20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 1 Mart 2017 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ZARİFE SELÇUK Yakınlaşma imkânsız haber 11 Yücel’in tutuklanması Almanya’da büyük yankı yarattı. Siyasetçiler Türkiye’nin Avrupa ile yakınlaşmasının imkânsız hale geldiğini vurguladı, gazeteler ortak metin yayımladı Alman gazeteci Deniz Yücel’in tutuklanması Almanya ile Türkiye ilişkilerinde yeni ve zorlu bir sürecin başlangıcı olarak değerlen dirildi. Alman siyasiler, Türkiye’nin Av rupa ile yakınlaşmasının imkânsız hale geldiğini söyledi. Bu güne dek Türkiye’de ki gazetecilere yöne lik baskı ve tutuk lamaların ‘ilk defa bir yabancı gazeteci ye yöneldiğini’ söyle AYyşıledırım yen Die Welt’in sahibi ve yayın yönetmeni Mathias Döpfner, “Bu insanlık için iyi bir mesaj değil” diye konuştu. Gazeteci Deniz Yücel’in tutuklan ması Almanya’yı ayağa kaldırdı. Başta Başbakan Angela Merkel olmak üzere hemen tüm siyasiler tutuklama kararı na sert tepki gösterirken, gazeteler de ‘Denize özgürlük’ başlıklarıyla Türki ye’deki basın özgürlüğüne yönelik bas kıları gündeme getirdi. Merkel: Hayal kırıklığı Almanya Başbakanı Angela Merkel, “Sert ve hayal kırıklığı yaratan bir karar. Çünkü Deniz kendisi ifadeye gitmişti. Ve biz özgürlüğüne kavuşmasını umut ediyoruz” dedi. Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel ise Deniz Yücel’in tutuklanmasının TürkAlman ilişkilerinde zorlu bir süreci başlattığını belirterek, “Deniz olayı iki ülke arasında hukuka yaklaşım konusunda ne kadar farklılık bulunduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir” dedi. İkiyüzlülüğü bırakın Adalet Bakanı Heiko Maas da tepkisini, “Bir gazetecinin tutuklanması bizim basın özgürlüğü ve hukukumuzla hiçbir şekilde uyuşmuyor. Bu Avrupa’nın temel ilkelerine terstir ve bununla Türkiye’nin Avrupa ile yakınlaşması zorlaşmış hatta belki imkânsızlaşmıştır” sözleriyle ifade etti. Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Simone Peter de sosyal medya hesabından tutukluluğa sert tepki gösterdi. Peter, “Üzgünüm, öfkeliyim, çaresizim. Deniz, polis gözaltısından sonra şimdi de tutuklandı. Alman devleti sadece seyirci olmamalı” diye yazdı. Yeşiller milletvekili Özcan Mutlu, “Eğer Türkiye, demokratik bir ülke olduğunu göstermek istiyorsa bu ikiyüzlülüğe son vermeli, basın ve ifade özgürlüğüne saygı duymalı” dedi. Gabriel: En büyük sınav Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel’in talebi üzerine Türkiye’nin Berlin Büyükelçisi Ali Kemal Aydın Dışişleri Bakanlığı’na davet edildi. Büyükelçi Aydın’ı Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Walter J. Lindner kabul etti ve Alman hükümetinin rahatsızlığı iletildi. Gabriel sert açıklamalarda bulunarak, “TürkAlman ilişkileri yakın zamanın en büyük dayanıklılık sınavıyla karşı karşıya. Türkiye şunu iyi anlamalı, Deniz Yücel konusu zaten zorlu TürkAlman ilişkilerinde her şeyi çok daha zora sokuyor” dedi. DENİZ’E ÖZGÜRLÜK Almanya’nın büyük gazeteleri “Deniz’e Özgürlük” (Freiheit für Deniz) ilanıyla çıktı. İlanda, “Bilginin, düşüncenin, ifadenin, sanatın özgürlüğü için... Deniz Yücel ve Türkiye’de tutuklu bulunan diğer tüm gazeteci ve sanatçılar için hep birlikte!” ifadeleri yer aldı. Frankfurter Allgemeiner gazetesi de olayı siyasi açıdan değerlendirerek “Avrupa’ya yakınlaşma zor hatta imkânsız” başlığını attı. Focus, Başbakan Merkel’in tepkisiyle haberi duyururken Spiegel de “Bu karar ağır ve hayal kırıklığı yarattı” başlığını attı. Deniz Yücel’in serbest bırakılması için “change. org” sitesinde başlatılan kampanyaya ise binlerce kişi katıldı. Alman medya kuruluşları da binalarına ve ofislerine “FreeDeniz” yazılı poster ve flamalar astı. İnsanlık için iyi bir mesaj değil Deniz Yücel’in çalıştığı gazete Die Welt, birinci sayfasını ‘Deniz Yücel tutuklandı’ diyerek tamamen bu olaya ayırdı. Gazetenin internet sitesi ise “Hepimiz Deniziz” başyazısıyla çıktı. Die Welt’i de çıkaran Axell Springer Verlag’ın Yönetim Kurulu Başkanı Mathias Döpfner imzalı başyazıda Türkiye’ye sert eleştiriler yöneltildi. Dünyada basın özgürlüğünü ayaklar altına alan ‘demokrasi dışı diktatörlerden’ örnek veren Döpfner, yazısında şunları kaydetti: “Deniz’in durumu sadece Deniz’le açıklanacak bir durum değil, ge neli kapsıyor. Bu aynı zamanda ne kadar bağımsız ve eleştirel bir gazeteciliğe sahip olmamız gerektiğini gösteriyor. Türkiye’de düşünce özgürlüğü, sanat özgürlüğü ve basın özgürlüğü rahatsız edici bir konu. Yücel, ışık saçan bir gazeteci. Her açıdan bağımsız bir düşüncesi, bağımsız bir aklı var. Ve bundan dolayı da Türkiye’deki gelişmelerden kaygı duyuyordu. Onun bir suçlu gibi ele alınması ile bir mesaj verilmek isteniyor. Bu mesaj da; eğer özgürlüklerini yaşatmak istersen böyle olursun. Bunu söylemek istiyorlar. Bu sadece Deniz’le açıklanabilecek bir olay değil, bir istisna değil, bu sistemin bir parçası. Bu sistem bugüne kadar Türkiye’deki gazetecileri baskı altına alıyordu ama ilk defa yabancı bir gazeteciye yöneldi. Almanya’daki hayal kırıklığı, öfke ve bununla dayanışma sınırları aştı. Bu insanlık için iyi bir mesaj değil. Deniz hiçbir zaman baskıya boyun eğmedi. Ve bu boyun eğmemesiyle saldırganların silahlarını köreltti ve tam tersi durum yarattı. Bu otokratik sistemin baskı mekanizmasını göstermesi açısından emsal bir karar. Deniz’in bir suçlu gibi muamele görmesi verilmiş bir sinyaldir. Bu sinyalin amacı şu: özgürlüğünü yaşatmak isteyen herkes böyle olabilir. Deniz, gözaltındayken çok zor durumlar yaşamış. Her şeye rağmen durumum iyi demiş. 7 metrekarelik bir hücrede ve genelde üç kişi kalıyormuş.” l KÖLN CHP ve BASIN ÖRGÜTLERİNDEN TUTUKLAMA KARARINA TEPKİ: Pazarlık konusu yapacaklar Alman Die Welt gazetesinin Türkiye muhabiri Deniz Yücel’in tutuklanmasına siyasi partilerden ve meslek örgütlerinden tepki geldi. Yücel’in tutuklanmasına sadece yazdığı yazıların neden olduğu belirtilerek “Bu tutuklama Türkiye’de haber yapan yabancı gazetecilere ve Türkiye’den yurtdışına haber yapan Türkiyeli gazetecilere verilmiş mesajdır” denildi. Die Welt gazetesinin Türkiye muhabiri Deniz Yücel, savcılık sorgusunun ardından “Örgüt propagandası yapmak” ve “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçlarından tutuklanmasının ardından CHP milletvekilleri Barış Yarkadaş, Mahmut Tanal ve Sezgin Tanrıkulu adliye önünde basın açıklaması yaptı. Barış Yarkadaş, Deniz Yücel’e sorgusunda yöneltilen suçlamalar, sadece yazdığı yazılar, attığı bir tweet ve bir gazetede anlattığı fıkradan ibaret olduğunu söyledi. Yücel’in yazılarında PKK’yi öven ya da halkı kin ve nefrete yöneltme gibi bir amacı olmadığını anlatan Yarkadaş, “Deniz Yücel’in tutuklanması düşünceyi ifade özgürlüğüne vurulmuş bir darbedir. Zira Deniz Yücel kaçmamıştır. CHP milletvekilleri Mahmut Tanal, Sezgin Tanrıkulu ve Barış Yarkadaş, tutuklama kararının ardından adliye önünde gazeteci Deniz Yücel’in yakınlarıyla birlikte açıklama yaptı. Aranıyor olmasına rağmen bizzat gelip Emniyet müdürlüğüne teslim olmuştur. Ama buna rağmen Deniz Yücel’in her iki suçtan dolayı tutuklanması kabul edilir bir durum değildir. Ve bir an önce serbest bırakılması gerekir. Çünkü bu kararla birlikte Türkiye bir gazetecinin daha tutuklanmasına yol açmıştır. Ne yazık ki bu kararla tutuklu gazeteci sayısı 152 olmuştur”diye konuştu. Yabancı basına mesaj Sezgin Tanrıkulu da yabancı gazetecilere bir mesaj verildiğini kaydederek,“Bu karar yabancı gazetecilere ve Türkiye’den yurtdışına yayın yapan gazetecilere verilmiş bir mesajdır. Bu mesaj yurtdışı medyasına verilen bir mesajdır. Kararla yabancı basına haber yapan gazetecilerin de özgürlüğün olmadığı mesajı verilmiştir” ifadelerini kullandı. Mahmut Tanal da kararın hukuki değil, siyasi olduğunu söyledi. Tanal, Yücel’in Alman vatandaşı olması nedeniyle referandumda Almanya’da Recep Tayyip Erdoğan’a izin verilmemesi nedeniyle bir pazarlık konusu olarak değerlendirebileceğini belirtti. Gazetecilere gözdağı Türkiye Gazeteciler Sendikası da Twitter hesabından yaptığı açıklamada Deniz Yücel’in tutuklanmasının tüm gazetecilere gözdağı olduğunu söyledi. DİSK Basınİş Sendikası’ndan yapılan açıklamada ise “Basın ihlalleri sınırları aştı. Deniz Yücel Almanya’daki haberi nedeniyle Türkiye’de tutuklandı. Yücel ve tüm gazeteciler serbest bırakılmalı” ifadelerine yer verildi. l İSTANBUL / Cumhuriyet Affedersin ama rahat mı battı sana? Bu ülkede herkesin rahatı bugüne dek hiç olmadığı kadar yerinde şu günlerde. Her şey güllük gülistanlık. İşler tıkırında. Yurtta sulh cihanda sulhtan başımız dönüyor. Düşünün başbakan artık kürsülerde İzmir Marşı’nı söylüyor. Tamam bazı gazeteci arkadaşlarımız hapisteler ama orada çok rahatlar... Her gün işe gelip gideceklerine, bugün ne yazacağız, ne çizeceğiz, neyi manşete çıkaracağız diye dertleneceklerine içeride yan gelip yatıyorlar. Diğer gazeteciler ne yazıp ne yazamayacaklarına iktidar karar verdiği için işlerini yaparken hiç yorulmuyorlar. Hükümet deseniz, o, en rahat. İstediği kararnameyi çıkarıyor, istediğini hapse atıyor, istediğini işten kovuyor. Kimse ona karışamıyor; Astığı astık, kestiği kestik, kudretin keyfini çıkarıyor. Önüne gelene bir tekme; dolayısıyla rahatı pek yerinde. Hukuk da çok rahat. Artık kimsenin yasalarla başı dertte değil. Savcılar yasaları takmadan kafalarına göre (ki o kafaları hiç küçümsemeyin) her şeyi yorumluyorlar; Hâkimler kafalarına göre (ki o kafaları da hiç küçümsemeyin) davaları kararlara bağlıyorlar; Suçlular zaten ayan beyan ortada; Tereddütsüz toplanıp doğrudan hapse atılıyorlar. Ordu bunların içinde en rahatı. Artık rejimi korumakmış, Atatürk ilke ve devrimlerine sahip çıkmakmış öyle teferruatlarla uğraşır gibi yapmak zorunda değil. Emir de eskisi gibi dışarılardan gelmiyor... MİT iki adım, Cumhurbaşkanı desen zaten kanka. Askerler gerektiğinde üç beş şehit verip kışlaya hemen geri çekiliyorlar. Artık kendilerini sadece iktidarın güvenliğinden sorumlu hissediyorlar. Halk desen, keyif keka. Kahramanlık onda; cehaleti göğsünde madalya; Ülkesine hiç geçemeyeceği köprüler, hiç aşamayacağı yollar da yapıldı ya; Ötesinden ona ne, isterse batsın bu dünya. Ve Cumhurbaşkanı. Özellikle o çok rahat. Bir defa sırtı sağlam. Etrafındakilere güveni tam. Ülkesini seviyor, ülkesi de ona hayran. Dünya onu parmakla gösteriyor. Ve TDK’de diktatör kelimesinin karşısında “Bütün siyasi yetkileri kendinde toplamış kimse” yazıyor. Şimdi herkesin rahatının bu denli yerinde olduğu bir ülkede; Şu rahatsız, bu rahatsız diye manşet atmak da ne demek? Ne demek ülkede sanki bir huzursuzluk varmış gibi kasıtlı haber yapmak? Kimin eli kimin cebindeymiş de belli değilmiş gibi bir havalar yaratmak? Ne demek kafaları karıştırmak? Suları bulandırmak? Sorarlar adama; Affedersin ama rahat mı battı sana? MESLEK ÖRGÜTLERİ KINADI AKP yönetim kurulu üyesinden gazeteciye darp Zonguldak’ta yayın yapan Pusula ga zetesinin imtiyaz sahibi Ali Rıza Tığ, geçen hafta sonu bir arkadaşının iş yerinde AKP Zonguldak İl Yönetim Kurulu üyesi Harun Demir tarafından darp edildi. Saldırı anı, işyerinin güvenlik kame ralarına yansıdı. Kayıtlarda, arkadaşla Ali Rıza Tığ rıyla kahvaltı eden Tığ’a arkadan yaklaşan Demir’in gazeteciyi darp etti ği görülüyor. AKP’li Demir’in, Demir ailesinin şir ketlerine ilişkin haberlerden rahatsızlık duyduğu için bu saldırıyı düzenlediği öne sürüldü. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Zonguldak Tem silcisi Atilla Öksüz, “Harun Demir’in kentimizin değerli eşrafının da bulunduğu işyerinde önce den planlanmış bir şekilde arkadan yaklaşarak yaptığı saldırı, sadece bir gazeteciye değil, basın özgürlüğüne, tüm gazetecilere, kentimizin eşra fına, kentin manevi değerlerine, dostluk ilişki lerine ve kamuya yapılmış bir saldırıdır. Harun Demir’in siyasi kimliği ve yaptığı davranış, partisi tarafından masaya yatırılmak zorundadır” dedi. Çağdaş Gazeteciler Derneği Zonguldak Şube Başkanı Ali Ayaroğlu da, “Meslektaşımıza yapı lan saldırı, basın özgürlüğüne yapılmıştır. Gaze tecinin tek silahı kalemidir. Her gazeteci de ka lemine bağlı kalarak görevini yapar. Gazeteci ye saldırının çağdışı bir anlayışın eseri olduğuna inanıyoruz” dedi. l Yurt Haberleri C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle