02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 25 Mayıs 2017 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ZARİFE SELÇUK Makul ama tutuklu haber 11 Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli’nin, Gülmen ve Özakça’nın dosyalarına OHAL komisyonunda öncelik verileceğini ve işe dönmeleri gerektiğini söylediği ortaya çıktı ŞEYMA PAŞAYİĞİT Açlık grevlerinin 76. gününde tutuklanan akademisyen Nuriye Gülmen ile öğretmen Semih Özakça, savunmalarında “Bizim işimizden başka derdimiz yoktur” dedi. Direnişçilerin anneleri ile birlikte Özakça’nın KHK ile ihraç edilen eşi Esra Özakça’nın Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli ile görüştükleri; görüşmede Canikli’nin OHAL inceleme komisyonunda ilk görülecek dosyaların Gülmen ve Özakça’ya ait dosyalar olacağı sözü verdiği öğrenildi. Canikli’nin, Özakça’nın eşi ile annesine ne kadar ‘makul’ olduklarını ve Esra Özakça’nın da göreve iade edilmesi gerektiğini söylediği öğrenildi. Gülmen ve Özakça’nın tutuklanmasına ilişkin Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliği’nin ifade sorgu zaptında, Canikli ile AKP Genel Başkan Yardımcısı Yasin Aktay’ın direnişçilerin aileleriyle görüştüğü ve Canikli’nin göreve iade edilmeleri gerektiğini söylediği ortaya çıktı. Gülmen’in annesi Cemile Gülmen, Özakça’nın annesi Sultan Özakça ile birlikte 16 Mayıs saat 14.30’da Çankaya Köşkü’ne görüşmeye giden Semih Özakça’nın eşi Esra Özakça, “Hayatlarının çok önemli olduğunu ve komisyonda ilk görüşülecek konulardan olduğunu söylemişlerdi ” dedi. İki saat görüştüler Esra Özakça, “Başka bir şeyle ilişkilendirmediğimizi sadece işimizi istediğimizi söyledik. Komisyon ile işlerine geri dönerlerse açlık grevini bırakırlar ama şimdi geri dönecekler diye açlık grevini bırakma gibi düşüncelerinin olmadıklarını ifade ettik” diyerek aktardı. Görüşmede Canikli ve Aktay’ın çok ılımlı olduğunu, irtibatta kalmak istediklerini söylediklerini ifade eden Özakça, “Görüşme olumluydu, sonra bir saldırı oldu ve tutuklandılar. Şimdi canlarından endişe ediyoruz” dedi. Nöbetçi Sulh Ceza Hâkimliği’ne savunma yapan Gülmen, “Ben bir örgüt talimatı ile eylem yapmıyorum. Benim tek derdim ekmek kavgamdır” dedi. 2 Mayıs’tan bu yana hangi eylemde suç işlediğini bilmediğini söyleyen Semih Özakça ise eşi Esra Özakça ile birlikte ihraç edildiğini anımsatarak ifadesine şöye devam etti: “Benim ve eşimin ekmeği elimizden alındı. ‘İşimi istiyorum’ dövizi ile bir oturma eylemi yaptım. Bizim işimizden başka derdimiz yoktur.” ‘Müdahale mümkün değil’ KHK ile kapatılan ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı, “Sağlıklarının mevcut halinde hukuken istekleri dışında müdahale yapılması mümkün değil” dedi. Sabahın erken saatlerinde ilk görüş izni almak için adliyeye giden aileler, OHAL gerekçesiyle görüş izni alamadı. Gülmen ile Özakça ile görüşebilen avukatları, ikilinin sağlık durumlarının ve morallerinin iyi olduğunu söyledi. İkilinin sağlık kontrolünden geçirildiklerini aktaran avukat Anıl Arman Akkuş, “Hapishane idaresi, normal rutin olarak kontrollerini yapacağız, tıbbi müdahale yapmayacağız diyor” bilgisini verdi. Gülmen’in üç, Özakça’nın iki kişilik F tipinde kaldığını aktaran Akkuş, “İşimizi istemeye devam edeceğiz, dediler” sözleriyle içerdeki durumu aktardı. Tehdit iddiası Öte yandan, Esra Özakça, Gülmen’in bazı yakınlarının, “Nuriye’yi tutuklayacaklar. Öldürecekler. Cenazesi gelirse evinizin camlarını kapılarını kıracaklar” diye tehdit edildiğini söyledi. NECATİ SAVAŞ CHP’li vekillerden voltaya davet CHP’li vekiller polis ablukasındaki İnsan Hakları Heykeli’nin bulunduğu Yüksel Caddesi girişine kurulan barikat önünde Gülmen ve Özakça’nın tutuklanmasına tepki gösterdi. Heykel önünde basın açıklaması yapmak isteyen CHP’liler, polisin ‘emir var, izin veremeyiz’ engeli ile karşılaştı. Vekillerin yazılı emirin olup olmadığına ilişkin talepleri ise polis amirleri tarafından karşılıksız bırakıldı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, CHP milletvekilleri Mustafa Balbay, Sezgin Tanrıkulu, Murat Emir, Ali Şeker, Eren Erdem, Nur Yıldız Biçer, Orhan Sarıbal, Hilmi Yarayıcı, Nihat Yeşil, Necati Yılmaz, Ali Haydar Hakverdi, Şenal Sarıhan sokakta bulunan yurttaşların alkışları eşliğinde cezaevine gönderilen Gülmen ve Özakça için “volta atma” eylemi gerçekleştirdi. KHK ile ihraç edilen Veli Saçılık ve Acun Karadağ da eylemde yer aldı. CHP’li vekiller gruplar halinde sokağı turlayarak yurttaşları kendileri ile birlikte yürümeye davet etti. Vekiller daha sonra sokağın girişini kapatan TOMA önünde oturma eyle mine başladı. CHP’lilere destek vermek isteyen yurttaşlar ise çevik kuvvet ekiplerinin müdahaleleri ile sokaktan uzaklaştırıldı. CHP’li Ağbaba, “Tüm dünya görsün Türkiye’de demokrasi ve OHAL. Bu sadece bizim mücadelemiz değil mağdur edilmiş herkesin mücadelesidir. Adaletin, hukukun olmadığı yerde unutulmasın ki terör vardır. Devlet OHAL ve KHK’lerle AKP’li olmayan herkesi sindirmeye çalışıyor. Nuriye ve Semih’i kutluyorum. Türkiye’deki bu hukuksuzlukları dünyaya duyurdular” dedi. Örgüt dendi, delil yok Savcılık, Gülmen ve Özakça hakkındaki iddianamede, Twitter’dan katılım çağrısı yaptıkları paneli ‘gizli örgütsel toplantı’ gibi gösterdi ama delil ortaya koyamadı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın KHK ile atıldıkları işlerine geri dönmek için 76 gün boyunca açlık grevi yaptıkları için önceki gün tutuklanan akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça hakkında hazırlanan 2 Mayıs tarihli iddianamenin ayrıntıları ortaya çıktı. Gülmen ve Özakça hakkında 20 yıla kadar hapis istenen iddianamede, iki ismin twitter’dan katılım çağrısı yaptıkları panel, “gizli örgütsel toplantı” gibi gösterildi. İddianamede, iki ismin örgüt adına bu eylemleri yaptıkları iddiasını ispatlayacak somut bir delilin yer almaması dikkat çekti. Anayasal Suçlar Savcılığı tarafından hazırlanan 45 sayfalık iddianamede, Gülmen, Özakça ve öğretmen Acun Karadağ hakkında örgüt üyesi olmak ve propagandasını yapmak iddiasıyla 20 yıla kadar hapis cezası istendi. Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunulan iddiana mede, üç ismin DHKP/C terör örgütü açık alan memur yapılanması Devrimci Memur Hareketi organizesinde oturma eylemleri gerçekleştirdikleri öne sürüldü. Ancak iddianamede, savcılık bunu ispatlayacak hiçbir “somut delil” ortaya koyamadı. 11 Ocak tarihinde gözaltına alınıp serbest bırakılmaları üzerine Semih Özakça’nın “İnsanlık onuru işkenceyi yenecek” şeklinde facebook paylaşımı yapması suç olarak gösterildi. İddianamede, 28 Ocak tarihinde Türk Hukuk Kurumu’nun konferans salonunda düzenlenen ve Nuriye Gülmen, Semih Özakça ve Acun Karadağ’ın kendi durumlarını anlatarak, eylemlerinin süreceğine ilişkin panel “gizli örgütsel” toplantı gibi gösterildi. Oysa üç isim, twitter hesaplarından paylaştığı video ile bu panele katılım çağrısı yapmaları savcılığın “gizli toplantı” iddiasını çürüttü. Hatta savcılık, söz konusu video pay laşımlarını da iddianameye koydu. Nuriye Gülmen’in örgüt üyesi olduğu iddiasına dayanak olarak “Berkin Elvan ölümsüzdür” paylaşımı, Halkın Hukuk Bürosu’na yapılan operasyona tepki mesajı gösterildi. Telefonları dinlendiği anlaşılan Gülmen’in 8 Şubat’ta Fransız haber ajansı AFP muhabiri, Alman ARD televizyonu ile görüşmesi de iddianameye girdi. İddianamenin sonuç ve değerlendirme bölümünde, eylemlerin sürekliliği, terör örgütü tarafından desteklenmesi göz önünde bulundurulduğunda, masum hak arama görünümündeki bu eylemlerle; DHKP/C terör örgütünün amacı doğrultusunda örgütün propagandasının yapıldığı, örgüt talimatıyla hareket edildiği öne sürüldü. İddianamede, şüphelilerin terör örgütünün talimatlarıyla eylemleri gerçekleştirdiği iddia edilirken, buna ilişkin yine somut bir delil gösterilmedi. l ANKARA/Cumhuriyet Cemevlerine ekstra koruma IŞİD’lilerin üzerinden cemevi krokisi çıkınca valilik harekete geçti OZAN ÇEPNİ Başkentte yakalanan iki IŞİD’linin üzerinden Dikmen’deki Alevi derneklerine ilişkin krokilerin çıkmasının ardından Ankara Valiliği harekete geçti. Vali Ercan Topaca, cihatçı terör örgütlerinin saldırı hazırlığında olduğunun tespit edilmesinin ardından dün öğle saatlerinde Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF), Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD), Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı, Cem Vakfı ve Alevi Kültür Dernekleri (AKD) genel başkanlarını görüşme yapmak için Valiliğe davet etti. Valilik binasında yaklaşık bir saat süren toplantıya Ankara Emniyet Müdürü ve İl Jandarma Komutanı da katıldı. Toplantıda, Topaca’nın önerisi üzerine Ankara’da bulunan Alevi kurum ları ve cemevlerine güvenlik eksiklerinin tespit edilmesi, polis desteği ve binaların girişine xray konulmasına yönelik tedbirler için vali yardımcısı başkanlığında, emniyet ve jandarma görevlileri ile Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Sekteri’nin oluşturduğu bir güvenlik komitesi kuruldu. Valilik yeni fark etti Alevi kurumları toplantıda, Vali Topaca’nın daha önce talep edilen güvenlik önlemleri için “güvenliğinizi alın, şüpheli şahsiyetleri bildirin” cevabı verdiği ancak dünkü toplantıda ilk defa valiliğin güvenlik taleplerini ciddiye aldığı değerlendirmesini yaptı. Büyük cemevlerinin bulunduğu Batıkent, Dikmen, Mamak’taki cemevlerine xray cihazının temini, sorunun çözümü için belediyelere valilik tarafın dan yazı yazılması konularında uzlaşıldığı öğrenildi. Risk altında bulunan büyük cemevlerinin sorunlarının tespit edilmesi, personel ve makine anlamında eksiklerinin giderilmesi noktasında valiliğin hemen harekete geçeceği bilgisi Alevi temsilcilerine verildi. Aleviler kaygılarını anlattı Vali Topaca’nın “sizlerin cemevi girişinde arama yapması sıkıntı, yasal olarak mümkün değil” ifadelerine, Alevi temsilcileri “Bizim arkadaşlarımız görevlendirilen güvenlik personeli tarafından suçlu muamelesi görüyor. Oraya gelen halkı potansiyel suçlu olarak görüyor” yanıtını verdi. Bundan özellikle vazgeçilmesini talep eden Alevi temsilcilerinin, “güvenlik alınacaksa polisin gelmesi gerektiğini” söylediği öğrenildi. l ANKARA Kılıçdaroğlu: İnsanlık utancı CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Twitter’dan “Adaleti yok ettiğinizi biliyorduk ama Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’yı tutuklayacak kadar vicdansız olmak sizin için bile zor olmalı! Açlık grevindeki iki eğitimcinin tutuklanmaları değil, göreve iade edilmeleri gerekiyor. Unutulmayacak bir insanlık utancına sebep olmayın” dedi. Kılıçdaroğlu, “Hükümet, işlerini iade etmek yerine, onları tutuklatarak vicdansızlığını gözler önüne sermiştir” diyerek hükümete tepki gösterdi. Avrupa’dan Bozdağ’a mektup Avrupalı parlamenterler, direnişçilerin serbest bırakılması için Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a mektup yazdı. Mektupta “Derhal serbest bırakılmalarını istiyoruz. OHAL altında işlerini kaybeden, keyfi olarak tutuklanan insanlarla dayanıştığımızı ifade etmek istiyoruz” dendi. Parlamenterler, Türk yetkililere OHAL’in kaldırılması, görevden alınan veya tutuklananların bağımsız itiraz mekanizmasına başvurularının sağlanması yönünde çağrı yaptı. Aman Trump’a kanmayın! ABD Başkanı Donald Trump’ın Ortadoğu gezisini izleyebildiniz mi? Yeni ABD Başkanı, ilk dış gezisini geçen hafta Suudi Arabistan’a yaptı. Sembolizmle yüklü, tam da medyatik başkana yakışan bir yüzeysellikle dolu bir programdı... Eğer benim gibi dünyanın gidişatı, Türkiye’nin durumu, Ortadoğu’nun geleceğiyle ilgili kaygılar taşıyan biriyseniz, Trump’ın Riyad seferi sonrasında karamsarlığınız beş kat artmış olmalı. Alenen İslamofobik bir dalgayla iktidara gelen Trump, iş Suudi rejimine gelince, yelkenleri indirdi. Sanırım savunma ihalelerinin insan bünyesinde böyle rahatlatıcı bir etkisi var. Daha birkaç ay önce utanç verici bir “Müslüman yasağı”nı yürürlüğe koyan Trump, bir yanda Mısır’ın darbeci lideri, diğer yanda Suudi Kralı Selman’la sempatik fotoğraf kareleri çektirdi, milyarlarca dolarlık silah anlaşmaları imzaladı, hatta üşenmedi kılıç dansı bile yaptı. Bu kılıç dansı ne menem bir şeydir bilmiyorduk; Trump sayesinde görgümüz arttı. Eline kılıç alıp “dişdaşa” denilen geleneksel Suudi entarisini giymiş adamlar arasında arzı endam eyledi. İşin teatral boyutu beni çok ilgilendirmiyor olsa da, koskoca ABD Başkanı’nın sembol yüklü gezisinin bir televizyon eğlence programına (‘reality show’) dönüşmüş olması, tuhaftı. Gelelim içeriğe. Geçen yazımda, içinde olduğumuz global atmosferin, adeta 90’lardan beri hüküm süren “liberal demokratik düzenin” rövanşı haline dönüştüğünü yazmıştım. Dünyanın her yerinde pıtrak gibi otoriter rejimler biterken, “liberal demokrasi” can çekişiyor. ABD Soğuk Savaş sonrası kurulan “liberal düzenin” itici gücü olmaktan çıktı; Türkiye gibi ülkeler üzerinde reform ve demokrasi baskısı kalmadı. Yepyeni bir düstur var karşımızda. Hatırlarsanız Obama ilk dış gezisinde Kahire’yi ziyaret edip İslam dünyasına demokrasi ve reform mesajı vermişti. Yeni ABD Başkanı ise Riyad’dan net bir dille “Benim için halklar değil, demokrasi değil, rejimler önemlidir” diyordu. Yandık. Buna benzer görüşler, son dönemde bizim muktedir çevrelerde de ifade edilmeye başlandı. Şöyle bir tez ortaya konuluyor: “Dünya çok tehlikeli bir yere dönüştü. Müttefiklerimiz aslında dost değilmiş. Ülke olarak tehdit altındayız. Buna karşı devleti güçlü tutmamız lazım. Bu yüzden de gerekirse bireysel haklar (ve insan haklarından) vazgeçmek pahasına rejimi ayakta tutalım.” Bu bakışın baştan sonra hatalı olduğunu söylemeye gerek yok sanırım. Devlet, insanların mutluluğu içindir. İnsanları mutsuzsa, baskı altındaysa, ne faydası bana güçlü rejimin? Trump’ın gezisindeki daha da vahim boyut, İran’a sataşmasıydı. Yeni ABD Başkanı, İslam temalı konuşmasında, bırakın bölgedeki mezhep savaşından rahatsız olmayı, seve seve Suudların yanından ve İran’a karşı taraf olacağının sinyalini verdi. İlginçtir, bizim medyada Trump aleyhine tek satır yazılmıyor. Ama bu mezhep kışkırtması son derece tehlikeli. Kuşkusuz ki İran rejiminin yüzlerce günahı var ve Suriye’deki iç savaşa müdahil oluşu da bunlardan biri. Ancak Suudiler daha mı az mezhepçi? Onlar da Suriye’deki savaşın başka cephesini desteklemiyor mu? Umarım Trump sevdasıyla yanıp tutuşan Ankara, bu geziyi not etmiş, yeni ABD Başkanı’nın (bilerek ya da bilmeyerek) bu bölgede ne kadar tehlikeli bir politika izlediğini görmüştür. Her ne pahasına olursa olsun, Türkiye’nin Trump ve Suudi gazına gelmemesi, bu mezhep savaşına katılmaması lazım. Burnuma kötü kokular geliyor. İran’la gerilim yükselecek gibi. Türkiye için doğru olan, bu işlere bulaşmamaktır. AÇLIK GREVİNİ BİTİRDİ Kemal Gün oğlunun kemiklerini alıyor Tunceli’de Çed Deresi kırsalında 7 Kasım 2016’de düzenlenen hava operasyonunda ölen 11 DHKPC’liden Murat Gün’ün İstanbul Adli Tıp Kurumu’nda 7 gün önce PTT Kargo’ya verilen kemikleri dün Tunceli’ye ulaştı. Valilik yetkilileri oğlunun kemiklerini almak için 90 gündür Seyit Rıza Meydanı’nda açlık grevinde olan 70 yaşındaki Kemal Gün’e haber göndererek görüşme talep etti. Gazetemize konuşan ailenin avukatı Engin Gökoğlu, yetkililerin ilk görüşmede kemiklerin il dışında gömülmesini talep ettiğini ancak ardından ailenin talebini kabul ederek Hozat’ta gömülmesine izin verdiğini belirtti. Gökoğlu, bugün Hozat Cemevi’nde kemiklerin teslim edileceğini, ardından Hozat Mezarlığı’nda toprağa verileceğini aktardı. Avukat Gökoğlu, Kemal Gün’ün açlık grevini bitirdiğini, doktorların Gün’e tıbbı müdahalede bulunacağını belirtti. Kemal Gün, “90 günlük direnişten sonra oğlumun kemiklerine ulaştım. Mutluyum” dedi. l Yurt Haberleri C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle