20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 1 Mart 2017 10 Deniz Yücel çporokpiyaigöarngdüatsı yaptı Almanya’nın itibarlı ve etkili gazetesi Die Welt’in Türkiye temsilcisi Deniz Yücel 14 günlük gözaltı süresinin ardından nihayet mahkeme karşısına çıkarıldı ve savcının talebi, sulh ceza hâkiminin “münasiptir” kararı ile tutuklandı. Hakkındaki iddianame ne zaman yazılır, ağır ceza mahkemesinin karşısına ne zaman çıkarılır bilinmez. Bizim Cumhuriyet tayfası dördüncü ayı da devirdiğine göre Deniz Yücel de, ne kadar olacağını kestiremeyeceğimiz bir süre boyunca Silivri’deki özel rezidansında yaşayacak demektir. Dünkü Cumhuriyet’te savcının Deniz’i hangi suçlardan (suç!?) gözaltına aldırıp ardından tutukmlanmasını talep ettiğini ayrıntısıyla okudunuz. Gözünüzden kaçtıysa dünkü Cumhuriyet’i bulun ve okuyun. Böylece 2017 Şubatı’nın sonunda Türkiye’de yargı erkinin değer ölçüleri üstüne esaslı bir fikir edinirsiniz... Deniz Yücel, genç bir meslektaşım. Die Welt gibi ince eleyen sık dokuyan bir gazetenin dünya gündeminin bugünlerde ilgi odaklarından biri olan Türkiye’ye onu temsilci olarak göndermesi meslek kalitesini, meslek hünerini ve yetkinliğini yeterince kanıtlıyor. Deniz Yücel, Almanya’da doğup büyüyen Türk kökenli kuşakların seçkin temsilcilerinden biri. Babasıyla tanışmışlığım var ama kendisi ile bir türlü karşılaşamadık. Telefonumdaki hâlâ silmediğim son mesajında “Abi gazeteye geldim ama seni içeri almışlardı; çıktın ben Çağlayan Adliyesi’ne geldim yine buluşamadık. Nasıl yapsak acaba” diye soran ince mizahının cevabını benden önce sulh ceza hâkimliği verdi. Yani bir süre daha ben ve genç meslektaşım Deniz buluşamayacağız... Yargı erkimiz böyle münasip gördü. HHH Madem yargı erki böyle münasip gördü, Deniz’i tutukladı ve iddianame düzenleyip yargılayacak, bari yüce Türk yargısına yardımcı olayım. Deniz Yücel’e savcının yönelttiği suçlamaları dikkatle okudum. Suçlamaların hepsi yüzde yüz gazetecilik faaliyeti. (Bir daha: Yüzde yüz gazetecilik faaliyeti). Deniz yaptığı o haberlerden dolayı suçlanamaz. Eğer o haberleri yapmasaydı, atlasaydı Die Welt yöneticileri ve bütün meslektaşları tarafından suçlanır; “mesleki yetersizlikten” alay konusu olurdu. Ancak suçlamalardan biri var ki o noktada savcı yüzde yüz (Evet, yüzde yüz) haklı. Savcı Deniz Yücel’in örgüt propagandası yaptığını iddia ediyor. Haklıdır. Yerden göğe haklıdır. Deniz Yücel, ulusötesi çapta etkinlik gösteren bir örgütün, “Gazeteciler Örgütü”nün genç ve seçkin bir üyesidir. Bu örgüt başka örgütlere benzemez. Tüzüğü yok, programı yok, başkanı yok, sekreteri yok. Sadece ve sadece ilkesi var. İlke pek yalın: Halktan gizlenen her şeyi halka haber vermek... Dünyanın her köşesinde, yedi iklim dört bucakta bu örgütün üyeleri temel ilkeyi ete kemiğe büründürmek için geceyi gündüze katar. Katmayanı arasına almaz; gazeteciden saymaz, kusar. Gazeteci ile gazetecimsileri sadece bu ilkeyi ölçü alarak ayrıştırır. İşte bu müthiş örgütün, “Gazeteciler Örgütü”nün genç ve çalışkan üyesi Deniz Yücel propaganda sanatında da hünerli, marifetli olduğunu kanıtladı. Şu anda Türkiye’de ve dünyada gazete okurları, TV seyircileri, sosyal medya takipçileri Gazeteciler Örgütü’nün ne kadar güçlü ve ne kadar saygın bir örgüt olduğunu bir kere daha öğrendi. Bundan iyi örgüt propagandası mı olur. Savcı haklı. Sadece bu örgüt propagandasının neden suç olduğunu açıklaması gerekiyor. Bakalım iddianameyi yazınca anlayacağız... Umarım geciktirmez... ÇAĞDAŞ EĞİTİM KOOPERATİFİ Orhan Bursalı’ya eğitim ödülü Bursa’da “Atatürk ilke ve devrimlerini sonsuza dek yaşatacak nitelikli bireyler yetiştirmek” amacıyla kurulan ve Türkiye’nin ilk eğitim kooperatifi olma özelliğini taşıyan Çağdaş Eğitim Kooperatifi’nin 11. Eğitim Ödülleri, Tevhidi Tedrisat (Öğretim Birliği) Kanunu’nun ORHAN BURSALI kabul edilişinin 93. yıldönümü olan 3 Mart’ta verilecek. Ulusal ve yerel olmak üzere 2 kategoride dağıtılan ödül, bu yıl gazetemiz yazarı Orhan Bursalı’ya verilecek. Çağdaş, bilimsel, laik ve demokratik eğitimin korunması ve gelişmesi için çaba harcayan kişi ya da kurumlara verilen ödüle; Kültür Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hasan Şimşek, eğitim gönüllüsü Halil Güleç ve öğretmen Nihal Toptan da değer görüldü. Ödül töreni, Uludağ Üniversitesi Görükle Kampusu girişindeki ÇEK Özel 3 Mart Eğitim Kurumları Konferans Salonu’nda düzenlenecek. Törenin ardından, yazarımız Orhan Bursalı “Aziz Sancar ve Nobel’in Öyküsü”, Prof. Dr. Hasan Şimşek ise “MEB Taslak Öğretim Programları” başlıklı konferans verecek. l BURSA / Cumhuriyet haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ZARİFE SELÇUK U zun zamandır bu mektuba nasıl başlayacağımı düşünüyorum. Belki gecikmenin nedenlerinden biri söylenebileceklerin tükenmiş olması ve entelektüel çaresizliğimizin yol açtığı utanç. Ancak nasıl başlarsam başlayayım ne dersem diyeyim ne yazarsam yazayım, bu aylardır özgürlüğünüzden mahrum olmanın yarattığı sıkıntıları, yakınlarınıza, okurlarınıza verdiği acıyı hafifletse de gideremez. Çünkü biliyoruz ki, özgürlük, varlığın temelidir ve tüm varlıklardan daha derindir, yaratıcılığın gizidir. Oysa sizler çok uzun bir süredir insan eylemlerinin en soylularından biri olan bu gizden mahrumsunuz. Aylardır sizi siz kılan işinizi yapmaktan alıkonuldunuz. Basına karşı takınılan bu baskıcı tutumu onaylamayan ama buna açıkça karşı çıkmayan, çıkamayanların nasıl düşündüklerini size hatırlatmak isterim. “Ama onlar da…” Bu üç sözcüklü, dişi deyiş, doğurgandır, ardına sayısız mazeret eklenebilir. Aslında olup bitene baktıkça oldukça özgür bir ülkede yaşıyoruz, sizler yanlış meslek seçmişsiniz diyesi gelmiyor da değil insanın! Türkiye’de kitabevlerini, sanat merkezlerini yakmak, gazeteci vurmak neredeyse serbest. Bu meslekleri icra edenler özgürlük içinde çalışmalarını sürdüre Bazılarını tanıdığım bazılarını tanımadığım dostlar, merhaba... biliyor, üstelik yaptıklarıyla övünebiliyor ve takdir ediliyorlar. Galiba sorun, gazeteciliği halka ilişkiler biçiminde, kibarca sürdürme yeteneğinden mahrum, gazeteciliği iktidarları rahatsız, hatta taciz etme işi olduğunu inanan, ille de doğru bildiğimizi yazacağız diye tutturan siz gibi dostlarda. Tabii şimdiye kadar farkına varmışsınızdır: Benliğinizin kapılarını başka benliklere açar, adaleti tutkularınızın Tanrısı kılarsanız doğal olarak bir kundakçının özgürlüğüne sahip olamazsınız. Toplumsal ve ahlaki cesaretin bedeli her zaman pahalı ol muştur, hele bu ülkede. Şimdi sizden hepimizin borçlu olduğuna bakmadan bu alacaklarını tahsil ediyorlar. Bizler de farkındayız: “Gazeteci tutuklumuz yoktur” diyenler size yol gösterir, “neden düzen seven, öteki dünyaya gitmek için pasaport gerekiyor dense, ne yapıp edip bir tane almaya çalışacak o meslektaşlarınız gibi olmuyorsunuz” diye parmak sallarken, sizler her insanın yaşamının sonunda kendisine sorduğu o asap bozucu soruya, ‘hayatta beni insan kılan ne yaptım’ sorusuna verecek cevabı şimdiden hazırlıyor, insanlığın yasası, insanların yaptığı her yasanın üstündedir diyorsunuz… Sizler haberlerinizi baskıcı olmayan herhangi bir muhafazakârlığın olmadığını bile bile yaptınız, düşüncelerinizi eğip bükmeden dile getirdiniz? Size ne diyebiliriz ki? Belki, ölçüsüzsünüz dostlar: Neden vatan dediğiniz, ruhu, dokusu, sez gileri ve öfkesi hep erkeksi olan, adından başka hiçbir kadınsı öz taşımayan bu ülkeyi, insanlarını böyle gerektiğinden çok seviyorsunuz? Bilmiyor musunuz ki insan sevmek kolayca telaffuz edilir ama pahası ağırdır. Durumunuz, ülkemize verdiği utançla, bizleri utandırıyor ama varlığınız da bizlere kıvanç veriyor. Bunu unutmayın dostlar. Yükünüz ağır, hem de çok: Lisedeyken felsefe hocam, “Siz bu gezegende milyarlarca insan yaşadığına bakmayın, dünyayı sandığınızdan çok daha az insan omuzlarında taşır” demişti. Ne kadar haklıymış. Bu kısa mektubu bana hep güç vermiş sözlerle bitireyim: “Umudun iki güzel kızı vardır, öfke ve cesaret: Öfke olanlara dayanabilmek, cesaretse değiştirebilmek için…” Hepinize selam ve sevgiler. Yakında yüz yüze, el ele umut etmek dileğiyle. Mücadelesini selamlıyoruz Gazetemiz Yayın Danışmanı Kadri Gürsel’i UNESCO Guillermo Cano Basın Özgürlüğü Ödülü’ne aday gösteren Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün Türkiye temsilcisi Önderoğlu, Gürsel’in tüm tutuklu gazetecilerin özgürlüğü için sembol olduğunu söyledi 6 yıldır süren KCK Basın davasında SAVCI MÜTALAASINI VERECEK Bu dava durmalı Yargılanan gazetecilerin avukatları soruşturmayı yürüten savcının firari olduğunu, polislerin tutuklandığını belirterek dosyadaki hukuksuz delillerin çıkarılmasını istedi Kürt gazetecilerin terör örgütü yöneticiliği ve örgüt üyeliği iddia sıyla yargılandığı KCK Basın davasında sona gelindi. Mahkeme, esas hakkında ki mütalaanın hazırlanması için duruş ma savcısına süre vererek duruşmayı 20 Haziran’a erteledi. İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen duruşmada savcı, esas hakkındaki mütalaasını sunmak için dosyanın kendisine tebliğ edilmesini istedi. Ardından söz alan avukat Özcan Kılıç, soruşturma ve kovuşturma aşa masında görev yapan ve meslekten ih raç edilen hâkim ve savcıların isim lerini dosyaya sunduklarını söyleyerek, adil bir yargılama yapılmadığını vurguladı. Avukat Sinan Zincir ise iddianameyi hazırlayan savcının fira İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen duruşmaya gazeteciler ile çok sayıda avukat katıldı. ri olduğunu belirterek, soruşturma yı yürüten savcı ve hâkimlerin ihraç edilmesine ek olarak, soruşturmada görev yapan polislerin de tutuklu olduğunu söyledi. Davada durma kararı verilmesi gerektiğini kaydeden Zincir, dosyadaki hukuka aykırı delillerin çıkarılmasını talep etti. Tutuksuz yargılanan gazeteci Çağdaş Kaplan, “Daha önce var olan savcı ve hâkimlerin topladığı delillerle yargılama yapılması zor. Kaçarken yakalanan davanın yürütücüleri bu davalarla kendilerini kurtarmaya çalışıyor. Bu haliyle bu davanın devam etmesini anlaya Bizim savunma yapmamız bile engellendi, mahkeme salonlarından atıldık. Bunun hukuki bir yargılama olmadığını söyledik. Biz ilk söylediğimizde dikkate alınsa idi 15 Temmuz darbe girişimi olmazdı” dedi. Kırkaya, söz konusu tutuklu polislerin kendileriyle ilgili topla ‘Burada kumpas yok mu?’ mıyoruz” diye konuştu. dığı delillerin nasıl geçerli olacağını so Gazeteci Kenan Kırkaya ise savunma rarak, “Bir terör örgütünün hazırladığı Avukat Kadir Tunç ise, söz konusu sına “28 Şubat ve biz burada yargılanı iddianame üzerinden bizi nasıl yargıla hâkim ve savcıların yürüttüğü soruş yoruz. Süreklileşen bir darbe sürecinde yabilirsiniz? Bu davayı sürdürmek ahla turmaların kumpas davası olarak ad gazetecilerin nasıl yargılandığını çok ki ve vicdani de değildir. Anayasa Mah landırıldığını söyledi ve “Tüm davala iyi biliyoruz. Şu anda cezaevlerinde on kemesi de bu yargılamanın hukuksuz rın kumpas olduğu bir yerde Kürtlerin larca meslektaşımız var. Bunlardan bir olduğunu biliyor ve topu taca atıyor. Sa yargılandığı davalar neden kumpas ola kısmı biz tutuklandığımız zaman alkış yın savcı neyin üzerinden mütalaa ha mıyor. Burada bir eşitlik olmalı. Eşitlik çalanlar bir kısmı da bizim gibi yazan zırlayacaksınız” diye tepki gösterdi. talebinde bulunuyoruz” diye konuştu. lar. Bu soruşturmanın özneleri bizleriz. l İSTANBUL / Cumhuriyet Adıyaman’da ‘yok sattık’ AKP’li başkanın oğlunun ‘çocuğun nitelikli cinsel istismarı’ suçlamasıyla tutuklanmasına ilişkin haberimizin ardından kent merkezi ve bazı ilçelerde Cumhuriyet bulunamadı DİLEK ŞEN Gölbaşı Belediyesi’nin AKP’li Belediye Başkanı Yusuf Özdemir’in oğlu, evli ve 2 çocuk babası Erdem Özdemir’in “çocuğun nitelikli cinsel istismarı” suçlamasıyla tutuklanmasına ilişkin dün yayımlanan haberimizin ardından Adıyaman Merkez ile Gölbaşı, Kahta, Gerger ilçelerindeki bayilerinde Cumhuriyet gazetesi bulunamadı. Bilgi almak için ulaştığımız yerel basından gazeteciler ve yurttaşlar, bir kişinin ildeki bayileri dolaşarak tüm nüshaları dün sabah “satın aldığını” söyledi. Yaysat Adıyaman Dağıtım Merkezi’nden bir çalışan, “Öğlene kadar 1520 kişi aradı. Bayilerde Cumhuriyet gazetesi bulamadıklarını söyledi. Bunun üzerine bayileri aradık, bir kişi gelip hepsini aldı yanıtı aldık” dedi. Dağıtım merkezlerinden “toplu satış” yapmadıklarını söyleyen Yaysat çalışanının aktardığına göre; Adıyaman genelindeki 90’a yakın bayinin 20’sinde Cumhuriyet gazetesi satılıyor. Bir gazeteci de “Gerger’de Cumhuriyet yok sattı’ diye yazacağız. Bu satışın, başkanın oğlunun tutuklanması haberiyle ilişkili olduğu ortada” diye konuştu. CHP Ger ger İlçe Başkanı Abdurrahman Acar ise “5 gazete bayiisine gittim. İlçede Cumhuriyet gazetesi bulamadım. Başkanın oğlunun tutuklanması haberi nedeniyle olduğunu düşünüyorum. Olayın aydınlanmasını ve üstüne gidilmesini istiyorum” dedi. Gölbaşı ilçesisinde Yavuz Ortaokulu’nda Fen Bilgisi ve Teknoloji öğretmeni olarak görev yapan evli ve 2 çocuklu Erdem Özdemir (36), lise öğrencisi bir kız çocuğuna cinsel istismar suçundan 24 Şubat’ta tutuklanmıştı. Özdemir, savcılık ve mahkeme ifadesinde suçunu kabul etmişti. Gazetemiz yazarı ve Yayın Danışmanı, Uluslararası Basın Enstitüsü Yönetim Kurulu Üyesi Kadri Gürsel’i, UNESCO Guillermo Cano Basın Özgürlüğü Ödülü’ne aday gösteren Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün (RSF) Türkiye temsilcisi Erol Ön deroğlu, “Ben tutuklandık tan sonra Metris Cezaevi önünde benim tahliyemi isteyen meslektaşlarımızın ZEHRA ÖZDİLEK arasında ve önlerinde de Kadri Gürsel vardı. Bugün eğer Kadri Gürsel cezae vindeyse, onun hem tahliyesini istemek hem de geçmişte yaptığı bu mücadeleyi selamlamak için bu tutumu almak bizim için bir borçtur” dedi. Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu ga zetemiz yazarı ve Yayın Danışmanı Kadri Gürsel’i, UNESCO Guillermo Ca no Basın Özgürlüğü Ödülü’ne neden aday gösterdiklerini gazetemize an lattı. Önderoğlu, Gürsel’i 1996 yılın da gazetemizin Cağaloğlu ofisinde ta nıdığını belirterek Gürsel’in gazeteci liğe ve etik değerlerine sıkı sıkıya bağ lı olduğunu belirtti. Kadri Gürsel’in ifa de ve medya özgürlüğünü savunduğu nu dile getiren Önderoğlu, “Özeleşti ri yapmaya hiç çekinmeyen, açıkça gö rüşlerini en kararlı şekilde kendisi ifa de eden ve başkalarının da kullanması na ön ayak olan ciddi bir gazeteci. Ge rek televizyon platolarında açık fikirli liği ile gerekse Uluslararası Basın Ens titüsü (IPI) yönetiminde aldığı görev lerle bu hakkın kullanımına ön ayak olması ve cesaretlendirmesi bakımın dan Kadri Gürsel’in çok esaslı bir hiz met insanı oldugunu düşünüyoruz” di ye konuştu. Gürsel’in bu uğurda müca dele veren meslektaşlarını çok iyi tem sil edecek olduğuna değinen Önderoğ lu bir an önce iddianamenin yazılması nı talep ettiklerini belirtti. En doğru mesaj UNESCO Guillermo Cano Basın Özgürlüğü Ödülü’nün 2014 yılında Ahmet Şık’a verildiğini anımsatan Önderoğlu, “Adını Guillermo Cano’dan alan, ifade özgürlüğünü savunurken hayatını kaybetmiş bir kişiyi onurlandırmak için ortaya konulan bir ödül. Düşünce ve ifade özgürlüğünün kullanımına özendirmek adına veya kendisi ifade özgürlüğünü kullanırken kayda değer bir risk almış, tehlikelere karşın açık yüreklilikle kendisini ortaya atmış kişilere verilen bir ödül” dedi. Önderoğlu, Can Dündar tutukluyken Kadri Gürsel ile birlikte Silivri Cezaevi önünde eylem yapktıklarını belirterek “Cumhuriyet çalışanları ve görevlerini yaptıkları için özgürlüklerinden mahrum bırakılan tüm gazetecilerin tahliye edilmesi için Kadri Gürsel’i çok önemli bir sembol olarak da görüyoruz. Türkiye’deki tutuklu gazetecilerin, bu hazin durumumuzun uluslararası planda gözden düşmemesi için Kadri Gürsel’in öne çıkarılması verilebilecek en doğru mesaj olduğunu düşünüyorum” dedi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle