20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 29 Mart 2017 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ZARİFE SELÇUK haber 11 Kıskanacağım onlarıDUAYEN GAZETECİ HIFZI TOPUZ’DAN 150. GÜNDE CUMHURİYET’E DESTEK HİLAL KÖSE Türk basınının duayen ismi, 94 yaşındaki gazeteci yazar Hıfzı Topuz, Cumhuriyet’in özgürce yayın yapmasına tahammül edilemediğini belirtti. Topuz, tutuklu yazar ve yöneticilerimize 150. gün mesajında şunları söyledi: “Hepsi FETÖ’yle mücadele eden insanlar. Yakından bildiğim, sevdiğim insanlar. Onlardan yanayım. Bir an evvel çıkmalarını istiyorum. Herhalde yarın, kahraman olarak çıkacak bu arkadaşlarımız ve basın tarihinde yıkılmaz bir yerleri olacak. Bugün katlanıyorlar. Kahramanlar listesinde yer alacaklar. Kıskanacağım onları.” n Gazetemize yönelik operasyonu nasıl karşıladınız? Hiç inanmadım. Cumhuriyet’i kapatmak için bahane arıyorlar dedim. Cumhuriyet’in başına kayyım tayin edecekler dedim. Ödüm koptu. Bunu yapamadılar ama 5 aydır insanlar içeride. Turhan terörist mi? Güray, Musa, FETÖ’cü mü? Cumhuriyet holdinglerin baskısı olmadan özgürce yayın yapıyordu. Buna tahammül edemediler. Ve hedef oldu. Cumhuriyet’in direnmesini sevgiyle, hayranlıkla karşılıyorum. Cumhuriyet, bir zamanlar, başlığı katlanarak taşınıyordu. O günlere geldik yine. Ben bunları geçici kabul ediyorum. Özgürlüklerin kazanacağına yüzde yüz inanıyorum. Dikta rejimlerinin yıkılacağına yüzde yüz inanıyorum. Eski diktatörlerden kim kaldı? Neler gördük. Hepsi gitti. Zaman bunları eritiyor. Rakıya su koyuyorsunuz, bir süre sonra beyaz oluyor. Baskılar bir süre sonra başka bir şeye dönecek. Sosyal yasa bu değil mi? Doğrudan infaz n 5 ayı dolduran tutukluluğa dair neler söylersiniz? Arkadaşların tutuklanması insanı isyan ettiriyor. Çok üzücü. Ben buna doğrudan infaz diyorum. Mahkeme kararı olmadan infaz... Mahkeme yok, karar yok bu arkadaşlar 5 aydır içeride. Suçlarını bilmiyorlar daha değil mi? Suçlarını bilseler kendilerini savunacaklar. Dünyanın her yerinde, hukuk, doğrudan infazı reddeder. Doğrudan infaz insan haklarına aykırıdır. Hele iletişim hakkı bakımından... Biliyorsunuz UNESCO’da 25 sene, özgür iletişimi dünyada yaymak için çalıştım. Düşüncelerin özgür dolaşımı, hem medyada çalışanların hakkı, hem de insanların hakkı. Gazeteciyi hakkından mahrum etmek, vatandaşı haber alma hakkından mahrum etmek demek. Bütün dünyada insanlar bunun bilincine vardılar. Avrupa’da artık bu tartışılmaz oldu. n Gazeteciliğin şimdiye dek bu denli baskı altına alınmadığı söyleniyor. Bu görüşe katılır mısınız? Türkiye’de özgür basınla mücadele ye Cumhuriyet’in direnişini sevgi ve hayranlıkla izlediğini belirten Topuz’dan tutuklu yazar, çizer ve yöneticilerimize mesaj: Çıkacaklar, kahramanlar listesinde yer alacaklar... ni değil. Ama bugün durum farklı. Bugün medya bağımsız değil. Medya büyük sermayenin aleti oldu. Medyayı holdingler satın aldı. Hükümet patronlara, patronlar gazete sahiplerine baskı yapıyordu. Gittikçe özgürlükler kısıtlandı. Medyanın çoğu iktidarın emrinde oldu. Eskiden gazeteciler kendi içlerinde savaşlarını veriyordu. Şimdi o durumda değiliz. Uluslararası gazetecilik örgütleri yardım etmek zorunda kalıyor. Bu çok üzücü. İktidar devriliyor gazeteci devrilmiyor n Genç meslektaşlara ne tavsiye edersiniz? Sonunda ne oluyor? İktidar devriliyor, gazeteciler devrilmiyor. Kenan Evren dahil hepsinin devrildiğini gördük. Ama gazeteciler ayakta. Dayanmak, direnmek, dayatmak, yılmamak lazım. Meslekten vazgeçmemek lazım. İnsan bu mesleği seçerken bütün bu riskleri göze almak zorunda değil mi? Bu iş kolay değil. İşsizliği, hapsi göze alacaksınız. Bütün bunlara rağmen, mücadele edeceksiniz. Vazgeçmeyeceksiniz, katiyen ödün vermeyeceksiniz. Satılmayacaksınız. Başınız dik olacak. Haykıracaksınız. Yeniden başlama imkânı olsaydı ben yine gazeteci olurdum. Mesleğimi çok sevdim Ben mesleğimi çok sevdim. Bakın çalışma odamın kapısında hala journaliste (gazeteci) yazıyor. Bu kadar yıl oluyor fiilen çalışmayı bırakalı ama kendimi gazeteci sayıyorum. Tek okuduğum gazete n Cumhuriyet gazetesiyle yolu huriyet, beni yazı kadrosunda gösteri nuzun kesiştiği döneme dair neler yordu, çok mutlu oluyordum. Hâlâ da söylersiniz? ha ‘Cumhuriyet’te yazılarınızı okur Nadir Nadi, 1962’de Paris’e gelmiş duk’ diyenler oluyor. Sonra kopukluk ti. Buluştuk. Kongo’ya gidecektim. ‘Bi oldu. Ama gazete, tek okuduğum ga ze oradan yaz’ dedi. Kongo’dan sonra zete. En dürüst haber veren gazete de. başka yerlere gittim, yazı gönderme Ne kadar güç koşullarda çalıştığını ye yıllarca devam ettim. Beni herkes zı biliyorum. Orhan Erinç, Turhan Gü Cumhuriyet yazarı sayıyordu. Cum nay, Ali Sirmen... Çok arkadaşım var. Çoğunluk inanmadı n Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, tutuklu gazeteciler hakkında çok ağır ithamlarda bulundu... Ciddiye almıyorum, çoğunluğun da bu sözlere inandığı kanaatinde değilim. Körü körüne inananlar hariç. İnsanların gözü açılıyor ama sesleri çıkmıyor. Susturuluyorlar. Korkuyorlar. Sık sık konuşma yapıyorum, çeşitli yerlerde. İnsanlar başlarıyla, gözleriyle onaylıyor ama kalkıp konuşamıyorlar. Sindirilmiş bir durumdalar. İletişim fakültesi dekanları bile öyle... Ses çıkarma imkânı kalmadı. n Sizde en çok hayal kırıklığı yaratan şey neydi bu dönem? Yavaş yavaş oldu. Olaylar üst üste geldi. Halk kabul etmez, tepkiler gelir diyorduk olmadı. İnsanlar tepki vermeyince de baskı güçlendi. Öğleye kadar televizyon başındayım. Tartışmaları genelde izlemiyorum, aynı insanları dinlemekten bıktım. Asap bozucu oluyor. Etkilenmemeye çalışıyorum. Altyazıları okuyorum, yabancı basına bakıyorum. Bütün kanallar aynı. Tek sesli koro. Aynı manşetler... Baskı rejimi demek ki böyle tecelli ediyor. Onun sinyalleri bunlar. Hepsi aynı sesi çıkarıyor, hepsi aynı suskunluğu arz ediyor. Bilinçli, örgütlü çalışıyorlar. Ben darbelerden yana asla hiçbir zaman olmadım. Özgür seçimlerden yana oldum. Ama seçimler ne ölçüde özgür? İnsanlar oylarını korkmadan kullanabilecekler mi? l İSTANBUL KCK davasında ceza yağdı Kürt siyasetinin önde gelen isimlerine toplamda 1109 yıl 10 ay 22 gün hapis cezası verildi Mahmut ORAL Kürt siyasetinin en önemli isimlerinin yargılandığı 154 sanıklı KCK ana davasında 8 yıl sonra karar açıklandı. Ahmet Türk, Hatip Dicle, Selim Sadak, Fırat Anlı ve Kamuran Yüksek’in de aralarında bulunduğu siyasetçilere 15 aydan 21 yıla kadar hapis cezaları verildi. Avukatlar kararı temyiz edecek. Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde kararın açıklandığı duruşmaya sanıklar katılmazken 100’ü aşkın avukat hazır bulundu. 55 sanık beraat ederken, 99 kişiye 15 aydan 21 yıla kadar hapis cezası verildi. Mahkeme toplamda 1109 yıl 10 ay 22 gün hapis cezası verdi. Mahkeme DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek, eski Van Milletvekili Kemal Aktaş, DBP MYK üyesi Zühre Bozacı’nın da aralarında bulunduğu sanıklara “örgüt yöneticisi olmak” suçundan 21’er yıl, eski Batman Belediye Başkanı Necdet Atalay ve Ercan Akyol’a ise 18 yıl ceza verildi. DTK Eşbaşkanı Hatip Dicle ve DBP PM üyesi Zahide Besi 9’ar yıl hapis cezasına çarptırıldı. DTK Eşbaşkanı Leyla Güven, DBP Eş Genel Başkan Yardımcısı Gülcihan Şimşek, KJA Koordinasyon Kurulu üyesi Sara Aktaş, görevden uzaklaştırılarak tutuklanan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Fırat Anlı, eski milletvekili Demir Çelik, eski DEP milletvekili ve eski Siirt Belediye Başkanı Selim Sadak, eski Kızıltepe Belediye Başkanı Ferhan Türk, Viranşehir Belediye Başkanı Emrullah Cin, eski Hatip Dicle Fırat Anlı Ahmet Türk Demir Çelik Cizre Belediye Başkanı Aydın Budak, eski Tunceli Belediye Başkanı Songül Erol Abdi 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. Mardin Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevinden alınarak tutuklanan ve 3 Şubat’ta serbest bırakılan Ahmet Türk’e ise 1 yıl 3 ay hapis cezası verildi. Güven: Cezalar hukuki değil DTK Eşbaşkanı Leyla Güven, KCK davasını yürüten hâkim ve savcılarını FETÖ soruşturmalarında ihraç edildiğini anımsatarak, “Hâkim, savcı ve polisler FETÖ’cü ise, neden böyle bir karar çıktı? Kürtler demokratik siyasetten alıkonulmak isteniyor. Verilen cezaları hukuki bulmuyoruz” dedi. l DİYARBAKIR YÜKSEK’E 8 YIL 9 AY DAHA Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruştur ma kapsamında geçen yıl 13 Mayıs’ ta tutuklanan ve 7 Ekim’de tahli ye edilen DBP Eş Genel Başkanı Ka muran Yüksek’in “örgüt üyesi ol mak” suçundan yargılandığı dava da karar çıktı. Yüksek’in avukatları nın bazı tanıkların dinlenmesi ve so ruşturmanın genişletilmesi yönün deki taleplerini reddeden Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkeme si, Yüksek’e “Örgüt üyesi olduğu” iddia sıyla 8 yıl 9 ay hapis cezası verdi. Ceza yı üst sınırdan veren mahkeme, Yüksek’in tutuklanması için ya kalama kararı çıkardı. Almanya’da olduğu belir tilen ve yazılı bir açıkla ma yapan Yüksek, aynı dosya kapsamında ve ay nı mahkeme tarafından 7 Ekim’de “örgüt üye si olma suçunun oluş madığı, suç vasfının değişebilece ği” değerlen dirmesiy Kamuran Yüksek le tahli ye kararı verildiğine dikkat çekerek “Acaba ne değişti de mahkeme örgüt üyesi olma suçlamasıyla hem de üst sınırdan hızla ceza verip aynı zamanda tutuklama kararı çıkarıldı?” diye sordu. Yüksek, “Birçok yargılamada olduğu gibi, daha önce tahliye kararı veren mahkeme üzerinde baskı oluşturularak hakkımda siyasi bir karar alınmıştır. Bu karar Türkiye’de yargı ve siyasetin içinde bulunduğu durumu bir kez göstermektedir. Bizlerin şahsında Kürt siyaseti ve muhalefet üzerinde nasıl bir baskı olduğunu özetlemektedir” dedi. DBP’den yapılan yazılı açıklamada ise Yüksek’e sadece konuşmalarından dolayı verilen 8 yıl 9 aylık hapis cezasının, Türkiye’de hukukun nasıl çiğnendiğinin kanıtı olduğu belirtildi. DBP de başkansız DBP’nin diğer Eş Genel Başkanı Sabahat Tuncel de 6 Kasım’da “silahlı terör örgütüne üye olmak” ve “terör örgütü propagandası yapmak” suçlarından tutuklanmıştı. HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ da 4 Kasım’da HDP’ye yönelik operasyonda milletvekilleriyle birlikte tutuklanmıştı. l MAHMUT ORAL / DİYARBAKIR Keşke şu Erdoğan bize de gelse! Tayyip Erdoğan Sarıyer’de CHP’nin Hayır çadırına uğramış; içeridekilerle azıcık gerilmişler, sonra çıkıp gitmiş. Hayıflandım. Keşke, dedim, Erdoğan o çadırda belirdiği gibi bizim evin kapısında da belirse. Bunu neden istediğimi anlamanız için önce bizim evi biraz bilmeniz gerekir. Biz Ege’de küçük bir köyde yaşıyoruz; evimizin yolu sapa ama gelen gideni boldur. Bir keresinde Avusturyalı bir Tantrik orgazm uzmanıyla bir Türk büyükelçi tesadüfen aynı anda bizdeydiler. Bir şizofrenle bir astronot psikoloğunun uzun uzun havadan sudan sohbet ettiği bir masamız da olmuştu. Sokaklarda yaşayan bir toksikomanla bir felsefe profesörü her an bizde karşılaşabilir. Evimiz bir spor kulübü başkanının okuma yazma bilmeyen köylü nineyle sohbetine şahittir. Düşünün dünyaca ünlü bir porno yıldızını ağırlamışlığımız bile var. Bize gelen giden oyuncu, ressam, şair, yazar, yönetmen, yapımcı, sanatçının ve dahi işsiz güçsüzün ve ayyaşın haddi hesabı yoktur. Ayrıca bir de köydeki arkadaşlarımız hep bizdedir, teklifsiz gelirler, kendi evleri gibi takılırlar. Her seferinde muhteşem sohbetler döner masamızda. Bazen birbirini tanımayanlar tesadüfen bir araya gelirler; muhabbet sararsa az önce birbirlerine yabancı olanlar bir anda yakın arkadaş olurlar. Neşeli muhabbetler kurarız hep, arada politik gerilimler çıkar, tatlı dedikodular yapılır, sorunlar masaya yatırılır, hayaller kurulur, hayaller yıkılır... Bizde resmiyet hiç olmaz, samimiyetse sınır tanımaz. Aramızda akla gelebilecek her şey konuşulur, herkes hoşgörülüdür, medenidir, hatta biraz da deli gibidir. Nihayetinde her şeye sınırsız gülünür, en sert tartışmalardan sonra bile mutlaka insanlar bir yolunu bulur kıkırdar. Kötü şeyler bizde hafife alınır; iyi şeylerin de balı çıkarılır. O yüzden heveslendim bir an, keşke aniden bize de gelse şu Erdoğan. Demokratik esneklik diye bir şey olduğunu hatırlasa; tek adamlığının gölgesindeki tekdüzeliğin anlamsızlığını hissetse, bizdeki çok renklilikten azıcık nasiplense. Bir gelse... Önce ayakkabı çıkardın çıkarmadın diye biraz çekişiriz kapıda, bizim evde çıkmaz çünkü ayakkabı. Sonra ben bir yeşil çay demlerim, tarçınlı karanfilli; Bahadır atlar bisiklete gider fırından tahinli çörek alır çayın yanına. O sırada birileri daha belirir kapıda; belki geçerken uğrayan bir arkadaş ya da sevgilisinden taze ayrılmış biri, ev arayan bir başkası, iş bulmuş bir diğeri, uzun süredir görmediğimiz ya da her gün gördüğümüz biri dalar içeri. Giren, o korumalara, ellerindeki silahlara, o ciddiyete, o afraya, o tafraya güler tabii ki. Şakası yapılır hemen bunların. Bazıları meraklanır kurcalamak ister silahları; terslenirlerse uzarlar hemen, bulaşmazlar çirkefe. Umduğunun aksine onunla politika konuşmaya da kalkmaz kimse. En fazla eski Türk filmlerindeki gibi abartılı dublajın taklidini yapan biri çıkabilir ve “Yalannnn söylüyorrsun!” diye şakalaşır onunla. Genelde “Vay, selam” der geçerler yanından. Hiç duymadığı, duyamayacağı olayların ortasına düşer bizde Erdoğan, başka yerde şahit olamayacağı hikâyeleri dinler. Kendisinden korkmayan ve hatta kendisine saldırmaya tenezzül etmeyen insanların arasında olmak belki kafasını biraz karıştırır. Sigara içen arkadaşlarımın tütününe dil uzattığında alacağı müthiş cevaplara gülebilir yine de. Nihayetinde bizim evin havasını soluduktan sonra yüzüne tatlı tatlı vurulmuş acı gerçeklerle ve hiç alttan alınmamış kibriyle bir şekilde baş ede ede, belki de başka bir insan olarak döner gider kendi evine. Şu anda böyle bir insanın kendinden bir an şüphe etmesi bile yeter bu ülkenin kaderini değiştirmeye. Bu yüzden umarım şu her yere dalan Erdoğan, bizim eve bir kez olsun uğramadan, ayrılıp gitmez aramızdan. İzmir’de kadınlara 8 Mart operasyonu İzmir’de Ege Üniversitesi öğrencisi ve Öğrenci Kolektifi üyesi Deniz Su Bingöl ve Tuana Uğuz’un da aralarında bulunduğu 12 kadın gözaltına alındı. Gözaltına alınan kadınlar Terörle Mücadele Merkezi’ne götürüldü. Ege Üniversitesi Deri Mühendisliği öğrencisi Emine Akbaba tacize, tecavüze ve tek adama ‘Hayır’ dediklerini belirterek, “15 Temmuz Darbe Girişimi’ni fırsata çeviren AKP, bugün ya başkanlık ya kaos diyerek ülkenin dört bir yanında baskı politikası ile kendine muhalif herkesi susturmaya çalışıyor. 8 Mart’ı yasaklamaya kalkan İzmir Valisi kadınların direnişi ile geri adım attı. Bugün hayır diyen kadınlar sabah operasyonu ile gözaltına alındı. Bizlerin okulu, adresi bellidir. Sabah evlerimize gelerek yaratmaya çalıştıkları korku duvarına karşı Hayır’ın sesini her alanda yükselteceğiz” diye konuştu. Dün sabah gözaltına alınan isimlerden bazıları şöyle; Ülkü Şeyda, Şahin Başaraner, Emre Özüm, Sibel Yaşar, Gözde Sivaslıoğlu, Aylin Eker, Sıla Yıldız, Begüm Ateş, Tuana Oğuz, Deniz Su Bingöl, Semra Uzunok. l İSTANBUL / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle