20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 8 Mart 2017 10 Dünya karılar günü Bugün 8 Mart ya, kim, ne zaman, kime sorup da ilan etmiş bilmiyorum ama bildiğim bugün “Dünya Kadınlar Günü”ymüş. Kimileri ise “Yok öyle değil, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’dür” diye itirazla düzeltme arası bazı laflar ediyorlar. Yav bu kadar laf ebeliğine lüzum yok. Önü sonu, “Dünya Karılar Günü” işte. Görüyorum orda burda kutluyorlar. Neyi, neden kutluyorlarsa artık!.. Hayır “adam gibi” kutlasalar laf etmem, kafayı takmam. Ziller, tefler, davullar, düdükler... Bir şamata, bir gürültü patırtı, bir çengi çigan ki sorma gitsin. Kutlama filan değil Reis’e hayır demek için bu Dünya Karılar Günü’nü bahane ediyorlar besbelli. Bir de mor renklere bürünüp, mor fistanlar giyinmişler, saçlarını mora boyayanları bile var yani. Hani şeytan diyor, al eline zopayı yahut çarp elinin tersiyle, gözünü, suratını bir iyi morart, görsünler bakalım mor renk ne demekmiş... Dilleri de çarık gibi. Birine laf çarptırmak istedim, “Bayram gününüzse adam gibi yapın şu bayramınızı, kafa şişirmeyin” diyecek oldum. Offf, offf, offf. Off ki ne off... Bir açtı ağzını, “Önce lafını bil; ağzından çıkanı kulağın duysun. Niye adam gibi bayram edecekmişiz, biz kadınız, kadın gibi bayram ederiz” diye lafı ağzıma tıkadı. Hani karşımdaki bir bayan olmasa biliyorum ben yapacağımı ama, eksik etek işte, saçı uzun aklı kısa. “Allah’ından bul. Allah kocana, babana sabır versin. Lakin pıravakazyon yapma” deyip uzaklaştım. Arkamdan “Pıravakazyan değil salak, provokasyon. Bilmediğin lafı ağzına alma da millete kendine güldürme” diye laf yetiştirmesin mi? Aralarında oğlanlar da var. Hani şu saçı sakalı birbirine karışmış, karı gibi dar pantolon giyinmiş oğlanlar. Baktım biri o bayanın laflarından pek hoşlandı, kıkır kıkır gülüyor. Diklendim tabii. “Karı gibi ne gülüyorsun lan” dedim. Anında yamacında mor saçlı bir bayan bitiverdi. Korkusu da yok karının. Gözlerini bana dikmiş, üstüme üstüme geliyor. Hani “Erkek karı” derler ya tam da öyle yani. “Göster bakayım karı gibi değil de erkek gibi nasıl gülünürmüş” demesin mi? Göstereceğim erkek adam nasıl güler (aslında erkek adam gülmez ya neyse) ama gülünecek zaman da değil, mekân da değil. Onun da kocasına, babasına sabır dileyip yürüyüp gittim. Abi, büyüklerimiz boşuna dememişler, “Kızını dövmeyen dizini döver” buyurmuşlar ya. Valla, benim kız böyle bir şeyler giyse, böyle laflar etmeye kalksa elimden alamazlar vallaha da billaha da... Valla arkadaş bence bunların hepsi o biçim. Yahut da yakında o biçim olurlar. Ne demiş atalarımız: Erkeğin elinin kiri, kadının alnının kiri... Tamam benim de ufak tefek çapkınlıklarım yahut kerhane âlemlerine takıldığım filan oldu. Nihayet ben de erkeğim yani di mi? Yani elimin kiri işte. Ardından ellerimi bir güzel yıkadım, adam gibi evime, ocağıma döndüm. Bu karılar böyle mi? Aha şu, onun yanındaki, sıranın öte başındaki, onun arkasındaki, onunda yanı başındaki... Üüüüü, hepsi be hepsi! Hepsinin alnının kiri dışına vurmuş. Hepsinin alnı mor. Ötesini ne ben söyleyeyim, ne sen sor... 3 kadın, 3 portre Adana’da 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ile ilgili farkındalık yaratmak isteyen 3 sanatçı kadın, erkeklerin kas gücü ile yaptığı zor işleri yaparken fotoğraf ve görüntü çektirip; “3 Kadın 3 Portre Ben Seni Anlıyorum, Sen de Beni Anla” adlı proje hazırladı. Herhangi bir dernek veya kuruluştan bağımsız hareket eden 6 kişilik ekibin hazırladığı projede oyuncu ve sunucu Yeliz Doğramacılar Arman, ses sanatçısı Betül Haydın ile balerin Didem Bekiroğlu yer aldı. Demiryolu işçisi, marangoz ve oto tamircisi olarak poz veren 3 kadın, proje kapsamında 8 Mart’ta yapacakları etkinliğin gelirini ihtiyaç sahibi bir kadına bağışlayacak. 3 Kadın 3 Portre projesini hazırlayan Gamze Bağırsakçı, “Son zamanlarda kadına şiddet artmaya başladı. Bu canımızı sıkıyor. Biz de yaptığımız projeyle bir farkındalık yaratmak istedik. Çok iyi bir ekiple çalıştığımız için, ortaya da iyi bir iş çıktı” dedi.  Projede rol alan Yeliz Doğramacılar Arman ise “8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde bir farkındalık yaratmak istedik. Aslında erkekleri anlıyoruz, çok zor şartlarda çalışıyorlar, çok yoruluyorlar. Ama aslında şartlarımız eşit. Kadın olarak beklediğimiz sadece ilgi, anlayış ve sevgi. Bunu anlamalarını ve fark etmelerini istiyoruz” dedi. l ADANA/DHA 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü Kadınlar asla pes etmez 11EDİTÖR:SERKANOZAN TASARIM:ZARİFESELÇUK Kadınlar, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü, cinayet, tecavüz, psikolojik ve ekonomik şiddet tehdidi altında karşılıyor VAZGEÇMEYİN, LÜTFEN... GENÇ KADINLARIN BAŞKA KADINLAR İÇİN ÖNÜNDE KİMSE DURAMAZ Fethiye’deki toplu tecavüz davasının sanıkları, feminist avukatların mücadeleleri sonucu yargı önüne çıkarıldı. Ancak Fethi olduğu gerçeğine çarpıp durdum. n Ailenizin tavrı nasıldı bu süreçte, çevreniz davayı biliyor mu? Çekirdek ailem biliyor. Günlük ye Ağır Ceza Mahkemesi, 22 Ni HİLAL san 2012’de beraat kararı ver KÖSE hayatımda olabildiği kadar az konu olmasına gayret ediyorum. 9 yıldan di. Gerekçe ise mağdurenin, ‘cinsel saldırı olayının üzerin sonra şimdi sizinle konuşmak bile yeterince yorucu. Mide krampları, den yaklaşık 8 ay gibi uzun bir süre geçtikten sonra’ suç duyurusu yapmış olmasıydı. Mağdurenin ruh sağlığının bozulduğunu ortaya koyan Adli Tıp raporu ise maddi delil olarak kabul edilmedi. Yargıtay, kararı onadı. Dosya, şimdi Anayasa Mahkemesi’nde. Hayatının önemli bir bölümünü adalet arayarak geçiren, mağdure ile 8 Mart dolayısıyla konuştuk. n Adalet arayışında kaç yıl oldu? Nasılsınız şimdi? Nasıl geçti bunca yıl? 9 yıl oldu. Şimdi dönüp bakınca çok fazla mücadele ile geçmiş bu 9 yıl. İlk yıllar travma sebebiyle eskisi gibi günlük hayata dahil olmak için çok çaba sarf etmem gerekti. Daha sonraki yıllarda da duygularımdaki yara izlerini sağaltmaya çalışarak geçirdim. Bu arada tabii ki adalet arayışı için bürakrasi ve ikiyüzlü toplum ile kelimenin tam anlamıyla savaşmam gerekti. Tüm bu süre zarfında kadın örgütleri gerçekten can simidi gibiydi. Boğulmamamı sağlayan bu. n Dava sürecinde sizi en çok yaralayan şey neydi? Bu soruya nasıl yanıt vereceğimi bilemiyorum. Dava sürecinde yaşadığım hiç el titremeleri ve ensemdeki yanma... Nefes aldıkça hesap soracağım n Dava açtığınıza pişman oldunuz mu hiç? Gururunu kaybetmek çok büyük bir cezadır. Hiç kimsenin böyle bir ahlaksızlığı yapıp şerefiyle yaşamasına izin verilemez. Gerisi benim işim değil. n AYM’den umutlu musunuz? Aslında bu sorunun yanıtı başka bir yerde. Öncelikle hukukta ‘kanaat’ çok geçerli bir kavram, yasalar ne yazarsa yazsın yasa uygulayıcıların ‘kanaati’ belirliyor sonucu. Adaleti toplumun genel yapısından bağımsız düşünemeyiz. Elbette ki bir kadına tecavüz edebilecek kadar yıkıcılaşmış insanların olduğu bir toplumda, yasa uygulayacıların farklı davranmasını bekleyemeyiz. Bu ülkenin hâkiminin, savcısının, bana tecavüz eden öğretmenlerden daha aydın, ahlaklı ve insancıl olacaklarına dair bir kanıtımız yok. Aynı toplumun mahsulu, aynı ahlak değerlerinin taşıyor. ‘Aynı yolun yolcusu’ diyorum ben onlara. Burada derdimiz sol bir şey tecavüzden daha yaralayıcı olamaz. Tabii isterdim ki 8 tane kötü adam kötü şeyler yapmış ve insanlar bunu öğrenince hemen tavır alsınlar. Ben de bu yaşadığım korkunç olayı unutayım, insanları yeniden seveyim, insanlara yeniden güveneyim falan. Öyle olmadı. Erkeklerin uyguladıkları şiddet biçimlerinin aslında genel algıda ne kadar meşru elin attığı yumruğa karşı sağ elden merhamet ve adalet beklemek değil. Kadın cinsi yüzyıllardır cins kıyımına ve erkeklerin zulmüne uğruyor. Biz de yüzyıllardır boyun eğmiyoruz. Hukuksal sürecin olumlu sonuçlanmasını ummaya ihtiyacım yok. AYM ne derse desin, ben nefes aldığı sürece hesap sormaya devam edeceğim. Zahmet olmazsa okuyun n Dosyanıza bakacak yargıçlara söylemek istediğiniz bir şey var mı? Biraz kalın bir dosya. Zahmet olmazsa okusunlar. Tecavüzü kanıtlayan nitelikte; 1 adli tıp, 2 psikolog, 1 psikiyatır, 1 jinekoloji raporunu ve telefon yer tespitlerini görebileceklerine eminim. Biraz dikkatli okurlarsa tecavüzcülerin çelişkili ifadelerini görürler. n Adalet arayan kadınlara neler söylersiniz? Vazgeçmeyin, lütfen, bunu kendiniz için ve başka kadınlar için yapın. Bana tecavüz eden adamların ilk eylemi olmadığına dair kanaatimiz var. O kadınlar tecavüzcüleri deşifre etmiş olsalardı ben bunu yaşamayacaktım. n 8 Mart mesajınız var mı kadınlara? Görünen o ki bir mucize gerçekleşmezse bizi daha kötü günler bekliyor. Ne diyeyim, bu da geçer. n Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Sorularınıza gerçekten zorlanarak cevap verdim. Demek ki böyle yaralar 9 yılda iyileşivermiyormuş. Eski CHP milletvekili, Sosyal Haklar Derneği Başkanı Melda Onur, tan dava açmışlar, peki ya benim işim ne olacak’ diye sormuştu. n Kadın olduğunuz için ay çocukluğu, gençliği, okul hayatı Türkiye’nin çeşitli illerin rımcılığa maruz kaldınız mı? Hayır kaldığım söylenemez. Ya de geçmiş bir memur çocuğu. Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler mezunu. Gaze HAZAL OCAK da en azından böyle bir şey hissetmedim, fark etmeden olmuşsa da bilemiyorum. tecilik yaparken, uluslarara n Siyasetteki erkek egemen sı ekonomik ilişkiler okumaya bir yıllı sistemi nasıl değerlendiriyorsunuz? ğına Paris’e gitti. Yayıncılık ve prodük Kadın bütün hayatı kotarıyor, erke siyon işleri de yaptı. Bir çevre aktivisti. ğe işe gidip para kazanmaktan başka “Şu anda ülkede bana en çok umut ve pek bir şey kalmıyor ve siyasete ve si ren kadınlar. Özellikle de 90 jenerasyo yasetin temeli olan bol konuşmaya, de nunun genç kadınları. Dayanışmacı, di magojiye daha çok zaman ayırıyor. Ka rençli, kararlı, özgür... Önlerinde kim dınların aile ortamında sorumluluk al se duramaz. Mesajım onlara değil bi masında eşitsizlik var. Bu durum kadı zim neslimize, 90 jenerasyonuna güve nı biraz geri bırakıyor. Bir de kadınlar nin” diyor. Onur ile 8 Mart vesilesiyle daha sonuç odaklı, hedef odaklı yaradı konuştuk. lışa sahip. Siyaset soyut alanda seyret n Soma’dan Artvin’e çevre eylemle tiği için çoğu zaman kadınlar için sıkıcı rinde kadınlar ön planda... da olabiliyor. Çünkü kadın toprak ve suyla daha il n Siz siyasetteyken önyargılarla, gili. Bu nedenle yaşadığı, işlediği, bes engellemelerle karşılaştınız mı? lendiği ve çocuklarını büyüttüğü top Hayır karşılaşmadım. Bilakis, İstan rağa, suya, havaya yani yaşam alanına bul il yönetiminde kadın kotasının ar müdahaleye karşı direniyor. Kırsalda tırımıyla giren 3 kadından biri oldum. erkekler genelde yakın bir şehirde yev Kadın olduğum için engelleme olmadı. miyeli olarak çalışabiliyor ve sabahtan akşama o yaşam alanı ile bağı kopabiliyor. Oysa kadın sabah kalkar kalkmaz o suyla yani dereden gelen suyla, evini temizliyor, çocuklarını yıkıyor, hayvanları suluyor, bahçesini, toprağını suluyor, ekiyor. O tarlasında yetiştirdiği ile hem evini besliyor hem de kalanını sa tıp para kazanıyor. Yani kayda girmeyen bir ekonomik değer üretiyor. Bu tür enerji, yol vs. dayatmalarında birden toprağın kazıldığı, heyelan tehlikesi, suyun bulanması gibi gerçeklere tanık oluyor ve direniyor. Erzurum’da HES’e direnen köylü kadın bana ‘Bana işe engel olmak Ya da olduysa da ben takılmamışımdır. ‘Hak ihlallerini izliyor’ n Sosyal Haklar Derneği’nin faaliyetlerinden söz eder misiniz? Türkiye’de sosyal hak kavramı konusunda hem farkındalık yaratmaya çalışıyor hem de sosyal hak ihlallerini izliyor. Özellikle iş güvenliği ve bu konuda işlenen iş cinayetlerini takip ediyor, Soma davası, dernekteki hukukçu üyelerin bizzat takibinde. Aynı şekilde Şirvan Bakır Madeni’ndeki iş cinayeti, Aladağ Kız Öğrenci Yurdu’ndaki adı yangın ama aslı cinayet olan olay. Raporlar yazıp kamu oyunu bilgilendirmeye çalışıyoruz. Aladağ araştırma komisyonunda dinlenmek için talepte bulunduk. Soma, Ümraniye, İskenderun ve Adana’da temsilciliklerimiz var. Bir süredir belli başlı konu başlıklarında sosyal hak gözlemciliği eğitimi veriyoruz. Umut veren kadınlar n 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü mesajınızı alabilir miyiz? Şu anda ülkede bana en çok umut ve ren kadınlar. Özellikle de 90 jenerasyo nunun genç kadınları. Dayanışmacı, di rençli, kararlı, özgür... Önlerinde kim se duramaz. Mesajım onlara değil bizim neslimize, 90 jenerasyonuna güvenin, bize Gezi gibi bir mucizeyi hiç umma dığımız anda hediye ettiler. Kadınlar da Melda Onur bu mucizenin en önemli kısmıydı. Eğitimsiz, muhafazakâr, mutlu Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Algısı Araştırması, kadınların sorunlarını ve beklentilerini ortaya koydu Yüzde 47.7’si ilkortaokul mezunu. Her 4 kadından 3’ü çalışmıyor. Çalışmayı bırakan kadınların iş yaşamından ayrılmalarının en önem li sebebi “evlilik ve ev işi sorumlulukla rı.” Kadının en büyük sorununun şiddet olduğunu düşünüyorlar. İkinci sırada “iş sizlik”, üçüncü sırada “eğitimsizlik” geli yor. Araştırmaya katılanların çoğunluğu hayatlarından genel de memnun, memnu niyet derecesi dindar ve muhafazakâr ke simde artarken kendi ni sosyal demokrat ya da solcu olarak tanım layan kesimde azalı ÖYüzzleamk yor... Kadir Has Üniversi tesi Toplumsal Cinsi yet ve Kadın Çalışma ları Merkezi’nin bu yıl üçüncüsünü ger çekleştirdiği “Toplumsal Cinsiyet ve Ka dın Algısı Araştırması”nın 2017 yılı so nuçları ilginç saptamaları da beraberinde getiriyor. Şubat ayında 23 ilde, kadın ve erkek 1216 kişi ile gerçekleştirilen araş tırmanın sonuçları Kadir Has Üniversite si Rektörü Prof. Dr. Mustafa Aydın, Kadir Has Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Merkezi Müdürü Doç. Dr. Mary Lou O’Neil ve Kadir Has Üniver sitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fa kültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Aslı Çarkoğlu’nun sunumlarıyla düzenlenen bir basın toplantısıyla paylaşıldı. Geçmiş yıllara göre oranı biraz düşse de Türkiye genelinde kadınların en büyük sorunu yüzde 55 ile “şiddet” oldu. Şiddet sorunu geçen yıl yüzde 77.8; 2015 yılında ise yüzde 86.6’lık bir kesimin en önemli sorunuydu. Türkiye’deki kadınların en önemli sorunu listesinde işsizliğin yüzde 12 ile ikinci ve eğitimsizliğin yüzde 11 ile üçüncü sırayı aldığı gözleniyor. Kadınerkek eşitsizliği (yüzde 5), mahalle baskısı (yüzde 3), politik baskı (yüzde 1), aile baskısı Kadın liderliği istiyorlar Ankette “Bir kadın sizin görüşlerinizi savunan bir partinin lideri olsa, o partiye oy verir misiniz?” sorusuna kadın katılımcıların yüzde 81’i “evet” derken; erkek katılımcılarda aynı oran yüzde 73 oldu. “Di yelim ki bir seçim sezonunda çok benzer özelliklere sahip bir erkek ve bir kadın cumhurbaşkanı adayı var, hangisini tercih ederdiniz?” sorusuna kadın katılımcıların yüzde 63’ü “Kadın adayı tercih ederdim” derken erkek katılımcıların yüzde 53’ü “Erkek adayı tercih ederdim” dedi. (yüzde 6) gibi sorunlar ise toplumun öncelikleri arasında yer almıyor. Bu yılki araştırmada, “18 yaşından küçük çocukların evlendirilmesi” ile ilgili soruya katılımcıların yaklaşık yüzde 70’inin “18 yaşından küçük çocuklar hiçbir şart altında evlendirilmemelidir” cevabı vermesi. Oysa bu oran 2016 yılında, yüzde 75 olarak gerçekleşmişti. “Kürtaj kadının en temel hakkıdır, yasaklanamaz” diyenlerin oranı ise yüzde 43’te kaldı. “Kürtaj sadece belirli durumlarda (tıbbi zorunluluk, ensest, tecavüz) uygulanabilir” görüşü ise kürtaj konusunda yüzde 64 ile en fazla kabul gören ifade oldu. KREŞ İSTİYORLAR n Araştırmaya katılan kadınların yüzde 43’ü, erkeklerin de yüzde 45’i feminizm ifadesini daha önce duymamış. Feminizm kadınlar açısından eşitliği, erkekler açısından kadın üstünlüğünü savunmak olarak görülüyor. n Kadınerkek ayırt etmeden toplumun yüzde 88’i çocuk işçiliğine hayır diyor. n Hem kadın hem de erkekte toplumun neredeyse yarısı eşcinsel birlikteliğin topluma aykırı olduğunu düşünüyor. n Kadın ve erkeklerin yüzde 80’i bir işyerinde kreşin gerekli olduğuna inanıyor. n Araştırmaya katılan, geçmişte çalışıp işlerini bırakmış olan kadınların ilk sıradaki gerekçeleri evlilik ve ev içi sorumluluklar. Peki bunu tersine çevirmek istiyorlar mı? “Kocamın çocuğun günlük bakımına dahil olduğu kadarı uygundur” diyenlerin sayısı (yüzde 30.4) hiç de az değil. n Erkeklerin yüzde 22’si eşi ve çocukları ile hiç gezmeye gitmemiş, yüzde 25’i hiç çocuğu ile oyun oynamamış. n Kadınlar, eşlerine erkeklere oranla daha az güveniyor. n Askere, polise güven (yüzde 6570) arkadaşa duyulan güvenden (yüzde 50) daha fazla. n Erkeklerin hayatlarında en mutsuz oldukları dönem 2535 yaş aralığı iken aynı dönem kadınların hayatlarındaki en mutlu oldukları yıllar. HAYALİM ÜLKEMDEKİ SAVAŞIN BİTMESİ... Nurhan Masir, 27 yaşında, Suriyeli resim öğretmeni. Halep’te bir okul sıkıntı yaşadık ama aynı zamanda şanslı sayılırdık. Çünkü halamlar ve amcamlar savaş başladıktan da görevliydi. Annesi evde, ba sonra hemen buraya gelmişti. Bir bası ise mağaza işletiyordu. Üç süre onlarda kaldık” diyor. kardeşi okula gidiyordu. Savaş şiddetlendi. Evlerinin üzerin Zehra Özdilek Sigortasız çalışıyor den savaş uçakları geçiyor, so Türkçe bilmedikleri için iş bul kaklarda çatışmalar çıkıyordu. makta zorlandıklarını, biraz Türk Babasının mağazası bombalandı. Masir, çe öğrendikten sonra yeniden iş arama her gün, birer birer öğrencilerini kaybet ya başladıklarını söylüyor. İlk işinde, si ti. Bir süre sonra okula gidemedi. Aile gortasız, sabah 9’dan akşam 9’a kadar ça si izin vermiyordu. Son ders günü oku lışıp sadece 600 lira almış. Masir, şimdi, lun yanındaki cami bombalanmış, cu Fatih’te bir eşarp mağazasında tezgahtar ma namazı çıkışı olduğu için bir sürü in lık yapıyor. Maaşı 1200 TL. 200 TL ye san ölmüştü. Masir, öğrencilerinin psi mek parası alıyor ama yine sigortası yok. kolojilerinin çoktan bozulduğunu anlatı Çalışma saatlerinin uzunluğundan ya yor: “En son dersimde, öğrencilerim si kınan Masir, şunları söylüyor: “Sigorta lah, yıkık evler ve yerde yatan arkadaş sız ve ucuza çalıştırıyorlar. Mesai saatle larını çizmişti. Onlar için durum çok zor ri Suriye’nin çalışma saatlerine göre çok du, yanında oturduğu arkadaşı artık yok fazla. Orada sabah sekizde ders başlardı, tu. Sonra okul tamamen kapatıldı.” 12’de biterdi. Memurlar sabah sekizden Göçebe yaşam... gündüz üçe kadar çalışırdı. Kardeşim de bir mağaza da çalışmaya başlayınca ki Masir’in akrabalarının çoğu da çıkan ralık ev bulduk. Üçüncü kardeşimiz sara çatışmalarda hayatını kaybetmiş. Dü hastası. O haftanın bir iki günü bir mar ğüne bir ay kalan nişanlısını Halep’te kette çalışıyor.Hiçbir şeyimiz yoktu. Bir bırakıp ailesiyle birlikte, savaşın da süre yerde yattık.” ha az hüküm sürdüğü ilçelere taşınmışlar. Suriye’nin o zamana kadar görme Resim çizmeyi unuttum diği ilçelerini gezerek Şam’a kadar iler Sara hastası kardeşinin sigortası olma lemişler. Her ilçede altı, yedi ay kalmış dığı için her kontrole gittiğinde bir sürü lar. Savaşsız kentlerde kiraların yüksek para gittiğini söyleyen Masir, “Eczane olduğunu söylüyor. “Anne, baba ve kü ye gidiyoruz en az 80 lira hesap çıkıyor. çük kardeşler dışında üç kişi çalıştık. Öğ Film çektiriyoruz 200 lira alıyorlar. Tür retmenliği bıraktım. Hangi işi bulursam kiye zor. Bugün savaş bitsin biz yarın ül onu yapıyordum. 3 buçuk yıl Suriye’nin kemize döneriz, burada misafiriz. Dön içinde göçebe gibi yaşadık. En son nişan düğümüzde yine öğretmelik yapacağım, lımı ve ailesini Suriye’de bırakıp mecbu kardeşlerim okuluna devam edecek. Ki ren Türkiye’ye geldik. Biz severek 5 yıl ra derdimiz olmayacak” diyor. Masir, önce nişanlandık. Ara ara telefonda görü Türkiye’de fark etmeden sabırlı olmayı şüyoruz. Annem ‘ayrıl’ dedi ama biz ay da öğrenmiş: “Mecburuz. Başka yapacak rılmak istemiyoruz. Ne zaman olur bilmi bir şeyimiz yok. İki yıldır kalemi elime yoruz ama evleneceğiz. Türkiye’de çok alamıyorum. Resim çizmeyi unuttum.” BİR ÇİÇEK ALSAM YETER Fotoğrafı çekilirken yüzünü gizlemeyi tercih eden Masir, 8 Mart Dünya Kadınlar gününün Suriye’de farklı kutlandığını söylüyor. O gün annesine ve kendisine arkadaşlarından çiçekler geldiğini, yemeğe çıktıklarını dile getiriyor. “Suriye’de 8 Mart tatildi. Ben iki yılda Türkiye’de bütün özel günleri unuttum. Bayramlar ve özel günler artık kafamda yok. Tabii Türkiye’de de olsam o gün bir çiçek alsam bile mutlu olurdum. Şu an tek hayalim Suriye’de savaşın bitmesi ve ülkeme geri dönmek. Savaş bitecek, umutluyum.” kız çocuklarının geleceğini almayın Aynur Gönül, 28 yaşında. Evli, üç yaşında bir oğlu var. İstan zeteci olmaktı. Hep derdim bir gün avukat olacağım, köyümüzü yakanları hapse sokacağım. bul Güneşli’de tekstil işçisi. 15 Okuyamadım. Olmadı.” yıldır karanlık, tozlu ve durma Gönül, İstanbul’da, 13 yaşın dan arabesk müziğin dinletildiği konfeksiyon atölyelerinde çalışıyor. İlkokuldan sonra çok is SEYHAN AVŞAR da, bir tekstil atölyesinde, ortacı olarak işe başlıyor. “Küçücük boyum, ayağımda uzun tese de eğitimine devam edeme eteklerim vardı. Orta yerde miş. Okuma hayali yarım kalsa da vaz koşturup dururdum” diyerek, şöyle de geçmemiş. Bu sene başında açıköğreti vam ediyor: “Çok güzel saçlarım vardı. me yazılmış, orta okulu bitirecek. Son İstanbul’a gelince bir gün amcam sert ra da lise ve üniversite... Harıl harıl bir şekilde, ‘Senin eşarbın nerde?’ dedi. ders çalışıyor. İlk sınavı 19 Mart’ta. Koltuğun üzerinde bir eşarp vardı. Ka Gönül, Bitlis’in Çayırbaşı köyünden fama taktım. Bir daha da çıkaramadım. ailesiyle göç ettiğinde, 13 yaşındaydı. Pantolon ise tümden yasaktı.” Gönül, Köylerine karakol baskını yapıldığında tekstilde çalışmanın zorluklarını da sı HAKKIMI SAVUNACAĞIMise 5... Baskın sonrası köy hal kının bir kısmı eşyalarını toplayıp İstanbul’a göç etmiş. Bir kısmı ise çevre köylerdeki akrabalarının evine sığınmış. Gönül, yaşananları hayal meyal şöyle hatırlıyor: “Köyümüzün bir köpeği vardı. Onun havlamasıyla herkes uyandı. Bir anda silah sesleri duyuldu. Köpeğin sesi kesildi. Babam o gece evde yoktu. Amcalarım ve akrabalarımızı dövdüklerini gördüm. Bir de yerde kanlar içinde yatan köpeğimizi... Sonra gidecek bir köyümüz kalmadı. Köyümüz yakıldı. ” Gönül, amcasının komşu köydeki evine sığındıklarını, birkaç ay sonra okula başladığını anlatıyor. Okulda da Türkçe bilmediği Bugün 8 Mart. Bugünün bendeki yeri çok anlamlı. Her renkten kadının bir araya geldiği bir gün. Haklarımı savunup dayanışacağım çok sayıda kız kardeşimin sokaklarda olduğu bir gün. O sokaklar benim özgürlük alanım. Tüm kız kardeşlerimin 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun. için çok zorlanmış. “Hiç unut madığım bir anım var. Öğret menim adımı soruyor. Ne dediğini an ralıyor: “15 yılda altı tane tekstil atöl lamıyorum. Soyadımı sorduğunu zan yesi değiştirdim. Son işim, ilk kez ra nedip, soyadımı söylüyorum. Türkçe hat bir atölyede çalışıyorum. Yasal ola bilen bir arkadaşım vardı. Benimle dal rak bir işçinin haftada 45 saat çalışma ga geçti. Saatlerce ağladım. Kendimi sı gerekir. Ama insanlar, tekstillerde ifade edemediğim için ağladım... Okula bu saatin çok daha üstünde çalıştırılı gitmek istemiyordum” diyor. yor. ‘Yoruldum’ deme şansın yok. Lava Avukat olacaktım boya gitmek dahi bir problem. Yemek ve çay molalarında çalan bir zil var. O Gönül, ilkokul beşinci sınıfı bitirin zille ara verilip o zille ise başlanıyor. ce çok istese de eğitimine devam ede Atölyeler karanlık. Durmadan arabesk memiş. Köyde ortaokul olmadığı için müzik çalıyor. Çalışanlar gergin.” ailesi şehir merkezine okula gönder Çocuğunu bir yakınına emanet ede mek istememiş. Köyün öğretmeni ba rek sabahın erken saatlerinde teks şarılı iki kız ve iki erkek öğrencisi til atölyesinin yolunu tutan Gönül, her nin isimlerini ve okumaları gerektiği şeye rağmen kendi parasını kazandı ni anlatan bir yazı yazıp, cami kapısı ğı için mutlu. “Önceden tüm paramı ai na yapıştırmış: “Cami duvarına isimle leme veriyordum. Kadının bir değeri ri yazılan iki erkek öğrenci okula gön yoktu. Evdeki yemeği dahi önce erkek derildi. Ama meslek sahibi olamadı ler yerdi daha sonra kadınlar. Şu an, lar. (Gülüyor) Eminim ben ve diğer sadece, kendim için çalışıyorum. Lüt kız arkadaşımı gönderselerdi. İyi yer fen özellikle kız çocuklarınızın gelece lere gelirdik. Hayalim avukat veya ga ğini elinden almayın” diyor. Kadınlar ‘hayır’ı çizdi Kadınlar İzmir’de “hayır”ı çizdi. Aralarında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun eşi Selvi Kılıçdaroğlu, Genel Başkan Yardımcısı Selin Sayek Böke, Konak Belediye Başkanı Sema Pekdaş, CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Fatma Köse ile İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun eşi Türkegül Kocaoğlu’nun da yer aldığı 365 kadın Cumhuriyet Meydanı’nda “hayır” yazısı oluşturdu. Konak Belediyesi’nce 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kapsamında düzenlenen etkinlikle anayasa referandumuna yönelik kadınların mesajı yazıya döküldü. Cumhuriyet Meydanı’na üzerlerinde “hayır” yazılı önlüklerle gelen kadınlar, hep bir ağızdan İzmir Marşı’nı okudu. Alandaki kitleye seslenen Köse, “Kadınların ‘hayır’ baskısı yükselecek. 16 Nisan’da ‘hayır’da güçlerini birleştirecek” dedi. Böke de “Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından hakları verilen biz Cumhuriyet kadınları, hep birlikte ayağa kalkıp haykıracağız” diye konuştu. Kılıçdaroğlu da “Sonuç hayır olacak. Bakın İzmir ne güzel çiçekler açmış. İnşallah bu çiçekler, Türkiye’nin her tarafına yayılacak” dedi. Konuşmalardan sonra CHP’li kadınlar, ellerindeki pankartlarda işsizliğe, eşitsizliğe, baskılara, tacize, şiddete, ayrımcılığa, sömürüye yazılı pankartlar taşıdı, bedenleriyle de yan yana durarak, ‘hayır’ yazısı oluşturdu. l HAKAN DİRİK / İZMİR İki ayda 67 kadın katledildi Kadın Cinayetlerini Durduracağız Paltformu’nun raporuna göre son yedi yılda 1673 kadın katledildi. 2016 yılında 338 kadın, 2017 yılının ilk iki ayında ise 67 kadın öldürüldü. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın boşanma karşıtı söylemleri, kadın düşmanı politikalar ve OHAL, kadın cinayetlerinin artmasının en önemli nedeni olarak raporlara yansıdı. 2017 yılının ilk ayında, 37 kadın öldürüldü. 34 çocuk istismara uğradı, bir bebek istismar sonucu hayatını kaybetti. 14 kadın cinsel şiddete maruz kaldı. İstanbul ve İzmir’de iki kadın hamileyken öldürüldü. Öldürülen kadınların yüzde 40’ı evliydi. Ocak ayında kadınların yüzde 29’u kocaları tarafından öldürüldü. 2017’nin Şubat ayında ise 30 kadın, erkek şiddeti kurbanı oldu, biri engelli 14 çocuk istismara uğradı, biri engelli 19 kadına da cinsel şiddet uygulandı. Öldürülen kadınlardan 17’sinin katili, babası, erkek arkadaşı ve kocası. Kadınların yüzde 37’si boşanmak, ilişkisini sonlandırmak isterken öldürüldü. Öldürülen kadınlardan üçü ise devlet koruması altındaydı. Öldürülen kadınların yüzde 40’ı evli, yüzde 30’u çocuk sahibiydi. 15 çocuk annesiz kaldı. İki kadın hamileyken öldürüldü. l İSTANBUL / Cumhuriyet Ve tanrı kadını yarattı Gelinlik denen kefenlerin içine sok onu. Evlilik denen tabutlara tık. Ve ailenin dibine, en dibine göm. Kucağında çocuklar, kalbinde korkular. Oradan dışarı çıkamasın, sokağa adım atamasın. Utanç ve çaresizlikten güzel elbiseler dik üzerine. Saçlarını dikenli taraklarla tara; aralarına zehirli çiçekler dola. Üzerine güzel güzel kapılar kapa. Tutacağı bir tokmak olmasın; O kapıyı açacak cesareti kendisinde hiç bulmasın. Hep içeride, hep içinde, derinlerde diplerde tut onu. Varlığı diğerlerinin varlığına armağan olsun. Varlığı yokluğuyla bir olsun. Üç kere üst üste söyle. Yok olsun, yok olsun, yok olsun. Kasığını doğurganlıkla damgala; alnını kutsallıkla. Aklını yok say, duygularını tok say, günahlarını bir bir say. İsteklerinden utandır onu. Utanmazsa yine isteklerinden kır boynunu. Kanadıkça lanetle; onun kaderi lanetlerden bir kule. O kulede, hayat boyu ocakla yatak arasında sürünsün. Kulenin kapılarına kilit vur, pencerelerine zehir sür, eşiklerinde dikenler olsun, çatılarında çiviler. Dışarıyı hiç bilmesin; içeriyi silsin, silsin, silsin. Soğan kokan dar ya da geniş, zengin ya da yoksul, güzel ya da çirkin mutfaklar ver ona. Ve koltuklar, sehpalar, lambalar, halılar, aynalar, perdeler, tüller, avizeler, ütüler, mikserler, süpürgeler, toz bezleri... Cam temizlikleri, yer cilalamaları, halı yıkamaları, bulaşık yığınları... Mandallar mandallar ve mandallarla iplere as onları. Kurusunlar. Kurusunlar. Kupkuru olsunlar. Yatakta gıklarını çıkaramasınlar. İyice örtünmeden pencereye bile çıkamasınlar. Tanımadıkları kimselere kapıları açmasınlar. Utansınlar. Hep utansınlar. Saçlarından utansınlar. Memelerinden utansınlar. Bacak aralarındaki ateşten tutuşsunlar. Söndür onları. Söndür onları. Öldür onları. Mühürle hazlarını. Lanetle şehvetlerini. Al sana bir elma. Kadın dediğin salaktır, yılan dediğin günahtır. Kadın dediğin salaktır; yılan dediğin günahtır. Kadın dediğin salaktır; yılan dediğin günahtır. Çağlar boyu kendini de onu da bu yalanla oyala. İnsanın, kadın yüzünden cennetten kovulduğuna bir kere inandın ya... Tabii ki cehennem olur kurduğun her dünya. İSTANBUL’DA SİLAHLI SOYGUN Kadın eczacıların güvenlik endişesi SİBEL BAHÇETEPE Eczacılar, son yıllarda can güvenliği endişesi ile karşı karşıya. İstanbul Esenyurt’ta nöbetçi bir eczane, dün gece saat 03.58 sıralarında silahlı ve yüzleri maskeli iki kişi tarafından soyuldu. İstanbul Eczacı Odası Başkanı Cenap Sarıalioğlu, “Soygunun olduğu nöbetçi eczane, kadın bir meslektaşımızın. Soygundan çok kısa bir süre önce evine gidiyor. Teknisyen o sırada eczanede. Geri geldiği sırada eczanenin soyulduğunu görüyor. Kamera kayıtlarında soyguncular görülüyor” dedi. Vurulabiliriz, öldürülebiliriz Nöbetlerde yaşanan bu sorunların giderek arttığını anımsatan Sarıalioğlu, şöyle devam etti: “Yılbaşından bu yana Sultangazi, Sultanbeyli, Pendik, Esenyurt, Gaziosmanpaşa’da nöbetteki 78 eczane soyuldu. İstanbul gibi metropollerde gece nöbetlerinde kaderimizle baş başayız. Vurulabiliriz, öldürülebiliriz. Nöbet hizmeti güçleşiyor. Eczacıların yüzde 70’i kadın. Bu olaylar olunca nöbet tutmak istemiyorlar. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde kadın eczacılar tedirgin, can güvenliği endişesi var. Bazı yerlerde nöbetçi eczacılar kepenk arkasından hizmet sunmaya çalışıyor. Kepenk kapatan bir eczaneye, molokof kokteyli atıldı, hastayı içeri almayınca da sorunlar yaşanıyor. Bu da çözüm değil. Bu konuya, güvenlik güçleri acil çözüm getirmeli.” C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle