Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Çarşamba 29 Mart 2017 10 Gel dediğinde gelirim ben... Başlıktaki cümle Atilla’nın. Atilla Aksoy’un. Pazartesi sabahı aramızdan sessiz sedasız çekip giden Atilla Aksoy’un... Çoğunuz tanımazsınız. Tanıyanların çoğu “Reklamcı Atilla Aksoy” diye tanır. Bizim gazetenin kıdemlileri onu gazete kurşunlu baskıdan ofset baskıya geçerkenki unutulmaz ve bedeli ödenmez katkılarıyla hatırlar. Kıdemli Cumhuriyet okurları ise daha sonra Kitap Eki’ne dönüşecek olan “Kitap Köşesi”nin yazarı olarak. Bilgi Üniversitesi’nde onun dersine girmiş öğrencileri, ondan “Reklamcılığın mal satmaktan ibaret bir pazarlama mesleği” olmadığını öğrenmiş olsalar gerek. Dahası reklamcılık mesleğinin yanı sıra Türkçenin inceliklerini ve sadece sanatın değil hayatın her alanında estetiğin değerini ve tadını... Açık Radyo’nun kıdemli dinleyicileri ise onu hafta içi her akşamüstü ellerinden tutup “jazz”ın derinliklerinde dolaştırdığı o tadına doyulmaz “müzik gezileri”nden hatırlayacaktır. Hatırladıkça da... Şey... Hatırladıkça da şimdi benim olduğum gibi olacaklardır: Kederli... HHH Arkadaşımdı. Sabah akşam birlikte olduğum, sık sık buluştuğum bir arkadaşım değildi. Aylarca (yıllarca?) birbirimizi görmediğimiz, konuşmadığımız çok oldu. Yine de... Atilla Aksoy benim arkadaşımdı... Açık Radyo’da benim de “Gamlı Baykuş” olup dinleyicilerle sohbet ettiğim programlardan birinin ardından, tanışlık arkadaşlığa dönüştü. “Sen sahiden sohbet ediyorsun lan. Sanki bir odadayız ve ikimiz konuşuyoruz gibi. Üstelik bir gün arabada seni dinlerken yanımda 15 yaşında bir arkadaş çocuğu da vardı. Bana ‘Sesi biraz daha açsana’ dedi; ben de ona ‘Ama bu büyükler için bir program, siyaset filan’ dedim. Sözümü kesti ‘Hayır o benimle konuşuyor’ dedi.” Övülmek güzeldir. Kişiyi okşar. Peki böylesine, bu kadar incelikli övülmek ne yapar? Bilmiyorum. Ama sanırım onu yitirdiğimiz haberi ulaşınca benim gibi yapar: Kederli... HHH Birgün gazetesi kuruluyordu. Ben de o çabanın içinde yer almış, bir ucundan tutuyordum. Solcu, ilerici, demokrat aydınlara gazeteyi anlatmak, desteklerini istemek üzere bir toplantı düzenledik. Ona telefon ettim. Anlattım; sonra da “Gelir misin” diye sordum. Yalın bir cümleyle cevap verdi: Gel dediğinde gelirim ben... O günden sonra ne zaman “gel” dedimse geldi. Atilla “Sürekli Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık” eylemi başlattık. Biliyorsun. Onu yaygınlaştırmak gerek. Gelsen de bir konuşsak. Geldi. Konuştuk. İki gün sonra telefon etti: Kanal D’yi ayarladım. Her akşam saat 21’de İstanbul’un bir semtinden canlı yayınla bir dakika karanlık eylemini yayımlayacaklar... Üç gün sonra yine telefon etti: ATV de tamam. Canlı yayın. Her akşam 21’de... HHH Atilla, “Irak’ta Savaşa Hayır” kampanyası başlatıyoruz. Aklına, öğüdüne ihtiyaç var. Gelsen de bir konuşsak. Geldi. Konuştuk. Atilla, Barış Girişimi’nin kirasını ödemekte zorlanıyoruz. Bir imece yapsak? Cevap kestirmeydi: Sen uğraşma, ben birilerine salma salarım. Hesap numaranı yolla bana... Sonra öğrendim, salmayı kendine salmış. Ertesi gün iki aylık kira borcu, bir aylık da avansıyla hesaptaydı... Son konuşmamız 7 Kasım gününde, telefondaydı. O aradı: Seni tutuklamayıp yaş durumundan filan serbest bırakmadılar oğlum. Hapishaneyi karıştırırsın diye bıraktılar. Anlamadım mı sanıyorsun? Haaa bir de yazında “Olmuş olan olayların...” diye başlayan bir cümle kurmuşsun. Tebrik ederim. Bende bir metin yazarı böyle bir cümle girişi yapsaydı, anında kovardım. Seni ne yapayım? Kederliyim. Çok... HHH ÖZGÜR GÜNDEM DAVASI Jülide Kural’a hem hapis hem para cezası Özgür Gündem gazetesine yönelik baskıya dikkat çekmek için başlatılan “Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği” kampanyasına katılan oyuncu Jülide Kural’a örgüt açıklamalarını yayımlamak iddiasıyla 6 bin TL, örgüt propagandası yapmak iddiasıyla da ertelemeli 1 yıl 3 ay hapis cezası verildi. Köşe yazarı İlham Bakır’a da “örgüt propagandası yaptığı iddiasıyla 1 yıl 3 ay hapis cezası verdi. Bu cezanın açıklanması ise geri bırakıldı. Davayı Kadir İnanır’ın da aralarında bulunduğu çok sayıda kişi izledi. İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde savunma yapan Kural, “Yaşamım boyunca insan hakları mücadelesindeyim. Şiddete karşı hep barışı savundum. İfade özgürlüğünü benimsiyorum. Basın özgürlüğünün olmadığı bir yerde sanat da olamaz. Dayanışmayı sorumluluk olarak gördüm. Sembolik bir dayanışmaydı. Düşüncelerimin arkasındayım” dedi. l CANAN COŞKUN / İSTANBUL haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ZARİFE SELÇUK “E n çok neyi özlüyorsun” diye sormuştun. Biliyorsun buralarda en çok “ne kadar kazanıyorsun” diye sorar insanlar ve “en çok neyi özlüyorsun” diye soranlardır sadece hayatı ve insanı hissedenler. Hayatı ve insanı en derinden hissedenler, senin “hakikat” dediğin benim “vicdan” dediğim yerden bakarak, dobra dobra konuşur, sarılır ve sımsıkı tutunurlar. Sımsıkı tutunanların iç edildiği bir dönemden geçiyoruz şimdi. Sımsıkı sarılanların linç edildiği bir ülkede, etrafımızdan uzaklaşan seslerin, kaybolan yüzlerin ortasında, inatla sesini yükseltenlerin ruhuna inen o vurgun, paylaşılmadan da çözülmüyor. Böyle zamanlarda bir avuçtur insan. Böyle zamanlarda bir avuçtur yürek. Böyle zamanlarda acıdan yumruğunu ısıranlar, yüzlerine düşmeden gömerler gözyaşlarını ki umut utanmasın, utandırmasın sevdiklerini. “En çok neyi özlüyorsun” diye sormuştun. “Vapurda çay, simit” demiştim hiç düşünmeden. Döner dönmez bindiğin vapurdan, “Bak özlediğin İstanbul, bir gün birlikte bineceğiz” diyerek attığın o kısa videoyu izlerken buldum yine kendimi. ‘Hakikat sözü aştı’ Başkasının özlemini özlem edinmek, başkasının derdini dert edinmek, ne büyük bir yüktür oysa. Bütün o yükleri bir emanet gibi taşımak ne büyük bir sorumluluktur. Bütün o yükleri, kendi yükünmüş gibi taşımak ne kadar da zordur fakat bir o kadar da huzur verici. Gazetecilik, halk sevgisi olmadan yapılmaz diyorum artık seni tanıdıktan sonra. Bunca yaşanana, bunca sessizliğe, suskunluğa, bunca rezilliğe ve kepazeliğe tanıklık edip inatla hakikati insanlara taşımak, sadece meslek etiği ile ilgili olamaz çünkü. Bu mektupta ki “sen” seslenişi çoğuldur. Kalemi, sözü hapsedilmiş tüm dostların ödediği bedel gibi. Bizim, bizlerin, hepimizin çoğul yanından kelimelere yansıyor sadece. Söz artık uzamıyor, boğazımızdan çıkan o “ah” bütün derdi anlatıyor. Herkes bir birine bakıp, hiç konuşmadan hemhal oluyor olup bitenle. Ustanın, “hakikat sözü aştı” dediği şey de bu olsa gerek. Diyorsun ki, “Hakikati tahrif etmeden sahibi olan halka teslim etmenin bir görev olduğunu düşünüyorum.” Hatırlattığın şey çok korkutuyor gücü... Hatırlattığın şey, sadece gücü elinde tutanları değil, görünür olmanın “her şey” olduğuna inanmışları, tırmanmak ve yükselmek için düşkünleşmenin “oyunun kuralları” kabulüne sığdırmaya çalışanları da çok ürkütüyor. Hakikatin yüzüne tükürmek için koşanlar, onun rüzgârını hep unutuyorlar Ahmet. Tükürdükleri ne varsa, dönüp yüzlerine yapışıyor bu yüzden. Sevgili dostum, Gerçeği sevmiyor bu ülke. Gerçeği hapishanelerle, gerçeği davalar, mahkemeler, gerçeği işkenceli sorgularla, bitmez tükenmez nefretle karşılıyorlar. Gerçeği, mışlı, muşlu kalıplarla kullanıyor artık herkes. Geçmiş zaman dilimiyle anın ca, bir şey olmayacakmış gibi davranıyor çoğunluk, lakin öyle olmuyor işte. Hakikatten ne kadar kaçarsak kaçalım, dönüp dolaşıp karşımıza dikiliyor. Bu yüzden “korkmuyor mu, korkmuyor musunuz” diye soran herkes, artık kapısını çalanın kim olduğunu biliyor ve “kim o” demenin anlamsızlığında, sıranın kendisine gelmişliğinde açıyor kapıyı. Yüzleşiyoruz artık yaşayarak. Haklıydın, “herkes konuşmalı” diyordun. Herkes konuşursa büyür ses, büyür haklılık, büyür cesaret. Biz konuşmadığımız için, bedelin en ağırını ödüyor konuşanlar. Çağın gerilerinden, tüm baskılara rağmen “Ama yine de dünya dönüyor” diyen bilimsel inat ile, “Herkes konuşmalı” diyerek, kralın çıplak olduğunu söylemek arasındaki düşünsel bağ, bizi biz yapan tek şey sanırım. Uzaklardan, sadece vapurda çay, simit özleyen birisi olarak söylemeliyim ki, simit paylaşıldığında, çay dostlarla birlikte yudumlandığında ve İstanbul başkalarının özlemlerini, kendi özlemlerinle yaşattığında anlamlı Ahmet. Tüm dostların selamı üzerimizde, mektupları, kartları yollarda. Enseyi de karartmadık bilesiniz. Gökyüzü bile yasakTUTUKLU CUMHURİYETÇİLER 150 GÜNDÜR İDDİANAME BEKLİYOR Haberleri, yazıları ve sosyal medya paylaşımları nedeniyle tutuklu 11 yazar, çizer, muhabir ve yöneticimiz tutuldukları Silivri Cezaevi’nde bir dizi hak ihlaline maruz bırakılıyor. Cezaevinde 8 metrelik hava landırma duvarlarının üzeri jiletli tellerle örülü. Dışarıyla tek bağlantı olan mektup hakkı ise keyfi genelgelerle gasp edilmiş durumda. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Soruşturma Bürosu sav PDY ve PKK / KCK propagandası yaptığı iddiasıyla 3 aydır tutuklu. 2011’de sonradan bir gerçekleştiği için 10 yazar, çizer ve yöneticimiz ailelerini iki kez, Ahmet Şık bir cısı Murat İnam’ın yürüttüğü ‘kumpas’ olduğu kabul edilen, kez görebildi. Avukat görüş soruşturma kapsamında Ge Oda tv soruşturmasında 1 yıl kısıtına itiraz henüz sonuç nel Yayın Yönetmenimiz Mu tutuklu kalan Şık hakkındaki lanmadı. 667 sayılı KHK’ye rat Sabuncu, İcra Kurulu Baş dosyada, takipsizlik kararı ve göre, devletin güvenliğine, kanımız Akın Atalay, Kitap rilen haberler de yer alıyor. anayasal düzene ve bu düze Eki yönetmenimiz Turhan Günay, yayın danışmanı ve Mektup yasak nin işleyişine, milli savunmaya, devlet sırlarına karşı suç yazarımız Kadri Gürsel, okur Yazar, çizer, muhabir ve yö lar, casusluk ve Terörle Mü temsilcimiz Güray Öz, çizeri neticilerimizin tutulduğu Si cadele Kanunu kapsamına gi miz Musa Kart, yazarımız Ha livri 9 No’lu Cezaevi, avu ren suçlardan tutuklananlara kan Kara, avukatlarımız Bü kat görüşü, iletişim ve sohbet farklı bir cezaevi rejimi uygu lent Utku ve Mustafa Kemal hakkı gibi özgürlüklerin key lanabiliyor. Ancak tutuklu ya Güngör ile yöneticimiz Önder fi genelgelerle yasaklandığı zar ve yöneticilerimize yönel Çelik 5 aydır tutuklu bulunu bir cezaevi. Cezaevinde mek tilen suçlama KHK kapsamı yor. Yazar, çizer ve yöneticile tup yollama ve alma hakkı İs na girmiyor. rimizin Fethullah Gülen Terör tanbul Cumhuriyet Başsavcı Örgütü (FETÖ) ve PKK/KCK Vekili İsmail Uçar’ın cezaevi AYM’den ses yok örgütlerine üye olmamakla ne gönderdiği genelge ile key 10 yazar, çizer ve yönetici birlikte örgüt adına suç işle fi olarak gasp edilmiş durum miz, tutuklama kararıyla “ki diğini iddia eden savcı İnam, da. Genelgede, darbeye teşeb şi güvenliği ve özgürlüğü” ile FETÖ üyesi olduğu iddiasıyla büs suç ve eylemlerine iliş “düşünce ve basın özgürlüğü” Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nde kin soruşturmalar kapsamın haklarının ihlal edildiği ve bir ağırlaştırılmış müebbet, da tutuklu bulunan şüphe Avrupa İnsan Hakları Sözleş bir müebbet ve 67 yıla kadar lilere OHAL süresince mek mesi ile bu özgürlüklere izin hapis cezası ile yargılanıyor. tup ve faksın yasakladığı be verilen kısıtlamanın amacı Suç: Gazetecilik lirtiliyor ancak gazetemizin dışında kullandığı gerekçe11 yazar ve yöneticisine yö siyle Aralık 2016’da Anaya Sanık savcı İnam’ın soruş neltilen suçlamalar sayılanla sa Mahkemesi’ne (AYM) bi turmasına delil olarak da hak rın arasında yer almıyor. Ya reysel başvuruda bulunmuş kında süren davaların ve ta zar ve yöneticilerimizin bu kı tu. AYM 4 ay önce yapılan bu kipsizlik kararlarının bulun sıtlamaya 1 ay önce yaptıkla başvuruyu gündemine dahi duğu 5 köşe yazısı ve 16 ha rı itiraz ise infaz hâkimliği ta almadı. Bunun üzerine gaze beri gerekçe gösteriyor. İnam, rafından hâlâ sonuçlandırıl temiz avukatları yazar ve yö bu haber ve köşe yazılarının madı. neticilerimiz adına Av arasından eski tarihli olanları da soruşturmaya katarak, Görüş kısıtlı rupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne Basın Yasası’nın dava açma Yazar, çizer, muhabir ve yö (AİHM) başvurarak süresini 4 ayla sınırlandıran neticilerimiz haftada sadece “salıverme” kara hükmünü de çiğniyor. 10 ya birer saat aileleri ve avukat rı verilmesini zar, çizer ve yöneticimizi tu ları ile görüşebiliyor, avukat talep etti. tuklayan İstanbul 9. Sulh Ce görüşleri memur eşliğinde ve za yargıcı Mustafa Çakar, ka kayda alınarak gerçekleşiyor. rarına gerekçe olarak bu ha Üçer kişilik koğuşlarda kalan berleri göstermişti. Tutuklu arkadaşlarımız koğuşlar bir luğa yapılan itirazlar ise bir birini göremediği için 5 aydır birinin kopyası olan sulh ce aynı cezaevindeler ancak bir za hâkimliği kararlarıyla red birlerini göremiyorlar. Ceza dediliyor. Muhabirimiz Ah evinde açık görüş ise 2 ayda met Şık, haberleri ve Twitter paylaşımlarıyla FETÖ/ AA MUHABİRİ ADINA BİMER’E İHBAR YAPILMIŞ Ahmet Şık’a kumpas gibi ihbar KEMAL GÖKTAŞ Sosyal medya paylaşımları nedeniyle tutuklanan gazetemizin muhabiri Ahmet Şık’la ilgili bir dosyada Anadolu Ajansı muhabiri K.K’nın Ahmet Şık’ı Twitter hesabındaki mesajlarından dolayı ihbar ettiğine ilişkin resmi tutanaklar olduğu ortaya çıktı. Cumhuriyet’in telefonla ulaştığı K.K ise önce “Hatırlamıyorum, yapmadım” dedi. Bu durumda sahte bir ihbar söz konusu olduğunu yazacağımızı hatırlattığımızda ise “Ajans yöneticileri ile konuşup arayacağım” dedi ancak, dönüş yapmadı. Soruşturma dosyasındaki belgelere göre AA muhabiri K.K, 28 Kasım 2015 tarihinde BİMER’e Ahmet Şık’ın Twitter hesabını ihbar etti. K.K’nin ihbar metninde “Sosyal medya hesabı olan Twitter üzerinden kendisini gazeteci olarak tanımlayan xxxxxxyandex.com mail adresli, Ahmet Şık isimli kişinin attığı twit’lere bakılmasını talep ediyorum. Çünkü adam alenen devleti tehdit ediyor ve bence teröre destek veren içerikler paylaşıyor. Sahmetsahmet kullanıcı adını kullanan şahsı Allah rızası için inceleyin.” K.K. adına yapılan bu ihbardan sonra ihbarcının oturduğu Gaziantep’te, Şık hakkında soruşturma açıldı. Gaziantep Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü Ahmet Şık’ın Tahir Elçi’nin öldürülmesi, öğretmen Ayşe Çelik’in Kanal D’ye telefonla bağlanarak yaptığı açıklama nedeniyle açılan soruşturma ve Barış Akademisyenleri ile ilgili mesajlarında suç unsuru olduğu iddiasıyla rapor düzenledi. Savcılığın verdiği yetkisizlik kararı ile dosya daha sonra İstanbul’a gönderildi. Şık, “terör örgütü propagandası yapmak” suçundan açılan soruşturma kapsamında 7 Kasım 2016’da İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’nda sorgulandı. Şık, Twitter hesabının kendisine ait olduğunu ve suçlama konusu paylaşımların ifade hürriyeti kapsamında kaldığını söyledi. Suçlamayı reddeden Şık, “Bu paylaşımlar barışçıl yollarla çözüm için yaptığım yorumlardır” dedi. Şık’ın avukatı Can Atalay da “Müvekkil gazetecidir. Ülkede yaşananlarla ilgili üzüntüsünü, görüş ve eleştirilerini ifade etmiştir. Atılı suçun unsurları oluşmamıştır. Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesini talep ederiz” dedi. Net yanıttan kaçındı Şık hakkında soruşturma açılmasına neden olan K.K. ise BİMER kayıtlarındaki TC Kimlik No, ev adresi ve telefon numarasının kendisine ait olduğunu kabul etti. Telefonla kendisine ulaştığımız K.K. önce böyle bir ihbarda bulunduğunu hatırlamadığını, daha sonra da ihbarı kendisinin yapmadığını ileri sürdü. K.K, bu durumda kendisi adına sahte bir ihbarda bulunulduğunun anlaşılacağını hatırlatmamız üzerine ise çalıştığı Anadolu Ajansı yöneticilerinin izni olmadan konuşamayacağını söyledi. Israrlarımıza rağmen net bir yanıt vermekten kaçınan ve yöneticileri ile görüştükten sonra arayacağını söyleyen K.K. dün itibariyle gazetemizi tekrar aramadı. l ANKARA 20. METİN GÖKTEPE ÖDÜLLERİ AÇIKLANDI Cumhuriyet’e iki ödül Ahmet Şık, M. Kemal Güngör, Bülent Utku, Önder Çelik, Musa Kart, Turhan Günay, Hakan Kara, Güray Öz, Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Akın Atalay. ‘Türkiye’de hukukun Evrak servis edenler üstünlüğü sona erdi’ için takipsizlik kararı Uluslararası Yargıçlar Birliği, Türkiye’de hukukun üstünlüğünün sonuna gelindiğini belirtti. Birliğin Başkanı Christophe Regnard’ın kaleme aldığı açıklamada, Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun ‘tamamıyla’ hükümetin hâkimiyetinde olduğu belirtildi. Regnard, darbe girişiminden bu yana tüm hâkimlerin yüzde 24.4’ünün ve tüm savcıların yüzde 24.3’ünün ihraç edildiğini ve çoğunun tutuklu olduğunu belirterek “Bu durumdaki bir yargının bağımsız olarak tanımlanması çok şüphelidir” dedi. Venedik Komisyonu’nun anayasa değişiklik tekliflerine ilişkin analizini görünce ‘dehşete düştüklerini’ ifade eden Regnard, ‘iyi niyetli insanlar’a Türkiye’de yargı bağımsızlığının sağlanmasına katkıda bulunmaları için çağrı yaptı. l Haber Merkezi Yazar, çizer ve yöneticilerimiz gözaltında tutulduğu sırada gazetemiz avukatlarına gizlilik kararı olduğu gerekçesiyle soruşturma dosyası verilmemişti. Ancak Anadolu Ajansı soruşturma detaylarını haberleştirmişti. Gazetemiz avukatları Anadolu Ajansı ve Akşam gazetesinde yer alan bilgileri medyaya sızdıran görevliler hakkında suç duyurusunda bulunmuştu. Memur Suçları Soruşturma Bürosu savcılarından Basri Aydın, zabıt kâtipleri ve polisler hakkında takipsizlik kararı verdi. Aydın, kararında, Anadolu Ajansı’nda yayımlanan habere ilişkin tek satıra yer vermedi. Aydın, FETÖ davasında yargılanan meslektaşı Murat İnam hakkındaki şikâyetle ilgili de HSYK tarafından işlem yapıldığını belirtti. l İSTANBUL / Cumhuriyet 20. Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri’ni kazananlar belli oldu. Jüri bu yılki yarışmada üç jüri özel ödülü verilmesini kararlaştırdı. Tutuklu muhabirimiz Ahmet Şık, “15 Temmuz’un şifreleri” başlıklı yazı dizisiyle, muhabirimiz Canan Coşkun ve Bianet’ten Elif Akgül de Hrant Dink cinayeti davasının 10 yılını anlatan dosya haberleriyle Jüri Özel Ödülü’nü kazandı. 21 Mart 2017 günü, Diyarbakır’da düzenlenen Nevruz kutlamaları başlamadan önce, üniversite öğrencisi Kemal Kurkut’un polis tarafından öldürülmesini çektiği fotoğraflarla belgeleyen Dihaber muhabiri Abdurrahman Gök de Jüri Özel Ödülüne değer görüldü. Evren sel gazetesinden Cansu Pişkin “Raydoaktif skandal!” haberi ile “Yazılı Haber”, BBC Türkçe’nin internet sitesinde yayımlanan ve muhabir Selin Girit ve kameraman Göktay Koraltan’ın “Gözaltında işkence iddiaları: Tanıklar anlatıyor” başlıklı haberi “Görüntülü Haber”, Evrensel muhabiri Tamer Arda Erşin’in 72 akademisyenin ihraç edildiği Ankara Üniveritesi’ndeki protestoya polisin köpekli müdahalesi sırasında çektiği “Hayır gitmiyoruz” isimli kare ise fotoğraf ödülünü kazandı. Yerel gazetecilik ödülü ise Deniz Çaba İzmir Life Dergisi’nde “Mülteci Olmak: Bu kez onlar anlatıyor” başlıklı haberine verildi. l İSTANBUL / Cumhuriyet C MY B