19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 5 Şubat 2017 10 İstanbul Başsavcısııııııı!.. Cumhuriyet Başsavcısııııı!.. Sayın “baş” savcılar, Yazının başlığı sizi şaşırtmasın. Hele hele dalga geçtiğim gibi bir algıya asla yol açmasın. Ben sadece sesimi (sesimizi) duyurmak için bağırmak, hatta haykırmak istediğimi belirtmek istedim. Umarım yazı gözlerinize, sesim de kulaklarınıza ulaşır. Bu yazı bir şikâyetnamedir. Belki sizlere değil HSYK’ye yazmam gerekirdi. Ama onlara daha önce yazdım; en ufak bir yankı, tepki ve sonuç gelmedi. Şimdi bir de size başvuruyorum. Evet, bu bir gazete yazısı değil harbiden bir şikâyetnamedir. Biz Cumhuriyet gazetesinde çalışan 12 gazeteciyiz. İçimizden 10’u tutuklu; ben ve bir arkadaşım daha da tutuksuz şüphelileriz. Sanıklığa terfi edebilmemiz için iddianamenin yazılması ve bizlerin yargıçların karşısına çıkarılmamız gerekiyor. Yani şimdilik siz yargı erki mensuplarının dilinde “şüpheli”yiz. Soruşturmayı başlatan ve yürüten savcının bizden neden şüphelendiğini bilmiyoruz. Savcılıkta ifademiz alınırken sorulan sorulardan bunu anlamaya çalıştık ama nafile. Ya saçma sapan, yalan yanlış bilgilere dayanan sorular soruldu ya da “savcının tanığı” olup orada Cumhuriyet gazetesi ve bizler hakkında ahlaksızca yalanlar sıralayanların anlattıklarından sorular çıkarılmaya çalışıldı. Saçma ya da yalan yanlış bilgilere dayanan soruları geçiyorum. “Savcının tanıkları”nın anlattıkları ise “Bunlar Cumhuriyet’in çizgisini değiştirdiler” gibi kendi ideolojik saplantılarından ibaret. Savcılık ifademiz sırasında “Peki ama bir gazetenin çizgisinin ne olacağını savcıya mı soracaktık” gibi ya da “Ne yani, eğer o çizgi değiştirilecek olursa savcılıktan izin mi alacağız” gibi dilimizin ucuna gelen karşı soruları savcıya yöneltmedik. Bunu mahkeme aşamasına bıraktık. Tutukluluk kararı verecek sulh ceza hâkimliğinde böyle sorular da sorulmadı. Hatta soru bile sorulmadı. 10’umuz tutuklandı, ikimiz (biri ben) tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldık. Bunları büyük olasılıkla biliyorsunuz. Epey yazıldı çizildi, konuşuldu. Ben sadece şikâyetnamemi temellendirmek için bir hatırlatma yapmayı amaçladım. HHH Sayın “baş” savcılar, Bütün bu hukuk tuhaflıklarını bize yaşatan savcı ortada toplanacak yeni kanıt olmamasına, iddianameye konabilecek herhangi bir gelişme de yokken inatla, ısrarla iddianamesini yazmıyor. Bunun nedeni üstüne epey kafa patlattım, patlatıyoruz. Bir sürü neden olabilir. Mesela “Savcı tembeldir” denilebilir. Ama “Koskoca savcı da tembel olamaz ki. Öyle olsa çoktan işten el çektirirlerdi” deyip bu olasılığı eledim. Mesela savcının elinde mahkemeye “Bunları cezalandırın. Aha işte bunlar da kanıtlar” diyebileceği hiçbir somut veri, kanıt yok. Sadece “savcı tanıkları”nın laf ebelikleri ve kendi sapkın görüşlerine dayanan iddialar var. Eh bunlarla yazılmış bir iddianame de mahkemenin karşısında savcıyı en hafif deyimiyle mahcup edecektir. O yüzden bir türlü iddianame yazılamamakta... Mesela savcı da ciddi bir yargılamadan herhangi bir ceza sonucu çıkmayacağını biliyor ama bir kere soruşturmayı başlatmış ve 10 arkadaşımı da demir parmaklıklar ardına tıkmış olduğundan, “Bari yatırabildiğim kadar yatırayım” gibi hukuk eğitimi görmüş birinin asla “tevessül ve tenezzül” etmeyeceği bir karara varmış olabilir... Bu “mesela”lardan hangisi doğru ya da bilmediğim bir başka “mesela” mı var bilemiyorum. Bildiğim 10 arkadaşım 93 (Yazıyla: Doksan üç) gündür hapishanedeler. Ve yine bildiğim, bizlere hukuk fakültesinde bu yapılanların “kusur değil suç” olduğunu öğretmişlerdi. Acaba yanlış mı öğrettiler dersiniz? Bunu bir de sizlere sormak ve varsa yetkinizi kullanmanızı dilemek istedim. Arz ederim... İmza: Şüpheli Aydın Engin Van’da dört gazete dağıtımcısına gözaltı Van’da Özgürlükçü Demokrasi ile Kürtçe yayın yapan Rojeva Medya gazetelerine ait dağıtım bürosuna önceki akşam saatlerinde polis tarafından yapılan baskında büro çalışanları Ferit Aktepe, Osman İnal, Hamdullah Kumli ve Delil Babat gözaltına alındı. Merkez İpekyolu ilçesinde bulunan bürodaki teknik malzemelere ve dosyalara da polisler tarafından el konuldu. Gözaltına alınan 4 kişi İl Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. l Yurt Haberleri haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN H er fani, bir gün hapisliği tadacaktır! Bir ülkenin yurttaşlarına sunulan en önemli vaatlerden biri bu olunca, o ülkenin ruhu ve bedeni hakkında tahminde bulunmak zor değil. Geçen yıl Avrupa’ya vizesiz giriş hayalleri kuran yurttaşların kısa sürede geldiği yer: Hapishaneye sudan gerekçelerle giriş. Yıllar önce paylaştığınız bir tweet mesajı boynunuza yafta gibi asılabilir, bir yakınınız mahkemede yargılanıyor diye sizin pasaportunuza el konabilir, şaşırmayın, burası Türkiye. Kötülükler cumhuriyeti. Yakında o cumhuriyet kısmı da gittiğinde, yalnızca kötülük kalacak. Ece Ayhan’ın “kötülük toplumu” ifadesini andırırcasına... Hapisten çıkanların “içerideki hapishaneden dışarıdaki hapishaneye adım atıyoruz” demesi, hayatlarımızı tanımlar. Bu kadar çok insanın içeri atılabilmesi, çok daha fazla insanın dışarıda susturulabilmesi sayesindedir. Bu kadar çok hapishanenin yapılması, dışarıdaki hayatın bir hapishane olarak kurgulanmasıyla mümkündür. İstanbul’da veya Diyarbakır’da bir hapishanenin duvarlarına bakmak, yaşa Dilin anlamı dığımız kentlerin aynasına bakmaktır. O duvarlara yazılmış sözleri ise herkes farklı anlamlarla okur. Otoriterlik, sözü yok etmez, onun anlamını değiştirir. İktidar, dil üzerindeki yeni bir yaratıcılıkla hüküm sürer. Televizyonlardaki tartışma programlarında görülebilir, aynı dili konuşup aynı kavramları kullanan insanlar bambaşka şeyler söylüyor ve birbirlerini anlamıyorlar. Birinin “barış” dediğini diğeri “terör” diye duyuyor. Ötekinin “hoşgörü” dediğini beriki “yıkıcılık” diye tercüme ediyor. Türkiye artık herkesin aynı sözleri kullandığı ama başka dilleri konuştuğu bir ülke. Yan yana büyüyüp birbirine yabancı ölen ve kendisine benzemeyenden nefret eden yurttaşların diyarı. Herkes bir diğerini, kendi yaşadığı kuyuya çekmeye çalışıyor. Güçlülere ben zemek için can atıyor, dirlik ve düzen adına itaat vaat ediyorlar. İlahi söylenceler bile hayatın varlığını Havva’nın cennetteki itaatsizliğine bağlamışken... İnsan, itaate karşı, kendini ifade etmeyi seçmiştir. Varlığının doğası bu. Eski zaman filozoflarının doğalcılığında saklı olan naiflik, kötülüğün karmaşıklığı ve örgütlenme becerisi karşısında geriledi, görünmez hale geldi. Yine de insanı temsil eden, o naifliktir. Amerika Birleşik Devletleri’nin başındaki yeni, cilasız fenalık karşısında önceki hafta dünya genelinde altı yüz kentte sokağa çıkan milyonlarca kadın, oradan beslenir. Ülkemizde orduyu, polisi, yargıyı ve bilumum devlet kurumunu elinde tutan, medyayı da devlet kurumu haline getiren iktidara karşı hâlâ kalemi ve sözüyle duran insanlar da o naifliği taşır. Sertliğin karşısında yumuşaklığı ve bir tür zayıflığı da çağrıştırır. Herkesin birbirine sağır olduğu bir zamanda, bu naiflik bir olumluluk olarak tercüme edilebilir. Sert olup kırılanlardan değil esneyip ısrarla toprakta kalanlardan yana, toprağa düştüğünde bu sefer toprağın altında yeşerenlerden yana bir tercüme... Sözün gücü, barındırdığı harflerin veya seslerin çokluğunda değil, anlamındaki sabırda ve ısrarda yatar. Duvarların içindeki tek bir insan, dışarıdaki herkesin sorusunu kendinde taşır ve akıllı ama çaresiz görünenler adına deli olmayı göze alır. Tımarhanenin önünden geçen biri, duvardan bakan deliye, “İçeride kaç kişisiniz?” diye sorduğunda, delinin, “Siz dışarıda kaç kişisiniz?” diye karşılık vermesi, anlamı sorgulamaktır. Hayatın değersizleştiği günümüzde, hakikat karşısında bütün ulusal diller tali hale gelir; esas dil, sözcüklere verdiğimiz seste değil anlamda ortaya çıkar. Ağaca ağaç ve özgürlüğe özgürlük diyebilmektir dil; ve ağaç dediğimizde, karşımızdaki insanın zihninde dört harfli bir kelime değil kökleri toprakta, dalları gökte, yeşil bir bitkinin canlanabilmesidir. ‘Umarım onlar daTAHLİYE EDİLEN Ahmet Türk’ten tutuklu yazar ve yöneticilerimize destek serbest kalırlar’ Tahliye edilen Mardin Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Ahmet Türk, “Umut ediyorum ki Cumhuriyet gazetesindeki arkadaşlarımız da en kı sa zamanda serbest kalırlar. Türkiye’de halen haksız ve hukuksuz şekilde öz gürlüklerinden mahrum bir şekilde cezaevlerin de kalan herkesin de ser best kalmasını umut edi yorum” dedi. İçişleri Bakanlığı tara MAHMUT fından 17 Kasım’da gö ORAL revinden uzaklaştırı lan, 21 Kasım’da gözaltı na alınıp 24 Kasım’da tutuklanan Mar din Büyükşehir Belediye başkanı Ahmet Türk, avukatlarının Mardin Sulh Ce za Hâkimliği’ne yaptığı başvuruyla 72 gün sonra özgürlüğüne kavuştu. Mahke me Türk’e yurtdışı yasağı ve adli kont rol şartı getirdi. Buna göre Ahmet Türk, haftada 3 gün emniyete imza verecek. Elazığ Cezaevi’nden önceki gece tahliye edilden ve gece yarısı Mardin’deki evine gelen Türk, Cumhuriyet’e konuştu. Selamlaştık Silivri Cezaevi’nde bulundukları sırada, gazetemizin Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ile gazetemizin İcra Kurulu Başkanı avukat Akın Atalay’ın da olduğu tutuklu yazar, çizer ve yöneticilerimizle haberleşip selamlaştıklarını belirten Türk, “Umut ediyorum ki Cumhuriyet gazetesindeki arkadaşlarımız da en kısa zamanda serbest kalırlar. Türkiye’de halen haksız ve hukuksuz şekilde özgürlüklerinden mahrum bir şekilde cezaevlerinde kalan herkesin de serbest kalmasını umut ediyorum” dedi. Kısıtlamalar var Sağlık durumunun iyi olduğunu kaydeden Türk, “Sağlık sorunlarımla ilgili olarak kamuoyunda çok tartışmalar yaşandı. Şu anda biraz sıkıntı ve sorunlar var ama gayet iyiyim” diye konuştu. Cezaevinde kendisine yönelik kötü bir muamelenin olmadığını belirten Türk, Elazığ’da hastaneye götürülürken çekilen ve kamuoyunda büyük tartışma yaratan fotoğrafla ilgili şunları söyledi: “Cezaevinde şahsıma yönelik bir kötü muamele olmadı. Ama bazı kısıtlamalar vardı. Özellikle Silivri’de iken Cumhuriyet gazetesindeki arkadaşlar üzerinde kısıtlamaların uygulandığını gözledik. Yine HDP’li milletvekili arkadaşlarımız üzerinde de kısıtlamalar vardı. Onlar tek başlarına kalıyorlardı. Ben yaşadığım sağlık sorunları nedeniyle yanımda bir kişi ile birlikte kalıyordum ama onlar tek başlarına kalıyorlardı. Elazığ’da ise dürüst olmak gerekirse hastaneye götürülüp getirildiğim sırada nazik davranıyorlardı. Tabii ki bir yere götürürken hastaneye giderken yerde kar var, kayıp düşmemem için koluma giriyorlardı. Ama genel olarak iyi davranıyorlardı.” HDP’den ziyaret Kandıra Cezaevi’nden 6 gün önce tahliye edilen HDP TBMM Grup Başkan Vekili ve Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken, DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek, MYK üyeleri ve bir grup HDP milletvekili, bugün Mardin’e gelerek Ahmet Türk’ü evinde ziyaret edecek. Ziyaretin ardından Türk, Baluken ve Yüksek, ortak bir basın açıklaması yapacak. l DİYARBAKIR Ahmet Türk Parlamenter sistemi savunacağım Referanduma götürülecek olan anayasa değişikliğiyle ilgili değerlendirmelerde bulunan Türk, “Ben 6 dönem milletvekilliği yaptım. Siyasi yaşamım boyunca da demokratik parlamenter sistemi savundum ve bundan sonra da savunacağım. Ben Türkiye’deki sorunların demokratik parlamenter sistemle çözüleceğine inanıyorum. Referandumda ise bütün mesele insanların özgür iradeleri ile sandığa, sandık başına özgürce gitmeleri. Benim bütün kaygım budur. Referandum ile ilgili oyumun rengini zaten sormaya da gerek yok. Yıllardır siyasetin içindeyim, siyasi bir duruşum ve inançlarım var. Bugün de aynı şekilde düşünüyorum ve siyasi düşünceme göre hareket edeceğim” dedi. Arkadaşımız Barkın’ı andık İki yıl önce aramızdan ayrılan savunma muhabiri arkadaşımız Barkın Şık’ı ailesi ve muhabir arkadaşları birlikte andık. Barkın için annesi Zehra Şık, eşi Elçin Ergün Şık ve muhabir arkadaşları ile Karşıyaka Mezarlığı’nda bir araya geldik. Anmaya katılanlar Barkın Şık’ın mezarına kırmızı ve beyaz karanfiller bıraktı. Sansürü ‘yaşlılara’ bağladıRTÜK Başkanı Yerlikaya, TV’lerdeki OHAL yasaklarını savundu RTÜK Başkanı İlhan Yerlikaya, özel televizyon kanalla aleyhine konuşsak da lehine oluyor. Çünkü burada terörün ama rına terör olayları ile ilgili “son cı zaten gündem oluşturmak, ka dakika” yasağını savundu. Yer os yaratmak ve toplumu endişeye likaya, “Siz iki gün ‘son dakika’ sürüklemek. Siz iki gün, ‘son da diye anlatırsanız tam da terörün kika’ diye bunu anlatırsanız tam amacına hizmet etmiş oluyorsu da terörün amacına hizmet etmiş nuz” dedi. Yasağı yaşlı yurttaşla oluyorsunuz” değerlendirmesin rın şikâyetlerine bağlayan Yerli de bulundu. kaya, “Ben kalp hastasıyım, kalp Vatandaşlardan da sürekli te krizinden öleceğim ne olur öyle lefon ve mail aldıklarını anlatan yapmasınlar” dediklerini aktardı. İlhan Yerlikaya Yerlikaya, sürekli ekranda “son RTÜK bürokratlarının özel te dakika” yazısını gören yaşlıların levizyon kanallarının yöneticileri ile bir tedirgin olduğunu ve kendilerini araya araya geldikleri toplantıda “olağanüstü rak, “Ben kalp hastasıyım, kalp krizinden yayınlar”da uyulması gereken yasakla öleceğim ne olur öyle yapmasınlar” de rı anlatmalarının ardından RTÜK Başka diklerini aktardı. Yerlikaya, “Son dakika nı İlhan Yerlikaya açıklama yaptı. Toplan yasak değil. ‘Son dakika’ diye olayı verir tıda yöneticilere dağıtılan bilgi notunda siniz. Ondan sonra bunu, bir saat, iki sa ki geniş yasakları AA muhabirine savu at, beş saat hatta iki gün ‘son dakika’ diye nan Yerlikaya, medyanın terörün amacı veriyorlar. Yani ilk olduğunda geriden gö na hizmet etmeden yayın yapması gerek rüntüyle ‘son dakika’ diye verdin, ondan tiğini söyledi. Yerlikaya, “Bu sınırı aşmak sonra çık, yayın akışını değiştirme” ifade neticede milli güvenliğe zarar veriyor. Ya lerini kullandı. yıncılar bu toplantıyı kendileri istedi. Bir bilgilendirme toplantısıydı. Asla sansür ‘Sonra sızlanmasınlar’ değil” diye konuştu. Milli güvenlik konularında tolerans Bazı yayınların adeta teröre oksijen ta lı olmayacaklarını belirterek “Yayıncı şıdığını belirten Yerlikaya, terör olayının larımız bu konulara dikkat etsinler” di ardından, bazı televizyon kanallarının ko yen Yerlikaya, “Yasalar neyi gerektiri nuya ilişkin yayınları bir iki gün sürek yorsa onu yapacağız. Ondan sonra, ‘bu li ekranda tuttuğuna dikkati çekti. Yerli cezalar niye böyle oldu, ağır oldu’ şek kaya, “Eylemi gerçekleştirmiş arkasından linde sızlanmasınlar diye bunu anlat yayın yoluyla eğer biz bunu bir gün iki maya çalıştık” ifadelerini kullandı. gün, sürekli gündemde tutarsak terörün l ANKARA / Cumhuriyet ‘Referandum öncesi bahane’ CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş, Yerlikaya’nın sözlerine yazılı açıklama ile yanıt verdi. Yarkadaş, RTÜK Başkanı Yerlikaya ve AKP’li üyelerin referandum Barış Yarkadaş öncesi terörü bahane ederek TV yayınlarını baskı altına almaya çalıştıklarını belirterek, “Anayasal güvence altına alınmış olan haberleşme özgürlüğü ve bilgi edinme hakkı keyfi bir biçimde gasp ediliyor” dedi. Yarkadaş, “Evet oyları istedikleri gibi yükselmeyince, çareyi TV’lere gözdağı vermekte buluyorlar. TV yayınlarının yüzde 90’ı ellerinde ama gözleri hala doymuyor” dedi. Yarkadaş, “Güya ekranda ‘son dakika’ yazısı belirince, yaşlılar aşırı heyecanlanıyormuş. Bazı yaşlılar kalp krizi geçiriyormuş... Yerlikaya’nın sansür için bulduğu kılıfa, kargalar güler... Son Dakika, dünyanın her yerinde kullanılan bir haber tekniğidir ve televizyon gazeteciliğinin vazgeçilmez bir enstrümanıdır... Bunları konuşmaktan ve anlatmaktan bile hicap duyuyorum” ifadelerini kullandı. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle