23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DUNYA Le Pen’in seçim kampanyası başladı Fransa’da aşırı sağcı Ulusal Cephe partisinin lideri Marine Le Pen, seçim kampanyası için düğmeye bastı. Bu yıl düzenlenecek cumhurbaşkanlığı seçimleri için aday olan Le Pen, amaçlarının “İnsanların seslerini duyurmak ve Fransa’ya özgürlüğünü geri ver Louvre saldırganı ‘hayati tehlikeyi atlattı’ Paris’in ünlü Louvre Müzesi’ne palayla saldırıp girişteki askerlerce vurulan Mısırlı zanlının hayati tehlikeyi atlattığı, fakat ifade verecek kadar düzelmediği belirtildi. Zanlının emekli emniyet müdürü olan babası ise oğlunun masum olduğunu ve hiçbir mek” olduğunu söyledi. radikalleşme işareti göstermediğini öne sürdü. Le Pen Iran dünyaya ‘kükredi’12 dishab@cumhuriyet.com.tr TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ nilgun@cumhuriyet.com.tr Pazar 5 Şubat 2017 Tahran hükümeti, füze denemesini gerekçe gösteren ABD’nin yeni yaptırımlarına karşı ‘terör gruplarına yardım eden’ ABD’li kişi ve kurumlara yaptırım uygulanacağını açıkladı Başkanlık kampanyası döneminde nükleer anlaşmayı fesh etme tehdidinde bulunan ABD Başkanı Donald Trump’ın İran’ın balistik füze denemesini gerekçe göstererek yeni yaptırımlar açıklaması ile gözlerin çevrildiği İran’dan misilleme açıklaması geldi. İran Dışişleri Bakanlığı, “bölgedeki terör gruplarına yardım eden” ABD’li kişi ve kurumlara yaptırım uygulanacağını duyurdu. Bu kişi ve kurumların isimlerinin ise daha sonra açıklanacağı kaydedildi. ‘En küçük bir yanlışta..’ Tasnim haber ajansına konuşan Devrim Muhafızları Komutanı Tuğgeneral Emir Ali Hacızade ise “İran’ı korumak için gece gündüz çalıştıklarını” vurgulayarak “düşmanlarından en küçük yanlış adım gördükleri takdirde kükreyen füzelerinin kafalarına ineceğini” söyledi. Bu arada İran Devrim Muhafızları füze ve radar sistemlerinin denene Mattis PENTAGON’UN VİDEO UTANCI ABD Savunma Bakanlığı’nın, internet sitesinde yayımladığı ve “sivillerin de ölmüş olabileceğini” itiraf ettiği Yemen’deki kanlı komando baskınının videosunun eski olduğu ortaya çıktı. Maskeli bir cihatçının tahtada “Haç Nasıl Yok Edilir” başlığı altında patlayıcı yapım dersi verdiği görüntülerin 10 yıllık olduğu anlaşılınca video silindi. ceği, “Velayet Savunucuları” adlı hava savunma tatbikatını dün başlattı. Devrim Muhafızları’nın internet sitesinde, Simnan eyaletinde yapılacak olan tatbikatın amacının “İran devriminin gücünü sergilemek ve yaptırımları kabul etmediklerini göstermek” olduğu belirtildi. Beş günlük hazırlık aşaması sonrası yapılan tatbikatta, ağırlıklı olarak çeşitli menzillerdeki yerli radar ve füze sistemleri ile elektronik harp sistemlerin test edileceği belirtilirken tatbikatta kullanılacak füzelerin kısa menzilli olduğu kaydedildi. Washington ve Tahran arasında artan tansiyona yönelik bir açıklama da ABD Savunma Bakanı James Mattis’den geldi. Resmi bir ziyaret için Japonya’da bulunan Mattis, “terörizmin en büyük sponsorunun İran olduğunu” dile getirirken dünyanın İran’ın aktivitelerini görmezden gelmeyece ğini ancak şimdilik bölgedeki ABD askerlerinin sayısında bir artış için gerek olmadığını ifade etti. Trump yönetimi İran’ın geçen pazar günü yaptığı balistik füze denemesi nedeniyle 12 şirket ve 13 bireyi İran’a uygulanan yaptırım listesine dahil etmişti. İran ise denemenin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararını ve nükleer anlaşmayı ihlal etmediğini savunuyor. Çin’den adalar uyarısı Öte yandan Washington’ın ilişkilerinde gerilim yaşadığı bir başka ülke olan Çin’den James Mattis’in Tokyo ve Pekin’in paylaşamadığı Senkaku Adaları’nın “ABDJapon askeri anlaşması korumasında” olduğu yönündeki açıklamalarına uyarı geldi. Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Lu Kang, “ABD’yi sorumlu davranmaya, yanlış yorumlar yapmamaya ve durumu daha karmaşık hale getirip bölgesel durumu istikrarsızlaştırmamaya çağırıyoruz” dedi. MERKEL’İN ZİYARETİNDEN SONRA ‘Casus imam’ soruşturması büyüyor Almanya’da Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’ne (DİTİB) bağlı imamların Fethullah Gülen yandaşları hakkında bilgi toplayıp Ankara’ya bildirdiği iddiaları, Kuzey RenVestfalya’nın ardından Aşağı Saksonya eyaletinde de soruşturulmaya başlandı. Soruşturmanın, Almanya Başbakanı Angela Merkel’in Ankara ziyaretinden hemen sonra başlatılması da dikkat çekti. DW’ye konuşan DİTİB Aşağı Saksonya ve Bremen Eyalet Teşkilatı Genel Başkanı Yılmaz Kılıç, haberleri doğrulayarak “Böyle bir şüphenin olduğu bana dün akşam bildirildi” dedi. DİTİB Dış İlişkiler Başkanı Zekeriya Altuğ ise imamlara yönelik casusluk suçlamalarıyla ilgili iç soruşturmanın tamamlandığını belirtti. Sonucun birkaç gün içinde açıklanacağını söyleyen Altuğ, kuruma bağlı imamların 1015 vakada Gülen yapılanmasına yakın kişileri Ankara’ya bildirdiğini söyledi. Almanya’da kendilerine bağlı 900 cemaat olduğu göz önüne alındığında, bu rakamın düşük kaldığını öne sürdü. İki hafta süre tanındı Alman yetkililer ise Diyanet’in faaliyetlerine tepkili. İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere, “Türkiye’de hükümetle Gülen hareketi arasındaki iç siyasi çatışmanın Almanya’ya taşınmasını istemiyoruz. Almanya’da şiddete, casusluk ya da gözetlemeye müsamaha etmeyeceğiz” diye konuştu. Kuzey RenVestfalya eğitim bakanı Sylvia Löhrmann, DİTİB’den casusluk suçlamaları hakkında iki hafta içinde açıklama yapılmasını ve iddiaların doğruluk derecesi belirleninceye dek din derslerine ara verilmesini talep ettiklerini açıkladı. Rakka’da üçüncü aşamaya geçildi YPG’nin başını çektiği, koalisyon destekli Suriye Demokratik Güçleri (SDG), Rakka’da IŞİD’e karşı operasyonun yeni bir aşamasına geçildiğini duyurdu. Operasyonun üçüncü aşamasıyla Rakka’nın doğusunun IŞİD’den alınması ve kentin kuşatılması hedefleniyor. Geçen yıl kasım ayında başlatılan operasyonda üçüncü aşamaya geçildiği Tel Abyad’ın güneyindeki Suluk kasabasında düzenlenen basın toplantısıyla açıklandı. Bu adımın, ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyonun artan desteği sayesinde atıldığı belirtildi. Trump’a yargı darbesi Federal mahkeme, 7 Müslüman ülkenin vatandaşlarının ABD’ye girmesini yasaklayan kararnameyi ‘anayasaya aykırı’ buldu. 60 bin vizenin iptaline yol açan yasak askıya alındı. Başkan Trump Twitter’dan yargıca çıkıştı. ABD’de federal yargı, Trump’ın başkanlığının ilk haftasında yürürlüğe koyarak büyük kaos, acı ve öfkeye yol açtığı “Müslüman yasağını” askıya aldı. Washington eyaletinin başkenti Seattle’da, eyalet başsavcısı Bob Ferguson’un açtığı davaya bakan yargıç James Robart, “din temelinde ayrımcılık” yapan yasağın anayasaya aykırı olduğuna hükmetti. Yasağın uygulanmasını ülke çapında geçici olarak durduran Robart, çeşitli federal mahkemelerin kısmen engellediği kararnameye en ağır darbeyi indirmiş oldu. ‘Sözümona yargıç’ Yargıç Robart’ın Bush döneminde atandığına dikkat çeken Başsavcı Ferguson, “Bugün anayasa üstün geldi. Başkan dahil hiç kimse hukukun üstünde değildir” diye konuştu. Mahkemenin kararının ardından ABD gümrük yetkilileri, bir haftadır ülkeye gelen uçaklara alınmayan Irak, İran, Libya, Yemen, Somali, Sudan ve Suriyeli yolcuların yola çıkabileceğini duyur İsveçli kadınlar taşı gediğine koydu Kürtajı destekleyen yabancı STK’lere Amerikan fon desteğini kesen kararnamesini etrafı erkek danışmanlarıyla çevrili halde imzalayan Trump’a en güzel yanıt, kadın haklarında öncü İsveç’ten geldi. Başbakan Yardımcısı ve Çevre Bakanı Isabella Lövin, iklim değişikliğiyle mücadele için hazırlanan yasayı biri hamile olan 7 kadın meslektaşının bakışları altında imzaladı. Twitter’dan paylaştığı karenin 40 bini aşkın beğeni alması, 19 bin kez paylaşılması üzerine Trump’la dalga mı geçtiği sorulan Lövin, “Bu fotoğrafta görüldüğü üzere biz feminist bir hükümetiz. Herkes istediği yorumu yapabilir” dedi. du. Hemen ardından bir dizi havayollarından geçerli seyahat belgesine sahip herkesin ABD’ye taşınacağı açıklaması geldi. Trump yönetimi ise geri adım atmacağını ilan etmekte gecikmedi. Beyaz Saray, mahkeme kararını “ölçüsüz” diye nitelendirdiği açıklamasını daha sonra değiştirse de Adalet Bakanlığı’nın en kısa sürede itiraz başvurusu yapacağını bildirdi. Trump daha sonra bizzat Twitter üzerinden “Bu sözümona yargıcın saçma sapan fikri tersine döndürülecek” buyurdu. Bu arada yedi Müslüman ülkeye getirilen yasağın boyutları da ortaya çıkmaya başladı. Virginia’da mahkemenin sorularını yanıtlayan bir Adalet Bakanlığı avukatı, yaklaşık 100 bin vizenin iptal edildiğini söyledi. Dışişleri Bakanlığı ise rakamı 60 bin olarak düzeltti. Vize kısıtlamalarının yanı sıra ABD’nin sığınmacı programını askıya alan ve Suriyeli mültecilere süresiz yasak da getiren kararname ülke çapında protestolara yol açmış, havalimanları günlerce eylemcilerle dolup taşmıştı. Direne direne kazandılar Romanya’da halk hüküme ROYÇMAEASKANİLYGİYAEO’DRRİA tin yolsuzluk yapan yetkililere af getirdiği kararnameyi protesto etmek için önceki akşam yine sokaklardaydı. Yaklaşık 250 bin kişinin katıldığı gösterilerde hü kümet yetkililerinin hapisha ne üniforması giydirilmiş kuklaları dolaştırılırken “Hırsızlar!” sloganları atıldı. Romanya Başbakanı Sorin Grin deanu, yaptığı basın toplantısında ya sayı geri çekeceklerini duyurdu. Grin deanu “Yarın (bugün) bu kanunu çek mek için bir hükümet toplantısı yapa cağız. Romanya’yı bölmek istemiyo rum. Ülke ikiye bölünemez” dedi. İkti dardaki Sosyal Demokrat Parti Genel Başkanı Liviu Dragnea de görüşmeyi doğruladı. Affı eleştirenler bu düzen leme ile Liviu Dragnea’nın korunması nın amaçlandığını ileri sürüyor. Drag nea görevini kötüye kullanarak 25 bin Avro zarara yol açmakla suçlanıyor. SDG’ye ABD’nin verdiği zırhlı araçlar AFP tarafından görüntülendi. Hikmetyar’a ambargo kaldırıldı BM Güvenlik Konseyi, savaş ve insanlığa karşı suçlarla itham edilen Afgan cihatçı ve eski başbakan Gülbettin Hikmetyar’a uyguladığı yaptırımları kaldırdı. Lideri olduğu Hizbi İslami eylülde Kabil’e barış anlaşması imzalamış, anlaşmayla 1990’lı yıllardaki iç savaşta binlerce insanın katlinden so rumlu tutulan Hikmetyar yasal zırha kavuşmuştu. Konsey, Rusya’nın itirazlarına karşın eski savaş baronuna uygulanan hesap tedbirleri, silah ambargosu ve seyahat yasağını kaldırdı. Böylece 20 yıldır İran ve Pakistan’da yaşadığı düşünülen Hikmetyar’ın Kabil’e dönmesinin önü açılmış oldu. Sağırlar diyaloğu Maalouf’un Çivisi Çıkmış Dünya’sını düşündüm MerkelErdoğan basın toplantısını izlerken… DAEŞ’le birlikte, ortak mücadele edeceklerini söylerken bile, “İslamcı terör” kavramı üzerinde atışan bir ikili… Beri yandan… “Düşünce özgürlüğü”, “güçler ayrılığı”, “muhalefetin demokrasideki yeri” gibi Batı uygarlığında tartışma götürmeksizin anlaşılan ve yerine oturtulan kavramların, gündeme getirildiği anda bizim cenahta yarattığı alerji… Farklı dünyalardan, farklı kabilelerden gelen iki lidere bundan iyi örnek olur mu? Maalouf birkaç yıl önce kaleme aldığı “Çivisi Çıkmış Dünya”da tam bunu anlatır. 2000’den bu yana dünyanın yaşadığı “yön kaybını”, insanlığın bu yüzyılda tüm ortak referanslarını yitirmesine ve hasım kamplar, söylemlere ayrılan “kabilelere” bölünmesine bağlar. “Uygarlık çatışması” diye özetlenebilecek Maalouf’un analizini ilginç kılan nokta; “kırılma”da iki tarafa da eşit yük ve sorumluluk yüklemesidir. “İki kabile”yi de çok yakından tanıyan yazar halen Paris’te yaşıyor ve de Fransız Akademisi’nin en prestijli üyelerinden biri. İnandırıcılık krizi Maalouf 68 yıl önce Lübnan’da doğmuş. ’70’lerde iç savaştan kaçıp Paris’e yerleşmiş. Büyük babası Osmanlı, babası “Hıristiyan Arap” bir Ortadoğu entelektüeli. Kendisini “(biri Batılı, diğeri Doğulu) iki ülke, ikiüç dil ve farklı kültürel geleneklerin bileşeni”yle tanımlıyor. Karşıt “kabileler”in içyüzünü bilmesine rağmen, gençliğinden bu yana “ilericiaydınlanmacı geleneğe” bel bağlayan biri olarak insanlığın “ortak kaderi”ne inanıyor. 11 Eylül’den beri başımıza gelen tüm belaları “evrensel değerler temelindeki” bu “ortak kader” ile aydınlanmacı mirası yitirmemize bağlıyor. Trump’ın “Başkan”lığa tırmanışından beri başucumdan hiç eksik etmediğim “Çivisi Çıkmış Dünya”da yazar, Batı’yı “İslam âlemini barbar olduğu önkoşuluyla” mahkum etmesi nedeniyle yeriyor; Doğu’yu da kendine dönüp bakmaması ve özeleştiri yapmamasıyla eleştiriyor. “Bugün Arap (İslam) âleminde eleştirdiğim şey, ondaki manevi bilincin eksikliği; Batı’da eleştirdiğim şeyse, manevi bilincini bir egemenlik aracına dönüştürme eğilimidir” diyen Maalouf ekliyor: “Bir ‘Doğu sorunu’ varsa, bir de ‘Batı sorunu’ var.” “Doğu sorunu”nu, “Hâlâ hangi değerleri savunmakta? Neyin savaşını vermekte? İnançlarına nasıl bir anlam yüklemektedir” diyerek irdeliyor. “Batı sorunu”nu, evrensel değerlere dayanan ilkelerden ödün vermesi nedeniyle “inandırıcılık” kaybına bağlıyor: “Batı, inandırıcılığını yitirirken, ona karşı olan (Doğu!) bu inandırıcılıktan tümüyle yoksun durumda” diyor. RTE Merkel örneği Merkel ve Erdoğan’ın basın toplantısına bakarken işte bu “iki zıt kabilenin” iki tipik temsilcisini izledim. Erdoğan; vahşetini her seferinde “Allahüekber” nidalarıyla noktalayan IŞİD gerçeğinden asla haberdar olmamış gibi konuşuyordu. Merkel ise Maalouf’un sözünü ettiği bir “inandırıcılık iflasının” abidesi gibi duruyordu. Alman Şansölye’sinin bu Türkiye’ye 1.5 yılda yaptığı 5. ziyaret. Tüm özgürlüklerin galopan ve sistemli biçimde Türkiye’de gerilediği son 1.5 yıllık zaman diliminde Merkel… özellikle de Alman kamuoyu baskısı nedeniyle dostlar alışverişte görsün diye nihayetbonjour! “demokratik hassasiyetlere” atıf yapmış… “Muhalefet demokrasinin ayrılmaz parçası. Buna dünyanın bütün demokratik ülkelerinde tahammül ediliyor” demiş ve gene bir 12’ye 5 kala hamlesi olarak gidip Kılıçdaroğlu’nu görmüş… Türkiye’nin AB üyesi olmaya can attığı günlerde büyük anlam taşıyacak bu çıkışların bugün Ankara nezdinde hiçbir değeri yok maalesef. Vaktiyle Avrupa’nın ortak değerlerini kabul etmeye can atar görünen Türkiye’nin bu arayışını, en ön safta kıran Merkel’in bugün “Külliye” de hâkimiyetini neredeyse tümüyle pekiştiren RTE’nin kulağının dibinde bu sözleri terennüm etmesinin heyhat hiçbir faydası yok. “İnandırıcılık” ve “otorite” taşıyacağı için başka zamanlarda Merkel’in ciddiye alınacak olan bu değerlendirmeleri, Saray efradının bugün bir kulağından girip, öteki kulağından çıkacaktır. Karşımızda duran tablo, yalnız Türkiye’nin otoriterleşmesi ve Ortadoğulaşması değil aynı zamanda Avrupa’nın tümüyle etkisizleşmesinin resmidir. Lula’nın acı günü Brezilya’daki rüşvet ve yolsuzluk çarkına karıştığı iddiasıyla zor günler geçiren eski Devlet Başkanı Lula da Silva’nın eşi Marisa Leticia 66 yaşında hayatını kaybetti. 24 Ocak’ta beyin kanaması geçiren ve yoğun bakıma alınan Marisa Leticia’nın beyin ölümünün perşembe günü gerçekleştiği ve organlarının bağışlanacağı açıklandı. Eski first lady için Kongre’de saygı duruşu düzenlendi. Cenaze töreni ise dün çiftin tanıştığı metal işçileri sendikasında yapıldı. C MY B nilgun@
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle