20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKONOMİ DOLAR AVRO FAİZ BORSA 3.6760 3.8840 11.44 90.814 3.9 kuruş 5.3 kuruş 0.06 puan 231 puan 8 EDİTÖR: PELİN ÜNKER TASARIM: SERPİL ÜNAY Kadın umudun sembolü ALTIN CUMHURİYET ALTIN 24 AYAR 976.47 17.18 lira 144.70 2.6 lira Çarşamba 8 Mart 2017 Kadın emeğinin her geçen gün daha da değersizleştirildiğini vurgulayan Arzu Çerkezoğlu, kadınların erkeklerden 2.5 kat daha az ücret aldığına işaret etti DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, kadın emeğinin direniş tarihi 8 Mart’ın bu yıl yaşam hakkına, özgürlüğüne, emeğine sahip çıkan kadınların tek adam rejimine karşı mücadelesiyle karşılandığını vurgulayarak “Bu topraklar şahittir ki, emeğin haklarına yönelik saldırılarda memleketin dört bir yanında direnen kadınlar umudun sembolü olmuştur. Ve bu topraklar görecektir ki, kadınlar savaşları durduracak barışı ve yaşam hakkını kazanacaktır. Arzu Çerkezoğlu: Bu topraklar görecektir ki, kadınlar tek adam düzenini yenecek, demokrasiyi kazanacaktır. Ve bu topraklar görecektir ki, kadınlar tek adam düzenini yenecek, demokrasiyi kazanacaktır” dedi. Mücadeleye devam Çerkezoğlu, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü için gazetemiz aracılığıyla yolladığı mesajda, Türkiye’de kadın emeğinin her geçen gün daha görünmez ve değersiz hale getirildiğine dikkat çekti. Arzu Çerkezoğlu, “Kadınlar 8 Mart’ta eşitsizlikleri büyütecek bir rejime ‘Hayır’ diye haykırırken taleplerini de yükseltmektedir: Eşit işe eşit ücret ile çalışma hakkı için; sendikal haklarımız için; sağlık, eğitim ve sosyal güvenlik haklarının güvence altına alınması için; kreşler, bakımevleri ile ev işlerinin toplumsallaştırılmasına yönelik adımların atılması için; kadınların toplumsal yaşama eşit biçimde katılımı için mücadeleye devam edeceğiz” diye konuştu. l Ekonomi Servisi Sendikalaşma oranı erkeklerde daha yüksek MUSTAFA ÇAKIR Yapılan araştırmalar kadınların yaşam ve çalışma koşullarının her geçen gün daha da ağırlaştığını gösteriyor. DİSK Genelİş Sendikası’nın Kadın Emeği Raporu’na göre ise kadınlar daha çok çalışıyor ancak daha az kazanıyor. Kadınlarda geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 28’e ulaşmış durumda. Her 4 kadından 3’ü ücretsiz çalışıyor. Erkekler kadınlardan 2.5 kat daha fazla ücret alıyor. Rapora göre; 4 Ev ve aile bakımına kadınlar erkeklerden 5 kat daha fazla zaman harcıyor. 11 milyon 45 bin kadın, ev işleri nedeni ile çalışma hayatına katılamıyor. 4 Türkiye’de günde her 4 kadından 3’ünün ücretsiz çalıştığı görülüyor. Yani ev içi emeğin hem toplumsal hem de ekonomik açıdan hiçbir değeri yok. 4 Küresel ölçekte yapılan toplumsal cinsiyet araştırmalarında ücret eşitsizliği sıralamasında Türkiye 145 ülke arasında 98. sırada yer alıyor. 4 Türkiye’de bir kadın günlük ortalama 1 dolar kazanırken, bir erkek günlük ortalama 2.27 dolar kazanıyor. 4 Erkeklerin sendikalaşma oranı, kadınlardan yüksek. Kadınların sendikalaşma oranı yüzde 7.6 iken, erkeklerin sendikalaşma oranı yüzde 13. l ANKARA yKaardınınssızızttoopplulummdur Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer M. Koç, Birleşmiş Mil letler Kadın Birimi tarafından yürütü len HeForShe hareketinin küresel lider leri arasına katıldı. Sosyal ve ekonomik kalkınmanın ön koşullarından birinin toplumsal cin siyet eşitliğinin sağlanması olduğunu vurgulayan Ömer M. Koç, “Sevgili ağa beyim merhum Mustafa V. Koç lider liğinde 2015 yılında HeForShe’nin bir parçası olarak toplumsal cinsiyet eşit liği konusunda önemli bir sorumlu luk üstlendik ve harekete geçtik. Sayı ları 95 bini aşan çalışma arkadaşımız, on bine yakın bayimiz, yan sanayicile rimiz ve tedarikçilerimiz ile çok büyük bir aileyiz. Etki gücümü zün büyüklüğü, sorum luluğumuzun da büyük lüğünü gösteriyor. Top lumsal cinsiyet eşitli ğini merkeze alan zi hinsel ve toplumsal dö nüşümü gerçekleştirmek için ısrar etmeyi, ‘Ka dınsız toplum yarınsız top lumdur’ di yerek çalış mayı sür dürece ğiz” diye Ömer M. Koç konuştu. l Ekonomi Servisi Yaklaşık 20 milyon kadın başta ev işleri olmak üzere halen çeşitli gerekçelerle iş gücüne dahil olmuyor. Gidilecek çok yolumuz var TÜRKONFED İDK Başkanı’na göre Türkiye, kadın istihdamını 20072015 arasında yüzde 77 artırsa da işgücüne katılımda hâlâ gelişmiş ülkelere göre çok düşük rakamlardayız. Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu’nun bu yıl sonunda üçüncüsünü yayımlayacağı İş Dünyasında Kadın Raporu’nun ilk faz sonuçlarına göre Türkiye, 20072015 arasında düzenli ücretli işlerde, 2 milyon 160 bin kadına net iş sağladı. Söz konusu dönemde kadın istihdamını yüzde 77 artıran Türkiye, bu oranla ‘Kadın İstihdamını En Fazla Artıran Ülkeler’ sıralamasında 63 ülke içinde birinci sırada yer aldı. Türkiye’de yüzde 32 olan kadının işgü cüne katılım oranını yüzde 50’lere çıkartabilmek için alınacak daha çok yol olduğunu belirten TÜRKONFED İş Dünyasında Kadın Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Yasemin Açık, “Kadın istihdamı konusunda önemli aşamalar kaydetsek de hem istihdam hem de işgücüne katılımda hâlâ gelişmiş ülkelere oranla çok düşük rakamlardayız. Hükümetten kadın istihdamının artmasını sağlayacak Bakım Sigortası konusunda gerekli düzenlemeleri yapmasını bekliyoruz” dedi. Rapora göre Türkiye’de işveren kadınların toplam işverenlere oranı 2015’te yüzde 8’e ulaştı. Bu oran, Avrupa’da pek çok ülkenin yakaladığı yüzde 25’lik oranın oldukça altında. Kadın istihdamındaki artışa karşılık orta ve üst düzey kadın yönetici sayısının oransal olarak düştüğü ise dikkat çeken diğer bir unsur oldu. Toplam istihdam içinde 2007’de kadınların yüzde 18’i orta veya üst düzey yönetici iken, 2015’te oranın yüzde 14’e kadar gerilediği görüldü. l Ekonomi Servisi Dokuz saniyede ödemeeEşnitklirkitkikanlkoınkmtaa için ING Bank Türkiye Genel Müdürü Pınar Abay, Türkiye’de kadının ekono miye katılımının kendi potansiyelinin çok altında olduğuna dikkat çekerek “Şu anda ülkemizde erkek işgücü ora nı yüzde 70, kadın işgücü ise yüzde 30. Üstelik bu oranlar kariyer basamakları nı tırmandıkça daha da aşağı düşüyor. Halbuki kadınların işgücüne daha fazla çekilmesi ve onlara da ha fazla kariyer imkânı sağlanması, ülkemizin gerek toplumsal ve ge rekse ekonomik kalkın masına destek sunulma sı anlamında kritik öne me sahip” dedi. Pınar Abay Abay, kadınların iş hayatına girdiklerinde, erkeklere kıyasla alt gelir gruplarında yüzde 56, orta gelir gruplarında ise yüz de 30 daha yüksek oranda tasarruf etti ğini belirtti. Üst yönetimde daha eşit bir cinsiyet dağılımına yer veren şirketlerin kârlılığının finansal performansının da ha yüksek olduğuna dikkat çekti. “Kadınların işgücüne katılımı için kız çocukları erken yaşlarda bilinçlendiril meli” diyen Abay, kadın rol model sayı sının artırılması gerektiğini vurguladı. ING Bank Türkiye’deki kadın çalışan oranı yüzde 55 iken, yönetici kadın ora nı yüzde 36 seviyesinde bulunuyor. Ban ka, bu oranı 5 yıl içinde yüzde 50’ye çı karmayı hedefliyor. l Ekonomi Servisi Kartlı ödemelerin yüzde 1.5’nin yapıldığı temassız kartlar, nakite göre 7 saniye avantajlı. Türkiye’de 2017 itibarıyla temassız kart sayısı 18.5 milyona, te geçen yıl 4.2 milyar adet kartlı öde yon adet temassız işlem germe yapıldı. Bu ödemelerin yüzde 63’ü çekleşti. Bir yılda temassız massız ödeme kabul eden cihaz sayı 50 TL altındaki mikro ödemeler oldu. özellikli aktif kredi kartı sa sı ise 608 bine çıktı. Her 3 karttan ve 2020’de cihazların tamamının temas yısı yüzde 86, terminal sayı her 4 post cihazından biri temassıza sız ödeme kabul eden cihazlarla değiş sı ise yüzde 137 arttı. Sade dönüştü. Bankalararası Kart Merke mesiyle Türkiye’nin temassız ülkeye ce aralık ayında 3.9 milyon zi (BKM) Genel Müdürü Soner Canko, dönüşmesini hedefliyoruz” dedi. adet temassız işlem gerçekleş 2016’da kartlı ödemelerin yüzde 1.5’i temassız olarak gerçekleştiğini belir 45 milyonu buldu ti” diye konuştu. Temassız ödemeler en terek, 2020’de bu oranı yüzde 10’lara BKM Ödeme Platformları Genel Mü fazla market, gıda ve çıkarmayı hedeflediklerini söyledi. dür Yardımcısı Celal Cündoğlu da te hizmet sektörlerinde Temassız kartların zaman kazandır massız kartlarla yapılan ödemele kullanılıyor. Üniversite dığını belirten Canko, 30 yıl önce ya rin nakit ödemeye kıyasla 7 saniye kampusları, benzin ve pılan kartlı işlemleri hatırlatarak, “15 lik avantaj sağladığını belirterek, “Na akaryakıt istasyonları, dakikada printer cihazlarla yapılan kit ödemeler ortalama 16 saniye sürer otopark ödemelerinde kartlı ödemelerden 1 saniyede yapılan ken, temassız kartla ödemeler 9 sani de kullanım yoğun. Soner Canko temassız ödemelere geldik. Türkiye’de yede tamamlanıyor. 2016’da 45 mil l Ekonomi Servisi TÜSİAD: Tek kanatla uçamayız Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği Başkanı Erol Bilecik, demokraside, büyümede ve sosyal kalkınmada hedefe ulaşmak için cinsiyet eşitliğinin sağlanmasının en kritik konulardan olduğunu belirterek, “Kadınların hayatın her alanına eşit katılımını sağlamalıyız. Çünkü tek kanatla uçamayız” dedi. Ford Otosan’dan reklam: Eline Sağlık Ford Otosan, bugün için yeni bir dijital kampanyaya imza attı. Şirket, Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne özel kampanyasında kadınların yapabileceklerinin sınırı olmadığını etkileyici bir filmle ortaya koyarken, fırsat ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin önemini herkese bir kez daha hatırlattı. EBRD’den girişim konferansı Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) ve paydaşları, Avrupa Birliği (AB), Türkiye Cumhuriyeti Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve İŞKUR, Türkiye’de kadın girişimciliği alanında yaşanan zorluklar ve fırsatlar konusunda tartışmak üzere, 8 Mart’ı kutlamak amacıyla İstanbul’da bir konferans düzenledi. Murat Ülker’den kadınlara mektup Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker, çalışma arkadaşlarına bir mektup gönderdi. “Çalışanların yüzde 40’ı kadınlardan oluşan Yıldız Holding’de farklılıklarımız zenginliklerimizdir” diyen Ülker, emekleri, fikirleri, zihinleri ile katkıda bulunan, işi geliştiren tüm kadın çalışma arkadaşlarına teşekkür etti. Dolar bir yatırım aracı değildir, olmamalıdır Dövizin fiyatı, bilindiği üzere, 2015’in ilk aylarından bu yana hızla yükselme eğilimi içerisindeydi. ABD Doları bu yılın ocak ayında 3.91 TL’ye değin yükseldikten sonra, şubat ortasında aniden 3.55’e geriledi. Bu geri çekilişin ardında yoğunlukla “kayıt dışı” (kaynağı meçhul – ve bu yüzden de sağlıksız) sermaye girişleri olduğu biliniyor. Dalgalanmalar o tarihten bu yana şiddetlenerek sürmekte. Ulusal finans piyasalarında yaşanan bu olgunun ne kadar sürdürülebilir ve kalıcı olduğunu bilemiyoruz. Ancak söz konusu gelişmenin resmi çevrelerde sürdürülen “krizin bir kez daha Türkiye’yi teğet geçeceği”, zira “Türk ekonomisinin krizlere karşı son derece dayanıklı olduğu” öykülerine bir örnek olarak sunulacağından kuşku yok. Döviz kuru, bilindiği üzere, ulusal paranın (TL’nin) yabancı paralar karşısındaki değişim değerini ifade eder. Kur ucuzlarsa ihracat mallarımız da yabancı paralar cinsinden ucuzlar ve uluslararası mal piyasalarındaki rekabet gücü artar. Tersi durumda ise yabancı ülkelerden yapılan ithal malların fiyatı Türk Lirası cinsinden ucuzlayacağından, ithalatımız artar ve yerli üretimin rekabet gücü zayıflar. HHH Türkiye 2003 sonrasında ABD Doları’nın Türk Lirası’na görece enflasyondan arındırılmış reel değerinin neredeyse yarı yarıya ucuzlamış olduğu bir konjonktüre sürüklendi. Söz konusu dönemde Amerikan ekonomisi yılda yaklaşık 500 milyar dolara ulaşan boyutta bir dış açık (cari işlemler açığı) vermekte idi. ABD bu açığı borç senetleri çıkartarak ve kredi musluklarını açarak karşılamaktaydı. Böylece küresel finans piyasalarında büyük çaplı bir kredi genişlemesi yaşanırken, kredi maliyetleri gerilemekteydi. Türkiye de bu genişleyen kredi pastasından sunduğu yüksek faizler sayesinde nemalandı ve “yüksek faiz – düşük kur” diye adlandırılan bir politikaya itildi. Bu politika neticesinde Türkiye’nin ithalatı çığ gibi büyüdü ve 2010 sonunda cari işlemler açığı ulusal gelirin yüzde 10’una ulaştı. Dövizin görece ucuzluğu ithalatı teşvik ederken ulusal sanayilerin rekabet gücü zayıflatılıyor ve özellikle emek yoğun, geleneksel ihracatçı sektörler cezalandırılıyordu. Dolayısıyla, ucuz kur dengesinin ulusal ekonomiye olan maliyeti ithalata aşırı bağımlılık ve işgücü istihdamının gerilemesi şeklinde ortaya çıktı. Dövizin ucuzluğu ithalatı özendirdikçe Türkiye yabancı katma değeri satın alarak istihdamın da görece olarak yavaş genişlemesine yol açmaktaydı. Böylelikle ulusal ekonominin son derece hızlı bir büyüme sergilediği bu dönemde işsizlik azaltılamadı ve Türkiye tipik bir “istihdamsız büyüme süreci” yaşadı. Türkiye şu anda döviz piyasalarında yepyeni bir konjonktüre sürüklenmiş durumdadır. Kurlardaki şiddetli iniş çıkışlar, başta enerji olmak üzere ana ithal girdilerin maliyetlerinde belirsizlikler yaratmakta; ulusal ekonominin yatırım potansiyelini törpülemekte; ulusal ölçekte kaynak dağılımının etkinliğini bozarak sürdürülebilir bir büyüme patikası izlenme olanağını güçleştirmektedir. Dövizin ucuzluğu kadar, çalkantılı bir seyir izlemesi de son derece yıpratıcıdır. Bu gerçekler altında (mevcut resmi söyleme göre) sadece enflasyon hedeflemesini gözeten muhafazakâr merkez bankacılığı yerine ne gibi seçenekler geliştirilebilir? HHH Ortodoks enflasyon hedeflemesi stratejisine almaşık bir seçenek, Arjantin, Meksika ve Brezilya ekonomilerinin 2000 sonrası deneyimlerinden yola çıkarak Roberto Frenkel, Jaime Ros ve Lance Taylor gibi yapısalcı gelenekten gelen iktisatçılar tarafından önerilmektedir. Adı geçen iktisatçılar modern merkez bankacılığının sadece enflasyon hedeflemesi ile sınırlandırılmayarak, bunun da ötesinde, döviz piyasasında sabit ve rekabetçi bir reel kur hedeflemesini de içeren, daha kapsamlı bir para politikası oluşturulmasını önermektedir. Yani, alternatif görüşe göre merkez bankaları sadece fiyat istikrarını değil, döviz fiyatının reel değerini de gözetmelidir. Reel kur hedeflemesinin, bir yandan (ülkemizin de en önemli sorunu haline dönüşmekte olan) cari işlemler açığının oluşmasına engel olurken, diğer yandan da emek yoğun ihracatı özendirerek işsizliğin azaltılmasına yardımcı olacağı düşünülmektedir. Dolayısıyla merkez bankaları enflasyonla mücadele hedefinden vazgeçmeden, döviz piyasasında rekabetçi bir reel kuru da hedefleyerek ekonominin acil sorunlarının çözümüne daha aktif olarak katkıda bulunmalıdır. Bu hedefe ulaşmak için merkez bankaları ekonominin diğer birimleri ile koordineli olarak çalışmalı ve gereğinde sermaye hareketlerini daha aktif olarak yönlendirmeli, spekülatif ve borçlanmayı özendirici unsurlarından arındırmaya çalışmalıdır. Türkiye’nin 2003 sonrasında küresel ekonomide son derece özgün koşullarda elde ettiği ucuz kredi olanağının maliyeti, işsizlik ve dışa bağımlılık olarak karşımıza çıkmaktadır. Ulusal ekonominin temel göstergelerini, “borsanın değeri” ve “dövizin fiyatı” olarak değerlendiren finans dünyasının sanal göstergeleri ile karıştırmanın faturası reel ekonomide çok ağır olarak ödenmektedir. Merkez Bankası’nın doların reel fiyatını sabitlemeye yönelik almaşık bir politika demeti izlemesi, dolar üzerindeki spekülatif baskıları hafifletecek ve döviz kurlarının asıl işlevi olan ticaret ve ticaret dışı malların üretiminde etkin kaynak dağılımını yönlendirme işlevini yerine getirmesine yardımcı olacaktır. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle