30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 15 Nisan 2017 4 haber EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN 3. Cumhuriyete doğru Cumhuriyetin ilan edildiği tarihi toplantıda, olaydan altı ay kadar sonra sahibi olduğu gazeteye Mustafa Kemal’in isteği üzerine “Cumhuriyet” adını verecek olan Yunus Nadi Bey Ankara’daki Meclis’teki 29 Ekim 1923 günkü konuşmasında, yapılanın zaten yürürlükte olanın adını koymak olduğunu söylüyordu. Zaten Cumhuriyeti getiren anayasa değişikliği yasasının başlığı da şöyleydi: “Teşkilatı Esasiye Kanunu’nun Bazı Mevadının Tavzihan Tadiline Dair Kanun.” Bülent Tanör’ün de belirttiği gibi, burada anahtar “tavzihan” (açıklığa kavuşturarak) sözcüğüdür. Ancak Türkiye’nin uzun bir süredir, Cumhuriyet sürecine girmiş olduğunu kimileri 29 Ekim 1923 gününe kadar anlamayacaklardı. 2017 referandumu arifesinde, “16 Nisan’da halk kendi devletini kuruyor” diyen Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Mehmet Uçum da tıpkı Yunus Nadi’nin 29 Ekim 1929’da yaptığı gibi “malumu ilan” ederken, kimileri laik Cumhuriyetin tarihe karıştığını ve 2. Cumhuriyet sürecine girildiğini hâlâ anlamıyorlardı. Eğer Uçum’un temenni ettiği gibi sandıktan “evet” çıkarsa, artık herkes 16 Nisan 2017’yi 2. Cumhuriyetin miladı olarak kabul edecektir. Gelişmeleri okumasını bilenler ise laik Cumhuriyetin antitezi 2. Cumhuriyete geçiş sürecinin 3 Kasım 2002 seçimleriyle başladığını gayet iyi farkındaydılar. HHH Tıpkı laik Cumhuriyet olayında olduğu gibi, 2. Cumhuriyetin ardında da büyük askeri zaferler bulunmaktadır. Bu kez dize getirilen düşman, kimilerinin laik Cumhuriyetin güvencesi olarak niteledikleri, Prof. Süheyl Batum’un ise kendisine yönelik saldırılar karşısında kolayca teslim olması üzerine “kâğıttan kaplan” olduğunu söylediği TSK’dir. TSK’ye karşı Ergenekon ve Balyoz meydan muharebelerinin kazanılmasında, Fethullahçı ve “yetmez ama evet”çi 2. Cumhuriyet kadrolarının büyük katkılarını, bunların sonradan tasfiye edilip içeri tıkılmış olmaları yüzünden görmezden gelmek büyük tarihi nankörlük örneklerinden biri olabilir ancak. Tıpkı Anadolu’ya geçmeden önce altı ay Osmanlı payitahtında amaca elverişli koşullar olup olmadığını araştırmış olan laik Cumhuriyetin kurucusu gibi, anti laik, ümmetçi Cumhuriyeti yaşama geçirmek misyonunu tarihin kendisine yüklediği 2. Cumhuriyetin önderi de, hedefine adım adım ilerlemiş, bu arada kendini kısa bir süre için demokrasi tramvayına binerken görüntületmiştir. Hemen belirtmek gerekir ki, 2. Cumhuriyetin önderi en büyük zaferini, hem laik Cumhuriyetin simgesi olan Çankaya Kalesi’ni düşürüp hem de yargıyı teslim aldığı 12 Mart 2010 referandumu ile kazanmıştır. Laik Cumhuriyet nasıl kendi varlığının temelini oluşturan uluslaştırma sürecinde Milli Eğitim’e bel bağladıysa, 2. Cumhuriyet de tümüyle vazgeçemediği milliyetçi söylemleri sürdürürken bir yandan da esas temeli olan ümmetçi yapıya kavuşmak üzere ulussuzlaştırma süreci için artık milliliği kalmayan Milli Eğitim’e güvenmiştir. 29 Ekim 1923 ile 16 Nisan 2017 arasındaki benzerlikleri arttırmak mümkün ama gereksizdir. HHH Her şey, artık ayan beyan gösteriyor ki, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum malumu ilan ederken, 16 Nisan’ı doğru değerlendirmektedir. Laik Cumhuriyetin üniter yapısının yerine neyin ikame edileceğine kadar, her şeyin düşünüldüğü 2. Cumhuriyetin “29 Ekim”i olacaktır 16 Nisan. Tabii eğer sandıktan evet çıkarsa... Ama eğer beklendiği gibi, sandıktan “hayır” çıkarsa, zaten toplumun yarısının onayını almayı bir türlü başaramadığı ve toplumsal barışı gerçekleştiremediği için kısa süreli olmaya mahkum 2. Cumhuriyetin ömrü daha da kısalacaktır. Tarihte geri dönüş olmadığından, yeniden 1. Cumhuriyete dönüş beklenmemelidir. Ama daha 2. Cumhuriyetin miladı ilan edilmeye uğraşılan 16 Nisan 2017’de bile totaliter tek adam rejimi yapısının aşılmasını sağlayacak çağdaş ve demokratik 3. Cumhuriyet silueti ufukta görünmeye başlamıştır. Baluken bu kez tahliye edilmedi HDP Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken hakkında 30 Ocak’ta tahliye kararı veren Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi, bu kez Baluken’in tutukluluk halinin devamına karar verdi. Daha önce Baluken hakkında tahliye kararı veren iki mahkeme üyesi hâkim de Baluken’in tutukluluğunun devamı yönünde oy kullandı. Baluken hakkında daha önce tahliye kararı veren mahkemenin başkanı Cem Boztaş, Ankara’ya düz hâkim atanmıştı. l Yurt Haberleri sHKAAeYDKIINnRLIYAiORnR‘Hmayi saatnbdizınim?’ Kadınlar birçok kentte ‘Hayır’ demek için sokaklardaydı. ‘Kadınların direnişi o sarayı mühürleyecek’ yazısı dikkat çekiyordu bir pankartta “Bilim adamı” değil “bilim insanı” deriz mesela. Dile yapış adam” diye tarif etmek yaraşırdı. aTedkamtaş, tek mış toplumsal cin Kampanya sürecin siyet rollerini ayık de Evet’e ve Hayır’a lamak mühimdir. Türkiye tarihinin şu acayip günlerin PÖınğaürnç düşen koşullar için “eşitsiz” demek bile abes kaçar. Kamu de sıkça kullanılan nun kaynaklarıyla, o “tek adam” tamlaması için kamuya ait sokaklar kamu bı kimse itiraz etmedi, “tek in rakmayacak bir sistemin pro san” diye düzeltmedi. Çün pagandasıyla doldu haftalar kü “tek adam”, belki de tarih dır; ‘Hayır’ diyenler gözaltı te ilk kez en doğru biçimde dan psikolojik şiddete, baskı kullanılıyordu. Önerilen sis nın türlü çeşidini gördü. Her tem “Sen ona bakma, benim şeye rağmen sokakları da, lafıma bak” diyen, her mevzu meydanları da talep eden ka da tek söz hakkını talep edip dınlarsa sokaklardan eksik ol bunu tartışma şansı tanıma madı. “Kadınlar birlikte ha yan ve yapıp ettiği hiçbir şe yır diyor”, birçok kadın örgü ye dair hesap vermeyen baba tünü bir araya getiren güçlü yı hatırlatıyordu. Aynı fikirde bir slogan. Sandık öncesi per olmayanların çekeceği azap şembe günü Diyarbakır’dan tan neredeyse neşe duyan ta Çanakkale’ye, Adana’dan raftarları, cebinde bıçakla ge Bursa’ya birçok kentte bu slo zen eski kocayı andırıyor ganla yine sokaktalardı. du. Getirilmek istenen sistem İstanbul’da, Kadıköy’de Sü her yanıyla o kadar “erkek reyya Operası’nın önünde top ti” ki, evet bunu olsa olsa “tek lanıldı. Kalabalığın büyüklü ğü de, tesiri de Bahariye’nin ara sokaklarına kıvrıldıkça ortaya çıkıyordu. Ellerindeki kartonlarda “Kadınların direnişi o sarayı mühürleyecek” yazıyordu, “Tek taşa da tek adama da hayır” diyorlardı. “Hayatımızı senin mi sandın” diye soruyor, “Dünyayı yerinden oynatacağız” diye haykırıyorlardı. Evet’ten yana olanların övegeldiği “hızlı karar, hızlı icraat”, halihazırda ezici çoğunluğu her daim erkek olan meclislerin tecrübesiyle bir tehlike sinyaliydi; kadınlara, kazanılmış haklarının kararnamelerle, tek kişinin ağzından çıkacak cümleyle “hızla” gasp edilebileceğini söylüyordu. ‘İtaat etmiyoruz’ ‘Evet’ diyen kadınlar da çalıştı kampanyada, hem de çok çalıştılar belki; partilerinin bir ‘kolu’ olarak görünmez emeklerini sarf ettiler. Lakin kimse ‘Evet’in kadınlara dair bir sözü olduğunu iddia edemez. Hollanda krizi sırasında Avrupalılara, “Bunlar bundan anlar” der gibi, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Betül Sayan Kaya’nın kadın bir bakan olduğunun hatırlatılması, ‘kadın hakları’ tamlamasının gündeme ‘Evet’ cephesinden tek sızışı olabilir. İronik. Kadınların referandum sonrası savaş ganimeti olarak sunulabileceğinin telaffuz edilebildiği günlerde, Hayır diyen kadınlar, “Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz” diye bağırıyordu. Bir yandan bildiri dağıtıyorlardı yürürken, kaldırımdan geçen bir kadın “Biliyorum zaten bunları, bana vermeyin” dedi. Zaten ‘Hayır’ diyecekti. Bir bildiri alıp da sessizce uzaklaşan ya da kalabalığa göz ucuyla uzaktan bakıp köşeden ayrılan kadınlar da vardı. Oy kabininin perdesini çekip de mühürle tek başına kaldığında ne yapacağını kimse bilmiyor onların. ‘Tek adam’dan, hayatlarındaki ‘adamlardan’ yılmış o kadınların da diyeceği var. Olmalı, olsa. ‘16 Nisan zalime hesap sorma günüdür’ HDP’nin referandum çalışmaları kapsamında Van’da düzenlediği mitingde konuşan HDP Sözcüsü ve Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir, hükümetin 15 Temmuz darbesini Allah’ın lütfu olarak gösterdiğini, darbeye karşı darbe geliştirildiğini söyledi. Pazar günü referanduma sunulacak olan anayasa değişikliğine değinen Baydemir, “Oylanacak olan anayasa paketi tekçiliği getirecek. Halk olarak Allah dışında kimseye kul olmayacağız. Çokdilli, çok kimlikli bir coğrafyada böyle bir anayasa, bu coğrafyaya deli gömleği giydirmektir” dedi. 16 Nisan’ın hesap sorma zamanı olduğunu belirten Baydemir, “Cizre’yi, Yüksekova’yı yaktılar, yıktılar, çirkin yazılar yazdılar. 16 Nisan zulme, zalime hesap sorma günüdür. Bu pakette Kürt düşmanlığı, genç düşmanlığı, kadın düşmanlığı var. Biz hayırla bunlara cevap vereceğiz” dedi. l DHA ‘Bahçeli hayır çıkacağını gördü, taşlarını döşüyor’ MHP’den ihraç edilen muhaliflerden Meral Akşener, referandum çalışmalarını dün Diyarbakır’a yaptığı ziyaretle tamamladı. Akşener, operasyonlar sırasında büyük ölçüde yıkılan merkez Sur ilçesine giderek Hasan Paşa Hanı’nda vatandaşlarla sohbet etti. Sur’da esnaf ziyareti sırasında bir vatandaş Akşener’in yanına gelerek, “Bir HDP’li olarak hayatımda ilk kez bir MHP’liyle tokalaşıyorum. O da sizsiniz. Sizlerle gurur duyuyorum, kampanyanızdan dolayı da size çok teşekkür ediyorum” dedi. Akşener ise vatandaşa, teşekkür ederek ziyaretlerine devam etti. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Cumhurbaşka Akşener Diyarbakır’da vatandaşlarla buluştu. nı Erdoğan’ın danışmanının ‘eyalet’le ilgili sözlerine verdiği ‘Ülkücülerin kararı ne olabilir? Benim danışmanım eyalet sistemi dese hemen görevden alırım’ tepkisine değinen Akşener, “Ülkücüler 18 maddeye başından beri hayır diyor. Benim buradaki görüşüm Devlet Bahçe li,16 Nisan akşamı hayır çıkacağını gördü, şimdiden kaçmanın taşlarını döşüyor. O gece 23.00 sularında yapacağı konuşmanın ana hatlarını ipuçlarını kuruyor. Dönüp diyecek ki, sizin danışmanlarınız olmasaydı bu sonuç böyle çıkmazdı” dedi. l Yurt Haberleri MUHARREM İNCE: Bir oy kader değiştirir Tekirdağ’ın Çerkezköy ilçesinde düzenlenen mitingde konuşan CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a gazilik unvanı verilmek istendiğini belirterek, “Gazilik unvanı vereceklermiş Cumhurbaşkanı’na. Atatürk’e bu unvan Sakarya Meydan Muharebesi’nden sonra verildi. Sen meydan muharebesi mi kazandın? Yani benim bir şartım var bakın. FETÖ’ye ne istediler de vermedikleri için ‘Rabbim beni affetsin’ dediği için, ‘milletim beni afetsin’ dediği için FETÖ’cüleri general yaptığı için, hâkim savcı yaptığı için önce FETÖ’ye hizmetlerinden dolayı bir madalya versinler. Ama illa gazilik istiyorsa, o savaş kazanmadığına göre beygirden düştüğü için gazilik veririz” dedi. Bir oyla Türkiye’nin kaderinin değişebileceğini kaydeden İnce, “Bir çivi, bir nalı kurtarır, bir nal, bir atı kurtarır, bir at, bir yiğidi kurtarır, bir yiğit de memleketi kurtarır” dedi. l DHA SİNAN OĞAN: İnsanlar tehditten bıktı MHP’den ihraç edilen Sinan Oğan, referandum çalışmaları kapsamında memleketi Iğdır’a gitti. “Iğdırlı tek adam rejimine ‘hayır’ diyecek. Türkiye’de yüzde 53 57 arası hayır çıkacaktır” diyen Oğan, “Iğdır Valisi herkesi tehdit ediyor. Gittiği her yerde, köylerde ‘evet çıkmazsa hizmet gelmez’ diyor. Sen devletin valisi misin yoksa AKP il başkanı mısın? Iğdır halkı tehditten bıktı. Hizmet olarak ne vermişisin ki? Gel köy lere gidelim hangi hizmet gelmiştir? Iğdır halkını bir zamanlar PKK tehdit etti, ne oldu? Iğdır halkı silahı alıp PKK’yi kovaladı. Şimdi de hükümetler, valiler halkı tehdit ediyor. Memurlara ‘sizi süreriz’ diyorlar. Türkiye’nin sonu, buradan sonra Ermenis tan var. Ermenistan’a, Erivan’a mı süreceksin? ‘Evet’ çıkmadan bunlar milleti tehdit ediyorlarsa, bir de ‘evet’ çıkarsa Allah bunların zulümünden milleti korusun” diye konuştu. l DHA AHMET TÜRK: Vicdan devreye girdi Amerika’nın Sesi Radyosu’na konuşan görevden alınan Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk, “Bu bir parti meselesi değil vicdan meselesidir. MHP’nin içinden yüzde 70’lere varan bir hayır sesi yükseliyor. Bunların siyasetleri ile bizim siyasetimiz birbirinin tam tersi. Ama bir vicdan muhasebesi var ve Türkiye’nin geleceğini düşündüğü için insanlar kendi iradesiyle düşüncesini ortaya koyuyor” dedi. Otoriter rejimlerden örnek veren Türk, “İşte Amerika’da Trump karar alıyor, federal mahkeme yok diyor. Türkiye’de böyle bir şey olabilir mi? Burada yargıçlar bir konuda birilerini tahliye ediyor, ikinci gün yargıçlar görevden alınıyor. Libya’dan tutun Mısır’a, Suriye’den Irak’a kadar otoriter rejimlerin halklara ne felaketler getirdiğini görüyoruz. Düşüncelerin bugün ‘Hayır’ cephesinde olduğuna inanıyorum ve bu ‘Hayır’ın Türkiye’nin geleceği için hayırlı olacağına inanıyorum” diye konuştu. l DHA MAHMUT TOĞRUL: Yüzde 5657 hayır çıkacak HDP milletvekili Mahmut Toğrul, “Tüm eşitsizliklere rağmen halkımızın pazar günü sandıkta ‘hayır’ diyeceğini düşünüyorum. Pazar gü nü sandıklardan Türkiye genelinde yüzde 5657 oranında ‘hayır’ çıkacağını düşünüyorum” dedi. “Evet” çıkması durumunda Türkiye’nin bir yıl içerisinde yerel ve genel seçim olmak üzere iki kez daha sandığa gideceğini öne süren Toğrul, “Hayır çıkması durumunda en az bir yıl seçim olmayacağı kanaatindeyim. 2019’da yerel seçimler olacak, hatta genel seçimleri AKP’nin bazı gerekçelerle 2020 yılına uzatma ihtimali olacağını bile düşünüyorum” dedi. l DHA FİGEN YÜKSEKDAĞ: ‘Hayır’ için görev başına Milletvekilliği ve parti üyeliği düşürülen HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, tutuklu bulunduğu Kandıra F Tipi Cezaevi’nden pazar günü yapılacak referanduma ilişkin mesaj gönderdi. Yüksekdağ’ın mesajı şöyle: “Tarihte eşi benzeri az görülen bir baskı ve eşitsizlik ortamında sandığa gidiliyor. ‘Hayır’ demenin yasak, ‘hayır’ diyenlerin tutsak olduğu koşullarda, faşizme inat kazanmaya inanarak en güçlü ‘hayır’ deme zamanı geldi. Şimdi nerede olursak olalım, aynı cesarette, aynı umutta, aynı ufukta buluşacağız. ‘İçerde, dışarda, derste, sırada’ aynı sesle haykıracağız. Farkımız ne olursa olsun, çoğul türkümüzü aynı sözle söyleyecek, herkesle birlikte hepimiz kazanalım diye ‘Hayır’ diyeceğiz. ‘Hayır’ için sandık başına, görev başına!” l Yurt Haberleri ABDÜLLATİF ŞENER: En tehlikeli kavşaktayız Karabük’ün Safranbolu ilçesinde ADD Şubesi tarafından bir çay bahçesinde düzenlenen “Anayasa’ya neden hayır diyoruz?” konulu konferansta konuşan AKP’nin kurucularından Abdüllatif Şener, “Şimdi anayasada yapılan değişiklikle devletin yürütme, yasama ve yargı erki arasındaki denge, kontrol ve fren sistemi kaldırılıyor. Bunu kaldırdığınız zaman, devlete ait bütün yetkileri bir kişiye verdiğiniz zaman o devlet yokuş aşağıya giden freni patlamış kamyona benzer. Kimi ezeceği, nereyi dağıtacağı, nerede patlayacağı hiç belli olmaz” dedi. Şener, 94 yıl boyunca Türkiye’nin bu kadar tehlikeli bir kavşağa gelmediğini belirterek, “Eğer bu düzenleme yasalaşırsa bilesiniz ki torunlarımızın torunları bile bizim kuşağa lanet edecektir” diye konuştu. l DHA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle