Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın gözaltından alınmasına karşı protestoları engellemek için İnsan Hakları Heykeli’ne konulan polis ablukası sürüyor. Polis dün sabah Konur Sokak ve Yüksel Caddesi’nden çekildi. Ancak, uygulanmaya başlandığı ilk gün büyük tepki çeken İnsan Hakları Heykeli ablukası sürüyor. İlk gün ko nulan polis bariyerleri, anıtı “gözaltında tutmayı” sürdürüyor. İnsan Hakları Derneği (İHD) ve kayıp yakınlarının her hafta düzenledikleri “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” eylemi 433. kez gerçekleştirildi. OHAL kapsamındaki açık hava etkinliği yasağı nedeniyle eylem İHD binasında yapıldı. Eylemde konuşan İHD Eş Genel Başkan Yardımcısı ve Diyarbakır Şubesi Başkanı Raci Bilici, “Kayıpların faillerini devlet biliyor, nerede olduklarını da biliyor. 20 yıllık zamanaşımı uygulasanız da o annelerin yüreğinde hiçbir zamanaşımı işlemez. Yüz yıl dahi geçse o zamanaşımı orada kalır” dedi. Eylemde, 24 Mayıs 1994 ’te Diyarbakır’da kaybedilen Mehmet Selim Örhan, Cezayir Örhan ve Hasan Örhan için adalet istendi. l DİYARBAKIR / Cumhuriyet Ameliyat edildi cezaevine götürüldü İHD İstanbul Şubesi üyeleri, hasta tutukluların durumuna dikkat çekmek amacıyla her hafta gerçekleştirdikleri “F Oturumu”nun 270’incisi için Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. Eylemde Özgür Halk Dergisi çalışanı iken tutuklanan crohn hastası Devrim Ayık’ın durumuna dikkat çekildi. Ortak açıklamayı okuyan Taylan Bekin, Ayık’ın bir ay önce İzmir Kırıklar 1 No’lu F Tipi Kapalı Cezaevi’nden, Yeşilyurt Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldığını söyledi. Ayık’ın 27 Nisan gecesi fenalaştığını, şiddetli ağrılar nedeniyle uyuşturucu iğnelerle uyutulduğunu açıklayan Bekin, Ayık’ın ameliyat edildikten sonra cezaevine götürüldüğünü söyledi. l İSTANBUL / Cumhuriyet haber 11 Avrupa’yla takvim ne demek? Bir şeyler oluyor. Büyük laflar, büyük iddialar zamanı değil ama Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Brüksel gezisinin, beklentilerin üzerinde geçmiş olması, hepimiz açısından önemli. Son haftalarda Ankara, Avrupa’ya karşı söylemini gözle görülür bir biçimde yumuşattı. Üst üste yetkililerin ağzından “Biz yeniden müzakere sürecine dönmeye hazırız” lafını duyduk. Allah allah... Tabii müzakere sürecine dönüş, Türkiye’nin mevcut demokrasi karnesi ve son aylarda yaşanan çirkin restleşmeler yüzünden mümkün değil. Ancak Türkiye ve Avrupa arasındaki “nihai kopuş” ihtimalinin şu an için önlenmesi, iyi bir şey. Avrupa’yla aramızda bir sakinleşme sürecine ihtiyaç var. Bu, Türkiye’deki karanlık tablonun bir nebze düzelmesine imkân verebilir. Daha açık konuşayım: Türkiye’nin Batı’dan kopmuyor oluşu, eninde sonunda mevcut istibdat döneminin yumuşaması sonucunu doğuracaktır. Bu yüzden olan bitene kulak kabartmak gerekiyor. Kulislere yansıyan, Erdoğan’ın Brüksel’de AB Başkanı Tusk ve Avrupa Konseyi Başkanı Jean Claude Juncker’le görüşmesinde Avrupa’yla yeni bir başlangıç vurgusu yaptığı, daha da önemlisi, onlardan gelen insan hakları eleştirilerini sakin bir üslupla dinlediği yolunda. Erdoğan, dönüş yolunda beraberindeki gazetecilere Avrupa’yla “bir yıllık bir takvimden” söz etti. “Takvim” ne demek? Unutmayın ki Avrupa Konseyi geçen ay, tıpkı 12 Eylül döneminde olduğu gibi Türkiye’yi ‘izleme’ sürecine aldı. ‘Bir yıllık bir takvim’ demek, Avrupa Konseyi’yle ilişkileri düzeltmenin, yani ister istemez OHAL ve hak ihlalleri konusunda bazı adımlar atmanın vaadi demek... Dolaylı da olsa, ilk kez iktidar cephesinden böyle bir söz duyuyoruz. Bazılarınızın bu satırları okurken Avrupa üzerinden yapılan bu okumayı fazla iyimser bulacağını, hatta muhtemelen bu yüzden öfkeleneceğini şimdiden tahmin edebiliyorum. Peki, bu memlekette biraz nefes almak için elimizde Avrupa dışında başka nasıl bir enstrüman var? Karanlık bir tünelin içindeyiz. Bugünden yarına ne yönetim değişecek ne de CHP iktidara gelecek. En azından 2019’a kadar süreç bu. Ben burada yüzüncü defa ‘Allah kahretsin!’ yazısı yazsam, siz de yüzüncü defa ‘Evet kahrolsun bu düzen!’ diye o yazıyı beğenip Facebook’ta paylaşsanız, hapisteki meslektaşlarımıza bir faydası olacak mı? Pratik olmak zorundayız. Kısa vadede bebek adımları dışında büyük bir değişim şansı yok. Önceliğimiz, Cumhuriyet yazarları gibi cezaevindeki meslektaşlarımızın serbest kalması, seçilmiş siyasetçilerin hapishaneden çıkması, OHAL’in kalkması olmalı... Bunun için de şu ya da bu biçimde birilerinin bu iktidarı demokrasiye dönüş konusunda ikna etmesi gerekiyor. Konuşabilen, konuşmalı. Parlamento zemini kaybolmuş durumda. O yüzden kim hangi kanalı kullanabiliyorsa, derdini anlatmalı. İş dünyası ve iktidar partisi içinde olan bitenden rahatsız olanlara büyük tarihi görevler düşüyor. Kafasını kuma gömen medya yöneticileri, zahmet edip bir el versinler bu sürece. Avrupa dahil tüm kesimler bu ‘ikna’ sürecinin bir parçası olmalı. Bir şekilde hep birlikte makulü anlatmak, Avrupa yoluna ve demokrasiye dönüş konusunda teşvik edici olmak zorundayız. İdeal bir yöntem olmayabilir, ama kısa vadede bu ülkenin rahatlaması, turnike gibi devam eden tutuklamaların bir son bulması için de başka bir seçenek yok sanırım. Türkiye normal olmayan bir dönemden geçmiyor. Eski siyaset parametreleri artık geçerli değil; bilinen muhalefet yöntemleri sonuç getirmiyor. Global ortam, çok çalkantılı ve belirsiz. 2019’a kadar ufak adımlar dışında büyük hayaller kurmanın anlamı yok. İşte Brüksel’den gelen haberler bu yüzden önemli. Avrupa’yla yapılacak ‘bir yıllık takvim’, bu ülkenin rahatlaması için bir vesile olabilir. Araçta arıza yok sürücü kusurlu Şırnak’ın Silopi ilçesinde polis panzerinin evlerine girmesi sonucu yaşamını yitiren Muhammet ve Furkan Yıldırım kardeşlerin ölümüne ilişkin Silopi Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmanın ayrıntıları ortaya çıktı. Savcılığın olaya ilişkin görevlendirdiği bilirkişiler, raporlarında araçta arıza bulunmadığını belirtti. Raporlarda, “Aracın fren, direksiyon, elektrik ve yağ sistemlerinde herhangi bir olumsuz bir duruma rastlanmamıştır” denildi. Makine bilirkişisinin raporunda, “aracı kullanan personel daha tecrübeli ve eğitimli birisi olsaydı bu aracı ani fren ile durdurabileceği, kullanan personelin tecrübesiz olduğu” tespitine yer verdi. Olay yeri incelemesini tutan jandarma görevlileri ise raporlarında, kazanın oluşumunda hem idarenin hem de araç sürücüsünün eşit derecede kusurlu olduğunu vurguladı. l Yurt Haberleri C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle