26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 5 Şubat 2017 8 haber EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: EMİNE BİLGET ANKARA MALATYA KESK’LİLERE SERT MÜDAHALE KESK Ankara Şubeler Platformu üyeleri, OHAL’in kaldırılması, iş güvencesini ortadan kaldıran KHK’lerin iptal edilmesi ve ihraçların geri döndürülmesi için Sakarya Caddesi’nde bir araya geldi. Toplanma alanına gelen KESK üyelerine, polis tarafından “Yasak” denilerek izin verilmedi. Yasağın hukuksuz olduğu belirten ve protesto etmek hakları olduğunu belirten KESK üyeleri oturma eylemi başlattı. Bu sırada polisler sendikacılara biber gazıyla saldırdı. Üç sendikacı darp edilerek gözaltına alındı. Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edildikten sonra Malatya’da da “İşimi geri istiyorum” sloganıyla eylem başlatan Eğitim Sen ve SES üyesi Özkan Karataş, Erdoğan Canpolat, Cengiz Uğurlu ve Umut Sertaç Ökdemir’e eylemlerinin 25. gününde, KESK Şubeler Platformu üyesi çok sayıda emek çi de destek verdi. OHAL nedeniyle her türlü gösteri ve basın açıklamasının valilik tarafından yasaklandığı gerekçesiyle polis Emeksiz Meydanı’nda gerçekleştirilen eyleme sert müdahale etti. Sendika üyesi 20 kişi yaka paça gözaltına alındı. Gözaltına alınan KESK üyeleri, İl Em niyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Eylemden önce Cumhuriyet’e konuşan Erdoğan Canpolat, 30 yıllık öğretmen olduğunu, hiçbir gerekçe gösterilmeden ihraç edildiklerini belirterek, “Kararlıyız, sonuna kadar, işimize dönene kadar bu eylemimize devam edeceğiz.” l Haber Merkezi İstanbul’da gösteri alanları belirlendi İstanbul Valiliği 2017’de gösteri ve yürüyüşlerin yapılacağı yerler ile güzergâhları açıkladı. Yenikapı ile Maltepe sahil alanları, Kartal Meydanı, Kadıköy yeni salı pazarı alanı, Pendik Cumartesi pazar alanı, Bakırköy Cumhuriyet Meydanı, Bakırköy Cumhuriyet halk pazarı alanı ve Beylikdüzü Fatih Sultan Mehmet Cami otopark alanı, gösteri alanı olarak belirlendi. Yenikapı sahildeki miting için Samatya ışıklardan ve park içi A5 girişi önünde toplanılacak. Kenndy Caddesi üzerinden yürüyüşle alana gelinecek. Kennedy Caddesi, Namık Kemal Caddesi ve Gazi Mustafa Kemalpaşa Caddesi dağılma güzergâhı olarak belirlendi. Maltepe sahil alanına, Atatürk Caddesi üzeri Adalı Sokak’tan Bağdat Caddesi girişine kadar olan alan toplanma yeri olarak tespit edildi. Yürüyüş güzergâhı ise Atatürk Caddesi Başlangıç, Bağdat Caddesi, Mimar Sinan Caddesi, Turgut Özal Bulvarı. Kartal Meydanı’ndaki mitingler için ise Neyzen Tevfik Caddesi üzerindeki Türk Büyükleri Anıtı önünde toplanılacak. Valiliğin olur vereceği afiş ve pankartlar, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile ilçe belediyelerinin uygun göreceği yerlere asılacak. l İSTANBUL/Cumhuriyet Yargıtay pas geçti Efkan Ala’nın Diyarbakır Valisi olduğu döneme ait yolsuzluk iddiası ‘soyut ve genel nitelikte’ diye işleme konulmadı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Diyarbakır Valiliği’nde “terör ve te ni gizleme, değiştirme”, “Görevde yetkiyi kötüye kullanma”, yarbakır Valiliği ile ilgili “usulsüzlükleri” görünce, Ala hak madığı ve muhasebeleştirilmediği; bu durumda harcamaların Sayıştay denetimi dışında kal rörle mücadeleden doğan zarar “Kamu görevlisinin kında da duç duyu dığı, başka bir denetime de tabi ların karşılanması kapsamında suç bildirmemesi” ile rusunda bulundu. Di olmadığı ifade edildi. Suç duyu yürütülen iş ve işlemler sırasın suçlandı. Dilekçenin lekçeye göre raporda, rusu dilekçesinde, söz konusu da yolsuzluk ve ekine konulan İçiş “bilirkişi ve komis usulsüzlüklerden dönemin Di usulsüzlük” ya leri Bakanlığı Teftiş yon incelemesi yapıl yarbakır Valisi Ala’nın sorumlu pıldığı, bu olay Kurulu’nun 16 Ma madan, müracaat sa olduğu öne sürüldü. dan da dönemin yıs 2008 tarihli müDiyarbakır Valisi fettişlik raporu delil hiplerinin vekillerinin arazi miktarı ko Bir ayda karar ALİCAN ULUDAĞ Efkan Ala’nın so olarak gösterildi. Di Efkan Ala nusunda kendi yap Yargıtay Cumhuriyet Başsav rumlu olduğu id lekçeye göre Ava’nın tıkları anlaşmalar cısı Mehmet Akarca’nın, yapı diasıyla yapılan “5233 sayılı Terör ve Terörle esas alınarak toplam 87 bin 300 lan bu şikâyeti 28 Aralık 2016 suç duyurusu di Mücadeleden Doğan Zararların YTL ödendiği” ifade edildi. tarihli kararıyla işleme koyma lekçesini işleme koymadı. Karşılanması Hakkında Kanun Zarar tespit komisyonlarının dığı ortaya çıktı. 4483 sayılı Me Diyarbakır Barosu’na kayıt kapsamında yapılan başvurula ödenek ihtiyaçları karşılığın murlar ve Diğer Kamu Görevli lı avukat Muzaffer Ava, Ala hak ra ilişkin bir çıkar zincirinin ol da İçişleri Bakanlığı bütçesin lerinin Yargılanması Hakkında kında Diyarbakır Cumhuriyet duğu ve çeşitli yöntemlerle dev den gönderilen paraların defter ki Yasanın 4. maddesine dikkat Başsavcılığı aracılığıyla Yargı letin trilyonlarca zarara uğratıl darlık aracılığıyla komisyonlar çekilen kararda “Şikâyetçi iddi tay Cumhuriyet Başsvcılığı’na dığı” iddiası üzerine İçişleri Ba adına açılmış 6 adet ayrı hesaba asının soyut ve genel nitelikte suç duyurusunda bulundu. 28 kanlığı müfettiş görevlendire aktarıldığı anlatılan raporda, bu bulunduğu anlaşılmakla, ihbar Kasım 2016 tarihli dilekçede, rek rapor hazırladı. Ava, İçişle hesaplardan yapılan harcamala ve şikâyetin işleme konulmama Ala, “resmi evrakta sahtecilik”, ri raporunda Ala’nın 20042007 ra ilişkin ödeme emirlerinde il sına kamu adına karar verildi” “Dolandırıcılık”, “Suç delilleri tarihleri başında bulunduğu Di özel idaresi bütçesinden yapıl denildi. l ANKARA Hasta tutuklu görüşe sedyeyle gelebiliyor İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi üyeleri, hasta tutukluların serbest bırakılması talebiyle dün 254. kez Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. Ortak açıklamayı okuyan Meryem Bars, İzmir Menemen R Tipi’ndeki hasta tutuklu 68 yaşındaki Yusuf Bulut’un kanserle mücadele ettiğini belirterek, hastalığın, Bulut’un tutuklandıktan 3 ay sonra yaşadığı ani bir mide sancısı sonucu tespit edildiğini ifade etti. Tutuklunun ameliyat edildikten bir gün sonra hapishaneye geri getirildiğini, bu nedenle durumunun daha da ağırlaştığını kaydeden Bars, “Tutuklandıktan sonra hapishane koşullarından kaynaklı, bronşit, astım ve romatizma hastalıkları da eklendi. Avukatı, yatağa bağlı olduğu için görüşe sedye ile getirildiğini, konuşmakta güçlük çektiğini belirtti” dedi. Bulut’un Adana’ya sevkini istendiğini ancak hapishane yönetiminin bu isteğe cevap bile vermediğini söyleyen Bars, OHAL nedeniyle hapishanelere erişimin imkânsızlaştığına, keyfi uygulamaların iyice arttığına dikkat çekti. l İSTANBUL/ Cumhuriyet KâTİPLİK KUYRUĞU İcra kâtipliği sınavına başvuran binlerce kişi Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı ve Bakırköy Adliyesi’nde uzun kuyruklar oluşturdu. Sınava giren binlerce aday, dün sabahın erken saatlerinde adliye önüne gelerek sınav saatini bekledi. Adliyeye alınacak olan 127 icra kâtibi alımı için 2 bin 540 kişi, Bakırköy, Küçükçekmece ve Büyükçekmece Adalet Daireleri için açılan 46 kişilik kadroya ise 720 kişi, Gaziosmanpaşa Adliyesi için 5 kişilik kadroya 100 kişi başvurdu. Bir darbe de AYM’den İşkencede yaşamını yitiren Tepeli’nin dosyası için AYM yetkisizlik kararı verdi Anayasa Mahkemesi (AYM), 33 yıl önce, işkenceyle sorguda yaşamını yitiren TÖBDER üyesi Maksut Tepeli’nin kapatılan dosyasını, üç kez takipsizlik verildiği ve kararlar kesinleştiği gerekçesiyle açmadı. İki sayfalık kararda, AYM’nin yetkisinin 23 Eylül 2012’de başladığı kaydedildi. Tepeli dosyasıyla ilgili şu değerlendirme yapıldı: “1984’te gerçekleşen, 1984’te ve 2006 yıllarında soruşturulan bir olay la ilgili, soruşturmayı canlandırmak amacıyla 2011 yılında yeniden suç duyurusunda bulunulmuştur.” Savcılığın son takipsizlik kararının 2015’te kesinleştiği belirtilerek, “Daha önce başvurulduğu için başarı sağlamayacağı belli olan başvuru yoluna, bireysel başvuruların incelenmeye başladığı tarihten sonra tekrar başvurulması sonucu verilen karar üzerine yapılan bireysel başvurunun, zaman bakımından AYM’nin yetki si kapsamında olduğunun kabul edilmesi mümkün değildir” denildi. Tepeli ve İnan nerede? Cumartesi Anneleri, 619. buluşmalarında, 1994’te gözaltında kaybedilen 40 yaşındaki, 7 çocuk babası işçi Mehmet İnan ve 1984’te kaybedilen 28 yaşındaki öğretmen Maksut Tepeli’nin akıbetinin ortaya çıkarılmasını ve faillerinin bulunmasını talep etti. Galatasaray’daki oturma eylemine katı lan Maksut Tepeli’nin ailesinin avukatı Gülseren Yoleri, Tepeli gözaltına alınırken, polis tarafından vurulduğuna ve işkenceyle sorgulandığına dair tanıkların olduğuna dikkat çekti. Yoleri, “AYM’nin kararı haklı talebimizden bizi vazgeçirmeyecek. Vazgeçmeyeceğiz. Madem ki ‘öldü, defnedildi’ diyorlar. Neden yerini göstermiyorlar? AYM, ‘karar kesinleşmiş’ diyor. Kesin olan bir şey yok. Maksut’ta da yok failler de yargılanmadı” dedi. l İSTANBUL/Cumhuriyet İslâm, terör, barış Cumhurbaşkanı Erdoğan, Almanya Başbakanı ile buluşmasının ardından basın toplantısında Merkel’in “İslamist terör” tabirine ciddi tepki gösterdi. Merkel, yaptıkları görüşmeye binaen “İslamist terör ve terörün her türü, PKK da buna dâhil, bu mücadelede yakın bir işbirliği içinde olmamız gerektiğini konuştuk” dedi. Bunun üzerine Erdoğan, İslâm ile terörün bir araya gelemeyeceğinden, İslâm’ın kelime anlamının “barış” olduğundan, “DEAŞ” terör örgütünden dolayı “İslâmist terör” tabirinin kullanılmasının üzücü olduğundan dem vurup “Ben bir Müslüman cumhurbaşkanı olarak bunu kabul edemem” şeklinde karşılık verdi. Erdoğan, kendisine sosyolojiden söz edilmesini sevmiyor. Gezi olaylarında onunla konuşmaya gidenler, işin “sosyolojisi”ne de bakmaktan söz ettiklerinde onları “Sizden mi öğreneceğim sosyolojiyi” diye azarladığını hatırlıyoruz. Yine aynı şekilde azarlanmayı göze alarak söylemek gerekiyor ki Sayın Cumhurbaşkanı, gönlünüzden geçen ne olursa olsun işin sosyolojisi önümüze başka bir şey koyuyor!.. Bir kere “İslamist” tabiri karşısında bu aşırı tepki ve onu Müslümanlıkla adeta “mezcetme” (katıştırma) niye?! Dikkat edin, Merkel “Müslüman terörü” demiyor, “İslâm terörizmi” de demiyor, hatta “İslâmî (Islamic) terör” demekten de kaçınıyor. O, bu konuda gayet bilinçli ve dikkatli. Nitekim Erdoğan’ın tepkisine karşılık olarak da Almanya’daki Müslümanların inançlarını özgürce yaşayabilmeleri için ellerinden geleni yaptıklarını söylemiş. “Bizdeki Müslüman dernekleri de her türlü teröre karşı seslerini yükseltti” demiş. Ve “İslâm ile İslamist arasında bir fark var” diyerek de noktalamış. Ders gibi!.. Anlaşılan Şansölye, İslâm adına şiddet üretenler ve buna karşı yükselen İslamofobik tepkilerin gelgitinde karşısına oturup ona işin sosyolojisine de bakalım diyenlere “Sizden mi öğreneceğim sosyolojiyi” dememiş, onları can kulağı ile dinlemiş! Evet, İslâm’ı ve Müslümanlığı “İslamizm”le özdeşleştirmek durumunda değilsiniz. Ama İslamizm, yani İslamcılığı, onun bir parçası olan cihatçı İslamcılığı ve bunun bir uzantısı olan cihadistİslamist terörizmi de yok sayamazsınız. IŞİD’i, DEAŞ diye yanlış telaffuz etmekle de (doğrusu DAEŞ, yani “Ad Davla alİslamiya fil‘Irak ve eşŞam”) çıkamazsınız bu işin içinden... Çünkü işin içinde insan faktörü var. Ve bu faktör, idealde adı “barış” olan bir din adına savaşların da, katliamların da, terörün de önünü siz kabul etseniz de etmeseniz de açar. Doğru, İslâm’ın bir kelime anlamı “barış”tır. Tabii “teslim” (submission) anlamı da vardır. “Allah’a teslim olarak huzur ve barış içinde olmak.” Toparlanabilecek anlam budur. Peki, tarihselsosyolojik olarak bu neye karşılıktır? İslamöncesi “kabilesel” Arap toplumunda savaş hali, hayatın normu idi. Cahiliye döneminde kabile siyasal örgütlenmesi içindeki Araplar, dört (kutsal) ay dışında yıl boyu birbirleriyle savaş içindeydiler. Hepsi bir “üsttanrı” olarak Allah’a inansa da kendi “alttanrı”larına bağlılık doğrultusunda kimliksel ayrışmaya gidiyor, bunu birbirleriyle sürekli savaşla pekiştiriyorlardı. Peygamber Muhammed, coğrafyanın sosyoekonomik evriminin de itici gücüyle buna son verdi. İslâm, kendi ilahlarının rehberliğinde birbiriyle sürekli savaşan kabileleri, tek bir Allah’a teslimiyetle barış vaat ederek bir devlette erimeye çağrıdır. Peki sonra?.. Peygamber öldü, kabilecilik ve savaş, İslâm kisvesi altında tekrar sökün etti. Hilafet aslında bu İslâmiçi soysop, kabile, kavim, yeryurt, yörebölge temelli çatışmaların oyuncağı olmuş bir kurumdur. Bu süreçte belki İslâm tarihinde “İslamist” tabirini ilk hak edenler denilebilecek Haricîler de karşımızdadır. Onlar, “Lâ hükme illâ lillâh” (Hüküm ancak Allah’ındır) âyetini slogana çevirip (akt. R. Çakır, “Ayet ve Slogan”, 1990) bir bakıma “protoİslamist” bir pratikle ortalığı birbirine katmıştır. Haricîler’i nereye koyacaksınız? Sonrasında Haşhaşîler’i nereye koyacaksınız? Daha yakınlarda Vahhabîler’i nereye koyacaksınız?.. İslâm adına şiddet üretmiş, cinayetler işlemiş, katliam, suikast yapmış bu oluşumlar İslâmdışı bir tarihin içinden mi çıktılar? Hayır, bir sosyotarihsel olgu olarak İslâmiyet’in parçası onlar. İsteseniz de, istemeseniz de... Ve onları nereye koyacaksanız, Tâliban’ı da, El Kaide’yi de, IŞİD’i de oraya koymak durumundasınız. Kabul etseniz de, etmeseniz de!.. Tabii İslam “barış” demekse de malum, lâfla peynir gemisi yürümez, bunu hayata geçirmek zorundasınız. O zaman yaşlıbaşlı ve de ağır hasta insanları tutuklu yargılanma zulmüne uğratmayacaksınız. Önünüze gelen yazarçizer, akademisyen, gazeteci, siyasetçiyi de aylarca iddianameleri hazırlanmaksızın tutukluluğa, esarete mahkum etmeyeceksiniz. Soma’da yaşadıklarına isyan eden maden işçisinin karnına tekmeyi çakmayacak Başbakanlık müşaviriniz... Gazete binalarının önünde lince davetiye çıkarmayacak milletvekiliniz... Ve bir taraf Referanduma “Evet” diye özgürce bas bas bağırırken, “Hayır” kampanyası yapanlara silah tehdidiyle gözdağı vererek ya da gözaltıların önünü açarak hayatı dar etmeyeceksiniz... Yani esas mesele, “İslamist terör” tabirini kabul edip etmemek değil. Mesele, “İslâm barış dinidir” iddianızı ispat edip etmemek!.. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle