20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 26 Mart 2017 12 Şiirlere sığınmak Dostlarım, sevgili okurlarım yeterince kötülük gördük, yeterince canımız yandı, şimdi bir an için de olsa o güzel günlere dönmek istiyorum. Malum ben bir ’68 kuşağı kızıyım, o güzel zamanlara… O zamanlar biz güzeldik “fena yakalandım/ telefondaki ses ‘Amelia Rodri ges öldü’/ dediğinde uzun zamandır kuşandığım/ be ni benden gizleyen o maske/ paramparça oldu/ fena yakalandım O zamanlar biz güzeldik/ o sobalı evde/ Amelia dinlediğimiz/ Feneryolu’ndaki o evde/ biz güzeldik Gözlerimiz parlaktı/ çünkü inanırdık hayata aşka kardeşliğe/ dostluğa inanırdık/ sobanın üstünde her zaman/ bir çaydanlık olurdu/ çay içer Birinci tüttürür dük/ paramız yettiğinde/ rakı olurdu masamızda/ bir de çiroz/ ondan vazgeçmezdik Süreya yeni dönmüştü/ karı boranı ve muhtarı/ dili mize dolanan/ o uzak dağ köyünden/ bütün rüzgârları/ bütün türküleri/ bütün mutlu delileri/ tek tek bellemiş ti/ o anlatırken Amelia nice ölümlerden/ nice acılardan/ geçmiş sesiyle ona eşlik ederdi/ işte o zaman/ ayazda ayak ları üşümüş çocuklar/ yolu gurbete düşmüş erkekler/ siyahı aşk bilmiş kadınlar/ kimsesiz dağ başlarını yurt bellemiş kaçakçılar/ sessiz çığlıkları işkence gören lerin/ Mayo Meydanı’nın beyaz eşarplı anaları/ bütün sürgün şairleri dünyanın/ yolu hiç şaşırmadan/ Fener yolu’ndaki o sobalı eve gelirdi Her zaman teselli eden/ bir şeyler vardı/ sobanın sı caklığında/ birincinin sert tütününde de vardı/ bizim saf inancımızda da O zamanlar biz güzeldik” Bugünlerde aklıma sü rekli aynı görüntü geliyor. Bir Hollanda filminden. Beş yönetmen çekmiş, her biri ülkelerindeki bir partiyi an latıyor. Sonuncu film Ko münist Parti’nin anlatımı. Yetmiş yaş üstü onon beş Chagall yurttaş partilerinin yıldönümünü kutlamak için bir or manda buluşuyorlar. Güle oynaya ormanın içine da lıyorlar. Birden bir çığlık, o da ne? Aşağıdaki batak lıkta gencecik bir kız usul usul batıyor. Hemen aşağı koşuyorlar ve el ele tutuşarak kıza ulaşıyorlar. Tek tek kucaklayarak kızı güvenli topraklara çıkarıyorlar ama bu işi yaparken hepsi bataklığın acımasız ağına düş müşler, usul usul batıyorlar. Olsun, kızı kurtardılar ya, Enternasyonal’i söyleyerek bataklığın koyu karanlı ğında kayboluyorlar. Bu görüntü beni hep ağlatır. Bu günlerde aklıma sık sık gelmesinin bir nedeni olmalı. Ama bugün şiir günü ağlama yok. Öyleyse şiirden konuşalım: Dörtlükler “Bir gün bir Çingenenin peşine düşüp/ uzaklara giderim derdim/ artık gidemem/ çünkü ruhumu yaşlandırmayı öğrendim/ bunu pek sevmedim. Dünyanın dört bir yanından/ kuşlar taşıdım evime/ beni her gün bir başka/ yere uçursunlar diye. Yüreğimi örseledi mi biri/ yatağa girer yorganı başıma çekerim/ sussun diye bütün sesler/ bir çeşit ölümdür özlediğim” Bugün şiire boğacağım sizi. Bu şiirin adı: Yunus da Gitti “Yunus da gitti/en çok beni üzmek için gitti/. En çok birbirimizi bilirdik/ ben ona evcil masallar anlatırdım/ o bana derin suların şarkısını getirirdi/ bütün yunuslar gibi oyuncuydu/ her zaman beni şaşırtacak bir şeyi olurdu/ aşka yakılmış bütün ağıtları bilirdi/ bütün ilk aşk gülüşleri ezberindeydi/ bazen bir deniz kızının kıyıda unuttuğu/ fildişi bir tarak olurdu armağanım/ bazen ay büyüleri/ ama gitti/ en çok beni üzmek için gitti/ artık deniz kıyısına inmiyorum ve tek bir şey istiyorum/ neşemi geri istiyorum” Not: Şiirler Işıl Özgentürk’ün. Amelia Rodriges aşklardan, kayıplardan söz eden ünlü bir fado şarkıcısı. 26 MART 2017 SAYI: 33408 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Haber Koordinatörü Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Danışmanı Ayşe Cemal Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 05.24 05.10 05.36 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi Akşam 06.51 13.17 16.44 19.30 06.36 13.01 16.29 19.14 06.59 13.24 16.52 19.36 Yatsı 20.50 20.33 20.53 yorum TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ Bu ülkede, demokrasinin beşiği sayılan ülkelerde yoksulların hayal bile edemeye ceği bir fırsat eşitliği vardır. Yırtık ayakkabılı, paltosuz, yarı aç çocuklar kilometrelerce yürüyerek okula gider ve başarırlarsa; en iyi üniversiteleri kazanabilir, mühendis olur, doktor olur, işadamı, hatta po litikacı olur, Meclis’e girer, başbakan seçilir, Cumhurbaşkanlığı kol Mağdur biziz, gaddar siz!tuğuna bile oturabilir ve kimse, kim se, onlara “Sen kimsin ki bu mev kilere yükselebildin” demez, aşağı getirir ve çoğu kez toplumdaki iyi kötü yerini, yaşam lamaz, küçük görmez, aksine başarısını takdir eder, kalitesini hak ederek kazanmış dürüst yurttaşlardan saygı gösterir. daha fazla saygı görür. Askeri okullardan zengin çocukları değil yoksul ço HHH cukları subay çıkar, kurmay olurlar, general olurlar ve Bu ülkede 15 yıldır, ezici çoğunluğu işte bu övüle Genelkurmay başkanlığına da yükselebilirler. si fırsat eşitliğinden ve yerilesi, çünkü hakkaniyetsiz Oysa demokrasinin beşiği sayılan ülkelerde, ancak liğin ta kendisi sınıfsızlıktan yararlanan AKP’liler ikti karnı tok, sırtı pek ailelerin çocukları parlamentoya dar. girmeyi hayal edebilir ve yalnız varsıl çocukları, o da 15 yıldır her seçimde “mağduruz da mağduruz” öyle rasgele değil, aile geleneği olarak general, orge edebiyatıyla ağlaya zırlaya merhamet topladılar; ye neral ve Genelkurmay başkanlığını hedefleyebilir… diler, içtiler, semirdiler, geldikleri yeri unutmak iste HHH yecek kadar ego şişkinliğine eriştiler. Bu ülkede, o ülkelerde hayal bile edilemeyecek bir Sözümona mağduriyetleri, cami yokluğu, imam sınıf eşitliği vardır. Daha doğrusu sınıf yoktur; hatta yokluğu, İHL eksikliği ve din özgürlüğü değildi, ola çoğu kez haksızlığa yol açacak bir ayrımsızlıkla, hiç mazdı, çünkü kendileri mebzul miktarda var olan bu olmamıştır! kurumlarda yapılanmışlardı. Dolayısıyla sadece ve Sırtına dengini vuran kente gelir, kamu arazisi sadece kadına bizzat biçtikleri bacağını kır, evinde ne gecekondusunu kurar, çoğalır, seçim vakti gelin otur, çocuk yap, kocandır döver, ama sana itaat dü ce zorbaya salt yoksul diye hiç hak etmediği bedava şer rolü için elzem olan başörtüsü yasağından iba devlet tapusu verilir, suyu, elektriği çekilir, yolu yapı retti. lır. Tapuyu müteahhide satınca yasalara uyan yurt Önceleri, “Benim başörtülü bacımı okutmadılar” taşlardan çoook daha zengin olur, üstüne bir de mü diye ağladılar. Ama iktidar olunca kaldırdıkları başör teahhit olur ya da politikaya atılır; kendisi talandan tüsü yasağı, üniversitelerde kız öğrenci oranının art geldiği için ormanları, suları, madenleri, dağları taş masını sağlamadı. Aksine, başörtüsü anaokullara ka ları yağmalar, kentleri betona boğup yaşanmaz hale dar indi ve sapık adamlara peşkeş çekilen çocuk ge linler skandal boyutlara ulaşırken, kadın cinayetleri yüzde 1400’e katlandı. HHH Sonraları, “Benim başörtülü bacıma saldırdılar” diye zırladılar. Belinde zincirler şakırdayan deri pantolonlu adamların bacının üstüne işediğini anlattılar ballandıra ballandıra. Fantezi müthişti. Yalan çıktı. Ama iktidarları, ihale ulufesi dağıttıkları yamuk yumuk cüdamların dört “karı”yla fantezi yaşamalarına yaradı… Mağduruz diye sızlanarak yüklerini ve birbirlerini tuttular, memleketi yağmaladılar, doymadılar. Yegâne mağduriyetleri, topladıkları ganimeti nereye istifleyeceklerini artık bilemiyor olmaları. Çünkü dünya onlar için güvenli bir yer değil, artık. Çünkü elbette Suudi Arabistan ya da Pakistan’da değil, ABD’de okuttukları çocuklarıyla, torunlar için en azından İtalya’yı falan şavulluyorlar, ama o dünya artık onlara kapalı. Çünkü mazlumuz diye ağlaya zırlaya, zalime dönüştüler. Üstelik orada burada alay konusu olacak kadar, kuşkusuz zevkleri kadar sığ, rüküş, gülünç ve bir o kadar kaba zalimlere… HHH Ama asıl vahimi, fırsat eşitliğini yok etmeleri ve ayrımcılık yaratmaları oldu. Bu ülkede artık onlar ve biz varız. Onlar zalim ve zengin, biz her dem mazlum ve mağduruz. İhalelerden men edilenler, bizim işadamlarımız. İşinden atılanlar, bizleriz. Sokaklarda dövülenler, öldürülenler bizden. Hapse atılanlar bizim eşlerimiz, babalarımız, dostlarımız. Ama her baskı rejiminin ezdiği bizler, mazlumuz diye ağlamayacak, mağduruz diye merhamet dilenmeyecek kadar mağrur; gaddarın zulmünden korkmayacak kadar cesuruz! HAYIR diyoruz, kazanacağız. Keşke şeriat gelse... Bir taşla iki değil birkaç kuş vurmak bu iktidarın en büyük marifeti. Nüfus cüzdanlarını değiştiriyorlar. Bu sayede de yıllanmış bir istismar konusunu da kimseye hissettirmeden tereyağından kıl çeker gibi halletmiş oluyorlar. Yasa masa değiştirmeden, kimselere hissettirmeden. Yıllarca, Avrupa Birliği ve/veya CHP düşmanlığı ile din istismarı yaparken kullandıkları bir iddiaları vardı: “Bunlar nüfus kâğıtlarından din hanesini çıkartacaklar!” Yasalarımıza göre de nüfus kâğıtlarında din hanesi yer alıyor. (Nüfus Kanunu, Md: 35) Ancaaak... Yeni dağıtılan kimliklerde din hanesi yok! Böyle bir kimlik kartını kendileri değil de Allah muhafaza, bir başka iktidar düzenleyip dağıtsaydı “İslamiyeti kimliklerden sildiler!” diye cami önlerinde protestolar yapmazlar mı idi? HHH Yeni nüfus kâğıtlarına önce eskiyeni milletvekilleri ile bakanlar kavuştu. Meclis’te kurulan özel büroda tek tek parmak ve avuç izi verdiler. Üzerinde din hanesi bulunmayan “çipli” “Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Kartları”na kavuştular. O noktada bendenizi de aldı bir düşünce ve endişe. Önümüz ramazan. Geçen ramazanlarda bazı AKP İl başkanları Hz. Muhammed’e ait Ak Parti rozetli nüfus cüzdanları bastırıp dağıtmışlardı. Bunlar şimdi hükümsüz hale geliyor. Hz. Muhammed için de yenilenip ve bastırılıp dağıtılması gerekiyor. Eskisine çocuklarının adları yazılmıştı. Hiçbir zaman erkek çocuk sahibi olmamış Hz. Muhammed’i de “Tayyip” adlı bir çocuğun babası yapmışlardı. Aradan zaman geçti... Acaba ötwarwnnawhe.mahğ[email protected]ırklareli İl Başkanlığı, bu nüfus kâğıtlarına  Cumhurbaşkanımızın ve ümmetin önderimizin talimatları doğrultusunda 34 çocuk daha ekleyecekler mi? Gerçi kartlarda yer yok. Ama üzerindeki “çip” sayesinde kimliklere her türlü bilgiyi yüklemek  mümkün. HHH Bizim bu Hayırcı kesim de çok pimpirikli. “Rejimi  değişiyorlar!” diye feryat edip duruyorlar. Oysa böyle bir olasılık yok ve olamaz. Rejim zaten değişeceği kadar değişti. Bundan sonraki son adım Şeriat rejimidir. Ancak bağımsız tarafsız dedikleri mahkemeleri, şeriat mahkemeleri haline getiremezler. Buna zihnar cesaret edemezler. Keşke etseler... İktidar çevreleri kolsuzlardan, elsizlerden ve dili kesilmişlerden geçilmeyecektir. Misal Hz. Muhammed’e parti amblemli nüfus kâğıdı çıkartıp tayinen evlatlık peyda ettirmek türünden dinsizlik imansızlık onlarca değil yüzlerce... Keşki şeriat olsaydı... Allah kelamı sayılan, Kuranıkerim’in en uzun en kapsamlı suresi “İnek” anlamındaki Bakara’yı, makaraya alan öküzlerin kellelerinden önce, dilleri çoktan uçurulurdu. Meydanlarda suntadan Kâbe inşa edip ahaliye tavaf ettiren belediye başkanları ile “Sayın Erdoğan’a dokunmak ibadettir!” diyen milletvekillerine ne yapılırdı? Keşke şeriat olsaydı da o vekil, bu sözlere hiç tepki göstermeyen Diyanet İşleri Başkanı ve müftülerle birlikte “Şeriat Mahkemesi”nde yargılansaydı. (Ama iktidar çok şükür, çok laik ve bu vekil bu sözleriyle liderinin eline koluna değil kalbine de dokunmuş ki, tam üç dönemdir Meclis’te. Yani ibadeti işe yaramış! El  etek öpmek yetmiyor, bazen yalamak da gerekiyor. Google bunlarla dolu olduğundan adını anmak gereksiz bir başka vekil de şöyle buyurmuştu: “Kendisi  Allah’ın bütün vasıflarını üzerinde toplamış bir liderdir. O yüzden, önünü kesmek istiyorlar!” Şeriat mahkemesi yok ama Allah’tan sosyal medya var.  Vekiller, partililer dillerini, İslamın ve partinin hizmetinde serbetçe kullanıp duruyor. Ama anında da yanıtı alıyor. Dün, Bülent Ersoy’un feryadı fotoğrafı ile birlikte WhatsApp’tan geldi: “Bu ülkede başarılı insanların daima, önü kesilmiştir. Benim de önüm kesilmeseydi. Neler olmuştum neler!!” KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] 147 gündür özgürlüğünden yoksun... EVLİLİK PROGRAMLARI RAPORU ‘Kadını aşağılayan erkek egemen dil’ Türk Hukukçu Kadınlar Derneği, kamuoyunun tepkisini çeken ve Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun devreye girdiği evlilik programları ile ilgili bir rapor hazırladı. Bu programlarda kadınların aşağılandığının vurgulandığı ve medyadaki cinsiyetçi yaklaşımların ele alındığı raporda, hangi programda, kadınların nasıl aşağılandığı tek tek belirlendi. Rapor dernek başkanı avukat Süreyya Turan tarafından Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç’e sunuldu. Türenç de, raporu kamuoyuna duyurarak tedbir alınması için medyaya çağrıda bulundu. Basın Meslek İlkeleri doğrultusunda Basın Konseyi tarafından caydırıcı yaptırımlar uygulanması için çalışma yapılması gerektiğine işaret edilen raporda, medya sektöründe çalışanlara kadın hakları ve kadına yönelik şiddet konularında hizmet içi eğitim verilmesi ve üniversite müfredatlarına kadın hakları, insan hakları ve şiddet gibi konularda dersler konulması gerektiği kaydedildi. Raporda, kadını aşağılayan erkek egemen dilin terk edilmesi yönünde çağrıda bulunuldu. l İSTANBUL/Cumhuriyet RAPORDAKİ TESPİTLER 4 Desti İzdivaç (Flash TV): Konuk “Siz” derken yöneten “Sen” diyor. Yöneten “Ne diyon kız”, “ya”, “abi”, “abla” diye soruyor. 4 Kısmetse Olur (Kanal D): Agresif davranış veya şiddet gösterisi olduğunda reyting alıyor, kadın ve erkekler, çalışma hayatı olmayan bir görünümde sunuluyor. 4 Evleneceksen Gel (Show TV): Programı yöneten Seda Sayan, “Kız, anam, ayol” gibi kelimeleri bolca kullanıyor. 4 İzdivaç (Star TV): Kavgalı dövüşlü birlikteliklerle gençlere gerçek buymuş intibası veriliyor. İnsanın tek sorununun evlenmek ve cinsellik olduğu vurgulanıyor. 4 En İyi Benim (Fox TV): Kadının erkeklerin kendisini beğenmesine odaklı bir program. Bu yüzden kadınlar, hemcinslerine acımasız eleştiriler yöneltiyor. Cinsiyet eşitliği kaygısı yok. 4 Böyle Çok Güzelsin (TV8): Eşlerini çekici ve güzel bulmayan erkekler, eşlerini acımasızca eleştiriyor. Bu yönüyle psikolojik şiddet içeriyor. Tamamen güzelliğe odaklı ve erkeklere söz hakkı tanıyan bir program. 4 Esra Erol’la (atv): Hakaretler ve megalomani ön plana çıkarılıyor. Önce hakarete uğrayan kadın, sonra beğeni görünce alkışlanıyor. SAYISAL LOTO 01, 08, 12, 19, 20, 23 6 BİLEN: 3 milyon 660 bin 939 TL (1 Kişi) 5 BİLEN: 5 bin 939’ar TL 4 BİLEN: 72’şer TL 3 BİLEN: 11’er TL ikramiye kazandı. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle