22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 21 Mart 2017 EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: ZARİFE SELÇUK Pişti oldular haber 5 Erdoğan ve hükümet temsilcilerinin referandum öncesi ‘evet’ için kullandığı dil, 1982 Anayasası için Evren’in kullandığı dille neredeyse bire bir aynı ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ adı altında tek adam rejimi nin önünü açacak anayasa deği şikliği referandumu için ‘evet’ propagandası yapan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarı, yürüttükleri kampan yada “1982 darbe anayasasını kal dırıyoruz” argü manını kullanı yor. Ancak Erdo ğan ve hükümet MİYASE İLKNUR temsilcileri yaptıkları konuşma larda 1982 ana yasası için kampanya yürüten dönemin MGK Başkanı Kenan Evren’le aynı tezleri kullanıyor. İşte iki kampanya arasındaki benzerlikler: BİZE DEĞİL ANAYASAYA: Kenan Evren 1 Kasım 1982 gü nü Adana ve Antalya’da halka açık toplantıda yaptığı konuş malarda “Anayasaya oy verin bi ze değil” demişti. Cumhurbaş kanı Erdoğan, ATO toplantısın da yaptığı konuşmada “Anayasaya oy vereceksiniz bana değil” demiş, 19 Şubat günü Gazian tep’teki konuşmasında “Biz bu sistemi kendimiz için istemiyo ruz” diye konuşmuştu. VATAN HAİNLERİ: Kenan Evren, 30 Ağustos 1982 günü Afyonkarahisar’da yaptığı ko nuşmada 1982 Anayasası’na “hayır” diyecek olanları “Vatan hainleri ve dış güçlerle işbirliği yapanlar anayasaya ‘hayır’ kam KOŞULLAR DA BENZİYOR İki referandum öncesi yürütülen kampanyalardaki benzerlik, Evren ve Erdoğan’ın aynı argümanları kullanmalarıyla sınırlı değil. 1982 referandumu öncesinde ülkenin her yerinde sıkıyönetim vardı. Partili cumhurbaşkanlığına geçişi öngören yeni anayasa değişikliği referandumu öncesinde ise ülkede OHAL koşulları hâkim. 1982 anayasası lehine propaganda serbest iken aleyhine propaganda yapmak yasaklanmıştı. Bugün de resmi bir yasak olmamasına karşın ‘hayır’ kampanyası yürütme nin önü fiili olarak kapatılıyor. ‘Hayır’ kampanyası için halka açık yerlerde propaganda yapanlar polis gücüyle dağıtılıyor, katılımcılar gözaltına alınıyor. Televizyonlarda muhalefet partilerine yer verme zorunluluğu RTÜK kararıyla ortadan kaldırıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Binali Yıldırım, açılış bahanesiyle devlet imkânlarını sonuna kadar kullanarak her gün canlı yayınlarla ‘evet’ propagandası yaparken ‘hayır’ kampanyası yapan CHP yönetiminin toplantıları banttan özet olarak yayımlanıyor. panyası açtı” diyerek suçlamıştı. Erdoğan ise, “Anayasaya ‘hayır’ oyu vermek vatan haini Kandil ve FETÖ ile yan yana durmaktır” demiş, daha sonra Elazığ mitinginde “Ülkemizi bölmek, parçalamak isteyenler bayrağımıza karşı çıkanlar, bu ülkede milli ve yerli olanlara karşı çıkanlar ‘hayır” diyor” şeklinde konuşmuştu. İÇ SAVAŞ TEHDİDİ: Evren, 31 Ekim 1982 günü Kayseri mitinginde “Yanlış atılacak bir adım bölgeyi kana bulayabilir. Biz diyoruz ki, bu anayasa Türkiye’ye rahat ve huzur getirecektir” diye konuşmuştu. Erdoğan da Adıyaman mitinginde “Mesele şahsımın meselesi değil. Milletimizin daha huzurlu ve güvenli bir geleceğe kavuşması meselesidir” demişti. Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş ise bire bir Evren’le aynı ağzı konuşmuş, referandumda anayasanın reddedilmesi halinde iç savaş çıkacağını söylemişti. SEÇİLMEZSEK GİDERİZ: Kenan Evren, Afyon’da “Bu işe beraber başladık hep beraber gideceğiz” diyerek makamda kalıcı olmadığını vurgulamaya çalışmıştı. Aynı şekilde Erdoğan da 11 Şubat’ta SETA toplantısında “Tayyip Erdoğan baki değil fani. Seçimle gelip beş yıl sonra seçilemezse gidecek” dedi. İTİRAZ EDEN YALANCI: Kenan Evren, 1982 Anayasasına “hayır” diyenlerin Anayasa’ya itiraz etme gerekçelerini “kuyruklu yalan” olarak değerlendirmişti. Aynı şekilde Erdoğan da Gaziantep konuşmasında “Bu gafiller ha bire yalan yanlış şeyler söylüyorlar hepsi yalan” diye muhalifleri yalancılıkla suçladı. BİZİ SİZ İSTEDİNİZ: Kayseri mitinginde Evren 31 Ekim 1982 günü halka, “Bizim desteğimiz sizlersiniz. Bu millet bizi göreve çağırdı, sizin isteğinize uygun olarak bu hareketi gerçekleştirdik” diye konuşurken Erdoğan da benzer bir konuşmayı hemen hemen her mitinginde “Bu sistemin ilk adımını siz zaten beni cumhurbaşkanı seçerken attınız. Seçimle gelmiş bir cumhurbaşkanını bir kenara atmak istiyorlar. Biz sizin isteğinizle bu makama geldik şimdi sistemin devamını getiriyoruz” diyordu. BİZE ÖZGÜ SİSTEM: Evren’in 30 Ağustos 1982 günü Afyon konuşmasında, “Batılı anayasalara uymak zorunda değiliz. Biz kendi yapımıza, özelliklerimize, şartlarımıza göre ve stratejik konumumuzu düşünerek anayasa yapmak zorundayız” sözlerinin benzerini Erdoğan, SETA toplantısında “Her ülke kendi şartlarına özgü bir yönetim biçimine sahiptir” diyerek söyledi. Arınç’tan Gökçek serzenişi Yıldırım, bir araya geldiği AKP’li eski bakanları ‘sahaya’ çağırdı. Arınç’ın ‘Gökçek ve trollere karşı arkamızda durmadınız’ tepkisi toplantıya damga vurdu EMİNE KAPLAN Eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek arasında yaşanan tartışma, Başbakan Binali Yıldırım’ın eski bakanlarla yaptığı toplantıya yansıdı. Arınç, Yıldırım’a “Gökçek ve trollere karşı bizi savunmadınız, arkamızda durmadınız” dedi. Gökçek’i aradığını ve uyardığını belirten Yıldırım, bu tartışmaları doğru bulmadığını, partiye zarar verdiğini söyledi. Başbakan Binali Yıldırım, dün AKP hükümetlerinde görev yapan eski bakanlarla kahvaltıda bir araya geldi, ardından da MYK’yi topladı. Toplantıya 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eski Başbakan Ahmet Davutoğlu katılmadı. Edinilen bilgiye göre Yıldırım, kısa bir değerlendirme yaptıktan sonra eski bakanların referandum süreci ve partinin kampanyasıyla ilgili olarak görüş ve önerilerini dinledi. Partide “eskiyeni” gibi bir ayrımın olmadığını anlatan Yıldırım, “Partimiz vefa ve erdemliler hareketidir. Bizim partimizde emeklilik yoktur. Çalışmak için bizim görev vermemizi beklemeyin, hepiniz görevlisiniz. Birlik ve beraberlik içinde sahada olalım” dedi. ‘Bu hamur kaldırmaz’ Kamuoyu araştırmalarıyla ilgili bilgi veren Yıldırım, evet oyunun önde olduğunu, kararsız kesimin karar verdikçe evet oylarının arttığını savundu. Referandum sonucuna ilişkin, bazı bakanların “yüzde 6570” oranında evet çıkacağı yönündeki tahminleri üzerine bir bakanın, “Bu hamur o kadar su kaldırmaz” diye espri yaptığı öğrenildi. Yıldırım’a tepki Bir süre önce Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ile tartışan eski Başbakan Kuveyt Emiri’ni havaalanında karşıladı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, resmi ziyaret için Türkiye’ye gelen Kuveyt Emiri Şeyh Sabah Ahmed Cabir el Sabah’ı Esenboğa Havalimanı’nda uçaktan inerken karşıladı. Erdoğan’a, Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek ve Ankara Valisi Ercan Topaca eşlik etti. Erdoğan ve Kuveyt Emiri, havalimanında bir süre görüştü. El Sabah’ın yarına kadar sürecek ziyareti sırasında kendisine, Erdoğan tarafından Devlet Nişanı verileceği belirtilmişti. Ziyaret kapsamında iki ülke arasında müzakereleri tamamlanan çeşitli alanlardaki işbirliği anlaşmalarının imzalanması öngörülüyor. Yardımcısı Arınç, konuyu gündeme getirdi. Arınç’ın “Gökçek ve trollere karşı bizi savunmadınız, arkamızda durmadınız” diye sert konuşması üzerine Yıldırım, Gökçek’i aradığını ve uyardığını söyledi. Yıldırım, “Bunlar doğru değil, partiye zarar veriyor” dedi. Bazı bakanlar, partinin kampanya dilini, Hollanda ile yaşanan kriz sürecini, bazı partililerin hayır oyu verecek seçmene yönelik kullandığı dili eleştirdi. Bir bakan, Hollanda ile yaşanan süreci eleştirerek “Tansiyonun düşürülmesi lazım. Bunlar iyi değil” dedi. Bazı partililerin ‘hayır’ oyu vereceklere yönelik söylem ve üslubunun eleştirilmesi üzerine Yıldırım, “Bunlarla ilgili gereken işlemi yaptık” diye konuştu. ‘17 Nisan’da görüşürüz’ Arınç, toplantı çıkışında gazetecilerin sorularına yanıt vermekten kaçınarak, “Güzel toplantı oldu, faydalı bir görüşme oldu” demekle yetindi. Arınç, referandumla ilgili sorulara “17’sinden (Nisan) sonra görüşürüz” yanıtını verdi. l ANKARA EvLAT Acılı anneler ‘Hayır’ Dedi HDP’nin 16 Nisan’da yapılması planlanan anayasa referandumuna yönelik yürüttüğü “hayır” kampanyasına çocukları öldürülen anneler de destek verdi. Kampanyaya destek veren anneler arasında Adana’nın Yüreğir ilçesindeki protestolarda 29 Haziran 2012’de gaz kapsülüyle başından vurularak öldürülen 11 yaşındaki Mazlum Akay’ın annesi Ayşe Akay, Sur’da 12 Ekim 2015’te sokağa çıkma yasağı sırasında polis tarafından vurulan 12 yaşındaki Helin Şen’in annesi Nazmiye Şen, Gezi Direnişi’nde İstanbul Okmeydanı’nda polisler tarafından başından vurulan 15 yaşıdaki Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan, Roboski’de bombalanarak öldürülen 19’u çocuk 34 kişiden 12 yaşındaki Bedran Encü’nün annesi Sabriye Encü ve 13 yaşındaki Muhammed Encü’nün annesi Heybet Encü, 10 Ekim 2015 Ankara gar katliamının en küçük kurbanı 10 yaşındaki Veysel Atılgan’ın annesi Nezihe Atılgan, 21 Kasım 2004’te Mardin’de babası Ahmet Kaymaz ile birlikte evlerinin önünde polisler tarafından öldürülen ve bedeninden 13 kurşun çıkan 12 yaşındaki Uğur Kaymaz’ın annesi Makbule Kaymaz, Eylül 2015’te Cizre’de 9 gün süren “sokağa çıkma yasağı” sırasında evinin avlusunda öldürülen ve annesinin çürümesin dile günlerce derin dondurucuda sakladığı 10 yaşındaki Cemile Çağırga’nın annesi Emine Çağırga, 28 Eylül 2009’da Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Şenlik köyü Paşacişya mezrasında hayvanlarını otlattığı sırada öldürülen 12 yaşındaki Ceylan Önkol’un annesi Saliha Önkol da bulunuyor. Dipten gelen dalga... Her şey tekdüze geliyor bize hayatın inişli çıkışlı yollarında... Yaşam aşkın içinde, aşk yaşamın içinde uzun bir yolculuğa çıkıyor... Erik ağacı çiçeğe vurmuş, güneş yüzünü göstermiş... Bahçede çocuklar oynuyor... Bir sesle irkiliyorum: “Aşk mavisi tükendiyse de o boşuna denizde; tutku kaybolduysa bir gece yarısı; aşk uçup gittiyse yıldızlı gökyüzünde; hayata sımsıkı sarıl ve hiç bırakma sakın...” Zamanın sesini, hayatın akışını seyrediyorum takvimin sayfalarında. Almanya, ardından Hollanda... Ne demokrasinin beşiği sayılan AB ülkelerine ne de İslam dünyası içinde tek laik Cumhuriyeti kurmuş, kurtuluş ve kuruluş destanını yaratmış, Atatürk devrimleriyle çağdaş uygarlığa doğru toplumsal birikim kazanımlarına sahip Türkiye’ye yakışıyor. Haftanın ilk gününde yazı masamda dünü, bugünü, hayatı düşünüyorum... Yaşananların açıklanması, insan yüreği, uygarlık düzeyinin, bilincinin değeri böylesine kısır çekişmeleri hak etmiyor. Türkiye’nin gözleri, aydınlanma süreci 1923’te başladı... Azgelişmiş nice ülkeler daha yeni yeni uyanıyor... Suriye’den Libya’ya dek Ortadoğu ve Afrika ülkelerinde iç savaş sürüyor... HHH Pazar sabahı gün ışıdığında uyanıp toprağın kokusunu içime çekerken sabahın perdesini araladım. Martıların çığlığını duydum... Denizin kıyısında, aynı günün gecesinde yıldızlarla konuştum. Güneşin ışıkları kentin üzerine vuruyordu. Kendi kendime mırıldandım Paul Celan’ın dizelerini: “Ölenin mezarına koy yaşamak için kullandığı sözcükleri Başını da yerleştir aralarına, bırak kulak versin özlemin kıskaç gibi diline. .......... Bir zamanlar ona sen diyenden esirgediği sözcüğü de Gözkapaklarının üstüne bırak; tıpkı şimdi kendi eli gibi çıplak bir el, ona sen diyeni geleceğin yapraklarına aşıladığında, Yüreğinden atan kanla, yanından öylece gelip gittiği sözcüğü.” Bir süre göğe baktım sonra... İçim titredi, başım döndü. Kimi zaman ters fikirler, bir geleceği ortaya çıkarmak için kararlı işlevler çıkarabilirlerdi... Zaten demokrasinin olmazsa olmaz kurallarından biriydi düşünceyi ifade özgürlüğünü yaşam biçimi yapmak... Acaba niçin karşı fikirlere karşı bu denli acımasızdık; insanları, karşı düşüncelerinden ötürü dinleyeceğimiz yerde suçluyorduk! HHH Efendi düşünür... Köle de düşünür... Ancak köle efendisinin mantığına göre düşüyorsa, düşünüyor sayılabilir mi? İnsan gibi düşünebilmek için, köle önce efendinin mantığına karşı çıkmak zorundadır. Eğer bu işi kavrayamazsa, özgür düşünceden ve eleştirel akıldan uzaklaşır. İnsanlık binlerce yıl emekledikten sonra insan gibi düşünmenin yolunu yordamını bulabildi; kurallarını koyabildi. Hâlâ insanoğlunun bağımsızca düşünebilmesi çok güç. Bağımsız düşünebilmesi için özgür birey olması gerekir. Biat kültüründe bu yoktur. Geçmişte sosyalist dünyada olup bitenleri çoğunlukla Batı’dan öğrenirdik. Çünkü kapitalist dünyanın haberleşme ağı içindeydik. İdeolojilerin yıkılması, tek kutuplu olarak ilan edilen yeni emperyalizmin düzenine geçişin sonrası tarihin sonu olmayacaktı elbet. Tam tersi olacaktı... HHH Sosyal hukuk devleti, demokratik düzenlemeler ve insan hakları. Dünya genelinde insan hakları ihlalleri yaşanmadı mı son 50 yıl içinde... Dağlar, ovalar, akarsular, koylar, bükler çokuluslu altın avcılarına teslim edilmedi mi? Ormanlar yok olmadı mı? Türkiyede payını aldı, milyonlarca ağaç kesildi... Bunları düşünürken dipten gelen bir dalgayla irkildim. Bir pazar akşamı toprağın ve yıldızların kokusuyla uykuya yattım... 16 şubeyi kendileri kapattı Mazlumder tamamen iktidarın güdümünde ZEHRA ÖZDİLEK Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, geçen yıl Cizre raporu yayımlamasının ardından hedef aldığı Mazlumder’de başlayan tartışmalar olağanüstü genel kurulda 12’si Güneydoğu’da bulunan 16 şubenin kapatılmasıyla sonuçlandı. İslami hassasiyetlerle 1991’de kurulan insan hakları örgütü Mazlumder’deki “operasyon” süreci şöyle gerçekleşti: Derneğin geçen yıl hazırladığı Cizre’deki ölümlerle ilgili raporundan rahatsız olan bazı şubeler olağanüstü genel kurula gidilmesi için harekete geçti. Tüzüğe göre dernek üyelerinin talepte bulunması gerekirken muhalifler delege imzalarıyla süreci başlattı. Anlaşmazlığın taşındığı mahkeme de temyiz sürecini beklemeden kongre kararı aldı, ardından da derneğe kayyım atandı. 19 Mart’ta yapılan olağanüstü genel kurulda 16 şube, delegelerin oylarıyla kapatıldı. Ayrıca Mazlumder Genel Merkezi’nin Ankara’dan İstanbul’a taşınması ve Genel Başkanlığa İstanbul Şube Başkanı Ramazan Beyhan’ın getirilmesi kararlaştırıldı. Kapatılan şubeler arasında Diyarbakır, İzmir, Şanlıurfa, Gaziantep, Kocaeli, Batman, Mersin, Van, Şırnak, Sakarya da var. Şubelerin 12’si Güneydoğu’da bulunuyor. Bu şubelerin ortak özelliği ise, Kürt sorunu konusunda duyarlı olmaları ve bölgedeki hak eksenİ kaymış! Mazlumder’in yeni başkanı Ramazan Beyhan “Bir yıl önce kendi kuruluş misyonumuza göre ekseninin biraz kaydığını gördük. Delegeler yönetim değişikliği gerçekleştirdiler. Üzerimizde baskı yoktu. Hiç kimse Mazlumder’in üzerinde baskı kuramaz” dedi. ihlallerine ilişkin sık sık rapor hazırlamalarıydı. AKP’ye paralellik Mazlumder’in eski başkanı Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu dernekte bazı kişilerin iktidara yönelik eleştirilerden rahatsız olduğunu kaydetti. Gergerlioğlu, derneğin dindarların özgürlüğü dışındaki özgürlüklere karşı mesafeli olduğunu dile getirerek, “Gücü eline geçirince herkese adalet demeyi unuttu maalesef. Biz mağduriyetleri yaşarken herkese adalet diyorduk ama demek ki bazı arkadaşlarımız bunu içselleştirmemiş. İktidara paralellik arz etmeye başladılar” diye konuştu. Şubelerin kapatılmasının Türkiye insan hakları hareketi için üzücü olduğunu söyleyen Gergerlioğlu, “Kürtlerin azalan umutları açısından ve din adına da üzücü. İşler dindarlık adına güya yapılıyor ama bu fiilerle maalesef mağdur çok kişi dinden soğutuluyor. Türkiye’de bir kopuş yaşanıyor yani son tutundukları dal Mazlumder’di” dedi. l İSTANBUL C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle