04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 28 Mayıs 2017 10 Devlet adına yalan söylemek Meclis’in yılan hikâyesine dönmüş komisyonlarından biri de “15 Temmuz’u Araştırma Komisyonu” idi. Başkanlığı TV’lerdeki tartışma programlarında “Ne pahasına olursa olsun AKP haklıdır” demek üzere konuk edilmesiyle ünlü Reşat Petek’e verilmiş; darbenin en dolaysız tanıklarını (belki de sanıklarını) dinlemekten inatla ve ısrarla kaçınmış bir komisyondan söz ediyorum. Komisyon adına Başkanı önceki gün karşımıza çıktı. 630 sayfalık bir rapor açıkladı ve raporun en önemli belgesini de burnumuza dayadı: 15 Temmuz “tuhaf darbe” girişiminin sorumlusu Gülen Cemaati’nin elebaşısı Fethullah Gülen’in 1967 yılında, yani bundan tastamam 50 yıl önce CHP’ye 5.000 TL bağışta bulunduğunu kanıtlayan makbuz ele geçirilmişti... Böylece: Bir: FETÖ ile CHP arasında bağ bulunduğu kanıtlanmış oldu. İki: 15 Temmuz darbe girişimi çorbasında CHP’nin de tuzu bulunduğu kanıtlanmış oldu. Üç: “Kontrollü darbe” iddiaları ile yıpratılmak istenen Reis’in ve partisinin sütten çıkmış kaşık olduğu kanıtlanmış oldu... Yerseniz... Yemediyseniz, “dağ gibi” TBMM komisyonunun “fare” değil “yalan” doğurduğu kanıtlanmış oldu... Bir: Darbe girişimini güya araştırıp araştırıp, bula bula 50 yıl öncesinden bir makbuzu burnumuza dayamalarıyla, darbenin ciddi ve güvenilir belgelerine ya sahip olmadıkları ya da açıklamak istemedikleri kanıtlanmış oldu. İki: CHP sözcüsü Çıray’ın sözcükleriyle söylersek, internetten kolayca bulunan antika bağış makbuzlarını doldurup CHP’ye suç ortaklığı bulaştırmak isteyen AKP’nin hepimizi salak sandığı kanıtlanmış oldu. Üç: Bu belgeye mal bulmuş mağribi örneği sarılan AKP medyasının sahiden salak olduğu kanıtlanmış oldu... HHH Komisyon Başkanı Reşat Petek’in inciler savurmasından birkaç gün önce, bir başka toplantıda ve konuda yağıp gürleyen, eskiden “Demokrat Parti Başkanlığı” yapmış, sonra AKP iskelesine bordolamış, İçişleri Bakanlığı ile ödüllendirilmiş Süleyman Soylu’nun ne kadar “demokrat” olduğu da kabak gibi ortaya çıktı. Dehşetengiz İçişleri Bakanı, bir mezuniyet törenini bahane edip polis şeflerine konuştu. Haber kanalları ne hikmetse bu konuşmayı canlı yayımlayacak kadar önemsediler ve orada Süleyman Soylu öfke ve iddia taşan cümlelerle KHK ile mesleklerinden atılmalarını protesto için şiddetten tümüyle uzak, açlık grevi eylemine girişmiş iki genç akademisyen hakkında “müthiş gerçekleri” açıkladı... Mahalle kahvelerinde “Bak bak, onlar üniversite hocası değil, meğer terör örgütünün militanıymışlar” dedirtecek iddiada cümlelerdi. İçişleri Bakanı ilan etti: Nuriye Gülmen ve Semih Özakça DHKPC örgütünün militanlarıydı. Haklarında açılmış onlarca (bir iki değil, onlarca) suç dosyası vardı. Yerseniz... Yemezseniz sorarsınız: Madem haklarında onlarca suç dosyası vardı, üniversiteden atmak için niye bu kadar ay, hatta yıl beklediniz? Niye üniversitede görevlendirdiniz? Yemezseniz sorarsınız: Onlarca suç dosyası var, diyorsunuz. Oysa devletin resmi kurumundan alınan belgeler tartışmaya yer bırakmayacak bir açıklıkla gösteriyor: Her iki akademisyenin sicilleri tertemiz; tek bir soruşturma yok. HHH Komisyonu yalan belgelerle bizleri kandırmaya kalkışır, bakanı yalan iddialarla bizleri kandırmaya çalışır. Peki, bu adamlar yalanın bacaklarının kısa olduğunu, mumlarının yatsıya kadar yanacağını, birilerinin çıkıp yalanlarını suratlarına vuracağını bilmezler mi? Biliyorlarsa bizi salak sanıyorlar demektir. Peki, bilmiyorlarsa?.. Öldürülen IŞİD’li Konyalı Mustafa Güneş ABD’nin, koalisyon saldırıları sonucu öldürüldüğünü duyurduğu 3 üst düzey IŞİD liderinden birinin Konyalı Mustafa Güneş olduğu ortaya çıktı. Birleşik Ortak Görev Gücü tarafından, Suriye’nin Mayadin bölgesinde, 27 Nisan günü düzenlenen operasyondan bir ay sonra yapılan açıklamada kimlikleri duyurulan 3 üst düzey IŞİD’linin öldürülmesinin, IŞİD’in planlama ve operasyonel kapasitesini büyük oranda düşüreceği belirtildi. Güneş’in adı İçişleri Bakanlığı’nın yayımladığı arananlar listesinde yer almıyor. Örgütün İstanbul’daki faaliyetlerinin koordinasyonundan sorumlu olan Güneş’in daha sonra Suriye’ye gittiği ve IŞİD’in dış ilişkilerinden sorumlu olduğu öğrenildi. Güneş’in kardeşi Fuat Güneş de İstanbul’da görülen bir IŞİD davasında yargılanıyor. l DUYGU GÜVENÇ / ANKARA haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN hedef ‘aFlEdTı ÖiplEerrdkooğpatnu’ı’FEDTAAÖRKBKPEAGKDEORLOMDSİİSĞUYİHNOADNZEUIR:DI TBMM Darbe Komisyonu’nun raporunda FETÖ’nün siyasetle ilk temasının Turgut Özal’la yaşandığı, Süleyman Demirel, Tan su Çiller ve Bülent Ece vit döneminde de bu nun devam ettiği belir tilirken AKP’nin iktida ra geldiğinde FETÖ’den MAHMUT LICALI oluşan hazır bir kadro bulunduğu belirtildi. 2011 seçimlerinde AKP’nin FETÖ kontenjanından vekil lere yer verildiği ancak Erdoğan’ın ai lesinin doğrudan hedef alınmasıyla iplerin koptuğu ifade ediliyor. TBMM Darbe Komisyonu’nun raporunda FE TÖ yapılanmasıyla ilgili şu tespitler yapıldı: l FETÖ’nün siyaset ve siyasiler le doğrudan ilk teması Turgut Özal’lı yıllarda gerçekleştiği söylenebilir. Ör gütün, yurtdışı yapılanmasında si yasetin gücünden istifade edilmiştir. Süleyman Demirel cemaat görünümlü bu yapı lehine 14 adet tavsiye mektu bu yazarak yurt dışında cemaatin ya pılanmasına katkı sağlamıştır. l Hükümetin başına Tansu Çiller’in gelmesiyle birlikte Fethullah Gülen cemaati DYP içinde önemli mevziler ve mevkiler elde etmiştir. l Başbakan Ecevit’le yakın ilişkiler kuran örgütün o dönemdeki seçimler de Bülent Ecevit’i desteklediği iddia edilmiştir. Nitekim Bülent Ecevit FE TÖ elebaşıyla olan ilişkisini gizleme miştir. l 2011 genel seçimlerinde AKP’nin FETÖ kontenjanından milletvekili adaylarını Meclis’e taşıdığı görülmek tedir. Bu aşamadan sonra Erdoğan’ın ailesi ve yakınındakiler doğrudan he def alınmıştır. FETÖ’nün yargıdaki mensupları eliyle gerçekleştirilen 17 25 Aralık yargı darbesi girişimiyle ip ler tamamen kopmuş ve bu tarihten itibaren FETÖ ve PDY bir terör örgütü olarak tanımlanmıştır. Araziyi FBI tahsis etti l FETÖ yapılanması lideri 1999 yılından beri Amerika’da Pennsylvania’da yaşamaktadır. Bu arazi örgüt tarafından kurulan “Altın Nesil Vakfı” adına FBI tarafından 1991 yılında tahsis edilmiştir. l Kamu gücünü temsil eden, istihbarat toplamak ve değerlendirmekle görevli birimler; CHP ve MHP teşkilatlarını hedef alarak, sadece en temel insan haklarını ihlal etmemiş, aynı zamanda kamu gücünü, bu hakların ihlal edilmesinde bir “araç” olarak kullanmışlardır. l Özellikle 2010 yılında şekillenen HSYK bu yapının elemanları tarafından ele geçirilmiştir. Örgüt aşırı güç zehirlenmesine kapılarak devlet içinde devlet gibi davranmaya başlamıştır. Siyasi iktidara taleplerini kabul ettirmek istemiştir. l Soruşturma sırasında Yurtta Sulh Konseyi üyelerinin kimlerden oluştuğuna yönelik bir belge veya ifadeye rastlanmamıştır. Ancak bazı şüphelilerin ev ve işyerlerinde yapılan aramalarda ele geçen 27 Mayıs Darbesine ilişkin belge ve kitapların incelenmesinden örgütün, bu darbenin organizasyonu ile ilgili bazı örneksemeler yaptığı, ayrıca her iki olay arasında şekli bakımdan benzerlikler bulunduğu görülmektedir. Darbe Komisyonu’nun raporunda FETÖ’nün siyasi ayağı konusunda bir değerlendirme olmamasına karşın, örgütün Turgut Özal’dan başlayarak günümüze kadar siyasetle temas halinde olduğu belirtildi NECATİ SAVAŞ O belge raporda yokdyylgryeeaaiaüğrpdnpinidteatbıtıranğğoaanısıgcpnıabıaelnlalıuglğindtlgıiıotsişyüğıpıkdlnaiyilnanaeakinbrbabktaameiaıtlssmdlmugıınnaoeeadardyynakguaiiğonFöyyimenlksöattoiinhsepsmyeuröaioillylysilmkanllyaehaeooşmsGlgındliıeerüurdksallğeeeeipundnnoae’,yhkirnsuoıeblöln1KrPrae5uzdoretlmıgMaüktmkeoerlyaalainkünsrerrt’iyuııirnbşnnos1ta9eaCunrılr6lmanHgdbBp7eePaıea.odym’şlPdnrgıeklleiaiıaenğnnastnenideıFoligrıdEaknlAdiTü’ilCikiinuÖKlykkgH.ePba’eykP’telmreli’eyçlçRzgieeelieleşöekkbşbnnltteaaiivicnr.tşğeleÖitnığkkşiretiiile CHP, eksikleri sordu CHP Genel Sekreteri Kamil Okyay Sındır, Reşat Petek’in FETÖ’nün CHP’ye bağış yaptığı iddasına ilişkin “Bu çamuru kendi üzerinizden temizleyemeyeceğiniz gibi CHP’ye de asla yapıştıramazsınız” dedi. Rapordaki eksikliklere dikkat çeken Sındır, “Erdoğan’ın Fehmi Koru’yu Gülen’e göndermesi neden araştırılmadı? 12 vekil ve Davutoğlu’nun Pensilvanya ziyareti niye sorulmadı?” dedi. 24 Haziran 2004 tarihli MGK toplantısında ‘Türkiye’deki Nurculuk Faaliyetleri ve Fethullah Gülen’ konusunun gündeme geldiğine dikkat çeken Sındır, “FETÖ faaliyetlerinin tasfiye edilmesi ne ilişkin alınmış olan ve dönemin Başbakanlığını görevlendiren 15 ayrı karara ve 25 Ağustos 2004 tarihinde de yine MGK’nın aynı konu ile ilgili olarak yurt içi ve yurt dışı faaliyetlerine karşı bir eylem planı hazırlanması hususunun Hükümete bildirilmesine yönelik alınan tavsiye kararına ilişkin raporda neden hiçbir bilgi ve belge bulunmamaktadır. Bu kararlarla ilgili Ak Parti hükümetleri günümüze kadar ne yapmıştır? İçişleri Bakanı’na Meclis’te verilen bir soru önergesine verilen yanıttan hiçbir şey yapılmadığı anlaşılmaktadır, bu doğru mudur?” diye sordu. l ANKARA / Cumhuriyet MİT’ten komplo raporu TBMM Darbe Komisyonu’na gelen MİT raporunda 2012’den bu yana kamuoyunda yankı getiren ve çok tartışılan bazı cemaat komplolarına yönelik MİT’in değerlendirmeleri de yer aldı. Söz konusu bölüm şöyle: 7 Şubat ilk komploydu: MİT Müsteşarı’nın ifadeye çağrılması FETÖ’nün devlete yönelik ilk komplosu olup, hükümeti devirmek amacıyla MİT Müsteşarı’nın, eski MİT Müsteşarı, eski Müsteşar Yardımcısı ve iki teşkilat mensubuyla birlikte sorgulanmak istenmesi olayıdır. FETÖ, söz konusu komploya ilişkin operasyonel çalışmasını Eylül 2011’de Oslo görüşmelerini basına sızdırarak başlatmıştır. Örgüt, devlet içindeki hegemonyasının önünde bir engel olarak gördüğü MİT’i yıpratmayı amaçlamıştır. FETÖ Uludere’yi MİT’e mal etti: Cumhurbaşkanı’nın Başbakan olduğu dönemde Ankara’da bulunan ikametgâhı ile resmi konutundaki çalışma ofisine yerleştirdiği dinleme cihazlarının Aralık 2011’de MİT tarafından bulunması üzerine örgüt daha da agresif bir hareket tarzı izlemiştir. Cihazların bulunmasının hemen ardından Aralık 2011’deki Uludere olayı MİT’e mal edilmeye çalışılmıştır. Bu girişimiyle de istediği sonucu elde edemeyince örgüt 7 Şubat komplosunu hayata geçirmiştir. Tır’ların durdurulması darbeye zemin amaçlı: MİT’e ait TIR’ların Ocak 2014’te FETÖ mensuplarınca durdurulmasının temel amacının, Türkiye’yi uluslararası kamuoyunda zor duruma düşürmek, MİT’in operasyonel imkân ve kabiliyetini zayıflatmak, kamuoyunda devlet birimleri arasında uyumsuzluk oldugu algısını yaratmak, örgüt olarak hükümet ve kamuoyu nezdinde güç gösterisinde bulunmak, uluslararası kamuoyunda Türkiye’nin DEAŞ’a destek verdiği algısı oluşturulmasına zemin hazırlamak, Suriyeli Türkmenlerin gerekli yardımdan yoksun kalmak suretiyle yok olmalarını sağlamak, DEAŞ’a karşı savaşan muhaliflerin zayıflatılması suretiyle örgütle mücadeleye zarar vermek, darbeye zemin hazırlamak; yargı, emniyet, TSK ve kamudaki güçlerini denemek olarak değerlendirildi. FETÖ terminolojisi Raporda FETÖ yapılanması kapsamında örgüt üyeleri arasında kullanılan terim ve tanımlamalar “FETÖ Örgüt Terminolojisi” başlığıyla sıralandı. Söz konusu bölümde yer alan bazı tanımlamalar şöyle: Abi: Yukarıdan gelen emirler doğrultusunda çalışan, en küçük örgüt evinden en büyük örgüt şirketlerine kadar türlü yer ve kademelerde vazifelendirilmiş yönetici demektir. Abi, altındakiler tarafından kayıtsız şartsız itaat edilmesi gereken kişidir. Abla: Abi tabirinin kadınlardaki karşılığıdır. Abilerden farklı olarak ablalar, örgüt içerisinde üst düzey yönetici olamazlar. Bulunduğu il veya ilçedeki abiye bağlıdır. Adanmış Ruh: Örgüte kayıtsız şartsız kendini adayan tüm örgüt mensuplarını kapsar. Altın Nesil: Örgütte “Beklenen Nesil” ya da “Kutsiler Ordusu” olarak da kullanımı yaygındır. Örgüte ve daha da önemlisi Fethullah Gülen’e sadakatle biat eden kişilere tekabül eder. Fetih Okutma: Devletin en mahrem yerlerine, Gülen’in tabiriyle “kılcallarına” kadar sızmak için kadrolaşmaya örgüt içinde “Fetih”, bu kadrolaşmanın sınav soruları çalınarak yapılmasına ise “Fetih Okutma” denir. Işık Süvarisi: Örgüt içerisinde Abi ve Ablalara bir şeref nişanesi olarak ve takdir etme, övgüleme, coşkulama ve payeleme maksadıyla kullanılan tabirlerdendir. Yer yer Muhabbet Erleri, Muhabbet Fedaileri ya da Gönül Erleri olarak da kullanılır. Şakird: Kelime olarak çırak ya da talebe gibi anlamlara gelen bu ifade, örgüt içinde genellikle Abi ya da Ablaların yetiştirdiği alttan gelen kişileri ifade eder. Bayanlar için kullanımı “şakirde” şeklindedir. Örgütte bir nevi “potansiyel ya da aday abiabla” demektir. İhtiyaç duyduklarında en üst seviyedeki örgüt abileri, imamları ve Fethullah Gülen bile kendilerini “Şakird” olarak ifade ederler ki, bu örgüte yönelik bir sözde takva, tevazu ve adanmışlık mesajıdır. Sivas’ta bir skandal daha Bakanlık, iki katliam sanığı hakkındaki davanın düşürülmesi için mahkemeyi uyardı Sivas katliamına ilişkin davada, mahkemenin iki sanık hakkında yeniden iade talebinde bulunulması isteğinin Adalet Bakanlığı’na bağlı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü’nce reddedildiği anlaşıldı. Adalet Bakanlığı’na bağlı birimin yetkisini aşarak “zamanaşımını değerlendirin, bu kişiler hakkında davayı düşürün” uyarısında bulunduğu ortaya çıktı. Sivas Madımak Oteli’nde 2 Temmuz 1993’te yaşanan vahşi katliama ilişkin davanın görülmesine 26 Mayıs Cuma günü Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Önceki duruşmada mahkemenin iki sanık hakkında yeniden iade talebinde bulunulması isteğinin Adalet Bakanlığı’na bağlı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü’nce reddedil diği ve Bakanlığa bağlı bu birimin idari birim yetkisini aşarak “zamanaşımını değerlendirin, bu kişiler hakkında davayı düşürün” uyarısında bulunduğu ortaya çıktı. Dava avukatlarından Kazım Genç buna, “Gelen yazı bir idari birimden gelmiştir. Mahkemelerin objektifliğine gölge düşürecek yazı yazılması hatta ‘talimat verir gibi’ zamanaşımını değerlendirin söyleminde bulunması, bizim baştan beri bu davadaki sanıkların devletin bir yerlerinde korunduğu savımızı doğrulamıştır. Mahkemenin yazdığı bir yazı vardır. İdari birim de bunu yerine getirmek zorundadır. Bunu yerine getirmeyenler hakkında gereğinin yapılması için Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulmasını talep ediyoruz” tepkisini gösterdi. Avukatların bu talebi, hâkim tarafından değerlendirmeye alınmadan reddedildi. Avukat Cem Yılmaz “Sanıklar hak kında daha önce hüküm kurulmadığı gibi üzerlerine suç gereği hem yeni hem eski ceza kanununa göre müebbet hapis cezası gerekmektedir. Zamanaşımı dolmamıştır” dedi. Mahkeme, sanıklar Murat Songur, Murat Karataş ve Eren Ceylan’ın yakalanmasının beklenmesine karar verdi. Madımak Katliamı Davası’nın bir sonraki duruşması, 20 Ekim günü saat 10.00’da Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye devam edecek. ‘Hukuka da zamanaşımı’ Sivas’ta katledilen şair Metin Altıok’un kızı ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Zeynep Altıok, Sivas Katliamından bu yana geçen 24 yılda 4 Cumhurbaşkanı, 9 Başbakanın değiş tiğini belirterek, Sivas Davası’nın nasıl zamanaşımına uğratıldıysa aynı şekilde Sivas Katliamı ile ilgili Meclis çatısı altında sorulan soruların ve verilen önergelerin de zamanaşımına uğratıldığını söyledi. Altıok, Madımak’ta. yaşanan katliamın sıradan bir cinayet olmadığını, insanlığa karşı işlenen bir suç olduğunu ve insanlığa karşı işlenen suçlarda zamanaşımının olamayacağını kaydetti. Adalet Bakanlığı’na bağlı bir kurumun sanık iki kişi hakkında mahkemeye talimat verir gibi zamanaşımı kararı verin uyarısında bulunmasını da eleştiren Altıok “Sivas katillerini savunduğu için onlara makam dağıtan bir anlayışın bahsi geçen iki katili de korumasına şaşırmıyoruz. Burada zamanaşımın uğrayan Sivas Katliamı Davası değil insanlıktır” dedi. l ANKARA / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle